a ır s ıv v ©
Yazan : SÜLEYM AN KÂNI ¡RTEM
d
a O
o m 3 m i ş y ü ı ü
Tercüme iktibas hakkı mahfuzdur —
Tefrika No. 662
G ü m r ü k le r e g e le n e c n e b i kitab, risa le
lerin m u a y e n e s i, p o s ta la r d a k i te d b irle r
1894 - H. 1312 senesinde maa rif nezaretinde en yüksek bir he yet olmak üzere bir reis ile on dört âzadan mürekkep bir maa rif meclisi ile bir reis ve on sekiz âzadan mürekkep teftiş ve mua yene encümeni vardı.
Bu encümenin reisi ulâ, âzasın dan üçü ulâ sanisi diğerleri rabı- aya kadar muhtelif rütbeleri ha izdiler. Encümene merbut mua yene memurlarının ve sansürlerin adedi de ancak üçten ibaretti.
Abdülhamid zamanında kitap lara verilen ehemmiyeti maarif nezaretinde teşkil edilmiş heyet lerle ölçersek bunun pek yüksek olduğu bir bakışta meydana çı kar!
Çünkü Abdülhamid saltanatı nın sonlarına doğru maarif mec- lisile teftiş ve muayene encüme ninden başka maarif nazırının riyasetinde on âzadan mürekkep bir (tetkiki müellefat heyeti) ile bir de hep ulemadan terekküp etmek üzere bir reis ile beş âzalı (dinî ve şer’ î kitabları tetkik he yeti) daha teşkil olunmuştu. Ki- tablara ne kadar itina sarfedildi- ği görülüyor ya!
Hep tetkik!
Teftiş ve muayene encümeni nin ise mevkut mecmuaları tetkik vazifesi alındıktan yani hafifle dikten sonra işi ve ehemmiyeti daha çok artmış ( ! ) olacak, ki âzasınin adedi kırk beşe, her dil için muayene memurlarının, san sürlerin adedi de yirmi altıya ib lâğ edilmiş, gümrükler ile posta- hane için bu encümende âza ay rıca bir sansür müdüriyeti ihdas olunmuştu. Encümen âzası ara sında da evvele nisbetle yüksek rütbeliler çoğalmıştı: Sekiz ulâ, iki mirimiran, altı ulâ sanisi!
1884 senesinde İstanbul güm rüklerine gelecek ecnebi kitab ve risalelerinin verilecek talimat mu cibince muayenesi ile münderi- catı tamamen mahzur ve mazar rattan salim görünenlerin üzerle ri mühürle ve sabit boya ile mü hürlenerek ithaline müsaade o- lunması usul olmuştu. Bu iş için gümrüklerde türkçeden başka rumca, ermenice, fransızca, İngi lizce, almanca lisanlarından iki sine vakıf memurlar kullanılı yordu.
Padişahı meth için nişan ve pa ra mukabilinde yazdırılanlardan maada devleti aliyeden, Osmanlı memleketleri ahvalinden bahse den kitablar gümrüklerdeki san sür memurları tarafından tetkik için alıkonurdu. Artık sahipleri nin bunlardan umud kesmeleri lâzımdı!
Tesadüfen bu kitablar tekrar ellerine geçecek olursa devlete, Osmanlılara ait sahifelerin kesil miş olduğunu görürlerdi.
Gümrük memurları muzır gör dükleri her sahifeyi kitaplardan koparmağa salâhiyet sahibi idi ler.
Kitab meraklıları ile gümrük ve posta memurları, hafiyeler a- rasmda daimî bir mücadele var gibi idi!
Bu memurların tazyikleri, teca vüzleri karşısında kitapçılarla mütalea meraklıları da her türlü desiselere müracaatte kendilerini mazur görürlerdi.
fiveler kapitülâsyon
dolayı-Rusyada Dum a meclisi açıldıktan sonra: A b d ü lh a m id : — Bana hasta adam diyorlar ama Petresburgdaki hemmes leğimin halini uzaktan görüyorum da
halime bin şükrediyorum
sile ecnebi postanelerinin içine giremezlerdi; kapıları etrafında bekliyersk buraya girip çıkanla rı gözetlerlerdi. Buralardan gaf letle elinde gazetesi veya kitabı çıkan ve yahut halinden şüphe edilen Osmanlı tebaası tahkikat icra edilmek, üstleri araştırılmak üzere bu hafiyeler tarafından ka rakola götürülürdü. Hariçten böy le kitab ve gazete getirtmek isti- yenler de böyle hallere maruz kalmamak için bunları ecnebi dostlarının namlarına getirtirler, postahanelerden bu vasıta ile al- dırtırlardı.
Hafiyeler ara, sıra Osmanlı tebaasından olan kitabcı dükkân
larını basarlar, araştırırlardı; şüpheli ve muzır kitablar bulun du diye bunları mühürleyip ka pattıkları da olurdu.
Bütün takayyüdlere rağmen gümrüklerden, postahanelerden geçirilebilen dokunaklı kitablar kitapçı dükkânlarının arkasında ayn bir yerde, bir rafta saklana bilirdi; kitapçı bunları emniyet li müşterilerine gösterirdi.
Abdülhamid Ermeni komitele rince tertib edilen (bom ba) va kasından sonra Paul Fesch tara-fmdan fransızca neşrolunan (A b- dülhamidin son günlerinde İstan bul) eserine pek hiddetlenmiş, bu nun Avrupada ve dahilde yapacağı tesirden çok telâş etmişti. Abdül hamid zulümlerinden, jön türkle- rin faaliyetlerinden bahseden bu kitabın ithali şiddetle yasak edil di. Buna rağmen Beyoğlu kitab- cıları bundan bir çok nüshaları Londra yolile İstanbula getirtme ğe muvaffak oldular.
Saray ecnebi postalarını kal dırtmak isterdi. Fakat bu arzu kapitülâsyonların fenalığından yahut devlet hâzinesinin bu yüz den gördüğü zararlardan ziyade bu postahanelerin «muzır evrak ve kitab» ithaline vasıta olmala rından ileri geliyordu!
Beyoğlunda Serkl Doryan ve İstanbul klübü gibi en çok müda vimleri ecnebi olduğu için kapa tılmasına imkân olamıyan mües- seselere devam eden Türkler bu klüplerin serbestçe getirttikleri bu «evrakı fesadiyeyi» okuyabil diklerinden dolayı daima şüpheli görülüyordu.
(Arkası var)
6 5 1 numaralı tefrikada Avrupada
ecnebi hükümetlerin reisleri hakkında tertib edilen suikastlerin İstanbul mat buatına nasıl garip şekiller altında ak-
settirildiğinden bahsedilirken, diğer
misaller arasında, Sırbistan kralı A lek sandr ile kraliçesi ÖTaganm da - İstan bul gazetelerine göre - suibazımdan öl
dükleri fransızca bir «serden naklen
kaydedilmişti.
Bu kayıdda tashihi ve tavzihi lâzım bir nokta vardır:
Istanbulda gazeteler Sırp kralı ile
kraliçesinin ne suretle Öldürüldükleri
hakkında hiç tafsilât vermemişlerdi.
Bu hâdiseye dair ilk haber 4 haziran
1319 - 1>7 haziran 1903 tarihli nüsha
larda (zübdei havadis) sütununda
şöyle muhtasar bir cümle ile çıkmıştı: (Sırbistan kralı Aleksandrın vefa tı ( ! ) vukuuna mebni prens Petro ka ra Y orgeviç krallık sandalyesine kuud eylemiştir.) Aynı günde bir de (dahilî havadis) kısmına bu haberin ajanslar
tarafından verildiği sokuşturulmuştu
İşte bu kadar!
Bu haberde kraliçenin ölümü hak kında bir söz bile yoktu!
Bu anî çifte ölüme sebep ne idi? İs tanbul gazetelerinde bu sebep sükût ile geçiştirilmiş ve bu sükût dört gün sür müştü.
Bu halin halk arasında muhtelif şa yialar dolaşmasını intaç etmemesi kabil olamazdı. «Suihazım» sebebi de bu şa yialardan biri olacaktır ki kaydı tefri kaya alınan esere böylece geçmiştir.
Bu dört günlük sükût müddeti zar fında sarayca hemihudud bir memleket te cereyan eden bu kanlı vakayı gazete lerin böyle iki satırlık bir haberle geçiş tirmeleri ahali arasında türlü tevil ve
tefsirlere, padişahın böyle bir halin
kendi başına da gelmesinden korktuğu
rivayetlerine yol açacağı düşünülmüş
olacak, ki 21 haziran 1903 ten itibaren bir hafta sıra ile her gün gazetelere fa cianın ecnebi memleketlerde uyandır
dığı fena telâkkileri Avrupa gazetele
rinden nakil ve kraliçenin de ölümün
den bahseylemelerine müsaade olun
muştu; hatta bu arada Belgrad Osman- lı elçisinin İstanbula hareket ettiği bi le yazdırılmıştı.
Ancak bütün bu yazılar arasında
gazeteler gene suikastin ne suretle ce reyan eylediğini gösterecek tafsilât ver mekten menolunmuş ve kendiliklerin den hiç bir mütalea ilâve edememişti ler. Yalnız bir gün gazetelerin hepsine
(Sırbistan kralı ile kraliçesinin feci su rette vefatları - katilleri rieniîememiş- ti! - malûmdur.) diye başlıyan ve res mî kitabet dilile kaleme alındığı ifade sinden tamamen zahir olan bir buçuk sütunluk bir bend tamim şeklinde der- cettirilmiş ve bunda hainlerin şiddetli «tel’inlere seza» oldukları v e cezaları nı da, tabiî görecekleri bildirilmişti.
Bu neşriyat yeni kralın tahta cülusu resmen saraya ve Babıâliye tebliğ edi linceye kadar devam etmiş, ondan son ra birden ve tamamen kesilmişti.
m m iHiHiıiHM imııiHimıuııiHiHiıım NHiaiimıımûıiiiuııııııııım ııı
Sahibinin sesi mües
m
S :-j 1k
I*
j
*Sahib inin sesi müessesesinın Son günlerde Tünel ile Galata saray arasından geçenlerini bütün ihti şamile gözlerine çarpan hiç şüphesiz (Sahibinin Sesi) mües- sesesinirt yeni mağazalarının ta şındığı binadır. Yalnız îstanbulun değil, belki de Balkanların ve Orta Avrupanırt en güzel ve zevki selime en uygun mağaza larından biri haline getirilen Sa-
müessesesi dün mat bibinin Sesi
â
Taha Toros Arşivi