• Sonuç bulunamadı

Ali Suavi'nin görüşüyle Türkler ve Türklük

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ali Suavi'nin görüşüyle Türkler ve Türklük"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ali Sııavî nirı

Görüşüyle

Türkler ve T

YAZAN: ORD. PROF. DR. A. SÜHEYL ÜNVER

L J A K İK İ ve müsbet düşünceli âlimle- 1 * rimizden Ali Suavi, kendisini âlim sanan birçoklarının fevkinde, cidden de­ ğerli bir mütefekkir bilginimizdir. Ge­ çen asır sonlarına doğru bazı siyasî ha­ diselere, yaradılışında olan tesirle karış­ mak durumunda kalmış bir şahıs olarak, kendisine mahsus hususiyetler düşünül- meyerek verilen sakat hükümlerle küçük görülmüştür.

Biz, bir taraflı hüküm vermeden kur­ tulamayan bazı yazarları, yapacakları yanlışlarıyle baş başa bırakarak bahsi­ mize geçelim. Onun tıynetinde garpte ve şarkta emsali az bulunan ilim adamla­ rından herhangi birini dilimize dolamıya- rak Ali Suavi'ye benzer lâlettayin b iri­ sinin kafasını bilerek açalım.

Kendilerini ilimde ileri götüren di­ mağlara bu gibi hususlara emir veren merkezlerin bulunduğunu unutmıyalım; dimağımızda ağlamaları, gülmeleri ida­ re eden merkezler kadar lisan ve hafıza­ mıza mahsus kısımlar da vardır.

Öte yandan onunla zıd bazı hallere doğru ve tuttuğunu kopartma faaliyetle­ rini idare eden, bazan kırıcı, bazan ya­ pıcı, ileri götürücü, aksi olarak gerile- tici faaliyetleri idare eden merkezler de

vardır. Bunların birbiriyle münasebeti tesadüf müdür, yoksa hilkatin bllemiye- ceğlmiz ilk tekevvün kanunları icabı mı­ dır bilemiyoruz. Ama unutmıyalım ki bu böyledir.

Bazı insanlar için tuttuğunu kopar­ mak diye bir tarif vardır, ilim adamları­ nın ideallerinde bile bunu görüyoruz. Herhangi bir bahsi ele alır, fikr-ı takibi vardır ve onu mutlaka bir neticeye bağ­ lar. Bunun için maddî ve manevî hiç bir fedakârlıktan çekinmez ve bunu en iha­ talı bir şekilde yapar. Eğer bu hususta kendisini tatmin etmişse sükûnetle işine devam eder. Bazan hareketleriyle hoş görülmeyecek hususlara kendilerini ya­ radılışları icabı atarlar ve heder olur gi­ derler.

İşte Ali Suavi de İlmî zihniyetinin kuv­ vetli olmasına rağmen böylece hâdisele­ ri iyi değerlendiremiyerek maalesef ken­ disini harcamıştır.

Bu cihetleri, hakkında yazılanlardan öğrenmek mümkün olduğundan burada tekrarlamıyacağım. 40 senelik ömrünün son 15 yılında çok verimli çalışarak İl­ mî zihniyeti hayrete şâyan zekâsı ve hummalı çalışmalarıyle ortaya koyduğu eserlerinden bir cihet incelenmeye

(2)

ger. Gerek ansiklopedik eserinin baş­ langıcında, gerekse uzun zaman Garp'ta çıkardığı «Ulûm» gazetesi ve muhtelif İl­ mî kitaplarından doğru bir görüşle Türkler ve Türklük hakkında verdiği misallerle bazı düşünce ve görüşlerini bu hususta dediklerinin bir kısmını şöyle sıralayalım:

Türkler'i zihnî çalışmalardan ârî bir kaba kahraman gibi mütalaa ediyorlar. Bunun yanlış olduğunu göstermek iste­ rim. Türkler asıl yerlerinden çıkıp İ- ran'a, Rumeli'ye ve Mısır'a inmişlerdir. Fethettikleri yerlerde nice hânedan-ı hü­ kümet bıraktılar. Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlılar o hanedanın ünlülerinden- dîr. Türk'ten nice büyük batınlar gel­ miştir.

Türkler ilimde birinci derecedendirler. İngiliz allâmelerinden Beli, veren kavim Türkler'dir, der.

Türkler'in hayvanların terbiyesini, ne­ hirler kazmak, madenleri işlemek, tarih ve yazıyı dünyaya neşreden birinci ka- vimlerden olduğunu kolaylıkla isbat e- debiliriz.

Ebû-Nasr Fârâbî Türkler'dendir. Mu- allim-i Sânî lâkabını kazanmıştır. Dillere âşinâ, fizik ve mantıkî ilimlerin tercü- mânıdır ve şecaatiyle tanınır.

Buhara ve Semerkand, Türkler'in memleketleridir; onlardan çıkan aklî ve naklî ilimler âlimleri sayılamıyacak de­ recede çoktur.

Kelâmcıların imamı «Ebû-Mansûr Mâ- turidî Türkten'dir.

Hadis rivayet edenlerin imamı Buhârî Türk'tendir.

Fakihlerin şeyhi «Hidaye Sahibi»

Mur-Ali Suavî

ganyârî, ishak, Cevherî'nin Arap sanıl­ masına taaccüp olunur.

Şark kütüphaneleri: Necef, Keş, isfi- cab, Uşrusune, Cifan, Fergana, Kâşgar, Şaşkend'den çıkan fakih ve âlimlerin eserleri ile doludur.

Bilcümle Mâverâünnehir mamur ve ahalisi ilim ve salâh ehli cömert olmak­ la meşhurdur.

Kazvînî yazar ki: Mâverâünnehir'de hep insanlar güya bir evde birlikte otu­ rurlar gibidir. Bir kimSe, ya yerli, ya­ bancı diğer kimsenin evine inse kendi hanesine inmiş gibidir. Herkes birbirine cömerttir. Ne eski bir tanışıklık ararlar ve ne de bir karşılık beklerler.

Istahrî şöyle yazar: Safer civarında bir haneye inmiş, kapısı açık olarak ka­

(3)

panmamak üzere mıhlı imiş. Sebebini sormuş: Yüz seneden beri bu evin kapı­ sı misafire açıktır, cevabını almış.

Maverâünnehr halkının çalışmaları bilgi, marifet ve yolların tamirine, misa­ firhaneler inşasına ve medreseler bina­ sına matuftur.

Mavarâünnehr'de on bin kadar misa­ firhane sayılmıştır. Tarih kitaplarından anlaşılan o yerlere «Harezmşah Mehmed Bin Tekiş» malik oluncaya kadar bu veç­ hile mamurdu.

Merâga, Semerkand ve Galata rasat­ haneleri Türkler'indir. Ziyci llhânî ve Ziyci Uluğ Bey lisan-ı Yunaniye çevril­ miştir.

Âlimler cebir ilminden muadeleyi şey ve mal adedi beyninde müfred veya mü- rekkeb olur diye taksim ile altı mesele­ ye çıkarabilmişlerdi. Türk âlimleri yir­ miden fazlaya vardırdılar, «ibni Hal­ dun» dahi buna imâ eder.

İlimlere büyük hizmet eden Harezm ve Horasan âlimleri ki bunlar «Fürs»den değildir. Gazâlî, Tûsî, Zemahşerî, Tefta- zânî ve Cürcânîler'in Türk familyasından olduklarını isbat zor ise de hele ekserisi Türk hükümetinin idare ve teşviki altın­ da zuhura geldikleri isbattan varestedir. ibtida medrese bina edenler Selçukî' dir. Birinci Nişâbur medresesinin bânisi Alp Arslan'dır.

Şark kütüphaneleri ve medreselerde iptidadan intihaya kadar ders kitapları ekseriyet üzerine Türkler'in te'lifatı ile tertip olunmuştur.

Hangi ilim dir ki Türkler ondan âciz kalmıştır? Amelî hikmette Türkler birin­ ci derecededir.

Felsefeden bahsolununca bu beyanda Türklerle bir hizada olacak kim var? Şimdi Avrupa'yı sarsan Schelling ve He- gel felsefeleri nedir? Türkler bunu beş, altı asır önce düşünmüş ve bu yolda ni­ ce eserler ve bahisler yazmış ve tetkikle red ve yıkmışlardır. Avrupa'nın hakikî âlimleri dahi bunu bilir. Hattâ İngilizce «Petit Seklopedi» şimdiki Schelling, He- gel felsefelerine Türkler'in eski Buhara felsefesi ta'bir eder.

Muradımız Türk tarihi yazmak değil. Biz onu Taharriyat-ı Suavi alâ Tarih-i Türk unvanıyla ayrıca kitapta yazdık.

Anlaşıldı ki Türkler'in idrâk kuvvet­ leri İlmî çalışmalara açıktır.

Avrupalı bazı müverrihlerin Arab'a istinad edegeldikleri ilimler ve fenler

Arab'ın olmayıp ekseriyet üzere Türk­ ler'in ve bilcümle ehl-i Şark'ındır.

Arap'ta âlim nadirdir. Bunun sebebi ise ibni Haldun mukaddimesinde ve Keşfu'z-Zunûn başında yazılıdır.

Biz muttali' olduğumuzu yazdık. Ara­ yanlar daha bulur. Anlaşıldı ki İslâm devletinde şeriat da varmış, kanun da varmış, siyaset de varmış. Öyledir. Ce­ halet üzere siyasetten bahsetmekten ise şu kitapların başlıcalarını okumak ile mütenebbih olmak ve anın üzerine fi­ kir peydâ etmek lâzım gelir.

Aman çalışalım, aman şu milletin gö­ zünü açalım. Nafile cehaletle gidilmez. Bizde herifler hâlâ Avrupa ulum ve marifetini anlamadılar. Hâlâ bin yıllık eski şeylerle uğraşıyorlar. Bunlar bit­ meli, mahvolmak. Şimdi XIX. asırdayız. Yeni şeylere bakmalı.

9 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin sahalarının gençleştirilmesi ve madencilik sektörüne destek sa ğlayacak yönetmeliğine itiraz eden Cumhuriyet Halk

Colorado Üniversitesi ve Ulusal Atmosferik Araştırma Merkezi'nden araştırmacılar, deniz seviyesinin yükselmesinin, iklim değişikliğinin bir parçası olduğunu ve

Sakarya’nın Sapanca ilçesinden geçen NATO’ya ait akaryakıt boru hattı ile çevresinden geçen karayolları dünyada suyu içilebilir nadir göller aras ında bulunan

Toplu Konut İdaresi’ nin, öteki kamu kuruluşlarından ayrı, kendine özgü koşulları; binasının yerinden ve niteliğinden de belli oluyor. Ankara’daki

Kulağı büker bükmez eczaneye ko­ şan, çanağı kenarcığa koyan, beş altı kova suyu da ilk döken gene ken­ disi!. Salonun yan kanapesinde, keten örtünün

Ahmet Rasim «Muharrir, Şair,, Edib» isimli eserinde Ahmet Mit­ hat Efendi ile nasıl tanıştığını ve ilk yazı ücretini nasıl aldığım şöylo

Amerika’da yayılış gösteren çekirge türü Allonemobius socius’un (Gryllidae) Kuzey- Güney enlemlere göre 9 farklı popülasyonu üzerinde yapılan çalışmada kısa

Since the relationship between the amount of sediment and flow rate is known, the flow rate is considered as secondary data and sediment yield is mapped by