• Sonuç bulunamadı

Yaşamlarında ilklerle sanatçılarımız:Oktay akbal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşamlarında ilklerle sanatçılarımız:Oktay akbal"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - J 2 . Í 2 1 J

SANATÇILARIMIZ

OKTAY AKBAL

Okuduğum ilk k ita p ...

Bunu anımsamak olanak­ sız. İlkokulda iken büyük­ babam Fransızca, kırmızı ciltli romanlar verirdi. Y a ­ rım yam alak anlardım . Türkçe ilk okuduğum kitaplardan biri Jules Ver- ne’in “ Y e r Altında G e z ic i­ dir. 1934'te Beyazıt’ta Üni­ versite bahçesinde, iki sı­ ralı bir kitap sergisi açıl­ mıştı. Yeni harflerin kabu­ lünden beş yıl geçmişti daha. O sergide yayınev­ lerinin satış yerleri vardı. Okul dönüşünde ordan ge­ çerdim isteyerek . Jules V e rn e ’ in k ita b ın ı, daha başka - şimdi anımsayama- dığım— kitapları oradan al­ mıştım.

Gördüğüm ilk film i ke­ sinlikle bilmiyorum. Şeh- zadebaşı’nda doğup büyü­ düm. Tam üç sinema, bir tiyatro vardı burda: Milli, Ferah, Hilâl,bir deN aşit’in tiyatrosu. “ Fu Mançu” adlı bir f ilmi hayal meyal hatır­ lıyorum. Bir de Harold L ly o d ’ un güldürülerini, tabii Şarlo’nun filmlerini de.

îlk ezgiyi nerden anım­ samak? Olanaksız. İlk tan­ goları. Necip Celâl’in ‘M a­ zi’ , ‘ Suna’ adlı parçalan dilimizden düşmezdi. A la­ turkada ‘ Nereden Sevdim O Zalim Kadım’ ile ‘ Durma Çak’ adlı bir parça, bir de Y e s a ri A s ım ’ ın ‘ H isa rlı K ız’ı, bir de “ Arşın Mal A lan”' operetinin bazı par­ çalan çocukluğumun ilk iz­ lenimleri arasında

U N U T A M A D IĞ IM ... Başımdan geçen ilginç bir o la y !.. Amahangi ça­ ğımda? Çocuklukta mı? Pek çok öykümde böyle olaylan yazdım, anlattım. Biri var ki anımsadıkça yemden ya ­ şarım o anı. Babamın öl­ meden önceki son günü, belki de son akşamı. Şiş- li’de bir özel hastane oda­ sıydı. Kırk altı yaşında genç bir adam yatağında

gülüyordu bana, öleceği hiç aklıma gelmemişti. Hiç hastalan m am ıştı o güne dek. Nasıl olsa çıkacaktı, eve gelecekti bir iki gün­ de. .. Sonra annemle Şişli’- den tramvaya bindik. Şeh- zadebaşı’na döndük. Yolda annem hiç konuşmadı. Üç gündür babamın yanında kalmıştı. Bir geceliğine eve dönüyordu, işte o gece babam ölmüş. Yalnızken... Tramvayla eve geldiğimiz bir saatlik zamanda neler kurdum, düşündüm! Y a ­ şamı, babamı, annemi, yarınları, kendimi, ölüm denen bir gerçeği. Yine de yakla ştırm a d ım yanım a, yanımıza. Ne var ki ölüm kapamızın önündeymiş... B U N A L IM L I B ÎR D Ö N E M ... Yaşamımın en bunalımlı evresini yedi sekiz yıl önce geçirdim. En bunalımlı, ama en mutlu, en zengin, en güzel evresi. Bir kopuş, bir bağlamş___ Saplantı­ lardan, korkulardan, çir­ kinliklerden ayrılıp, bir gü­ zelliğe, bir anlama, bir yeni evrene açdış. insanlar izin vermezler, hoşgörmezler, kendilerinde olmayan bir şeye sizin erişm en izi. .. Türlü engeller dikerler önü­ nüze. .. Hep, birbirimizin mutluluğunu baltalamakla görevliyizdir sanki... Hele hele kimi kişiler, gerçek insancıl duygudan yoksun o la n la r .. . Bu bunalımı yansıtan, daha doğrusu kapkara bir bunalımdan kurtuluşumu anlatan öykü­ lerimin bir bölüğünü “ ilk ­ yaz Devrimi” nde, “ îstinye Suları” nda bulabilirsiniz. “ İnsan Bir Ormandır” da da vardır pek çok izleri. Y a z­ makta olduğum “ A nı De­ ğ il” adlı bir romanda d a ... Y O K S U L B İR

S O K A Ğ IN Ö YK Ü S Ü ilk romanım “ Garipler Sokağı” nı 1945-46 yılların­ da, yani yirmi üç yaşın­ dayken yazdım. Fatih’te

Çif te Kumrular sokağında, annemle birlikte yaşıyor­ duk. Yoksul bir sokaktı bu. Dört yanı yangın yeri. Doğudan gelmiş insanlar birtakım evlerde kulübeler­ de otururlardı. Sokak orta­ sında geçerdi tüm yaşam. Bir de kahve vardı karşı­ mızda. O romandaki birçok kişiyi o sokağın insanların­ dan seçtim. Gerçek kişiler yansıtılmıştır bu romanda. O zamana dek iki roman daha yazmıştım, bitireme- j miştim. “ D iojen Kendini !

A rıyor” bunlardan biridir. Orada da az çok bu sokağı anlatmıştım. “ Garipler So- kağı” nı geceleri odamda, gündüzleri de çoğunlukla Ç ifte Saraylar bahçesinde yazdım . E p ey uzundu, sonra birçok yerlerini de­ ğiştirdim, üçte bir oranda kısalttım. Doğrusunu is­ terseniz, daha kolay bası- labilsin diye! Ama iyi de oldu ... Gereksiz uzunluk­ lar sanat yapıtma zarar verir. Yoğunluktan şaşma­ mak.

SiD-ALi MAZİF

(Devam ) söz konusu chtbilir.

Türkiye ile Cezayir ara­ sında, kültürel alandaki bu kopukluğu giderebilecek g i­ rişimler var mı?

Devlet katındaki proto­ kol eksikliğinin oluşturdu­ ğu bu kopukluk, iki ülke arasında yapılacak bir kültürel işbirliği anlaşması ile giderilebilir. Türk Kültür Bakanı Cezayir’e gelmiş, bu

konuda ilk adımı atmıştı, önü m ü zdeki gü n lerde, bizim Kültür Bakam’mız Türkiye'ye gelecek ve sanı­ yorum, bu sorun, o buluş­ mada çözümlenecek. Yalnız sinema alanında değil, çok yönlü bir anlaşma olacak, bu. Ancak, biz sinemacılar olarak, k a rş ılık lı toplu gösteriler ile örneğin, bu tür buluşm aları daha sık gerçekleştirme olanağını bulacağız.

BÜLENT BERKMAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer taraftan göç olgusunu gerçekleştiren göçmenlerin, farklı bir kültürel yapıya sahip hedef toplum içerisinde yaşadıkları uyum zorlukları

Aynı modelde örgütsel güven algısı ile iş tatmininin birlikte iş performansı üzerindeki etkisi incelendiğinde, örgütsel güven algısının etkisinin azalarak

Normal kalp genel hatlarıyla ters piramit şeklinde iken, yetersiz beslenen annelerin yavrularının kalbi daha yuvarlak ve daha az kaslıydı.. Daha az kaslı kalp kanı pompalamada

O yüzden, o devirde lise öğrencisi olup ta, sonradan Haşan - A li Yücel’in Türk maarifine Uzandırdığı müsbet hamlelerin değerini ölçmek imkânından

Musti Türkiye Tamamdır ve Beyaz Türkler Küstüler eserleri, değer aktarımı( Estetik Değer, Ahlaki Değer, Sosyal Değer, Dinî Değer, Siyasi Değer, İlmî

Öyleyse kötü olan, kişi değil, oyunlar değil sanatçı­ lar değil, tiyatro potansiyelimiz hiç de­ ğil; kötü olan, herbirimize az çok bu­ laşmış o alaturka

“Haritada Bir Nokta” da insanın umarsızlığı, bir bakıma yenilmişliği karşısında başkaldıran ve yazı’yı bu başkaldırının aracı gibi kullanan Sait

[r]