ORTAÇA~, ~SLAM DÜNYAS~NDA DER~, TAHTA VE KA~~T
SANAY~~
ABDULHAL~K BAKIR* F,s1dça~da Dericilik
Deri, insanlar~n çok eski devirlerden beri giyim-ku~am, yeme-içme ve ba-r~nma i~lerinde kullanm~~~ olduklar~~ e~yalar~n yap~m~nda önemli bir ham madde olarak tan~nmaktad~r.
Eski M~s~rl~lar evde yeti~tirdikleri veya avlamak suretiyle elde ettikleri hayvanlar~n derilerini ince yumu~ak bir hale getirerek onlardan yast~k, dö~ek vb. ev e~yalar~~ ve çe~idi giysiler imal ediyorlard~ '. Ayn~~ zamanda Mezopotam-yalilar deri tabaldama i~ini büyük bir ustal~kla yap~yorlard~~ ve onlar derilerin temizlenmesi, parlaulmas~, daha sonra da boyanmas~~ ve onlardan türlü e~ya-lar~n yap~lmas~nda özel yöntemler kullan~yorlard~. Ayr~ca bu devirde her türlü çömlek, ta~, dokuma ve derileri boyamak için çe~itli boyalar icat edil-mi~ti2.
Dericilik tarihinde Türkler'in eski bir gelene~i ve önemli bir yeri vard~r. Sibirya'da, Altay da~lar~~ eteklerinde yap~lan ara~t~rmalarda ortaya ç~kan bu-luntular, Türkler'in deri i~lemede çok ileri olduklar~n~~ göstermektedir.
~. Ö.
III. ya da W. yüzy~llara tarihlenen buluntular aras~nda keçe üzerine yap~lm~~~ renkli deriden aplikelere rasdanm~~ur. Hunlar dönemine ait oldu~u tahmin edilen bu buluntular, onlar~n deri i~lemiyi, renldendirmeyi bildiklerini gös-termektedir 3.Orta Asya'n~n kültür tarihine bak~l~rsa, deri eski Türkler ile atalar~n~n günlük hayat ve giyiminde, birinci derecede rol oynuyordu. Eski Çin'de deri-cilik oldukça geç ça~larda, askerlerin ihtiyaçlar~~ dolay~s~~ ile geli~meye ba~la-m~~t~. Halbuki daima at üzerinde ya~ayan eski Türkler ile atalar~~ ise, çizme ve
* F~rat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ö~retim Üyesi-ELAZI~~ Afetinan, Eski M~s~r Tarihi ve Medeniyeti, Ankara, 1992, s. 203.
2 Komisyon, el-~rak .fft-Tarih , Ba~dat, 1983, s. 202.
76 ABDULHAL~K BAKIR
pantalon giyme zorunda idiler. Ayr~ca atlar~n eyer ve ko~um tak~mlar~~ için de, deriden yap~lma mecburiyeti vard~~ 4.
Anadolu'da dericili~-in çok eski bir geçmi~i oldu~u bilinmektedir. ~. Ö. 3.000'e tarihlenen baz~~ yontu ve kabartmalarda soylu s~n~ftan ki~ilerin tören-lerde özellikle etek biçiminde post giydikleri görülmektedir. Urartular'~n bronzdan yapt~klar~~ gem, kalkan, mi~fer vb. madeni e~yay~~ deriyle kaplad~k-lar~~ da bilinmektedir. Anadolu'da Truval~lar'~n da deri i~lemeyi bildikleri var-say~l~r.
Anadolu'da deri i~lemecili~ine dair en önemli belgelerden biri ise, par-~ömen derisidir. ~. Ö. 200 y~llar~ nda M~s~r'dan papirüs ihraç edilmesi yasak-lan~nca, Bergama kral~= buyru~-uyla yeni bir yaz~~ malzemesi bulmak üzere ara~t~ rmalar yap~lm~~~ ve par~ömen derisi bulunmu~tur. En dayan~kl~~ yaz~~ malzemesi olan par~ömen, kireç suyundan geçirilmi~~ sepilenmemi~~ ceylan, dana, koyun, keçi, domuz ve e~ek derilerinden yap~l~yordu, devletleraras~~ an-la~malar bunlara yaz~lmaktayd~~ 6. Hala baz~~ par~ömenciler taraf~ndan uygula-nan eski par~ömen haz~rlama biçimi ~öyle özetlenebilir: Bilinen nehir çal~~-mas~ndan sonra deri, gergi tahtas~~ (gergef) üzerine bir ip ya da takoz siste-miyle yerle~tirilir; bu durumda özel bir b~çakla derinin iç yüzündeki et parça-lar~~ temizlenir; b~ça~~n s~rt~~ deri yüzünün perdahlanmas~nda kullan~l~r. Daha sonra iç yüzü kireçle, d~~~ yüzü kuru olarak sünger ta~~yla z~mparalan~r ve deri çerçeve üzerinde zamanla kurumaya b~rak~l~r. Çerçeveden ç~kar~lan deri, yü-zeyindeki kabarular~~ ortadan kald~rmak için kaz~n~r ve yeniden sünger ta~~yla parlaul~r. Ard~ndan d~~~ yüzü ince bir jelatinle yap~~kan ya da ni~asta tabaka-s~yla s~van~r. Günümüzde beyaz par~ömen ba~l~ca vurmal~~ çalg~larda (davul, kasnak, timbal, vb.), yar~~ saydam par~ömen ise, lambalarda kullan~l~r; par-~ömenin eski kullanma alanlar~~ (minyatür, baz~~ lüks bask~lar, ciltler, vb.) bu-gün de geçerlidir'.
~slam Öncesi Dönemde Dericilik
~slam öncesi dönemde Hicâz bölgesinin önemli bir ~ehri olan Taif, deri i~lemecili~inde bütün Arap Yar~madas~'nda me~hurdu. Buran~n yerli halk~~ olan Sakif o~ullar~, i~lemi~~ olduklar~~ sahtiyan, kösele ve derileri satmak mak-sad~yla Arabistan'~n çe~itli bölge ve ~ehirlerine götürüyorlard~. Bazen de bu
4 Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giri~, Ankara, 1991, c. V, s. 162-163. 5 Komisyon, Büyük Larousse, c. V~, s. 3064.
6 Ayn~~ eser, c. VI, s. 3064. 7 Bkz. Ayn~~ eser, c. XVIII, s. 9202.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAY~~ 77 derileri sat~n almak için, her taraftan tüccarlar Taif e geliyordu. Bu ~ehirde derilerden ayakkab~, at e~erleri, deve semerleri, çad~rlar, su kovalar' ve tu-lumlan, ya~~ tulumlar~~ ve hurçlar (me~in heybeler) yap~lmaktayd~s.
Yaz~~ yazmakta kullan~lan M~s~r papirüsü çok az bulunan bir madde ol-du~undan ve par~ömen özel bir emek istedi~inden, üstelik de çok pahal~ya mal edildi~inden, yaz~lar ince deriler üzerine yaz~llyordu. Deri i~lemecili~i için gerekli olan suyu temin etmek kolayd~. Zira Taif e ya~mur mevsimle-rinde bol miktarda ya~mur ya~~yor ve bu ~ehirdeki da~lardan p~narlar ak~-yordug. Taifli dericiler, di~er ihraç mallar~~ ile birlikte i~lenmi~~ derileri Ukâz" panay~nna getiriyorlar& Buraya gelen tüccarlar da bu derileri ~rak ve Aden (Yemen) bölgelerine ve Arap Yar~madas~'mn ba~ka yerlerine götürerek ora-larda sat~~a sunuyorlard~ n.
Cahiliye döneminde Araplar tabaldanm~~~ olan deriyi "edim" , tabaldan-mam~~~ olan~n~~ da "ihâb" olarak adland~nyorlard~. Bu dönemde deriden ya-p~lm~~~ çad~rlar çok ra~bet görür ve k~rm~z~~ renkte olanlar~~ kral, kabile ba~-kan~~ ve kariyer sahibi ki~iler için imal edilirdi. Pahal~~ oldu~undan dolay~~ da bu çad~rlar ancak zenginler taraf~ndan sat~n al~n~rd~~ 12. Ayn~~ zamanda Mekke
~ehri deri tabaklama endüstrisinde önemli bir yere sahipti. Tabalda~na i~inde
kullan~lan karar (palamut), Akil" vadisinden al~n~r ve burada bulunan çok büyük ta~~ de~irmenlerde ezilerek haz~r duruma getirilirdi 14.
8 Ne~et Ça~atay, ~slam Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye Ça~~ , Ankara, 1982, s. 152. 9 Aym eser, s. 152.
Cahiliye döneminde Arap yar~madas~ nda ayr~~ ayr~~ aylarda ve yerlerde kurulan panay~rlardan biridir. Bu panay~r ise, Necid bölgesinin yukar~~ lus~mlar~nda Zil-Ka'de ay~nda kuruluyordu ve genellikle buraya Kurye§ kabilesi mensuplar~~ ile di~er kabile fertleri gelmekteydi. ~nsanlar~n biraraya gelmesiyle birlikte çe~itli Arap ~airlerinin övgü dolu kasideleri okunur ve kabileler aras~~ antla~malar imzalamrd~. Bkz. el-Ya'kubi, Tarihu'l-Ya'kubl, Beyrut, 1992, c. I, s. 270.
II Ne~et Ça~atay, s. 152. Cahiliye döneminde Arap Yar~madas~'nda kurulan di~er
panay~rlar hakk~nda geni~~ bilgi için bkz. ~bn Habib, Kitabu'l-Muhabber, (Thk. Eliza Lichtenstater), Haydarabad, 1942, s. 263- 268; el-Ya'kubi, c. I, s. 270-271; el-Kalka~andi, Subhu7-A'~a S~nâ'ati'l-~n~a, Beyrut, 1987, c. I, s. 468.
12 Cevad Ali, el-Mufassal fi Tarihi 1-Arab Kablel-~slam, Ba~dat, 1983, c. VII, s. 537-538.
Ayr~ca bkz. Corci Zeydan, Tarihu't-Temedd üni'l-klami, Beyrut, 1967, c. II, s. 39.
13 'Arizu'l-Yem'ame Akik'i olarak da adland~r~lan ve el-Ana bölgesinden gelen ya~mur
sular~mn döküldü~ü bu geni~~ vadide tatl~~ su kaynaklar~~ bulunmaktayd~. Etraf~nda birçok köy ve hurmaliklar bulunan bu vadinin Akil o~ullarma ait oldu~u rivayet edilmektedir. Bkz. Yakut el-Hamavi, Mu'cemul-Buldan, (Thk. Ferid Abdulaziz el-Ciindi), Beyrut, (Trz.), c. IV, s. 156.
14 Cevad Ali, c. VII, s. 537. Ayr~ca bkz. Nebi Bozkurt, T. D. V. ~slam Ansiklopedisi, Deri Maddesi, ~stanbul, 1994, c. IX, s. 175.
78 ABDULHAL~K BAKI R
Deri tabaklama i~inde palamuttan ba~ka garef", dehnâ (k~z~l ot), kar-dam (nar kabu~u), ~ess (sedef otu)16, ertâ 17 ad~ ndaki ot, bitki ve a~açlarla ~ap kullan~lmaktaych 18.
~slam öncesi dönemde Yemen deri tabaklama ve deriden ma'mul e~yada ün salm~~t~. Ayr~ca dericilik endüstrisinde çal~~an i~çiler taraf~ndan özenle haz~rlanan koyun, inek, deve ve vah~i hayvan derileri Arap Yar~madas~'n~n di~er bölgelerine ihraç ediliyordu. Buradaki Cüre~~ ve Havlan'~n küçük kasa-bas~~ Sa'de dericilik endüstrisinin merkezi idiler. Kuyulardan kovalarla ç~kan - lan sularla su ihtiyac~n~~ gideren ve H. 10. y~lda Hz. Peygamber hayattayken bar~~~ yoluyla fethedilen Cüre~'te i~lenen deriler "Cüre~~ derisi" ad~yla tan~n-maktayd~. el-Hemdani taraf~ndan "deri tabaklama beldesi" olarak tan~t~lan Sa'de ise, selem19 a~açlar~n~n bol miktarda bulundu~u bölgenin tam orta-s~nda yer al~yordu ve burada 1.000-1.500 r~tl palamut bir dinara sat~lmak- taywo.
Ortaça~da Dericilik
Medine'de Hz. Peygamberin sahabilerinden baz~~ kimselerin dericilikle u~ra~t~klar~n~~ kaynaklar~m~zdan ö~renmekteyiz. el-Kettani2unin nakletti~i bir habere göre ~bn Düreyd, el-Vi~ah adl~~ kitab~nda sanatlar (zanaâtlar)la ilgili konuda "debbâ~• olanlara dair bâb" ba~l~~~~ alt~nda Hâris b. Sabure'yi zikreder ve onunla o~lunun Mekke'nin fethi esnas~nda müslüman olduklar~n~~ anlat~r. Hz. Peygamberin han~mlar~ndan Zeyneb bint Cah~'~n kaynaklarda ge-çen biyo~raf~sinde, el i~lerinde çok becerikli bir kad~n oldu~u, deri tabakla-y~p (ayakkab~~ vs.) dikti~i ve bu e~yalar~~ satarak yoksullara harcad~~~~ anlat~-
15 Arabistan, Hindistan ve Afrika'da yeti~en ve portakal renginde meyvesi bulunan bir a~açur. Bkz. Mevlut Sar~, el-Mevârid Arapça-Türkçe Lugat, ~stanbul, (Trz.), s. 1089. Ayr~ca bkz. ~ bn Manzur, Lisanul-Arab, Beyrut, 1990, c. IX, s. 265.
16 ~avr, Tihâme ve Necid bölgelerindeki da~larda yeti~en kokusu güzel ve tad~~ ho~~ olmayan bir çe~it bitkidir. Bkz. ~bn Manzur, c. II, s. 159; ez-Zebidi, Tâcu7-Ar~ls min Cevâhiril-
Kal^ (Thk. Mustafa Hicâzi), Kuveyt, 1969, c. V, s. 275.
17 Meyvesi hühnnâba benzeyen bir çe~it a~aç olup, onunla tabaklanan deriye "me'rüt", "ertâ" ve "edimu mertâ" denirdi. Bkz. Ahmed As~ m Efendi, el-Okyâniisu7-Muhit fr
Tercümetil-Kâmüsi7-Muhit (Kâmüs Tercümesi), M~s~r, 1250, c. II, s. 454; Cevad Ali, c. VII, s. 539. 18 Ayn~~ eser, c. VII, s. 539.
19 Pamukgillerden olan ve ye~il tohumu, sar~~ renkli meyvesi bulunan bu a~aç, s~cak bölgelerde yeti~mektedir. Yapraklar~~ ise, deri tabaldamada kullan~lmaktad~r. Bkz. Lewis Malüf, s. 347-348.
20 Cevad Ali, c. VII, s. 537.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAYI 79 hr". Hz. Peygamberin di~er han~m~~ Sevde bint Zeme'a23 ise, Taif derisi ta-baldamakla me~hurdu24.
Ca'fer b. EbI Talib'in e~i Esmâ' bint Umeys de Medine'de dericilikle u~- ra~an kad~nlardan biri idi. Bir habere göre, Esmâ' ~unu nakletrnektedir:
"Ca'-fer ve arkada~lar~n~n O' Idürüldülderi günün sabah vakti Resülüllah (s. a. s.) bize geldi, ben bu esnada 40 tane deri tabaldam~~~ ve ekmek yapmak için ha- murumu haz~rlam~~t~m..." 23.
H. I. yüzy~lda demircinin körü~ünden ~ark~~ söyleyen cariyelerin defle-rine ve askerlerin kalkanlarma kadar derinin kullan~ld~~~~ daha pek çok alan vard~. Hatta Hz. Ömer deriden para (dirhem) basmay~~ dahi dü~ünmü~, an-cak kendisine bunu yapt~~~~ taktirde deve neslinin tükenece~i hat~rlat~l~nca, bu tasawurundan vazgeçmi~tir26.
Müslümanlar Resülüllah devrinde "debr" ad~n~~ verdikleri deri ile kapl~~ s~nmdan tank yapt~lar. Kalelerden kendilerine at~lan oklardan korunmak için bu arac~n içinde gizlenirlerdi. Genellikle içinde gizlenmi~~ olarak kalele-rinde s~~~nma§ bulunan dü~manla çarp~~mak için, kalelerin yak~n~na kadar sürerlerdi27. el-Makrizi'den gelen bir habere göre, Müslümanlar Hz. Pey-gamber döneminde Taif ku~atmas~~ esnas~nda inek derisinden yap~lm~~~ iki debbâbe (tank) nin alt~na girerek kalenin duvar~n~~ oymak için yakla~m~~lar, fakat bu s~rada Saldfliler 'sat~lm~~~ demir çubuklar atarak her iki tank~~ da yalun~~lard~r28. Bu dönemde birkaç~~ d~~~nda kara memelilerinin tamam~n~n,
22 Bkz. el-Caluz, el-Beyan ve't-Tebyin, (Thk. Hasen es-Sendub1), Beyrut, 1993, c. III/1, s.
818; ~bn Sa'd, et-Tabakatul-Kubra, Beyrut, (Trz.), c. VIII, s. 108; ~bn Hacer, el-~sabe fi"
Temyizi's-Sahabe, Beyrut, (Trz.), c. IV, s. 308.
23 Hz. Peygamberin, Hz. Hatice'den sonra evlendi~i ilk kad~n olan Sevde daha önce Amir
b. Lüey o~ullar~ndan es-Sekrân b. Silhey1 ad~nda bir ~ah~sla evlenmi~ti. Kocas~~ ölünce, Hz. Peygamber'le evlenen Sevde bint Zeme'a, H. Ömer döneminin son günlerinde Medine'de vefat etmi~tir. Bkz. ~bn Abdilberr, el-~sd'ab fi" Ma'rifet Esman-Ashab, Beyrut, (Trz.), c. IV, s. 317-318.
24 ~bn Hacer, c. IV, s. 278; el-Kettâni, c. II, s. 285.
23 ~bn Sa'd, c. VIII, s. 281-282. Hz. Peygamberin amcas~n~n o~lu olan Cafer b. Ebi Talib,
di~er iki arkada~~~ Zeyd b. Harise ve Abdullah b. Revaha ile birlikte Rumlara kar~~~ sava~~rken, H. 8. y~lda M~l'te'de öldürüldü. Bkz. ~bn Hi~am, es-Siredi 'n-Nebeviyye, (Thk. Mustafa es-Sakka, ~brahim el-Ebya~t Abdulhar~z ~eleb1), Beyrut, 1990, c. II/2, s. 12-18.
28 Nebi Bozkurt, c. IX, s. 175.
27 Suphi Salih, ~slam Mezhepleri ve M~lesseseleri Tarihi, (Çev. ~brahim Sarm~~), ~stanbul,
1983, s. 302.
28 Bkz. ~bn Hi~am, c. IV, s. 100. Ayr~ca bkz. Abduccebbar Mahmud es-Samarrat, ~nde'l-Arab (Aladil-Hisar), el-Mevrid, Ba~dat, 1986, c. XV, S. 1, s. 8. ~bn Sa'd,
sahabilerden Urve b. Mesud ve Gaylan b. Seleme'in Taif ku~atmas~na kat~lmayarak bu esnada Yemen'in C 'tire§ ~ehrinde arrâde, manc~n~k ve debbâbe yap~m~n~~ ö~rendiklerini ve daha sonra Hz. Peygamber'e gelerek bu aletleri kurduldanru anlat~r. Bkz. ~bn Sa'd„ c. I, s. 312.
80 ABDULHAL~K BAK~R
baz~~ bal~klar~~ ve kunduz gibi suda ya~amay~~ seven kara hayvanlarm~n derisin-den, tilki, leopar gibi hayvanlar~n da kürlderinden faydalan~hyordu. Hz. Ali'-nin torunlar~ndan Hz. Hasan, kunduz derisi eyer kullan~rd~. Me~hur alim-lerden ~a'bi, aslan postunda oturur, samur ve tilki kürkünden kaftan gi-yerdi 29.
Daha önce Cahiliye döneminde Arap Yar~madas~'n~n Hicâz ve Yemen bölgelerinde dericilik endüstrisinin çok geli~mi~~ oldu~unu söylemi~tik. Bu bölgelerin daha sonraki as~rlarda da bu özelliklerini devam ettirdiklerini mü~ahede ediyoruz. Taif ~ehri Cahiliye döneminde oldu~u gibi, H. VI. yüzy~lda da deri tabaklama endüstrisinin merkezi idi. Burada ~ehrin ad~n~~ ta~~ -yan çok güzel, a~~r deriler i~leniyor ve bunlar özellikle Harezm'den gelen tüccarlar taraf~ndan di~er memleketlere götürülüyordu30. Buran~n terlikleri ise, çok kaliteli, pahal~, me~hur ve darb-~~ mesellere konu olarak dilden dile dola~maktayd~". Yakut el-Hamavi H. VII. yüzy~lda Taifi tan~t~rken, burada çok say~da tabakhane bulundu~unu ve bu tabald~ânelerden akan sular~n ~e-hirdeki dere yata~~na akt~~~m, dolay~s~yla da insan~~ rahats~z edici kötü koku-lar yayd~~~n~~ anlat~r32. el-Hemdani ise, buray~~ deri tabaklama ~ehri okoku-larak ta-n~tmaktad~r".
Yemen'de deri tabaklama i~inin ileri olmas~n~n sebebi ise, buran~n ~slam öncesi dönemde Farslar taraf~ndan i~gale u~ramas~d~r. Zira bu endüstri ala-n~nda çok usta olan Sirafl~~ Farslar, bu bölgede kurmu~~ olduklar~~ her ~ehirde tabakhâneler ve dericilikte kullan~lan palamatlar~~ haz~rlamak maksad~yla ta~~ de~irmenler in~a ettiler34. Böylece i~lenmemi~~ deriler Mekke ve Necran'dan Uman'a, Beni Zühre topraklar~ndan Kirman'a ve Ki§ (Kays adas~ ) 36,
Cen-nâbe, Fars, Aden'de bulunan Zeyla', Rahitu ve el-Münziriyye kasabalar~ndan da Mekke'ye ta~~narak bu merkezlerde tabaklama i~lemine tabi tutulurdu. Tabaklama i~leminden sonra bu deriler ~rak, Horasan, Kirman, Maveraün-nehr, Harezm ve Hecer'e36 gönderilir, buralardan da deri tüccarlar~~ taraf~n-dan dünyan~n di~er bölgelerine götürülürdü".
29 Nebi Bozkurt, c. IX, s. 175.
3° ~bnu'l-Mücâvir, Tarihu7-Müstabsir, , Leiden, 1951, c. I, s. 25. 31 el-~drisi, c. I, s. 25.
32 Bkz. Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 10-11. Cevad Ali, c. VII, s. 539.
34 ~bnu'l-Mücâvir, c. I, s. 97.
36 Denizin ortas~nda yer alan ve nüfusunun ço~unlu~u Farslardan olu~an ~ran'a ba~l~~ bir adad~r. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 565.
el-Yemâme olarak adland~r~lan bölgede yer alan bir kasabad~r. Buras~~ Ortaça~da daha çok zengin hurmal~klarlyla tan~nmaktayd~. Bkz. Ayn~~ eser, c. I, s. 412, c. IV, s. 452-453.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAYI 81
H. VII, yüzy~l~n ilk yar~s~nda Horasanl~~ tüccarlar beygir derilerini Musul ve Erbil'den sat~n alarak Mekke'ye getirirlerdi, zira bu dönemde buras~~ bir deri tabaldama merkezi durumundayd~. Ayr~ca burada palamut kullan~larak deve, inek ve ceylan derileri de i~lenmekteydi. Bu dönemde Habe~istan ~e-hirleri ile Hindistan'mn Ke~k beldesi de bu i~i yapmaktayd138.
H. VII. yüzy~lda Arap Yar~madas~'nda deriler toplu halde tüccarlara sat~-l~rd~~ ve her deri hüzmesi 100 batman çekerdi. Bu dönemde üç çe~it kusurlu deri vard~: Boyun k~sm~nda b~çak yaras~~ bulunanlar, k~llar~~ dökülmü~~ olanlar, yüzeyleri büzülmü~~ ve buru~mu~~ olan deriler. Ayn~~ zamanda ya~s~z, kuru, ha-fif ve siyah renkteki deriler de kusurlu say~lmaktayd~. Kaliteli deriler ise, a~~r, temiz, "Attabl" olarak adland~nlan ve k~llar~~ birbirine girmi~~ s~k görünenler-den olmas~~ gerekirdi39, ~rak ve Suriyeliler, deriyi dö~emelik olarak kulland~k-larmdan, ince olan~n~~ tercih ediyorlard~. Harezm ve Horasanl~lar ise, aksine kal~n derileri sat~n al~yorlard~, zira sonuncular bu derileri ayakkab~~ yap~-m~nda kullarnyorlard~. Türkler ise, "dost ba~a, dü~man ise aya~a bakar" sö-züne dayanarak en kaliteli deriden imal edilen ayakkab~lar~~ giymekteydiler40. Ortaça~~ ~slam dünyas~nda dericilik endüstrisinde mümtaz bir yere sahip olan Yemen'de deri tabaklayan ve ondan çe~itli e~yalar imal eden belli ba~l~~ ~ehirler vard~. Örne~in Sa'de'de bir deri tabaklama fabrikas~~ bulunuyordu ve burada çok kaliteli terlikler imal edilerek tüccarlar taraf~ndan di~er ülkelere götürülüyordu 41. Ayr~ca bu ~ehirde çok ~ahâne su kaplar~~ ve hapishaneler için deriden ma'mul hahlar yap~lmaktayd~42.
38 il~nu'l-Mücâvir, Muhammed b. R~zkullüh ad~nda bir rüviden deri tabaklama ile ilgili ~u haberi nakletmektedir: "O ( ravi ), bana ~öyle dedi: Horasan 'da gökte Süheyl y~ld~z~n~~ görebiliyor musunuz? Ben 'hay~r Vallahil' dedim. Bunun üzerine o : ~~te bu yüzdendir ki, orada deri tabaklamay~~ yapannyorlar dedi. Sonra ben ona bu i~~ nas~l olmaktad~r diye sordum. O da cevaben ~öyle anlatt~: Süheyl y~ld~z~~ hangi ülkede görülürse, orada çok güzel deri tabalclamr. Zira bu y~ld~z derilefin lurm~z~ya boyanmas~m ve elinde de gördük-ün gibi çok ince ve yumu~ak hale gelmesini saklar." Bkz. ~bnuel-Müc'avir, c. I, s. 14.
39 Ayn~~ eser, c. I, s. 13.
413Aym eser, c. I, s. 13-14.
41 43 Kudame b. Ca'fer , el-Harâc ve S~nâ'atu'l-Kita^be, (Thk. Muhammed Hüseyn ez-Zebidi), Ba~dat, 1981, s. 83; ~bn Hurdazbih, el-Mesâlik vel-Memalik, Ba~dat, (Trz.), s. 135-136;
~ bn Havkal, Sureti]. 7-Arz, Leiden, 1967, s. 36; el-~drisi, Nüzhetü'l-Mü~tâk fi ~htirâki'l-Afak,
Kahire, 1994, c. I, s. 55.
42 el-Makdisi, Ahsenii't-Taksim fi Ma'rifeti'l-Akâlim, Leiden, 1904; Abdulaziz Salim-Ahmed Muhtar el-~bâcli, Tarihu'l-Bahriyyetil-~slamiyye fi M~s~r ve'~-~am, Beyrut, 1991, s. 179.
43.
82 ABDULHAL~K BAKIR
Yemen'in di~er ~ehirleri San ea.43, Cüre~", Zebid 45, Leble46 ve Necran böl-gesi deri tabaklama endüstrisinde ün salm~~lard~. Bunlardan Leble, Taif deri-lerinden daha kalitelisini i~lemekteydi. Ayn~~ zamanda bütün bu ~ehirlerde çok ~ahâne k~ll~~ deri terlikler, su mataralar~~ ve deriden yap~lm~~~ kalkanlar imal ediliyordu47.
Yemen'de terliklerin imalinde kullan~lan ve burada tabaklama i~lemine tabi tutulan i~lenmemi~~ deriler, özellikle de cilalanm~~~ olanlar~~ ile kaplan postlar~~ Habe~istan'dan deniz yoluyla Aden'e getirilir, buradan da di~er ~e-hirlere göderilirdi 48.
Hint okyanusunda ya~ayan "ez-zalüm" ad~nda bir bal~k çe~idi vard~. De-risi fil deDe-risinden daha kal~n olan bu bal~k avc~lar taraf~ndan avlan~ r ve sonra da derisi tabaklanarak ondan çok güzel ayakkab~lar yap~l~rd~49. Y~ne bu Ok-yanustan "k~r~" (bir cins köpek bal~~~ )5° ve deniz arslan~~ avlanarak derilerin-den çok güzel k~l~ç kabzalar~~ imal ediliyordu51. Ayn~~ zamanda boyu 20 ar~~n olan "besse" ad~ ndaki bir bal~ktan siyah ve sar~~ benekli gayet yumu~ak bir deri elde ediliyordu. Yemenli sanatkârlar bu bal~~~ n s~rt~ndaki kanad~ndan ~ahane taraklar, b~ çak saplar~~ ve yüzükler yap~yorlard~52.
Çaputçular Ortaça~da hemen hemen her ~ehirde çokça bulunurdu; bunlar her gün sokaklar~~ dola~~p eski giysi ve çaput ald~klar~n~~ ba~~ran ger-çek bir ordu te~kil ederlerdi. Kar~~l~~~nda kad~nlara türlü boylarda i~ne ve-rirlerdi. Böylece çok büyük çaput y~~~nlar~~ toplan~ r, sonra seçilir, cins cins ayr~l~r, kürkçü; ka~~tç~, ayakkab~c~, saraç ve özellikle pabuççu gibi zanaâtkâr-lara tan~~ ile sat~lmak üzere sergilenirdi53. ~ehirlerin kap~lar~nda çe~itli yer-
43 el-~drisi, c. I, s. 55. 44 Ayn~~ eser, c. I, s. 146, 151.
45 el-Makdisi, s. 8.
46 el-Kazvini, Asârul-Bilâd ve Ahbarul-~bâd, Beyrut, (Trz.), s. 555.
47 Bkz. el-Makdisi, s. 97; ~bn Rüste, el-Mâlcu'n-Nefise, Leiden, 1891, c. VII, s. 112. 48 Bkz. el-Istahri, el-Mesâlik Leiden, 1927, s. 35-36. Ayr~ca bkz. ~bn Havkal, s.
49 Büzurk b. ~ehriyâr en-Nahudâh er-Râmahürmilzi, Kitabu Acâibul-Hind, (Thk. P. A. Van
Der L~ th), Frankfurt, 1993, s. 40.
5° Denizdeki bütün canl~lar~~ di~leri ile k~l~c~n kesti~i gibi kesen bir çe~it köpek bal~~~d~r.
Anlaulanlara göre y~ ruc~l~~~ndan dolay~~ denizdeki bütün hayvanlar ondan a~~r~~ derecede korlunaktad~rlar. Bkz. ~bn Manzur, c. VI, s. 335.
51 ~eyhu'r-Rebve, Nühbetu'd-Dehr Acâibi'l-Berr ye'l-Bahr, Beyrut, 1988, s. 220.
52 Ayn~~ eser, s. 221.
53 Ali Mazaheri, Orta ça~da Müslümanlar~n Yasay~slar~, (Çev. Bahriye Uçok), ~stanbul,
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANA Y~~ 83 lerde kullan~lan derilerin haz~rland~~~~ dabba~lar ve sepiciler mahallesi bulu-nurdu. Genel olarak e~ek, kat~r, inek, keçi ve o~laktan elde edilen bu deri-leri, her biri ba~ka bir yöntemle ve özenle haz~rlan~rd~. Üç gün ve üç gece tekneler içinde suda b~rak~ld~ktan sonra ç~kr~l~r, yeni bir banyoya sokulurdu; bundan sonra deriler tabaklamrd~. Bunun için 1 00 o~lak derisine 20 kilo 100 keçi derisine de 30 kilo olmak üzere palamut kullan~l~rd~. Debba~lar me~e meyvesi kullanmaktayd~larsa da, böyle haz~rlanm~~~ deriler ayn~~ incelikte ol-maz ve güne~te karar~rlard~. ~çinde 200 keçi derisi bulunan bir tekne için 2 i~çi gerekirdi".
Ortaça~da dericili~in bir kolunu da kalburculuk olu~turmaktayd~. Bu endüstride çal~~anlar zaman zaman baz~~ hilelere ba~vurmaktayd~lar. Onlar-dan bir k~sm~~ kalbur yap~m~nda ölmü~~ hayvanlar~n derilerini kullan~yorlard~. Di~erleri ise, "kulkand" (Bir çe~it kara boya) veya buna benzer bir maddeyi alarak ate~~ üzerinde kaynat~ rlar, sonra da kalburun kenarlar~nda kullan~la-cak olan k~llar~~ bu maddenin içine atarlard~. Böylece al~c~lar onun boyanm~~~ oldu~unu bilmeden sat~n al~rlar ve ancak kullaml~rken, kalitesiz oldu~u an-la~~l~ rd~. Muhtesibler, onlar~n bu hilelerini bildiklerinden kalburculara sa-dece boyanmam~~~ lullarm kalbur yap~m~nda kullan~lmas~n~~ istiyorlard~55.
Hisbe kanunlar~ , debba~lar~ n hasta hayvanlar~n derilerini i~lemelerini yasaklam~~t~; zaten bunu yapamazlard~~ da, çünkü hastal~ ktan ölen hayvanla-r~n derilerinde birkaç k~l kald~~~ ndan kolayca ay~ rdetmek imkân~~ vard~ . Ayn~~ zamanda derilerin bu~day unu veya kepek kullanarak tabaklanmas~~ da yasakt~. Debba~lar~n de~ersiz e~yalar~n d~~~ n~~ hangi kalitedeki derilerle kap-lam~~larsa, içini de ayn~~ derilerle kaplamalar~~ gerekmekteydi 57.
Bu deriler sonradan türlü zanaâtç~ lara verilerek, ayakkab~, eldiven, heybe, ko~um tak~m~~ yapmak için kullan~l~ rd~; ancak halk~ n çok kulland~~~~ su tulumlar~~ endüstrisi, özellikle çok geli~mi~ti. Büyüklü~üne göre, biriki, gi-derek üç bölmeli olan bu tulumlar özenle dikilmi~lerdi. Bunlar, d~~~~ tüylü ham keçi derisinden, köylülerce kaba saba dikilmi~~ ve yaln~z bitkisel ya~, pet-rol, pekmez, bal, ya~~ ve daha ba~ka s~v~~ yiyecekleri saklamak için kullan~lan tulumlarla kar~~t~r~lmamal~d~r58.
54 ~bnu'l-Uhuvve, Me'alimul-Kurbe fi Al~kamil-Hisbe, Cambridge, 1937, s. 229-230. 55 Ay~n~~ eser, s. 228-229.
56 Ali Mazaheri, s. 269. 57 ~bnu'l-Uhuvve, s. 229. 58 Ali Mazaheri, s. 269-270.
84 ABDULHAL~K BAK~R
Hisbe kanunlar~~ tulum imal eden dericileri de s~k~~ denetime tâbi tut-maktayd~. Bu kanunlara göre dericilerin tulumlar~~ kaliteli derilerden yapma-lar~, asla ölmü~~ hayvanlar~n derilerini kullanmamalar~~ ve bunlar~~ asla kirli, ay~pl~~ derilerden ve ayn~~ zamanda beygir derisinden yapmamalar~~ gerekmek-teydi. Bu kurallara uymayanlar~n atölyeleri hemen mühürlenerek kapat~l~rd~. Ayr~ca dericilerden büyük hacimli tulumlar~n yap~m~nda üç, orta hacimlile-rin iki ve küçük olanlarmda da bir adet deri kullanmalar~~ istenmekteydi. Bu kurallar aras~nda özenle imal edilen bu tulumlar~n sa~lam, kullan~~l~~ ve y~r-t~ks~z olmas~~ ~art~~ da bulunuyordu. Bu kurallara riayet etmeyenler ise, ya ta'-zir ya da para cezas~na çarpt~r~llyordu69.
Ortaça~da ~slam ~ehirlerinde pabuççular çar~~s~, çar~~lar içinde büyük bir yer tutar ve bunlar~n önemlilerinden say~l~rd~. Bu çar~~n~n boyunca pa-buççular mü~terilerin gözü önünde, her türlü ayakkab~~ yaparlard~. Varl~kl~~ erkekler dana, deve, zürafa derisinden kaba ve ~~k ayakkab~lar; yoksullarsa nal~n giyerlerdi. Ancak halk~n ço~unlu~u en âdi deri olan e~ek derisinden ba~lay~p en lüks olan zürafa derisine kadar de~i~en, türlü nitelikte çok güzel ayakkab~lar giyerlerdi". Bu pabuçlar~n altlar~, ziftlenmi~, keten ipli~i ile di-kili, çe~itli kal~nl~kta kösele idi. Kimi zaman, bunlara demir de çak~l~rd~. Domuz etinin yasak olmas~ndan ötürü, Suriye, M~s~r ve Fars ülkesinde diki~~ için domuz k~l~~ kullanmak da yasakt~. Ancak Ebu Hanife mezhebinin ege-men oldu~u do~u Iran'da ise, domuz k~l~~ bol bol kullan~l~rcl~61. Pabuççular~n sipari~leri hiç bir zaman vaktinde teslim etmemek âdetleriydi, her zaman söz verir, sözlerini hiç tutmazlar, böylece de zaman~m~zdaki meslekta~lar~na çok benzerlerdi62.
Ortaça~da ayakkab~c~lar muhtesibler (zab~ta memurlar~) taraf~ndan s~k~~ bir denetime tabi tutulmaktayd~lar. e~-~eyzeri bu zanaâtUrlar~n sanatlar~~ ile ilgili incelilderi çok veciz bir ~ekilde ele al~r ve ~öyle der:
"Ayakkab~alar, bez parçalar~n~~ ayakkab~n~n derisiyle astar~~ aras~na ve ayakkab~n~n gönüne koy~namahd~rlar. Hurdalar] kiri~~ veya iple ba~larken yanm~~~ gönü, olmam~~~ ve pi~kinle~memi~~ ham deriyi ve sehtiyan~~ ayald<ab~ya dikmemelidirler. Ayakkab~olar, ayakkab~~ dik tikleri ipleri bükmeli, ipin en kaliteli olan~n~~ kullanmah ve ipleri bir kulaçtan fazla uzatmamahd~rlar. E~er
59 ~bnu'l-Uhuvve, s. 230, 240. 6° Ali Mazaheri, s. 247. 61 Ayn~~ eser, s. 247. 62 Ayn~~ eser, s. 248.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAYI 85
ipi bir iki kulaçtan fazla uzat~rlarsa, kuvveti gider ve bükümün can~~ gider, k~ -r~lma durumuna gelir. Ayakkab~alar, ayakkab~y~~ domuz k~hyla dikmelidirler. Tilki k~l~~ domuz k~hn~n yerini tutar. Ayakkab~~ c~lar kimsenin mal~n~~ beklet-memeli ve i~i zaman~nda vermelidirler. Ancak belli bir güne kadar ~art
ko-~ulmu~sa, o zaman geciktirebilirler. Ba~dad~~ kad~nlar~n yapt~klar~~ gibi,
yü-rürken ayakkab~lar~n görünmesi için, keçe ve i~lenmi~~ ince deri kullanmak do~ru de~ildir; bu hür kad~nlara yak~~mayan kötü bir i~tir. En iyi ayakkab~, s~cakta aya~a yap~~mayand~r. Muhtesib, yürürken g~c~rday~p ses ç~karan ayakkab~~ yapmay~~ ve giymeyi yasaldam~~t~r."".
Ortaça~da Suriye'nin önemli ~ehirlerinden olan Halep ve Makisin", deri hal~lar imal etmekte ve deri tabaklama i~inde çok yetenekli ustalar~~ bar~n-d~rmaktayd~lar. Haleb'in büyük camiisinin do~usunda dericilik endüstri sinde çal~~an i~çilerin özel bir çar~~s~~ vard~~ ve buraya "süku'n-nattalin" yani deri hal~lar yapanlar~n çar~~s~~ denilirdi65. "Makisin" ad~nda deri hal~~ lar yapan ve bu endüstride söz sahibi olan Rabbân b. ~ebbe isminde bir i~adam~~ hakk~ nda bilgi vererek Musul'da onun öldü~ünü ve arkas~nda yine kendisi gibi mâhir bir usta say~lan o~lu Ebu'l-Cerm'i b~rakt~~~n~~ anlat~r. Bununla birlikte XIII. yüzy~lda Halep tabakhânelerinden al~nan vergilerin buradaki di~er s~nai kurulu~lar~n vergilerinin toplam~ndan daha fazla oldu~u bilinmektedir67. Ayr~ca bugünkü Lübnan topraklar~nda yer alan el-~arzel köyünde çok ~ahâne k~srak derisi tabaldanmaktayd~~ 68.
Sasaniler döneminde, vergi memurlar~~ bilgileri beyaz deriler üzerine ya-zarak kisrâlara sunarlard~. Sasâni hükümdar~~ Perviz iktidara gelince, bu sahi-felerin kokusundan rahats~z olmu~~ ve haraç divan~ na bakan görevlinin, kendisine sunaca~~~ sahifelerin, safranla sarart~lm~~~ ve gülsuyu serpilmi~~ bir ~ekilde olmas~ n~~ emretmi~tir 66.
63 Bkz. e~-~eyzeri, ~slam Devletinde Hisbe Te~kilân , (Çev. Abdullah Tunca), ~stanbul, 1993, s. 118. Ayr~ca bkz. ~bnu'l-Uhuvve, s. 149.
64 Habur nehrinin yak~n~ nda yer alan bir ~ehir olup, Ortaça'~da zeytin ya~~~ üretimiyle tan~n~yordu. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. V, s. 51.
Mahmud Yâsin Ahmed et-Tekrifi, el-Eyynbiyyün vel-Cezne, Beyrut, 1981,
s. 368.
66 Aym eser, s. 368.
67 Nebi Bozkurt, c. IX, s. 175.
68 Bkz. Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 282-283.
86 ABDULHAL~K BAIUR
Ortaça~da Rumlar, yaban e~e~i (zebra), ~ranl~lar ise, manda, inek ve ko-yun derileri üzerine yaz~lar~n~~ yaz~yorlard~~ 70.
Emeviler ve Abbasiler'in ilk dönemlerinde divan kay~ tlar~~ deriler üzerine yaz~l~rd~. Abbasi halifesi el-Emin Muhammed b. Hârunu'r-Re~id zaman~nda Ba~dat'ta ortaya ç~kan kar~~~ kl~ klar esnas~ nda, divanlar~ n yak~lmas~ ndan sonra, insanlar y~llarca kâ~~tlara yazd~lar. Bu dönemde deriler hamam otu ile tabaklan~yordu ve bu ~ekilde haz~rlanan deriler çok sert ve kuru bir yap~ya sahipti. Daha sonra Kufe usulü tabaklama yöntemi uygulamaya ba~land~. Bu sonuncu yöntemle haz~ rlanan deriler ise, daha yumu~ak ve daha kullan~~l~~ olmaktayd~71.
H. VII. yüzy~lda Afrika ülkelerinden zürafa derileri ~ran'a getirilir ve daha sonra bunlardan çok güzel terlikler yap~l~rd~". ~ran'~n Tüs ~ehrinde samur, tilki, kakum, va~ak ve sincap derilerinden ~ahitle kürkler imal edi-lirdi". Kazvin'de kundurac~ lar, ~ehirde bulunan zanaâtkârlar~ n hepsinden fazlayd~~ 74. Cüzcan'dan tabaklanm~~~ deriler Horasan'~ n di~er ~ehirlerine gön-deriliyordu 75. Zerend ~ehrinde büyük tabakhâneler bulunuyordu ve burada
yap~ lan deri ma'mulleri, tüccarlar taraf~ndan ~rak ve M~s~ r'a götürülmek-teydi76. Ayr~ca Sa~anyan'dan Va~c~rd'a oradan da uzak bat~~ ülkelerine samur, , sincap ve tilki derisi gönderiliyordu77. Bu dönemde Horasan'~ n Belh ve Nesa78, Fars'~n Rüzân79, ve Cibal eyaletinin Hemedan" ~ehirleri kaliteli tilki derileri ve bunlardan imal edilen çok güzel ve pahal~~ kürkler ihraç ediyor-lard~.
M. IX. yüzy~lda Müslüman tüccarlar Hindistan'~n Ke~mir bölgesinden alm~~~ olduklar~~ ~ triyat ve ilaç endüstrisinde önemli bir ham madde olarak kullan~ lan kust (üd) kokular~n~~ deriden yap~lm~~~ büyük kaplarda ta~~yor-lard~ . Her biri 700-800 menn (kg.) kust kokusu alan bu deri kaplar~ n~~ bira-raya getirerek üzerlerine zift sürüyorlard~. Sonra kendileri de bu kaplardan
70
~ bnu'n-Nedim, el-Fihrist, Beyrut, 1994, s. 35.
71 Ayn~~ eser, s. 36.
72 Yakut el-Hamavi, c. II, s. 116.
73 el-Ya'kubi, Kitabul-Buldan, Leiden, 1892, s. 278.
74 Nas~r-1 Hüsrev, Sefername, (Çev. Abdülvahhab Terzi), ~stanbul, 1950, s. 7. 75 ~bn Havkal, s. 443; el-~drisi, c. I, s. 480.
76 Ayn~~ eser, c. I, s. 439.
77 el-~stahri, s. 288-289.
78 el-Makdisi, s. 323-324; Ayr~ca bkz. el-~sfahani, Mehasinu ~sfahan, Tahran, 1933, s. 83. 79 Aym eser, s. 443.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANAY~~ 87
meydana gelen bir nevi su ta~~t~n~n üzerine binerek 40 gün zarfinda
Mihran-,dan 81 el-Mansure'ye 82 ula~~yorlar& Bu uzun ve tehlikeli yolculuk sonunda
deri kaplarda bulunan kust kokular~na herhangi bir zarar dokunmamak-tayd183.
~bn Havkal Türkistan'la ilgili bilgi verirken buran~n koyunlar~n~n köpek-lerde görüldü~ü gibi, senede alt~~ veya yedi defa do~urdu~unu ve burada ve Harezm'de ya~ayan insanlar~n, bu kuzulardan enaz ikisini keserek derilerin-den faydaland~klar~m bildirmektedirm. Ayn~~ yazara göre, bu kuzular~n deri-leri genellikle k~rm~z~~ renkli olur ve bunlann bir tanesi, renginin güzelli~ine göre 1/4-2 dinara sat~l~rd~. Bazen de yine bu bölgede siyah renkli astragan kürklere rastlan~r, bunlar ise, temizli~i, renginin koyulu~u ve güzelli~i baz al~narak yüksek fiyata pazarlamrd~. Bu derilerin beyaz olanlar~~ ise, e~erler için örtü olarak kullan~l~rd~~ ve bunlar da yüksek fiyata sat~lmaktayd185.
Maveraünnehr ve Azerbaycan bölgelerini anlat~rken ~u bilgilere yer vermektedir:
"Bu bölgede (Azerbaycan) yer alan Mera~a nehrinin yak~n~nda bebir (pars)86 ad~nda bir hayvan ya~ar. Bu hayvan~n çok güzel ve kaliteli derisi var-d~r. Burada birçok hayvan avlanarak Anadolu ve Ermenistan'a götürülür. Yine bu nehrin yan~nda, alt~n renginde sar~~ tilkiler vard~r. Fakat bunlar~n sa-y~s~~ çok azd~r, ve bu bölgedeki hükümdarlar bu tilki derisinden kendilerine kürkler yapt~r~rlar. Ayr~ca onlar bu tilki derilerinin bölge d~~~na ç~kar~lmas~n~~ yasaklam~~lard~r. Hatta ba~ka hükümdarlarda bile bu kürklerden bulunma-maktad~r. "87.
81 Hindistan topraklar~nda yer alan ve Fars denizine dökülen büyük bir nehirdir. Nil nehri gibi timsahlar~~ ve bal~klar~~ ile me~hur olan bu nehirde deniz ta~~mac~l~~~~ da yap~lmaktayd~. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. V, s. 269.
82 Hindistan topraklar~ ndaki Deybül'den alu, Mültan'dan oniki ve Turan'dan onbe~~ konakl~k mesafede bulunan ve ad~n~~ Emevi valilerinden Mansur b. Cümhür'dan ald~~~~ iddia edilen bir ~ehirdir. Buran~n M. XIII. yüzy~lda, duvarlar~~ sac a~ac~ ndan yap~lm~~~ bir camisi vard~. Ayr~ca bol meyvesi, tatl~~ suyu ve ticaretiyle de me~hur bir yer olarak tan~n~yordu. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. V, s. 244-245.
83 Büzurk b. Sehriyar, s. 104. 84 ~bn Havkal, s. 161-162.
85 Ayn~~ eser, s. 161-162. Buna ra~men Türkistan'da on derinin bir dirheme sat~ld~~~~ da bildirilmektedir. Bkz. ~bn Havkal, s. 161-162.
86 Daha çok Hindistan'da bulunan bir arslan çe~ididir. Bu hayvan~n vücudunun kar~n ve iki kaburga k~sm~~ siyah çizgiler ta~~yan beyaz renklidir. Bkz. Lewis Maluf, s. 25.
88 ABDULHAL~K BAIUR
Yine Maveraünnehr bölgesinde siyah tilkilerden çok ~ahane deriler elde ediliyordu. Bu derilerden bir tanesi 100 dinara sat~lmaktayd~. K~rm~z~~ ve sar~~ deriler ise, bunlardan daha ucuzdu. Buradaki zenaatkarlar bu siyah tilki deri-lerinden Arap ve di~er milletlerin hükümdarlanna çok ~ahane kürkler yap~~ - yorlard~~ ve bunlar samur ve fenek derilerinden yap~lan kürklerden daha fazla ra~bet görmekteydi. Ayn~~ zamanda bu derilerden çok güzel külahlar, ayakkab~lar, abalar ve paltolar imal ediliyordu. Bu kaliteli giyim e~yalarma sahip olmayan hükümdarlar ise, insanlar taraf~ndan applan~rd188.
Ortaça~da Hazar denizi sahillerinde ya~ayan kunduzlardan çok nefis deri elde ediliyordu. Ayn~~ zamanda avc~lar bu denizin etraf~nda yer alan Gürc da~lar~nda bembeyaz bir renge sahip gayet kaliteli derisi bulunan ve beyaz sincaplar~n bir türü olan kâkum hayvan~n~~ avlamaktayd~lar89. Yine Ha-zar denizinin sahillerinde, cündbâdisitr (samur) olarak adland~r~lan tilkiye benzeyen ve k~rm~z~~ derisi bulunan bir hayvan avlanmaktayd~~ 90.
Türkler'in hayat~nda önemli bir yer tutan kürkler daha ziyade samur, sincap, bozk~r tilkisi ve ada tav~an' derilerinden imal ediliyordu. Örne~in, samur ve sincap derileri çok defa elbisenin içini kaplamakta kullamhyordu9'. Ayr~ca samurdan yaln~z kürk de~il, hükümdarlar için börk de imal edili-yordu. Bir haberde, Ba~dad'da gelmekte olan Tu~rul Bey'i kar~~lamaya ç~kan Halifelik erkan~~ onun ba~~nda samur börk bulundu~unu gördüler ~eklinde bilgi verilmektedir92. Bu husustaki bilgilerden bir hayvan derisinin sadece bir elbise çe~idinin imalinde kullan~ld~~~~ anla~~l~yor. Örne~in, ada tav~an' deri-sinden sadece ya~murluk yap~lmaktayd~93.
el-Mesudi, c. I, s. 173. 89 ~eyhu'r-Ftebve, s. 197.
9° Ayn~~ eser, s. 198. Hem karada hem de denizde ya~ad~~~~ söylenen, sadece iki aya~~, uzun bir kuyru~u ve insan ba~~na benzeyen bir ba~~~ bulunan ve sanki dört ayakla yürilyormu~~ gibi gö~ilsil üzerine yürüyen bir hayvand~r. ~kisi görünen, ikisi de görülmeyen dört yumurtas~~ bulunmaktad~r. içlerinde kan ve bal benzeri bir çe~it s~v~~ bulunan ve domuzlan (osurgan) böce~inin yayd~~~~ koku gibi bir kokusu bulunan bu yumurtalar, avc~lar taraf~ndan arand~~~ndan dolay~, bazan hayvan~n kendisi bunlar~~ kopararak onlara atmaktayd~. Hatta zaman zaman çaresizli~inden, s~rt üstü yatarak, bu i~in kendisi taraf~ndan yerine getirildi~ini göstermeye çah~~rd~. Bkz. Ayn~~ eser, s. 198.
91 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu ~mparatorlug-u Tarihi, (Alparslan ve Zaman~), Ankara, 1992, s. 442-443.
92 Ayn~~ eser, s. 443. 93 Ayn~~ eser, s. 443.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAYI 89 Ortaça~da Türk çizmesi, daha çok deriden yap~l~yordu. Fakat en iyi çiz-melik deri s~r~ ttan (sa~r~dan) imal edilmekteydi. Türkler'de deri çizme dikme tekni~ine dair dikkate de~er bilgiler bulunmaktad~r: Çizme dikilir-ken, diki~ler aras~na ayr~ca parça konuyor ve buna "s~zg~" ad~~ veriliyordu". Çizmeden sonra, Türkler'de has ayakkab~~ tipi çar~ k idi. Buna "Türk ayakka-b~s~" da deniyordu. Çar~k, ~imdi oldu~u gibi, her hayvan~n derisinden yap~~ - labilirdi. Fakat, Ka~garl~~ Mahmud'un Divânü Lugâtu't-Türk adl~~ eserinde deve derisinden çar~k yap~ld~~~~ özellikle belirtilmektedir".
M. XIII-XIV. yüzy~lda dericilik sanayii Alt~n Ordu devletinin ba~~ehri Sa-ray Berke'de büyük bir önem kazanm~~t~. ~ehrin bu bak~mdan gayet elveri~li ~artlar alt~ nda bulundu~u dü~ünülürse, bu zanaât kolunun geli~mesi kolay-l~kla anla~~labilir. ~ehir çevresinde bozk~rlar ve göçebe sürüleri vard~. Saray Berke pazarlar~nda sat~lan deriler, bu hayvan sürülerinden elde ediliyordu. Ne yaz~k ki, Alt~n Ordu devrinden bize, pek az deri e~ya kalm~~t~r". Ayn~~ za-manda A~a~~~ Volga havzas~ndan büyük ölçüde deri ve a~aç kabuklar~~ ihraç edilirdi. Bu sonuncusu do~rudan do~ruya Hârezm dericili~inin ihtiyaçlar~n~~ kar~~lamak için ihraç edimekteydi97. Yine çe~itli ~slam ülkeleri, bugünkü Yu-goslavya ve Arnavutluk ülkesinden taze tabaklanm~~~ Bulgar derilerini sat~n alarak askerler için çizme imal ediyorlard~".
~slam dünyas~n~ n di~er bölgelerinde oldu~u gibi, M~s~ r'da da Sind terlik-leri imal edilmekteydi. Ad~ndan da anla~~ld~~~~ gibi, bu terlilderin yap~ m~nda Sind tekni~i kullan~l~yordu. ~bn Abdilhakem taraf~ndan nakledilen bir ha-bere göre, H. I. yüy~lda Füstat ~ehrindeki ez-Zenc mescidinin hemen yan~nda ~ bn Hücâle el~afiki ad~ nda bir ki~inin atölyesinde Sind terlikleri yap~ l~ -yordu99.
M~s~ r'~n Sa'id bölgesinde çok kaliteli deri hal~ lar yap~l~yordu". Ayr~ca ~ hmim'de deri tabaklama fabrikalar~~ vard~~ 1". Nas~ r-~~ Hüsrev M~ s~ r'~~ tan~ urken ~öyle der: "Bir de Ha be~~ ilinden getirilmi~~ bir öküz derisi gördüm,
94 Ayn~~ eser, s. 449. 95 Ayn~~ eser, s. 451.
96 A U. Yakubovskiy, Alt~n Ordu ve Çökü~ü, (Çev. Hasan Eren), Ankara, 1992, s. 87. 97 ~bn Havkal, s. 392; Ayn~~ eser, s. 90.
98 Mourice Lombard, el-Co~rafya et-Tarihiyye Ii7 Ula, (Çev. Abdurrahman Hamide), D~ma~k, (Trz.).
99 ~bn Abdilhakem, FütC~hu M~sr ve Ahbaruha, Leiden, 1920, s. 122. 1°° el-Ya'kubi, Kitab, s. 332.
90 ABDULHAL~K BAK1R
kaplan derisine benziyordu. Ondan ayakkab~~ yap~yorlard~.'"2. Bu ise,
M~s~r'da ayakkab~~ endüstrisinde kullan~lan derilerin Afrika'dan ithal edildi~ini göstermektedir.
Fat~miler zaman~nda M~s~r ve özellikle de Füstat ~ehri, Suriye'ye ihraç edilen deriden ma'mul çad~rlanyla ün salm~~t~. Ayr~ca bu ~ehirde deriden yap~lm~~~ haritalar, s~r~mlar ve i~çilik yönünden Suriye yaylar~ndan kat kat daha üstün yaylar imal ediliyordu ve bunlar darb-~~ mesellere bile konu ol-mu~lard~". Bu dönemde dericiler alt~n ve gümü~le i~lenmi~~ deriden ma'mul e~erler yapmada büyük maharet kazanm~~lard~~ ve bu e~erler 1000 ile 7000 dinar aras~nda de~i~en fiyatlarla sat~lmaktayd~. Fat~mi halifesi el-Müstans~r'~n bu kalitede 4000 e~ere sahip oldu~u rivayet edilmektedir104. Bu devirde M~s~ r'da e~erler yan~ nda som alt~ndan veya gümü~ten yap~lm~~~ gem ve atlar~n boyunlar~na tak~lan süs e~yalar~~ da imal edilmekteydi. Bunlar ise, özellikle halifeler ve di~er devlet adamlar~~ taraf~ndan kullan~l~yordu. Fat~miler, bu endüstri koluna öyle bir önem veriyorlard~~ ki, sarayda bu nevi e~erler için özel bir yer tahsis etmi~lerdi. Onlardan alt~n ve gümü~lerle i~lenmi~~ deriden ma'mul e~erleri bulunan atlara binen ilk ki~i ise, halife el-Aziz'dir ".
Fat~miler devrinde ayakkab~~ ve terlik endüstrisi de çok ileri bir seviyede idi ve ülkenin her yerinde çe~itli kalitedeki deriden ma'mul ayakkab~~ satan dükkanlar bulunuyordu. Fakat yine de en kaliteli terlikler, Habe~istan'clan ithal edilen inek derisinden yap~l~yordu, di~erleri ise, daha ziyade yerli deri-lerden imal edilmekteydi". Fat~mi halifesi el-Hâkim zaman~nda kad~n ayak-kab~lar~~ imal eden ayakkab~c~lar büyük s~k~nt~lara dü~tüler ve bu endüstri da-l~nda çal~~an insanlar neredeyse iflas~n e~i~ine geldiler. Zira ad~~ geçen hü-kümdar, bir genelge yay~nlayarak kad~nlar~n evlerinden ç~kmalar~n~~ ve ayak-kab~c~lar~n onlara ayakkab~~ yapmalar~n~~ yasaklam~~t~107.
Eyyt~biler zaman~nda Müslümanlar deriden z~rh imalinde büyük iler-leme kaydettiler. et-Tarsusi, z~rh yap~m~~ konusunda bilgi verirken ~öyle diyor:
102 Nas~r-~~ Hüsrev, s. 84.
103 Hasan ~brahim Hasan, Tarih, s. 590. 1°4 Ayn~~ eser, s. 590-591.
105 el_makrizi, el-H
~ tat, c. I, s. 418, Kahire, 1270 ; Ayn~~ eser, s. 591.
1°6 Abdulmun'im Sultan, el-Mucteme'ul-M~sri 117-Asr~~ 7-Fat~mi, Kahire, 1980, s. 284. 107 Ayn~~ eser, s. 284.
ORTAÇA~, ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANAY~~ 91
"Z~rhlar ya küçük demirlerden veya boymuzdan veyahut derilerden imal edilirdi. Sanatkâr ve ustalar öyle kans~mlar haz~rla~-lard~~ ki, bunlar hamur haline getirildikten sonra, ondan z~rh yap~ld~~~nda oklar asla geçmez ve ki-hçlar darbe esnas~nda lanhverirlerdi '08.
et-Tarsusi, di~er bir yerde de toz haline getirilmi~~ birkaç maddeyi dalak veya kan ve ba~ka maddelerle kar~~t~rarak bir kar~~~m~n meydana getirilme-sinden söz etmektedir. Ayr~ca o, z~rh yap~m~nda kullan~lan formüllerden bi-risini de ~öyle tan~ t~r:
"Deve derileri al~n~r ve yo~urt içinde tüylerin dökülmesine ve renginin beyazlasmas~na kadar kaynat~hr. Sonra derler oradan al~narak tabaklan~a is-lemine tabi tutularak bir müddet öylece bekletilir. Sonra bir çe~it cam al~na-rak yumu~ak bir toz haline getirilir, bak~r tozu ve di~er baz~~ maddelerle ka-r~~t~nhr. Her iki kar~s~mdan bir miktar al~n~r ve tutkalla kar~~t~r~larak hamur haline getirildik ten sonra, tabaldanm~s derilerin teker teker yüz k~s~mlanna sürülür. Arkas~ndan deriler kurumalan için, bir müddet beklemeye al~n~r. Son i~lem olarak bu deriler ya~~ ve boya ya~~~ ile iyice ya~lan~r. Böylece z~rh yap~m~~ tamamlanm~~~ olur"".
el-Omeri, Memlükler döneminde ~slam ülkelerinden M~s~r, Suriye, ~rak ve Anadolu'da istihsal edilen sanayii ürünlerini sayarken, bu ülkelerde pala-mut ile tabaklanm~~~ ve darb-~~ mesellere konu olmu~~ kuzu derilerini de hay-ranl~kla anlatmaktad~r"°. Güney M~s~r veya bugünkü Kuzey Sudan toprakla-r~ nda ya~ayan Bucceliler k~ll~~ inek derisinden kalkanlar yapt~ klatoprakla-r~~ gibi, manda derisinden "el-eksûme" ve "ed-dehlakiyye" ad~nda kalkanlar da imal ediyorlard~. Ayr~ca onlar balina derisinden de kalkanlar yap~yorlard~ ".
Ortaça~~ ~slam dünyas~nda deri endüstrisinin çok geli~mi~~ oldu~u bir bölge de Kuzey ve Orta Afrika idi. Uzak bat~da ve Atlas Okyanusunun güne-yinde, Sudan ülkesine yak~n bir yerde bulunan Kakudem ~ehrinde çok iyi si-lahlar yapan sanatkârlar vard~. Burada m~zraklar yap~ld~~~~ gibi, lamat"2 1°8 Muhammed Muhsin Hüseyn, el-Cey~u7-Eyyübi fl Abdi Salahaddin, Beyrut, 1986, s. 320.
1°9 Ayn~~ eser, s. 320.
11° el-örneri, Mesaliku7-Absar fi Memiliki7-A~nsar, (Thk: Dorothea Krawulsky), Beyrut, 1986, s. 180.
~ ll el_maKnz— el-Mevarz ve7-~'dbar bi Zikri7-Hnat ve7-Asar, Kahire, 1270, c. I, s. 194. 112 Geyi~e benzeyen, fakat ondan daha da büyük olan, beyaz renkli bir hayvand~r. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 490; el-Kazvini, s. 58. Kuzey Afrika'da bu ad~~ ta~~yan bir kabile de mevcuttu. Bkz. el-Idrisi, c. I, s. 224.
92 ABDULHAL~K BAKIR
ad~nda bir hayvan derisinden lamat kalkanlar~~ imal edilmekteydi "3. Bu kal-kanlar~n hammaddesini olu~turan lamat derileri, yo~urt ve deveku~u yumur-tas~n~n kabu~u kullan~larak bir y~l boyunca süren bir tabaklama i~leminden sonra haz~ rlan~rd~. Bu ~ekilde haz~rlanan derilere demir asla i~lemez, bun-lara vurulan k~l~ç darbeleri ise, geri dönerdi. Bunlarda herhangi bir y~rulma söz konusu oldu~unda, deri su ile ~slauld~ktan sonra, y~rt~ k bölgeye el sür-mek suretiyle onar~labilirdi. Bu derilerden çok güzel z~rhlar da yap~l~rd~~ ve bunlar~n her biri 30 dinara saill~rd~"4.
Ma~rip ülkesinin A~mât"5 bölgesinde dünyan~n hiç bir yerinde bulun-mayan çok kaliteli deri i~lenmekteydi. Sonra bu deriler, buradan Ma~rib'in di~er bölgelerine gönderiliyordu 116. Ayn~~ zamanda Nül el-~arbiyye 117 ~eh-rinde ~ahâne deriden deve semerleri ve deve yularlar~~ imal ediliyordu"8. Ku-zey Afrika'n~ n di~er ~ehri ~adâmisete119 çok kaliteli ve yumu~akl~k bak~m~n-dan hazz'bak~m~n-dan yap~lan elbiselere benzeyen ~adâmis derileri i~lenmekteydi12°.
Bugünkü Libya topraklar~nda yer alan Berka ~ehri, Evcile'denm gelen inek ve kaplan derilerinin tabaklama merkezi idim. Ayr~ca bu bölgede ayak-kab~, baz~~ deriden ma'mul e~yalar, at, deve ve di~er binek hayvanlar~nda kullan~lmak üzere ~ahane e~erler imal edilirdil" Y~ne bu bölgede yer alan
113 el-Kazvini, s. 58; Kuzey Afrika'da yer alan Nûl el-~arbiyye ve Telcrûr'da da lamat derilerinden ~ahâne kalkanlar yap~ld~~~ , Ayr~ca Ma~ribliler'in, ta~~ma kolayl~~~~ ve çok iyi savunma silah~~ olmas~~ sebebiyle bu deri kalkanlarla sava~t~klar~~ bildirilmektedir. Bkz. el-Kazvini, s. 26; el-~drisi, c. I, s. 224-225.
114 el-Kazvini, s. 26, 58.
118 Maraku~~ ~ehrinin yak~ n~nda yer alan ve iki ~ehirden meydana gelen bu bölge,
topra~~n~n verimlili~i ve meyvesinin bollu~uyla tan~nmaktayd~. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. I, s. 266.
116 Ayn~~ eser, c. I, s. 267.
117 Atlas Okyanusuna dökülen bir nehrin üzerinde yer alan ve Lamta ve Lemtüne ad~ nda
iki kabileyi bar~nd~ran büyük bir ~ehirdir. el-Himyeri, er-Ravdu7-Mi'dr fl Haber el-Aktir, Beyrut, (Trz.), s. 584.
118 el-~drisi, C. I, s. 225.
119 Ma~rib'te yer alan çok eski ve güzel bir ~ehir olup, burada "Tenâveriyye" ad~ nda bir
berberi kabile ya~amaktayd~. Ayn~~ zamanda buras~~ Afrika'da kurulan eski medeniyetler taraf~ndan hapishane olarak kullan~lan birçok ma~aray~~ da bar~ nd~rmaktayd~. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 212; el-Himyeri, s. 427.
120 Bkz. el-Kazvini, s. 57; Yakut el-Hamavi, c. IV, s. 212.
121 Berka'n~ n güneyinde ve Senteriyye'ye on günlük mesafede yer alan ve çar~~lar~,
mescidleri, meyve a~açlar~~ ve hurmas~yla me~hur olan bir ~ehirdir. Bkz. Ayn~~ eser, c. I, s. 328.
122 ~bn Havkal, s. 67; el-~drisi, c.1, s. 311.
123 Salih Mustafa Miftah el-Mezini, Libya Münzül-Fethil-Arabi Hatta intikal ilâ Misr, Libya, 1994, s. 210-211.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANAYI 93 Zevne!" ~ehrinde hayvanc~l~k çok geli~mi~ti. bunun tabii bir sonucu olarak da deri tabaldama endüstrisinde büyük bir canl~l~k meydana gelmi~ti. Bura-n~n derileri tan~t~l~rken, daha önce de~indi~imiz ~adamis derileri misali parlakhk ve yumu~ald~k yönünden hazz'dan ma'mul elbiselere benzedi~i be-
Kuzey Afrika'n~n önemli bir ~ehri olan Kabis'te126 de deri tabalchâneleri bulunmaktayd~~ 127. Buradaki derilerin tabaklanmas~nda palamut kullan~l~-yordu ve bunlar güzel kokan Cüre~~ derisi kadar da yumu~ak olan derilerdi 128.
Endülüs'te özel bir teknik kullan~larak alt~n kar~~t~r~lm~~~ nalu~h derilerle kaplanm~~~ e~yalar imal ediliyordu. Ayn~~ zamanda Kurtuba derilerinden oda-lar~n duvaroda-lar~na as~lan hahlar yap~lmaktaych129. Yme Kurtuba'mn maroken-leri, ko~um tak~mlan ve eyermaroken-leri, bütün Asya'da ve Avrupa'da ~öhret kazan-m~~t~m. Kurtuba derisi ad~nda, dünya pazarlar~nda bugün bile hala Endülüs-'ün hükümet merkezinin an~s~n~~ canl~~ olarak ya~atmaktad~r131. Deri tabak-lama ve deri üzerine kabartma süslemeler yapma san'at~~ Endülüs'ten Ma~rib (Fas) ülkesine geçmi~, bu iki (Endülüs ve Fas'dan) ülkeden olmak üzere, Frans~zca ve ~ngilizce'de görülen "cordovan" , "cordwainer" , "maroquin" vs. kelime ve terimlerinden de anla~~laca~~~ gibi, ~ngiltere ve Fransa'ya geçmi~-tir132. Aynca Endülüs'te "sefen" ad~ndaki oldukça kal~n bal~k derisinden çok nefis k~l~ç kabzalan imal ediliyordum.
124 Sudan topraklar~nda çölün ortas~nda yer alan bu ~ehrin M. XIII. yüzy~lda bir camisi, bir
hamam' ve çar~~lar~~ bulunmaktayd~. Ayr~ca buras~~ hurmas~, tar~m' ve köleleriyle de me~h~~rdu. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. III, s. 179-180.
125 Salih Mustafa Miftah s. 210-211.
126 Trablus ile SeMk~s aras~nda yer alan bir ~ehir olup, H. 27 y~l~nda Ukbe b. Nafi'
taraf~ndan fethedilmi~tir. Kaliteli ta~lardan yap~lm~~~ bir suru, bir camisi ve birçok oteli ve hamam' bul~mmaktayd~. Buras~~ ay~n zamanda ipe~i, ~ekeri ve çe~itli meyveleriyle de me~hurdu. Blcz. Yakut el-Ha~navi, c. IV, s. 328-329.
127 el-idrisi, c. I, s. 276.
128 ibn Havkal, s. 70.
126 Mourice Lombard, s. 112.
130 Haydar Bammat, ~slamiyetin Manevi ve Kültürel De~erleri, (Çev: Bahad~r Difiger),
Ankara, 1963, s. 101-102.
131 Carl Brockelmann, ~slam Uluslar~~ ve Devletleri Tarihi, (Çev: Ne~et Ça~atay), Ankara,
1992, s. 155.
132 philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel ~slam Tarihi, (Çev: Salih Tu~), ~stanbul, 1989, c. II, s 834.
94 ABDULHAL~K BAIUR Ortaça~da Ciltçilik
Ortaça~~ ~slam Dünyas~nda derinin en çok kullan~ld~~~~ alanlardan biri de ciltçilikti. Müslümanlar taraf~ndan kitab~n kutsal say~lmas~~ ciltçili~e özel bir de~er verilmesini sa~lam~~~ ve bu sanat hemen hemen bütün ~slam devletle-rinde en ileri seviyeye ula~m~~t~r134. ~slam tarihinde bilinen en eski kitap cilt-leme örnekleri M~s~r yap~s~d~r ki bu cilt örnekleri sekiz yahut dokuzuncu asra kadar ç~kar~labilir. Bu kitap ciltleme örneklerinde kullan~lan imalât tekni~i ile süsleme sanatlar~, anla~~lan al~nd~~~~ yer olan daha önceki Kopt'lara ait ciltleme tekni~ine yakla~~k baz~~ durumlar arzetmektedir. Müslüman M~s~r'da kitap ciltleme i~leriyle ilgili olarak geli~tirilen M~s~r ekolüne has âlet -edevât ve bask~~ makinalar~, deri ve me~in i~lerinde çal~~an Müslüman sanatkârlar~n daha sonra kulland~klar~~ en yayg~n tekni~i ve âlederi haline gelmi~tir135.
Eskiden beri Afrika zencileri Bat~~ Asya'ya deri ihraç ediyorlard~. Büyük bir ihtimalle M~s~rl~lar'la Yemenliler deri tabaklama tekni~inde zencilerden birçok ~ey ö~renmi~lerdi. Ünlü co~rafyac~~ el-Makdisi, çok güzel Suriye usülü kitap cildleme sanat~n! ö~renmi~ti. Yemenliler kitaplar~n~n güzel bir ~ekilde cildlenmesini çok seviyorlard~~ ve bu i~~ için bol miktarda para harc~yorlard~. el-Makdisi Aden ~ehrine var~nca, Yemenliler kitaplar~n~~ cildletmek maksa-d~yla ona gönderiyorlard~. O da bu i~~ kar~~l~~~nda bazen kitap ba~~na iki di-nar gibi büyük bir gelir elde ediyordu136.
Ortaça~da ciltçili~in geli~ti~i önemli bir merkez de Tunus'un Kayrevan ~ehriydi137. XII. yüzy~ldan sonraki Arap ciltleri, kapaklardan birinin uzant~s~~ olarak, olu~u çevreleyen ve yar~s~n~~ kaplad~~~~ kar~~t kapak üzerine uygulanan "merja" (dönü~) veya "lisan" (dil), be~gen ~eklinde hareketli bir ta~~y~c~~ yaka-l~k bulundurmaktayd~. Oysa Kayrevan cilderinde hareketli ba~yaka-l~k bulunmu-
134 Zeki Tekin, T. D. V. ~slam Ansiklopedisi, Deri Maddesi (Tiirlder'de De~-icilik), ~stanbul, 1994, c. IX, s. 176.
133 Philip K. Hitti, c. Il, s. 1015. 136 Adem iv~.,,erz. ,
el-Hadaretii'l-~slamiyye fi'l-Karni'r-Raigi' el-Hicri, (Arp. Trc: Muhammed Ebu Ride), Beyrut, 1967, c. II, s. 333.
137 Bu ~ehirde yer alan Kayrevan Büyük Camiine ait avlunun kuzeyinde ve minarenin do~usunda, uzun süre ma~aza ve güvercinlik olarak i~lev gören odalardan birisinde, Ku'ran'lardan gelen bir hayli tahrip edilmi~~ ve ayn~~ zamanda yapraklarla kar~~m~~, üst üste y~k~lm~~~ ku~~ di~lulanyla kapl~~ çok say~da cilt parçalar~~ bulnmu~tur. Louis Poinssot taraf~ndan bulundu~u ileri sürülen bu cilt ve sayfalar, daha sonra Bardo Müzesine ta~~nm~~~ ve büyük bir itina ile temizlenerek muhafaza alt~na al~ nm~~t~r. Bkz. Georges Marçais-Louis Poinssot, Objets Kaurouanais (IX Au XIII Siecle), Tunis, 1948, c. I, s. 11-12.
ORTAÇA~, ~SLAM DÜNYASINDA DERI, TAHTA VE KA~IT SANAYI 95 yordu, ama kitap daha etkin ~ekilde güvence alt~na al~n~yordu 138. Cilt, s~k~ca
kapal~~ bir nevi çekmece olu~turmaktayd~. S~rta ba~lanan sayfalar, bir yandan korumaya al~rken, di~er üç yan kenar üzerinde, bir kutu oldu~u gibi, kenar boyunca ç~kan dikey pervazlarla korunmaktayd~. Her iki kapak, yani normal olarak kütüphane raf~~ üzerine konmas~~ gereken ve üç kenar~n ba~l~~ oldu~u alt kapak ve kutunun kapa~~n~~ olu~turan üst kapak, birbirine ba~lanm~~~ olu-yordu. Bu durumda kitap, metal bir vidal~~ halka veya kar~la kapaulmak-tayd~°38.
Kayrevan ciltlerinde, kapaklar genellikle deri ile kapl~~ plançetelerden olu~ur ve kal~nl~k 4 ile 11 mm. aras~nda de~i~irdi. Ciltlerde a~aç malzemeleri de önemli bir yer tutmaktayd~. Bunlar daha çok kavak, incir, Halep çam~~ ve bazen de defne ve ~lg~n a~açlar~ndan meydana geliyordu. Bazen kapak mal-zemesi, zamk ve kavila ile biraraya getirilmi~~ iki veya üç plançete ihtiva ederdi. Plançetenin d~~~ yüzeyine uygulanan deri, üç kenar boyunca iç düzey üzerine yap~~t~r~l~r ve düzenli olmayan bu yakal~k alt~nda tahta üzerine yap~~-t~r~lm~~~ par~ömen yapra~~n~n kenarlar~~ bulunurdu14°.
Kayrevan'da mahir zanaatkârlar taraf~ndan imal idilen ciltler, zaman zaman tek parça deri ile kaplan~yordu. Zaman zaman da üç parçadan meydana gelmekteydi, bunlardan ikisi kapaklar, bir tanesi de s~ rt için kullan~l~ -yordu. Bu sonuncunun kenarlar~, plançetelerin her biri ile onlar~~ yüzeyde kaplayan deri aras~na sokulmaktayd~. Ciltlerin yap~m~nda kullan~lan k~rm~z~ -kahverengi renkten derilerin büyük bir k~sm~~ me~indendi. Donat~m~~ sicim üzerine tak~l~~ olan bütün ciltler için, siyaha boyanm~~~ keçi derisi kullan~l~-yorduml.
Büyük bir ustahlda imal edilen ciltlerde, alt kapa~~n ters yüzüne, yaprak-lar~~ toplayan kenar adapte ediliyordu. Bu, genellikle, geni~li~i boyunca kat-lanm~~~ deriden bir ~eritten ibaret idi. Düz kö~ede katkat-lanm~~~ olan bu çift ka-l~nl~kl~~ deri, yatay bir temele ve dikey bir bölüm ihtiva ediyordu. Bunlardan birincisi, kapa~~n üç yakal~~ma yap~~t~r~lm~~~ ve ikincisi ise, alt kapa~~n yan kenar~n~n hizas~ndaki hatt~~ olu~turmaktayd~. Böylece kitap kapal~~ oldu~u zaman üst kapak, kapat~c~~ durumda kal~yordu. Ölçülebildi~i zaman, kutula-r~n yüksekli~i 11 ile 36 mm. aras~nda de~i~ir, içinde bakutula-r~nd~rd~~~~ ciltler 44 ile
138 Ayn~~ eser, c. I, s. 14-15. 139 Ayn~~ eser, c. I, s. 15. 140 Ayn~~ eser, c. I, s. 15-16.
96 ABDUL,HAL~K BAKIR
140 aras~nda de~i~en sayfalar ihtiva ederdi. Ciltlerde bulunan par~ömenlerin ortalama kal~nl~~~~ ise, 0,25 mm. idi"2.
IX.- XI. yüzy~l Kayrevan cilderinde alt kapakta, s~rta kar~~t olan kenar, ortas~ndan 2 veya 3 delikle deliniyordu. Delikler aras~nda birkaç milimetrelik aral~k yer almaktayd~, bu aral~klarda, nadiren ye~il, mavi veya sar~~ kordon ve genellikle deri bir ba~ak veya ince kay~~~ bulunurdu. Bu ise, cildin kal~nl~ -~~na göre de~i~ir; bazen bu deliklerin hemen arkas~nda ba~~~ kabar~k bir çivi bulunur ve çivinin sivri ucu, kapa~~n ters yüzüne k~vr~lm~~~ vaziyette olurdu. Bu halka, üst kapakta bulunan demir, bronz veya gümü~ten vidal~~ bir halka-n~n dar yakas~na as~l~~ olarak haz~rlan~rd~. Vidal' halkahalka-n~n so~an biçimindeki ba~~, cilt kenar~ndan ta~ar, ince ve uzun olan kuyru~u, plançetenin kal~nl~~~~ içine gömülmü~, bazen, kapa~~n d~~~ yüzeyi üzerinde küçücük bir kollu men-te~e gibi, süs çiçe~i tarz~nda kesilmi~~ olarak sabitlerindim. Demir bronz veya gümü~ten bir çivi vidal~~ halkay~~ tutar; yar~m küre ~eklindeki ba~~~ düz yüzde görünür ve genellikle sivri uç ters yüzden ç~kar ve bu durumda katlamr veya rondela üzerinde çekiçle dövülürdü144.
Kayrevan ciltçili~-inde el yazmas~n~n kapa~a tam intibak~~ ~U düzenleme ile sa~lan~rd~: Ya, plançeteleri kaplayan par~ömenler, birinci ve son sayfalar~n dibine yap~~t~r~lm~~~ diki~~ pervazlarlyla donat~l~r veya par~ömen gruplar~~ her defterin s~rt k~sm~n~~ sarar ve ihtiva ettikleri diki~~ pervazlar~, plançeteler, par-~ömen, kuma~~ veya deriyi kaplayanlar birbirlerine yap~~~k vaziyette olurdu. Genellikle sar~, mavimsi veya koyu ye~il ipek iplikle çevrili deri ba~c~k, kitap s~rt~n~~ alt ve üstte doldururdu. Uçlardan her biri, plançete alan~nda veya kö-~elerin aç~ l~m~na göre d~~~ yüzey üzerinde kaz~ l~ r ve yakla~~ k olarak 1 santi-metre uzunlu~undaki yuva içine kapaul~rd~. Birinci durumda, tahtan~n kö-~esindeki delikten geçen ipler ba~lard~, ikinci durumda ise, kanal, katlanan ve arka yüze yap~~t~r~lan ~irazenin ucunda bir delikle son bulurdu"5.
Kayrevan ciltçili~inde süsleme sanat~~ da önemli bir yer tutmaktayd~. iyice ~slaulan derinin plançetenin üzerine yap~~ur~lmas~ndan sonra, sanatç~, ka~~t b~ ça~~~ ile kompozisyonuna çerçeve te~kil eden hatlar~~ çizer ve daha sonra, a~açlar~n ta~~d~~~~ izlerin kan~tlad~~~~ gibi, demiri s~cakken sürerdi. Ah-~ap, boynuz, kemik veya fildi~inden olan ka~~t b~ ça~~mn her iki a~z~~ kemer-
142 Ayn ~~ eser, c. I, s. 16-17. 143 Ayn~~ eser, c. I, s. 17. "'"Ayn~~ eser, c. I, s. 17-18. 145 Ayn ~~ eser, c. I, s. 18-20.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANAYI 97 le~tirilmekteydi. Bunlardan bir k~sm~, ~eriderin kal~n hatlar~n~~ ve çerçeve-leme çizgilerini çizmeye yarard~~ ve di~erleri, baz~~ yüzeyleri çizme i~lerinde kullaml~rd~°46. izler, çe~itli türden meydana getirilmekteydi. Kemerle~tirilen, bükülen demirler, ~eriderin e~ik bölümlerinin az veya çok aç~k olan yaylan~n verirdi. Özellikle küçültülmü~~ boyutlu demirlerle, dipleri belirleyen ve çer-çeveleri zenginle~tiren yuvarlaldar, kareler, e~kenar dörtgenler, küçük kur-dela ve çiçeksi süsler, gül, taçyapra~~~ ve süslenmi~~ diskler elde edilirdi. Büyük dekor ve süslerin yap~m~~ için, iç içe geçirilmi~~ yar~m halkalar, birbirine yap~~-t~nlan e~kenar dörtgenler ihtiva eden en büyük demirler kullan~l~rd~. Burada küçük aral~klarla (bir, iki, üç veya dört) kesilmi~~ paralel iki küçük çizgi ta~~yan küçük demirlerin rolü özellikle önemliydi. Onlar~n izleri düzenli arahldarla tekrarlanm~~~ olarak, ~eritleri dolduran ve "urt~l" tabir edilen dan-teli bir hat olu~turmaya olanak sa~l~yordu. Ba~lang~çta demirler çok s~n~rl~~ bir süs ta~~maktayd~. Fakat daha sonra bunlar artarak karma~~k bir hal almaya ba~lad~. Böylece daha az zaman içinde, daha zengin bir süsleme ve daha bilge kombinezonlar gerçekle~tirmek mümkün oldui47.
Süsleme esnas~nda sivri bir uçla önceden çizilen bir desen izlenerek, ka-bart~lann sürekli deste~ini olu~turacak sicimler, plançete üzerine yap~~t~nhr, daha sonra yine yap~~t~r~lm~~~ olan çok nemli bir deri ile kaplan~rlard~. Zana-atkar, bask~~ tepsisi ile deri aras~na yeterince yumu~ak bir bez koymak zorun-dayd~. Belli bir süre sonra, deri, plançeteye tamamen yap~~~r ve sicimlerin ka-l~b~n~~ al~rd~. Bir çizici ile model hatland~nl~n süslerin içi, daha sonra düzle~-tirilirdi. Sicimler üzerinde dekor, Kayrevan'da icat edilmi~~ ve hilal salg~n~n-dan sonra da kullar~msalg~n~n-dan kalkm~~t~r 148.
Fat~miler zaman~nda ka~~t endüstrisinin geli~mesiyle birlikte ciltçilik endüstrisi de büyük ilerleme kaydetti. Bu dönemde sanatkarlar ciltçilikte genellikle dana derilerini kullan~yorlar& Onlar, Mushaf ciltlemesinde ise, daha ziyade ipek, dibâc ve atlas gibi kaliteli kuma~lan tercih ediyorlard1149.
148 Aym eser, c. I, s. 20.
147 Ayn~~ eser, c. I, s. 20-21.
148 Aym eser, c. I, s. 21-22. XII. ve XIII. yüzy~lda Kayrevan cilitçileri çerçeveleme hadaruu
ka~~t 'skalas~~ ile çizmeye devam ettiler. Onlar bu yüzy~llarda disk, daire, gül, iki kanad~, kalp ~eklinde veya luvr~lan motifleri, birbirine yap~~~k e~~ dörtgenleri ve iç içe geçmi~~ yaylar~~ selefleri taraf~ndan kullan~lanlara benzer dernirlerle basarlard~. Buna kar~~hk, baz~~ geometrik süsler, yeni araçlarla gerçekle~üriliyordu. Bu araçlar~n üzerinde genellilde ~erit bölümleri, uç üzerine konmu~~ e~rili kareler, yan alugen gruplar~~ ve sekizgenler i~lenmekteydi. Bkz. Ayn~~ eser, c. I, s. 22-23.
149 Hasan ~brahim Hasan, Tarihu'd-Deyleti'l-Faunnyye III-Ma~rib ve M~s~r ve Suriye ve Bilâdfl-Arab, M~s~r, 1981, s. 590.
98 ABDULHAL~ K BAKIR
Ortaça~da cilt i~lerinde özellikle Müslüman Türkler çok ba~ar~l~~ olmu~-lar ve bu mesle~e tutku derecesinde bir sevgi beslemi~lerdir'50. ~slami devir ilk Türk cildleri do~uda Hatayi, bat~da el-Cezire üslüblar~n~n tesiri alt~nda geli~mi~lerdir. Eski Türk cildleri, son döneme gelinceye kadar, kullan~lan malzeme, genel yap~s~~ itibariyle hemen hemen ayn~~ kalm~~, yaln~z üzerlerin-deki bezeme üslüblar~nda bölge ve devirlere göre de~i~meler olmu~tur. Eski cildlerimiz genellikle "me~in" denilen koyun, "sahtiyan" ad~~ verilen keçi ve "rak" tabir olunan ceylan derisinden yap~lm~~, derilerin i~leni~ine, kafa, etek ve s~ rt k~s~ mlar~ n~ n kullan~~~ na göre, ince veya kaba görünü~ler kazanm~~-t~r151
IX. yüzy~ lda Halife Mustas~ m-Billah devrinde Samarra'ya giden Uygur Türkleri, ~ran cildcili~i sanat~nda müessir olmu~lard~. Y~ne bu yüzy~lda ba~la-yan ~slami devir Türk cildcili~i XII. yüzy~la kadar do~uda Hatayi üslübunu Ka~i, Horasan, Buhara, Dihlevi adlar~ nda geli~mi~tir. Bu üslüba da stilize edilmi~~ hayvan motifleri ve özellikle geometrik çizgiler hakimdir. Selçuldular devrinde kullan~lan deriler ço~unlukla kahverengi siyahur. Memlük cildle-rinde bu renkler yan~ nda vi~nerengi deriye de rastlan~r. M~s~ r Memlük cild-lerinde arabesk motifleri diktörtgen, y~ld~z desenli salbekli ~emseler görül-mektedir '52.
Bat~da ise, Selçuklu üslubu klasik Türk üslübu olarak geli~mi~~ ve Os-manl~~ cildcili~inin ba~lang~c~~ olmu~tur. OsOs-manl~~ devri cildleri Diyarbak~r, Bursa, Edirne ve Istanbul'da geli~me imkan~~ bulmu~, bu geli~mede Herât üs-lübunun da rolü görülmü~türl".
Fatih Sultan Mehmed devri klasik Türk cild sanat~n~n olgunla~ma devri-nin ba~~d~r. Bu devir cildleri üç tip göterir. Bir k~sm~~ kahverengi deri üzerine üstten ay~ rma yald~zl~d~ r. Yuvarlak Selçuk ~emseleri k~smen beyzile~mi~tir. Fatih devri cildlerinden di~er bir tür, siyah deri üzerine dantela gibi i~lenmi~~ gayet ince so~uk ~emse ve kö~ebendli kaplard~ r; bunlar~n iç yüzleri ço~un-lukla aç~k kahverengi deridir. Üçüncü tip cildleri çarku~e deri kapl~~ ortas~~ devrin kuma~lar~~ ile örtülmü~~ cedvelli kaplard~r. Çarku~e cildler, bu devirde görülmeye ba~lar, cildin dört bir yan~n~~ ince bir deri çevirir, ortas~~ ise, kadife, ipek, simle i~lemeli kuma~, zerduva, rugan, ebru denilen ka~~t ve lakeyle
15° Zeki Tekin, c. IX, s. 176.
151 Müjgân Cunbur, Türk Dünyas~~ El Kitab~ , Ankara, 1992, c. II, s. 453. 152 Ayn~~ eser, c. II, s. 454.
ORTAÇA~~ ~SLAM DÜNYASINDA DER~, TAHTA VE KA~IT SANAY~~ 99
kaplanm~~t~r. Çarku~e cildler, içini kaplayan kuma~, deri veya ebrüya göre ad al~r. Fatih devri ~emselerinde salbek de göze çarpar'.
Anadolu'da Ceyhan üzerinde Massisa 1" ~ehri vard~. Bu ~ehirde el-Massisa kürkleri yap~l~rd~. Bu kürklerde bit üremez ve y~kand~~~nda herhangi bir de~i~iklik meydana gelmezdi. Ayr~ca bu kürkler, di~er ülkelere ihraç edi-lir ve bir kürk yakla~~k 30 dinara sat~l~rd~'56.
Selçuklular zaman~nda Diyarbak~r ve Kastamonu, Anadolu deri sanayi-inin merkezi durumundayd~. Beylikler döneminde ise, sepicilikte kullan~lan maz~mn ve özellikle derinin ihraç mallar~~ aras~nda yer almas~, dericili~in bu devirde de ileri seviyede oldu~unu göstermektedir. Anadolu'da Mo~ol istila-s~mn ard~ndan gerileyen deri sanayii Osmanl~~ döneminde yeniden
canlana-rak Avrupa dericili~inin geli~mesine zemin haz~rlam~~t~r 157.
Fatih Sultan Mehmet dönemi belgelerinden, ordunun deri ihtiyac~n~~ kar~~lamak üzere debba~larm bir araya getirildikleri ve bunlara Yenikule ya-k~nlar~nda günümüzde K~z~lçe~me ad~~ verilen yerde 340 i~yeri tahsis edildi~i ö~renilmektedir. Burada üretilen deriyi i~lemek üzere de Fatih ile Beyaz~t aras~nda Saraçhâne kurulmu~tu. Deri o dönemde birinci derecede sava~~ malzemesiydi. Ayn~~ dönemlerde Anadolu'nun birçok yöresinde debba~hâne-lerin bulundu~u, Diyarbak~r, Tokat ve Edirne'de i~lenen sahtiyan adl~~ keçi derilerinin XVIII. yüzy~la kadar dünyaca tan~nd~~~~ bilinmektedir. Bu sahti-yanlarm büyük bir bölümü Avrupa ve di~er ülkelere ihraç ediliyordu 158.
Ortaça~da Tahta Endüstrisi
Tahta endüstrisine gelince, bilindi~i gibi bu endüstri dahmn en önemli sanat~~ marangozluktur. Marangozluk, tarihin ba~lang~c~ndan beri insanlar~n günlük i~lerinde kullanm~~~ olduklar~~ e~yalar~n yap~m~nda ihtiyaç duydu~u bir sanatt~r. ~ehirde ve köylerde ya~ayan insanlar evlerinin çat~sm~, kap~lar~-n~n kilitlerini ve oturmak amac~yla koltuk ve iskemlelerini yapmak ihtiyac~n~~ duyarlar. Ayn~~ zamanda göçebe hayat~~ ya~ayanlar da çad~rlar~~ için kaz~k ve destekler, han~mlar~n~n içinde oturmas~~ için kuçular ve silahlar~n~~ yapmak
154 Ayn~~ eser, c. II, s. 454-455.
155 Tarsus'un yak~n~nda yer alan ve ayn~~ zamanda be~~ kap~s~, bir suru ve birçok bostam bulunan önemli bir ~ehirdir. Bkz. Yakut el-Hamavi, c. V, s. 169.
156 Bkz. s. 564. 157 Zeki Tekin, c. IX, s. 177.
100 ABDULHAL~K BAIUR
üzere m~zrak ve oklara ihtiyaçlar~~ vard~r. ~~te bütün bu e~yalar~n hammad-desini a~aç ve ondan haz~rlanan tahtalar o1u~turmaktad~r159.
~bn Haldun, marangozluk sanat~n~ n inceliklerine de~inerek ~öyle der:
"Her nesnenin çe~itli ~ekil almas~, ancak marangozluk sanatlyla yerine Marangoz bu e~yalar~~ yaparken, a~açlar~~ küçük parçalara ay~r~r ve-yahut tahtalar ~ekline getirir. Bundan sonra, bu parçalardan yap~lmas~~ iste-nen ~ekilleri haz~rlar. O, bunu yaparken, imal etmek istedi~i ~eyin alaca~~~
~ekle uygun olarak, bu parçalar üzerinde çal~~~r. Bu sanat~~ yerine getiren ise,
"marangoz" ad~n~~ ta~~r. Marangozluk sosyal hayat~n vazgeçilmez sanatlarm-dan biridir. Medeniyetin yükselmesi ve lüks hayat~n ba~lamas~~ sonucunda, insanlar~n tavan veya kap~~ veyahut kürsü ve kaplan= güzel ve süslü olma-s~n~~ istemeleri, bu sanat~n da geli~mesini sa~lad~. Marangozlar, hayat için çok gerekli olmad~~~~ halde, e~yalar~~ güzel ve ilginç bir ~ekle getirmeye özen gös-terirler. Tahtadan bir ~ey yapmak istendi~i zaman, çe~itli parçalar rende ile güzelce yontulur ve düzeltilir, bu i~lenmi~~ parçalardan türlü ~ekiller haz~rla-narak nefis ve mükemmel sanat eseri olan kap~lar ve kürsüler yap~l~r, rende, testere ve benzeri âletlerle, belli ölçülerde güzel bir ~ekilde i~lendik ten sonra, yap~lm~~~ olan e~yalar, tek bir parçaym~~~ gibi, biti~ik bir halde gözü-kür."16°.
~slam Döneminde Marangozluk Sanat~~
Yemen'de marangozun yetene~ini, zekas~n~~ ve sanat~ndaki maharetini göste~~ en tahtadan yap~lm~~~ baz~~ e~yalar bulunmu~tur. Nakledilen haberler-den Mekke ve Medineliler'in marangozluk i~lerinde pek fazla usta olmad~k-lar~~ anla~~lmaktad~r. Bu yüzden onlar marangozlukla ilgili i~lerini daha zi-yade kölelere ve Yahudi ve Rumlar gibi yabanc~lara yapt~r~yorlard~. Hz. Peygamber'e vahiy inmeden önce ve onun zaman~nda Kâ'be'nin çat~s~= yap~ -m~yla ilgili haberler de bunu göstermektedir. Tarihçiler bu durumu Arapla-r~n çe~idi meslek ve zanaâtlar~~ küçümsemelerine ba~lamaktad~rlar '6°. Buna ra~men az da olsa H. I. yüzy~lda çe~itli marangozluk i~lerinin yap~ld~~~~ ve baz~~ insanlar~n bu meslekle u~ra~t~klar~n~~ görmek mümkündür. Örne~in, kaynaklarda Hz. Peygamberin azatl~s~~ Ebu Râf~~ ile ilgili haberlerde onun
159 el-Alüst, Bulü~u'l-Ereb fiMarifeti Ahvâill-Arab, Beyrut, (Trz.), c. III, s. 395.
16° ~bn Haldun, Mukaddime, Ba~dat, (trz.), s. 410.