“* î. - Ta‘3 * ıi 5
Devlet
Opera ve
Balesı’nde
«Gılgameş’in
Öyküsü»
Mehmet ERGÜVEN
«Gllgomeş'i Öyküsü» adlı opera yapıtının bestecisi Nevlt Kodallı Mezopotamya kültüründen günümüze ulaşan Gilgameş Destanı uygarlık tarihinin en eski yazılı belgelerinden biri dir.Bir raslantı sonucu Orhan A- senanın ilgisini çeken Gilga- rıeş yazarın ozgun yaklaşımı ¡¡e, önce tiyatro (1954) ardın darı opera (1965) dağ.arımıza katılıyor. Yazarın romanla des tan arasında yalpalanan Gilga- meş'i yeni bir kahraman tipi oluşturuyor. Başka bir deyişle Gilgameş, serüvenlerle kendini sınayan kanraman açısından roman olmasına karşın, bütün de destan kurgusuna bağlı bu lunmakta. Nevit Kodallı, bu l- kilemi yoruma acık bırakınca. Cüneyt Gökçer ağlatıya (traje di) yönelmiş. Ne var, Gökçer’* İn çözümleme yerine sorunla rın altını çizme yöntemi gidim- II (dlskursiv) düşünce ürünü değil! G. Lukacs'ın ağlatı tanı mı, bir ölçüde, Gökçer’i ele ve riyor: «Ağlatı kahramanı, kendi ruhunu, benliğini bulmuştur, bu yüzden, kendisine yabancı olan hiç bir gerçek tanımaz; dışsal olan her şey onun İçin önceden saptanmış ve onun öl çillerine uygun bir yazgı fırsatı olmaktadır. Bu açıdan bakınca Ankara’da sahnelenen Gilga- meş'I Asena değil Sophokles yazmıştır! Yanlış yorum giderek en sarsıcı sahnelerin bile tek düze olmasına yol açıyor. Bu tutum, Gilgameş'in Utnaplştim ve Enkidu ile birlikte olduğu sahnelerde iyice ortaya çıkmak ta. Örneğin üçüncü perdede En- kidu’nun son anda sahneye gi rip kolayca ölümü göze alışı, Gilgameş’in bu yüzden yeni se rüvenlere atılışı boşlukta kalı yor.
Nevlt Kodallı'nın müziği lib rettoya koşut özellikler taşıyor. İç bayıltıcı (larmoyant) ezgiler yerine özgün tınılarla örülü par tisyon, hiç kuşkusuz, Türk o- pera dağarının sayılı soy yapıt larından biri. Özellikle çalgıla- manın sözcükleri örtmeden bütünleyici niteliği Monteverdi’- den Janacek'e uzayan gelenek ten ustaca yararlanıldığını bel geliyor. Kolayca ucuzlayabile cek sahneler Kodallı’nın müzik dilinde soylu bir anlatım biçi mine dönüşmekte. Örneğin, Gll- gameş’ln yapıt boyunca birkaç kez yinelediği «Tanrılar, tanrı lar» çağrısı, çarpıcılık adına ritm ya da ezgi oyunları İle yozlaşmadan ağırlığını koruya biliyor.
ilk kez opera yönünden Gü- rer Aykai bir yandan Kodallı'nın başarısını pekiştirirken diğer taraftan sahneyle orkestranın ayrılmazlığını ustaca dengeli yordu. Belirli doruk noktaların da gerilimi kısmak zorunda ka lışı kurumun şimdilik sınırlı o- lanakları İle İlgili bir sorun.
Orhan Cettnkaya ile Hüseyin Mumcu’nun hazırladıkları dekor ve giysiler güzel, ama tutarsız. Söz / müzik bağlamında değer lendlrlnce hor İki sanatçının da renk tutkusunu dayancasız coşkuya (euphorle) bağlamak olası. Ünlü ozan ve libretto ya zarı Hofmannsthal, Strauss'a yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: «Salome'ye egemen olan renk menekşeydi; Elektra'- yı gri ve siyahlar İçinde düşünü yorum.» Gilgameş için belirli bir renk seçilmese bile hiç de ğilse pastel tonlarda uzlaşılabl- lirdi. Bu yüzden Mumcu’nun giy sileri koroya gereken ağırbaş lılığı vermekten çok uzak. Ce- tinkaya’nın dekoru İse saf-yü- rek resmin eşiğinde dolanıyor. Üçüncü perdenin ağaçlı dekoru Hum-Baba’nın dağlarından çok Kırmızı Şapkalı Kız’ın çiçek top ladığı ormanı anımsatıyordul
Dmlter Tzenov’un koreogra- fisi gecenin en yetersiz çalış- masıydı. Koroyla küçülen sah nede balerinlerin tekdüze sıçra maları her türlü beğeniden u- znktı. Koro ile solistlere gelin ce: Elena Hristova’nın hazırla dığı koro tutarlı bir beraberlik
içinde Aykal’a yardımcı olmak taydı. Deva Çolakoğlu, ses or- talamosı (tessitura) oldukça a- şoğıda bulunan Gilgameş'I ba şarıylc söyledi.
On üc yıl sonra sahnelenen Gilgameş, belirli aksaklıklara karşın, Kodallı'nın güçlü solu ğunu bir kez daha tanıtlaması bakımından oldukça yararlı ol du. Bu nedenle önce Kodallı’yı, daha sonra bu olaıiağı hazırla dığı için Gürer Aykal'ı kutla mak gerekiyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi