• Sonuç bulunamadı

Osmanlılar Döneminde Sosyal ve Ekonomik Açıdan Mucur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlılar Döneminde Sosyal ve Ekonomik Açıdan Mucur"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yrd. Doç. Dr. Galip E K E N

"tnk i ugün Orta Anadolu'da, Kırşehir vilayet sı-f j i mrlan içinde yer alan Mucur, il merkezine — : — 1 25 km. uzaklıkta, Acı Su vadisinin yamaç­ larında ve vadiyi çevreleyen tepeler üzerinde kurul­ muştur. Il merkezinin güney doğusunda yer alan Mucur'un, doğusunda Hacıbektaş, güneyinde Gül-şehir, kuzeyinde Avanos kazalan yer almaktadır.

Coğrafi konumunu bu şekilde tanımladığımız Mucur'un, Osmanlılar dönemindeki sosyo-ekono-mik tarihi kaleme alınmaya niyet edildiğinde, bu araştırmaya esas teşkil edecek, ulaşılabilen kaynak grubları şunlardır:

Arşiv Belgeleri:

1- Tapu-tahrir ka^ıtları'^-. XV. ve XVI. yüzyıl­ lara ait olan ve yerleşim biriminin sosyal ve iktisa­ di durumu hakkında bilgi veren bu kayıtlardan biri 1485, diğerleri 1526 ve 1584 tarihli olmak üzere, Mucur'a ait üç ayrı defterde bilgi bulunmaktadır Bunlardan 1485 (H. 890) tarihlisi 19^ ve 1526 (H. 932) tarihlisi 9983 numara ile Başbakanlık Os­ manlı Arşivindedir. 1584 (H.992) tarihlisi ise Ta-pu-Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivinde 139 nu­ maralı* Kırşehir Sancagı'na ait mufassal tahrir def­ teridir.

2- Hurufat Defterleri: Vakıflar Genel Müdür­ lüğü Arşivinde bulunan, İstanbul'dan, Osmanlı şe-hirierinde yer alan vakıf eserlerinde görevli şahısla­ ra gönderilen beratları muhtevi deftederdir^ Bu defterlerdeki bilgilerden hareketle bir yandan Mu­ cur'un idarî konumu tesbit edilirken, diğer yandan da şehrin fizikî konumuna esas teşkil eden mahal­ le ve mescidleri belirlenmektedir. Bunlar, Mucur'da bulunan cami ve mescidlerde görev alan imam ve müezzin beratlarının bulunduğu defterierdin^

3- Temettuat Defterleri: Osmanlı Devleti, Tanzimat döneminde hukukî- ve idarî açıdan oldu­ ğu kadar mali açıdan da yeni bir düzenlemeye git­ miştir Tabii olarak öncelikle vergi sisteminde yeni­ lemeye gitmek icap ettiğinden, buna esas teşkil et­ mesi için de yeniden memleketin mali imkânları­ nın belirlenmesi gerekmekteydi. Bu amaçla Tanzi-matın uygulandığı yerlerden başlanarak ülkenin ekonomik potansiyeli ortaya konmaya çalışılmıştır.

1. Tahrir kayıtlarının okunmasında yardımcı olan meslekta­ şımız ve hemşehrimiz Dr. Ahmet Güneş İle mesai arka­ daşımız Dr. Adnan Gürbüz'e teşekkür ediyoruz. 2. Başbakanlık Osmanlı ArşM (BOA) Tapu Tahrir (TT)

19, s. 183-184. 3. BOA.TT.998. s. 680.

4. Tapu-Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime (KK), TT, s. 81 ve 82.

5. Bu vesikalardan pek çok araştırmacı istifade etmiş ol­ makla birlikte bu konudaki müstakil çalışma Tuncer Bay-kara tarafından yapılmıştır, bkz. Osmanlı Taşra Teşki­ latında XVIII. Yüzyılda Görev ve Görevliler (Ana­ dolu), Ankara, 1990.

6. Vakıflar Genel Müdürlüğü ArşM (VGMA), Hurufat Defterleri (HD), (Aşağıda liste halinde verilmiştir)

4- 1096 Defter No: 1- 539 2-542 3-1095 •5- 1099 6- 1100 7- 1118 8-1139 9- 1140 10- 1143 11- 1158 12- 1160 Sayfa No: 112-113 88 50 67 78 61 134 231 92 72 Tarih: 1786-1805 (H. 1201-1219) 1821-1824 (H. 1237-1239) 1784-1785 (H. 1199) 1776-1789 (H. 1190-1203) 1767-1768 (H. 1181) 1748-1755 (H. 1161-1168) 1720-1721 (H. 1133) 1694-1729 (H. 1108-1141) 1698-1699 (H. 1110) 1774-1775 (H. 1188) 1758-1773 (H. 1172-1186) 1701-1706 (H. 1113-1117)

(2)

196

XV-XVI. yüzyıllardaki tahrirleri andıran fakat biraz daha değişik bir sistemle tutulan "Temettuat Def-terleri"nde eyaletler esas alınarak daha alt birim­ lere doğru bir sayım hadisesi gerçekleştirilmiştir^ Bu defterlerden biri 1834 (H.1250)8, diğeri 1840 (H. 1256)9 tarihli olmak üzere 2 ayrı defterde Mu­ cur kazasına ait bilgiler bulunmaktadır Başbakan­ lık Osmanlı Arşivi'nde Temettuat katalogları içinde bulunan bu defterlerden 795 nolusu 1834 tarihli olup; defterin sahife 141'den 167'ye kadarki kıs­ mı Mucur'un merkezine ait bilgiler içerirken; 167. ve 168. sahifelerinde ise Mucur kazasına bağlı Mi-kail ve Aflak karyelerine ait bilgiler bulunmaktadır 820 nolu defter ise Kırşehir sancağı Mucur ve Ha­ cıbektaş kazalarında yaşayan insanlann temettuat-ları yazılıdır. Bu defterin ilk 78 sahifesi de Mucur'a ilişkin malumatı içerir 80 ve 8 1 . sabitelerde de yi­ ne bir önceki defterde olduğu gibi Mikail ve Aflak köylerinin haneleri hakkında bilgi yer almaktadır Bahsi geçen bu defterlerin -1834 tarihli defter ile 1840 tarihli defterin- tutuluş sistemleri arasında çok fazla bir ayrılık olmasa da muhteviyatları açı­ sından farklılıklar göze çarpmaktadır 1834 tarihli defterde yer alan "Hane baha" tabiri ile esasen ne anlatıldığını tam anlayamamış olmakla birlikte, 1840 tarihli defterde bunun her hane için kayde­ dilen "temettuat" karşılığı olduğunu zannediyoruz. Ve yine bu defterde hane bahanın yanında hane reislerinin sahip oldukları tarla ve bağların dönüm­ leri ile kıymetleri kuruş olarak belirtilmektedir 1840 tarihli Temettuat Defteri ise "Hüve'l-muin" ile başlamakta akabinde ise "... müceddeden tah­ rirlerine irade-i ser]i\)ye-\ şahane te'allük eden kazalardan Kırşehri sancağında kain Mucur ka­ zasının arazisinde mütemekkin kaffe-i ehl-i islâ-mm emlâk ue arazileri /cıymet-i hakikileri üzeri­ ne tasrihen kaza-i mezkurun tahrir-i emlâk def­ teridir, 7 Ramazan 1256" kaydı ile devam etmek­ tedir. Mahalle isminden sonra hane numarası ve hane reisinin ismi verilip, sahip olunan emlâk, hayvanat ve temettuatları kaydedilmektedir.

4- Başbakanlık Osmanlı Arşivinde, Cevdet Evkaf 29680 numaralı belge. Bu belge, 1798 (H.1213) tarihli olup, "Kır§ehri sancağında Hacı­ bektaş kazasının Mucur kar];esi ahalisinden Ka­ raman valileri ve Kırşehri mutasarrıfları için müretteb imdad-ı hazeri\)e..." kaydını muhtevidir

5- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Cevdet Mali­ ye 30893 numaralı belge. Bu, Kırşehri sancağın­ da vaki Mucur ve sair kazaların bac-ı bazar rüsumu Kırşehri bac-ı bazar mukataasına ilhakına dair bir belgedir.

6- Başbakanlık Osmanlı Arşivi Bab-ı Defte­ rî Ceride Odası 40643 numaralı defter: Bu da 1837 (H.1253) tarihli Mucur'un Nüfus defteridir

Matbu Eserler:

1- Seyahatnameler: Bu grub içinde bizim ula­ şabildiğimiz seyahatnamelerden sadece Vital Cu-inet bilgi vermektedir 1° 1890'lı yıllarda Anado­ lu'yu gezen ve devletin resmi belgelerine istinaden şehirlerin sosyal ve iktisadi durumları hakkında bil­ gi veren Cuinet, Mucur hakkında da kısa fakat der-li toplu bir malumat sunmaktadır.

2- Salnameler: XIX. yüzyıl sonlarından itiba­ ren vilayet esasına göre çıkartılan, bugünkü îl Yıl­ lıklarını andıran salnamelerin, Mucur hakkında ne tür bilgi verdiğine bakmak için; 1876 yılından son­ ra yapılan idari düzenleme ile Kırşehir sancağının Ankara Vilayeti'ne bağlanmasından dolayı, Anka­ ra vilayet salnamelerine bakmak gerekmektedir Ankara'nın 1308, 1311, 1318, 1320 ve 1325 tarihli salnamelerine bakıldı. Ancak bunların hep­ sinde -Mucur nahiyesine ait bilgiler, bağlı olduğu Kırşehir merkez kazası ile birlikte verilmiştir Bun­ dan dolayı ne yazık ki Salnamelerde Mucur'a ait net bilgilere ulaşılamamıştır

3- Araştırma eserlerinde de Mucur'un tarihi geçmişine çok fazla deginilmemiştir Ancak dip­ notlarda gösterdiğimiz eserlerin bölge tarihi ile ilgi­ li bilgilerinden istifade edilmiştir

Mucur Adı:

Cevat Hakkı Tanm'ın Recep Okay'dan nak­ lettiği bir efsaneye göre, eski zamanlarda, bugün Mucur ve civarında gördüğümüz mağaralarda gayr-i müslim ahali yaşıyormuş. Yine o tarihlerde kasabanın 5 km. kuzey batısında ise, Kızılin de de­ nilen Aşılık mevkiinde müslüman Türkler sakin imiş. Sabahları Mucur'un yerindeki mağaralarda

7. Temettuat Defterleri, eyaletlere gönderilen "emr u fer­ manlar muceblnde" eyalet esasından hareketle sancak, kaza ve köylere varıncaya kadar yerleşim merkezlerinde mahalle esasına göre hane bazında -köyler İse yine hane numaralarına göre belirli bir sıra takip edilerek- tutulmuş­ lardır. Her hane reisinin lakabıyla birlikte ismi, bazen ha­ ne reisinin "kara, kır, kumral" sakallı şeklinde; sakalı yok­ sa "ter bıyıklı" ve sair şekillerde tasvirini yaptıktan sonra, varsa mesleği belirtilmektedir. Bu defterlerin sosyo eko­ nomik tarih açısından önemi için bkz. Mübahat KUtUkog-lu, "Osmanlı Sosyal ve İktisat Tarihi Kaynaklarından Te­ mettü Defterleri", Belleten, Ankara, 1995, C.LK, S. 225, s. 395-412 ...Bu defterler ile alakalı ilk çalışma ise Tevfik GUran tarafından Ödemiş kazası üzerine yapılmış-tr. Bkz. Tevfik Güran, "XIX. Yüzyıl Ortalarında Ödemiş Kasabasının Sosyo-Ekonomik Özellikleri", tÜ. İktisat Fakültesi Mecmuası, LX1/1-4, İstanbul 1985. 8. BOA, Temettuat Defterleri (Temt), 795, s. 141-168. 9. BOA, Temt, 820, s. 1-81.

10. Vital Cuinet, Turqule d'Asie Geograp Geographie Admi­ nistrative, Statistque Province de l'Asle Mineure, Paris 1892, s. 338-339.

(3)

OSMANULAR DÖNEMİNDE SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN MUCUR yakılan ateşlerin dumanı, Aşılık civarındaki Türkle­

rin dikkatini çeker ve-, "gene Mücürüm gavurunun dumanı tütüyor" derlermiş. Mücürüm ise mağara­ da yaşayan gayr-i müslim ahalinin reisinin ismi imiş. 11 Bu efsane, gerçekliğinin tartışılmasından öte bize, Mucur'un eski bir yerieşim merkezi oldu­ ğunu anlatmaktadır Kelime manasının Ahmed Ve-fik Paşa'nın Lehçe-i Osmaniye adlı lügatinde yan­ mış demir cürufu, maden kömürü süprüntüsü, her şeyin bücürü anlamlarına geldiğini belirtenim Ce-vat Hakkı Tarım'ın kendi kanaati ise, Mucur'un, ufak taşlar ve çerikten küçük bir ölçek adı olduğu­ nu zikrettikten sonra, etrafını çeviren küçük tepe­ lerin ortasındaki Mucur'u da çerik gibi çukur bir kaba benzetmektedir. 13

Bu arada 1485 ve 1526 tarihli tahrir kayıtla­ rında Mucur, birinci harfin dışındakiler sırasıyla vav, cim, vav ve ra harfleriyle yazılmıştın İlk harfin be olduğunu kabul edersek, buna göre, kelime "bü­ cür" de, "bucur" da okunabilir Bu yazılımı doğru kabul etsek bile Mucur'u, ilk harfi pek mim'e ben­ zemese de, ileriki yıllarda gerek okunuş ve gerekse telaffuz olarak mim'e dönüşerek Mucur haline gel­ diğini düşünmek mümkündür. Kaldı ki 1584 tarih­ li tahrirde kayıt Mucur şeklinde geçmektedir l ^

Tarihçe:

Bölgenin tarihinin Tunç devrine kadar indiği anlaşılmaktadır Mucur ve havalisinde bulunan, çok eski dönemlere ait olduğu tesbit edilen mağa­ ralar, bu havalinin tarihini de çok eski dönemlere kadar götürme imkanı vermektedir Bununla biriik-te, bu dönem üzerine yapılan yayınların yeterli ol­ maması bu konuda daha fazla şey söylemeyi zor­ laştırmaktır Esasen, Mucur havalisindeki eski yer­ leşim birimlerinin variıgı Kırşehir gibi Mucur'un da Hititlerin, Friglerin ve Perslerin hakimiyet sahası içinde yer aldığını göstermektedir Anadolu'da Pers hakimiyetini yıkan Büyük İskender'den sonra bölge, Kapadokya Krallıgı'nın eline geçmiştir Ro­ ma ve Bizans hakimiyetine de sahne olan bu ala­ nınla yerli halkı Arap-Bizans mücadelesi esnasın­ da Anadolu içlerinden daha batı bölgelere çekil­ mişti. 16

1071 Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra bütün Anadolu şehirleri gibi Mucur ve Kırşe­ hir toprakları da Selçuklu Türklerinin eline geçmiş­ tir Yukanda belirtildiği üzere, bölgenin az olan nü­ fus yoğunluğunun da tesiri ile kısa sürede, Kırşehir ve havalisi başta olmak üzere Yozgat, Çankırı, Es­ kişehir, Çorum gibi şehirier, yoğun Türkmen göçü­ ne şahid olmuştur 1^7 Bu muhaceretin sonucu ola­ rak Türkleşen Anadolu'da, XIII. yüzyılda başta Konya olmak üzere Kayseri, Sivas, Amasya, To­ kat, Niksar, Erzurum, Ankara ile biriikte Kırşehir'in de bir kültür merkezi olduğu anlaşılmaktadır 1^

197 Öyleki buralar, Türkçe eserler kaleme alınacak ka­ dar birer kültür muhitleri haline gelmişlerdiniz X I -II. yüzyılda Anadolu'da halk üzerine mühim tesiri olan Hacıbektaş Veli'nin, herhalde Kırşehir ile Ha­ cıbektaş arasında yer alan Mucur ahalisi üzerinde de önemli bir nüfûzu olmuştur

Anadolu Selçuklu Devletinin, Kösedagı Sava­ şında Mogollara yenilgisinden sonra Kırşehir ve dolayısıyla Mucur havalisinde Moğol nüfûzunun ol­ duğu gözlenmektedir. Beylikler döneminde ise bu bölgenin çok sık el değiştirdiğini görmekteyiz. Ön­ ce Eretnaogullarının eline geçmiş, ancak Eretna hükümdarı Mehmet Beyin ölümünden sonra böl­ genin esas halkını teşkil eden Moğol ve Türkmen toplulukları arasında müfsitlerin gayreti ile rekabet çıkmıştır. Vuku bulan kanlı ayaklanmalar sonucu bölge halkının -ki bilhassa Kırşehir ve Aksaray ahalisinin- güneybatı Anadolu'ya göç ettiği görül­ mektedir 20

Bu arada Eretna Devletini ele geçiren Kadı Burhaneddin Ahmed, 1389 yılından sonra içinde Mucur'un da bulunduğu Orta Anadolu'daki Kırşe­ hir'i ele geçirmiştir2l Bu d ö n e m d e Kırşehir hava­ lisi en çok Timuriular, Osmanlılar ve Karamano-guUarı arasında el değiştirmiştir Esasen Karama-nogulları rakip gördükleri Osmanlılara karşı Timur ile biriikte hareket etmiş ve Ankara savaşını

müte-11. Cevat Hakl<ı Tarım, Kırşehir Tarih ve Coğrafya Lü­ gati, Kırşehir 1940, s. 78.

12. Aynı eser. Burada C.H. Tarım, Ahmed Veflk Paşa'nın Lehçe-i Osmaniye adlı lügatinde yukarıda belirtilen an­ lamlara geldiğini belirtmekteyse de biz bu lügatte Mucur maddesine rastlayamadık.

13. C.H. Tarım, a.g.e., s. 78; ayrıca Meydan Larous-se'de de küçük taş parçası anlamına geldiğini belirtmek­ tedir bkz. Mucur maddesi.

14. Bu konuda ayrıca bakınız, İlhan Şahin, Ahi Euran Vakfi­ yesi ve Vakıflarına Dair, Türklük Araştırmaları Der­ gisi, S. 1, (İstanbul 1985), s. 338.

15. Bölgenin tarihi geçmişi IçIn bkz. Yurt Ansiklopedisi, İstanbul 1982-1983, C. 7, s. 4955; Cevat Hakkı Tanm, Kırşehir Tarihi Üzerine Araştırmalar I, Kırşehir, 1938, s. 36; ayrıca Kırşehir tl YıHığı 1993, s, 34-35. 16. Bu konuda bkz. Osman Turan, Selçuklu Tarihi ve

Türk İslam Medeniyeti, İstanbul, 1981, s. 355. 17. Osman Turan, a.g.e., s. 355.

18. Osman Çetin, Selçuklu Müesseseleri ve Anado­ lu'da tslamiyetin Yayıhşı, İstanbul, 1981, s. 149. 19. Fuat Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1980,

s, 339.

20. Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar Eretna Devleti Kadı Burhaneddin Ahmed ve Devleti Mu-tahharten ve Erzincan Emirliği II, Ankara, 1989, s. 45. 21. Aziz b. Erdeşir-1 Esterabadi, Bezm u Rezm, Çeviren Mürsel Öztürk, Ankara, 1990, s. 131 ayrıca bkz. Yaşar Yücel, a.g.e., s. 145.

(4)

198

akip de Timur bu bölgeyi Karamanogullan'na ver­ miştir 22

Fetret devrinde Karamanogullannın elinde bulunan Kırşehir ve Mucur havalisi, Çelebi Meh-med'in Karamanogullannı maglub etmesi ile Niğ­ de, Akşehir, Beyşehir ve sair şehirlerie biriikte Os­ manlı Devleti sınıriarı içine dahil edilmişti. Ancak aralarında barış sağlanınca yeniden Karamanogul-larına bırakılmıştır 23

XVI. yiJzyılda sosyal, mali ve diğer baskılar nedeni ile Anadolu'nun dogu kesiminden, hususan kırsal alandan. Kayseri ve Kırşehir havalisine göç olmuştur.24 Bu yıllarda Mucur'un Kırşehir'e bağlı büyükçe bir köy olduğu görülmektedir25

Anadolu'da asayiş daha XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bozulmuştur XVII. yüzyıl başla-rındaysa artık iyice aleniyet kesb eden Celalî hadi­ seleri ne yazık ki Orta Anadolu'da da yoğun olarak yaşanmıştır Ankara şer'iyye sicilinden, Mustafa Akdag'ın naklettiği "...Kırşehir ve Hacı Bektaş ka­ dılıklarında olan hasların bir kaç sene vilayet fetret olmagla ümera ve nüzzardan kimesne zaptı için va­ rılmak müyesser olmamagla" kaydına26 bakılırsa, o yıllarda Kırşehir sancağının Hacıbektaş kazasına bağlı bir köy olan Mucur da, devletin idareden el çekecek kadar üzerine gidemediği Celalî isyanları­ nın yoğun olarak yaşandığı bir mekan olarak görül­ mektedir XVil. yüzyılda çapulculara karşı büyük köylerin çevresine hendek açıldığı ya da toprak du­ varlar yapıldığı oluyordu ki, bu yolla korunan köy­ lere idarî dilde "palanga" denmekteydi. XVII. yüz­ yıl başında Kırşehir valisinin bir tek seferde (içinde muhtemelen Mucur'un da bulunduğu) 100 palanga kapattığı söylenmektedir.27 Esasen XVII. yüzyıl ba­ şında Anadolu'da belli başlı Celalî reislerinden ol­ duğu anlaşılan Meymun, Kırşehir havalisinde faali­ yet göstermekteydi. Kardeşi Ahmed'in ölümüyle maiyetindeki altı-yedibin sekban ile birlikte Kalen-deroglu'na iltihak ederken. Kuyucu Murat Paşa ta­ rafından Şarkî Kara Hisar yakınlarında baskın ya­ pılarak mağlup ve kısmen imha edilmişlerse de bir kısmı kaçmayı başarabilmiştir28 Bu bölge XVII. yüzyıl ortalannda da Celalî eşkıyasının merkezi ol­ maya devam etmiştir. Sipahi zorbalarından Gürcü Nebi, taşra memuriyetlerinden topladığı servetle Niğde'de mütegallibelige başlamıştı. Ancak bir müddet sonra Kırşehir sancakbeyi İshak Bey tara­ fından gâfil avlanarak kesik başı İstanbul'a gönde-rilmiştir.29 XVIH. ve XIX. yüzyıllarda Mucur'un ve bölgenin daha ne gibi siyasi faaliyetlere sahne ol­ duğu hakkında fazlaca bir malumatımız olmamakla birlikte, bu yüzyıllarda Mucur'un nüfus bakımından biraz daha büyüyerek kaza merkezi olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır Bu bilgiler idarî kısımda ve­ rilecektir

Milli Mücadele döneminde hiç kuşkusuz vata­ nın kurtuluş meselesine duyarsız kalmayan Mucur ahalisi, 22 Aralık 1919 tarihinde Kayseri üzerin­ den Ankara'ya gitmekte olan Mustafa Kemal Paşa ziyaret etmişlerdir 30

FİZİKÎ YAPI:

Girişte de belirtildiği üzere Orta Anadolu'da Kırşehir vilayet sınıriarı içinde yer alan Mucur, bir vadi üzerinde kurulmuştur 1890 yıllan Anadolusu hakkında bilgi veren V. Cuinet, Mucur'dan, en gü­ zel meyve bahçeleri ve envai çeşit üzüm bağlan içinde yer alan bir kasaba olarak bahsetmektedir 1940 yıllannın başında C. Hakkı Tanm da: "Kırşe­ hir'in 25 km. doğusunda. Kayseri şosesi üzerinde ve 15 km uzayan bag ve bahçelerin ortasında bulu­ nan Mucur, oldukça güzel, havası ve suyu iyi bir ka­ sabadır" diye tavsif etmektedir 32 Şimdi bu kısımda kaynakların müsaadesi oranında, kasabanın yerleşi­ mine esas teşkil eden mahalleler, cami ve mescid-ler, çarşı ve sair mahaller üzerinde durulacaktır

Kale:

Ortaçağ kentlerinin hemen hepsinde savun­ ma amaçlı kaleler bulunmaktadır Bugün Anado­ lu'da hemen hemen bütün şehirlerimizde bulunan kalelerin harabe de olsa çoğu zaman ayakta kalmış olduklannı görürüz. Acaba kadim bir şehir merke­ zi olmayan Mucur'un bir kalesi var mıydı? Zira da­ ha XX. yüzyıl başına kadar bazen büyük bir köy, bazen kaza ve bazen de nahiye merkezi olarak

22. Bu konuda Karamanogullannın Timur'a bağlılıklarını göstermek İçin Kırşehir'den başlayarak Kayserl'ye kadar bölgeyi harab ettiğine dair bkz. Bezm u Rezm s. 425. Ayrıca bu havalideki mücadeleler İçin bkz. Oruç Bey Tarihi, Baskıya hazırlayan Atsız, İstanbul 1976, s. 64; İsmail Aka, Timur ve Devleti, Ankara, 1991, s. 28; Mustafa Akdag, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Ta­ rihi, İstanbul 1979, C. 1, s. 323.

23. Bkz. Oruç Bey Tarihi, s. 73; ayrıca Mustafa Akdag, a.g.e., C . l , s. 336.

24. Bu konuda bkz. Suralya Faroqhl, Osmanh'da Kentler ve Kentliler, İstanbul, 1993, s. 90.

25. TGMKK. TD, 139, varak 81-82.

26. Mustafa Akdag, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası "Celalî İsyanları", İstanbul 1975, s. 492. 27. Suralya Faroqhl, a.g.e., s. 335.

28. İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kro­ nolojisi, İstanbul, 1973,C.3, 248, 252; Ayrıca bkz. İs­ mail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara, 1983, C.3, s. 103-104.

29. İ H. Danişmend, a.g.e., s. 414; ayrıca Solakzade Tari­ hi, Hazırlayan Vahid Çabuk, İstanbul 1992, C . l , s. 593. 30. Kırşehir 1993 İl Yıllığı, tarihsiz s. 40.

31. Vital Cuinet a.g.e.

32. Cevat Hakkı Tarım, Kırşehir Tarih ve Coğrafya Lü­ gati, s. 77.

(5)

OSMANULAR DÖNEMİNDE SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN MUCUR 199 gösterilen Mucur'da bir kalenin varlığına tasrih

edilmiş herhangi bir kayda rastlayamadık. Ancak bu noktada tapu tahrir defterlerinde rastladığımız "merd-i kale" kaydı^S, iki kardeş oldukları sanılan Ramazan veled-i Ali ile Rüstem veled-i Ali'nin 1584 tarihinde Mucur kalesinde görevli olabile­ cekleri kanaatini oluşturmuştur. Eger Mucur'da ka­ le yoksa "merd-i kale" olarak gösterilen bu iki kişi ya bağlı oldukları kaza merkezi olan Hacıbektaş kalesinde ya da Kırşehir sancağında görevli olma­ lıdırlar. Ancak bu noktada net bir şey söylenebile­ cek bir durum söz konusu değildir.

Mahalleler:

Mahalle, Osmanlı şehrinde birbirlerini tanıyan, birbirlerinin davranışlarından nisbeten sorumlu, komşuluk ilişkileri içinde olan bir topluluğun yaşadı­ ğı mekân olarak ifade edilmektedir. Çoğu zaman bir cami ya da mescit etrafında oluşan mahallelerin teşekkülünde dinî ve etnik âmillerin de önemli pay­ lan bulunmaktaydı.34 XV. yüzyıl sonları ile XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde mahallesi olmayan bir köy olarak gözüken Mucur'un35_ XVI. yüzyıldan itiba­ ren biri gayr-i müslimlere ait olmak üzere, beş ma­ hallesi bulunmaktadırSö. XVII. yüzyılda kasabanın gelişimini takip edemiyoruz. XVIII. yüzyılın başla­ rından itibaren ise hurufat kayıtları sayesinde mes-cid ve camilerin yer aldığı mekânlar belirtilirken, mahalle isimlerini de tespit edebiliyoruz. Bu dö­ nemde mahalle isimleri farklılaşmıştın XIX. yüzyıl ortalarında ise sanırız 1834 yılında ikame edilen Muhtarlık teşkilatı ile mahalleler yeniden tanzim edilmiş ve mahalle sayısı ikiye indirilmiştir 37

XVI. Yüzyılda:

1- ) Mahalle-i Gebran: Gayr-i müslim ahalinin yaşadığı mahalle olup, 3 nim, 21 caba, 16 bennak olmak üzere toplam 40 vergi hanesi bulunuyordu. Daha sonraki yüzyıllarda Mucur'da yaşayan bu in­ sanların durumları hakkında herhangi bir bilgi bu­ lunmamaktadır.

2- ) Mahalle-\;i Çarşu (Karşu): Bu mahallede 7 caba, 15 bennak, 4 adet nim bulunmaktadır.

3- ) Mahalle-\ji Yukarı: Yine bu mahallede 26 caba, 35 bennak, 14'de nim bulunmaktadır

4- ) Mahalle-yi Orta: X V I . yüzyıda 11 caba, 37 bennak, 10 nim vardır

5- ) Mahalle-}ji Uç: 13 cabası, 30 bennakı, 14'de nimi bulunan bu mahalleyi de daha sonraki yıllarda göremiyoruz.

XVIII. Yüzyı/da;

XVI, yüzyılda görülen mahallelerden hiçbiri­ nin ismine daha sonraki kayıtlarda rastlanmamak­

tadır. XVIII. yüzyılın ilk yıllarından itibaren cami ve mescid görevlilerinin atamalarına dair bilgi bulabil­ diğimiz hurufat defterierinde bu münasebetle şu mahalleleri tesbit edebiliyoruz.

1- ) Süleyman Aga Mahallesi38 2- ) Solaklı Mahallesi39

3- ) Yenice Mahallesi40 4- ) Hacı Yunus Mahallesini 5- ) Hacı Osman Mahallesi^S

XIX. Yüzvılda:

Mucur'da yukarıda belirtilen mahalleler, 1834 yılında muhtarlık teşkilatının ikamesi ile birlikte ya­ pılan düzenleme sonucu iki mahalle içinde cem edilmiştir Bunlar:

1- ) Yenice Mahallesi: XVIII. yüzyılda da gör­ düğümüz bu mahalle, 1834 yılında 158 hane, 1840 yılında ise 217 hanedir 43

2- ) Solaklı Mahallesi: 1727 tarihinden itiba­ ren ismine rastlanılan Solaklı mahallesi, 1834 yı­ lında 153, 1840 tarihinde ise 237 hanedir 44

1940 yıllarında ise Acıöz (Hacı Yunus), Ala-oglu, Hamidiye, Solaklılar ve Yenice mahalleleri bulunmaktaydı. 45

33. TKGMKK, TD. 139Varak 81.

34. Bu l<onucla bkz. Özer Ergenç, "Osmanlı Şehrindeki 'Ma-halle'nln İşlev ve Nitelikleri Üzerine" Osmanlı Araştır­ maları IV (1984) S; 69-78.

35. BOA.TD. 19, s.283-284; BOA. TD. 1 8 . s. 680. 36. Bu dört mahalle için bkz. TKGMKK. TD. 139, varak

81, 82.

37. Biri 1834 (1250) digerl 1840 (1256) tarihli iki ayrı Te-mettuat Defterl'nde de Yenice ve Solaklı olmak üzere sa­ dece İki mahalle gözükmektedir. Bunun İçin bkz. Temet-tuat Defteri 795/141-168; 820/2-78.

38. 1702 tarihinden İtibaren görülen mahalle İçin bkz. HD 1160/72; 1096/67.

39. Bu mahalle ile alakalı en eski belgemiz 1727 tarihlidir bkz. HD 1143/231, ayrıca muhtelif tarihli diger belge­ ler İçin bkz. HD 1158/98; 1096/67; 1110/61; 542/88.

40. Bu mahalle için bkz. HD 1158/98; 1096/67; 539/112; 542/88,

41. Bkz. HD 1100/61; 539/112,

. 42. 1702 tarihli mahalle mescidine alt beratından hareketle eski bir mahalle olduğu anlaşılmaktadır, bkz. HD 1160/72; ayrıca bkz. 539/112.

43. Bkz. 1834 tarihi İçin Temt. 795, 1844 yılı için ise Temt. 820.

44. Temt. 795, Temt 820.

(6)

200

C a m i ve Mescidler:

insanların ibadetlerini ifâ ettikleri birer mekan olan cami ve mescidler, mahalle ile biriikte oluş­ muşlardır. İslâm şehirlerinin vazgeçilmez unsurları olan bu cami ve mescidlerin birbirlerinden farklılık­ larının olduğunu da biliyoruz. Mescidler, camilere göre daha dar bir cemaate hitap eden ve vakit na­ mazlarının kılındığı yerler iken; camiler, kadılann ihtiyaca binaen arzı ve padişah beratı ile "minber vaz' edilmiş", yani içlerinde cuma namazı kılınan yerlerdir. Bu meyanda Mucur kasabasına baktığı­ mızda beş cami ile üç mescid bulunmaktadır. Bu cami ve mescidler pek tabii olarak yaptıran kişile­ rin isimleri ile anılmaktadırlar. Buna göre Mucur kasabasındaki beş camiden birini kadın, dördünü de erkeğin inşaa ettirdiği anlaşılmaktadır Öte yan­ dan cami ve mescid olmak üzere toplam sekiz adet mabetten yedisini yaptıran erkeklerin kimliklerine bakıldığında dördünün "aga" sıfatına, birinin hacı ile birlikte aga, birinin sadece hacı, birinin ise yap­ tıranın kimliği hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bu kimlik bilgilerinden Mucur'da yaptınlan cami ve mescidlerin kasabanın önde gelen şahıslan tarafın­ dan bina edildiği söylenebilir

Camilerde dinî hizmeti başta imamlar olmak üzere hatipler ve müezzinler yapmaktadırlar, Ma-bedlerin temizliğinden ise ferraşlar sorumluydu. Bu görevlilerin maişetleri cami ve mescid vakıfları yo­ luyla tahsis edilen gelirlerie karşılanmaktaydı. Bu da, her cami ve mescide göre değişiklik göster­ mektedir. Ancak genel olarak bakıldığında XVIII. yüzyılda imam, hatip, müezzin ve ferraşların gün­ lük, ya nim akçe, ya da bir akçe ücret aldıkları gö­ rülmektedir Gerçi, bu arada mahalle aralarında bulunan küçük mescidlerde bazen imamlığın ve müezzinliğin karşılıksız, "hasbî" olarak, ifâ edildiği de müşahade olunmaktadır

İmam ve hatipler, sadece aldıklan "yeumi" maaşlar ile geçimlerini temin etmiyorlardı. Diğer kasaba ahalisi gibi onların da bağları ve muhteme­ len kendi ihtiyaçlarını temin edecek miktarda tada gelirleri bulunuyordu. 1840 tarihli defterde hane reislerinin meslekleri belirtilmediği için, imam ve hatip efendilerin sahip oldukları hayvan ve emlak gelirieri tespit edilemiyor. Ancak 1834 tarihli ha­ nelerin sadece bag ve taria gibi emlak gelirierini gösteren defterde, ikisi Yenice, yedisi Solaklı ma­ hallelerinde ikamet eden; altısı imam ve hatip, üçü ise sadece imam olan, toplam dokuz adet hane re­ isi belirlenmiştir. Bunlardan birinin "hane baha" olarak gösterilen gelirinin dışında hiç bir geliri gö­ zükmez iken, diğer birinin hane baha ile biriikte 0.5 dönümlük de tarla gelin bulunuyordu. Altı gö­ revlinin ise hane bahalarının yanında 0.5'er dö­ nümlük bag gelirieri (birininki 1 dönüm) de bulun­

maktaydı ki; 0.5 dönüm bagı onların ilave 40 ku­ ruşluk bir gelire daha sahip olduğu anlaşılmaktadır Solaklı mahallesinde oturan İmam ve Hatip Os­ man Efendinin ise 0.5 dönüm bagı, 0.5 dönüm tarlası ve 50 kuruşluk da hane bahası vardı.

Burada belirtilmesi gereken noktalardan biri de her cami ya da mescitte görevli imam-hatip sa­ yısı ki, bunun da her mabet için bir adet olduğu sa­ nılmaktadır. Gerçi bazen imamet ve hitabet vazife­ lerini ayrı ayrı şahıslar deruhte ediyorlarsa da, Mu­ cur'da görülebildiği kadarıyla, bu her iki vazife de aynı şahıslar tarafından ifâ ediliyordu.

Bu arada Mucur'da müstakil bir medrese bi­ nası olmadığı ve bu iş için, külli boyuttta olmasa da, müderris olan şahıslar tarafından bazı camile­ rin kullanıldığı anlaşılmaktadır.46

Cami ve mescidlerde imam ve müezzin olan şahıslara, görevlerini suistimal etmedikleri sürece, kayd-ı hayat şartıyla vazife tevcihi yapılırdı. Ancak zaman zaman yapılan suistimallere istinaden gö­ revden aziller olabildiği gibi, bazen de "ref'ini mû-ceb ahval yog iken" bu tür vazifelerden alınmalar olunabiliyordu. Bu camiler şunlardır:

1- ) Solak Ahmed Ağa Camii: Vakfiyesini bu­ lamadığımız ve tam olarak ne zaman Mucur ahali­ sinin hizmetine sunulduğunu bilmediğimiz bu ca­ minin. Aralık 1703 (Şaban 1115) tarihinde Hatip Mehmed Efendinin görev süresinin yenilendiğine bakılırsa. XVIII. yüzyıl başlarından önce bina edil­ diği söylenebilir. 47

2- ) Emine Hatun Camii: Yenice Mahallesin­ de yer alan camide. Aralık 1758 (Rebiülahir 1172) tarihinde, günlüğü yanm akçeye imam ve hatip olarak Musa'nın görev yaptığı görülmektedir48

3- ) Kapucubaşı Osman Ağa Camii: Mu­ cur'un Hacı Yunus Mahallesinde yer almaktadır Bu camiye ait vakfın mütevellisi olmadığından. Ka­ sım 1750 (Muharrem 1164)'de tevliyeti Halil Ha­ life adında birine verilmiştir 49 Vesikalarda Mucur-lu Aga Camii olarak da geçmektedir 50

46. Kasım 1776 (Şevval 1190) tarihli bir kayıtta: Hacı Halil Aga binası camiinde Hamza b. Ömer müderris ve vaiz­ likten feragat etmiş ve yerine bu vazifeler İçin Mehmed Seyld'e tevclhat yapıldığına dair bir kayıt İçin bkz. HD. 1096/67; esasen bu camllde tedrisat ve meşihat vazife­ lerinin yapılmasını bir başka Hurufat kaydından vâkıfın şartı olduğunu anlıyoruz. Yine aynı bkz. HD. 1096/67. 47. HD. 1160/72, ayrıca bu camildekl görevliler İçin bkz.

1100/61; 1143/231.

48. HD. 1158/98, bu camii ile alakalı bkz. HD. 1096/67. 49. HD. 1100/61.

50. HD. 1100/61 nolu defterdeki bir başka kayıtta HD. 1139/135.

(7)

OSMANULAR DÖNEMİNDE SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN MUCUR 201 4- ) Hacı Halil Ağa Camii: Zaimden Hacı Ha­

lil Aga'nın bina eylediği bu cami de Solaklı mahal­ lesinde gösterilmektedir. Hurufat kaydındaki nakle göre vâkıf, camide ayrıca meşihat ve tedrisat işle­ rinin yapılmasını şart koşmuştur. Bundan dolayı bu camide bir de müderrisin görevli olduğunu görüyo­ ruz. 51

5- ) Za'im Ömer Ağa Camii: Bu camiye dair ilk bilgiye Eylül 1826 (Safer 1242) tarihinde sahip oluyoruz. Mucur'un Yenice Mahallesinde yer al­ maktadır. 1826 Eylülü'nde camide Seyyid Ha-san'ın "hasbi" olarak imamlık ve hatiplik yaptığı bilinmektedir. 52

6- ) Süleyman Ağa Mescidi: 1701 yılından iti­ baren hizmette olan bu mescidde^S, Nisan 1781 yılında imam olan Mehmed'in vefatı üzerine ima­ met vazifesi, oğulları Yunus ve Yakub'a tevcih edil­ miştir. 54

7- ) Hact Mehmed Mescidi: Mescidin bulun­ duğu yeri, "Mucur karyesinde" diye tavsif eden be­ rat kayıtlanSS^ mescidi, XVIII. yüzyıl başlarından itibaren zikretmektedir. Ancak daha sonraki kayıt­ larda bu adla bir mescid görülmemektedir.

8- ) Kasım Mescidi: Buna dair bir tek kaydı-mız bulunmaktadır. Ağustos 1825 tarihli bu kayıt­ ta mescidin hangi mahallede yer aldiQi da belirtil­ memektedir. 56

Mektebler:

Eğitim ve öğretimin yapıldığı mekanlar olan mekteblerden, Mucur'da biri Muallim-i Sıbyan di­ ğeri Mekteb-i Rüştiye olmak üzere iki ayrı eğitim kurumu bulunmaktaydı.

Muallim-i Sıb\;an: 1780 yıllannda Yenice Mahallesinde bulunduğu anlaşılan mektebin, Hu­ rufat defterindeki bir kayıtta "Emine Hatun camii şerifi kurbünde binası..." bulunduğu ve muallim-i sıbyanı olmadığından "hasbî" olarak Ömer adlı bi­ risinin görev yaptığı belirtilmektedir. 57

1834 tarihinde ise muallim-i sıbyan olarak şe­ hirde Seyyid Hafız Mehmed Efendi b. Abbas bu­ lunmaktadır. 58

Mekteb-i Hüşt/ye: Bu mektebin Mucur'un hangi mahallesinde yer aldığını tam olarak kestire­ mediğimiz gibi ne zaman eğitim öğretime başladı­ ğını da bilemiyoruz. 1890'larda Mekteb-i Rüşti-ye'de muallim olarak Hacı Ali Efendi'yi görürken, 1900'larda Osman Efendi muallim olarak karşımı­ za çıkmaktadır. 59

Öte yandan C. Hakkı Tarım, 1940 yıllarında, Mucur'da eğitim kurumu olarak sadece bir ilkoku­ lun variıgından bahsetmektedir.

Çarşı ve Hanları:

Osmanlı şehirierinde fizikî mekanın oluşu­ munda çarşı ve pazann da ayrı bir yeri bulunmak­ tadır. Ticarî hayatın cerayan ettiği yerler olan ve şehirierin odağında yer alan çarşılann canlılığı, şe­ hirlerin üzerinde bulunduklan ticaret yollan ve nü­ fus potansiyelleri ile bağlantılıdır. Bu açıdan kaza merkezi niteliğinde bir "karye" olan Mucur, çok önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunmadığı için, burada canlı bir pazarının variıgından da bahsede­ miyoruz.

1834 yılına ait temettuat defterindeki bilgile­ re göre Mucur'da 3 1 adet dükkan görülürken^o, 1840 ydına ait defterde ise bu sayı 41'e çıkmış-tır.61 Bu ise bu yıllarda ticari hayatın daha bir can­ lanmış olduğu anlamına gelebilir. Nitekim asnn sonlarında Mucur hakkında bilgi veren V. Cuinet, dükkân sayısını 50 adet olarak göstermektedir. ^2 Bu rakamlar, Mucur'un "karye"likten şehir haya­ tına geçişinin de göstergesi olarak değerlendiri­ lebilir.

Bu hususta C. Hakkı Tarım ise, 1940'lı yıllar­ da, Mucur'un çarşısı hakkında: "Son zamanlarda köhne dükkânlar yıktırılarak kasabanın ortasından geçen Kayseri şosesi tarafeyninde modern bir çar­ şı kurulmaya başlanılmıştır."63 demektedir.

Bu arada çarşıda ticarî hayatın devam ettiği mekânda yer alan, aralarında ve çevrelerinde dük­ kânlar, avlusunda ahıriar bulunan hanlardan64, Mucur'da 1840 yılında 4 adet çalışır halde bulun­ duğu gözlenmektedir. 65 51. HD. 1096/67. 52. Bkz. HD. 539/112; aynca HD. 542/88. 53. HD. 1160/72. 54. HD. 1096/67. 55. HD. 1160/72, 1118/8. 56. HD. 542/88. 57. HD. 1096/67.

58. Mualllm-1 Sıbyan Efendinin Hane bahası: 40 krş, 0.5 dö­ nümlük bağından da 40 krş olmak üzere 80 krşluk te-mettüatı gözükmektedir bkz. Temt. 795/161. 59. MekteW RUşdiye muallmlerl İçin bkz. 1308-1309 Sal­

namesi, s. 197; 1318 tarihli, s. 238; 1320 tarihli, s. 232 tarihli Ankara Vilayet Salnamelerine

60. Temt. 795 '61. Temt. 820

62. Vital Cuinet, a.g.c, 338.

63. C. Hakkı Tarım, Kırşehir Tarih ve Coğrafya Lügati, s. 77. 64. Bu konuda bkz. Yusuf Oguzoglu "Anadolu Şehirlerinde Os­

manlı Döneminde Görülen Yapısal Değişiklikler", V. Araş­ tırma Sonuçlan Toplantısı, I. Ankara, 1987, s. 4. 65. Temt. 820

(8)

tDARİ YAPI

Topluluk halinde yaşayan insanlar, zaman içinde teşkilatlanıp daha düzenli bir hayata geçme­ nin ifadesi olan devletlerini kurduktan sonra, kuru­ lan devleti bir takım alt birimler vasıtasıyla daha ra­ hat yönetmek için gerekli düzenlemeler yapmışlar­ dır. Bu düzenlemeler zamana ve kurulan devletin teşkilat anlayışına göre değişiklikler arz etse de, genel olarak temel idari birimler, şehir ve köy ola­ rak tezahür etmişlerdir

Tarihî kaynaklarına ulaşabildiğimiz ilk dönem­ lerinden geçen yüzyıla kadar köy-kasaba statüsüne sahip bulunan Mucur'un, Osmanlı Devleti zama­ nından itibaren, sosyo-ekonomik tarihi ile birlikte, idari teşkilat içindeki yerini net olarak görebiliyo­ ruz. Bundan dolayı Osmanlı idarî teşkilatına şöyle genel hatları ile bakmakta bir fayda vardın

Bilindiği üzere Osmanlı devletinde en genel idari birim Eyalet olup, başında ise Beylerbeyi bu­ lunmaktaydı. Eyaletlerin, coQrafi ve tarihî şartlar sonucunda teşekkül eden sancaklardan meydana geldiği de malumdur Osmanlı klasik döneminde eyaletlerdeki her sancağın başında bir sancakbeyi bulunurken, daha sonraları bunları temsilen müte-sellimlerin sancak idaresini deruhte ettikleri müşa­ hede olunur. Sancak idaresinde biri yargıyı temsil eden kadı, diğeri de yürütmeyi işleten, icrâ yetkisi­ ni elinde bulunduran bey olmak üzere daha başlan­ gıçtan itibaren iki aslî yönetici bulunmaktaydı.

İdarî ve hukukî bakımdan birbirlerinden aynl-maları söz konusu olmayan bu sancakların ortaya çıkmasında tımar sisteminin de payı bulunmaktay­ dı. Sancaklar, kaza, nahiye ve köy gibi alt birimler­ den oluşmaktaydı. 66

Mucur, Kırşehir'in hemen yanıbaşında olma­ sından dolayı, tarihçede de belirtildiği üzere, Os­ manlı topraklanna dahil edilmeden önce, Kırşehir hangi devletin sınırları içinde yer almış ya da han­ gi devletin işgaline uğramışsa, Mucur da pek tabii olarak o devletlerin idarî yapısında yer almıştır. Bu noktada Mucur, yukanda da belirtildiği üzere Hitit, Frig, Pers, Roma ve Bizans gibi, Anadolu'nun Türklerin eline geçmesinden önce bahsi geçen devletlerin küçük bir yerleşim merkezini oluşturur­ ken, Türk hakimiyetine geçtikten sonra ise Selçuk­ luların, Eretnaogullan'nm, Kadı Burhaneddin A h -med'in, Karamanogulları'nın, bir ara Dulkadirii-ler'in ve nihayet Osmanlılar'ın idaresinde XVIII. yüzyıla gelinceye kadar büyükçe bir köy hüviyyeti-ni korumuş bir yerleşim birimidir

Kırşehir, Osmanlı idari yapısı içine dahil oldu­ ğunda, önceleri Eyalet-i Rum'a bağlanmıştır Bu sü­ re içinde müstakil bir sancak olarak görüldüğü gibi, bir ara da "Kırşehir ma'a Bozok" olarak geçmesine bakılırsa, bugünkü Yozgat ile birlikte sancak

olmuş-lardır.67 Bu zaman sürecine ait 1485 ve 1526 ta­ rihli tahririerde Mucur, Kırşehir vilayetine bağlı bir karyedir 68 1584 yılında Kırşehir bir sancak merke­ zi olarak Karaman eyaletine bağlı olduğu görülür­ ken; Mucur, Kırşehir sancağının Hacıbektaş nahi­ yesinin bir köyü olarak karşımıza çıkmaktadır 69

XVI. yüzyıl soniannda büyükçe bir köy olduğu anlaşılan Mucur hakkında, XVIII. yüzyılın başlarına ait olan Hurufat kayıtlarında "Hacıbektaşda Mucur karyesinde vaki..." diye kayıt düşülürken; 1785 ta­ rihlerinden itibaren aynı tür belgelerde "Hacıbek­ taş maa' Mucur kazasında..," diye başlayan ibare­ ler görülmektedir 7O 1834 yılma ait temettuat def­ terlerinin altına düşülen kayıtta ise, Mehmed Şakir Efendi'nin Hacıbektaş ma'a Mucur kazasının naibi olduğu anlaşılmaktadır. 71

Osmanlı Devleti'nde, 13 Eylül 1836 (1 C.ev-vel 1252) tarihinde idarî bir ıslahat yapılmıştır Bu tanzim ile eski büyük eyaletler bölünerek yeni bir düzenleme yoluna gidilmiştir 1836 yılında başla­ yan bu dönemde eski sancaklar veya sancak gibi görülenler birer kaza, hatta nahiye olarak yeni teş­ kil edilen eyaletlere b a ğ l a n m ı ş l a r d ı . d ü z e n l e ­ meden sonradır ki Mucur, artık bağımsız olarak ka­ za merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır 73

1856 yıllarında yapılan bir başka düzenleme sonucunda Mucur, Karaman eyaletinin Niğde liva­ sına bağlanmıştır 74

II. Abdülhamid döneminde mülkî teşkilatın ge­ nel hatları muhafaza edilmekle biriikte, nahiye teş­ kilatı yaygınlaştınlmıştır.75 Bu tarihlerden sonra

66. Osmanlı Devletinin İdarî teşkilatı İçin bkz. Metin Kunt, Sancaktan Eyalete 1550-1650 Arasında Osman­ lı Uleması II İdaresi, İstanbul 1978, s. 20-29; ayrıca bkz. Halli İnalcık, The Ottoman Empire, The Clas­ sical Age 1300-1600, London, 1973, s. 117. 67. Kırşehir Sancagi'nin bu el değiştirmeleri İçin bkz. Ah­

med AkgUndUz, Osmanh Kanunnâmeleri ve Huku­ kî Tahlilleri, Ankara, 1990, C.2, s. 277; C.3,356, C.6,24,191,224.

68. Bkz. BOA.TD. 19, s. 283; BOA.TD.998, s. 680. 69. TKGMKK.TD. 139/varak81.

70. HD 1095/50 ve sonraki tarihler İçin bkz. HD.1096/7; 539/112, 542/88.

71. Temt. 795/169.

72. 1836 idari düzenleme İle alakalı olarak bkz. Tuncer Bay-kara, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Ana­ dolu'nun İdarî Taksimatı, Ankara, 1988, s. 121-122. 73. 1844 (1260) yılına ait olan Temettuat defterinde:"

...mücaddeden tahrirlerine Irade-i seniyye-i şahane te'al-lük eden kazalardan Kırşehri sancağında kain Mucur ka­ zasının arazisinde mütemekkin...) bkz. Temt.. 820/2 74. Bkz. Tuncer Baykara, a.g.e., s. 241.

75. Bkz. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Ankara, 1983, C.8, s. 331.

(9)

O S M A N L İ L A R D Ö N E M İ N D E S O S Y A L V E E K O N O M İ K A Ç I D A N M U C U R 203 Mucur, Kırşehir s a n c a ğ ı n ı n merkez k a z a s ı n a bağlı

bir nahiye olarak g ö r ü l m e k t e d i r . A n c a k bu kez de, Kırşehir s a n c a ğ ı A n k a r a vilayetine b a g l a n ı n c a ^ ^ Mucur, A n k a r a vilayet sınırları içinde kalmıştır.

M u c u r ' u n nahiye o l d u ğ u bu yıllardaki y a p ı l a n ­ m a s ı n d a g ö r e v alan idarecileri tespit edebiliyoruz. Nahiyenin b a ş ı n d a , 1890 yılında nahiye m ü d ü r ü olarak Halil Efendi bulunuyordu. B u yıllarda nahi­ yedeki d i ğ e r idarî vazifeliler ise şu şahıslardır: Naib vekili Rıza Efendi, Müftü E m i n Efendi, Katib H a c ı Bekir Efendi, Mekteb reisi muallimi H a c ı A l i Efen­ d i , b e w a b Mustafa Efendi'dir.'7'7

Belediye hizmetlerinin y ü r ü t ü l m e s i işleriyle, b a ş t a o yıllarda Reis olarak bulunan H a c ı M e h m e d Efendi o l m a k ü z e r e ş e h r i n ileri gelenlerinden olu­ ş a n azaları ilgileniyordu. Bunlar: H a c ı M e h m e d Efendi, H a c ı Salih A g a , H a c ı Eyyub A g a ; H a c ı Ö m e r A g a , H a c ı A l i A g a ' d ı r . 7 8 190O yılına ait sal­ n a m e d e ise bu kez belediye reisi olarak H ü s e y i n H ü s n i Efendi g ö r ü l m e k t e d i r . Bununla biriikte bele­ diye meclis azalanndan H a c ı Salih A g a ile H a c ı Eyyub A g a ' n ı n g ö r e v l e r i n e devam ettiklerini ve bir a z a h g ı n da " m ü n h a l " o l d u ğ u g ö z ü k m e k t e d i r . 7 9

Mucur, 1915 yılında yeniden kaza merkezi o l -muşSO ve o g ü n d e n bu yana da kaza k o n u m u n u muhafaza etmektedir.

M u c u r ' a idari olarak bağlı k ö y l e r e gelince; da­ ha 1834 yıllarından itibaren b ü y ü k k ö y o l m a s ı n ­ dan dolayı Mikail ve A f lak karyelerinin bağlı olduk-l a n n ı temettuat kayıtolduk-ları vasıtasıyolduk-la biolduk-liyoruz.81 Cu-inet ise 1890 yıllarında M u c u r ' u n b ü y ü k köylerini, Seyfe, Barak, Karakuyu, Mikail ve Aflak olarak be­ lirtmektedir. ^2

1940 yıllarında ise M u c u r ' a nahiye olarak H a c ı b e k t a ş b a ş t a olmak ü z e r e ş u k ö y l e r bağlı bulu­ n u y o r d u : Aflak, A s m a , B a h ç a c ı k , B a z l a m a ç , B u ­ dak, Ç i y d e m , Dalakçı, Geycek, G ü m ü ş k ü m b e t , İ n a n ç , Kabaca, K a r a a r g a ç , K a r a d a m , K a r k ı n , Kı­ lıçlı, K ı z ı l d a g y e n i y a p a n , K ö p e k l i k e b i r (Büyük K ö pekli), K ö p e k l i s a g i r (Küçük Köpekli), K u r u g ö l , M e -detsiz, Mikail, Seyfe, Yazınık.83

B u g ü n Mucur'a bağlı olan k ö y l e r d e n bazıları­ n ı n , 1954 yılından ö n c e , Kırşehir merkez ilçeye bağlı o l d u k l a n n ı g ö r ü y o r u z . B u köyler, Kırşehir'in 1954 yılında N e v ş e h i r ' e bağlı bir kaza haline getiri­ lip 1957 yılında yeniden vilayet y a p ı l m a s ı n d a n son­ raki yeni d ü z e n l e m e d e , Mucur'a bağlanmışlardır. Bunlardan tespit edebildiklerimiz şunlardır: Aksaklı, A v c u , A y d o g m u ş , Babur, D e v e p ı n a n , Kayapa-i ke­ bir (Büyük Kayapa) Kayapa-i sagir (Küçük Kayapa), Karaçalı, KüçUkkavak, Kepez, Kızılagıl, P a l a n g ı ç , Rahmalar, Rişvan (Karakuyu) ve Y ö r ü c e k 8 4 .

İdari kadroda g ö r e v alan bazı şahısların A n a ­ d o l u ' n u n değişik yerlerinde zaman zaman g ö r e v l e ­

rini k ö t ü y e kullandığını biliyoruz. M u c u r ' d a da bu babdan suiistimal o l d u ğ u m ü ş a h e d e edilmektedir. 27 T e m m u z 1798 (13 safer 1213) tarihli bir kayıt­ tan Mucur karyesi ahalisinin m a h k e m e y e gelerek " k a d i m d e n " ü ç taksit ile 175 k u r u ş tayin olunan hazeriye'yi z a m a n ı n d a gerek K a r a m a n Eyaletine gerekse Kırşehir m u t a s a r r ı f l a r ı n a ö d e d i k l e r i n i an­ cak buna r a g m e n m ü b a ş i r i y y e , " k u d u m i y y e " ve "hazeriyye baha m ü t a l e b e s i y l e vakitli vakitsiz külli­ yetli a d a m ile gelen m ü b a ş i r l e r , b u n l a r ı tahsil ettik­ leri gibi, b e ş o n g ü n kalıp, m e c c a n e n y e m ve yiye­ ceklerini karşılattıklan da a n l a ş ı l m a k t a o l u p b u n u n ö n ü n e g e ç i l m e s i istenmektedir^^.

N Ü F U S

Sosyal y a p ı ve e k o n o m i k faaliyetlerin nüfus ile ç o k y a k ı n bir irtibatının o l d u ğ u n u biliyoruz. İn­ s a n l a r ı n iktisadî hayat ve faaliyet a l a n l a r ı n d a k i du­ r u m u n u belirten iş ve ç a l ı ş m a istatistiği ve n ü f u s u n bu alandaki dağılışı meselesi ö n e m arz eden k o n u ­ lardan biridir. Esasen nüfus a r a ş t ı r m a l a r ı detaylara inilerek s a ğ l a m tasnifler ve tahlillerie ortaya k o n ­ malı k i , şehirlerin ve devletlerin e k o n o m i k p o t a n ­ siyelleri belirlenebilsin.

Burada b u g ü n k ü ç ü k bir ilçe merkezi o l a n M u ­ c u r ' u n , XV. yüzyıldan b u g ü n e n ü f u s u n u n geliş sey­ rine h i ç ş ü p h e s i z k a y n a k l a r ı n m ü s a a d e s i o r a n ı n d a bakılacaktır.

1485 yılında M u c u r ' u n ç o k k ü ç ü k bir "karye" o l d u ğ u daha ö n c e belirtilmişti. B u yıllarda M u ­ c u r ' u n 142 c i v a r ı n d a nüfusu o l d u ğ u s ö y l e n e b i -lir86. B u d ö n e m d e M u c u r ' d a - T ü r k l e ş m e t a m ola­ rak g e r ç e k l e ş m e m i ş o l u p , gayr-i m ü s l i m n ü f u s agıriıktadır.

76. Bu konuda ulaşılabilen Ankara Vilayet Salnamesinden 1308-1309;1311;1318;1320;1325 tarihli olanların hepsinden Kırşehir merkez kazasına bağlı bir nahiye ol­ duğu belirtilir. Ayrıca V. Culnet seyahatnamesinde Mu­ cur'un 1890'larda nahiye olduğunu teyld eder bkz. a.g.e., s. 338.

77. 1308-1309 Ankara Vilayet Salnamesi, s. 197. 78. 1308-1309 Tarihli Ankara Vilayet Salnamesi, s. 197. 79. 1318 Tarihli Ankara Vilayet Salnamesi, 237. 80. C. Hakkı Tarım, Tarih ve Coğrafya Lügati, s. 38. 81. Temt. 795/167-168; 820/77-81.

82. V. Culnet, a.g.e., s. 338.

83. C.H. Tarım, Tarih Coğrafya Lügati, s. 77. 84. C.H. Tarım, a.g.e., s. 66

• 85. Bkz. Ce«Jet Evkaf 29680

86. Bu tarihte Mucur karyesinde 21 Nlm çift, 6 caba, 7 mü-cerred bulunmaktadır. Nlm çift ve caba'yı 5 kişilik bir ha­ ne kabul edersek (21+6=27 hane; 27 hane x 5 katsayı - 135 kişl) 135 kişl; 7 mücerredi de İlave ettiğimiz de yaklaşık 142 civarında nüfus olduğu söylenebilir Bkz. BOA. TD. 19/283-284.

(10)

1526 yılına gelindiğinde, aradan geçen 40 yıllık sürede, nüfus 382 civannda gözükmekte-dir.87 Bu %169'luk bir nüfus artışı demektir. Bu orandaki bir nüfus artışını ancak dışarıdan gelen bir nüfus ile açıklamak mümkündün 1485 yılında çok az bir müslim nüfusa sahip bulunan Mucur'da Türk nüfusunun artması, hiç şüphesiz bu yıllarda Türkmen muhaceretinin hızlı bir şekilde devam et­ tiği anlamına gelir.

1584 tarihinde Mucur'da toplam 259 hane gözükmektedir. Bunlardan nim çift, bennak ve mu­ afı hane olarak ele alıp, her haneyi de 5 nüfusa sa­ hip olarak kabul ettiğimizde köyde (Nim Çift 45 + Bennak 134 + muaf 2 = 181 hane x 5 = 905) 905 kişi ve buna 78 adet bekarı (çabayı) da^^ ila­ ve edersek, bu rakamın (905 + 78 = 983) 983 ol­ duğu söylenebilir.

1584 Yılında Nüfus Dağılımı Maiıalle Adı Gebran Çarşu(Karşu) Yukarı Orta Uç Toplam Nim Çift 14 10 14 45 Bennak 16 15 35 37 31 134 Caba 21 26 11 13 78 Muaf Toplam 40 28 75 58 58 259 15 11

XVI. yüzyılda bir "karye" için küçümsenmeye­ cek bir nüfus olan bu rakamın, sanırız XVII. yüzyıl­ daki artışı devam etmiş olmalı ki, XVIII. yüzyıl or­ talarından itibaren Mucur, Hacıbektaş ile birlikte "kaza" olarak idari birim içinde yerini almaya başladığı takdir buyrulmuştur.

1831 tarihli Osmanlı genelindeki nüfus sayı­ mında, Mucur'da da nüfus sayımı yapılmıştır; fakat tıpkı asrın sonlanna ait salnamelerde olduğu gibi Mucur'a ait istatistiki bilgiler de diğer kazalar ile or­ tak olarak verildiğinden, net bir rakama ulaşmak mümkün olmamıştır.

XIX. yüzyılda idari birimdeki tanzimle birlikte Mucur'da yaşayan ahalinin iki mahalle içinde top­ landığı görülmektedir. 1834 Yılında Nüfus: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Vergi Hanesi 158 153 311 Toplam Nüfus 790 765 1555 51 49

XIX. yüzyıl kaynaklannda Mucur'da gayr-i müslim nüfusun yaşadığına dair herhangi bir kay­ da rastlamadık.89 Bu yüzyıla ait 1834 tarihli

te-mettuat defterinde Yenice ve Solaklı mahallelerin­ de hemen hemen aynı oranda yaşayan ahalinin 1555 kişi civannda oldukları tahmin olunmaktadır.

1840 Yılında Nüfus: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Vergi Hanesi 217 237 454 Toplam Nüfus 1085 1185 2270 48 52

XVI. yüzyıl sonlarından (1584), 1834 yılına kadar geçen 250 yıllık sürede ancak % 42 oranın­ da bir nüfus artışı olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki bir taraftan gayr-i müslim nüfus, Mucur'u terk ederek daha batı bölgelere göç ederken, bölgeye gelen Türkmen göçleri de durmuştur Ancak bu arada 1834 ile 1840 yıllan arasında ise % 31'lik bir nü­ fus artışı söz konusudur. 90

Cuinet ise 1890 yıllarında Mucur nüfusunu, kadın ve erkek olmak üzere, toplam 3002 olarak göstermektedir.91 Bu da aradan geçen 50 yıllık sü­ rede nüfusun üçte bir oranında (% 32) arttığı anla­ mına gelmektedir.

1927 yılında yapılan nüfus sayımında ise Mu­ cur'da, 1997'i kadın, 1652 erkek olmak üzere, toplam 3649 müslüman nüfus yaşarken^S; 1940 yılında kadın ve erkek olmak üzere toplam 3569 kişinin idame-i hayat eylemesi^S, Cumhuriyetin ilk yıllarında İlçe merkezi Mucur'da nüfus artışının menfi bir grafik çizdiği kanaatini vermektedir.

Hane Reislerinin Evsafına Dair B a z ı Bil­ giler

1840 yılına ait temettuat defterinde Mucur hane reislerinin kimliğine dair bilgiler verilmekte­ dir. Bu noktada insanların boyları "uzun" ya da

87. 1526 tarihinde 70 hane (70 x 5 = 350 kişi), 32 mücer-red bulunmaktadır kl (350 + 32 = 382) tahminen 382 civarında bir nüfusun olduğu söylenebilir. Bkz. İlhan Şa­ hin, "Ahi Evran Vakfiyyesi ve Vakıflarına Dair" Türklük Araştırmaları Dergisi, istanbul 1987, S. 1, s. 339. 88. "...Caba mücerred olan fukara-i reayaya ve babasıyla

olup müstakil kisb edene mücerred derler." bkz. Mehmet Akif Erdogru "Karaman Vilayeti Kanunnâmeleri", Otam, Ankara, 1993, S.4, s. 474.

89. Bahsi geçen Temettuat defterlerinde göremediğimiz gibi 1837 (1253) tarihli Mucur'a ait nüfus defterinde de gayr-i müslim nüfus bulunmamaktadır. Bkz. BOA Bâb-ı Defte­ rî Ceride Odası 40643, 12 sahife.

90. 6 yıl gibi kısa bir sürede nüfusun üçte bir oranında art­ ması kanaatimizce çok zordur; bu yıllar arasında ortaya çıkan nüfus farkının başka bir açıklaması olmalıdır. 91. V. Cuinet, a.g.e., s. 338.

92. 27 Teşrin-i evvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri Türkiye Nüfusu, İstanbul, 1928, s. 28.

(11)

OSMANLILAR DÖNEMİNDE SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN MUCUR 205 "orta" olarak belirtildikten sonra, sakallı ya da bı­

yıklı veya "Şâbemred" denen genç olarak tanım­ lanmaktadır Öte yandan sakallılar kara, kumral, sarı ya da kır olarak tavsif edilirken; bıyıklı olanlar ise "ter bıyıklı, karabıyıklı, sarı bıyıklı, kumral bıyık­ lı" şeklinde ifade edilmektedir.

454 hane reisinden sadece 28 (%6)'i uzun boylu, diğer %94 orta boylu olarak kaydedilmiştir

1840'de Hane Reislerinin Sakallı ue Bıyıfc/ı Olanları: Evsafı SakaUı Bıyıklı Şâbemred Belli değil Toplam Yenice Mah, 184 25 217 Solaklı Mah, 196 29 11 237 Toplam 380 54 18 454 84 11 0.5

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Mucur'da hane reisi erkeklerden sakal sahiplerinin %84 gibi bir orana sahip olmaları, bir tesadüf olmasa gerek­ tir Bu durum Osmanlı toplumunda genel olarak gençlik çağını aşıp orta yaşa gelen hemen hemen her erkeğin sakal bıraktığının da bir işareti olarak telakki edilebilir. Sakallı olmayan hane reisi erkek­ lerden önemli bir kısmı da "Şâbemred" ve "Ter bı­ yıklı" olduğuna bakılırsa çocuk ve yeni yetmelerin de önemli bir oranı (%8) içerdiği görülür

1840 Tarihli Deftere Göre Tipoloji Evsafı Kara sakallı Kır sakallı Ak sakallı Kumral sakallı San sakallı Köse sakallı Ter bıyıklı Kara bıyıklı Kumral bıyıklı Sarı bıyıklı Şâbemred Belli değil Toplam Yenice Mah. 76 51 28 13 15 217 Solaklı Mah. 93 42 39 12 10 13 11 237 Toplam 169 93 67 25 24 18 22 18 454 37 20 15 0.5 0.5

Bu tipolojik tasnif den, en başta 67 ak sakallı hane reisinden hareketle nüfusun %15 kadannın ihtiyar olduğu, 93 kır sakallı hane reisinin bulun­ masıyla da %20'lik bir kısmın orta yaşta oldukları sonucunu çıkartabiliriz. Öte yandan nüfusun önemli bir kısmı esmer ve karayagız insanlardan oluşmaktadır. Sarışınlar %7'lik bir oranda görülür­ ken, bir diğer %7'lik kısım ise kumraldır.

EKONOMİK YAPI

XVI. yüzyılda bir köy olan Mucur'un hiç şüp­ hesiz ekonomisi de tarıma dayalı olacaktır Verileri­ mize baktığımızda en temel üretimin buğday ve ar­ pa olduğunu görürüz. Divanî ve malikane tarzında organize edilmiş olan Mucur karyesinin geliri, o yıl­ larda "Kendüm" diye ifade edilen buğday, "Şa'ir" olarak belirtilen arpa ve yine zirai ürünlerden bag ve bostan olarak görülmektedir. Tahrirdeki "Resm-i ganem" kayıtlanndan ahalinin vergi verecek oran­ da koyun beslediği de anlaşılmaktadır Yine bu yıl­ larda ancılıgm da yaygın olmasa bile bir kısım aile--lerin gelir kaynaklan içinde yer aldiQi görülür

XV. yüzyıldan XIX. yüzyıl ortalarına kadar ge­ lir kaynaklannı takip edebildiğimiz kasaba, daha zi­ yade kendi yagı ile kavrulan bir yapıya sahiptir. Yu­ karıda zikrettiğimiz ziraî ve hayvanî gelirlerin dışın­ da sınai faaliyet olarak görebileceğimiz değirmen, bezirhane gelirierinin yanında, XIX. yüzyılda gör­ düğümüz "Ticarî temettuatlardan" ve hanelerin sa­ hip olduğu dükkanlardan, yine iç piyasaya yönelik, bir ticarî hayatın olduğu da söylenebilir

Tarla Gelirleri

Köy ekonomilerinin temeli ziraattır. Ziraat ise, XX. yüzyıl başlanna kadar öküz üzerine bina edil­ miştir O halde tarlanın sürülmesinde ve hasadın kaldınlmasında vazgeçilmez bir unsur olarak karşı­ mıza çıkan öküzün, gerek hane bazında, gerekse dönüm başına düşen adedinin tespiti faydalı ola­ caktır Ve esasen, ailelerin ziraatle doğrudan iştigal edip etmediklerinin en belirgin göstergesi de öküz sahibi olup olmamalandır.

1840'ta Öküz Sahibi Hane ue Oranı: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Hane Sayı 217 237 454 Öküz Sahibi 131 106 % 60 237 45 52 Tablomuzda da görüleceği üzere Yenice ma-hellesinde oturan ahalinin %60'ı, Solaklı mahalle­ sinde oturan ahalinin ise %45'i öküze sahiptir Ka­ sabanın genel ortalaması ise %52 olup ahalinin yandan fazlasının asıl işinin çiftçilik olduğu söyle­ nebilir Diğerlerinin de hiç şüphesiz ziraî gelirleri bulunmaktaydı.

Kaç dönüme bir öküzün düştüğü meselesine gelince yine şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır:

1840'da Tarla Dönüm Başına Ortalama Düşen Öküz Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toprak Dön. 5935 4829 10764 Oküz Adet 423 286 709 Öküz başına ört. Dön. 14 17 15

(12)

206

Ortalama 15 dönümlük bir araziye 1 öküz düşmektedir. Burada çiftin ve çiftliğin 2 öküzden oluşacağı nazara dikkate alınınca çiftçi ailelerin or­ talama 30 dönüm civarında bir toprağa sahip ol­ dukları da söylenebilir. Bu arada ortalama hane başına 1.5 öküzün düştüğünü de belirtelim.

Mucur için takip edebildiğimiz 1485 tarihin­ den itibaren gelirlerin ziraata ait kısımını buğday ve arpa oluşturmaktadır. 1485 tarihli defterde ahali­ nin ödediği öşr münaseti ile haberdar olabildiğimiz bu vergilerden buğday için 30 müd karşılığı 1500 akçe ödenirken, arpa için ise 20 müd karşılığı 800 akçe ödenmiştir.54 Eyalet-i Rum'da öşr miktan 1/5 oldugupa^S göre buğday üretiminin 150, ar­ pa üretiminin ise 100 müd olduğu söylenebilir. Bir müd'ün 513.12 kg'a tekabül ettiği gözönüne alı-nacak96 olursa Mucur'da 1485 yılında 76.968 kg kadar bir buğday üretimi ile 51.312 kg'lık bir arpa üretiminin var olduğu anlaşılmaktadır.

1584 yılına gelindiğinde ise Mucur'un bagh olduğu eyaletin değişmesinden dolayı, hububat öl­ çü birimi de değişiklik göstererek "müd" yerini

"keijl" almışhr. Divanî ve malikane gelirleri olarak bahsettiğimiz bu gelirlerden 300 keyl divanî, 300 keyl de malikane gelirleri içinde buğday alındığı görülmektedir. Ayrıca yine 300'er keyl olarak top­ lam 600 keyl de arpanın alındığı görülüyor.97 Eya­ let-i Rum'da da öşr miktarı l/5'dir98; buna göre: 600 keyl miktarı ödenen buğdayın, (600 x 5 = 3.000 keyl) şehirdeki üretimi 3.000 keyl olduğu anlaşılmaktadır. Bir keyli 32.070 kg olarak99 ele alırsak toplam (3.000 x 32.070 = 96.210 kg) 96.210 kg olduğu söylenebilir. Arpa üretimini de aynı usulle hesapladığımızda yine 96.210 kg'lık arpa üretimi söz konusudur.

1485 ve 1584 Tahrir Defterlerine Göre Kasabanın Hububat Üretimi: Hububat Buğday Kg Arpa Kg Toplam Kg 1485 76.968 51.312 128.28 1584 96.21 96.21 192.42 Artış Mik. 19.242 44.898 64.14 Artış% 25 88 50 1485 yılından 1584 tarihine kadar aradan geçen bir asıriık sürede, kasabanın buğday üretimi %25 artmış gözükürken, arpa üretiminin, nere­ deyse iki misli diyebileceğimiz, %88'lik bir artişı müşahade edilmektedir. Toplam hububat üretimi yaklaşık %50 artinıştır.

XIX. yüzyıla gelindiğinde ise toprak ürünlerini hane bazında tespit etme imkanına sahibiz. Aynı zamanda bu dönemde kıraç ve sulu ziraat arük ay-n katagoride verilmektedir.

Sulu Ziraat

Sulu ziraatten, sulanabilen topraklarda yapı­ lan ekimi anlıyoruz. Kasaba yakınlarında hemen hemen çoğu ailenin bir ile bir buçuk d ö n ü m civa-nnda topraklarının olduğu ve bu arazilerde kendi ihtiyaçlarını karşıladıkları hububatı yetiştirdikleri görülmektedir. Bu toprakları hububatin yetiştiği alanlar olarak görmemizin sebebi ise kasabada ya­ şayan insanlann ayrıca sebze ve meyvelerini yetiş­ tirdikleri bahçe ve bağın olmasındandır.

1834 tarihli defterde hanelerin toprak mikta­ rı ve bu toprakların değerleri verilmekte ve maale­ sef elde edilen gelir kaydedilmemiştir. Ve öyle an­ laşılıyor ki sadece kasaba merkezinde, ahalinin evi yakınlarındaki ve büyük bir ihtimalle sulu ziraat ya­ pılan topraklar vergiye matuf olarak kaydedilmiş­ tir. Zira 1840 tarihli defterde de, yine hanelerin sahip olduğu topraklar "sulak taria", "kıraç tarla" ve "taria" olarak tasnif edilmişlerdir. 1840 tarihli defterdeki sulak taria olarak belirtilen taria miktar­ larına bakıldığında, 1834 tarihli tarla miktarian ile örtüşmektedir. Her ikisinde de, yarım, bir ya da buçuk dönümlük topraklardan bahsedilmektedir.

1834 Tarihli Deftere Göre Toprak Sahipleri Mahalle Adı Hane Sayısı Top. Sahip Hane

Yenice Solaklı Toplam 158 154 312 46 32 78 29 21 25 Tabloda da görüldüğü üzere 1834 tarihinde kasabada yaşayan toplam 312 haneden ancak 78 (%25)'inin toprağı gözükmektedir. Sulu ziraatte neler yetiştirdiklerini tam olarak tespit edemesek de en azından bu yıllarda bu tarlaların kıymetieri konusunda fikir sahibi oluyoruz.

1834 Yılı İçin Toprak Miktarı ve Kıymeti: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toprak Dön. 53 26.5 79.5 Kıymet Krş. 3870 1700 5570 Ort. Kıymeti Krş. 73 64 70 94. 95. 96. 97. 98. 99. BOA TD. 19, s. 284

Bkz. Bahaeddin Yediyildız, Ordu Kazası Sosyal Tari­ hi, Ankara, 1985, s. 118.

Bahaeddin Yedlyıldız, a.g.e., s. 119.

TKGMKK.TD. 139, s. varak 82; 1805 (1220) yılma alt bir belgede bu verilerin hiç değişmediğini yine Malikane ve Divanî olmak üzere iki kısımda oluştuğunu ve buğday ve arpa öşürlerinin 1584 yılı İle aynı olduğu görillmekte-dlr. bkz. Cevdet Maliye 30893,

Mustafa Oflaz, 16. Yüzyılda Nlgde Sancağı, Ankara Üni­ versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1992 (Basıl­ mamış Doktora Tezi), s. 150.

(13)

OSMANLİLAR DÖNEMİNDE SOSYAL VE EKONOMİK AÇIDAN MUCUR 207 1834 tarihli defterde bir dönüm toprağın or­

talama 70 kuruşluk bir değere sahip olduğu gözle­ nirken, toplam olarak o yıllarda 79.5 dönümlük bir arazinin 5570 krş kıymete haiz olduğu söylene­ bilir. Bu miktar şehir ahalisinin toplam mal varlığı ile kıyaslandığında ise karşımıza şöyle bir tablo çık­ maktadır:

1834'de Toplam Temettuat İçinde Tarlanın P a y ı ; Mahalle Adı Yenice Solaldı Toplam Toplam Mal Varhgı Krş 24.490 15.705 40.195 Toprak Kıy Krş 3.870 1.700 5570 16 11 14 Yenice mahallesinde yaşayan ahalinin toplam mal varhgı 24.490 kuruş olup, bunun 3.870 kuru­ şu tariadan oluşmaktadır ki bu %16'lik bir rakam anlamına gelmektedir Öte yandan Solaklı Mahal­ lesinde bu oran 15.705 krş'a 1700 kuruşdur. Bu ise %11'i ifade ederken, genel olarak şehrin top­ lam temettuatının %14'lük oranı, sadece sulu top­ rağa sahibiyetten olduğu anlamı çıkartılabilir.

1840 yılına gelindiğinde kısmen daha net ra­ kamlara sahip bulunmaktayız. Yukarıda belirtildiği üzere sulak, kıraç ve tarla gelirleri olarak tasnif edi­ len ziraî gelirierin bir kısmını biz de aynı tasnif için­ de değerlendireceğiz.

1840 Tarihinde Sulak Tarla Sahibi Hane: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toplam Hane 217 237 454 Sulak Tarla Hane 71 126 197 33 "52" 43 Bu tarihlerde her şeyden önce mahalleler ara­ sında önemli farkın olduğu ortaya çıkmaktadır So­ laklı Mahallesi, geçen on yıl içinde nüfus olarak Yenice Mahallesinin önüne geçtiği gibi, sulu topra­ ğa sahibiyet açısından da, hem oldukça önde gö­ zükmektedir, hem de barındırdığı ailelerin yandan fazlası sulak arazi sahibidirler.

1840'da Sulak Arazi ve Geliri: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toprak Dönüm 335 492 827 Kıymet Krş 9630 19830 29460 Ortalama Krş 29 40 36 Kasabada mahallelere göre dağılımı görülen toplam 827 dönüm sulak taria ekilmekte olup, or­ talama 36 kuruştan 29420 kuruşluk bir kıymete

haiz olduğunu da aynca belirtelim. Tabloda da gö­ rüleceği üzere sulak araziye sahip olma ve ürün el­ de etmede Solaklı Mahallesinin önde olduğu tah­ min edilmektedir. Yenice Mahallesi ahalisinin 1 dönümlük tariasına 29 kuruşluk değer biçilirken, Solaklı mahallesinde oturanların tarlası daha ve­ rimli olmalı ki 40 kuruş değere sahip olduğu görül­ mektedir.

1840 Yılı Toplam Mal Varlığı içinde Sulu Ziraatın Paıjı

Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toplam Mal Varhgı Krş 257615 300660 558275 Sulak Tan Kıymet Krş 9670 19830 29500 Toprağın Payı %4 %5 1840 tarihinde kasabada bulunan iki mahalle­ den Yenice Mahallesi ahalisinin Solaklı Mahallesin­ de oturan ahaliye göre bu sulu ziraatten daha az paylan bulunmaktadır. Toplam mal varhgı içindeki sulu ziraat payının Yenice Mahallesinde %4'lük oranı. Solaklı Mahallesinin %7'lik oranına göre da­ ha az bir payı bulunuyordu. Ortalama olarak ise bu pay %5'tir.

Kıraç Ziraat

Bilindiği üzere Anadolu'da ziraat genel olarak kıraç arazide yapılmaktaydı. Sulamanın çok yaygın olduğunu söylemek zordur. 1840 yılındaki bilgile­ re göre Mucur kasabasında ekseri ziraatin kıraç arazide yapıldığı söylenebilir. Daha XV. yüzyıldan itibaren kasabanın ziraî hayatında buğday ve arpa­ nın önemli bir payı bulunmaktaydı. Öyle sanılmak­ tadır ki, XIX. yüzyılda da ziraî üretim, buğday ve arpa üretimine dayanmaktadır.

1840 tarihli defterde, yukarıda da belirtildiği üzere, toprak çeşitleri sulak tarla, kıraç tarla ve tar­ la olarak belirtilmiştir. "Tarla" olarak belirtilen tarım arazisi de, burada, kıraç ziraatin içinde mü-teala edilmiştir Zira sulanmadığı ve kıymetini kıraç toprak ile aynı olması bizi böyle bir degeriendirme-ye sevk etmiştir.

1840'da Kıraç Tarla Sahibi Hane Miktarı ve Oranı: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Hane Sayısı 217" 237 454 Kıraç Tarla Sh. Hane 117 96 213 54 4 1 47 Bu tablomuz bize Mucur'da yaşayan ahalinin yarısının iki mahalle arasında %10 civarında bir oran farkhhgına ragmen sulak olmayan topraktan

(14)

istifade ettiğini ve geçimlerine esas teşkil eden hu­ bubatı ürettiklerini gösteriyor.

1840 Yılt Kıraç Arazmir} Kıymeti: MaiıalİG Adı Yenice Solaklı Toplam Toprak Dön. 5600 4337 9937 Kıymet Krş. 11160 9040 20200 Ortalama Krş.

Kıraç arazideki toprak miktarına bakıldığında sulu araziye göre oldukça fazla bir toprağın varlığı dikkati çekmektedir. Ancak kıraç arazinin kıymeti­ nin sulak arazinin 1/20'si kadardır, yani bir dö­ nüm sulak arazinin kıymeti yaklaşık 40 kuruş iken, kıraç arazinin kıymeti ancak 2 kuruş civarındadır. Yıllık hasılat cihetinde düşünüldüğünde de herhal­ de en az bu oran nisbetinde bir üretim farklılığın­ dan söz edilebilir

1840'da Kıraç Arazinin Toplam Mal Varlığı tçindeki Payı: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toplam Gel. Krş 257615 300660 558275 Kıraç Top. Krş 11160 9 Ü 4 Ö -20200

Toplam gelider içinde kıraç arazinin oranına baktığımızda ortalama %4'tür

1840'da Tarla Gelirlerinin Toplam Gelir İçindeki Payı: Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Top. Gel. Krş 257615 300660 558275 Sik. Tar. Krş 9630 19830 29460 Krç. Tar Krş 10960 9840 20800 Top. Tar. Gel. Krş 20590 29670 50260 Top. Gel. Pay 10

Netice olarak kıraç ve sulak arazide yapılan tanmın, kasabanın toplam geliri içindeki payı %9 gözükmektedir. Yukanda da anlatıldığı üzere sulak arazi dönüm itibarıyla az olmakla biriikte, elde edi­ len ürün açısından önemli bir yere sahiptir.

Bağcılık

Mucur kasabasının bag ve bahçelerin içinde yer aldığı fizikî yapıda belirtilmişti. Bag ve bahçe­ ler içinde yer alması şehri güzelleştirmesi yanında, çok önemli bir gelir kaynağı oluşturmasa bile her hanenin yıllık yaş, kuru üzüm ihtiyacının giderildi­ ği, kaynatılan pekmezler ve yapılan pestillerle tatlı •ihtiyacının karşılandığı söylenebilir. Cuinet, Mu­

cur'da her çeşit üzümün yetiştiğinden bahsetmek­ tedir.

XVI. yüzyıl sonlarında (1584) öşr-i bag olarak 200 akçe alındığına bakılırsa, öşr oranının 1/5 ol­ masından hareketle o yıllarda "karye"de 1000 ak­ çelik bir üzüm yetiştiriciliği söz konusudur.

1834 ve 1840 Yıllarında Bağ Sahibi Haneler:

Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Hane Sahipleri 1834 158 153 311 1840 217 237 454 Bag Sahip. Hane 1834 110 105 215 1840 178 204 382 Bağ Sahiplerinin 1834 %70 %69 %70 1840

1834 yılında kasabada vergi hanesi olarak gözüken 3 1 1 haneden 215'i bag sahibi idiler Ka­ saba insanın %70"inin sahip oldukları bu bağlar, genel itibarıyla kendi ihtiyaçlarını karşıladıkları 0.5 ile 1 dönüm arasında değişmekteydi. Tabloda da görüldüğü üzere 1840 yılına gelindiğinde baga sa­ hip hane miktannın oranı %70'den, %84'e yük­ selmiştir.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere 1834 yılında kasabada 150 dönüm civannda bag bulu­ nurken, 1840 yılına gelindiğinde artan nüfus ile biriikte dönüm olarak bag kapasitesi de ortalama %197 oranında bir artış ile 447 d ö n ü m e baliğ ol­ muştur. Kıymet olarak ise 1834 yılı için dönüm ba­ şına kıymet olarak 78 krş değer biçilirken, 1840 yılında 1 dönüm baga 50 krş değer biçilerek vergi tevziinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.

1834 ve 1840 Yıllarında Bağ Dönüm ue Ortalama Kıymetleri Mahalle Adı Yenice Solaklı Toplam Toplam Bag Dönüm 1834 94_ 56.5 150.5 1840 214 233 447

Bag Kıymet Kuruş 1834 7556 4220 11776 1840 10521 11565 22086

Dönüm Başına Ort. Kuruş 1834 .80 75_ 78 1840 49_ 50_ 50 1834'den 1840'a Artış Payı % (dön.) 128 312 197

Referanslar

Benzer Belgeler

Yıldırım, &#34;Orada tedbirler alındı, ama sorun İstanbul'un sahilden kuzeye doğru ve doğudan bat ıya doğru yapılaşmasındaki standart dışı uygulamalar&#34;

&#34;Gökçek istifa&#34; yazılı tişörtlerle Kızılay Metrosu'ndaki turnikelere kendilerini zincirleyen öğrenciler, &#34;Gökçek istifa et&#34; diye slogan attı..

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

Göllerin, istek üzerine süresi uzatılacak şekilde, 15 yıllığına özel şirketlere kiralanacağı belirtiliyor.Burada &#34;göl geliştirme&#34; adı verilen faaliyet,

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy&#34;ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Erzincan'ın İliç ilçesinin çöpler köyünde altın çıkarmaya hazırlanan çokuluslu şirketin, dönemin AKP'li milletvekillerini, yerel yöneticileri ve köylüleri gruplar

Öte yandan, hemen her konuda &#34;bize benzeyeceksiniz&#34; diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm