• Sonuç bulunamadı

Turgut Özakman anlatıyor:Yorgun Savaşçı'nın öyküsü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Turgut Özakman anlatıyor:Yorgun Savaşçı'nın öyküsü"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

12

DİZİ YAZI

Biz sustukça meydanı boş buldular

———

Turgut özakm an Anlatıyor

Yorgun

( J

L

Savascı’nın

gizli oykusu

1

GÖKHAN AKÇURA

Artık bu acı hikayeyi baştan

sonra anlatm ak şart

olmuştu. Am a bilmediğim

birçok husus vardı. Olayın iç

yüzünü bilenlerle görüştüm;

gazete, dergi

koleksiyonlarını karıştırdım,

bazı dostlar.bulunabilen

belgeleri verdiler. Hikaye ana

çizgileri ile ortaya çıktı. Bu

utanç verici olayın nasıl

geliştiğini, başından

başlayarak anlatacağım

Günlerden bir gün Turgut Özakman telefon etti.

“ Gökhan, teypini al, bana gel. Sana, Y orgun Savaşçı dizisi hakkında bilip öğrendiklerimi anlatmak, elimdeki belgeleri vermek istiyorum.'’

Dediğini yaptım. Ama teypi çalıştırmadan önce, bunca yıl sustuktan sonra neden konuşmaya İcarar verdiğini öğrenmek istedim. Şunları söyledi:

“ Eğer eski TRT Genel Müdürü Sayın Macit Akman, 20 Temmuz 1992 akşamı, Show TV’deki 32.Gün programında gerçeklere aykırı bir açıklama yapmasaydı, kurulda bulunanların çoğunluğu gibi ben de, tarihin vicdanına güvenerek, susmaya devam edecektim.

Ama hazretin dediğine bakılırsa, Yorgun Savaşçı’nm yakılmasına meğerse biz siviller karar vermişiz, diziyi yakılmaktan o kurtarmış! Olayın içyüzünü bilen herkes gibi ben de o gün çok şaşırdım ve üzüldüm. Meğer daha önce de bir iki gazeteye bu anlamda demeçler Vermiş. Fark etmemiştim. Sonra gördüm. Biz sustukça meydanı boş bulup konuşmayı sürdürdüğü anlaşılıyor.

Herşevin belgesi var

Artık bu acı hikayeyi baştan sonra anlatmak şart olmuştu. Ama bilmediğim birçok husus vardı. Olayın iç yüzünü bilenlerle görüştüm; gazete, dergi koleksiyonlarını karıştırdım, bazı dostlar bulunabilen belgeleri verdiler. Hikaye ana çizgileri ile ortaya çıktı. Bu utanç verici olayın nasıl geliştiğini, başından başlayarak

anlatacağım. Söylediklerimin kanıtını, belgeler ve ilgililerin basında yer almış açıklamaları

oluşturacak.

Şimdi hepimiz kamuoyunun huzurundayız.” Turgut Özakman, 1983 yılında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü'yken bakanlık emriyle ‘Yorgun Savaşçı’yı denetleyecek olan kurulda görev almıştı. Şimdi Radyo Televizyon Yüksek Kurul Başkanvekili olan Özakman'ı, dizinin TRT televizyonunda oynatılmaya başlamasıyla daha da güncelleşen açıklamalarını ilgiyle dinlemeye başladım. Öyküyü Turgut Özakman’m ağzından ve araya hiç girmeden sizlere aktarmak istiyorum. Söz Özakman’ın:

Tr t Yönetim Kurulu, ekim 1978’de, Kemal Tahiriin Yorgun Savaşçı romanının dizi

yapılmasına karar verir. Sayın Halit Refîğ romanı senaryolaştınr ve denetim için T R T ’ye tevdi eder. Bildiğim kadanyla, Yorgun Savaşçı'ya ilk tepki bu aşamada başlıyor. Senaryoyu denetlemekle görevli Denetim M üdür Yardımcısı Sayın Hadi Şenol, olumsuz rapor verir. Raporun sonuç maddesi şöyledir.

“Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Amaç, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bir yapımı

gerçekleştirmekse, olayları bilimsel ve objektif olarak anlatan kaynaklardan aktararak anlatmak, doğru ve yararlı olacaktır. Tarihsel yanılgılarla dolu bir romanı TV' filmi yaparak Ulusal Kurtuluş Savaşımızı anlatmak yerine, tarihsel gerçekleri aktarmak yolunu seçmek, TRT’nin Ulusal Kurtuluş Savaşımıza gerekli saygıyı daha duyarlı göstermesi anlamını taşıyacaktır.” Raporun tamamı için bakınız. Milliyet. Ek, 13 Şubat 1986.

Turgut Özakm an

TRT içinde tepkiler giderek büyür.

Sayın Halit Refığ bu rapor üzerine T R T ’ye yolladığı yazıda, şu cümleyle TRT içi tepkileri dile getiriyor.

“TRT’de kaynatılmaya çalışılan cadı kazanlarının üstüne gidilmeli, fitne, fesat ve entrikanın kurumda çalışanları bibirine düşürmesi, kurumu iş yapamaz,felçli bir hale getirmesi önlenmelidir.” Milliyet’in Eki, 14 Şubat 1986.

Taşer, özel komisyon kurdurdu

18Temmuz 1979’da o zamanki Genel Müdür Sayın Cengiz Taşer, T R T ’de özel bir komisyon kurarak, senaryoyu yeniden inceletir.

“ Komisyon, ‘birtakım deyimlerin ve bazı bölümlerin düzeltilmesi ve değiştirilmesi, tarihi gerçekler açısından da titizlik gösterilmesi

Filmin çekimi, Sine-Sen

•* sendikasıyla çıkan anlaşmazlık

üzerine bir süre askıda kaldıktan

sonra, 14 Eylül 1981’de

tamamlanıyor. Çekilen 25.000

metre negatif, stüdyo işlemleri

için M im ar Sinan Üniversitesi

Sinema- T elevizyon

Enstitüsü’ne teslim ediliyor.

Sayın Macit Akman, stüdyo

işlemlerinin yavaş gittiğinden

şikayetçidir. ‘

koşuluyla’ filmin çekimine izin verir.” TV’de 7 Gün-Gong, 18 Temmuz 1992,s.7.

TR T Yönetim Kurulu 7 Ağustos 1979 günü toplanarak filmin çekimine başlanmasını oy birliği ile kararlaştırır.

Filmin çekimine 11 Aralık 1979’da başlanır. Filmin senaryosu, T R T Genel M üdürü Sayın Doğan Kasaroğlu zamanında, Genelkurmay Başkanlığı’na yollanarak asker ve malzeme desteği talep edilir. Genelkurmay, 19 Ağustos

1980 günlü ve Gen.Sek.3435-520-80 sayılı yazıyla ‘Yorgun Savaşçı senaryosunun filme alınmasında sakınca olmadığını bildirerek, ilgili yerlere her türlü yardımın yapdması’ emrini verir. Cumhuriyet, Uğur Mumcu, 24.7.1992.

25 bin metre negatif

O zamanki bazı TR T yöneticileri, ilgili birimin Genelkurmaya, senaryo değil, snopsis (özet senaryo) yolladığını söylediler.Kayd-ı ihtiyatla açıklıyorum. Filmin çekimi, Sine-Sen sendikasıyla çıkan anlaşmazlık üzerine bir süre askıda kaldıktan sonra, 14 Eylül 1981’de tamamlanıyor. Çekilen 25.000 metre negatif, stüdyo işlemleri için Mimar Sinan Üniversitesi Sinema- Televizyon Enstitüsü’ne teslim ediliyor.

Sayın Macit Akman, stüdyo işlemlerinin yavaş gittiğinden şikayetçidir.

“ Film iki yıl kadar da üniversitenin sinema-televizyon ünitesinde oyalandı durdu.” Macit Akman’ın anılan, T R T ’de 3 Yıl 2 Ay, s.

20. Enstitü Müdürü Sayın Sami Şekeroğlıı ise T R T ’den şikayet ediyor.

“Filmin, çekildikten sonra hemen yıkanması gerekiyordu. Yorgun Savaşçı çekiliyor fakat yıkatılmıyordu. Filmler yıkanmazsa, bu görüntüler film üzerinden kısa süre sonra yok olacaktı. Prodüktör Ömer Serim’e bu filmlerin yıkatılması gerektiğini söyleyip,yıkanmazsa tüm para ve emeklerin boşa gideceğini defalarca belirttim. Ama Ömer Serim, “Genel Müdürlük emri bekliyorum, gelmezse yıkatmam” diyordu. Aradan aylar geçti ama ne emir geldi ne haber. (..)İnisiyatifımi kullanarak çekimden gelen negatifleri günü gününe yıkatıyordum. Eğer yıkatmasaydım, yakma olayı olmayacaktı, çünkü filmi ben bozmuş olacaktım.” Milliyet, Ek, 26 Şubat 1986.____________________________

Sürecek

Türk sinema tarihinde en çok tartışılan gündemde kalan filimden bir sahne

(2)

Turgut dzakm an Anlatıyor

M

Yorgun

(^¡¡

a

Savaşçt’nm

gizli oykusu

-2-

GÖKHAN AKÇURA

► Macit Akman o günü

şöyle anlatıyor: “ Bu arada

filmin son işlemleri

yapılırken, Ünite M üdürü

Sami Şekeroğlu, TR T

Genel M üdür Yayın

Yardımcısı Behçet Devay'ı

İstanbul'dan arayarak

filmin nakil esnasında

kaçırılacağını ihbar etti. *’

M acit Akman

► Macit Akman, Shov

TV’de yaptığı açıklamada,

filmi askerden kurulacak

bir kurulun denetlemesini

istediğini söylemiyor. Bu

hususu atlayıp sözü,

sivillerin de bulunduğu son

kurula bağlıyor.

Kısacası kamuoyunu

aldatıyor.

4 4 Konsey E gelilerin b a sk ısı akında

Bu arada tepkiler de devam etmek­ tedir. Filmin denetlenmesi için kuru­ lan ve benim de ver aldığım kuruldaki albaylardan biri. ‘Konsey'in, Egelilerin baskısı altında olduğunu’ söylemişti. Sayın Halif Refiğ ise bu durumu özetle şövle anlatıyor: •

“Sol. ‘Aman bunu yaptırmayın, gös­ termeyin' diyor; sağ, ‘Aman bunu gös­ termeyin, komünistin eserini yakın’ diyor. (_) Hatta bir ara bu işe sendika­ lar da alet edildi.(..) Kemal Tahir'in varisleri de ‘Aman bunu göstermeyin' diyorlar. (..) Kemal Tahir Vakfı’nın yöneticileri bile vakfı ziy arete gelen as­ kerlere. ‘Biz vakıf olarak bu filmin gös­ terilmesine karşıyız' diyorlar. Vakfın bir y öneticisi bana ‘Eiimin yakılmasın­ da galiba bizim de bir sebebiyetimiz oldu' dedi. (Milliyet Y.Süsoy, H. Refiğ'le Tatil Sohbeti 23 Şubat 1986. Ayrıca. Milliyet, filmin yönetmeni H. Refiğ Yazıyor adlı dizi yazının 13 Şu­ bat İ986 günlü bölümü). Sayın Macit Akman da tepkilerle ilgili durumu şöy­ le aktarmaktadır:

“ Göreve başladığımda filmin çekimi sürmekteydi. Uğraşacak yığınla sorun vardı. Fakat birdenbire ilgimi Yorgun Savaşçı üzerine çeken olaylar patlak vermeye başladı. Kendimi ağır bir bas- kı altında buldum. Öldürme tehditleri bile yapılıyordu. Filmin çekiminin dur­ durulmasını istey en mektup ve telgraf­ ların ardı arkası kesilmiyordu. Aynı yazıların bazı bakanlıklara. Konsey Genel Sekreterliği’ne, Başbakanlık’a gönderildiği haberlerini de alıyor­ dum.” Hürriyet. 4 Kasım 1985.

Bu tepkiler bitmemiştir. Radyo- Tclevizyon Yüksek Kurulu üyelerine, bu arada bana da yollanan, aynca T R T Yönetim Kurulu üyelerine de yollandığım sandığım imzasız, 15 Şu­ bat 1989 günlü bir mektup bunun bir örneğidir. Onun fotokopisini de veri­ yorum.(Belge N o.l)

Panikleyen panikleyene_____

Olaya yön veren bu aşamayı. Sayın Halit Refiğ'den dinleyelim:

' ’Birisi telefonlu F.nstitü M üdürü Sami Şekeroğlu'na, Yorgun Savaşçı’- nın bir video bandı karşılığı 20 milyon teklif etmiş. Sami Şekeroğlu durumu TRT'ye. onlar da Başbakanlık'a inti­ kal ettirmişler. Başbakanlıksan gelen emirlerle sıkı güvenlik tedbirleri alındı. Tedbirlerden biri üniversite biriminde bulunan negatiflerin kasalara kilitlen­ mesi, özel muhafızların huzurunda ka­

salardan çıkarılıp işlenmesi. Öteki ted­ bir, ses kayıtlarının kesinlikle, ses ka­ yıtlarının yapıldığı İstanbul Teleıiz- yonu'ndan çıkarılmaması. Böylece düny ada örneği olmayan bir film çalış­ ması yapıyoruz. Ses bir binada hazırla­ nıyor, görüntü başka bir binada. (..) Filmin etrafında birtakım garip ağlar örülmekte olduğunu seziyordum. (..) TRT Gen. Md. Yardımcısı Behçet De- vay’m filme 35 mm. kopya bastırmak istemediği bana söyleniyor. (..) Üniver­ site Rektörü Prof. Muhteşem Giray’- ın, muhtemel bir tehlike üzerine defa­ larca dikkatini çekmeye çalışıyorum. Bir bilirkişi topluluğuna gösterilmeden filmin TR T’ve teslim edilmemesini

ri-teslim edeceğimi bildirdim.” (Milliyet, Ek. 26 Şubat 1986).

Anlaşılıyor ki, daha işlemler bitme­ miş. ses ve görüntü birleştirilip filme henüz son biçimi verilmemiş bile. Ama Sayın Şekeroğlu, bu aşamada, paniğe kapılarak ya da bu sıkıntılı iş­ ten bir an önce kurtulmak için filmin negatif ve pozitiflerini hemen teslim alması için T R T ’yi zorluyor. Çeşitli baskılar, tepkiler ve söylentilerden bu­ nalmış olan TR T üst yönetimi de pa­ niğe kapılıyor.

Sayın Macit Akman o günü şöyle anlatıyor:

"Bu arada filmin son işlemleri yapı­ lırken ünite Müdürü Sami Şekeroğlu,

ca ediyorum, başına her türlü belanın gelebileceğini anlatmaya çalışıyorum. (..) Filme 35 mm’lik kopya basılmak­ tan kaçınılması beni kuşkulandırı- yor.(..)” Milliyet. Ek. 26 Şubat 1986.

Bu olayı bir de Sayın Sami Şekeroğ- lu’ndan dinleyelim:

“Filmin 20 milyona videoculara satı- lacağma dair bir ihbar aldım. Zaten zor şartlar içindeydik, rahat çalışamıyor- duk, bir de bu sıkıntı başlamıştı. TRT G. Md. Yardımcısı Savın Behçet Devay’ı aray arak böyle bir ihbıir aldığımı, her ih­ timale karşı tedbir için kendilerinin de hazırlıklı olmalarını bildirdim, filmin ses kuşaklarının kesinlikle enstitüye gönde­ rilmemesini, filmin kopyalarını da noter

huzıın»«1- "x—• >r' ‘ ■-*■ '■

TRT Genel Müdür Yayın Yardımcısı Behçet Devay’ı İstanbul’dan arayarak Filmin nakil esnasında kaçırılacağını ih­ bar etti. Bu ihbar bana ulaşınca hemen Başbakanlık’a gittim ve Devlet Bakanı Sayın İlhan Ö ztrak’la durumu incele­ yip üniversiteye bir yazı hazırladık. Bu yazıda verilen direktifler ve alınması emredilen tedbirler açıklandı.” (Macit Akman'ın Anılan, s.20)

Açıklamalar arasındaki çelişkiler il­ ginç. değil mi? Neyse, biz hikayemize devam edelim.

Savın Macit Akman, olayın de­ vamını da şöyle hikaye ediyor:

“ Filmin ses ve görüntü kopyaları, ayrı ayrı kuryelerle ve olağanüstü

as-■— i a lt ıw i a A n lo r f l’ »''!

,rptirj|-di. (12 Mayıs 1983) Film, TRT Genel Müdürlüğü’ne ulaşınca, filmi,TRT Ku­ rumu dışından da katılacak ve bu konu­ da y etişmiş insanlar marifetiyle denet­ letmek ve öyle karar almaktı.” Shov TV., 32. Gün. Sn. Macit Akman'ın açıklamaları, 20 Temmuz 1992

Yaşayan kıdemli birkaç yayıncıdan biri olarak, şunu söylemek istiyorum. Eğer TRT Genel Müdürü , biraz tec­ rübeli yayıncı olsaydı, bu mesleğin bit­ mez tükenmez cilvelerini bilir, işi ikin­ ci sınıf bir macera filmine döndürmez­ di. Sanki yayına hazır bir filmi, nor­ mal şartlar altında teslim almış gibi her şeyden önce denetim yollarını dü­ şünüyor. Oysa paniğe kapılmadan .

Halit Refiğ: 35nım’lik kopya basılmaktan kaçılması beni kuşkulandırıyordu.

filmin son şeklini alması için gerekli teknik ortamı hazırlaması, bunun için de dizinin yönetmeni Sayın Halil Re­ fiğ ile ilişkiyi koparmaması, tersine sürdürmesi beklenirdi. Bunun yerine, yarım yamalak filmin nasıl denetle­ neceğini hesaplıyor.

İşin acısı, denetim işlemi, bazı TR T’- cilcrin uyarılarına rağmen, yasal yo­ lundan saptırılacak, ikinci hal çaresi tercih edilecektir. Sayın Macit Akman, yasal ve doğal olan birinci yolu neden seçmediğini şöyle açıklıyor:

“ Bu yöntemlerin TRT açısından fay­ da ve mahzurları, çok ince detaylara varıncaya kadar incelendi ve ‘a’ şıkkının (yasal ve doğal yol) uygun ol­ mayacağına karar verilerek, Başba­

kanlık'a, ‘b’ şıkkı (İkinci hal çaresi) çerçevesinde gerekli teklif yapıldı.” Macit Akman’ın Anılan, s.21

Dönemeç

Sayın Macit Akman, konuyu en üst karar organı olan TR T Yönetim Ku- rulu’na bile götürmeye gerek görme­ den, 31 Mayıs 1983 gün ve 3601-709- 1767 sayılı bir yazı ile Başbakanlık’a başvuruyor ve ‘Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği il­ gililerinden kurulacak bir heyet tara­ fından tetkiki’ ile Yorgun Savaşçı’nın yayını konusunda karar alınmasını istiyor.

Yorgun Savaşçı’nın akıbetini, işte bu yanlış tercih ve yasal yetkiden se­ bepsiz feragat belirlemiştir.

Kamuoyunu aldatma

Sayın Macit Akman, Shov TV’de yaptığı açıklamada, filmi askerden kurulacak bir kurulun denetlemesini istediğini söylemiyor. Bu hususu atla­ yıp sözü, sivillerin de bulunduğu son kurula bağlıyor. Kısacası kamuoyu­ nu aldatıyor.

O zamanki Ankara Televizyon Müdürü Sayın Önder Ulay, Televiz­ yon Dairesi Denetim M üdürü Altan Kınal, Televizyon Dairesi Başkan Yardımcısı Sayın Teoman Ertan, Te­ levizyon Daire Başkanı Sayın Kerim Aydın Erdem konuşur ve bana özel olarak söylediklerini kamuoyuna da açıklarlarsa, bu tercihin çarpıcı 'içyü­ zü de gün ışığına çıkacaktır.

Dizinin seyredilcbilmcsi için T R T ’- de, ses ve görüntü kopyalan videoda birleştirilerek ilk yayın kopyası hazır­ lanır.

Filmin yönetmeni Sayın Halit Re­ fiğ bu konuda şöyle diyor:

“Ortada seyredilebilecek bir kopya yok. Bir ses bandı, bir de ses-görüntü uyumu yapılmak için basılmış 16 mm’­ lik renkli iş kopyası var. Bu malzeme­ den Ankara’da bir videoband çıkarıla­ cak, ilgililer de Yorgun Savaşçı’yı bövle sevredebileceklerdir.” (Milliyet, Ek. 25 Şubat 1986)

TR T Genel M üdürü’nün başvuru­ su üzerine. Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği’nce oluşturulan üç albaydan kurulu bir heyet. 10-13 ha­ ziran 1983’tc. diziyi T R T ’cc hazırla­ nan video banttan seyrediyor.

(3)

12

DİZİ YAZI

‘Bu film sakıncalıdır, gösterilmeyecek’

Turgut özakm an Anlatıyor

JL

Yorgun

Savascı’nın

■ ■■ ■■ ■ ■■

■■

gizli oykusu

-3-

GÖKHAN AKÇliRA

► Evren: Konunun

üzerinden on yıla yakın

birzam angeçti.O

nedenle detaylarını

hatırlamıyorum.

‘Yorgun Savaşçı’ ile ilgili

olarak M G K Genel

Sekreterliği'nde bir heyet

oluşturuldu. (..) Bu heyet

filmi inceledi ve bir rapor

hazırladı.

Kenan Evren

► Kenan Evren:‘"Kararı

veren Milli Güvenlik

Konseyi'dir.

Yazışmaları da doğal

olarak M G K Genel

Sekreterliği yürütür.

K ararın Başbakanlık’a

bildirilmesinde Sayın

Ü rüğ’un imzası olabilir

am a sorumluluk bana

aittir.

Heyetle MGK Gen. Sekreterliğinden bir tcıncilci

(T ank Alb.İhsan Beriş),

Genelkurmay İstihbarat Başkanlığından iki temsilci

(Hava Kd. Albay Seyfettin Alemdaroğlu ile Piyade Albay Selçuk Doğu) bulunuyor. Üç

albayın, diziyi izledikten sonra hazırladığı ve imzaladığı tutanağın metni, birçok gazete ve dergide yayımlanmıştır. Çok konuşulduğu için bir daha hatırlamakta yarar var sanıyorum.

Tutanak

1 .TRT Gen.Müdürlüğü'nün 31.5.1983 gün ve TV. D. Başkanlığının 3601-709-1767 sayılı yazıları ile seyredilerek yayını konusunda karar alınmasını istediği 8 bölümlük ‘Yorgun Savaşçı" filmi 10-13 Haziran 1983 tarihinde tarafımızdan scyrcdilmiştir. 2. Seyredilen 8 bölümlük filmde: a)Şubat 1919 ve Mayıs 1920 yılları arasındaki olayları yansıttığı, Mustafa Kemal Atatürk'e gerekli ölçüde yer veri İmed iği, b) A k hisa r ilçesi örnek alınarak Ege Bölgesi halkının Yunanlılarla

savaşmak istemediği. Kurtuluş Savaşı"na bölge halkının 'İttihat ve Tcrakkici’ subaylar ve taraftarlarının zoru ile iştirak konusu işlenerek bölgecilik yapıldığı, e) ‘Çerkeş Ethem'in Milli Mücadelenin başlangıç dönemindeki hizmet ve faaliyetlerinden övgü ile bahsedildiği, milli kahraman görüntüsü verildiği ve filmin bu havada sona erdiği, d) Osmanlı İmparatorluğu ve halifeliğin mutlak elzem olduğu imajı yaratılarak. Kurtuluş Savaşı’na lüzum olmadığı konularının işlendiği, e) Çcrkez-Arnavut-Arap- Kiirt-Laz-Rumeli Çingenesi gibi tabirlerin çok kullanıldığı, Türklerinsan ırktan geldiği, mavi gözlü, sarı saçlıların Türk

olmadığı görüşünün kasıtlı olarak işlendiği ve bölücülük yapıldığı. 0 Ermeni

meselesinin.aleyhimize propaganda malzemesi olabilecek şekilde işlendiği, g) Toplumlunuzun ahlaki diğerlerini, örf ve âdetlerini yıpratmaya yönelik, halk ile ordu arasında bölünmelere sebep olacak görüntü ve diyalogların işlendiği, h) Ordu mensuplarına uygun olmayan lakaplar takıldığı, dizi boyunca çok fazla k üfür ve argo kelimelere yer verildiği tespit edilmiştir. 3. Yorgun Savaşçı dizi filminin bu hali ilcTRT Gn. Müdürlüğü

televizyonunda halka gösterilmesinin sakıncalı olduğuna karar verilmiştir.

İhsan BerişTank Alb. MGK

Gen. Sek. Tem.. Seyfettin

Alemdaroğlu Hv. Kd. Alb.. Selçuk Doğu P. Alb. Gnkur. İst.

Bşk. Temsilcileri. * ★ ★

Şimdi bu raporun kulisini anlatayım.

Sayın IMacit Akman’ın, gcrçeklereaykırı açıklaması üzerine, Sayın Tuğg. İhsan Beriş’le ilgi kurmaya çalıştım. As. Fb.lar Genel Müdürü

Yorgun Savaşçı filminden bir sahne

olarak çalıştığını öğrendim. Temmuz sonunda. Sayın Açlan

Sayılgan’la birlikte Sayın İhsan

Bcriş'i makamında ziyaret ettik. Terfilerin konuştuğu o dönemde açıklamamam şartıyla şu bilgiyi verdi. O günkü notlarımdan özetleyerek aktarıyorum:

“Yorgun Savaşçı’yı izledik. Sakıncalı bulmadık. Durumu arz etmek üzere Genelkurmay İkinci Başkanı’na gittik. Odaya havacı albay arkadaşımız

Hv.Alb. Seyfettin

Alemdaroğlu olacak girdi, biz

ikimiz dışarıda bekledik. Biraz sonra çıktı. Aldığı emir şuydu:

Blı film sakıncalıdır,

gösterilmeyecek! Buna göre bir rapor hazırlayın!

İkinci Başkan’ın bu emri, üst makamlarla konuşmadan verdiğini sanmıyorum. Basına intikal eden rapor, işte bu emir üzerine hazırladığımız zoraki rapordur.”

Konu Milli Güvenlik Konseyfne intikal eder. Bu rapor üzerine yapılan işlemi.geçenlerde Sayın Kenan

Evren açıkladı.

“Konunun üzerinden on yıla yakın bir zaman geçti. O nedenle detaylarını hatırlamıyorum. Ancak ‘Yorgun Savaşçı’ ilellgili olarak MGK Genel Sekreterliği’nde bir

I TRT Gen.Md.Iüğünün 31.5.1983 gün w Tv.D B a l lığının 3 6 0 1 -7 0 9 -1 7 6 7 sağılı g s z ılir ı il» ssuredıU-rat .uatnm tamusunda karar alını-,narını istediği 8 böUifflTUk"Y ORGUN S A V A S C I" filmi'. 10-13 HAZİRAN 1903 tsnhır.dc dar alımızdan sag rödilmiştir.

2.Seyredilen 8 bölümlük filmde:

a .Şubat 1919 ve M ayıs 192 0 y ılla n aram d ak i olay la n yansı ttığı .Mustafa Kemal ATATÜRK'« gerekli ölçüde yer verilmediği,

b." AKHİSAR“ ilçesi örnek alınarak .Ege bölgesi Kalkının Yunanlılarla savaşmak istemediği.Kurtuluş Savagı'na bölge halkının ittyibât terakkiei subaylar ve taraftarlarının zoru ile iştirak konusu işlenerek bölgecilik yapıldığı,

«."ÇERKEŞ ETHEM'in" Milli Mücadelenin başlangıç dönemindeki h.izmei ve faaliyetlerinden övgü ile bahsedildiği .milli kahraman görüntüsü verildiği ve filmin bu havada sona erdiği,

d.Osnnanlı İmparatorluğu ve halifeliğin mutlak elzem olduğu imajı yaratılarak/.urtuluş Savaşı na lüzum olmadığı konularının iflendığı,

e.Çerkez-Arnavut-Arap-Kürt-Laz-Rıjmeli Çingenesi gibi tabirlerin çok kullanıldığıJürklerın sa rı ırktan geldiği,mavi gözlü,sarı saçlıların Türk olmadığı görüşünün kasıtlı olarak işlendiği ve bölücülük yapıldığı,

f irm e n i meselesinin .aleyhimize propaganda malzemesi olabilecek şekilde işlendiği,

g .Toplumlunuzun ahlaki değerlerim,örf ve adetlerini yıpratmaya yönelik,halk ile ordu arasında bölünmelere sebeb olacak görüntü, ve dialogların işlendiği,

h.Ordu mensuplarına uygun olmayan lakaplar takıldığı .dizi boyunca çek fazla küfür ve argo kelimelere ye r verildiği,tespit edilmiştir, 3 Yorgun Savaşçı dizi filminin bu hali ile TRT Or, Hd Iıigü televizyonunda haUsa gösterilmesinin sakıncalı olduğuna karar verilm iştir

İhsan Beriş Seyfettin Alemdaroğlu Selçuk Doğu Tank Alb. Hv.kd.Alb. P.Alb. M K .G Gensek GnkurTsth Bşk. Gnkur İsthBşk. Temsilcisi Temsilcisi Temsilcisi

heyet oluşturuldu. (..) Bu heyet filmi inceledi ve bir rapor hazırladı. Raporda, Atatürk’ü küçük düşürücü sahneler bulunduğu belirtiliyordu. Bu gerekçe gösterilerek de filmin oynatılmasının sakıncalı olduğu, hatta imha edilmesinde fayda bulunduğu kaydediliyordu. Bu rapor esas alınarak, filmin imha edilmesi için MGK Genel Sekreteri Necdet Ürüğ, Başbakanlık’a bir yazı yazdı.Başbakan Bülend Ülusu’ydu.” Milliyet,10.2.1993

Sayın Kenan Evren, dört gün sonra, konuya daha da açıklık getiriyor:

“Kararı veren Milli Güvenlik Konseyi’dir. Yazışmaları da doğal olarak MGK Genel Sekreterliği yürütür. Kararın Başbakanlık’a bildirilmesinde Savın Ürüğ’un imzası olabilir ama sorumluluk bana aittir. O dönemde her türlü kararı Milli Güvenlik Konseyi veriyordu.”

Milliyet, 14.2.1993 Üç albayın bildiğimiz raporunda, ‘filmin imha

edilmesinde fayda bulunduğu’

kaydı yok. Bu görüşün daha sonra, rapor değerlendirilirken ve görüşül ürken oluştuğu anlaşılıyor.

O tarihteki Ankara Televizyon Müdürü Sayın

Önder lilay,23 Temmuz 1992 günü,saat 17.55’te, telefonda bana şu açıklamayı yaptı:

“ ...o günlerde çok heyecanlıydı. ‘Başımız derde gireceğine, bu filmi yaktıralım!’ diyordu. Bu fikri bazı

makamların kulağına onun ulaştırdığını sanıyorum.”

Nokta nokta yere konması gereken adı. Sayın Önder Ulay’dan öğrenirseniz, o günkü durum da, sonraki gelişimler de daha iyi anlaşılır. İkinci el olarak benim açıklamam doğru olmaz.

(4)

‘Filmde niye Atatürk yok...’

Turgut Özakman Anlatıyor

jfc

Yorgun

Savaşçı nın

TBBe gizli öyküsü

GÖKHAN AKÇURA

► K erim A ydın E rdem , öteki iki albaya

filmin, sakıncalı görülen sahnelerinin

kesilerek hiç olm azsa 6 bölüm halinde

yayımlanabileceğim söylüyor, bu konuda

ısrar ediyordu.S aym A lta n K m al aynı

görüşü destekleyince, yanılm ıyorsam

Sayın A lb.Selçuk D o ğ u ’d a n çok sert bir

tepki gördü.

Az sonra üzerine bakanlık maka­ mınca görevlendirildiğim notu düşül­ müş Başbakanlık yazısı,elden yollan­ dı. Belgenin fotokopisini sunuyorum. Başbakanlık, ‘Yorgun Savaşçı TV. fil­

minin bir heyet tarafından, senaryo ve çekim açısından tekrar denetlenmesinin uygun görüldüğünü' bildirerek ‘söz ko­ nusu inceleme heyetinde, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, Basın- Yaym Genel Müdürlüğü, TRT Kurumu Genel Müdürlüğü’nden, senaryo ve film inceleme sahasında bilgili ve tecrübeli birer temsilcinin bulunmasını' emredi­

yordu.

Yazılı emrin 3. maddesi gereğince 30

Eylül 1983 Cuma günü saat 10.00’da,

TR T G. Müdürlüğü’nde bulundum. Yönetim Kurulu odasında topladı­ lar bizi. Heyette daha önceden birini tanıdığım üç de albay vardı. T R T ’yi, TV Daire Başkanı Mehmet T. Akköp- rülü ile Denetçi Aydın Olgun temsil ediyordu. O zamanki Gn. Md. Yar­ dımcısı emekli general Sayın Behçet

Devay, Başbakanlık emrini okudu.

Gergin, rahatsız suratlı bir hali vardı. T R T kanununa göre programlan ve her türlü filmi denetlemek hakkı ve yetkisi, dolayısıyla sorumluluğu da yalnız T R T y e ait. Ben, daha hiçbir şey bilmediğim için Sayın B.Devay’m, Başbakanlık’m bu işe müdahale ede­ rek denetim için karma bir danışma kurulu oluşturmasından huzursuz ol­ duğunu tahmin ettim.

Sayın Devay herhangi bir telkinde bulunmadan toplantıdan aynldı.

Biz,yani sivil ve TR T dışı üyeler, olaylann öncesini, niye bu aşamaya gelindiğini, neden böyle bir heyete ge­ rek görüldüğünü bilmiyorduk. Bildi­ ğimiz tek şey, basından izleyebildiği­ miz kadarıyla, Yorgun Savaşçı’nın tartışmalı bir film olduğuydu. Benim de bazı üyelerin de filmin yakılmasına, 3 ay önce karar verildiğinden, yani Milli Güvenlik Konseyi’nin bu konu­ daki iradesini belirlediğinden haberi­ miz yoktu. Bu husus bizden, 5 Ekim

1983 gününe kadar saklandı. İlk günü

açıklansa hiç şüphesiz ben de herhalde bazı üyeler de bu görevden affımızı di­

► T R T ’ciler senaryonun G enelkurm ay

ta ra fın d a n incelendiğini, sakıncalı

bulunm adığını,senaryo ile çekim

arasın d a fark olm adığını hatırlatm ay a

çalışıyorlar am a askerlerin tavrı

değişm iyor. Ü stelik heyetteki sivil

temsilciler içinde, en ü st m a k am d a

bulunanı Mehmet T. A kköprülü’ydü

birlikmiş gibi işliyor.. Konsey, Egelile­ rin baskısı altında.”

Heyetteki T R T ’ciler senaryonun Genelkurmay tarafından incelendiği­ ni, sakıncalı bulunmadığını,senaryo ile çekim arasında fark olmadığını ha­ tırlatmaya çalışıyorlar ama askerlerin tavrı değişmiyor. Üstelik heyetteki si­ vil temsilciler içinde, en üst makamda bulunanı Sayın Mehmet T.Akköpriilü, o da nihayet bir Daire Başkan Yar­ dımcısı. Yani albayların karşısında pek rahat değiller. Bir ben Genel M ü­ dürüm. Biraz bunun rahatlığı içindey­ dim ama giderek topluca ateş üzerinde oturduğumuzu anlıyorum. Sayın İh­

san Beriş tarafından masanın başına

davet ediliyoruz. Odada yalnız üyeler kalıyor. Sayın İhsan Beriş, masanın başında kalarak başkanlığı üstleniyor. Bitmiş ve imzalarımız açılmış tutanağı önümüze koyuyor.

İkinci Dönemeç

Yorgun Savaşçı dizisinde en çok eleştiri alanda yüzbaşı Cemil'in salon kıyafeti şıklığında giyinmesiydi.

ler ve asıl görevlerimizin başına döner­ dik. Durum u bilenler 3 albay ve muhtemelen TR T temcilcileriydi.

Karar

30 Eylül Cuma, 3 Ekim P.tesi, 4 Ekim Salı günleri, diziyi izledik,Baş­ bakanlık emri gereğince senaryo ile çe­ kim arasındaki fark olup olmadığını tespite çalıştık. 4 Ekim günü izleme ve tespit işi geç vakit bitti. 5 ekim çarşam­ ba günü saat 10.00'da toplanmak üze­ re dağıldık.

Ben o gece, tuttuğum notlan bir ara­ ya toplayıp kısa bir rapor taslağı bile hazırlamıştım.Hâlâsaklıyorum.Sabah TV.D.Başkanı Sayın Kerim Aydın Er- dem’in odasında toplandık. Başlan­ gıçta, odada yalnız kurul üy'eleri değil, bazı T R T görevlileri de vardı. Bunlar­ dan biri de TV. Denetim Müdürü Sa­

yın Altan Kınal’dır. Toplantı açılma­ dan, aramızda ısınma konuşmalan yapıyoruz-Sayın Alb. İhsan Beriş, top­ lantı masasının başına geçti. Daktilo makinesi ile kâğıt istedi.Vakit kazan­ mak için her tutanağın başında bulun­ ması mutat olan giriş bölümünü yaza­ cağını sandım. Daha görüşme başla­ madığı, bir karara varılmadığı için tu­ tanağın tamamını yazacağını kimse kestiremezdi.

Bu arada Sayın Kerim Aydın Erdem,

öteki iki albaya filmin, sakıncalı görü­ len sahnelerinin kesilerek hiç olmazsa 6 bölüm halinde yayımlanabileceğim söylüyor, bu konuda ısrar ediyordu. Sayın Altan Kmal aynı görüşü destek­ leyince, yanılmıyorsam Sayın Alb.Sel­ çuk Doğu’dan çok sert bir tepki gör­ dü. Askerlerin, aldıkları emir gereğin­ ce,filmin yayımlanmasına kesinlikle

karşı oldukları yavaş yavaş açığa çık­

maya başladı. Yine o günkü notla­ nm a dayanarak,söyledikleri bazı hu­ susları aktarmaya çalışayım:

“Yakında seçim olacak, sivil hükü­ met bu filmi hemen yayınlatır. Yalnız filmi değil, Yorgun Savaşçı’nın romanı­ nı da yasaklamak.. Bizi dünyaya Erme­ ni kıyımı yapmış gibi gösteriyor.Ben fil­ min çekimi sırasında Ayvalık'ta alay komutanıydım. Oradaki çekimler sıra­ sında her türlü yardımı yaptun.Filmin böyle olduğunu bilsem.. Filmde niye Atatürk yok? Kasap Osman tipinin di­ zide yer almasına ne gerek vardı? Yüz­ başı Cemil,o yokluk içinde salon subayı gibi şık, eksiksiz giyiniyor, Çerkeş Et- hem’in yanında emir subayı gibi duru­ yor.. Atına onun binmesini bekledikten sonra biniyor.. Bu ne biçim Cehennem Yüzbaşı? Yunanlılara katılmış bir haini (Çerkeş Ethem) böyle büyütmenin an­ lamı ne? Akhisar halkını Yunanlılarla

Bundan sonra kendi adıma konuşa­ cağım ama emirle hareket eden üç al­ bay dışındaki öteki dört sivil üyenin de benim gibi düşündüğüne inanıyorum. Çünkü sonuca birlikte varıldı.

Tutanağı hayretle okudum. Tutanakta,m utat girişten sonra, üç albaydı birkaç yıl sonra basında yer alacak olan ünlü raporundaki 8 sa­ kınca, aynen sıralanıyordu. Tutanak şöyle bitiyordu: *

“Yukarıda açıklanan sebeplerle,, Yorgun Savaşçı dizisi hakkında Baş­ bakanlığın 28.6.1983 gün ve sayı:08 M.G. ve MİL.İşl.D.02269 sayılı emirlerinin uygulanması görüşü ile işbu tutanak tarafımızdan tanzim ve imza edilmiştir.5 Ekim 1983”

Bu kaba, ilkel oldubitti karşısında donup kaldım.TRT’ciler Başbakanlık emrinin anlamını biliyor olmalıydılar. Aradan 3 ay geçmesine rağmen aynı yakıcı anlayışın sürüp gitmesinden te­ dirgin oldular. Bilmeyenler adına Baş­ bakanlık emrinin ne olduğunu sor­ dum ve dehşet içinde öğrendik.

Film, geride bir kare kalmamak şartıyla yakılacakmış!

(5)

DlZİ YAZI

Turgut Özakman Anlatıyor

Yorgun

(JL

Savaşçı’nın

gizli oykusu

6

GÖKHANAKÇURA

► K urulun çoğunluğu, filmin doğrudan videoya kaydedildi­

ğini sanıyordu,teknik ayrıntılar bilinmediği için bir negatif bu­

lunduğundan haberli değildik. Kurula böyle bir bilgi veril­

medi. Bilinse, dizinin bir video kopyasının değil, belki negatifi­

nin saklanması sağlanabilirdi.

► Bugün Yorgun Savaşçı T R T ’de eksiksiz yayımlanabiHyor-

sa, bu, son kurulun oybirliği ile aldığı karar sayesinde olmuş­

tur. O dönemin sert havasını bilenler, bu kararın değerini ve

önemini kolayca takdir edebilirler.

Film in ana negatifi ne oldu?

Macit Akman Kerim Aydın Erdem Halit Refiğ Can Gürzap M. Turan Akköprülü

Albaylar, şimdi bizden bu emir doğ­ rultusunda imza atmamızı bekliyor­ lardı. Yoğun, gergin, hızlı, heyecanlı, uzun, şaşırtıcı bir görüşme başladı. İlk kim karşı çıktı, tartışma nasıl gelişti, kim çare buldu, askerler neden, nasıl gerilediler, uzlaşma nasıl sağlandı? Bunun hikayesini anlatmak istemiyo­ rum. Bitmiş bir işin ayrıntısı önemini yitiriyor.

Bu kurulun sivil üyeleri, karşı çıka­ rak, direnerek, ikna etmeye çabalaya­ rak asker üyeleri uzlaşmaya razı et­ mek için çareler arayıp bulmak için çırpınarak, tartışarak direnenleri açık­ ça veya susarak destekleyerek, aslanın ağzından, hatta bağırsağından, askeri rejimin en yüksek organı olan Milli Güvenlik Konscyi’nin kararına ve Başbakanlık'ın yürürlükte olduğu an­ laşılan açık emrine rağmen, ölüm fer­ manı imzalanmış Yorgun Savaşçı’nın eksiksiz bir kopyasını çekip çıkarmayı başarmışlardır.Kurulun asker üyeleri de sonunda, bu karara katılmayı göze almışlardır.

“Kopyasını saklayalım”______

Bugün Yorgun Savaşçı TR T’de eksiksiz yayımlanabiliyorsa. bu, son kurulun oybirliği ile aldığı karar saye­ sinde olmuştur. O dönemin sert hava­ sını bilenler, bu kararın değerini ve önemini kolayca takdir edebilirler.

Gerisi laf-ü güzaftır!

Tutanağın sakıncalarla ilgili bölü­ münün artık bir anlamı kalmamıştı. Üzerinde bile durulmadı.Ama karar paragrafı şöyle değişti:

“Filmin ekrana ve videoya aktarıl­ masını önleyecek bir sistemle alınacak bir kopyasının, uygun görülecek bir ku­ rumda, ilerde doğabilecek hukuki so­ runlar göz önüne alınarak muhafaza edilmesini, geriye kalan her türlü film, video bant vesaire gibi bütün malzeme­ ler hakkında, Başbakanlık’ın 28.6.1983

gün ve sayı: 08 M.G. ve Mil.İşl.D. 02269 sayılı emirlerinin uygulanması görüşü ile işbu tutanak tarafımızdan tanzim edilerek imza edilmiştir. 5 Ekim 1983.” Bu tutanağın fotokopisini de ve­

riyorum. Tutanak imzalandı ve toplan­ tı saat 13.00’e doğru bitti. Film kurtul­ muştu.

Ama Sayın Macit Akman,kimsenin konuşmadığını görünce, bu karan kendine mal ederek muhabirin, “Yak­

ma emrine, herhangi bir şekilde yazılı, sözlü, resmi ya da gayri- resmi biçimde itiraz ettiniz mi” şeklindeki sorusunu

şöyle cevaplıyor:

“Şöyle.” ‘Bir kopyasını saklayalım’ dedim.” ‘Tamamını yok etmek büyük bir sorumluluk’ dedim.”

"Bu gayretiniz nasıl sonuçlandı?”

“ Ben bir kopyasını saklamak üzere, gereken yere filmi teslim ettim.” (Söz, 6

Aralık 1987)

Sayın Macit Akman, 7 yıl sonra, da­ ha da pervasızca şöyle diyebiliyor:

“Başbakanlıksan oluşturulan heye­ tin, filmin yakılmasıyla ilgili kararına ben karşı çıktım.” (Güneş, 18 Eylül

1990).

A paşam, sıkışınca, “Tutanaklarda

benim imzam yoktur” diye açıklama

yaparak işin içinden sıyrılpıaya çalışı­ yorsun (Güneş, 18 Eylül 1990) filmin kurtulmasının önemini zamanla kav­ rayınca, bu seferde bu kararın üzerine oturmaya çalışıyorsun! Ne zaman, ki­ me, nerde dedin Allah aşkına, şu ‘bir kopyasını saklayalım!’ sözünü? Ö top­ lantıya bir saniye bile katılmadın ki!

İçimizden hiç kimseyle konuşmadın ki! Toplantıya hiç kimse senin bir me­ sajını getirmedi İri? Yıllardır töhmet altında kalmalarına rağmen, tarihin vicdanına güvenerek, bu güne kadar susma sabrını ve vakarını göstermiş insanların sırtından geçinmeye yelten­ mek, ayıp olmuyor mu?

Sayın Akman, bu yalanı, 20 Tem­

muz 1992 akşamı, Shov TV’de, daha

da geliştirip kamuoyuna kendini. Yor­ gun Savaşçı’nın koruyucusu ve kurta­ rıcısıymış gibi yeniden pazarlıyor:

“İlerde hukuki bir mahzuru önlemek için bu filmin bir kopyasını saklaya­ lım! dedim Bunu MIT’e verelim veya tensip edeceğiniz diğer bir makamda saklayalım. Tabii bütün bunlarda gö­ rüşüm, film üzerinde bir kontrol olma­

dığı için şimdiye kadar, TRT’nin ilerde bir şeye muhatap olmasını önlemek içindir bu şeylerim, tedbirlerim. Bu da makes buldu.” Bu tedbirim de kabul

edildi

Söz konusu programda Sayın Macit

Akman’ın verdiği anlaşılan bir yazının

fotokopisi de bu gerçeklere aykırı iddi­ anın kanıtıymış gibi şöyle bir gösterilip geçildi. Bu yazıyı, bandı aurdura dur- dura defalarca inceledim ve eksik de olsa söktüm. Yazı,galiba tam tersini kanıtlamaktadır. Sayın Macit Akman bir gün evine hapsettiği belgeleri ser­ best bırakırsa, herhalde her şey daha kolay anlaşılacaktır.

T R T ’de geçen 3 yıl 2 ayını, biri öte­ kini tutmaz açıklamalar yaparak geçi­ ren Sayın Macit Akman,basit bir dene­ tim işini,devlet sorunu haline getirmiş, işi çıkmaza sokmuştur. Biz o kararla, şerefimizi riske ederek, onun hataları­ nı temizledik. Ümit ederim ki bundan sonra susma basiretini gösterir. Hâlâ kendine inanan birkaç kişi kaldıysa, hiç olmazsa onların güvenini korur.

Yakılma

Aradan bir ay, bir hafta geçtikten sonra,kurul 17 Kasım 1983’te yeniden toplantıya çağrıldı. Kararın değiştiril­ mesi için zorlanacağımızdan kuşku­ landığımı itiraf ederim. Bakanlığa danışmadan, bir arkadaşımı yolladım. Yetkisi de olaylar hakkında bilgisi de olmadığı için yeni bir karara katılması mümkün değildi. Ama kuşkumda haksızmışım.Başbakanlık, 5 Ekim

1983 tarihli kararımızı kabul etmiş. Yakıda ilgili tutanak fotokoplerin- de veriyorum.

Sayın Halit Refiğ haklı olarak soru­ yordu: Ana negatif ne oldu?

Kurulun çoğunluğu, filmin doğru­ dan videoya kaydedildiğini sanıyordu, teknik ayrıntılar bilinmediği için bir negatif bulunduğundan haberli değil­ dik. Kurula böyle bir bilgi verilmedi. Bilinse, dizinin bir video kopyasının değil, belki negatifinin saklanması sağlanabilirdi.

Son söz şunu söylemek istiyorum. Üç yıl önce çok yakın bir arkada­ şıma olayı anlattım. Beni,“Niye top­

lantıyı terk etmedin? Tutanakta adın olmaz, olaylar öğrenilince de bu jestin sahibi olarak takdir edilirdin!” diye şid­

detle eleştirdi.Açık söyleyeyim, içime ateş düştü. 1992’de konuştuğum Sayın

Tuğg.İhsan Beriş, ıstırabımı azaltan

dostça sözler söyleyerek, içime su serpti. Şimdi dizi aynen yayımlanıyor. İçim rahat.“tyi ki sırf kendimi

kurtarmak gibi bencil ve yüreksiz bir davranışla kuruldan ayrılıp gitmemişim!” diyorum.

BİTTİ

Değerli gazetenizde yayınlanan "Yorgun Sa- vaşçı’nın Gizli Öyküsü" adlı yazı dizisinin birinci bölümünde sayın Sami Şekeroğlu’nun benimle il­ gili sözlerine karşı yaptığım açıklama aşağıdadır. Yayınlanması ricasıyla saygılarımı sunarım.

Yorgun Savaşçı'nın yakılmasından en fazla acı duymuş iki üç kişiden birisi de benim. Sayın Sami Şekeroğlu’nun benim adımı vererek Yorgun Sa- vaşçı’nın negatiflerini yıkattırmadığım şeklindeki beyanı tamamen gerçek dışıdır. Filmin negatifle­ rinin yıkanması için Ankara'dan emir beklediği­ mi söylemem, ya filmcilikten hiç anlamadığımı ya da Yorgun Savaşçı'nın gerçekleştirilmesini iste­ meyen bazı kişilerle işbirliği yapmış olduğumu

gösterir ki, bu iki savı da reddederim.

Yorgun Savaşçı gibi bir filmin negatiflerini “ay­

larca bekleterek yıkatılmasını engellemek” ne be­

nim ne de ahlak sahibi hiç kimsenin düşünemeye­ ceği bir davranıştır.

Bu meselede işin aslı şudur: Yorgun Savaşçı’nın teknik işlemlerinin Mimar Sinan Üniversitesine bağlı (O amanlar adı Devlet Güzel Sanatlar Aka­ demisi idi) Sinema Televizyon Enstilüsü’nde yaptırılması isteği orada aynı zamanda öğretim görevlisi olan sayın Halit Rcfiğ'dcn gelmiş, TRT Genel Müdürlüğü'nün onayı ile gerçekleşmiştir. Filmin çekilen bölümleri tarafımızdan "peyder­ pey" (ard arda, sürekli olarak) enstitüye gönderili­

yor, burada siyah - beyaz kopyaya basılıyor (1978 -1980 yılkın Türkiye'nin ekonomik yönden çok büyük sıkıntılar çektiği bir dönemdi. Yurt dışından ham film ithal edemiyordu. Filmin iş kopyaları bu nedenle benim TRT’den sağladığım 35 mm. Agfa, siyah-beyaz pozitif filmlere basıla­ bilmiştir ve yönetmenle kameraman ne yaptıkla­ rını görebiliyorlardı.

İstanbul dışında aylarca kaldığımız mekanlar­ da çekilen bölümler yine kamera asistanları ile İstanbul’a gönderilip Enstitünün laboratuvarında yıkattırılmış, siyah - beyaz filme bastırılmış bu gö­ rüntüler bulunduğumuz şehirlerdeki sinemalarda tarafımızdan seyredilerek filmin sağlıklı ççkilip

çekilmediği saptanmıştır.

Sayın Şekeroğlu’nun sözünü ettiği husus, ens­ titünün yaptığı baskılar karşılığı talep ettiği ücretin zaman zaman farklılıklar göstermesi yüzünden TRT Genel Müdürlüğü ile kendisi arasında ödeme konusu yüzünden meydana gelen sürtüşmedir.

Paranın ödenmesi için benim, mensubu oldu­ ğum TRT Genel Müdürlüğü’nden izin almamdan doğal hiçbir şey olamazdı.

Sonuç olarak. Yorgun Savaşçı’nın tüm negatif- ■ leri zamanında bastırılmış, sayın Şekeroğlu’na da alacaklarının tümü ödenmiştir.

ÖMER SERİM

Yorgun Savaşçı Prodüktörü

Referanslar

Benzer Belgeler

To further determine the influence of the heavy chain on antibody activity to human Fc portion, an antibody library was constructed in the present study by shuffling various heavy

Buna göre titreşim ve dinamik yükler altında kendiliğinden gevşemeyi önlemek için çinko fosfat kaplı ince diş cıvatalar kullanılabilir. Böylece hem gerilme korozyonu

3.. Towards the end of 1975, the development of a calibration system has been completed to determine the amounts of three natural radioactive source, uranium,

Ancak bu kavramlar hakkında kalıplaşmış algıların oluşmasında en önemli etken öğretmenlerdir (Türkmen, 2008). Farklı düzeylerdeki öğrencilerin bilim ve bilim

Yeşilbahar Sokağı'nda bulunan Tevfik Efendi Köşkü daha önce, oldukça büyük, ahşap ve üç kath olarak Cengiz

Yapılan projelerin geri ödeme süreleri sırasıyla indüksiyon ocaklarında kapak kullanım projesi için 0,42 yıl, basınçlı hava sistemindeki kaçakların giderilmesi

Bu günlükleri ardı ardına okuyanların, Türkiye’nin yaşadığı günleri bir yazarın gözünden izleme şansı doğuyor..

[r]