• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal:Aruzu tek başına ölümden kurtaran şair hece vezninin en imanlı aşıklarına bile kendini beğendirmişti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal:Aruzu tek başına ölümden kurtaran şair hece vezninin en imanlı aşıklarına bile kendini beğendirmişti"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E D E B İ Y A T

1 . ! ^ >T

r-ttOU.O-'l

ı

ITaJıya, K em al

Aruzu

tek başına ölümden kurtaran şair

hece vezninin en imanlı âşıklarına

bile kendini beğsndirmişti

Y a z a n : H a li t F a h ri Ozansoy

ü ransada romantizmin büyük *- eserleri yaratılmıya başlandık tan sonra, trajedi nevi, romantik dra mm önünde ve bilhassa Victor Hugo- nun darbelerde yıkılmıştı. Fakat bir denbire, aslı musevi olan genç bir ak tris, Rachel, ölen trajediyi yeniden diriltmiş ve kendisi veremden ölünce ceye kadar, Racine’in dehasını eski devirlerdeki satveti ile sahnede tek rar yaşatmıya muvaffak olmuştu. Öy­ le ki, ona, romantikler bile hayrandı Önünde diz çöküyorlardı.

• İste Yahya Kemal de, son devir e- debiyatımızda, böyle bir tesir uyan • dırdı. Hece vezninin en imanlı âşıkla n bile Yahya Kemali beğendiler ve o, denebilir ki, tek başına, aruzu ölüm den kurtardı. Burada hece ile aruzun mukayesesini yapacak değilim. Anca'-' şunu söyliyeyim ki, Yahya Kemal ol masa idi, dilde ve şiir ölçüsünde Türk çülük cereyanı başladıktan ve hızlan diktan sonra, aruz vezni, benim vakti ie yazdığım bir mısradaki:

Şahane geldiğin gibi şahane git yine Teşyii ile çoktan edebiyat ülkemiz­ den uzaklaşmış olurdu.

Yahya Kemalin bu muvaffakiyeti nedendir?

Aruzu son kuvvetiîe varabileceği ta kâmül haddine vardırmasında.

Onun Deniz şiirinde bir mısra var­ dır:

Fanileri gökten ayıran perdeye değdim. İşte bu mısraı Yahya Kemalin şiiri­ ne tatbik edebiliriz. Aruz vezni, onun 'elinde, bu son ahenk perdesine değ

miştir. Çıkarabileceği harikulade son sesleri çıkarmıştır, sonra ne düzgün ne temiz, ne içden gelen bir dille!

Divan edebiyatı, bizim klâsik mısra telâkkimizi tamamile içine alan bir şekil göstermiştir. Fikir, beyitte ta •

marnlanır, ondan sonraki mısralara

atlama yoktur; bunun İçin mısra ve beyit mefhumu bu şiirde esası teşkil eder. Teceddüd edebiyatımız başladık tan sonra. Abdülhak Hâmid bile, tra jedilerindeki bazı parçalar müstesna, umumiyetle eski mısra ve beyit talâk kişini tamamile kırmış değildir. Yan- tığı en büvük iş, şiirin özüne, ferdi tahassüslerden mâserî tahassüslere geçebilmesine dayanır Buna mukabil İlk defa. Tpvftfc Fikrptt’r ki. k'rık mis rai deneyebildi ve bunda muvaffak oi du.O. Hasta Çocuk manzum esile Victor

çalarına kuvvetli bir bina, hattâ bir ehram çehresi verdi.

Yahya Kemalde bir kere mazinin ruhu var, onu kuvvetle seziyor ve gös teriyor: Gazellerinde ve şarkılarında olduğu gibi. Bir de modern çehre var Bütün yeni tarzdaki şiirlerinde olduğu gibi. Leylâ’dan, Deniz’den, Ses, Açık Deniz, Mehlika Sultan’dan ve daha böyle ayrı ayrı her biri bir ahnek ve dil harikulâdeliği olan sağlam yapılı şiirlerinden sonra en son vardığı bir mucize .mertebesi Vuslat, Deniz Tür­ küsü şiirlerine varıncaya kadar, hep

6İ...

Yahya Kemalde, bütün insanlık de­ virlerinin, tarih devirlerinin kuvvetli sezgileri mısralarında çınlar. Daha Balkan Harbi esnasında Fransadan memlekette yeni döndüğü esnalarda onun ağzından şöyle mısralar ışlde- bilmiştik:

Şehsuvaranı kılıç koymamak azmile kına Dolu dizgin koşuyorlardı akından

- akına. Yahud:

Akdeniz ufkunu bir mavi duman gölgeliyor Elli kalyonlu donanma-yı hümayun geliyor, Veya:

Canavarlar kaçıyormuş gibi gür bir doludan

Bir Salip ordusu bozgun kaçıyor Niğboludan. Sonra yine onun daha o zamanlar Yunanı âlemden getirdiği şu biçim klâsik mevzulu mısralar:

Mermerde nâşı hareli bir tülle örtülü Biblos ilâhı genç Adonis bekliyor ölü. ★

... Afrodit: Geldik, içinde ağladığın gölgeden işit İskenderiye kızlarının ah-u vahim, Ağlarken Ayda dağlarmın nîm

ilâhını! ★

Matem şeritlerile sarılmış alınlan. Mevkiple geldi lahdine biblos ka­

dınlan Hele başka bir şiirindeki şu kıt’a: Sicilya kızlan üryan, omuzlarında

sebu. Alınlarmda da çepçevre gülden efserler, Yayar sinirleri zehrile gevşeten bir

bû,

Ve gözlerile derinden bakar, gülüm serler, Sicilya kızları üryan, omuzlarında sebu. Yahya Kemal bu şiirlerde, eski Yu­ nan şairi Theokritos’un ve Fransız

(D eva m ı 6 net tayfada)

Huso’nun Fransız sarinde vanfığma benzer. Fakat m ıs r a lım bövle zin­ cirlenmesi, hecenin edicide uzamasını da icao ettirivordu. Övle İd. F'kret. en sonunda, nazmı nesre- yaklaştırdı. Ar tık ortadan terennüm, şarkı kalkıyor sentaVz örgüsü ve uzun zincirleme mısralar mevdana cıkıvnrdu. fsta Yahva K>’*v>ı. şiirimize hem yeni tarz daki. hem Divan nevileri tarzmdak) şiirlerile, nazmı tekrar kendi dairesi, terennüm ve şarkı dairesi içine sok­ tu. Bu neo-klâsik’likdir ki, onun

(2)

mis-E D mis-E B İ Y A T :

?

1

/* W •

Yr-Yahya K em a l

(B a ş tarafı 4 üncü sayfada)

'şairi Chenier’nin sesini Türk şiirin»

j getirmiştir.

Hâsılı görülüyor ki, bu şair, daha bundan otuz yıl önce, yaptığı tesir a* rasında, bu kudretini her şeyden ev­ vel yeni bir ses, berrak bir ses ve te­ miz bir türkçe getirmesine borçlu idi Nasıl ki, bütün genç nesil üzerinde çok hayırlı bir tesir yaratmış, benim neslimi mısra yapısına karşı titizliğe götürmüş, olgun ve dolgun mısraın zevkini etrafına yaymış, kabul ettir­ miştir.

İstanbulu en iyi gören, tarihine en derin göz atan ve içden içe en gizli seslerini bulup bize getiren Yahya Ke mal, bazan, bizi, rüyanın tâ ademe kadar sürüp giden mstizismasına da sürüklüyor. O zamanlarda da ne kuv vetlidiri. Bu kuvvetli ilhamın sesile büyu'eyince, o şiirleri, bugünün ener jik ruhuna tam bir tezad teşkil e ttiğ i! halde bile seviyoruz. Rintlerin Ölümü bunun en güzel bir numunesidir,

j

Yahya Kemalin, esrarlı masal se sinden de bize en büyük hediyesi Meb lika Sultandır.

On yedinci asrın büyük Türk beste - ¡kârı İtri hakkında Yahya Kem al’in yazdığı bir şiirin de ilk yarısı emsalsiz bir güzelliktedir. Ne yazık ki, şair, musiki dehasının ismi üstüne bütün satvetl ile canlandırdığı şanlı tarih sayfasının 50 milyon ruhu yürüten destan! mısramdan sonra fazlasile fikrileşiyor, lirizmini garip bir tarzda ’ kesip didaktikleşiyor. Öyle ki, İtrl’nin j tam hüviyetini tespit edemiyen vesika ! eksikliğini bile kaydetmekten kendisi,

ni alamıyor:

Adeta benziyor muammaya. Ulemamız da bilmiyor kimdi? Gibi beyitleri, ben de, bunun için, hakikî Yahya Kemalden uzak tutıı- i yorum. Fakat ilk kısmın şu harikulâ

de kıt’asma bakın:

Dinledim çok zaman Nevakân, Bir terennüm ki hem geniş, hem

şuh

Dağılırken Nevanın esrarı

Başlıyor Şark ufuklarında vuzuh. Mestolup sözlerinde her heceden Yola düşmüş birer birer geceden, Yürüyor fecre elli milyon ruh. Bence, bu şiir hakikatte burada bi­ ter. Ne haşmet! Ne ruh! Ve ne musi kiı

Ahmed Haşlmde en engin bir rüya âlemine kavuşan son devir şiirimizde, Yahya Kemal, onun eksik bıraktığını tamamladı. Biri, tamamile içden 'Ses­ leniyordu, dışa, şekle, bazan -hele illi şiirlerinde - o kadar özenmiyordu. Yahya Kemal, bizi Parnasyenler gibi ince işlenmiş mısralarla musaffa şii­ rin kaynağına götürdü. Bu şiirde dış güzelliği, her şeyin, her sesin ve her kelime ve rengin yerli yerinde oluşu, daha ilk bakışta hayret uyandırma­ mak imkânsızdı.. Haşim, teceddüd e- debiyatımızm mabedinde kıvrım kıv­ rım helezonlu dumaıılarile ufka, son­ suz ufka doğru tüten bir buhurdansa, Yahya Kemal, o mabedin sütunları kubbesi ve temeli oldu. O mâbed olma sa, o buhurdan yalnız başına tütecek ti ve o buhurdan olmasa, o binanın içi, esrar ve sonsuzluk büyüsünden mahrum kalacaktı. Bu ikisi bir devir edebiyatını kendi şahıslarında topla­ mdılar ve adetâ tamamladılar. Demek

ki vuzuhu seven Yahya Kemalle vu- Zuhdan kaçan Ahmed Haşimin ikisi de çok hayırlı bir san’at işi başarmış- ! lardır.

Haşim:

Aksam, yine aksam, yine akşam, Göllerde bu dem bir kamış olsam! Derken, ancak, o kamışın alacaka­ ranlıktaki sükûnunda gizli ve derin sonsuz hüznü anlıyanlara hitap edi­ yor. Yoksa,İhtimal: — İnsan kamı? olur mu?» sualini sorup da: — Odun olur da kamış neden olmasın?» gibi mukadder bir cevap bekliyenlere de­ ğil ... Halbuki Yahya Kemal herkesi anladı, anlıyabildi. Çünkü kapalısı yoktur! Sembol kendiliğinden ortada­ dır: bütün b*r ruh açıklığı ve bir ta­ rih geleneği! İşte Yahya Kemal, bu vuzuh içinde bu harikulâde lisanı ya ­ rattı. Şiirde iphama çok değer ve­ renler için, şairin hayret uyandıran bir tarafı da budur..

Halit Fahri 07ANS0Y

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne

Cinsiyet grupları ile çocukların obez olma durumu arasında yapılan karşılaştırmada obez erkeklerin oranı daha fazla olduğu halde istatistiksel olarak anlamlı

Ünlü ozan ve libretto ya­ zarı Hofmannsthal, Strauss'a yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: «Salome'ye egemen olan renk menekşeydi; Elektra'- yı gri ve

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış

Camiin plânı kare olup merkezi kubbe, dört yarım kubbe dört filayağına dayanır.. Dört köşede dört kubbesi var­ dır, arazi münhad olduğundan, yüksek subasman