Pamukkale Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi
Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı
Yeni Türk Dili Bilim Dalı
Güven GÜLER
DanıĢman: Prof. Dr. H. Ömer KARPUZ
Aralık 2010
DENĠZLĠ
Bu tezin tasarımı, hazırlanması, yürütülmesi, araĢtırmalarının yapılması ve
bulgularının analizlerinde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini;
bu çalıĢmanın doğrudan birincil ürünü olmayan bulguların, verilerin ve materyallerin
bilimsel etiğe uygun olarak kaynak gösterildiğini ve alıntı yapılan çalıĢmalara
atfedildiğini beyan ederim.
Ġmza :
TEġEKKÜR
Bu çalıĢma, birçok kimsenin destek ve yardımıyla gerçekleĢti. Öncelikle, bana
dile ve Türkçeye farklı bir bakıĢ açısıyla bakmayı öğreten, Türkçenin derinlerine
yaptığım bu yolculuğu keyifli bir hale getiren ve gerek lisans döneminde gerekse
yüksek lisans döneminde desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Hacı Ömer
KARPUZ’a teĢekkür ediyorum.
Lisans ve yüksek lisans derslerime giren, üzerimde çok emeği olan ve
eğitimime büyük katkılarda bulunan anabilim dalının değerli hocalarına minnettarım.
Hayatım boyunca eğitimimin iyi olmasını yürekten isteyen, yüksek lisans
yapmamdan büyük mutluluk ve gurur duyan annem Birgül ve babam Cemil GÜLER’e,
hiçbir zaman sevgisini ve desteğini benden esirgemeyen ablam Fatma ÖZAKIN’a
minnet duygularımı buradan dile getirmek istiyorum.
Hayatta iken bana daha lisans yıllarında “Ġleride yüksek lisans yap, yoluna
devam et, bilime katkın olduğunu bilmek beni gerçekten çok mutlu eder.” diyerek daha
o günlerden bana yol gösteren ve beni cesaretlendiren, aramızdan çok zamansız ayrılan
biricik ağabeyim rahmetli Murat GÜLER’i buradan özlemle anıyorum.
Yüksek lisans eğitimim süresince her zaman yanımda olan, moral ve duygusal
destek veren, iĢlerimi kolaylaĢtıran, değerli zamanını bana ayıran değerli arkadaĢım
Çiğdem ÇAL’a ve yardım ve desteklerini üzerimden hiçbir zaman esirgemeyen
arkadaĢlarıma teĢekkür ederim.
ÖZET
REFĠK HALĠT KARAY’IN MEMLEKET HĠKÂYELERĠ’NDEKĠ NĠTELEME SIFATLARI
GÜLER, Güven
Yüksek Lisans Tezi, Türk Dili ve Edebiyatı ABD
Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Hacı Ömer KARPUZ
Aralık 2010, 234 Sayfa
Bu çalıĢmada Türk edebiyatının önemli hikâyecilerinden Refik Halit
Karay’ın “Memleket Hikâyeleri” adlı kitabında geçen niteleme sıfatları
incelenmiĢtir. Amacımız, bir yandan R. Halit Karay’ın hikâyelerinde Türkçeyi
nasıl kullandığını belirlemek, diğer yandan Türkiye Türkçesinin dilbilgisel
özelliklerini belirlemeye katkıda bulunmaktır.
AraĢtırmada incelenen 18 hikâyede toplam 2920 niteleme sıfatı
belirlenmiĢtir. Bu sıfatların özellikleri algısal, kullanımsal ve yapısal olmak üzere
üç temel baĢlık altında incelenmiĢtir. Algısal incelemede görsel 1838, sezgisel 300,
iĢitsel 188, dokunsal 70, koklama algısına hitap eden 29 ve tatma algısına hitap
eden 11 sıfat tespit edilmiĢtir. Anlam bakımından kullanımsal incelemede niteleme
sıfatlarının gerçek anlamda kullanılıp kullanılmadığı belirlenmiĢtir. Kullanımsal
incelemede 2569 gerçek olan, 351 gerçek olmayan kullanım tespit edilmiĢtir.
Yapısal incelemede ise niteleme sıfatlarının basit ve birleĢiklikleri ile aldıkları
yapım ekleri tespit edilmiĢtir. Sıfatların 2013’ü basit 477’si birleĢik yapıda
kullanıldığı tespit edilmiĢtir. Bu verilerle ilgili olarak çalıĢmanın birinci bölümü
inceleme kısmından, ikinci bölümü ise değerlendirme kısmından oluĢmaktadır.
ABSTRACT
DESCRĠPTĠVE ADJECTĠVES ĠN REFĠK HALĠT KARAY’S COUNTRY
STORĠES
GÜLER, Güven
MA Thesis, Turkish Language and Literature
Supervisor: Prof. Dr. Hacı Ömer KARPUZ
December 2010, 234 Pages
In this study, the descriptive adjectives in one of the important storytellers
of Turkish literature Refik Halit Karay’s book called “Country Stories” are
exmained. Our aim, on the one hand is to define R. Halit karay’s usage of Turkish
in his stories, on the other hand to contribute to the identification of the
grammatical features of the Turkish language.
In the 18 stories being examined, 2920 descriptive adjectives in total are
detected. The features of these descriptive adjectives are examined under three
main titles concering the perceptive, pragmatic and structural perspectives.
Concerning the perceptive analysis, 1838 visual, 300 intuitional, 188 audial, 70
tactual, 29 related to the sense of smell and 11 gustatory adjectives have been
detected. In terms of the pragmatic analysis concerning the meaning, it has been
determined whether the adjectives have been used in their real meaning or not. In
terms of the pragmatic analysis, 2569 adjectives being used in their real meaning
and 351 adjectives not being used in their real meaning have been detected. In
respect of the structural analysis, the derivational affixes both the simple and the
combined descriptive adjectives acquire are identified. It has been detected that
2013 have been used in the simple structure and 477 in combined stucture. In
respect to these data, the firs part of this study is composed of the analysis, the
second part of evaluation.
Key words: Descriptive adjectives, type and sub-type, structure, story, Refik H.
ĠÇĠNDEKĠLER
TEġEKKÜR ... İİ
ÖZET... İİİ
ABSTRACT ... İV
ĠÇĠNDEKĠLER ... V
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ ... Vİ
TABLOLAR DĠZĠNĠ ... Vİİ
GĠRĠġ ... 1
REFİK HALİT KARAY’IN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ ... 3
ARAġTIRMANIN YÖNTEMLERĠ ... 5
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
1. ĠNCELEME ... 7
1.1.
ĠNCELEME ... 8
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
2. DEĞERLENDĠRME ... 156
2.1. DEĞERLENDĠRME ... 156
2.2. ALGILARIMIZA GÖRE NĠTELEME SIFATLARI ... 186
2.3. KULLANIMLARINA GÖRE NĠTELEME SIFATLARI ... 198
2.4. YAPILARINA GÖRE NĠTELEME SIFATLARI ... 199
2.5. TÜREMELERĠNE GÖRE NĠTELEME SIFATLARI ... 201
SONUÇ ... 217
KAYNAKLAR ... 220
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ
Sayfa
ġ
EKĠL
2.
1.
N
ĠTELEME
S
IFATLARI
A
LT
G
RUP
O
RANLARI
... 172
ġ
EKĠL
2.
2.
N
ĠTELENEN
A
DLARIN
A
LT
T
ÜRLERĠ
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 185
ġ
EKĠL
2.
3.
A
LGILARIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
O
RANLARI
... 197
ġ
EKĠL
2.
4.
A
LGISAL
T
ÜRLERĠN
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 190
ġ
EKĠL
2.
5.
K
ULLANIMSAL
T
ÜRLERĠN
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 199
ġ
EKĠL
2.
6.
Y
APISAL
T
ÜRLERĠN
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 200
ġ
EKĠL
2.
7.
A
DDAN
S
IFAT
Y
APAN
E
KLERĠN
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 209
ġ
EKĠL
2.
8.
E
YLEMDEN
S
IFAT
Y
APAN
E
KLERĠN
K
ULLANIM
O
RANLARI
... 213
ġ
EKĠL
2.
9.
K
ULLANILAN
E
KLERĠN
G
RUPLANDIRILMASINA
Ġ
LĠġKĠN
O
RANLAR
... 214
TABLOLAR DĠZĠNĠ
Sayfa
T
ABLO
2.
1.
N
ĠTELEME
S
IFATLARI
,
K
ULLANIM
S
AYILARI
,
O
RANLARI VE
A
LT
G
RUPLARI
:
... 156
T
ABLO
2.
2.
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
A
LT
G
RUPLARI
,
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
ORANLARI
:... 168
T
ABLO
2.
3.
N
ĠTELENEN
A
DLAR
,
K
ULLANIM
S
AYILARI
,
O
RANLARI VE
A
LT
G
RUPLARI
:173
T
ABLO
2.
4.
N
ĠTELENEN
A
DLARIN
A
LT
G
RUPLARI
,
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
:
... 180
T
ABLO
2.
5.
A
LGILARIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
T
ÜRLERĠ
,
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 187
T
ABLO
2.
6.
D
UYMA
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ VE
... 190
T
ABLO
2.
7.
D
OKUNMA
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ
,
... 191
T
ABLO
2.
8.
G
ÖRME
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ
,
... 192
T
ABLO
2.
9.
K
OKLAMA
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ
,
... 194
T
ABLO
2.
10.
S
EZGĠSEL
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ
, ... 195
T
ABLO
2.
11.
T
ATMA
A
LGIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
ÜR VE
A
LT
-T
ÜRLERĠ
,
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 196
T
ABLO
2.
12.
A
LGILARIMIZA
G
ÖRE
N
ĠTELEME
S
IFATLARININ
T
OPLAM
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 196
T
ABLO
2.
14.
K
ULLANIM
G
RUPLARI VE
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
:
... 198
T
ABLO
2.
15.
Y
API
G
RUPLARI VE
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 200
T
ABLO
2.
16.
A
DDAN
S
IFAT
Y
APAN
E
KLER
,
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 201
T
ABLO
2.
17.
E
YLEMDEN
S
IFAT
Y
APAN
E
KLER
,
B
UNLARIN
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 210
T
ABLO
2.
18.
N
ĠTELEME
S
IFATLARINI
O
LUġTURAN
E
K
G
RUPLARI
,
B
U
G
RUPLARININ
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
: ... 214
T
ABLO
2.
19.
Y
API
G
RUPLARI
,
Y
API
G
RUPLARININ
K
ULLANIM
S
AYILARI VE
O
RANLARI
:
GĠRĠġ
Adların önüne gelerek onların iĢaret ettiği varlıkları, durumları, olayları
niteleyen veya belirten sözcüklere sıfat denir. Zeynep Korkmaz sıfatı “ Adlardan önce
gelerek onları niteleyen, nasıl olduklarını gösteren veya çeşitli yönlerden belirten
sözlerdir.”
1Ģeklinde tanımlar. Korkmaz sıfatların sözdiziminde adlardan önce geldiğini
belirtmiĢtir. Muharrem Ergin sıfatı “ Vasıf ve belirtme isimleridir.”
2Ģeklinde tanımlar.
Sıfatlar önad olarak kabul edilir. Bu noktada varlıkların adları ile özelliklerinin ya da
niteliklerinin adlarını birbirinden ayırmamız gerekir. Kırmızı araba dediğimiz zaman,
kırmızı arabanın rengini bildiren sıfat konumundadır. Ancak unutulmamalıdır ki kırmızı
tek baĢına bir renk adıdır. Muharrem Ergin, “Sıfatlar tek başlarına vasıf ve belirtme
isimlerinden başka bir şey değildirler.”
3Ģeklinde görüĢ bildirir. Vasıf veya belirtme
isimlerini birer adın önüne geldikleri zaman sıfat kimliğinde görmekteyiz. Birçok
akademisyen sıfatları niteleme ve belirtme sıfatları olarak iki grup altında
incelemektedirler. Muharrem Ergin, “Varlığın kendi vasıflarını ifade eden sıfatlara
vasıflandırma sıfatları, varlığın dış vasıflarını ifade eden sıfatlara ise belirtme sıfatları
adı verilir.”
4Ģeklinde iki gruba ayırır. Zeynep Korkmaz “İşlevlerine Göre Sıfatlar”
ana baĢlığı altında “nitelik sıfatları ve belirtme sıfatları” Ģeklinde sıfatları incelerler.
Tahsin Banguoğlu da sıfatları “vasıflama sıfatları ve belirtme sıfatları” Ģeklinde ikiye
ayırır. Bu tasniflere karĢın Engin Yılmaz sıfatları iki alt gruba ayırmanın doğru
olmadığını niteleme sıfatlarının asıl sıfatlar olarak kabul edilmesi gerektiğini, belirtme
sıfatları olarak adlandırılan ögeleri, “ belirten” adı altında ayrı bir kelime türü olarak ele
alınması gerektiğini belirtir.
5Niteleme sıfatı, nesnelerin niteliklerini bildiren sıfatlardır. Nesnenin ne kadar
niteliği varsa; dilde bu nitelikleri ifade edecek o kadar da niteleme sıfatı vardır. Doğan
Aksan yönetiminde hazırlanan Sözcük Türleri adlı kitapta “niteleme sıfatları” Ģöyle
açıklanmaktadır: “Kendinden sonra gelen adın niteliğini gösteren sıfatlara niteleme
sıfatları (Fr. Adjectif qualificatif, İng. qualificative adjective, Alm. Qualificatives
1
Zeynep KORKMAZ, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2003, s. 333
2Muharrem ERGĠN, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayınları, Ġstanbul, 2005, s.244
3
Muharrem ERGĠN, a.g.e., s. 244
4Muharrem ERGĠN, a.g.e., s. 246
5Beiwort, Eigenschaftswort) denir.”
6Zeynep Korkmaz ise “nitelik sıfatları, canlı ve
cansız varlıkların renk, şekil, biçim, tat, koku, mesafe, huy, alışkanlık, yetenek, beceri
gibi türlü dış ve iç özellikleri bildiren sıfatlardır.”
7Ģeklinde bir tanım yapar. Korkmaz
ayrıca niteleme sıfatları ile ilgili Ģu değerlendirmelerde bulunur: “Varlıkların
birbirleriyle ortaklaşan veya birbirlerinden ayrılan pek çok özellikleri bulunduğu için,
bunları niteleyen sıfatlar da pek çoktur. Hatta canlı ve cansız bir varlığın birden çok
epey özelliğinin bulunabilmesi, nitelik bildiren sıfatların sayısını varlıkların sayısının
kat kat üstüne çıkarmıştır. Bu nitelikler de çok yönlüdür. Onun için nitelik sıfatlarını
kendi içinde eksiksiz ve kapsamlı bir sınıflandırmaya sokmak kolay değildir. Bununla
birlikte, sıfatların niteleyici özellikleri göz önünde bulundurularak işlev bakımından
genel bir sınıflandırmadan geçirilebilir.
8Niteleme sıfatlarının sınırlarını çizmek
mümkün değildir. Ancak belirli özelliklere göre niteleme sıfatlarını kendi içerisinde ana
baĢlıklar altında toplamak mümkündür. Ancak bazı akademisyenler bunun mümkün
olmayacağını ve buna gerek de olmadığı görüĢündedirler. Muharrem Ergin bu konudaki
görüĢünü Ģöyle ifade eder: “Fonksiyonları arasında hiçbir fark olmadığı, hepsi aynı
şekilde nesne vasfı bildirdiği için bu sıfatları karşıladıkları vasıf çeşitlerine göre
çeşitlere ayırmağa lüzum da, imkân da yoktur.”
9Bu görüĢe zıt olarak kabul edilebilecek
düĢünceler Engin Yılmaz’a aittir. Engin Yılmaz “niteleme sıfatlarının tamamını –
anlam, işlev ve oluşumları bakımından kapsamlı ve eksiksiz bir şekilde tasnif etmenin
güç bir iş olduğunu, ancak söz varlığımızda çok geniş ve önemli bir bölümü teşkil eden
niteleme sıfatlarının –anlam, işlev ve oluşumları bakımından- yeniden ve derli toplu bir
tasnifinin yapılmasının hem teorik gramer öğretimi bakımından hem konunun değişik
düzeylerde öğretimi bakımından hem de niteleme sıfatlarının bağlam içindeki yeri ve
dizilişi ile ilgili genel eğilimin belirlenmesi bakımından önemli yararlar sağlayacaktır.”
Ģeklinde görüĢ bildirmiĢtir.
10Engin Yılmaz’ın bakıĢ açısına yakın bir anlayıĢla sıfatlara
yaklaĢtığımızdan bazı noktalarda onun görüĢlerinden yararlanılmıĢtır.
Engin Yılmaz, yukarıda belirttiği düĢünceler paralelinde niteleme sıfatlarını
semantik içerikleri bakımından iki gruba ayırır:
1. Duyularımıza/algılarımıza dayalı nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
6
Aksan Doğan yönetiminde Atabay, NeĢe, Ġbrahim-Özel, Sevgi, Sözcük Türleri I-II, TDK Yayınları, Ankara, 1983, s.
78-79
7
Zeynep KORKMAZ, a.g.e., s.361
8Zeynep KORKMAZ, a.g.e., s.362
9Muharrem ERGĠN, a.g.e., s. 247
101.1. Görme duyusu ile ilgili nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
1.1.1. Renk bildiren niteleme sıfatları
1.1.2. Biçim bildiren niteleme sıfatları
1.2. Tat alma duyusu ile ilgili nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
1.3. Dokunma duyusu ile ilgili nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
1.4. Koku alma duyusu ile ilgili nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
2. Bilincimize/sezgilerimize dayalı nitelikleri bildiren niteleme sıfatları
2.1. Ölçü bildiren niteleme sıfatları
2.2. Durum bildiren niteleme sıfatları
2.3. Özgülük (tahsis) bildiren niteleme sıfatları
2.4. Ġnsanlara özgü karakter özellikleri bildiren niteleme sıfatları
2.5. Ġnsanlara/hayvanlara ait fiziksel özellikleri bildiren niteleme sıfatları
11REFİK HALİT KARAY’IN HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ
Bu çalıĢmada Türk edebiyatına hikâye, roman, mizah, hiciv, fıkra, anı, oyun vb.
değiĢik türlerde eserler vermiĢ değerli yazarımız Refik Halit Karay’ın Memleket
Hikâyeleri adlı kitabındaki hikâyeler örneklem olarak alınmıĢtır.
12Örneklem olarak
aldığımız eserin yazarı hakkında biraz bilgi vermek yerinde olacaktır. “15 Mart 1888’de
dünyaya gelen Refik Halit Karay, eğitimine küçük yaşta ve özel olarak evde dayısı İhsan
Bey’den aldığı derslerle başlamıştır. Ortaöğretimini ve lise eğitimini tamamladıktan
sonra Hukuk mektebine girer. Ancak burayı ikinci sınıfta bırakır. Bir dönem gazetecilik,
mütercimlik, muhabirlik yapmıştır. Bir süre öğretmenlik yapmıştır. Gazetecilik
yıllarında yazdığı yazılardan dolayı birçok sürgüne gönderilmiştir. İstiklâl Marşı ile
ilgili yazılarından dolayı vatan hainliği suçundan yüzellilikler listesine girerek sürgün
hayatı yaşamıştır.”
13“Atatürk’e yazdığı şiir ve mektuplarla yüzellilikler listesindekilerin
affedilmesinde çok büyük rol oynadı. Af kanunu ile yurda döndü, daha önceden
11
Engin YILMAZ, a.g.e., s. 69-71
12(Örneklem olarak ele alınan eser aslına uygun şekilde sadeleştirilmiştir.)
13II. Meşrutiyet Dönemi Türk Edebiyatı, Hazırlayanlar: Ġsmail ÇETĠġLĠ, Nurullah ÇETĠN, Abide DOĞAN, Alim
GÜR, ġenol DEMĠR, Cengiz KARATAġ, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007, s.330
çıkardığı Aydede adlı mizah dergisini tekrar yayınladı. Türk Edebiyatı'nda ilk defa
Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de
ün yapmıştır. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler, benzetmeler
kullanarak, sade, akıcı dili, güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir
yere sahip olmuştur. Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halit, Türk Edebiyatı'na birçok
eser kazandırmıştır.”
14Dönemin önemli yazarlarından olan Refik H. Karay’ın Türkçeyi baĢarıyla
kullandığı eserlerindeki üslûbu hakkında da birkaç görüĢten bahsetmek gerekir. ġerif
AktaĢ yazarın üslûbu hakkında Ģunları dile getirir: “Refik Halit, mücerret mefhumları
müşahhas bir tarzda anlatmada ustadır. Dilin yapısını zorlamaz; kullandığı kelimeler
sokakta, evde kullanılandır. Anlattığı konuya göre kelimeleri seçer. Türk sentaksına ait
bütün hususiyetleri, kalemini zorlamadan uygular. Hareket tasvirlerinde daha çok
sıralı, tabii çevre anlatımlarında girişik- birleşik cümlelere başvuran yazar, aynı kelime
yahut ekin tekrarından sakınır. İfadeye çeşitlilik kazandırmak için bazı cümlelerin
yüklemlerini kaldırır. Uzun cümleler yanında, kısalara da yer verir; monotonluğa
düşmez.”
15Anadolu’nun herhangi bir yerinde karĢımıza çıkabilecek mekân ve
kahramanlara, yazarın bakıĢ açısı Ģöyle değerlendirilir: “Refik Halit, hikâyelerinde
güçlü bir gözlem gücüne sahiptir. Belli bir sosyal ve tabii çevre içinde ele alınan
olaylar ve insanlar, son derece canlıdır. Daha çok dış veya dış görünüş üzerinde
yoğunlaşır. Kahramanlarının psikolojilerini tahlil etmekten uzak durur. Onun
kahramanları, olayların akışı içinde şahsiyetlerini kazanırlar. Mekân tasvirlerinde
realist ve başarılıdır.”
16Bu ve buna benzer birçok görüĢ belirtmek mümkündür. Yazar dönemin önemli
eserlerinden olan Memleket Hikâyeleri adlı eseri ile ön plana çıkmıĢtır.
14
www.wikipedia.org/wiki/Refik
Halit Karay
15ġerif AktaĢ, Refik Halid Karay, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986, s. 147
16
Hazırlayanlar: Ġsmail ÇETĠġLĠ, Nurullah ÇETĠN, Abide DOĞAN, Alim GÜR, ġenol DEMĠR, Cengiz KARATAġ,
II. Meşrutiyet Dönemi Türk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007, s.334-335
ARAŞTIRMANIN YÖNTEMLERİ
ÇalıĢmada Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri’ndeki kitaptaki on sekiz
hikâye tek tek taranarak hikâyelerin içerisindeki niteleme sıfatları tespit edilmiĢtir. Bu
niteleme sıfatları daha önceden belirlediğimiz anlam, kullanım ve yapı özelliklerine
göre tür ve alt-türlere ayrılmıĢ, kullanımlarına bakılarak gruplandırılmıĢtır.
ÇalıĢmada, niteleme sıfatları anlamlarına göre incelenirken Engin Yılmaz’ın
yaptığı gruplandırmaya benzer bir yaklaĢım kullanılmıĢtır. Niteleme sıfatları
duyularımıza ve sezgilerimize dayalı olarak incelenmiĢtir. Duyularımıza dayalı niteleme
sıfatlarına duyma duyusu ile ilgili nitelikleri bildiren niteleme sıfatları da eklenmiĢtir.
Böylece beĢ duyu ile ilgili niteleme sıfatları tür adı olarak kabul edilmiĢ ve alt türler
sıfatın bağlam içindeki kullanımına göre belirlenmiĢtir. Sezgilerimize dayalı nitelikleri
bildiren niteleme sıfatlarında ise değiĢik alt türler tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmanın en
önemli farkı; bazı niteleme sıfatlarını bir tek duyumuza veya yalnızca
sezgimize/bilincimize dayalı olarak değerlendirilmemesidir. Çünkü bütün nitelikler
sadece bir tek duyu tarafından algılanmaz. Bazı nitelikler birden fazla duyu organımıza
hitap edebilir. Bu yüzden sıfatlar bu bakıĢ açısı ile ele alınarak incelenmiĢ, bazı
sıfatların birden fazla duyu organı ile algılandığı belirtilmiĢtir. Sezgilerimize dayalı bir
nitelik, görme duyumuzun algıları sonucunda ortaya konulmuĢ da olabilir. Bu durumda
niteleme sıfatlarının duyularımıza dayalı ve sezgilerimize dayalı olmak üzere ikiye
ayrılması doğru bir yaklaĢım değildir. Nitelikler sadece duyusal veya sadece sezgisel
olabileceği gibi hem duyusal hem de sezgisel olabilirler.
Kullanım özelliklerine göre, niteleme sıfatları bağlam içinde gerçek anlamda
kullanılıp kullanılmadığına göre değerlendirilmiĢ, gerçek olan veya gerçek olmayan
Ģeklinde gruplandırılmıĢtır.
Niteleme sıfatlarının yapıları ile ilgili inceleme iki bölümden oluĢmaktadır.
Öncelikle niteleme sıfatları basit ve birleĢik olarak iki gruba ayrılmıĢtır. Burada
niteleme sıfatının basit veya birleĢik oluĢuna değil; adın önünde yer alan niteleme sıfatı
sayısına bakılmıĢtır. Ad(lar)ın önünde tek niteleme sıfatı kullanılmıĢsa basit, birden
fazla niteleme sıfatı kullanılmıĢsa birleĢik sıfat denilmiĢtir. Niteleme sıfatları ayrıca
köklerine ve aldıkları yapım eklerine göre de incelenmiĢtir. Ġnceleme sonucu, kök
olarak iki temel yapı grubu tespit edilmiĢtir: Sözcükler ve sözcük öbekleri. Yapım ekleri
bu temel yapıların üzerine eklenmelerine göre değerlendirilmiĢtir.
Bu çalıĢmanın, konuya yeni bir bakıĢ açısı, yeni bir boyut kazandıracağı
düĢünülmektedir. Örneklem olarak alınan Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri
adlı eserindeki 18 hikâyede geçen 2920 niteleme sıfatı üzerinde çalıĢılmıĢtır. Elde
edilen sonuçların hem kuramsal olarak, hem uygulamada niteleme sıfatlarının daha iyi
tanınmasına, anlaĢılmasına katkıda bulunacağını umuyoruz. Ayrıca niteleme sıfatı ile
ilgili çalıĢmalar, örneklem olarak alınan eserdeki dil, üslûp ve sanat anlayıĢını ortaya
çıkarması bakımından da faydalı olacaktır.
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
1. ĠNCELEME
Ġnceleme bölümünde, Refik Halit Karay’ın Memleket Hikâyeleri adlı kitabındaki
hikâyelerinde kullandığı niteleme sıfatları, bu sıfatlarla birlikte geçen adlar, sıfatların
algısal özellikleri, kullanım özellikleri, yapı ve türeme özellikleri, niteleme sıfatlarının
kullanıldığı cümleler ve bu cümlelerin sayfa ve satır numaraları ile verilmiĢtir.
1.1. ĠNCELEME
S IF A TLA R A D LA R A LG I (D U Y U S A L/ S EZG ĠS EL) K U LLA N IM Y A P I TÜ R EM E S A Y F A /S A TI R NU. GEÇTİĞİ CÜMLE «daha çıkmadı», yahut «fırına salmadık»gibi ters cevaplar
duyma+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (SÖ) 33/28
Mahalle aralarında dolaşan Emine fırını tüten evlerin kapısını çalıyor, ekmek dileniyordu; 'ama ekmek yerine «Daha çıkmadı», yahut «Fırına salmadık» gibi ters cevaplar alıyordu.
abani sarık görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 96/4
Abani sarıklı, mor cübbeli düşkün kılıklı bir ihtiyardı.
abani sarıklı ihtiyar görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ+lI) 96/4,5
Abani sarıklı, mor cübbeli düşkün kılıklı bir ihtiyardı. abani sarıklı, mor cübbeli, düĢkün kılıklı ihtiyar görme>fiziksel>biçim , görme>fiziksel>biçim , görme>fiziksel>biçim gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(SÖ+lI), (SÖ+lI), (SÖ+lI) 96/4,5
Abani sarıklı, mor cübbeli düşkün kılıklı bir ihtiyardı.
abartılı eklemeler
duyma+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (+lI) 105/12
Yöredeki üç vilâyetin haberlerini abartarak, abartılı eklemelerle büyütüp kahve kahve yayan hep Nuri idi.
ablak yüz görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 149/21
İçeride Ahmet, hazırlanmış iki heybeden bir şey çıkarmağa uğraşıyor, köşeye yakın bir yerde daha genç ve ablak yüzlü biri, Feyzi sarığını devşiriyordu.
ablak yüzlü biri görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ+lI) 149/21
İçeride Ahmet, hazırlanmış iki heybeden bir şey çıkarmağa uğraşıyor, köşeye yakın bir yerde daha genç ve ablak yüzlü biri, Feyzi sarığını devşiriyordu.
acaip hırsız sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 168/19
Şu acemi ve acaip hırsızı, geçirdiği korkuya rağmen, kovalamak isteğine karşı koyamadı, fakat koşmak için kukuletasını indirdi ve daha fazla düşünmeden merakın ve memnunluğun verdiği bir cesaret ve bir atılımla kaçanın arkasına düştü; yuvarlanır gibi süratle bayırı indi, karaltılar içinde, bastığı yeri görmeyerek, koşuyor, yetişmeye çalışıyordu.
acar öküzler görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 103/12
On sekiz saat ötedeki ormanlardan kasabaya odun indirecek acar öküzler nerede?
acayip göz sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 42/12
Onlar da kendisine acayip bir gözle bu saatte, herkes bahçelerde iken neden buralarda dolaştığına şaşar gibi bakmışlardı.
acele iĢler görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (+Ø) 135/6
Acele işler arkasında koşmakla geçen ömrü onu coştururdu.
aceleci halk görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (+CI) 76/16
Kasabanın her tarafından gelen elleri sepetli, sırtları zembilli, karnı acıkmış, aceleci bir halk, önüne gelen tezgâha eğilerek, rasgeldiği balığı kavrayıp koklayarak, her dükkâncıdan fiyat sorarak uzun uzun, zevkli zevkli dolaşırken balık kızartan bakkalların mangalları etrafa ve insanların üzerine zeytinyağı ve deniz kokularına karışmış iştah verici bir duman, bir tütsü yayardı.
aceleci yıkanma görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (+CI) 89/29
Bunu, şakırtılı, serpintili, aceleci bir yıkanma takip ediyordu.
aceleci gölge sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (+CI) 138/26
Saat dörde doğru fabrikaya dönerken, dar, engebeli sokakta aceleci bir gölge ile karşı karşıya geldi, bakıştılar.
aceleci Ģekiller sezgisel>özsel özellik gerçek
olmayan basit (+CI) 86/6
Bıldırdan beri tembel, ağır gölgelerin sessizce dolaştığı yolları aceleci şekiller doldurmuş; gelen, giden küfeli atlar, yüklü arabalar, telâşlı insanlar, uykulu mescitler ve kandilleri tozlanmış türbelerle dolu bu yürek sıkıcı sokakları canlandırmış, ayaklandırmıştı.
acemi hırsız sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+î) 168/19
Şu acemi ve acaip hırsızı, geçirdiği korkuya rağmen, kovalamak isteğine karşı koyamadı, fakat koşmak için kukuletasını indirdi ve daha fazla düşünmeden merakın ve memnunluğun verdiği bir cesaret ve bir atılımla kaçanın arkasına düştü; yuvarlanır gibi süratle bayırı indi, karaltılar içinde, bastığı yeri görmeyerek, koşuyor, yetişmeye çalışıyordu.
acemi ve
acaip hırsız
sezgisel>özsel özellik,
sezgisel>özsel özellik gerçek olan, gerçek olan birleĢik (+î) ve (+Ø) 168/19
Şu acemi ve acaip hırsızı, geçirdiği korkuya rağmen, kovalamak isteğine karşı koyamadı, fakat koşmak için kukuletasını indirdi ve daha fazla düşünmeden merakın ve memnunluğun verdiği bir cesaret ve bir atılımla kaçanın arkasına düştü; yuvarlanır gibi süratle bayırı indi, karaltılar içinde, bastığı yeri görmeyerek, koşuyor, yetişmeye çalışıyordu.
acı zamanlar sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 27/16
Emine çıktı; beş, altı senelik sokak orospusu ömründe ne acı zamanlar geçirmişti...
acıklı inilti
duyma+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (+lI) 145/20
Bu bağırış, durmuş çatal bıçak sesleri üzerinde, susmuş dudaklar, dikilmiş gözler karşısında; korkunç ve acıklı bir inilti gibi yankılandı.
acıklı bakıĢ görme+sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+lI) 131/11
Onların ne acıklı bir bakışı, ne sessiz bir feryadı vardı; bunları hissettiği, bakışlarından üzüntü içinde kaldığı halde "Öldüren ben değilim!" diye haykırmamak ne kadar gücüne gidiyordu.
acımasız etki sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+sIz) 138/32
İşte susturuyordu; halbuki onun acımasız ve kuvvetli etkisi altında değil yalnız kendisi, asıl daha yüksektekiler susmuşlardı; daha yükseklerde bile etkisini gösteren bu önlem sermaye sahiplerine altın, mezarlara ölü yetiştiriyordu.
acımasız ve kuvvetli etki
sezgisel>özsel özellik,
sezgisel>özsel özellik gerçek olan birleĢik (+sIz) ve (+lI) 138/32
İşte susturuyordu; halbuki onun acımasız ve kuvvetli etkisi altında değil yalnız kendisi, asıl daha yüksektekiler susmuşlardı; daha yükseklerde bile etkisini gösteren bu önlem sermaye sahiplerine altın, mezarlara ölü yetiştiriyordu.
aç hayvan
görme+duyma>fizikse
l özellik gerçek olan basit (+Ø) 60/12
Vehbi Efendi beceriksiz, korkak adamlarda görülen aç bir hayvan cesaretiyle gözleri dönmüş, kulaklarının uğultusu, yüreğinin çarpıntısı içinde, kapının kilidini, sürmesini çevirmeye çivilerini sarsmaya çalışıyor, acele bir oradan, bir buradan tutuyor, çekiyor, oynuyordu.
aç kurt
görme+duyma>fizikse
l özellik gerçek olan basit (+Ø) 34/15
Sonra gene bir şey demeden, aç bir kurt gibi atılıp ısırması , parçalaması gereken bu herife karşı hâlâ isyan etmek arzusu duymadan salına salına hükümet avlusundan çıkıp gitti.
aç göz görme+duyma+sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 23/10
Emine istekli, aç gözleriyle şimdi, korkusuzca, zevk ala ala bakıyordu; karşılıklı bakışıyorlardı.
aç adam
görme+duyma>fizikse
l özellik gerçek olan basit (+Ø) 169/20
Aldığı cevaptan anladı ki ona bu gece, bayırda, fıstığın dibinde tabanca uzatıp gırtlağına yapışan ve sonra yedi yüz liranın içinden beş lirasını alarak kaçan bir hırsız değil, namuslu bir aç adamdı.
aç [Emine]
görme+duyma>fizikse
l özellik gerçek olan basit (+Ø) 33/18
Emine de bu sefer büsbütün aç çıplak, fırınlar bakkallar önünde çarşıyı kovula, sövüle dolaşıyor.
aç, çıplak [Emine]
görme+duyma>fizikse l özellik.
görme>fiziksel>biçim gerçek olan, gerçek olan birleĢik (+Ø), (-k) 33/18
Emine de bu sefer büsbütün aç çıplak, fırınlar bakkallar önünde çarşıyı kovula, sövüle dolaşıyor.
açık kapı görme+dokunma>fiziksel özellik gerçek olan basit (-Ik) 79/1
Şakir Efendi, gittikçe yaklaştıkları meyhane masasının keyfiyle şimdi gevezeleniyor, geçtikleri sokakta takım takım dolaşan kızları, açık kapılardan içerisi görünen avlularda oturup denizi seyreden kadınları göstererek; «Nasıl bu tombalak? Fena mı şu küçük?» gibi sözlerle arkadaşlarının dalgınlığını gidermeğe uğraşıyordu.
açık mavi görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (-Ik) 96/9
Sarkık, şiş kapaklarının altında beyaza yakın açık mavi, ufacık gözleri vardı ki insana bir çocuk bakışıyla dimdik bakıyordu.
açık
bakkal
dükkanı görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 168/30
O önde, bu arkada çamurlu ve selli sokakları döndüler, sonunda iki açık bakkal dükkanıyla bir kahvenin şenlendirdiği aydınlık bir meydanlığa, köyün ufacık çarşısına geldiler.
açık baĢlar görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 141/9
Bir Ermeni bankerin, bir Rum dükkâncının, bir gazete müdürünün çalımla kurulup oturduğu, önemli görünmek, önemli bulunmak istediği tiyatroda onlar panayır palyaçolarına benzer tuhaflıklara başlarlar, birbirlerinin açık başlarına gizliden tokatlar atıp sonra saklanarak, arkalarına ilânlar iğneleyerek, sahnedeki aktrise soğuk lâflar atarak kendi özelliklerinde yaşarlardı.
açık kapı görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 171/17
Her yönünden deve dikenleri fırlamış olan bahçesinde, daima açık kapısından mahzen gibi karanlık bir oyuk içinde tavan tahtaları seçilen ahırında, samanlı gübreler yığılmıştı; üzerinde
bir sürü tavuk sürekli eşiniyordu.
açık kapı görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 174/23
Camdan dışarıya uzandı; daha ilk bakışta ahırı, açık kapısından bir mezar gibi karanlığı kendine bakıyor gördü.
açık kapı görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 157/23
Asım mindere oturdu, bir müddet sarmaşıklarla örtülü yeşil pencerelere, süzülerek içeri sokulan güneşe, açık kapıdan ilk ağaçları görünen koruya baktı.
açık kapılar görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 157/5
Yolları üzerinde çeşitli gübre yığınları, hep bir örnek tavuklar, açık kapılardan karanlık tavan tahtaları görünen ahırlar, gezinen çocuklar vardı.
açık pencere görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-Ik) 113/12
Orada poyraza karşı açık bir pencere vardı, sıcak bir rüzgâr esiyor, Şakir Efendinin ıslak fanilasını teninden çekiyordu.
açık hile
görme+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (-Ik) 120/6
Baki kızardı; rahatını feda etmemek, alıştığı rahattan, sakin gürültüsüz hayattan ayrılmamak için her şeye katlanmış bir adam durumuyla, en açık bir hileye aldanmış göründü.
açık gri elbise görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (SÖ) 148/17
Orta bir otelde yatmaya başladığının sekizinci günü cebinde bir mecidiye kaldı; o sabah yağmurlar yağdı, açık gri elbisesi, beyaz iskarpinleri ile şemsiyesi olmadığından kötü bir gün geçirdi.
açık mavi gözler görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (SÖ) 96/9
Sarkık, şiş kapaklarının altında beyaza yakın açık mavi, ufacık gözleri vardı ki insana bir çocuk bakışıyla dimdik bakıyordu.
açık Türkçe anlatım
duyma>fiziksel
özellik gerçek olan basit (SÖ) 153/34
Onun gayet tatlı ve ahenkli bir dili, açık Türkçe anlatımı vardı.
adı sanı
belirsiz yollar
görme>fiziksel>belirs
izlik gerçek olan basit (SÖ) 88/18
Haftada bir, enli kuşağına silahlarını takar, kısrağına atlar, gecenin karanlıkları içinden adı, sanı belirsiz yollardan aşar giderdi.
adi ömür sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (+Ø) 42/27
Ertesi günden başlayarak daha ciddi daha kararlı görünmek, bu bayağı duygulu, adi ömürlü adamlara daha sert daha kaba davranmak niyetiyle yumrukları kısılı, yüreği kinli, tekrar uyudu...
adi traĢ fırçası görme+dokunma>fiziksel özellik gerçek olan basit (+Ø) 165/18
Feridun neden Yahudi’nin bir adi traş fırçasına böyle değer biçilmez iki taş saklamış olduğunu uzun süre anlayamadı, fakat bir gün tesadüfen öğrendi ki gümrükten mal kaçırmak için bazen en akla gelmez dolaplara başvurulur ve işte böyle bir traş fırçasının sapına biner liralık iki pırlanta konulduğu da olurmuş!
adlı sanlı mirasyedi duyma>sosyal konum gerçek olan basit (+lI +lI(ikile me)) 67/1
Kasabanın bu adlı sanlı mirasyedisi, bu yarı çılgın hovardası bir eve girmek ister de hiç önüne geçilir miydi?
ağaçsız sokaklar görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+sIz) 12/16
Haymana ovasının ortasında, en yüksek bir yerde gözcü gibi bekleyen kasaba, kerpiç evleri ve ağaçsız sokaklarıyla ne kadar zevksiz, yürek karartıcıydı.
ağır suskunluk
duyma+sezgisel>özsel
özellik gerçek olmayan basit (-Ir) 20/29
Eczanede herkes, birdenbire, kuşku ve duraksama dolu bir ağır suskunluğa daldı.
ağır zincir görme>fiziksel>ölçü gerçek olan basit (-Ir) 34/6,7
Hayatın dayanılmaz bir sarsıntısı bu kadını bir defa yere kapatmış, sonra her halkası başka biçim eza ve mihnetlerden yapılma bir uzun, ağır zincir vücuduna dolanarak onu yaralıya, bereliye sürüklemiş, paramparça etmişti.
ağır yaz günü sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (-Ir) 40/21 Sıcak, ağır bir yaz günü idi.
ağır durgunluk sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (-Ir) 172/13
Şimdi, hiç bir yönde bir nefes bile yoktu; fırtınadan önceki ağır, dertli durgunluk içinde gübreleri karıştıran serçelerin cıvıltısı işitiliyordu.
ağır hareketler görme>özsel özellik gerçek olan basit (-Ir) 70/2
Dikkatli, ağır hareketler hoş görülüyor, daha etkiliyordu.
ağır hava sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (-Ir) 69/28
Ağır, uyutucu bir havaya uydurulmuş yayık söyleyişli bir anlamsız türkü, kasabanın en seçme türküsü, şimdi bu ahırın, tozlu bir eşya gibi oynatıldıkça insanın nefesini tıkayan kirli havasını sarıyordu.
ağır perdeler sezgisel>ölçü gerçek olan basit (-Ir) 111/1
Ağır muşamba perdeler "ikindi güneşine karşı indirilince ufak kalem odasına biraz gölge, biraz serinlik yayıldı.
ağır duman sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (-Ir) 95/6
İki derenin birleştiği bu batak, çukur, sıtmalı araziye çeltiklerden kalkan kokulu, ağır bir duman yayılıyor; gövdeleri yarılmış, yanmış, beş on yaşlı, cansız söğüt arkasında güneş bulanık bir ışık uzatarak arkların durgun sularını yer yer parlatıyordu.
ağır gölgeler sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (-Ir) 86/5
Bıldırdan beri tembel, ağır gölgelerin sessizce dolaştığı yolları aceleci şekiller doldurmuş; gelen, giden küfeli atlar, yüklü arabalar, telâşlı insanlar, uykulu mescitler ve kandilleri tozlanmış türbelerle dolu bu yürek sıkıcı sokakları canlandırmış, ayaklandırmıştı.
ağır ,
uyutucu hava
sezgisel>özsel özellik,
sezgisel>özsel özellik gerçek olan, gerçek olan birleĢik Ir), (-IcI) 69/28
Ağır, uyutucu bir havaya uydurulmuş yayık söyleyişli bir anlamsız türkü, kasabanın en seçme türküsü, şimdi bu ahırın, tozlu bir eşya gibi oynatıldıkça insanın nefesini tıkayan kirli havasını sarıyordu.
ağır baĢlı Ģekil görme>özsel özellik gerçek olmayan basit (SÖ+lI) 129/19
Keşiş dağının (Uludağ) ağır başlı şekli, bir gazometre gibi sanki geriliyor, şişiyor; patlayacak bir barut deposu, bir taşocağı gibi koparacağı gürültülerden önceki o korkunç susuşuyla gözdağı vererek bekliyordu.
ağır baĢlı Ses
duyma+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (SÖ+lI) 47/17
Esmeri ağır başlı, tok, dolu bir sesle türküler söyledi, sarışını kırıla döküle, çocuksu tavırlarla oyunlar oynadı.
ağır baĢlı, tok, dolu ses
duyma+sezgisel>özsel özellik, duyma>fiziksel özellik, duyma>fiziksel özellik gerçek olmayan, gerçek olan,
gerçek olan birleĢik (SÖ+lI), (+Ø), (-I) 47/17
Esmeri ağır başlı, tok, dolu bir sesle türküler söyledi, sarışını kırıla döküle, çocuksu tavırlarla oyunlar oynadı.
ağır
muĢamba perdeler
sezgisel>ölçü, görme>fiziksel>biçim
gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(-Ir),
(+Ø) 111/1
Ağır muşamba perdeler "ikindi güneşine karşı indirilince ufak kalem odasına biraz gölge, biraz serinlik yayıldı.
ağır, dertli durgunluk
sezgisel>özsel özellik, sezgisel>özsel özellik
gerçek olmayan, gerçek
olmayan birleĢik (-Ir), (+lI) 172/13
Şimdi, hiç bir yönde bir nefes bile yoktu; fırtınadan önceki ağır, dertli durgunluk içinde gübreleri karıştıran serçelerin cıvıltısı işitiliyordu.
ahlaklı KiĢi sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+lI) 112/31
Birbirlerine bakıştılar; her ikisinin gözlerinde de çok tutkuya varan bir istek vardı; bunun farkına varan Şakir Efendi, ahlâklı bir kişi davranışıyla söylendi:
ahlaklı Kasaba sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+lI) 15/27
Vali burasının ne kadar ahlâklı bir kasaba olduğunu bildiğinden ıslahı haletsin diye onu göndermişti.
ahlaksızca olgular sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 13/19 Ahlâksızca olaylar da binde bir görülürdü.
ahĢap evler görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 166/7
Yıkık yalılar, şişmiş ve çürümüş cesetler gibi suların keyfine uymuş aşağıda sahile vura vura, cansız ve çürük, yalpalar görünürken yukarıda, tepedeki kara ve ufak evler, kargalar gibi simsiyah, sanki bu cesetlerin üzerine inecek zamanı kolluyor ve kayalara konarak, havanın pusu içinde kabarmış, hareketsiz bekleşiyorlardı.
ahĢap mescit görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 157/12
Ağaçlar içinde kaybolan ahşap mescidin şadırvanı bile yoktu.
ak sakal görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (+Ø) 107/4
Abdi Hoca, Maslak köyünden aksakallı, yeşil sarıklı, titiz, sofu bir adamdı.
ak sakallı adam görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ+lI) 107/4, 5
Abdi Hoca, Maslak köyünden aksakallı, yeşil sarıklı, titiz, sofu bir adamdı.
ak sakallı, yeĢil sarıklı, titiz sofu adam
görme>fiziksel>biçim , görme>fiziksel>biçim , görme>özsel özellik, görme+sezgisel>özsel özellik gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(SÖ+lI), (SÖ+lI), (-Iz), (+Ø) 107/4, 5
Abdi Hoca, Maslak köyünden aksakallı, yeşil sarıklı, titiz, sofu bir adamdı.
akıllı Ģey sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+lI) 112/16
Kadın çok akıllı şey; trenlerde gördüğün işaretleri rengi rengine tatbik ediyor.
aksi adam
görme+sezgisel>özsel
özellik gerçek olan basit (+î) 72/17
Huysuz aksi bir adamdı; kara, fırtınaya bakmaz, gece, gündüz demez, kasabayı dolaşır, kahpelere, çapkınlara kırbaç atardı.
ala ala heyler görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø +Ø(ikile me)) 182/4
Nebile'nin her çeşit zevkini, ala ala heylerle en görkemli şekilde sürdüğü İstanbul'dan ayrılarak yirmi bir yaşında, kasabadaki dört duvarla çevrili, helâsı sokak kapısı yanında, bir tek kavak ağacı zor besleyen kavruk bahçeli izbe kasaba evine dönüşü pek üzücü olmuştu.
alaca karanlık görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (+Ø) 165/7
Bütün gece gözüme uyku girmedi, sabahleyin alaca karanlıkta gitti, bir gün önce uğradığı dükkânın önünde bekledi, kart ve kırçıl kuyumcu görününce hemen, dükkânı açmasını bile beklemeyerek taşları çıkardı: -Bunlar ne eder?
alaca karanlık görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (+Ø) 98/13
Bir sabah, Hüsmen Hocayı alaca karanlıkta hep birden değirmenin önüne kadar götürdüler; selâmetlediler.
alçak dam görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (-k) 66/11
Burası kasabanın dışarısında, elekçilerin
mahalle idi.
alçak adamlar sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (-k) 35/32 Siz ne alçak adamsınız! alçak herif sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (-k) 64/17 Herkes hay alçak herif diyordu.
alçak kuvvet sezgisel>özsel özellik gerçek olmayan basit (-k) 146/19
Tokatlıyan'ın camına dayandı, kendisini öldüren haksız, alçak kuvvete bir anarşist kiniyle baktı.
alçak damlı mahalle görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ+lI) 66/11
Burası kasabanın dışarısında, elekçilerin oturduğu alçak damlı, dar sokaklı, pis, ışıksız bir mahalle idi.
allı pullu
tiyatro
kapıları görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit
(+lI +lI(ikile
me)) 155/15
Mahyalar, aydınlık sokaklar, allı pullu tiyatro kapıları gördü.
allıkları
yüzünde kadın görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ) 13/31
O sanıyordu ki, İstanbul sokaklarında bazen rasgeldiği gibi sigarası parmaklarında, allıkları yüzünde, peçesi açık, dişleri çürük, yürüyüşü kıvrımlı, tıknaz bir kadın girecek
alnı çatılı kadın görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ) 69/5
Çuha elbiseler giymiş, sakalı gayet biçimli kesilmiş güzel yüzlü genç bir elekçi sazını kuruyor, alnı çatılı kart bir kadın zilsiz tefini ovuşturuyor ayakta, kendilerine çeki düzen veren iki taze zillerini vuruyordu.
alnı çatkılı, kart kadın
görme>fiziksel>biçim ,
görme>fiziksel>biçim gerçek olan, gerçek olan birleĢik (SÖ), (+Ø) 69/5
Çuha elbiseler giymiş, sakalı gayet biçimli kesilmiş güzel yüzlü genç bir elekçi sazını kuruyor, alnı çatkılı kart bir kadın zilsiz tefini ovuşturuyor ayakta, kendilerine çeki düzen veren iki taze zillerini vuruyordu.
altın bilezikler
görme+dokunma>fizi
ksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 181/7
Anasının kolları kalın, kakmalı ve okkalı altın bileziklerle yerinden kalkmaz halde idi; kürklerin birini çıkarıp ötekini giyiyorlar, bakmağı bilmediklerinden hepsini her yaz güvelere yediriyorlardı.
altın lira görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 71/8
Şimdi alnında parlayan bir altın lira ile kalkmış; hediyesine kıymet vermez görünerek oynuyordu.
altın meneviĢler görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 172/30
Bir kenarda yanan odunların gittikçe parlayan ışığı kirli sularda altın menevişlerini gezdiriyordu.
altın zil görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (+Ø) 70/7
Tahmisoğlu Feyzi ona sade altın zil değil, inci işlemeli, sim telli ne de fistanlar yaptırmıştı.
altın renk görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (+Ø) 127/30
Gözlerinin altın renkli esrarı içinde gülümser bir yıldız parladı hiç cevap vermedi.
altın gözler görme>fiziksel>benzerlik gerçek
olmayan basit (+Ø) 125/31 Pek yorgun gibi altın gözlerini süzdü.
altın dizi görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (+Ø) 51/6
Asıl karısı beşik, ocak başında, gübreler içinde, öküzler, mandalar arasında evin kaba işlerini görürken Çiçek Emine Hacı'nın dizleri yanında kötürüm olmuş bir kart kedi gibi esneye uyuya tembel tembel vakit geçirir, başında altın dizili, inci işlemeli fesi, ayağında servi, karanfil resimli çorapları, sırtında bir yolu sarı bir yolu pembe kumaş fistanı gelin gibi yaşardı.
altın dizili fes görme>fiziksel>biçim gerçek olan basit (SÖ) 51/6
Asıl karısı beşik, ocak başında, gübreler içinde, öküzler, mandalar arasında evin kaba işlerini görürken Çiçek Emine Hacı'nın dizleri yanında kötürüm olmuş bir kart kedi gibi esneye uyuya tembel tembel vakit geçirir, başında altın dizili, inci işlemeli fesi, ayağında servi, karanfil resimli çorapları, sırtında bir yolu sarı bir yolu pembe kumaş fistanı gelin gibi yaşardı.
altın dizili, inci iĢlemeli fes
görme>fiziksel>biçim ,
görme>fiziksel>biçim gerçek olan, gerçek olan birleĢik (SÖ), (SÖ+lI) 51/6
Asıl karısı beşik, ocak başında, gübreler içinde, öküzler, mandalar arasında evin kaba işlerini görürken Çiçek Emine Hacı'nın dizleri yanında kötürüm olmuş bir kart kedi gibi esneye uyuya tembel tembel vakit geçirir, başında altın dizili, inci işlemeli fesi, ayağında servi, karanfil resimli çorapları, sırtında bir yolu sarı bir yolu pembe kumaş fistanı gelin gibi yaşardı.
altın renkli esrar görme>fiziksel>renk gerçek olan basit (SÖ+lI) 127/30
Gözlerinin altın renkli esrarı içinde gülümser bir yıldız parladı hiç cevap vermedi.
altmıĢ beĢlik bunak görme>fiziksel>yaĢ gerçek olan basit (SÖ+lIk) 41/30
Alay komutanı altmış beşlik iri yarı bir bunak, kötü, kaba diliyle onu; «Safa âmedi, safa âmedi! (hoşgeldiniz) » diye pek teklifsiz karşılamış, hiç sebepsiz, birdenbire saat meydanındaki mermerden geniş göbek taşlı, yüksek kubbeli selâtin hamamını tarif etmişti.
altmıĢ beĢlik, iri
yarı bunak
görme>fiziksel>biçim
, görme>fiziksel>yaĢ gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(SÖ+lIk), (+Ø, +Ø(ikile me)) 41/30, 31
Alay komutanı altmış beşlik iri yarı bir bunak, kötü, kaba diliyle onu; «Safa âmedi, safa âmedi! (hoşgeldiniz) » diye pek teklifsiz karşılamış, hiç sebepsiz, birdenbire saat meydanındaki mermerden geniş göbek taşlı,
yüksek kubbeli selâtin hamamını tarif etmişti.
amansız etki sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+sIz) 59/28 Bu, çabuk, amansız bir etki yaptı;
amber
kokulu haplar
koklama>fiziksel
özellik gerçek olan, gerçek olan basit (SÖ+lI) 54/4
Ama afyon kantarının köşesindeki aktar Buhara'lı Bekir Efendiye sık sık uğruyor, onun küçük bir mermer havanda dövüp yaptığı amber kokulu, ballı baharatlı haplardan kutu kutu alıyordu. amber kokulu, ballı baharatlı haplar koklama>fiziksel özellik, tatma>fiziksel özellik gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(SÖ+lI), (+lI), (+lI) 54/4
Ama afyon kantarının köşesindeki aktar Buharalı Bekir Efendiye sık sık uğruyor, onun küçük bir mermer havanda dövüp yaptığı amber kokulu, ballı baharatlı haplardan kutu kutu alıyordu.
ana yollar
görme+duyma>>fizik
sel>ölçü gerçek olan basit (+Ø) 12/3
Burası Ankara'ya iki gün öte, ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı.
ana yollardan
aykırı kasaba
görme+duyma>fizikse
l özellik gerçek olan basit (SÖ) 12/4
Burası Ankara'ya iki gün öte, ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı.
ana yollardan aykırı, küçük kasaba görme+duyma>fizikse l özellik,
görme>fiziksel>ölçü gerçek olan birleĢik (SÖ),
(+Ø) 12/3,4
Burası Ankara'ya iki gün öte, ana yollardan aykırı küçük bir kasabaydı.
anadolu'nun yüksek yaylalarına
özgü geceler sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (SÖ) 49/10
Anadolu'nun yüksek yaylalarına özgü,sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi.
anadolu'nun yüksek yaylalarına özgü, sessiz, pussuz, boz renkli geceler sezgisel>özsel özellik, duyma>fiziksel özellik, görme>fiziksel özellik, görme>fiziksel>renk gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan, gerçek olan birleĢik
(SÖ), (+sIz), (+sIz), (SÖ+lI) 49/10
Anadolu'nun yüksek yaylalarına özgü,sessiz, pussuz, boz renkli gecelerden biriydi.
anahtar gibi Ģeyler görme>fiziksel>benzerlik gerçek olan basit (+Ø) 37/20
Çavuş, kibrit kutusunu bulmak için ceplerini karıştırıyor, tütün tabakasına anahtar veya çakı gibi şeylerin çarptığı duyuluyordu.
anahtar ve çakı gibi Ģeyler
görme>fiziksel>benze rlik,
görme>fiziksel>benze
rlik gerçek olan birleĢik (+Ø) ve (+Ø) 37/20
Çavuş, kibrit kutusunu bulmak için ceplerini karıştırıyor, tütün tabakasına anahtar veya çakı gibi şeylerin çarptığı duyuluyordu.
anlamlı
anlamlı iĢaretler görme+sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+lI +lI(ikile me)) 17/11
Anlamlı anlamlı birbirine işaretler yaparak, göz kaş süzerek Emine'ye uzun uzun bakıyorlar, fiskos gülüşüyorlardı.
anlamsız sohbetler duyma>özsel özellik gerçek olan basit (+sIz) 102/20
Dolu ambarları ve tavana kadar yetmiş odunluklarıyla vücutlarının, ocaklarının yiyeceğini hazırlamış olan bu halk kahvelere dolarak vakitlerini nargile höpürdetmek, öksürükler, tıksırıklarla sık sık kesintiye uğrayan anlamsız sohbetlere dalmakla geçirirlerdi.
anlamsız türkü duyma>özsel özellik gerçek olan basit (+sIz) 69/29
Ağır, uyutucu bir havaya uydurulmuş yayık söyleyişli bir anlamsız türkü, kasabanın en seçme türküsü, şimdi bu ahırın, tozlu bir eşya gibi oynatıldıkça insanın nefesini tıkayan kirli havasını sarıyordu
anlamsız bakıĢlar görme>özsel özellik gerçek olan basit (+sIz) 43/5
Daima gelişimden, uygarlıktan söz açıp uzun, sinirli, umutsuzlukla dolu nutuklarını nezaketin bile örtemediği öyle anlamsız hiçten bakışlarla uyuşuk dinliyorlardı ki ağlayacağı geliyordu.
anlamsız, hiçten bakıĢlar görme>fiziksel özellik, sezgisel>fiziksel özellik gerçek olan, gerçek olmayan birleĢik (+sIz), (+Ø) 43/5
Daima gelişimden, uygarlıktan söz açıp uzun, sinirli, umutsuzlukla dolu nutuklarını nezaketin bile örtemediği öyle anlamsız hiçten bakışlarla uyuşuk dinliyorlardı ki ağlayacağı geliyordu.
anlı sanlı, kör kaz
duyma>sosyal konum,
görme>fiziksel özellik gerçek olan, gerçek olan birleĢik (+lI, +lI(ikile me)), (+Ø) 89/8
İlle bir pehlivan kazı vardı ki, bütün memlekette namlıydı; güreştiği iki senedir daha yenildiğini gören yoktu; kale dibindeki anlı sanlı Kör kazın yavrusuydu. aptal karga görme+duyma+sezgis el>özsel özellik gerçek olmayan basit (+Ø) 55/14
Cavga Riza - cavga, bir cins aptal karganın oralarca ismiydi -, iki mecidiye eksiğine razı oldu.
aptal gözler görme+sezgisel>özsel özellik gerçek olan basit (+Ø) 63/11
Vehbi Efendi, şaşkınlığından büsbütün irileşen aptal gözlerle bakıyor, anlamıyor: «Nedir canım?
arabasız yolcular görme>fiziksel özellik gerçek olan basit (+sIz) 96/35
Bir vilayetten diğerine geçen arabasız yolcular, bazen, havalar çok kurak gidip Kızılırmak geçit verirse, şoseyi bırakırlar ve kestirmeden bu köye uğrayarak iki günlük yol kazanırlardı.
arap Ģivesine
uygun ses duyma>özsel özellik gerçek olan basit (SÖ) 20/26 Sonra Arap şivesine uygun sıcak bir sesle:
arap Ģivesine uygun, sıcak ses
duyma>özsel özellik, duyma+sezgisel>özsel özellik
gerçek olan, gerçek