Taha TOROS’un yazı
dizisi pazar günü
Cumhuriyet
’te...
m
Bilinmeyen belgeler ve bilgiler
mGeçmişlerinin soyağaçları
Aile ve akraba çevresi
*■
Bursa hapishanesinde dokuması
mŞikâyet dilekçeleri
* Vali Haşim Işcan'la gerginlik
mM üfettiş tahkikatı
• NÂZIM HİKMETİN İLK ŞİİRLERİ
• NÂZIM HİKM ETİN HAYRAN
OLDUĞU SANATVE
SANATKÂRLAR
• NÂZIM HİKM ETİN CEZAEVİ
GÜNLERİ
• NÂZIM HİKMETLE
MÜŞTEREK KİTAP
• PAŞALAR AİLESİNİN GÖZDE
ÇOCUĞU
• POLONYA'DAN GELEN
SOYAĞACININ KÖKÜ
• ANNESİ: RESSAM CELİLE
HANIM
• NÂZIM HİKM ETİN BABA
TARAFINDAN AKRABALARI
AYBAR ANISINA
SEMPOZYUM
■
3. Sayfada
TİP’Lİ GENÇLER
ANILIYOR
■
3. Sayfada
HİKM ET
P aşalar ailesinin gözde çocu ğu
Nâzım’m aile geçmişinde ünlü paşalar vardır. Büyükbabası, Nâzım Hikmet’e adını veren Mehmed Nâzım Paşa’dır
Diziniıı ağırlığını, Polonya’dan başla yan soyağacının kökü oluşturmaktadır. Şimdiye kadar bu konuya pek değinil- memiştir. Borzecky ailesine ait arşivi mizde koliler dolusu malzeme bulunmak tadır. Bunların bazılarını -şairimizin geç mişinde- birer işaret taşı niteliğinde ol duğu için kullanmayı
uygun buldum. Ayrı ca, büyükbabası vali ve şair Nâzım Paşa so yundan gelen akraba larına değinerek bil giler verdim.
Bu dizide yer alan asıl önemli konu Nâ zım H ikm et’in Bursa cezaevindeki dokuma- cılığıdır. B u konuda başından geçen olay lar çok ilginçtir ve şim
diye kadar yapılan yayınlarda buna de- ğinilmemiştir. Nâzım Hikmet, Bursa ha pishanesinde havlu dokumacılığı yapmış tır. Bu nedenle Bursa Havlucular Koope ratifi ve Bursa Bölge İktisat Bölge Mü dürlüğü ile devamlı ilgisi olmuştur.
Dokuma işçisi Nâzım_______________
Dokum acıların sene sonu kârların dan alacakları hisselerin, vali Haşim İş-
can’ın kurduğu “Bursa’vı Güzelleştirme Cemiyeti” ne bağışlanm ası ve tezgâh
adediyle hammadde ve havlu satış he saplarında mağduriyete uğradığı gerek çesiyle dönemin valisi Haşim tşcan’dan şikâyetçi olmuştur. O yıllarda bazı mah kûmlara dokuma tezgâhlan ve ham madde olarak pamuk ipliği Ticaret Ba kanlığımın emri ile verilmekteydi. Bu bakımdan Nâzım H ikmet’in dokuma iş çisi ve kooperatif üyesi olarak yaptığı şi kâyeti Ticaret ve İktisat Bakanlığı’na ulaşmıştır. Bakanlık makamı bu şikâye tin yerinde incelenmesini teftiş heyeti ne havale etmişti. O yıllarda Bakanlık müfettişi bulunduğumdan konunun in celenmesi ve teftişi bana havale edil mişti. Bu maksatla 1940’lı yıllarda iki defa Bursa’ya gittim. Konuyu mahallin de inceledim.
•Ben devekuşu muyum?’
Bursa cezaevinde dokum a tezgâhlı üç mahkûm bulunuyordu. Bunların ko operatif ile ilgileri ve dokudukları hav luların kesin hesaplan üzerinde incele meler yaptım. Validen izahat aldım. Bur sa Bölgesi İktisat Müdürlüğü ile Bursa
H avlucular K ooperatifi dosyalannda bulunan bu konu ile ilgili olaylan göz den geçirdim. Nâzım Hikmet ve iki ar kadaşına kooperatif üyesi sıfatıyla pa muk ipliği verilmekteydi. Şikâyetçi ol duğu Vali Haşim Işcan, bunlann koope ratif üyesi olamayacağım ileri sürüyor du; çünkü kooperatifin statüsünde üye olabilmek için Türk olm ak ve mahkûm olmamış bulunmak kaydı vardı. Haşim İşcan buna dayanıyordu.
N âzım Hikmet ise kooperatif üyesi olarak dokumacılık yapmasına rağmen kendisinin kooperatif üyesi olamayaca ğı iddiası karşısında espriler yapmaktan
geri durmuyordu. Bu teftiş sırasında en çok tekrarladığı cümle şuydu: “ Ben de vekuşu m uyum ?”
Şimdiye kadar hiç yayınmlanmamış olan ilginç konulan bu dizide -belki te bessümle- okuyacaksınız.
Nâzım Hikmet’ in aile geçmişinde ün lü paşalar vardır. Büyükbabası, Nâzım Hikmet’e adım veren, Mehmed Nâzım
Paşa’dır. Annesinin babası, Polonya kö
kenli Enver Paşa'dır ki nüfus kütüğün de ve Osmanlı A rşivi’nde bazen “Ha
şan Enver Paşa”, bazen “Enver Celaled- din Paşa” olarak yer almaktadır.
N âzım H ikm et’in dedesi Enver
Pa-şa’ya bazen “BüyükEnver Paşa”, bazen de “Küçük Enver Paşa” ismi verilmek tedir. Enver Paşa’mn babası Mustafa
Celaleddin Paşa dır ki kökeni Polonya
kontlarından, asilzade bir aileden gelmek tedir.
Kendisinden ilerideki sayfalarda ge nişçe söz edilecek olan Constanty Bor
zecky, Polonya'nın hürriyeti için ayak
lanmaya katılarak sürgün edilmiş, Tür kiye’ye sığınarak Müslüman olmuş ve Mustafa Celaleddin ismini almıştır.
Mustafa Celaleddin Paşa, dönemin ünlü kişilerinden Serasker Ö m er Pa şa’nın kızı Safvet Hanım ile evlenmiş
tir. Nâzım Hikm et’in anneannesi olan
Leyla Hamm, Müşir (Mareşal) Mehmed
Ali Paşa’mn kızıdır. M ehmed Ali Paşa, genç yaşta şehit olmuş ve üç kızı Padi şah tarafından himaye edilerek büyü müştür. Bunlar asker kökenli kişilerle ev lendirilmiş olup her üçünün kocası da ileride ordumuzun tanınmış generallik lerine ulaşmışlardır: Hüseyin Hüsnü Pa şa, Enver Paşa (Nâzım Hikm et’in dede si) ve İsmail Fazıl Paşa (General Ali Fu at Cebesoy’un babası). Nâzım Hikmet’in paşalar ailesinde bir de Hafız Paşa var dır. Bu paşalar ailesinden iki ünlü şehit vardır: Mustafa Celaleddin Paşa ile Mü şir Mehmed Ali Paşa.
Savaş alanlarının hırslı kahramanı Mustafa Celaleddin Paşa
Eskilerin belirttiğine göre Mustafa Celaleddin Paşa, savaş alanlarının hırs lı bir kahramanıdır. Kendisini her zaman savaşlarda görmek isteyen bir kişidir. Savaş alanlarında beş kere yaralanmış tır. Hatta altındaki atin da yaralanması üzerine at değiştirerek yaralı hali ile sa vaşmaya devam etmiştir. Mustafa Cela leddin Paşa’nın orijinal olarak mevcut olan fotoğrafına dikkatle bakıldığı tak dirde, boynundaki eğrilik hemen fark edilir. Bu eğrilik, savaş esnasında isabet eden bir kurşunun eseridir. Yukarıda be lirttiğimiz Mehmed Ali Paşa Arnavut luk’ta şehit olmuştur. Bu iki şehit paşa nın kökeni Hıristiyandır.
Türkiye’ye sığınarak Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Bahsi geçen paşala rın biri müstesna hepsi asker kökenlidir. Sivil olan paşa, döneminde şairliği, va liliği ve M evleviliği ile m eşhur olan Mehmed Nâzım Paşa’dır.
Borzecky ailesinin arması
Borzecky aile sin in g e ç m iş te n g e
le n b ir arm a sı vardır. A rm a n ın ü st k ısm ı, b e ld e n aşağ ısı k e s ilm iş b ir k eçi başıdır. A rm a n ın alt k ısm ın d a b ir e şek b aşı y e r alır.
B u eşek başın ın fonu kırm ızı, k en disi g ri renklidir.
K eçi ve eşek k afaları, b irb irin e bir taç ile bağlıdır. B u ta c ın b a ş k ısm ı
n o k ta la rla a y rılm ış, üç y a p ra k ta n o luşm aktadır.
B u a rm a b ir k o n t ailesi n ite liğ in d e k i B o rz e c k y ’le rin z a fe ri o la ra k k ab u l ed ilm iş b ir sem boldür.
Y ukarıda k e n d isin d e n u zun u zu n sö z e ttiğ im iz Nâzım H ik m et’in d e d esin in babası C onstanty Borzecky
(M ustafa Celaleddin Paşa) ailesin in
-şeh irle ri so n rad a n R us b ö lg e sin d e k a lm ış o lm a sın a rağ m e n b ir P o lo n yalI re ssa m ın g ay re tiy le - eski aile a rm a sın a u laşılabildi.
Enver Paşa, A bd ü lh am id ’in y a
v erliğ i sırasın d a, P o lo n y a ’daki e c d ad ın d an k alan k im se le rle m ek tu p - laşm ıştır. B u m e k tu p la şm a n ın b ir k ısm ı F ra n sızc a o la ra k y apılm ıştır.
Polonya’ya
uzanan
soyağacı
Nâzım Hikmet’in ana ta
rafından aile çevresi Po lonyalIdır. Sonradan Rus bölgesinde kalan Kles- zow’da doğan ve soylu bir aileden gelen Constanty
Borzecky, Nâzım H ik
met’ in annesinin büyükba bası ve dedesi Enver Pa
şa’mn da babasıdır. 20 yaş
larında (1848’de) Türki ye’ye sığınıp Müslüman olduktan sonra adı Mus
tafa Celaleddin’e dönüş
türülen, savaş alanlannda- ki kahramanlıklan ile tanı nan, sanat, kültür ve tarih sahalarındaki derin bilgi siyle orijinal bir kimliğe sahiptir.
Mustafa Celaleddin Pa- şa’nın kişiliği üzerinde en yetkili kaynak şüphesiz ki oğlu Enver Paşa’mn yazı sıdır. Enver Paşa, Fransız ca olarak çocuklarına va siyet niteliğinde bıraktığı uzun mektubunda babası nın Polonya’dan gelişini şu şekilde anlatmaktadır:
“Sevgili çocuklarım, si ze ailemizin kuruluşunu ta nıtmak istiyorum. Çünkü ailenin kaynağı babadır. Nesil ondan devam eder. Babam Constanty 1826 yı lında Nisan ayında doğdu. Yetenekli bir eğitim gördü. Harikulade hafızası vardı. Tarihi bilgisi çok derindi. Hafızası Allah tarafından verilmiş bir kabiliyetti. Ne var ki babam bu Tann ver gisini kendisine faydalı ola rak kullanamadı. Babam aynı zamanda sanatkârdı. Fevkalade yazı yazar, kro ki yapar, desen çizer, sulu boya ve yağlı boya resimler, minyatür ve gravür yapar dı. Plan, harita, topograf ya üzerinde eserler vermiş tir. Hatta yaptığı tablolar sarayın duvarlarına asıl mıştır.
Yukarıda saydıklarımı, tamamıyla özel kabiliyeti sayesinde yapmıştır. Ne ya zık ki bize eserkrinden hiç biri kalmamıştır. Yalnız iki
tablosunun fotoğrafı var dır.
Babanım tek ihtirası sa vaştı. Çünkü o, savaş yap mak için doğmuştu. Baba sı onu papaz yapmak iste miş ama o üniversiteye yö nelmiştir. Aynı zamanda savaş alanlarını tercih etti. Bu alanlarda şecaat gös terdi Birkaç defa değişik sa vaş alanlarında yaralar al dı. 1876 yılında Kara dağ’da, yedi yara alarak şe hit oldu...”
Enver Paşa’nm babası ile ilgili başka yazılan da vardır. Ona göre, babasının Müslümanlığı kabul edi şi, sırf Ruslardan intikam almak ve Türk ordusuna katılabilmek içindir. An cak, Enver Paşa bu arada şu sözleri de eklemekte dir:
“...Babam zâhiren (gös teriş için) değil bütün iç duygulan ile Islamiyeti ka bul etti. Çocukluğumda, bana İslam dininin şartla rını anlatırdı...”
Mustafa Celaleddin Pa şa hakkında çok sayıda olan kaynaklarda, göğüs kabartıcı izler bulunmak tadır. Babasımn papaz yap ma isteğine karşı çıkarak Varşova Üniversitesi’nde öğrenim gördü. Kendi di linden başka Latince, Fran sızca ve Rusçayı mükem mel surette konuşup ya zanlardandı. O sırada Rus- lar Polonya’dan kaçanları geri çağırdılar. Yukarıda belirtildiği üzere Constanty Borzecky Rusya’ya dön meyerek Sultan Abdülme- cid’in, şefkatle bunlara ku cak açması üzerine Türki ye’ye sığındı. Türk ordu suna büyük hizmetlerde bulunan Mustafa Celaled din Paşa’nın ilmi kabili yetleri arasında eski ve ye ni Türkler üzerinde değer li bir eser yazmış olması göğüs kabartıcıdır.
“■■ .... 11 d
SÜRECEK
SAYFA CUMHURİYET
D İZ İ
Baba Nâzım’ın çocuk sevgisi
N
âzım H ik m et’in b a b a sı Hikm et Nâzım 1876’da Ü sküdar’da doğdu.G alatasaray’ın 199 num aralı öğren cisi oldu. 1898 yılında, pekiyi dere ce ile diplom a aldı.
B ab ıâli’de yabancı işlerine bakan büroda çalıştı. D aha sonra, H ariciye N ezareti M atbu- ât-ı H ariciye m ütercim liği görevini üstlendi. U zun süre, S elanik’te, U m ur-ı Ecnebiye m ü dürlüğünü yönetti.
N âzım Hikm et, b u dönem esnasm da S ela n ik ’te doğdu. (B ir garip tesadüftür ki, annesi
Celile Hanım da -babası Enver P aşa’nın vazi
fesi esnasında-1880 yılında Selanik’te aynı cad de üzerinde bulunan konakta doğmuştur.)
H ikm et Bey, babası N âzım P aşa’m n H alep valiliği dönem inde, verilen görevle H alep’te ikâm ete m em ur edildi.
1913 yılı sonunda m atb u at m üdür m uavini, 1914’te m atbuat m üdürü oldu. 1918 yılında, H am burg B a şk o n so lo slu ğ u ’na tayin edildi. 1919’da em ekliye ayrılarak gazeteciliğe baş ladı.
G erek m atbuat m üdürlüğü, gerek H am burg Şehbenderliği sırasında, görevle Berlin’e ve Vi- y an a’ya gönderildi.
Hikmet Bey'in
duygulu mektubu
H ikm et N âzım Bey, Fransız- cası ve O sm anlıcasıyla güçlü bir yazardı. K ızı S âm iye’ye, anne sinin adını verm işti. O na içten d u y g u la rla b ağ lıy d ı. Y azdığı m ektup bu ince duygunun ör neği niteliğindedir. M ektubun özeti şöyle:
"...
Kıymetli Kızım. Hayatta,
ne kadar m üsrif olursan ol,
maneviyatla son derecede tu
tumlu olmalısın. S a rf edilen
maddi şeyler ergeç geri gelebi
lirler. Amma, maneviyattan sar-
fedilenler asla geri dönmezler.
Hatta, insanın belleğinde bir
parçasını da alıp götürürler...
Sen, bana bugün nasıl pek ya
kın ve kıymetli isen, yarın da,
her gün de, o nispette kıyme
tin artıyor. Sen, mutluluklara
lâyık bir karakterde doğmuş
sun. Emin ol, her zaman me
sut ve bahtiyar olacaksın...”
H ikm et Nâzım
H ikm et N âzım kızı S âm iye ile.G az ete ciliğ e başlayan H ikm et Bey, Yeni Ş ark ’ın m üdürlüğünde bulundu. D aha sonra, K adıköy’ündeki H ale S inem ası’nı işletti. Son yıllarında, aynı sem tteki Süreyya Paşa S ine m a sı’m n m üdürlüğünü yapıyordu.
H ikm et Bey, S elan ik ’te U m ur-i E cnebiye
m üdürü iken, babası Nâzım Paşa K ayseri m u tasarrıfı idi.
N âzım Paşa ile eşi Sâmiye hanım , te k oğul la n olan H ikm et’i evlendirm ek istediler. Bu maksatla Sâmiye Hanım, Kayseri’den İstanbul’a geldi. M ünasip b ir gelin aram aya başladı. G ö
rücü olarak bir iki aile ziyaretinde bulundu. Ken disine, Teftiş-i Askeri Y üksek Komisyonu aza sından ve P adişahın yaverlerinden Enver P a - ş a ’nın kızı C e lile’yi önerdiler.
Sâm iye H anını, Enver P aşa’nın eşi, Şehit
M ehm et A li P a ş a ’nın kızı, Leyla H an ım ’ı zi
yaret ederek kendisi ile ve kızı C elile ile uzun sohbetlerde bulundu. G elin adayı olarak C e lile ’yi beğenm işti.
D urum u K ayseri’de m u ta sa rrıf olan eşi N â zım P aşa’ya yazdı. O nun da m uvafakati ile du rum , S elanik’teki oğulları H ikm et B ey ’e b il dirildi. H ikm et B e y ’e gönderilen m ektuba, C elile H an ım ’ın bir fotoğrafı da eklendi.
H ikm et B e y ’in de uygun bulm ası üzerine, S ânuye H anım , C elile H an ım ’ı yanm a alarak S elanik’e götürdü. E vliliğin tem eli 10 A ğus tos 1900’de orada atılm ış oldu.
H ikm et B ey’in, “Mussolini” adım verdiği bir köpeği vardı! B u köpek, H ikm et B e y ’i ısırıp öldü.
D oktorların tavsiyesi üzerine, h er ihtim ale karşı, H ikm et B e y ’e kuduz aşısı yapıldı. O lay dan dört gün sonra B eyoğlu ’nda b ir otom obi lin çarpm ası ile H ikm et Bey, yere yuvarlanıp yaralandı.
B u defa da tetanoz aşısı yapıldı. N e var ki H ikm et Bey, b u uygulam a sonunda felç ola rak evine kaldırıldı. 19 M art 1932 günü dün yam ızdan ayrıldı. B abası N âzım P aşa’n m - K aracaahm et’teki- m ezarı açılarak, onun koy- nuna konuldu.
Ö lüm ü üzerine H ikm et B e y ’in türlü m e zi yetlerini yansıtan yayınlar yapıldı. D önem in büyük kültür dergisi olan Servet-i Fünûn, b u n ların başında yer aldı.
H ikm et Bey, neşeli ve edebi kültürü güçlü, güzel yazı yazan, ressam lığı ve fotoğrafçılığı olan bir kişiydi.
Nâzım dan Yahya Kemal ders
A nnesi Celile H anım ’la yaşadığı gön ü l ilişkisinden rahatsız olan Nâzım Hikmet, Yahya K em al’in
pardösüsünün cebine ‘Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz! ’ notunu bırakır
N
âzım Hikmet’in annesi ilk kadın ressamlanmızdandır. Küçük yaşta resm e eğili mi belirmiş, özel hocalar dan ders alm ış ve en sonunda P a ris’te ve Berlin’de bilgisini geliştirmiş, güçlü firça sahipleri arasında yer al mıştır.Celile Hanım , Enver Paşa’nm ilk kızıdır. Enver Paşa, askerlik görevi ile bulunduğu sırada, Cehle H anım Se lanik’te doğmuştur. Doğum tarihi de ğişik kaynaklarda, değişik şekilde gösterilmektedir. M iladi tarihe göre 1879 yüının son günlerine veya 1880 yılının ilk günlerine rastlamaktadır.
Ailesinin nüfus kayıtlan İstanbul’da bulunm aktadır. B u kayıtta, 1880 y ı lı geçmektedir. Aynı nüfus kütüğü ne göre, kardeşi Mustafa Celaleddin de 1880 yılında dünyaya gelmiştir.
Celile H anım ile ilgili bir hata da yıllardan beri devam edip gitm ekte dir! O da, yayımlanan resimlerinin al to d a , adının “Celile Hikmet” olarak tanıtılmasıdır. O ysa, C elile H anım 1917 yüm da, H ikm et B ey ’den ayrıl m ış ve sözü edilen resim leri daha sonraki yıllarda yapmıştır. Cehle Ha- n ım ’ın ressam lığı -daha çok- H ik m et B ey’den aynldıktan sonra başla dığı ve esasen tablolarında hiçbir za m an Cehle H ikm et im zasını kullan m adığı bilinmelidir. B u bakım dan, Cehle H ikmet adının kataloglarda ve m akalelerde kullanılm ası hatalıdır.
Sırası gelmişken, C ehle H anım ’m -çok kim senin bilm ediği- soyadını açıklam ak isterim. B ilindiği üzere Soyadı K anunu’ndan önce kızlar ba balarının adlarıyla, evli olanlar ise kocalarının adlarıyla anılırdı. C ehle H anım ’ın Soyadı K anunu’ndan ön ce kullandığ ad Cehle Enver’dir. 1917 sonuna kadar C ehle H ikm et olarak bilinir ve tanınır.
CELİLE HANIM VE YAHYA
KEMAL İN BÜYÜK AŞKI
Cehle Hanım’ın ilk kardeşi Münev
ver Hanım, dönem inin İstanbul gü
zelleri arasında, beğenilen ve anılan bir kadındı. Anneleri Leyla Hanım da kocası gibi, kızlarının eğitimine önem verm işti. C elile H anım , H ikm et B ey’in görev yaptığı Selanik’e, N â zım P aşa’m n eşi ve kendisinin m üs takbel validesi Sâmiye Hanım tara fından götürülm üş ve nikâhları eski usule göre orada kıyılmıştır. Cehle Ha nım soyadı olarak, “UğuraldınTı kul lanmıştır. N e var ki bu soyad ona hiç de uğurlu gelmemiştir.
C ehle H anım , son yıllarında daha çok, Yahya Kemal ile gönül bağlan tısı dolayısıyla tanınmaktadır. Ne var ki, çok gayret etm esine rağm en, bu gönül bağlantısı evliliğe dönüştürü- lememiştir. Cehle H anun, Yalıya Ke m al’den dört yaş büyüktür.
Cehle H anım sonraları bir paşa- zâde olarak söylenen İbrahim Bey adında bir kaym akam la evlenmişse de bu evliliği çok kısa sürmüştür.
C ehle H anım ’ın adı, hem resim sanatında belirgin b ir yere çıkm ış hem de Yahya K em al’in şiirlerine konu olm uş bir sevgili olarak kal mıştır.
N âzun H ikm et’in -Bahriye M ek tebindeki- öğrenciliği sırasında ede biyata eğilimi dolayısıyla Yahya Ke m a l’den özel dersler aldırtıldığı her kesçe bilinmektedir. Yahya Kemal, ilk
bahar ve sonbahar m evsim lerinde C ehle H anım ’ın evine, N âzım Hik- ıııet’e ders verm ek üzere gidip gel mektedir.
NÂZIM RAHATSIZ
Celile H anım ’ın evine -oğlu Nâzım H ikm et’in hocası olarak- rahatça gi rip çıkan Yahya Kemal, aşkını fusun- lu kelim elerle şiirleştim ıiştir. Ne var ki 15-16 yaşlarındaki N âzım H ik met, aımesi ile Yahya Kemal arasın daki gönül ilişkisinden rahatsızdır. Ona göre, Yahya K em al’in kendisi ne özel öğretmen olarak seçilmesi, an nesinin rahatça sevişebilmesi için el verişli bir fırsat hazırlamıştır.
Sonbahar yapraklarının dökülm e ye başladığı günlerde Yahya Kemal, E renköy’deki Cehle H anım ların evi
ne gelerek N âzım H ikm et’e dersler vermektedir.
H er gelişinde olduğu gibi, ana- oğul, şairimizi bahçe kapısında kar şılarlar. Z em in kattaki büyük odada N âzım H ikm et’e ders verilir. Ders sonunda da, hava alm ası için bahçe ye çıkması söylenir. O sırada Cehle H anım ile Yahya Kemal başbaşa, kim bilir neler konuşarak, kristal fincan larında çaylarını yudumlarlar.
O nlar çaylarını içerken. N âzını Hikmet, bahçede kendi kendine do laşm akta, hatta, Bahriye M ektebin deki gibi jimnastik hareketleri yap maktadır.
Ç aydan sonra, Yahya Kemal bir ayrılışında Celile Hanım’a veda eder ken sarılıp öper. Nâzım H ikm et on ları, yan pencereden izlemiştir. Yara lanm ış bir kuşa döner. A nnesine bir
şey söylem ez am a bir bahane ile ak şam soffasuıa oturmaz. Sabahleyin de erken saatlerde okuluna döner.
BU EVE BABAM OLARAK
GİREMEZSİNİZ’
A sıl olay, Yahya K em al’in bir haf ta sonraki ders için E renköy’e geli şinde patlak verir. O gün, Nâzrnı H ik m et, hocası Yahya K em al’i isteksiz karşılar! Hareketlerinde gerginlik ha li vardır. D ersin bitim inde -her defa sında olduğu gibi- bahçeye çıkıp ge zinm esi söylenir. Bu sırada annesi ile Yahya Kemal salonda çay içerler. N âzun Hikm et, köşkün giriş holün deki portm antoda asılı duran Yahya K em al’in incecik pardösüsünün ce bine küçük bir kâğıt yazıp bırakır.
Yahya K em al pardösüsünü giyip köşkten ayrılırken elini cebine so kunca orada küçücük bir kâğıt bulur. B u N âzım ’m el yazısıdır:
“Hocanı olarak girdiğiniz bu eve ba bam olarak giremezsiniz!”
Yahya K em al şaşırmıştır. N âzım H ikm et’e o gün verdiği ders son der si olmuştur. Ç ünkü kendisi, öğrenci sinden çocuk saflığı ile bir ders almış- tu .N ev ark iC elile Hanım, Yahya Ke- m a l’i sevmektedir. Yahya K em al’in de kendisine şairce, duygusal bağlan tısını bilm ektedir. O na göre, oğlu nun yaptığı bir çocukluktur! Durumu, annesi Leyla H anım ’a açar.
LEYLA HANIM’IN ÇABASI
Leyla Hanım her anne gibi, güzel kızının genç yaşta dul oturm asını is temez. Konuyu, Yahya K em al ile gö rüşecektir. O nun, kızı ile evlenm e işini sağlam a bağlam ak ister.
C ehle H anım ’ın, rahm etli Fatma
Devrim ’de ve m erhum Asım Sön-
m ez’de birer kopyalanın gördüğüm , eski harflerle yazılm ış, imla hatala- n bol ve güçlükle okunan m ektupta pek az açıklık sezilmektedir. Celile H anım ’ın Yahya K em al’e gönderdi ği bu m ektubun sonunda nasıl bir ge lişine gösterdiği biraz sislidir. Cehle H anım ’ın m ektubuna ne karşılık ver diği bilinmem ektedir. Şu var ki C e hle H anım ’a vaat ettiği evlenm eden cayar. A m a, gönlüne taht kurm uş, güzel ressam C ehle H anım ’ı da bir türlü unutam az. Ve ondan sonra da başkaları ile evlenm eyi düşünmez.
YARIN: NÂZIM
SAYFA CUMHURİYET
i/İr T
r < * .
w
I . « V
Nâzım H ikm et’in halasının eşit aile ile ilgili anı ve fotoğrafları düzenli olarak kayıt altında tutmuştu
N
âzım Hikmet’in Mediha ve Güzide adlarında iki halasıvardı. M ediha H anım , ünlü bir hukukçu olan Memduh Bey ile M ersin’de evlendi. O sırada M ediha H anım ’ın babası Şair Nâzım Paşa Mersin m utasarrıfı, kocası M em duh Bey de M ersin adliyesinde görevliydi. Nâzım H ikm et’in ikinci halası Güzide H anım ’dır ki yaverandan Kolağası Necip Bey ile evli idi. M ediha halasının Mehmet Celalettin ve Mustafa Orhan adında iki oğlu vardı. Bunlardan M ehmet Celalettin (Ezine), bir dönem in ünlü yazarlarından biri idi. Kardeşi M ustafa Orhan Ezine de bir m üddet gazetecilik yaptı. H er iki kardeş edebiyata eğilimli, geniş kültürlü kişilerdi. Ç ocuksuz öldüler. N âzım Hikmet, Güzide halasım çok severdi. Esasen bu hala, N âzım ’ı edebiyat eğilim inde teşvik edenlerdendi. N âzım Hikm et gençlik dönem kide yazdığı “Lades” şiirini bu halasını ithaf etmiştir.
N âzım H ikm et’in halası M ediha H anım ’ın kocası M emduh Bey, aslında bir hukuk bilginidir. M ersin’de savcılık, Selanik’te ticaret mahkemesi reisliği, İstanbul’da Yargıtay üyeliği ve hukuk profesörlüğü yapan M em duh Bey, günlük anılar yazm akla aile çevresi ile alakalı da bir hizm ette bulunmuştur.
M em duh Bey, çocukları için bir hatıra defteri bastırmış ve oraya günlük not ve hatıralarını geçirmiştir. O zaman büyük oğlu Celalettin bir yaşındadır,
iki oğlu olduktan sonra bu hatıra defterine N âzım H ikm et’in de adını eklemek suretiyle günlük anılarını yazmaya devam etmiştir. Bu gayretiyle M em duh Bey, aile geçmişini ailenin gelecek nesillerine taşımış bir kültür adamıdır. Anı defterinde ailelerine ait günlük notlardan ayn, tarihi konulara da değinmiş bulunmaktadır.
NAZIM HİKMET İN FOTOĞRAF»
M em duh B ey’in, gerek kayınbabası N âzım Paşa, gerek kayınbiraderi Hikmet Bey ve onun oğlu N âzım Hikmet ile ilgili bazı not, fotoğraf ve anılan da bu defterde yer almıştır. Bunlar arasında Nâzım H ikm et’in 47 günlük bebeklik fotoğrafı ile
1 yaşm a bastığında kendi oğlu ile birlikte aldığı fotoğrafı da bulunmaktadır. M em duh Bey, kayınbabasının hizmet gördüğü yerleri ve buralarda geçen hizmet m üddetlerini hatıra defterine geçirdiği gibi, N âzım H ikm et’in bebeklik ve çocukluk çağlannda babası ile beraber N âzım P aşa’nın hizm et gördüğü vilayetlere, tatil aylannda gidip
gelm elerini de günü gününe kaydetmiştir. Bu arada M em duh Bey, ailenin özel hayatıyla ilgili konulan da: “inşallah bir
daha tekerrür etmez, diyerek anlatmıştır."
M esela, Hikm et Bey ile Celile H anım ’ın bir geçim sizlik neticesinde H alep’te boşandıklannı fakat kısa zam an sonra yeniden nikâh tazeleyerek aile birliklerini sürdürdüklerini de günü gününe defterine işlemiştir. Bu kayıtlara göre, N âzım H ikm et’in babası ve annesi iki defa nikâhlanmışlardır. Olay, 29 Haziran 1913 ’te deftere şöyle kaydedilmiştir:
“... Bir manasız kavga neticesi olarak bunlann nikâhlarını yeniledik. Karı- kocanın bu gibi kavga ve boşanmaları ahlaken çirkin olduğundan bundan sonra tekerrüründen çekinirler. Nikâh yenilenme 24 Haziran’da oldu” diyor.
Yukarıdaki olay N âzım Paşa H alep’te görevli iken vuku bulmuştur. N âzım H ikm et’in çocukluğunda olmuştur.
MEMDUH BEY İN ANILARI
M em duh B ey ’in anılarından birkaç örnek verm ek istiyorum. 21 Şubat Rum i 1317 günü, N âzım Hikm et ile kendi oğlunun bebeklik fotoğrafinı defterinin bir sayfasına yapıştırm ış ve şu izahatı kaydetmiştir: “Bu fotoğraf bir atölyede
alınmıştır.”
N âzım ’ın süt şişesi kendi oğlunun elindedir. Başka bir örnek de defterin 200. sayfasından. “Nâzım, maşallah bir yaşına
bastı. Bu çağda aldırılacak fotoğraftnın yalnız aldırılmaması arzusunu Hikmet Bey ve Celile Hanım bildirince bizim
Celalettin’i (Ezine) de alarak
fotoğrafhaneye gittiler, ikisinin fotoğrafını çektiler.”
Defterin 13 Eylül 1903 tarihli notu ise şöyledir: “Hikmet Bey, Selanik'ten izin
alarak Nâzım’ı, dedesi Nâzım Paşa'nın vazifeli olduğu Diyarbakır'a götürdü”. Memduh Bey’in ilave ettiği nota göre, kendisi ve eşi Nâzım'ın ayrılışına çok > üzülmüşlerdir.
Memduh Bey (üstte) ve Nâzım Hlkmet’in Halası
Güzide hanım (altta).
Nâzım Hikmet’in 53 günlük fotoğrafı. Bu fotoğrafı babası Hikmet Bey, Nâzım Hikm et’in ağzından halasına ve eniştesine ithaf etmiş.
Memduh Bey’in hatıra defterine yapıştırılmış fotoğrafta Nâzım Hikmet 1 yaşında. Halasının oğlu Celaleddin, Nâzım Hikmet’in süt şişesini tutuyor.
M ehmed A li Paşa
tayfalıktan
M
saraya uzanan ilginç yaşam ı
üşir Mehmed Ali Paşa, 1829 yılında
M agdeburg’da doğdu. O zamanki adı
Julien Detroit’dı. B ir Fransız ailesin
den gelen Prusyalı fakir bir m üzisye nin oğluydu. Almanya’daki Deniz Harp O kulu’ndan kaçıp bir yük gem isine işçi olarak girdiğinde 15 yaşında idi. Gemi tayfasından hay li işkence görm üştü. Bu işkence nedeniyle şi lep, B oğaziçi’nden geçerken Julien Detroit, Baltalimanı önlerinde denize atladı. Olayı o dö nemde Hariciye N azın olan Âli Paşa'ya duyur dular. Ali Paşa, atlayan bu çocuğu buldurup ko nağına getirtti. Gemi yöneticileri onu istediler se de çocuk onlann isteklerini reddetti.
Dışişleri Bakanı Âli Paşa, bu çocuğu himaye si altına aldı ve adını Mehmed Âli’ye çevirdi.
M üslüman olan çocuk, çok yakışıklı ve çok ze ki idi. Harbiye M ektebi’nde okutuldu. Buradan birincilikle diplom a aldı. A lm anya’ya ve Fran s a ’ya gönderilerek m odem bir eğitim de gördü. M ehm ed Ali ’nin ilk görevi, K ınm savaşında O s manlI ordulannın başkumandanı Ömer Paşa’nın yaverliği idi. M ehm ed Ali, gerek savaştaki kah ram anlığı, gerek Batı dillerine aşinalığı dolayı sıyla kısa zam anda kendisini herkese ve yaban cılara sevdirdi ve tanıttı. Tuna kam plarındaki hiz m eti dolayısıyla, 1868 yılında 39 yaşında iken, paşalığa yükseltildi.
1868-1870 yıllarında Girit kum andam ve va lisi oldu. D aha sonra Avusturya, Rusya, Sırbis tan ve Karadağ savaşlarında büyük kahram anlık lar göstererek ün kazandı.M ehmed Ali Paşa, Sof y a ’da vazifeli iken Padişah tarafından İstanbul’a çağrıldı. Padişah tarafından iltifatlar yağdırılarak geniş yetkilerle, Abdülkerim P aşa’nın yerine, Serdar-ı Ekremlik (B aşkum andanlık) görevi ve rildi ve Mareşal oldu. M areşal M eluned Ali Pa şa, Türk-Rus savaşı sonunda, Berim Kongresi’ne Türk delegesi olarak katıldı. N e var ki, A mavut- lar ile Karadağlılar, Berlin A ntlaşm asından mem nun olm adılar ve bir ayaklanma başlattılar.
Sultan II. Abdülham it durum un halledilmesi ve yapılan Berlüı Antlaşması ’nın anlatılması için M üşir M ehm ed Ali Paşa’yı görevlendirdi. Oysa ayaklanan halk,. M ehm ed Ali P aşa'nın bu göre vinden memnun olmadılar. M ehmed A h Paşa’nın kökeni bakım ından Hıristiyan olduğu için,
Ber-Müşir Mehmed Ali Paşa’nın (solda) kızı, Nâzım Hikm et’in anneannesi LeylaHamm (ortada), Mehm ed Ali Paşa’nın kızı Ali Fuat Cebesoy’un annesi Zekiye Hanım (Sağda).
lin A ntlaşm asında kendilerini Hıristıyanlara sat tığı propagandasını yaym aya başladılar. M eh m ed A li Paşa, üç Arnavut muhafız bölüğü eşli ğinde buraya gelince halkın aleyhte gösterileri ile karşılaştı.
2 Eylül 1878 günü, kaldığı bina petrol dökü lerek yakıldı. M üşir M ehm ed Ali Paşa, kendisi ne bağlı 200 askerle, çemberi yarm ak teşebbü sünde bulundu. Ne var ki. ayaklananlar tarafın dan öldürülerek cesedi sokaklarda sürüklendi. Padişah,M ehm ed Ali P aşa’nın kaç çocuğu oldu ğunu sordu. Küçük yaşlarda dört kızının olduğu nu ve eşi Ayşe Sıdıka H anım ’ın dul kaldığını söy lediler. Padişah’ın emri şu oldu: “Merhumuneşi
ne maaş bağlansın' Kızlarının evlenme çağlan geldiğinde ordu mensuplarından kabiliyetli birer eş seçilsin. Bütün cihaz masruflan hâzineden öden sin™’’
Padişah’ın em rine uyularak M ehm ed Ali Pa- şa’nın evlenm e çağına gelen kızlarına, istikbal vaateden, ordu m ensubu dört subay seçildi. Bun ların üçü daha sonra Osmanlı ordusunda gene ralliğe kadar yükseldiler.
M ehm ed A li P aşa’nın kızlarından ilki olan
Hayriye Hanını, Hareket Ordusu Kumandanı Hü seyin Hüsnü Paşa ile evlendirildi. Bu Paşa, ilk su
baylık dönem inde M ehm ed Ali Paşa’nın yaver liğini yapmıştı. Hüseyin Hüsnü P aşa'nın iki oğ
lu ve bir kızı oldu. Oğullarından Mehmet Bey ço cuksuz öldü. D iğer oğlu Tahsin Bey aynı m eslek ten değerli bir kurmaydı. Kısa müddet, Sultan Re-
şad’ın ve Veliaht Yusuf Izzeddin Efendi nin ya
verliğinde bulundu. B unun oğlu, ünlü düşünce ve siyaset adamı, Mehmet Ali A ybar’dır. K ızı Ni
met Hanım, ittihatçıların m eşhur İzm ir valisi Rahmi Bey ile evlendirildi.
M ehm ed A li P aşa’nın ikinci kızı Leyla Ha
nım, Polonya kökenli, Mustafa Celaleddin Paşa’nın
oğlu, Haşan Enver Paşa ile evlendirildi. B u En ver Paşa, Nâzım Hikm et'in dedesidir. Üçüncü kızı Zekiye Hanım. A nkara’da bakanlık hizm e tinde bulunan İsmail Fazıl P aşa’nın eşi idi. Ünlü kum andanlarım ızdan ve siyaset adam larım ızdan
Ali FuatCebesoy. bu ailenin oğludur. K ültür dün
yam ızın tanınm ış kadınlarından Ayşe Sanalp ile
Dr. İsmail Cebesov, Zekiye H anım ’ın torunları
dır. Bunlann babalan da, dedelerininki gibi M eh med Ali ismüıi taşır. M ehm ed Ali P aşa’nın dör düncü kızı olan Rabia Adeviyye Hanım ise iki ev lilik yaptı. İlk eşi. Mareşal Zeki P aşa'nın yaveri
Miralay Selahaddin Tevfık Bey ve ikinci eşi. Mu tasarrıf Selami Bey idi. Rabia H anım 'ın her iki
sinden de çocuğu olmadı.
YARIN: NÂZIM HİKMETİN YAŞAMI
NÂZIM HİKMETİN TEYZELERİ
Nâzım H ikm et’in iki teyzesi vardı. B üyük tey zesi Münevver Hanım’dır. Bir eski zam an ge leneği olarak, evlenme çağına gelen kızlar dü ğünlere götürülürdü. Anneleri Leyla Hanım, iki güzel kızını, davetli olduğu bir düğüne götür müş, Celile Haııım’ı Hikmet Bey’in ailesi, M ü nevver H anım ’ı da Kazasker Rıza Efendi aile si pek beğenmişlerdir. BabIâli’de çalışan K a dir Bey, M ünevver H anım ile evlenmiştir. M ü nevver Hanım o sıralarda henüz 15 yaşrnda imiş.
Kocası kendisinden 15 yaş büyükmüş.
Şeyda Yaltınnı. bu çiftin çocuğu olarak doğm uş
tur. N e var ki kıskançlık yüzünden K adir Bey, M ünev ver H am urdan ayrılmıştır. Şeyda’yı da babası alm ış tır. M ünevver H anım daha sonra Türk Dili üstatla rından ve eski valilerden Sami Rıfat Bey ile ikin ci evliliğini yapm ıştır.Seyda Yaltınnı, Nâzım
H ikm et’in hem teyze oğlu hem de eniştesidir. Oğlu Dr. H ikm et ve kızı A yşe’dir. M ünevver H anım ’ın ikinci evliliği Sami Rıfat Bey ile ol du. B undan bir kızı ve bir oğlu vardı. Kızı Hüsııüaşk. oğlu ünlü şairim iz Oktay R ıfat’tır. Nâzını Hikm et’in küçük teyzesi Sare O kçu’dur. Yaşça şairim izden de küçüktür. Sare Hanım üç evlilik yaptı. İlk eşi Şevket M ocan’dır. ikinci eşi Feridun Bey (Dem okan) (5) ve son eşi de Avııi O kçu’dur. Sare H anım ’ın nesli kızı Ayşe Baştım ar ile devanı etmektedir.
H İKM ETİN DAYILARI
Mustafa Celaleddin
Ali’nin çocukluğu.
N âzım H ikm et’in iki dayısı vardı. Nâzım
Hikm et’in annesi Celile Hanım ile dayısı Mustafa Celalettin Bey arasında, nüftısa
bakılırsa, bir yaş fark olduğu görülüyor. M ustafa C elalettin Bey, G alatasaray ’da okudu. Birincilikle diplom a aldı. Paris Hu kuk Fakültesi’ni üstün bir derece ile bitir di. Diplomat olarak Hâriciyeye girdi, ilk gö revi K aradağ’da, Ç etine kâtipliğidir. Daha sonra, oraya konsolos oldu. T ürkiye’de ilk bisiklet kullanan ve bisiklet şam piyonu olan M ustafa C elalettin Bey 39 yaşında 1919 A ğus- to s’unda N ap o li’de öldü. N apoli’de M üslüm an m e
zarlığı olm adığından ölüsü M arsilya’ya götürül dü. K em iklerinin yurda nakledilm esi düşünül- düyse de m ezarı bulunam adı. Eşi Gabrielle
Taron, çocuklarım Fransa’da ve İtalya’da
okuttu. 1935 yılında k ız lan Leyla ile Mü
nevver. Türkiye’ye döndüler. Münevver, hu
kuka devam ederken, ressam Nurullah
Berk ile 1945’te evlendi. K ızlan Renan’dır.
M ünevverim , daha sonra N âzım H ikm et ile evliliğinden, ikinci çocuğu Mehmet doğdu. L eyla’nın, iki evliliğinden de ço cuğu olm adı. M ustafa C elalettin B ey’in ai lesi “Andaç” soyadını almıştır. N âzım H ik m et’in ikinci dayısı ise 1915’te Ç anakkale’de şehit olan M ehm et Ali B ey ’dir.
6
D İZ İ
Nâzım H ikm et’in edebiyata olan hevesini anlayan ailesi özel hoca olarak Yahya K em a l’i tutar
Edebiyata düşkün genç
N
âzım H ikm et, çocukluk yaşında denizci olarak yetiş tirilm e k isten ir. B u am açla, babası Hikmet Bey onu, D eniz H arp O k u lu ’na y azdınr. O kul yatılıdır. N âzım H ikm et, hafta sonlarında evlerine çıkar. O yıllarda N işa n taşı’nda oturm ak tadırlar.
Yaz aylarım Erenköy’deki köşk lerinde geçirirlerdi.
Yatılı B ahriye O k u lu ’nda N â zım H ikm et’in talebeliği sırasın
da, iki tanınm ış arkadaşı vardır. B unlardan biri altıncı C u m h u r b aşk an ım ız Fahri Sabit Koru-
türk, diğeri m eşh u r Yavuz zırh
lısının son k u m a n d an ı A m iral
Asım Şinik’tir.
Ş air Necip Fazıl da onlardan iki sonraki sım fin öğrencileri ara sındadır.
N âzım H ik m e t’te edebiyat h e vesi küçük y aşlarda başlar.
B unun geliştirilm esi, o lg u n la ştırılm ası m a k sad ıy la Yahya
Kemal özel ho ca olarak görev
lendirilir. H aftada b ir gün N â zım H ik m e t’e T ürkçe dersi v er m eye gelir.
A ilenin y aşam ı kışın N işa n ta şı’nda, ilkbahardan sonbahar so n una k adar E re n k ö y ’deki sa y fi yelerinde geçm ektedir.
N âz ım H ik m e t’in annesi Ce
hle Hanım ile Yahya K em al ara
sındaki gönül bağ lan tısı E re n k ö y ’deki k öşkte başlar. N âzım H ikm et’in babası ile annesi 1917
y ılında ayrılm ışlardır.
N âzım H ik m e t’te b eliren ilk şiir eğilim leri Yahya K e m a l’in k atk ısı ile güçlen ir. H atta, ilk m anzum esini, bir satırda d eğ i şiklik yaparak, dergide yayım layan Yahya K em a l’dir.
N âz ım H ikm et, ed ebiyata iyi den iyiye tu tk u n o lu r ve asker olm ak istem ez. S ağlığının b una elverişli olm adığı konusu, do k to r raporu ile tespit edilir. O k u l dan b u suretle ayrılm ıştır.
Nâzım’ın ilk eşi: Nüzhet Hanım
Nâzım Hikmet’in üvey
annesinden ikiz kardeşleri
(Fatma Melda ile Mustafa
Metin) 1926yılında doğdular.
İkinci evliliğinden
doğanlar
Hikmet Bey, Cehle Hanım ’dan ayrıldık
tan sonra, ikinci evliliğini Macide Hanım ile yaptı. B u evlilikten, 1926 yılında, b i ri kız diğer erkek, ikiz ço cukları oldu. N âzım H ik m et’in b u kardeşleri, Fatma
M elda ile Mustafa M etin’dir. Nüzhet Hanım 1901 y ılında İstan
b u l’da doğdu. Tanin ve Son P osta g a zetelerinde başyazarlık yapan, m illet vekili seçilen, C H P g ru b u n d a h ü k ü m ete sert eleştirisi y ü zü n d en - siy a setten ayrılm ak z o ru n d a kalan- M u
hittin Birge’nin baldızı ve bir d ö n e
m in ünlü tiyatro eserleri y a z a n Asu
de Zeybekoğlu’nun teyzesi idi.
B ir yaşm da iken babasını kaybeden N üzhet H anım , yukarıda b elirttiğ i m iz gazeteci M uh ittin B irg e’nin h i m ayesi ile b üyütüldü ve eğitildi.
G eçm iş yıllara ait n o tla n m ı k an ş- tınyorum :
22 M ayıs 1978 günü, Zîverbey’de M u stafa M a zh a r durağ ı y an ın d ak i Ersan Sokağı 15 num arada, N üzhet H anım 'm dayızadesi Zehra H anım ’ın evinde b u lu şm u şu z. S o h b etim izd e N üzhet H anım , Nâzım Hikmet ile na sıl tanıştığını, evliliklerini ve ay n lış- la n n ı şöyle anlatm ıştı:
... B irinci dünya harbinin son y ıl larında, Teşvikiye’de N âzım H ikm et lerle b itişik apartm anlarda o turuyor duk. İkim iz de çocuk yaşlanndaydık. Tanışm am ız orada başladı. Ben, A l m an L ise si’ne g idiyordum . N âzım H ikm et, D eniz H arp O k u lu ’na d e vam ediyordu. A ra sıra sok ak ta rast
laşır konuşurduk.
E niştem M uhittin Bey, 1920 yılın da A n k ara’ya taşındı. Ç ocuk y aşım dan beri onlarla birlikte yaşad ığ ım dan beni de götürdüler.
Nâzım Hikmet'in Moskova'da evlendiği ilk eşi Nüzhet Hamm.
E niştem in işi gereği d ah a sonra ai lece B a tu m ’a, B a k û ’y a v e T iflis’e gittik.
N âzım H ikm et ile Vâlâ Nurettin’e B atu m ’da rastlam ıştık. O rada da k ı sa g örüşm elerim iz oldu.
B eni, kulağım daki rahatsızlık d o layısıyla, tedavi için M oskova’y a yol ladılar. Y egâne arzum , tedavim in b i tim in d en sonra, A lm a n y a’y a gid ip eğ itim im i sü rd ü rm ek ti. N e var ki, R uslar vize verm edi.
N âzım H ikm et ve V âlâ N u re ttin ile M oskova’da tek rar karşılaştık. O nlar M oskova Ü niversitesi’ne devam ed i yorlardı. B eni de teşvik ettiler. Ü n i versitenin F ransızca ders verilen ik tisat bölümüne bir yıl devam ettim. N â zım ile V âlâ aynı üniversitenin R us ça b ö lüm ünde o kuyorlardı. Şevket
Süreyya (Aydemir) daha önce M os
kova’ya gelm iş olduğundan onlardan yukarı bir sınıftaydı.
1921 başlarında N âzım , ben im le evlenm ek istediğini söyledi. Rus k a nunlarına göre evlendik.
B en daha sonra hastalandım . B a k u ’da bulunan ablam la eniştem , y an larına dönm em i istediler.
H asta hasta -N âzım ’ı terk ederek- ailem in yanına döndüm . N e v ar ki hastalığım çok uzun sürdü.
1923’te Türkiye’de Cum huriyet ilan edilince, ailece İsta n b u l’un yolunu tuttuk. B urada da hastalığım ın ilerle m esi üzerine -M acaristan ile Ç ek o s lovakya arasındaki- b ij sanatoryum a
gönderildim . 1924 yılında İstanbul’a döndüm . Bu arada, ikinci kocam olan
Servet Bey ile tanıştım . Tam o sıralar
da N âzım H ikm et R u sy a ’dan İstan
b u l’a döndü. N âzım , evliliğim izin de v am ın ı istiy o rd u . Ç ok d ü şü n d ü m . M oskova’da evliliğim izden sonra ara dan birkaç yıl geçmişti. B u yüzden ev
liliğin sona erm esini arzu edi y o rd u m . K a ra rım ı N â z ım ’a söyledim . O ısrar etti. Reddi- m in bir sebebi vardı. N âzım ’ın annesiyle halasının bana soğuk bakm alarıydı. İşittiğim e göre b u n la r N â z ım ’a: “Bu gözleri
küçük kadınla niçin evlendin?”
dem işlerdi. B u evliliği eleşti riyorlar. Ona, bu gözleri küçük k adından b ir an evvel a y n i d i yorlardı. Bu ve benzeri söylen tileri duydukça, N âzım ile ev liliğim in devam ed em eyece ği düşüncesi bende h âkim o l du. N âzım Hikm et, benim Ser vet B ey ile evleneceğim i d u y m uştu. Ç ok kızdı. H atta, Ser- v e t’i görerek, benim kendisiy le evli olduğum u söylem işti! İşler çok kanşm ıştı. N â z ım ’da sinir li b ir hava vardı. E vleneceğim Servet B ey bana:
“Eğer onu unutamayacak ve ayrı lamayacaksan, ona dön!...” dedi. Ben
kesin olarak N âz ım ’a dönem eyeceği
m i söyledim . S onunda N âzım ’dan ay- n lıp S erv et’le (6) -Ş eriat usulüne g ö re- evlendik. O y ıllarda m edeni k a nu n çıkm am ıştı. N üzh et H am m , S er vet B ey ile olan evliliğinin sonucuna şöyle değinm işti: “ tld kızım oldu. Her
ikisi de evlidirler. Dört torunum var. Hatta, bir torunumun bugünlerde dü ğünü olacak.” N üzh et H am m , F ran
sızca, A lm anca ve R usça bilirdi. Son görevi, A nkara K ız L isesi F ransızca öğretm enliği idi. 9 E kim 19 8 9 ’da A n k a ra ’da öldü. K ibar, kültürlü b ir k a dındı.
N âzım Elikm et’in:
“O mavi gözlü bir devdi; M innacık bir kadın sevdi
Hanımelleri...” şiiri N üzhet H anım
içindir.
Nâzım ’ın soyadı
N âzım Hikmet soyadı olarak “R an” ı kullandı. B ursa hapishanesindeki oda arkadaşı Alaaddin Özedar bu ko n u y u şö y le an lattıy d ı: K ırm ız ı ren k , dünyada, kom ünizm in adeta sem bo lü olarak belirtilir. O nun için bu fik ri taşıyanlara bazen “kızıl” da denm ek tedir. İçi k ıpkırm ızı, k abuğu sarım tı rak olan tek m ey v e nardır. N âz ım Hikmet, bunu tersine çevirerek “Ran”ı soyadı olarak seçmiştir.
İlk şiirleri
N âzım H ikm et, çocukluk çağm da şiire başladı. İlk şiir hocası Yahya Ke
m al’di. A nnesi C elile H anım , N âzım
H ik m e t’in affı ile ilgili olarak Yahya K e m a l’e g ö n d e rd iğ i F ra n sız c a b ir m ektubunda:
“ Siz onun şiir babasısınız!...” d e
m ektedir.
Y ukarıda b elirttiğ im iz gibi N âzım H ik m e t’ in ilk m anzum esi Yahya K e m al tarafından b ir m ısraı d eğ iştirile rek yayım lanm ıştır. N âzım H ikm et sü rek li şiirle r yazm ay a 17 y aşın d a iken başladı. D aha sonraki yıllarda, 1920 yılından itibaren, edebi y ayın larla ilgili dergilerde kendisini ta n ıt tı. O dönem de genç edebiyatçıları bir araya toplayan A lem d ar gazetesi idi. B u gazete R efi Cevat (Ulunay) tara fından yayım lanıyordu. U lunay, h af tada b ir gün gazetenin b ir sayfasını genç edebiyatçıların eserlerine ayır m ıştı. 18 E ylül 1919 tarihli A lem dar gazetesi bu n u n b ir örneği idi.
B u g ençler arasında, Orhan Seyfi,
Yûsuf Ziya, Halide Nusret, Nâzını Ka mil, A. Nahit, Vâlâ Nurettin, Halit Fahri, Faruk Nafiz, Nejdet Rüştü g i
b i genç şairler vardı. N âz ım H ikm et ilk yayım lanan şiirinde M eh m et N â zım imzasını kullanmıştı. Yukarıda be lirttiğim iz o dö n em in şairlerinin en genci N âzım H ik m e t’ti. O dönem in geleneği olarak bu genç şairler, yayım ladıkları şiirleri birbirlerine ith a f eder lerdi. M esela, 1920 y ılında -A n k a r a ’da yayım lanan Yenigün gazetesinin 4 ve 21 M art tarihli sayılarında yayım lanan “Ağa Cam n” şiiri, V âlâ N u re t tin ’e ith a f edilm işti. A lem dar gazete sinin 13 K asım 1920 tarihli nüshasın daki “tki D ört” m a n zu m e si Y u su f Z iya’ya ithafen yayımlanmışh. N âzım H ikm et, o yıllarda, İstan b u l’un y e gâne edebiyat dergisi olan Ü m it’te de m anzum elerini yayım lıyordu, ö r n ek olarak b ir m anzum esini buraya alıyoruz:
Genç Yolcular Türküsü
Alnım ızda ya n a r gençliğin tacı; Yorgunluğun anasını satarız! Elim izde neşemizin kırbacı,
Ufukları önümüze katarız! Göğsümüz kuvvetli, ruhum uz temiz, Tükenmez yolları tüketiriz biz, N e hamam isteriz ne han isteriz, Nerde gün batarsa orda yatarız!
SÜR EC EK
Nâzım’ın
kardeşleri
Hikmet Bey ’in ilk eşi,
Ressam Celile
Hamm ’dan üç çocuğu
oldu. îlki Nâzım
Hikmet'tir. Ailenin
ikinci oğlu, 27 Ağustos
1905 ’te doğan İbrahim
Âli ’dir. Ne var ki bu
çocuk, kuşpalazından
12 Temmuz 1906
tarihinde ölmüştür.
Ailenin son ve üçüncü
çocuğu 18 Nisan
1907de Halep 'te doğan
Sâmiye dir.
(1907-1994) Nâzım’m Hikmet'in kız kardeşi Samiye Yaltınm üe kızı. (Cehle Hanım'ın fırçasından)
Nâzım Hikmet’in doğum belgesi
Nâzını Hikmet Selanik ’te- R u
mi tarihle- 4 O cak 1317 tarihin de, alaturka saat sabah 4 ’te doğ du. O ta rih te , babası Hikm et
Bey ile halası Meliha Hanım'ın
eşi Memduh Bey, görevli olarak S elanik’te bulunuyorlardı. H ik m et Bey, yabancı işler m üdürü, eniştesi M em duh Bey, Ticaret M ahkem esi reisi idi. G elin-gö- rüm ce ve e n işte -k a y ın b irad e r aynı şehirde görev yapm aktan m utlu y d u lar. H em en h e r gün görüşm ekteydiler.
C elile H anım , saat 4 ’te d o
ğum yapm ış. D oğum çok rahat olm uş. B ebeğe- dedesi- M eh- m ed N âzım adını verm işler. B i lindiği üzere bu ad, dedesi şair N âzım P a şa ’dan geliyor. A ile g e le n e k le rin e gö re, to ru n la ra dedelerinin veya nenelerinin adı verilir.
N âzım doğarken, babası H ik m et B ey sokak kapısından içe ri giriyorm uş. B u d oğum u, Ce-
laleddin’in uğuru saymışlar. A i
lece N â z ım ’ın hayırlı ve uzun öm ürlü olmasını A llah’tan niyaz etm işler.
15 EKİM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET
_________________________________________ D İZ İ_____________________________
Gençlik yıllarında aynı görüşte olan Haşan Âli Ediz ile Nâzım Hikmet arasındaki gerginlik, uzun sürmedi
Haşan  li Ediz ile
Nâzım Hikmet
arasındaki gerginlik,
gereği kadar açıklığa
kavuşmamış olsa da
Nâzım Hikmet,
Türkiye
i
deki gizli
Komünist Partisi ynden
tar edilmiştir. Bunda
Haşan  liE d iz’in
rolü olduğu söylenir.
G ençlik yıllarında aynı görüş te olan Haşan Âli Ediz ile Nâ
zını Hikm et arasındaki g ergin
lik, gereği kadar açıklığa kavuş m am ış olduğundan, daha derin b ir incelem e g ere k tiğ in i sa n ı yorum .
Bildiğim kadarıyla, olayı şöy le ö zetlem ek istiyorum :
Şevket Süreyya Aydemir, Vâ- lâ Nurettin,N âzım H ikm et, H a
şan  li (E d iz)’nin k ültür tem el lerin d e M oskova Ü niversitesi ağırlık kazanm aktadır.
Şevket S üreyya y aşça o d ö nem de M oskova’da o k u y an la rın en büyüğü, H aşan  li (Ediz) ise en küçüğüdür.
Şevket Süreyya, ağır sanayi ve eko no m i k onusunda, H aşan  li ise
edebiT A H A edebiT O R O S 6
-y at ve sos-yoloji k o nusunda dört d ö rt lü k b ir eğitim yapm ışlardır.
Şevket Süreyya sanayi ve ekonom i ko n u su n d a u zm anlaşm ış b ir b iyografin.
H aşa n A li E d iz ise, özellikle Rus edebiyatı üzerin d e bir Rus edebiyatçısı k ad a r bilgi sahibi ol m uştur.
O y ılla rın M o sk o v a’sında re jim gerektirdiği için öğrenim y a panlar, ya kendi k endilerine y a hut da çengel atılm ak suretiyle kom ü n izm rejim i ile aşılanırlar- dı. B unlardan bazılan T ürkiye’ye döndükten sonra, oradaki ideolo ji birliğini burada da gizli olarak
I
sürdürm üşlerdir. N e var ki ara larında geçim sizlikler olm uş ve bir birlerini gizli örgütler içerisinde yaralam aya çahşm ışlardn. Bu ara da N âzım Hikmet, Türkiye’deki gizli Ko m ünist Partisi’nden tard edilmiştir. B un da H aşan  li E d iz ’in rolü olduğu söy lenir.Cezaevinden
şehre çıkma
planlan
N âzım Hikm et, Bursa şehrini istinabe tarikiyle, ifadesi alınm ak için ha pishane araçları ile mah kemeye getirilip götürü lürken görüyordu.
Her ne kadar hapisha neden Uludağ güzel gö rünüyor, ona ılık bir şiir yazma imkânı veriyorsa da, bu onu oyalamaya kâ fi gelmiyordu.
N âzım H ikm et'in, h a pishane penceresinden U lu d a ğ ’ı seyrederken yazdığı bir şiirin başı şöy- leydi:
“Yediyıldır Uludağ ’la
gözgöze bakınıp duru
ruz
Ne o kımıldar yerin
den,
Ne de ben...
Lâkin birbirimizi ya
kından tanırız”
Hapishane havası, za man zaman N âzım Hik- m et’i sıkm ış olacak ki, kendine özgü uygulam asıy la şehirden ha va alm a imkâ- nını buluyor du! B ir kere sinde hapisha ne arkadaşla rından seçtiği iki kişiye-yap m acık-kavga lar tertipletti. Birbirinden davacı duruma düşürdü. Ken disi de, güya, bu olayın şahi diydi!
Bu suretle, cezaevin den mahkemeye gelip gi derken kısa da olsa, şehir havası alıyordu.
O sırada Sulh Ceza hâ kimi M ürüvvet Yener’di. B inada M ürüvvet Ye- ner ile ilgili kısa bilgi ver m ek istiyorum.
Mürüvvet Yener, 1935
y ılın d a İstan b u l H u k u k 'ta n m ezun olunca, evvela A d a n a ’ya savcı yardım cısı olarak atandı. Sınıf arkadaşı bir askeri hâkimle evlenmesi dola yısıyla ikisinin aynı şeh re tayini yapılarak Erzin can’a gönderildi.
Mürüvvet Hanım, Bur sa Adliyesi’nde Sulh Ce za hâkimi olmakla bera ber, A ğ ır C eza azalığı yapma salahiyetine de sa hipti.
O sıralarda, Bursa Ce za Mahkemesi tarafından N âzım H ikm et’in -isti nabe tarikiyle- ifadesi alı nacaktı. M ürüvvet H a nım, m erak ettiği N âzun Hikmfet’i yakından göre bilm ek için o günkü du
ruşm aya Ağır Ceza üye si sıfatıyla katıldı.
Daha sonraki yıllarda Mürüvvet Hanım asıl gö revi olan Sulh Ceza hâ kimliğini sürdürmeye de vam etti.
Ne var ki N âzım H ik met, M ürüvvet’in -ken disini yakından görmek arzusu ile- Ağır C eza aza- lığı yetkisiyle m ahkem e de bulunduğunu, çok son ra işitmişti. Bu defa ken disi, M ürüvvet H anım ’ı yakından görebilmek için, yukarıda değindiğim iz, yapm acık kavgaları ter tiplemişti!
Mürüvvet Yener ile Nâ zım H ik m e t’in m ah k e mede son görüşmeleri il ginç bir olay ile ilgilidir. B ursa C e za ev i’ndeki Bulgar kökenli bir kişinin ceza m üddeti bitm iş ve tahliye günü gelmiştir. Ne var ki kış kıyamete uygun, adamın ayakkabısı yok tur. Nâzım Hikmet iki çift
ayakkabısın dan birini muvakkaten b u n a verir. Bulgar m ül teci onu gi yerek dışarı ya çıkacak ve k endine bir ayakkabı aldıktan son ra N âzım H ikm et’in verdiğini ia de edecektir. Ne v ar ki bu mülteci Bul gar, hapisha neden çıktıktan sonra bir dah a uğram az! N â z ım H ikm et’in postal dediği ayakkabı da geri gelmez.
Am a Nâzım Hikmet bu olayı değerlendirm ekte gecikm ez! Bulgar m ül teci aleyhine Sulh Ceza mahkemesinde dava açar! N âzım H ikm et postalı nın derdinde değil, za man zaman hapishane ha vasından sıkıldığı için ha va değişikliği havasında- dır. Aralıklarda Mürüvvet Yener’in adliyedeki oda sına gelip gider. Duruşma sık sık ertelenir! Postalı götüren mülteci, polis ta- rafmdan aranır, aransa da bulunamaz! Davacı N â zun Hikmet, bu B ulgarüı mutlaka bulunup mahke meye çıkartılm asında ıs rarlıdır. Sonunda polis ten beklenen m üspet ce vap gelmez. Postalı alan Bulgar genç ortadan kay bolmuştur.
Bu basit polisiye vaka dolayısıyla açılan dava da, N âzım Hikmet, bol bol şehir havası alır.
Sulh Ceza hâkimi Mürüvvet Yener.
NÂZIM HİKMETİN CEZAEVİ GÜNLERİ
K ültürleriyle hapishane
havasını değiştirdiler
C e z a e v in d e d o k u m a c ı m a h k û m la rd a n , N â z ım H ik m e t’le
Alaaddin Özedar aym odada k a
lıyordu. ikisi de B atı dillerin e aşina, k ü ltürleri renkli kişilerdi.
B enim m üfettiş olarak şikâyet lerini d inlem ek üzere gittiğim de N âzım H ikm et, arkadaşı A laad din Ö ze d ar’m p o rtre si üzerinde çalışıyordu (7).
B u iki kad er kurbanı kültürle ri ile hapishane havasım h a fif le tm iş g ib iy d iler. Ç o k sam im i yaklaşım ları ve m üşterek kader dostlukları vardı.
N âzım H ikm et ile oda ark ad a şı A la a d d in ’e şikâyet dilekçele- rindekilere ekleyecekleri olup ol
m ad ıklarım sorm uştum . N âzım H ikm et, kendileri hakkında k o o p e ra tif işlem lerin d en şik â y et çiydi.
Ç ünkü, y ıllarca k o o p e ra tif o r tağı olarak kab u l ed ilm işler ve pam uk ipliği alarak havlu do k u m uşlar ve kooperatife teslim et m işlerdi. Hatta, ortaklık num ara lan da vardı.
B u bakım dan, hapishanedeki dokum acılar k o o p e ra tif ortakla- n dağıtılan ipliklerden y a ra rla nıyor, tezgâh başına düşen h isse lerini alıyorlardı.
Ancak, k o operatifin sene sonu tem ettüleri (k az an çlan ) b u n lara verilm ediği gibi, fenni tesisat adı
altın d a , a la c a k la n h issed en de b ir m iktarı kesiliyordu.
A ncak, gerek valilikçe, g erek se k o o p e ra tif y ö n etim in c e işin b ir b aşk a yönü vardı. H er iki ta rafın uygulam asın d a, cezaevin- deki tezgâh sahipleri o rtak sayıl m ıyordu! B u bakım dan, şikâyet lerinin bir kısmı kabul edilm em iş ti. G erekçesi şuydu:
K o o p eratif statüsüne göre, ko o p eratife ortak olm ak için Türk tabiiyetinde bulunm ak, 18 y aşı nı doldurm uş o lm ak ve m ahkûm edilm em iş bulunm ak g erekiyor du. O y sa cezaevinde kendilerine do k u m a tezgâhı verilm iş o lanlar h em ortak sayılıyorlar, hem o r
tak kab u l edilm iyorlardı. B u k o nuda N âz ım H ik m e t’in sinirlendiği ve tek rar ettiği konu şuydu:
“ ... B en iplik alırken k o o p e ra t i f ü y esi sayılıyorum . A m a te m ettüden hisse dağıtılırken, k o o p eratif üyesi d eğ ilim !... B en de vekuşu m u y u m ? ”
B u n ların d ile k çe le rin d e aynı cüm le y er alm akla beraber:
- Ş ikâyetlerinize ilave edecek b aşk a b ir husus var m ı, so ru su na k a rş ılık v e re n N â z ım H ik m e t’in:
- M üfettiş Bey, b e n devekuşu m uyum ? cevabım hiç unutam ıyo rum
Annesi Rus diye ceza aldı
Ç ok kim senin bilm ediği -N âzım H ikm et gi bi- kültürlü ve soylu b ir aileden gelen A la addin Bey, N â z ım H ik m et gibi siyasi b ir suç isnadı ile m ah k û m edilm iş bulunuyordu.
Cezaevi kayıtlarına göre. N âzım H ikm et için “ orduyu isyana teşvik etm ek ve kom ünist likten 29 yıl...” kaydı bulunuyor (8). Aym zam anda kam u hizm etinden öm rü boyunca m e n cezası verilm iştir. O da arkadaşı A laad din için ise “ sır ifşasından 9 yıl m ah k û m i y e t” k ara rı v erilm iştir. N â z ım H ik m e t’in m ahkûm iyetinde, Y argıtay’a b aşv u rm a hak kı tanınm adığı gibi, A laattin Ö ze d ar’a d a ta nınm am ıştır.
A laaddin’ in kendisi, eşi ve kayınvalidesi as la suç işlem ediğini söylüyorlar. O nlara göre, A laa d d in ’in tü rlü lisan ve d erin kültürü am i ri tarafından k ısk am ld ığ ın d an ve k ısa süre de onun y erine geçeceği endişesinden kay naklanan b ir te rtib e k urban gittiği iddia edil m ekteydi. B ir söylentiye göre, A laaddin Ö ze d a r’a ceza verilm esinde annesinin
R us o lm ası etkili olm uştur. Ö zedar a f kararından som a N â zım H ikm et gibi evine kavuşm uş tur. İçin e dönük yarad ılışta o ld u ğundan p ek az kim se ile tem ası ol m uştur.
A laad d in B ey F ransızca İstan
b u l g az etesin d e k i g ö rev in e d e
v am ederken 1961 yılında dü n y am ızd a n ayrıldı.
N üfus kütüğünde “ Hüseyin Ala ad d in ” olarak kayıtlı Ö zedar, N â zım H ikm et gibi, d evletin yüksek kadem elerinde hizm et etm iş, p a şalar soyundan gelm ekteydi.
Dramalı M ahm ut Paşa, Hasan Haydar Paşa, Reşit Paşa -dede,
oğul, torun olarak- yakın tarihimiz de iz bırakm ış kişilerdir.
Reşit Paşa, H ariciye N az ın iken Sultan A b d ü la ziz’in p ad işah lık tan düşürülm esinin intikam ım al m ak am acıyla, kabine toplan tısı nı b asan Ç erk ez H asan tarafın dan S erasker H ü seyin Avni Paşa
ile b e ra b e r ö l dürülen bir dev let adam ıdır. Bu R eşit P a ş a ’m n iki oğlu da kendisi gibi diplom attı. B u n la rd a n ç o c u k s u z ö le n M u h ittin Bey, s e fa re t m ü s te şarlıklarında; di ğ e r oğlu H aşan H a y d a r Bey, b aşkonsolosluklarda bulundular.
H aşan H aydar B e y ’in o ğ u llan , babalarının dış m em leketlerdeki görevleri sırasında do ğ dular. B unlardan H üseyin A laaddin, İtalya’da Ispeçia şehrinde 1898 yılında; diğer oğlu İb
rahim Rasih ise İsv içre’n in C enevre şehrin
de dünyaya geldiler.
H üseyin A laaddin Ö zedar’ın annesi R us’tu. Ö zedar, h alasın m kızı Adeviye H an ım ile 1924 y ılın d a evlendi. B unlar kardeş çocuk- la n y d ı. A ym zam anda H ariciye N a z ın R eşit P aşa ile M a a rif N a z ın AbdüOatif Suphi Pa- ş a ’m n m ü şterek to runlanydılar.
A ile, son y ılla n n ı B oyacık ap ı’daki k ö şk le rinde geçirdi. Ö zedar, derin kültürü ve üç y a b an cı dile vukufiı ile o y ıllard a İsta n b u l’da F ransızca yayım lanan İstan b u l’u n yazarları arasındaydı. Aynı zam anda siyasi p olis te ş k ilatın d a görevliydi.
Y ukanda belirttiğ im iz gibi, b u h izm eti sı rasında “ sır ifşa s fn d a n dolayı 9 yıl hapse m ah k û m olarak B u rsa H a p ish an e si’ne g ö n d eril di. K ü ltü rle ri a ç ısın d an h ap ish an e y ö n e ti m in ce N âzrnı H ik m e t’le aynı odada kalm a- la n u y g u n görülm üştü. B u nlardan biri ü nlü devlet adam larım ızdan Ali Fuat Cebesoy’un, diğeri Ham dullah Suphi Tannöver’in y ak ın larıydılar.
C e za e v in d e n ç ık tık ta n so n ra N â z ım H ik m e t ile A la a d d in kısa m ü d d e t g ö rü şe b ild i ler. Ç ü n k ü , N â z ım H ik m e t y u rtd ışm a çık m ıştı.
Ö zedar, h apishane so n rasın daki hayatını E m irgan'daki, eşi ile baldızlarının m ü şterek m al ları olan, b ü y ü k k ö şk te g e ç ir di.
B ü y ü k b ald ızı -ü n lü ta rih çi ve y az ar- S e n ih a S am i M o ra li, en iştesi ile aynı k ö şk te y a şa m ın ı sü rd ü rd ü .
D ilim ize İn g iliz c e ve F ran s ız c a ’dan ç o k sa y ıd a e s e rle r te rc ü m e ed e re k d eğ e rli k ita p la r k a z a n d ıra n S e n ih a S am i H anım efendi, benim çok sık zi y a re t ettiğ im b ir esk i zapıan
inşam ve tarih bilgini idi. Ö ze l lik le S h a k e s p e a r e ’in b ü tü n eserlerin i d ilim iz e k azan d ıran
K a d ın la r K o n g re s i'n d e T ü rk iy e ’yi b ir k aç d e fa te m sil e tm iştir. B u kongrelerde yerine göre, b azen F ra n sız c a b a z e n de İn g iliz ce k o n u şm a la r yapm ıştır.
K en d isi h a k k ın d a T ü rk ç e - Ingilizce yayım lam ış o lduğum b ir m a k a le d e ilk m ü z e c i k a d ı n ım ız ve a rk e o lo g u m u z o la rak sö z e tm iştim . H e r z iy a re tim d e, h em e n işte si h em h a la sın ın o ğ lu o la n A la a d d in B ey de h a z ır b u lu n u rd u . B u g ü n o esk i z a m a n k ö ş k ü n d e y a ş a yanlardan hiçbirisi hayatta k al m am ıştır.
SÜRECEK
Nâzım cezaevinden çıkıyor
k işi o olm uştur. M il le tle r a r a s ı