• Sonuç bulunamadı

Ahmet Oktay, bu yıl Yapı Kredi Yayınlar'ndan 5 kitabı çıkan Enis Batur'un son yapıtlarını değerlendirdi:Tarihi kazan bir şair

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ahmet Oktay, bu yıl Yapı Kredi Yayınlar'ndan 5 kitabı çıkan Enis Batur'un son yapıtlarını değerlendirdi:Tarihi kazan bir şair"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 KASIM 1997 SALI CUMHURİYET

KÜLTÜR

T— ...' ■" ...

Ahmet Oktay, bu yıl Yapı Kredi Yayınlan’ndan 5 kitabı çıkan Enis Batur’un son yapıtlannı değerlendirdi

4TL

1________ 1 •_____• 9

Tarihi kazan bir şair

Kültür Servisi - Bu yıl Yapı Kredi

► Enis Batur’un kitapları

sürekli biçimde birbirlerine

gönderme yaparlar. Doğu-

Batı Divanı’nda yer alan

“ D igenis” şiirinin

açıklamasını ve

kaynaklarını Seyrüsefer

Defterimdeki “İstanbul’da

Bir Hayalet: Thomas

Whittemore” yazısında

verir. Tarihi kazan şair,

söylediğim gibi, kendi

katmanlarını oluşturur bir

yandan. Birileri kazsın diye.

Yaymlan’nda beş kitap birden çıkardı

Enis Batur: iki Deniz Arası Siyah Top­

raklar, Doğu-Batı Dîvanı, Seyrüsefer Defteri, Bu Kalem Bukalemun ve Bu Kalem Melûn. Enis Batur’un birçok kitabı için uzunlu kısalı yazılar yazan

Ahmet Oktay ile Enis Batur üzerine

söyleşi yaptık.

- Son kitabınız da onun Opera’sı üze­ rine bir inceleme/çözümleme: İsrafil’in Sur’u. İlkin, Batur’un performansı ve yazma hızı üzerinde duralım.

AHMET OKTAY - Bu, hız kavra­

mını nasıl yorumladığınıza bağlı. Ara-

gon’la kıyasladığınızda Mallerme ner-

deyse kısırdır. Ama unutmamak gere­ kir ki, Mallerme, Batur’un Seyrüse­ ferdeki sözleriyle “damarlarını kuru­

tan” o kısırlık noktasına erişebilmek

için çok hızlı/yoğun birtinsel/düşünsel yaşam geçirmiştir. Nâzım’m yanında

Orhan Veli de öyledir. Ama şiirsel et­ kisinin Nâzım’a yakın olduğunu da

söylemek gerekir. ‘Hız’ın sayısal/nicel özellikleri ile nitel/potansiyel özellik­ leri arasında sorunsal bir dolayım var­ dır.

Düşünsel ve kültürel hız_____

Ben Batur’u 1978’de tanıdım. Dört ince kitabı vardı: Belli ölçüde seçkin- ci bir entelektüalizm yansıtan ürünler:

Eros ile Hgades, Bir Ortaçağ Yalnızlı­ ğı, NU ve Ara-Kitap. 19 yıl sonra top­

lam kitaplarının sayısı 60’ı aşmış bu­ lunuyor. Bu sayıya ulaşabilmeyi sade­ ce fiziksel ve nicel hız kavramıyla açıklayanlayız. Bu kitapları zorunlu kı­ lan, yazdıran düşünsel ve kültürel hızı, o hızı anımsamak zorundayız. Gerisi zaman ve çalışma sorunudur.

Bizden önceki Nâzım ve Orhan Ve­ li kuşağının da, bizim kuşağın da bo­

hemde fazla kayıp verdiğini düşünüyo­

rum bugün. O y ıllanmı pişmanlıkla an­ mıyorum elbette. Deneyler edindim. Ama yine de bir kayıp söz konusu. Bo­ hemin dışında kalmayı başaran Attilâ

İlhan’ı anımsayalım. Onun hızı fi­

niş’ten aşağı kalmaz, sinema ve tv se­ naryoları da anımsandığında. Bu nok­ tada, yazmak/çok yazmak konusunda doğrudan Batur’un kendisine gitmek gerekir: Seyrüsefer Defteri’nde anlatı­ yor.

Enis Batur, edebiyatımızın önceki adlarının yazınsal amaçlan, düşünsel güzergâhları, yazma teknikleri göz önünde bulundurulduğunda, söylemek gerekir ki; farklı bir damardan gelmek­

tedir. Yazmayı bir duyarlık ve yetenek sorununun ötesine taşır; bir varoluş, bir bilme ve yapma/kurma sorunu olarak konumlandırır. Bu Kalem Melûn’daki bir cümlesini değiştirerek söyleyece­ ğim: Yaşama ve ölüme yazıyla direniş çaresizliğini tek çare olarak seçmiştir.

-Öyleyseoradan sürdürelim. Bu Ka­ lem Melûn nasıl bir kitap sizce. Bir not defteri mi öntasardan, projeleri içeren?

OKTAY - Bence müstehzi bir kitap Melûn, her ne kadar Enis, Seyrüsefer

Defteri’nde istihzayı tutum olarak be­ nimsemediğini söylüyorsa da. Kuşku­ suz, tek ya da birkaç muhatabı yok sa­ rakaya aldığı... Yapılmış bir kitap ola­ rak Melûn’un iç yapısından kaynakla­ nıyor istihza.

Batur, belirttiği üzre, yazıl(a)ma- mış/gerçekleştiril(e)memiş metinler­ den, projelerden yola çıkarak, bir pro­

jeler kitabı oluşturuyor. Bir yazımsal

projenin düşünsel/kültürel ard-alanını ve tekhne sorunsalına ilişkin kaygıla­ rın mayınlı arazisini sergiliyor. Kitap­ lar gaipten doğmaz çünkü. Örneğin

“Takma-Baba” fragmanı: Kendi baba­

sına yazdığı bir mektubun anlamını

Kafka’nın “Baha’ya Mektup”unu

okuduktan sonra başka türlü görür. Bu metne başka bir zamanda yürüyebilir. 1959’da Bursa’dan İstanbul’a, babama yazdığım zehir-zıkkım mektubu vere­ bilmeyi isterdim Enis’e, iki oğul ve i- ki baba için bir karşılaştırma zemini oluştururdu. Yetke, tahakküm ve dire­ niş biçimlerine ait, mikro düzey top­ lumbilimsel ve ruhbilimsel veriler.

Arkeolojik katmanlaşma

Şiirindeki tarihsel kazının kendi ya­ pıtı içindeki arkeolojik katmanlaşma­ sını da izletiyor. Bu Kalem Melûn. Ya­ dırgandı çünkü Opera’daki çaba. Ama orada dinsel metinlere, söylenlere, geç­ mişe döndüyse burada da, bir tür Ahit

Sandığı sayabileceğimiz arşiv sandığı­

na attığı “Amerikan Pasajı” fragmanı­ na dönmeyeceğine dair hiçbir sözleş­ mesi yok bizimle Batur’un. Parçanın bitiş cümlesi müstehzi değil midir?:

“Bana bir roman konusu verin, dermiş ya Colette.” Konu orada duruyor, ben

de yazabilirim günün birinde. Kaldı ki,

yazıyorum, bir başka metninden kalkı­ narak Mektupçu’yu.

Sur’da yazdım: Enis Batur daha ba­

şından, okurun beğenisini hiç önemse­ meden, bir Büyük Yapıt düşüncesini ön-almıştır. Başarır başarmaz, sevilir sevilmez, o ayrı sorun. Performansı ve hızı buna göre ayarlanmıştır. Eşim Tü-

lay Türa ile, uçuşan yeşil papağanları

ben de izledim balkondan.

Ben fark edemedim buradaki kendi­ liğinden olan ile kendiliğinden olma­ yan poetik sorunsalı. Batur Doğu-Ba- tı Dîvam’nda yazdı. 12 Mart dönemin­ de yaşanan baskıyı yasal engelleri aşa­ rak yazabilmek amacıyla tarihe dön­ meyi amaçlamış, Burckhardt’ın İtal­ ya’da Rönesans Kültürü’nün ikinci cil­ dinde karşılaştığım Savoranola’yı mer­ keze alan bir oyun tasarlamıştım. Ya­ zamadım.

Ben de bu projeyi Plutakhors’un ki­ tabının adını vermeyi tasarladığım Pa­

ralel Hayatlar’m “Ateşte Sınananlar”

bölümüne postaladım Bruno ve Man- sur’la birlikte.

Ben söz etmedim, ama Enis

Me-lûn’da söz ediyor Savoranola/Man- sur’dan bir başka bağlam çerçevesinde. Söylediğim gibi farklı bir damardan geliyor. Ama yine de yazacağım “Ateş­

te Sınananlar”ı ve Paralel Hayatlar’ı.

Şunun için söylüyorum bunları: E- nis Batur’un kitapları sürekli biçimde birbirlerine gönderme yaparlar. Örhan

Koçak bir konuşmalarında söylemiş E-

nis’in yazdığına göre: “Kimseye açık­

lama fırsatı vermiyorsun şiirini” diye.

Doğrudur: Doğu-Batı Dîvam’nda yer alan “Digenis” şiirinin açıklamasını ve kaynaklarını Seyrüsefer Defteri’ndeki

“İstanbul’da Bir Hayalet: Thomas Whittemore” yazısında verir. Tarihi

kazan şair, söylediğim gibi, kendi kat­ manlarını oluşturur bir yandan. Birile­ ri kazsın diye.

Başından beri oyunbazdı

- Doğu-Batı Dîvanı’na geçelim: Ope­ ra’dan belirgin bir kopma’yı ya da sap- ma’yı mı imliyor? Aradığı ya da yaka­ ladığı ne acaba?

OKTAY - Bir sapma da söz konusu

elbet, eğer biçim ve biçem düzlemin­ deki ayrışma bir sapmaya delalet edi­ yorsa. Dîvan, onun üzerine bir kitap olan Seyrüsefer’le birlikte okunmalı derim ben. Opera kriptografik ve tari­ he ilişkin öğeleriyle apokaliptik bir metindir. Dîvan daha dingin, durmuş oturmuş, daha da önemlisi gün gör­ müş, bilgelik edinmiş bir metin.

Okuru terörize etmez. Tam tersine: Teemmüle (reflexion) çağırır. Açık bir anlatı (narration) düzeyi içermesinin nedeni de budur. Birincinin imgesel yoğunluğu ve şiddeti, yerini betimle­ meye ve düzdeğişmeceye bırakır. Gün­ delik yapıp etmelerden, alıntılardan, yaşamın ıvır zıvınndan öze doğru yü­ rüme girişimidir Dîvan. Soruna bura­ dan yanaştığımızda, Opera ile Dî- van’ın aynı doğrultuya oturduğunu dü­ şünmekten yanayım ben.

Yazı, yaşamını bu işe göre ayarlamış herkes için, son kertede, bir ölüm ka­ lım satrancıdır. Ama bu ortak payda, oyuncuların hamlelerini ve hamleleri örgütleyen stratejiyi bir örnek kılmaz. Enis Batur başka oyunculara benzeme­ den oynuyor.

Başından beri oyunbazdı. Eskiden salt metin için oynuyordu, giderek in­ san içinoynamaya başladı. Çünkü,ya­ zı ve yorum; her zaman bir öznenin ya­ zısı ve yorumudur; kişisel mitologya da insanlığın Büyük Anları’na eklem­ lendirilmeden var kılınamaz.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kaburgalarımı keser deri(m) Başı kes, önüne koy, hâli fikret Ve hu’lar içine saklan…. İçinin eriyen lavlarıyla buz

Whatever their social origins, the fact that women and men are married through marriage means that they are partners, an essential social role in their own lives and that they

KED, işte bu vakumun boşluktan ibaret olmadığını, sürekli var olup yok olan parçacıkların doldurduğu çok dina- mik bir şey olduğunu söyler.. Daha açık bir ifadey- le, KED

Bunun için elektrik alan altın- da hızlanan yüklü iyonlar veya elektron, proton gibi yüklü par- çacıklar kullanabilirlerdi.. 1932’de John Cockcroft ve Ernest Walton,

Görebilen, duyarlılığı olan, sanatçı ve ressam olmalı İstan­ bul'u yaşamak için, diye düşü­ nüyoruz Gül Derman'ı dinler­ ken.. İstanbul'un doğal

Yapılan çok merkezli bir çalışmada hastaların HCV infeksiyonu için en önemli risk faktörleri kan transfüzyonu sayısıyla diyalize girme süresi olarak belirlenmiştir

Bu tartışma günümüzde de yer yer sürmek­ le birlikte, güçlü bir devlet İçin güçlü bürokrasi anla­ yışı içinde bir tür bürokratik dokunulmazlığı

Thus, the model explains the job satisfaction of security staff with 1-5 year of work experience at their perception levels of passenger mobbing, while it does not explain