¿ T N I ü A ! 'j A <U
M M A R ' f V.H8
B ir yıldönümü münasebeiüe
İSTİBDADIN SÖNDÜRDÜĞÜ BİR ZEKÂ
OK gene yaşında yaz maya başladığı şiirlerin- „ r*Um dolayı bihakkin {şa- ııi maderzad) vasfım iktisab e- ûen İsmail Safa Bey merhumun ölüm yıldönümü, bu ayııı yirmi dördüne tesadüf ediyor, j Temiz olduğu kadar1 hassas
olan şairimiz, 1317 senesi rumî martının on birinci günü Sivas- ta hayata gözlerini yumduğu zaman henüz otuz dört yağında idi.
1283 tarihinde Mekkei M eker remede doğan şairimizin mübte- 3â olduğu vahim hastalığa, Si- vasm barid havası, uğradığı nefiy ve ielânın kalbinde-açtığı onulmaz yaralar da inzimam e- dince o kıymeti! vücudu bir mum gibi eritmiş ve memleket irfanım bir şiir ve edeb üstadın dan mahrum kılmıştı.
Ben kendisini münşeatıle te- ariif eden amcam İzzet Beyin evinde ve mekteb sıralarında tanımıştım.
(Arşı Mari) veyahud (Münşi İzzet Bey) namile anılan ve bir huyu eser bırakan amcamın (1) şvi bu gibi fikir ve ilim adam larının ziyaretgâhı idi.
Safa Bey de arasıra gelir, bazan münferid, bazan da iki veya üçü bir arada birleşirler, şekli idareyi ve sarayın rezaili- r.i tenkid eder, hasbıhallerde bulunurlardı..
Bugünlerin birisinde idi ki amcam beni acıklı bir vazife ile tavzif etti: Safa Bey, (Ulya) adındaki kızım kaybetmiş, ben de cenazede amcamı temsileıı bulunacakmışım. Bittabi hemen üstadın tarif aldığım Gedikpa- şadki ikametgâhına şitab et tim. Ve amcamın tâziyetJerirî arzederek matemzede baba ile camie kadar gittim. Namaz vak ti hülûl etmemiş olduğundan bir kahvede yaralı babanın hu zurunda dinî bir huşû ve sükûn ile çevrelendik.
Safa Bey, aldığı derin yara nın ıztırablan içinde gözler ini meçhul bir noktaya dikmiş dü şünüyor, düşünüyordu.
Bir aralık önümüzden bir ce naze geçirdiler. îçli şairimiz bir an gözlerini o tabutun üzerine tevcihle baktı, kayboîuneaya kadar baktı.
Ve sonra içinden taşan ele mi. boşaltır gibi hıçkmkh bir se^-le irticalen bir manzume i- râdına başladı. (Tabut) matlaı taşıyan bu mersiye o kadar şek vaâmiz bir edâ ile söyleniyordu ki sabahtaııberi gördüğüm man zar alarm ruhumda tevlid ettiği âlâmın tesirile kendimi topla yıp cebimden bir kâğıd ve ka lem çıkaramadım. Ve Safa Be ti) İzzet Bey merhumun ha yatına dair yazdığım makale, Yeni Sabah gazetesinin 25 ve 29 ocak 947 tarihli nüshaların da intişar etmiştir.
yiıı kanamakta olan kalbinim en derin köşelerinden bir fer- yad halinde gelen o manzumeyi zabtedemedim. Edemediğim için dir ki aradan bir çok yıllara» geçmesine rağmen her aklıma
dösüsünü almış, kapıdan süzül müştü.
İşle meşgul olanlardan kim senin farkına- varamadığı bu hâdise benim nazarı dikkatim den kaçmadı. Ve bende şiddetli
Y A Z A N
I
V E F İ K T U R A
■ ■i'i i i m. ' I H in-m ,. ■ ■ -n-rn- n n u ım ı 11.--- - - ______________
geldikçe hâlâ yanarım. Zira, o anda üstadın çekmekte oldu ğu acıların ilhamı olan o mersi ye, muhakkak sünuhatı kalbi- yesinin en acıklı ve en yanık bir parçası idi..
★
Aradan günler, haftalar geç ti. 1316 senesi bahan hülûl et ti. O devirlerde mevsimler, hü kümlerini şaşmaz bir intizamla icra eder inhiraf göstermezler di. Bugünkü gibi kış ortasında bahar havası, bahar içinde soba başı demleri görülmezdi.
Seneler, telâkkileri nasıl de ğiştirdi ise ahkâmı tabiat de, öyle sanıyorum ki, bazı tebed dülat izharına başladı.
O sene de bahar, bütün ş a şaa ve letafetile günlerini, ya zın ılık havasına devretmiş ve her taraf neş’e ve şetarete gö mülmüştü.
Î9te böyle bir günde idi ki ^ Bey, başmüsevvidliğini ifa ettiği Posta ve Telgraf Nezareti meclis kalemine yeni aldığı a- cık renk bir pardösüyü lâbis o- larak gelmişti.
Kumral bir sakalın hâlelen- dirdiği sevimli simasında, bilmem neden, o gün içinden gelme bir neş e taşıyor, mavi gözleri âde ta gülüyordu. Hürmetkarlarına ayrı ayrı İltifat etti. Ve kude- madan bir zatla tatlı bir sohbe te daldı. O günlerin âdabı feh- miyesine ittibaan çok yavaş ko nuşuyor, arasıra da hafif hafif gülüşüyorlardı. Belli ki müla kat neşeli bir mevzu üzerinde cereyan ediyordu.
Bu görüşmenin ortalarına doğ ru idi ki oda kapısından men hus bakışlı bir baş uzandı. Ve mel‘un nazarlarım evvelâ etra fın ve sonra da aziz şairimizin üzerinde gezdirdi. Ve müteaki ben çekildi.
Bulunduğum yer. tam kapının karşısına tesadüf ettiği için kira senin farkına varamadığı bu halı ben iyice görmüş ve bir mâ r.a verememiştim. Lâlem birkaç dakika sonra içeriye giren oda cının bafa Beyin vanma sokula rak kulağına birşeyler fısıldadı ğını gördüm. Müteakiben Safa Beyin de dışarı çıktığı görüldü. Sekiz, on dakika sonra bir sar hoş gibi sendeliyen adımlarla içeri giren Safa Beyin rengi, bir ölü siması almış, bir müddet evvelki neş’esinden eser kalma mıştı. Hiç kimseye bakmadan ve bir kelime söylemeden
par-bir merak ve endişe tevlid etti. Derhal yerimden fıriıyarak ar kalarından gittim. Koridorda gördüğüm manzara şu idi: Kıy metli şairimiz iki alçak hafiye- ûin refakatinde yürümekten zi yade sürüklenircesine ilerliyor du.
Bu gidişin ne demek olduğu nu o anda anlamış ve kalbimin mengene arasına sıkıştırılmış gibi acıdığım duymuştum.
Meğer o günkü gidiş, son gi diş ve o elemâver müşahede son ve acı bir görüş imiş...
_ ★
O gun, muvakkaten bulundu ğum meclis kalemine tekrar dön medim. Doğruca Kadıköyüne amcama gittim. Sanki ondan bir meded, bir yardım gelecekmiş gibi..
Vaziyeti anlattığım zaman bana ilk sözü şu oldu:
— Vay alçaklar, demek o ne zih, o içli şaiı-e de nihayet kıy dılar öyle mi?..
Şonra başını ellerinin arası na alarak bir müddet öylece kaldı. Kimbilir zihninden neler geçiyordu.
. Haşini kaldırdığı zaman ma vi gözlüklerinin altından bem beyaz nuranî sakalına birkaç damlanın sızmakta olduğunu gördüm. Kendi kendine konuşu yor gibi:
— Yarabbi, diyordu, bu na mussuz idare, bu rezil saltanat memlekette mütefekkir, duygu lu vatan evlâdlarını bırakmıva- cak mı,..
Sonra bana dönerek:
— Battın da böyle gitti ve dayanamıyarak öldü... Vah za vallı Safa vah.
Artık ben yanında durama dım. Kendi felâketimizin de u~ eılarını tazeliyen bu halin ıztı- ralbarım içime sindirmek için sokağa fırladım...
★
Sonradan öğrendik. Saray kimbilir hangi sefil ve vicdan sız bir mel’unun jurnalde bu has sas şairi, bu hürriyet âşıkını kendi muhitinde tehlikeli gör müş, Sivasta (iknrvte memur) etmiş. Gûya ki bu suretle onun ruhunda yanan vatan sevgisi, millet mücahedesini söndüre cek. ye o cevval kalemi sustura cak sanmış... Abdiilhâmid, is- tibdad ve şenaatinin devam et tiği yollarda, karanlık ve ratib zindanlara artırtmadığı bazı va- tanpeverleri işte böyle (ikame
te memur) klişesi altında men falara göndermek suret jJe onîa n yok ederdi..
Safa Bey merhum, bu akıbe ti sanki vaktile hissetmiş gibi sarayın yüzüne tükürürccsine bir manzume yazmış. Ben onu amcamın ölümünden sonra ev rakı arasında bularak saklamış tim. Meşrutiyetin ilânım takib eden yıllar içinde ise çıkıp ba tan birçok mecmuaların hiçbi risinde intişarım görmemiştim. Bu .şebekle şairi maderzad m hor ■dem taze olan bu çok mükem mel manzumesini, ölümünün
kırk yedinci yıldönümü raima» sebetâle aziz ruhuna ithaf edi yorum :
1
Toplatan etrafına bîr kaç d ahadei Bunların reyde hali kalmadı*,;
bidadda*,,, Bir nifak avaz,esi çıkmaktadır
efraddan, Kardeşi kardeşten «nün. vâlidı evi âdetan Bağrı yandı milletin i&ilm bu istik* Kuldan
-Mürtekib, câhil, ban^iy etsizler ikdar eyledin Miilete casusluğu ser m.oy ei kâr
eyledin En büyük âdemleri ne ifada
gamlını eyledin f i ) En büyük bîr zatın fdrjrmdh ısrar eyledin (2) Ey Ilaiifc, söyle farkın \ r mı
cefta ttar 3
Taşra memurini vahşif ri< hora.
halel hrrgan
Kaldı birkaç hırsıza •.ermajvi devlet hııgşg Adeta etti teanımum l'.t'kr 'ile zillet bugün Memleket viraneler halinde, m- millet bugün fazladır hâlâ sarayın masrafı
irâddaei 4
Haksız icraatı ihfıar ettiler al dırmadın Bendegânm halkı ızraı ettiler
aldır o, adm Mülkten bigâneler kâr ettiler
aldırmadım
Dostlar her şey i ihtar ettiler
aldırın dun
Sence evlâ geldi jürnat Firfiri irsaddaa 5
Yirmi yıldır ettiğin eheı '• â.»om den sıkı! Ehline terki şerir et, N> --arayı ı n.r (ı kd Böyle masum bir kai mi™ îr 'im in-af ktj Devleti yıktın bebe, Allabtan korkma/. yıkıl Düştüğün gün halk ieiıı midini
olur E ‘yadd;',.ii
6
Bil ki matemdir sonu, pürne vei sûr ol? • . ıp.k Hep mîikedde.rdir knî: ! nâ-,
m esru r »»im • <ek
Hâtırâzar geda, rencâı m? o!m ' sek Ev Süleyman baht, tarh tahta mağrur ohna pek Eihazer lıer su çıkan vâ\ ey iden, fer»adda ı
' V V v V V V A A e /
(31 Namık Kemal ! ■ . (4) Midhat Paşa.
Taha Toros Arşivi