• Sonuç bulunamadı

MSÜ'de üç boyutlu bir çalışma gerçekleştiren Özdemir Alan:uyum, başımızın derdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MSÜ'de üç boyutlu bir çalışma gerçekleştiren Özdemir Alan:uyum, başımızın derdi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

8 K A S IM 1988

KÜLTÜ R

-1

M SÜ ’de üç boyutlu bir çalışma gerçekleştiren Özdemir Altan:

Uyum, başımızın derdi

Özdemir A ltan’ın, Mimar

Sinan Üniversitesi Osman

Hamdi Salonu’nun 30

metre karelik panosu

üstünde gerçekleştirdiği üç

boyutlu çalışma bu hafta

sonuna kadar

görülebilecek. Çoksesliliği,

birlikte nefes alan farklı

seslerin olumlu varlığa

dönüşebilmesi olarak

gören Altan, uyum ve

uyuşmanın sanatta

uyuşukluğa ve uyumaya

vardığı kanısında.

Doç. TOMUR ATAGOK

Türkiye koşullarının garip bir cilvesi olarak bugün dikkatlerden uzaklaşmış İstanbul Radyoevi’n- de bulunan 24 metre karelik ve

Özdemir Altan’m kendi deyimiyle “ Ne benim ne de başkasının bir daha yapamayacağı” halılarını

1971’de sergilemiş olduğu Mimar Sinan Üniversitesi’nin Osman Hamdi Salonu’nun 30 metre ka­ relik panosu üzerinde bu kez de Türkiye’de önemli bir sanat ola­ yının, Özdemir Altan tarafından gerçekleştirilmesine tanık olduk. 24 Ekim 1988 tarihindeki bu ça­ lışma geniş yüzey üzerine 3 boyut­ lu bir uygulamaydı. Bilineceği üzere sanatçı, son yıllarda yoğun­ laşan bir ısrarla sanat yapıtım meydana getiren öğelerin farklı mantık, köken ve yapılardan oluştuğunu savunmakta; Batı dü­ şünce biçimindeki çoksesliliğin randımanım uyuma değil, birlik­ te nefes alan farklı seslerin olumlu varlığa dönüşebilmesine bağla­ maktadır. Sanatçıya göre “ başı­

mızın derdi” olan “ uyum” , “ uyuşma” (mutabık kalma), hat­

ta “ uyuşukluk” , “ uyuma” an­ lamlarının çağrışımlarıyla yüzey­ de boğulup kalınmasına neden ol­ maktadır. Sanatı oluşturan parça­ ların bir araya getirilişi anında,

ÖZDEMİR ALTAN’IN MANİFESTOSU — Özdemir Altan son çalışmasını bir manifesto olarak kalabalık bir izleyici topluluğu karşısında gerçekleştirdi. Altan’ın çalışması, bir “ happening" olmaktan çok, geniş bir yüzeyde üçüncü boyutu içeren, farklı kökenli nesnelerin sanat yapıtı içinde nasıl yer alabileceğini gösteriyordu.

“ bütün” uyum adına uslulaştırıl- karşısında, kendisinin hazırladığı, makta, sıradanlaştırılmakta, hat­

ta pısırık ilişkiler içinde yok edil­ mektedir. O halde sanat, üçüncü ve dördüncü boyutu, derinliği ku­ rabilmek için uyuşmayan madde­ lerin uzlaşmaz ilişkileriyle bir ara­ ya getirilebilme hüneridir.

Özdemir Altan, bu kapsamda­ ki son çalışmasını bir manifesto olarak kalabalık bir izleyici kar­ şısında gerçekleştirdi. Çalışmada her türlü teknik, madde ve düşün­ ce farklılığı uygulanırken, Altan bu kez maddeler arasındaki me- 'safeyi sınırsızlaştırmak amacıyla maddelerin birbirinden habersiz olmaları bir yana, uygulama sa­ bahı 10 genç sanatçının hazırlayıp getireceği kendisinin bile bilmedi­ ği sanat nesnelerini büyük bir yü­ zeyin boşluğunda birleştirmekte­ dir. Bir gün önce, 50 yıldır sürekli resim yapan bir elin çevikliğiyle, serbest fırça tekniğinde müdaha­ l e ettiği fon üzerinde, izleyiciler

yıllar boyu toplamış olduğu nes­ neler ve o sabah kendisine getiri­ len sanat nesneleri gün boyunca büyük bir içtenlikle daha önce planlanmamış yerlerini aldı. Bir­ birinden az farklı, hatta birbiri­ nin aynı elemanlarla sanatın ya­ pıldığı ortamımızda, böylece bir sanatçı farklı yapı ve mantığın sa­ natın özünü oluşturduğu savını bizlere canlı olarak örnekledi.

özel bir anlatımı amaçlamayan

“Yapıtımıza zorla anlam yükleye­ nleyiz; onun kendi anlamını ya­ ratmasına izin verilmelidir” de­

mektedir.

Bütün bunların yanı başında A ltan’ın savları içinde başlıca maddeyi oluşturan çok farklı mantıkların kurgusu için gösteri­ len kapasite, ön plana geçerken kendisiyle 11 sanatçının farklı mi­ zacı, A ltan’ın kişiliğinin deneti­ minde en yüksek performansa ulaşmaktadır.

Çağdaş dünya sanatını yakın­ dan izleyenlerin bildiği gibi Da- da’dan başlayarak günümüze va­ ran sanat anlayışları içinde başta, Pop-Art sanatçıları, olağanı, sa­ nat nesnesi olarak düşünmüş; sa­ nat nesnesinin kutsallığını yok ederken izleyicinin dikkatini gün­ lük nesnelere yöneltmişlerdir. Ja­

sper Johns, Andy Warhol toplu­

mun tüketimi için üretilmiş nes­ neleri sanat nesnesi olarak yeni­ den ortaya koyarken, Rauschen­

berg iki ve üç boyutu birlikte içe­

ren yapıtları var etmiştir. Ancak son yıllarda canlı varlık, hatta sa­ natçının kendisi, sanat eyleminin içinde işlevler üstlenmişken, Al­ tan, farklı bir yaklaşımla insanı sanat öğesi olarak kullanmakta­ dır.

-S ?*

S ilil VS

fntnnrafl

tıer aY üyelerinin çalışmaları arasından ayın fotoğ-

a y I l ı I (V l u y i

a

11 raf|artnı seçiyor. Ekim ayı için yapılan değerlendirmede, Meh­

met Kısmet’in tek seçiciliğini yaptığı siyah-beyaz baskı dalında iki çalışmasıyla Erdal Yazıcı (yukarıda), birer ya­ pıtlarıyla Sedat Doğanalp, Uluç Özgüven ve Faruk Akbaş ayın fotoğrafçıları arasına girdiler. Ilteriş Tezer'in tek seçiciliğini yaptığı saydam dalında Faruk Akbaş, Hakan Kızılcıkoğlu, Yüksel Erselter, Celal Deniz ve Şirin Küçük- tabak’ın yapıtları ekim ayının başarılı yapıtları seçildi.

Daha önce kayıtlarda olmayan böyle bir etkinliği gerçekleştiren Özdemir Altan, burada, bazıları­ mın düşünebileceği gibi, bir “ hap- pening” den çok, geniş bir yüzey­ de üçüncü boyutu içeren, farklı kökenli nesnelerin sanat yapıtı içinde nasıl yer alabileceğini gös­ teriyordu. Diğer sanatçıların nes­ ne ve yardımlarını birleştiren ey­ lemi bir “ happening” ci gibi ya­ şamı ve sanatı yönlendirici ve bü­ tünleştirici değil, değişik düşünce ve estetik yaklaşımların sanat ya­ pıtı içinde nasıl yer alabileceğini belirlemeye yönelikti. Bu neden le kendisinin farklı bir boyut ola­ rak değerlendirdiği çok farklı ya­ pıdaki hareket halindeki canlı var­ lığı, torununu panoya monte et­ mektedir. Daha sonra yapıtın içinde koşacak olan çocuk, yapı­ tın nihai (definitif) olmayıp aksi­ ne her an değiştirilebileceğine de­ ğinmektedir. Çocuğun koşması “ happening” deki gibi bir sanat eylemi olmayıp sanat öğelerinin herhangi bir yerde bulunabilece­ ğinin doğruluğunu göstermekte­ dir.

Toplumum uzun her alanda beklediği öncülerden birisine öz­ demir A ltan’ın kişiliğinde kaçın­ cı kez tanık olmaktayız. Ne mut­ lu yıllar önce yolları tıkamış ka­ yaları yerinden oynatabilenlere!

Referanslar

Benzer Belgeler

Derviş Mehmed’ iıı halı gelirinden çok uaha helâl olan bu para ile yola çıktım.. P î r gibi kendimden bü­ yükler değil, dünyaya gel­ melerine vesile

Conclusion: In this study we aimed to emphasize that lung cancer operations do not necessarily require specialized centers, and in patients suitable for surgery all types of

In this descriptive study based on literature review, a research is conducted for the students who study in high schools that have high GPA, medium GPA and low GPA,

Doğup büyüdüğü evin önünden arabayla geçen Madam Marika’ya “A da çok değişmiş m i” diye soruyo­ rum.. “ Bu yaşadığım sokaklar dara­ cık

Üstelik garsonlar kadehe, önce rakı, sonra su, sonra buz koymayı artık öğrenmeye başladılar.... ■ ¡p û

Bu amaçla çalışmamızda, terapötik derişimlerde vankomisin (40 µg/ml), daptomisin (60 µg/ml), linezolid (19 µg/ml), levofloksasin (7 µg/ml), fusidik asit (36 µg/ml)

ünlü tarihçi ve araştırmacı Taha Toros, usta gazeteci, yazar ve araştırmacı Ömer Sami Coşar, ünlü tiyatro yazarı ve gazeteci Recep Bilginer, ünlü gazeteci,

Silah seksiyonunda üstün kaliteli 400 dolaylarındaki Türk silahlarının yanısı- ra Memlûk, Arap ve İran silahları da bu­ lunmaktadır.. Bazı Avrupa ve Asya devletlerine