• Sonuç bulunamadı

Paris'te 130 Fikret Mualla kapışıldı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Paris'te 130 Fikret Mualla kapışıldı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Abidîn DÎNO

I ____

PARİS, (Cumhuriyet) — Paris- te her yıl, mayıs ayında ard ar­ da birbirini İzleyen sanat olay­ ları arasında, sanat meraklıları­ nın gözünden kaçmayan büyük bir müzayede yer almıştır.

Ünlü «Hotel Drouot» açık art­ tırma salonlarında, 130 tane Fik­ ret Muallâ’nın boyası satılmış­ tır. Satışı idare eden yetkili ki­ şilerin bildirdiğine göre, şimdiye dek ressamın ancak iki üç res­ mi birden satılığa çıkartılırken, bu kez bir koleksiyoncunun bun­ ca önemli sayıda resim satma­ sı, Muallâ’ya karşı ilginin gittik­ çe arttığım, alıcıların böylesi büyük sayıda bile olsa, Türk res­ samının eserini satın almaya na­ zır olduklarını kanıtlamaktadır.

9 mayıs günü, saat 14.30’da toplanan sanatseverler ve galeri sahipleri bu yargıyı bol bol doğ­ rulamıştır. Bir tenis maçının ha­ vasını andırır bir gerilim ve ça­ buklukta, salonun bir ucundan öbür ucuna gidip gelen, sıçra­ yan sayılar, çekişmeli arttırm a­ lar, çok ilginç, hatta heyecanlı olmuştur.

Üç saat zarfında satışlar bi­ tince, mutlu kolleksiyoncular birbirini kutlar, birikip sohbet­ ler ederken, Paris Türk koloni­ sinden tanınmış kişileri, diolo- matları, hele kültür ve eğitim ataşelerini, müze sorumlularımı­ zı boşuna aradık, yoklukları ile dikkati çekiyorlardı. Oysa 1953- 54 yılları arasında yapılmış

re-CUMHURiYET 18 MAYIS 19 77

TT-

(

Paris’te

130

Fikret

Mualla

kapışıldı

Fikret MuallA simler, son derece ilginçti. En

büyüğü 64X54 santimetre boyun da olan, vişne çürüğü zemin üs­ tünde canlı renklerle boyanmış, şişeli, çiçekli meyhane resmin­ den, en küçüğü 23X17 boyunda olan, acı ifadeli, korkunç çıplak

bir ihtiyara kadar, çeşitli güzel­ likte resimler gözümüzün önün­ den geçiyordu durmadan. Hep­ sini anmamız mümkün değil, fa kat birkaçım sayalım: Örneğin 55X36 santimetre boyunda, göz alıcı çelişkili renklerle yapılmış

«Kadın Erkek Kavgası»,.. Bu eseri ile Mualla, konu üe renk­ lerin eşsiz bir uyumuna varmış bulunuyordu, kavga eden renk­ leri, biçimleriydi âdeta.

«Clıianti» şarap şişesi ile ka­ vım ve başka nıeyvalar üstüne, birbirinden çekici birkaç resim, satışta birbirini kovaladı, çabu­ cak satıldı. 1954 yıllarında Mu- allâ’mn sevdiği konulardan biri, .«Kadın Berberedir. Bu «cici cer

berler» de kapışılmışım

Kadın resmi ve çıplaklar ko- - nusunda ressamın duygulu, renk li, deseni güçlü örnekleri de bir­ birinden enfesti. Fikret Muallâ’- mn yurt hasretini yansıtan, a- mlarla beslenmiş konulardan biri, «Balık Ağlarım Onaran A- dam*dı muhakkak. Bu konuda üç resim geçti, üç balıkçı, onlar da gitti gider. Bir de 15'i aşkın gerçekten hayranlık verici, Türk sanatının en ince renk zevki i- çinde yapılmış meyva, çiçek, seb ze, şişe istifleri, ressamın erişti­ ği doruklar arasında yer alıyor­ lardı kuşkusuz. Bunlar arasın-' da, Muallâ’nın en çok sevdiği sebze olan «patlıcanlar da var­ dı, açlık günlerinde dolmasını, kızartmasını düşlediği...

«Natürmort»lar yamsıra, 29X 29 boyunda, elinde bir kadeh tutan, anlaşılması zor bir eşya üstünde serpilmiş anahtarlara sırtını çeviren acaıp bir adam, seyircilerin merakım uyandırı­ yordu. Muallâ’nın böylesi garip bir resminin çözümü, bir sanat eleştirmenini, sayfalarca uğraş­ tıracak kadar çapraşık yorumlar gerektiriyor.

Daha yukarda sözünü ettiği­ miz çıplak fakir ihtiyardan baş­ ka, aynı konuda iki resim daha gözümüzün önünden geçmiştir. Bu resimler 1953 tarihini taşı­ yordu ve Fikret Muallâ’nın «Sa- inte Anne» hastanesinde kalışı sırasında, ya da taburcu edildik­ ten az sonra çizilmiş yapıtlar­ dı. İhtiyarlık yaklaşımı, ölüm, fakirlik, çıplaklık çağrışımlarıy­ dı bunlar, besbelli. Sözün kısa­ sı, koltuklarının altında «Mual- lâ’ları» ile ayrılan mutlu kolek­ siyonculara bakarken, artık Ka­ raca Ahmet’te mezarında yatan sanatçıyı, yüreğimiz burkulma­ dan düşünmek mümkün müydü? Bir zamanlar, önce İstanbul’da, sonra Paris’te, kent kazan, o kepçe, bir resim satabilmek için fellek fellek adam ariyan, bir ekmek bir şarap parasına re­ simlerini elden çıkaran ressama artık faydasızdı bugün eriştiği ün. Hani musalla taşma varma­ dan. Muallâ’ya biraz ilgi göste­ rilseydi, müzelerce resimlen sa­ tın alınsaydı, horlanmadansa ki­ şiliğine saygı gösterilseydi, Alp dağlarının eteklerinde, yitik bir köyde yapyalnız ölmezdi herhal­ de...

Türk sanatının varlığını, dün­ yanın dört bucağında ayakta tu­ tan böylesi alçak gönüllü «fe­ d ailerd ir. Bir salon ötede, er­ tesi günü başka bir mezat baş- lıyacaktı Drouot’da. Bu sefer İ- ran ve Arap sanat harikaları a- rasında, 18. yüzyıldan kalma bir İznik çanağı, ezici zerafeti ile gözleri kamaştırıyor, herşeyi göl gede bırakıyordu. O şaheseri ya­ pan sanatçının adını bile bilmiyo ruz... Bilsek de bilmesek de ne çıkar, İznik’lerin, Beykoz’ların yurda dönmesini düşünmüyoruz bile, bugün iş başında bulunan devlet adamları, «manevî ve mil­ lî» sözcüklerinin somut verile­ rini korumak yerine, onları bir seçim lafazanlığına indirgemekle yetiniyorlar. Kendileri bilir, ge­ rici politikacılar silinir gider, sa nat eserleri kalır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

Derken konuşmaya başlıyor Manço: «İki yıllık aradan sonra geldik.» dİ yor.. Çalışsın, ürünlerini sersin ve

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Kemal paşa zade Sait beyin mnhtumu babaaum- j el yazısile yazılmış bazı notlarını j görmem için bana

Avrupa Teknoloji Öğrencileri Birliği (BEST) tarafından düzenlenen ve Avrupa çapında üniversiteler arası en kapsamlı yarışma olan EBEC (Avrupa BEST Mühendislik Yarışması)