• Sonuç bulunamadı

Ferik Hamdi Paşa ve katibi Naci

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ferik Hamdi Paşa ve katibi Naci"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAHİBİ ve YAZIİŞLERİNİ Bilfiil idare eden A. VESİM EVÜBOĞLU

İdare yeri : Akçaabat Basıldığı yer :

İstikbal Basımevi - Trabzon Telgraf :

Akçaabat — Akçaabat

Savı : 69 15 MAYIS 1947 PERŞEMBE

Ankara 14 a. a. Irak kra­ lı Majeste ikinci Faysal'ın doğumlarının yıldönümü mü nasebetiyle Cumhur başkanı İsmet İnönü ile Irak krallığı naibi Altes Abdullah arasında tebrik ve teşekkür telgrafları te ati edilmiştir.

Ç or çilin

Yeni

Birleşmiş Avrupa dâvasını müdafaa

edecek bir teşkilât kurulmalıdır

B iz Sanfransiskoda tesis edden teşkilât kadrosu

dahilinde hâkimiyeti hiçbir itiraza mahal

bırakmadan kabul ettik

Londra 15 a. a. — Bu ak­ sam bir nutuk söyliyen Çörçil

Çörçil

Birleşmiş Avrupa sulhunu ele alarak Avrupanın bu hususta müsaid bir delil teşkil ettiğini belirtmiştir. Çörçil İngiltere Bir

Polonyada afli umumi

Lon dra 15 a. a. — Halen İngiltereyi ziyaret etmekte olan Polonya adalet müsteşarı Polon yada ilân edilen umumi af do- layisiyle hapishanelerde ancak üçbeş bin PolonyalI kalacağını söylemiştir. Şimdi ise mapusla- rın sayisi 15 bini bulmaktadır. Şimdiye kadar 50 bine yakın siyasî mahkûm serbest bırakıl­ mış 56 bin kişi hakkında yapı­ lan tahkikat durdurulmuştur. Müsteşar Polonyanm güney do ğusunda ukrayna asî ordusuna mensup ukraynalı çetelerin mev cüd olduğunu açıklamıştır. Uk raynalı iki eski generalin emir­ leri altında bulunan bu çeteler yabancı memleketlerde ve bil­ hassa Kanada da ve Birleşik Amerikada yerleşmiş olan Uk­ rayna teşekküllerinden silâh ve para almaktadırlar.

r =

leşmiş Avrupa davasını m ü ­ dafaa edecek bir teşkilâtın ku rulmasını istemiş ve böyle bir halde Almanya ile Italyanın oynayacakları rol üzerinde dur muş Avrupa memleketleri için birleşerek bu kıtayı müreffeh bir hale koymak ve acıklı va­ ziyeti uzaklaştırmak üzere bera­ berce çalışmak ihtiyacını teba­ rüz ettirmiştir. Çörçil ezcümle demiştirki: Biz Birleşmiş millet ler kurulunu Sanfransiskoda tesis edilen teşkilât kadrosu

Vaşington 15 a. a. — Ayan meclisi Vanderberg’in hararetle S ileri sürdüğü teklifi kabul ede- i) rek Unranın faaliyeti durduktan ji sonra Avrupa ve Çine yardım j; için Truman tarafından isteni­ len 430 milyon doların veril­ mesine dün öğleden sonra ka­ rar vermiştir. Ayan meclisi dı­ şişleri komisyonu başkanı harap olan memleketlerde açlığın önü ne geçilmesi ve askerî medeni, manevî, siyasî ve İçtimaî tesirle rinin izale edilmesi için talep edilen tahsisatın aynen kabul olunması zaruretini arkadaşları­ nı inandırmaya muvaffak ol­ muştur. Bununla beraber Van- derberg kanun tasarısının ayan meclisinde kabul edilen şekilde de temsilciler meclisi tarafından da kabulu için büyük gayretler

dahilinde hakimiyetinin hiçbir itiraza mahal bırakmadan ka­ bul ettik. Avrupa bir varlık haline gelmelidir. Bir taraftan Birleşik Amerika Sovyet birliği İngiltere imparatorluğu ve im­ paratorluk camiası diğer taraf- tanda İngilterenin sıkı bir suret te bağlı bulunduğu Avrupa da var. Çörçil sözüne nihayet ve­ rirken Sovyet Rusyaya karşı meşum bir plânı olduğu yolun­ da kendisine atfedilen isnatları red etmiştir.

sarfetmek mecburiyetinde kala­ caktır. Bilindiği gibi temsilciler meclisi istenilen tahsisatı iki milyon dolara indirmiştir. Bu sebeple her iki meclisin görüş­ lerini telif etmek üzere bir k o ­ misyon teşkil edilmesine karar verilmiştir. Bazı parlamento mahfillerinde hasil olan kana- ata göre galip bir ihtimalle bu komisyonun tesbit edeceği ni- hayi rakkam üçyüz milyon ola­ caktır. '

Çörçilin hatıratı

Nevyork 15 a. a. — Çörçi­ lin hatıratı Birleşik Amerika da neşir hakkı Nevyork T a y | mis gazetesi tarafından bir mil ^ yon dolardan fazla bir para mu kabilinde satın alınmıştır. Ha­ tıratın bir kısmı şimdi hazır bulunmaktadır.

Amerika Avrupa ve

Çine yardım ediyor

Truman tarafından istenilen 430

milyon dolar yardım kabul edildi

G e n ç l i ğ i n A r z u s u

İstanbul’da yü ksek tahsil gençlerinden,

geçenlerde, aldığımız bir mektupla, ga.

zetemizde İlmî, İktisadî v e edebî mahi yette olmak v e siyasetle k a t’iyen alâka­ sı bulunmamak dolayisiyle kendilerine gazetemizde bir sütun tahsisini istemiş­

tirler.

Gençliğin takdir v e Şükranla karşıla­ dığımız bu arzusunu yerin e getirmek üz­ re sütun yerine sayfa tahs's eylediğimi­ zi kendilerine bildirmiştim. Şimdilik ay­ da bir defa v e lüzumu halinde her sa­ yıda bu kıymetli gençlerin yazılarına

ga-V = = = ... - - ... ... 1 =

zetemizin 3 üncü sayfasını tamamen

kıymetli yazılarına terk v e tahsis edil­ miştir. Bu kerre aldığımız yazıları, ge­ ne kendilerinin arzu ettikleri şekilde 3 üncü sayfamızda neşrediyoruz.

Genç kalemlere v e gen ç fikirlere bu sayfam ız heran açık olduğunu bir kerre

daha belirterek memleketin bu kıymetli.

zekâlarını teşci ederek gazetem ize g ö s-4

terdikleri alâka v e bağlılığa da teşek-

kürlerimizi bildiririz.

A ■ Yesin Eyüboğlu

Açık, rranzum dilek:

Trabzon milletvekillerine

Maçka’nın feryadına, bu nazım tercümandır! Bankasızhk yüzünden, halkın hâli yamandır! Elli beş kilometre, Haınsiköyü Trabzon; Bu yollarda, hiç olan; çok kıymetli zamandır!

Dört, beş günlük masrafı., şöyle bir yekûn etsek Yapılacak ikrazat, her bakımdan ziyandır!

İhmali câiz d e ğ il!. bu ulusal dâvânm, İcrasına tevessül, bir dakika; bir andır!

Eminiz ki; bi>- anda, bu tarımsal dileği: Yerine getirecek, iki satır fermandır!

Talnız; seçim zamanı, balk'a yakınlık olmaz! Bu görüşler cümleye, hem aşikâr; beyandır!

Cüneş gibi ortada, müstahsilin derdini;

Gözlerden uzak tutan, bu ne kesif dumandır? Bilmem kaç yıl oluyor ?.. kapatılan bankanın, Mantıksız sebepleri, Maçka’hya ayandır!

İktisadî bakımdan, bu ilçenin derdine; Bir Ziraat Bankası, isabetli dermandır! Bu yarayı saracak, devâ sizde değilse;

Anlıyalım! bu derde, b ngi makam iokmandır? M AÇKALILAR g* mmmm « f « ¡■ ■ a tîfl.» u m m m u m m v a a ‘ -<3 mm«. a * . . . , a « » v

D Ü Ş Ü N C E L E R

• &>«• • • ■ * , « m u ı a ı ı « i ! i . t s ı ı a ı ı « ı ı i i a 9 i ı i M H n ı I I I I I I «I

T e l k i n

Meşhur Yunan müttefikle

rinden « S okrat» Milâttan

300 sene önce, insanların

mantık v e muhakeme ile

hareket eden bir mahlûk ol­ duklarını v e bu sebeble diğer yaratıklardan üstün bir du­

rumda bulunduklarını ileri

sürmüştü- Hakikaten insan­

ların fikir v e hareketlerini

rnantikle çerçeveleyen bir

mahluk oldukları inkâr edil mezsede, kendimizi yakından

tetkik edecek olursak, his

v e hareketleeimizin hemen

hemen büyük bir kısmının hatta hayatımızı tanzim eden itikat v e prensiplerimizin bi­ le, birer muhakeme eseri de ğil, fa ka t birer telkin eseri olduklarını görürüzl Oyleki

gündelik hayatımız baştan

başa bu telkinlerin dimağı­ mızda husule getirdikleri t e ­

sirler, kanaatlerle doludur.

H er hangi bir ahbabımızı i-

y i veya fen a tanırız. Ayın

şu veya bu gününü uğursuz

sayarız, bazı şeylere karşı

sempati, bazılarına karşı an tipati duyarız... Halbuki ç o ­ ğu zamanlar e l i m i zde

Yazan : Hikmet BİRANT

bu kanaat v e düşüncelerimi­ zi destekliyecek hiçte makul delillerimiz yoktur. Ve, hiç bir m akul saika istinat etme

diğimiz halde, bu yoldaki

his v e düşüncelerimizin doğ- ruluğuna inanmamız v e on­ ları benirnsemişizdir.

Zira, ister bir netice ister se bir mefhum olarak dimağa

giren her fik ir, zihni bir re

aksiyson, onu karşılıyacak

nakdedecek diğer bir fikir

veya mefhumla karşılaşmadık ca doğru zannedilir. Ve ha­ riçten bu tesir dimağda ken dine zıt fikirler uyandırma­ dıkça, bu vasfını muhafaza

eder. Eğer iş bu safhada

kalmış olsa, bu düşünce v e inançlardaki aksaklık er geç kendini gösterecektir. Fakat

dimağ, kendine gelen bu

fikri sadece doğru olarak

kabul etmekle kalmaz. Bu

fik r e istinaden otomatikman

harekete geçerek onu işler

v e bir çok y en i fikirler,

kanaatler yaratır. Düşünceler düşünceleri uyandırır. İnanç lar inaçları doğurur. Ve, baş

(2)

Sahife

2

Akçaabat

Açıklığa Hasret

:

Okur Yazarlar ve Köy Enstitüleri

Yazan: Sabahattin Eyüboğlu

Tarih yolunda

Ferik Hamdi paşa ve kâtibi Naci

iokiiabın son yıllardaki geliş tnesi inanışlarda daha fazla vuzuh düşünce ayrılıklarında daha fazla dürüstlük istiyor. Memleket meseleleri üstüne söylenen ve yazılan her şey,her zamankinden daha diri, daha dokunaklı. İnanış ayrılıklarının ciddiye alınmadığı hcseba kadtlmadığı zamanla ge­ çiyor. Okur yazarlar yurt ve dünya meseleleri karşısındaki davranışlarını belli etmek zorun da kalıyorlar. Bu gidişle İnkila ba gerçekden bağlı olmıyanlar düşüncelerini uluorta söylemek­ ten çekinmiyecekler. Dostun düşmandan, koyunun kurttan kurunun yaştan ayırt edilmesi belki daha kolay olacak.

Bu yılın en ateşli tartışma konularından biri ve bence en önemlisi köy enstütüleri oldu, cumuriyetin m a n t ı k - lı sonucu olarak girişilen bu eğitim seferberliği karşısında okur yazarların serbestçe vaziy et alışları, ileri geri bir çok anlayr şiarı, düşünüşleri, alışkanlıkları ortaya koyda, o kadar ki, insanın rast geldiğine: “ Köy ennstütüleri hakkında ne düşün­ düğünü söyle kim olduğunu söyliyeyim,, diyeceği geliyor. Aşağıya gelişi güzel sıralayacağım sözler okuryazarlardan duyduğum ▼e benzerlerini herkesin duymak ta olduğunu sandığım sözlerdir:

1 “ Bütün köylüleri okutmak güzel fikir, ama sonra toprakları kim ekecek? koyunları kim güdecek?1'

2 1 Daha şehir çocuklarını doğru dürüst okutamıyoruz kalk inişiz köylüleri okutmağa., insan yorganına göre bacağını uzatmalı para yok, öğretmen yok, kitap yok, binlerce çocuğu toplayıp yarım yamalak yetiştirmenin mânâsı varmı?

3 Koy enstitülerinde okuya nlar köyde kalacaklarını bakalım sen olsan kalırmısın? Zorla bırakmaya da hakkımız yok.” 4“ Bence bu iş böyle olmaz Milletin parasını böyle fantezilere harcamağa hakkımız yok. önce köylümüzü sefaletten hastalık­ lardan kurtarmak lâzım.“

5“ Köy enstitülerinde milli ve ahlakı terbiyeye az yer veri* Iiyor. okutmak yazdırmak,

sanat öğretmek güzel, ama gençliğe kuvvetli bir imar, aşılamazsak bunlar faydalı olacak

yerde zararlı olur. ”

6" Köylü çocuklarını şımartı yoruz. Enstitüde okuduk diye çalımlarından geçilmiyor. Cöre- ceksiniz sonunda bunlar bize kafa

tutacaklar. Besle kargayı oysun gözünü.“

7“ Biz memlekette birlik yapalım derken bu çocuklar ortaya bir köylü şehirli ikiliği çıkaracaklar, bize düşman gibi

bakacaklar.“

8,, Kendim görmesem inan mazdım. Ankara Hâlkevine Haşan oğlan köy enstitüleri (Fuat)u görmeğe gelmişlerdi İlkin asker zannettim, kaba elbiseler, Kabkara yüzler, Kor­ kunç bir ter kokusu- Bir facia

Bunlar öğretmen olacak da.“ 9„ ShakesPeare'in, Goethe'nin G ogol'üo, Balzac'ın eserlerini okuyorlarmış. Gülermisın ağlar- mısın?Bu eserleri biz bile okuyup anlıyamıyoruz.”

10 Köy enstitülerinin sola kaymalarından korkulabilir. Milli tehlike kaşısında esaslı tedbirler almak lâzım.'1

11 ,, Vallahi acıyoıum köy­ lülere. Bu kadar da olmaz. Enstitü mezunlarını yerleştirece­

ğiz diye adamların canını çıka­ rıyoruz. Şehirlilerden istemediği miz bu fedakârhğ onlardan ne hakla istiyoruz?ufacık bir köy on binlerce lira verecek, insaf Bari bu eziyetlere karşı köye doğru dürüst bir öğretmen gitse hayır efendim dün akşam gören birisi anlatıyordu, ve kültür var mış ne sanat, (couuşmastnı ¡bile bilmiyorlarmış.

12 köy bir tecrübe ahtası değildir uzun tetkikler yapmadan pedagojik, sosyolojik esaslara dayanmadan böyle ceffelkalem yenilik yapmağa kalkışmak.“

13 canım bu çocuklar öğrenici mi işçimizavallılar! akşama kadar

boğaz tokluğuna çalıştırıyolarmış Gıdasızlıktan verem olanlar varmış. Yazık günah değilmi? zaten bir insana hem kültür hem sanaat kazandırmak olacak işmidir

Bütün bu« tenkitlere ortak olan özellik meseleye uzaktan ve dışardan bakıştır. K öy enstitüler

Onheş günlük

Tütün satışları

Tekel idaresinde yaptığı mız tahkikat üzerine şimdiye kadar iki milyon kilo tütün teslimi ambar edilmiş ve bun lardarıdokuzyüz ellibin ki lo Tekel idaresi üçyüz yirmi bin kilo başaranlar üçyüz elli bin kiloda on gün evvel mubaayayı kesen Tütün Türk Limited Şirketi dahil olduğu halde Abdi Fuat ve Mehmet Çolak ve C emal Tosun taraflarından muba yaa olunmuş ve mevcudun üçyüz seksenbin kilosu satışı yapılmamıştır. Nak Üyesi çıkan müstahsiller tütünlerini indirmekte ve satışa arz etmektedirler. Tekel idaresin mubayaa­ larına Normal seyri takıb

etmektedir. Başaranlar mu­ bayaalarına Normal seyri takıb etmektedir. Başaran­ lar mubayaalarına ilk an­ larda olduğu misülü olmak la beraber elverişli bulduk­ ları mahsûlleri almakta de­ vam eylemektedirler. Ticari firmalardan mubayaasına his olunur derecede gev­ şeklik göstermeyen bu mü essese bulunmaktadır. Hu- süsen ve mevsukan öğren­ diğimize göre yurdumuzun diğer tütün bölgelerinde mevcut olan tütünler kâmi- len satılmış ve müstahsil elinde büzce ve karadeniz bölgesinden başka hiç bir mıntıkada tütün kalmadığı memnunlukla öğrenilmiştir.

Bu vaziyetle sene mah­ sulünün beşte üçü satışı yapılmış olmakla mütebaki kısmınında her halde satışı yapılacaktır. Son onbeş günlük satış vaziyetlerine göre Tekel idaresinin mu-

Arkası 4 de millet ölçüsünde bir iş dolayısıle az çok hepimizin ortak davası olduğu halde bir çok okur yazar lar başkalarının giriştiği bir denemeden bahseder gibi davranı yorlar oturdukları yerden meçhul ülkelere hükmeden sultanlar gibi konuşuyorlar Tenkitetmek için iğin içinde olmak gerektiğini kabul etmesek bie tenkid edenin işi yapan kadar sorumluluk yüklenmesi, ne istediğini bilmesi işin daha ileri gitmesine yol açması beklenemezmi? Halbuki yukardaki sözler çevremizde şüphe duraksama ve güvensizlik uyandırmaktan başka ne işe yarayabilir Bu tenkidleri elbirliğiyle çoğaltmaktan ne kazanabiliriz Başladığımız bu işi bırakıp kim bilir kaç yıl sonra ayni işe yeniden mi başiıyacağız?

Aslında bu sözler tenkid değil kötüleme yadırgama küçü msemedir Bunları söyleyen veya benimsemiyerek nakledenler bile rek bilmiyerek devletin ücretli bir yenilik teşebbüsüne sornmsu zca karşı koymuş oluyorlar Ke ndi çocuklarının ilk okuldan orta okuldan liseden ve hatta üniversiteden yoksul kalmasına 'ahammüi edemiyen okuryazarlar a -asında böyle bir davranışın ne se

bepleri olabilir Bunları aramak boynumuzun borcudur.

De vata edecek

Mülâzım Naci tarafından 1322 tarihinde cuma Nama­ zından çıktığı sırada taban ca kurşunile öldürülen Trab­ zon Fırkası kumandanı F e­ rik Hamdi Paşa Osmanlı ordusunun değerli kuman­ danlarından ve fedakâr Türk evlâtlarından biri idi. Katili Naci ise Kavak Meydan re­ dif deposu memuru ve Mü­ lâzımı evvel olmaktan ziya­ de Eksotha mahallesine ge­ lerek ikametgâhını bir tekke haline getirmiş olan bir şeyhten (İnâbe) almış bir (Mürit) ve derviş taslağı bir kimse idi.

Hadise vuku bulduktan sonra, birini kanun ötekini de cehalet himaye etti. Fa­ kat kanun galip geldiği için katil idam oldu. Kara kuv­ vet kendisi mağlûp olmuş görünce değerli kumanda­ nın manen idamına hüküm verdi Bu hükmü infaz eyle­ mek üzere Şeyhler, Derviş­ ler ve Müritler faaliyete geçti.

Katil Nacinin idamından sonra teşhir edildiği sırada Sehpanın duruşuna göre yü­ zünün daima Güneye yani kıbleye dönmesinden tefeül ettiler. Bir nöbetçi nefere atfen ( mezarına Nur in d i!) ekini ilâve eylediler. ■ Ve ni­ hayet katilin ( Küllü Muzir- run yuktel ) kaidesini tatbik eden din mücahidi olduğu­ nu yaydılar.

Vaktaki 1324 inkilâbı vu­ ku buldu. Zamanın modası­ na uymak istiyenlerde işin iç yüzünü araştırmağa lüzum görmeden buna siyasî renk verdiler. Tatbikatçıların be­ ceremedikleri işi yaptılar. Manzara rotoşlandı bediî sahnelere kadar ulaştırıldı.

Halka yaptığı hizmetin mükâfatı imiş gibi, temiz alnına siyah leke vurularak tarihin huzuruna çıkarılmak gayretinde bulunuldu. Bu haksız ithama vicdanı kail olmayanlardan olduğum için o zamanları yaşamış ve va­ zife dolayisile hadisenin iç

Yazan : Mahmut ÜSTÜN yüzüne vakıf olmuş ve hat­ tâ katil Nacinin son nefesi­ ne tekaddüm eden dakika­ larda sehpasının yanında söylediği sözleri harfiyyen işitmiş bir kimse sıfatile ha­ disenin sureti cereyanını yazmağa mecbur oluyorum.

Katil Naci Sultan Hami- din istiptadma tahammül e- deuıiyen bir hürriyetperver değildi. Bil'akis padişaha bağlı ve bürmetkâr bir ta­ rikatçı idi. Son sözü (Allah padişahımızın ömrünü mez* dad buyursun.) Temennisin­ de bulunmak oldu. (I)

Naci askerliğin şerefini, oda dini unutacak kadar kendini tarikat cereyanına kaptırmıştı. Zaviyenin gece­ li ve gündüzlü müdavimi i- di. hadiseye tekaddüm eden aylarda şeyh tarafından günde onbin kerre kelimei tevhit çekmeye mecbur edil­ mişti. Ondan sonra manevî mertebeye ancak nail ola­ caktı.

Tam bir tarikidünya ol­ muştu. Resmî vazifesi başı­ na Naci günlerce gitmiyor. Zaviyelerde Şeyhler, Mürit­ ler, her tabakada insanlar arasında zikredip arzu et­ tiği mertebeye yükselmek üzere geceyi gündüze ka­ tarken deponun anahtarla­ rını teslim ettiği açık gözü depoyu boşaltıyordu.

Nacinin yalnız resmî va­ zifesini değil, birliğini, karı­ sını ve çocuklarını da düşü­ necek hali kalmamıştı. Ara. da sırada evine gidiyorsada oradada zikirle meşgul olu­ yor. Sabahlara kadar uyu­ muyordu. Hattâ, bir gece yarısı evinin damına çıkar­ ken

(

Kırklara !) karışmak üzere kendini aşağıya da atmış isede hafif bir yara ile kurtulmuş ve fakat he­ nüz uçabilecek mertebeye vasıl olmadığını anladığın­ dan inkisari hayale uğraya-

Arkası 4 de

(I) İdaü sırasında vazife dolayi­ sile orada bulanan polis komserle* rinden flyas: Hakkı, Hüseyin ve Kanun Alida işitmişlerdir ki. ba zatlar halen ber hayattırlar.

Baharımın gülüne

Geldi gü zel bahar, açtı çiçekler, H er yanda dolaşır şen kelebekler... Çık' dolaş Eminem nazlı, edalı. Çayır, çimen kuşlar yolunu bekler...

Vurgundur sesine ezelden çamlar içli türkülerin ruhlara damlar.,. Beklerim... karanlık hayatıma doğ, Silinsin içimden acılar, gamlar... Saçların bir demet sırma tel gibi, Alnımı okşuyor m üşfik el gibi.., Bu dertli ruhumun içine aksın, Şen kahkahaların coşkun sel gibi... içli bir kuş gibi yu va yaparsın, A şk a inanırsın, aşka taparsın... Bilirim temizsin, kardanda aksın, iğrenç vaitlere gönül kaparsın... E y benim yurdumun İlâhi kızı, E y temiz aşkımın sarsılmaz hızı... D o ğ bu akşam yine kara bahtıma Silinsin ruhumdan elem ve sızı..

C. A zm i Tellioğlu

O !

Her yanda her suda bir çehre var, Bazan ona benzer şu mor bulutlar. Bazan güler kaybolur dalgalardaı... Ondan sonra titrerim her hitabı. Ürperirim açılırken her kapı.. H er tarafta onun gölgesi var da.., Akşamlara köyümden sükût iner.

Onu hatırlatır bütün türküler, ismini fısıldar bütün sularda,..

Y ok geceleri ne merhamet ne sesim, Kalbim ya v a ş vurur diner nefesim, Onun rüyasile odam dolar da...

(3)

Sahife 3

Akçaabat

Başlarken

Tertiplediğimiz bu sa yfa ­ nın mübalağalı hiç bir iddi- asi yoktur. Sadece, gençliğe fik rî çalışma imkânları te­

min etm ek; v e elde edilen

mahsulleri neşretmek sureti*

le genç kabiliyetleri tanıtmak gayesile hazırlanıyor.

Bu gaye v e prensip n e­ ticesi olarak, sayfam ız genç lerin İlmî v e ebedî bir saha daki kalem tecrübelerine a çıkür.

B ize böyle bir sayfa tah­

sis ederek bu, hususta teş­

vik eden, gazetemiz sahibi

A . Vesim Eyiboğluna yeti şecek yarınki gençler namına şimdiden teşekkür ederiz.

A B Ç A A B A T ’ın zaman­ la kendi sahalarında yetiştire ceği genç elemanlarla geniş

bir kadro teşkil edeceğine

inanıyor, memleketimiz için

faydalı olacak bu teşebbüs te ilk adımı atarken bilhassa gençlerin yakın ilgisini b ek ­

leriz. Tertip H eyeti Gençler yazılarını A K Ç A A B A T idarehanesine

«Gençliğin kalemiyle»

ibaresini ekleyerek gönderebilirler.

Düğün dönüşü

Dallı basmasını giyd Üç saç ördü başına,

Göksüne B eyoğlu taşından Bir iğne takıp;

Düğüne gitti Zeynep. El çırptı oynayanlara.,. El çırptılar oynadı.

Bileydi gidermiydi düğüne El çırpar mıydı,

Oynar mıydı?

Ve gitmeden önce söz verirmiydi hiç

Dönünce Pınar başına gelirim diye.

Düğün dönüşü kaçırdılar Z eyn ebi Benim Zeynebim ,..

Elin Zeynebi...

A k i f T. Beşe

Hele bir sulh olsun...

Hele bir sulh olsun, düzelsin ortalık, S eyret o zaman cümbüşünü bu şehrin; Bugün hülyayla konuşanlar artık, içinde yaşayacak basit düşüncelerin. Bir başka şekle gireceğiz birden, Bırakıp deniz kenarında maskemizi.

Yaşadığımız şehrin sakinlerinden Her biri Tanrı misafiri edecek bizi. Beklenenler gelecek bir sabah ardardına, A h sen ne basit olacaksın ruhumuz!.

Yazılacak her gün duvar ilânlarında Tecrübeler sonunda insan olduğumuz,

M. K em al D Ö N M E Z

L İ B E R A L İ Z M ve

D E V L E T Ç İ L İ K

“ Laissez faire, Laissez passer,, (1 ) düsturunda ifadesini bulan Liberalizm, artık eski mana ve ehemmiyetini kaybetmiştir.

Bu doktirini müdâfaa eden müellifler, devletin -hususî ve ferdî teşebbüslere el uzatmama­ sı lâzım geldiği fikrinde İsrarla durmuşlardır. Onlara göre: si­ yasî hürriyetle İktisadî hürri­ yetin tam bir ahenk içinde ge­ lişebilmesi için buna şiddetle ihtiyaç vardır. Esasen cemiyet hayatından beklediğimiz şuurlu tekâmülün gerçekleşebilmesi yu karda işaret ettiğimiz şartların

tahakkukuna bağlıdır.

Liberalizmi bir iktisat ve si yaset sistemi olarak kabul eden devletlerde amele sınıfları üze­ rinde büyük otorite sahibi ka­ pitalistler yetişmektedir. . Bun­ dan dolayı, hayat standardını her ue bahasına olursa olsun ayni seviyede tutmak istiyen amele ile patron arasında de­ vamlı bir müfcadele hali mev­ cuttur. Bilhassa İktisadî buh­ ranların bahis mevzuu olduğu zamanlarda azami şiddet iktisape den bu vaziyet; memleket iktisadi yatını tehdit eden ve bir m üd­ det için yaşamak ahengini bo­ zan, şahsî ihtirasların çarpıştığı elektrikli bir hava yaratmakta­ dır. Grev hakkının kanunen

ta-( 1 ) Bırakınız yapsın, bırakınız geçsin.

Hikâye

Dostları m

Yazan : Ahmet Selim TEYMUR Hanüz yüzfınü görmediğim

diplomanın suretini, yemin ede­ rek alalı tam üç ay oluyor. As kertik belgesi, sıhhat raporn, a- şı kâğıdı... tam bir tomar kâğıt koltukta, şu han beşinci kat, bu ban üçüncü kat şürttük dur duk.

Yağmurlu bir günün akşam dönüşünde, her zamanki gibi, bağlarının kopmasına itina ede rek ayakkeplarımı çıkardım, sildim, tam suyunun sızması için duvara yaslayacaktım:

Yo!... dedi, artık tahammü­ lüm kalmadı. Tam beş sene sa bir... eh bir ay daha müddet... ama artık canıma tak dedi. Ku zum sen iş bulamayacaksın diye bana istirahat yok mu? Şu han senin, bu han benim . Asansör memuru çamurlu yüzümü gözü mü görmesin, hemen merdiveni gösteriyor Çektiğimi ben bili­ rim. Yükselmenin ne zor olduğu nu bana sor, bak sizinkinemi benziyor. Parasızlıktan mıdır ne dir bilmem ama tranvay cihetin de sizden mumnunun. Hani bu halimle oraya bir girsem bir da ha çıkamam. Altları kauçuk, yu muşak zannettiğim Amerikan pabuçlarını ben bilirim. Allah e sirgesin, üstüme bir tanesi gel­

se, yalınayak kaldığın gündür. Sözün kısası, artık dostum, Çöplükte de olsa .dinlenmek is­ tiyorum. Yoksa açarım ağzımı haaaa!...

Sözünü bitirir bitirmez, yer­

de biriken su gölcüğüne yaklaş masına bir uzandı. Bizim emek­ tar dost, kadınlar gibi, yüz gü zeliiğeue çok meraklı. Yerdeki suyu emdi, biraz evvelki dalgalı yüzü parladı, tazelendi.

Ben, cevap için söz ararken Çorap atıldı:

— Çok senedir içli dışlı ba lunduğum arkadaşımın bütün sözlerine iştirak ediyorum. Bo­ ğazıma kadar dolduk derler a- mı, ben nah buraya kadar bo şaldım! ..

iplikten koliariyle işaret et tiği boğazından aşağısı bomboş tu. Çıplak ayaklarım beni bir kat daha utandırdı^ Cevap ye remedim. Sadece ayaklarımı çek tim, çoraplarımı öylece bıraktım.

Bu sözlerin hakkını teslim daldığım âlemden bir ses beni geri aldı:

— Ay!... dikkat dostum, ih tiyarın kemiklerini kıracaksın, Hoş bu kıkırdaklarada kemik denmez a.

Gayri ihtiyarı fırlattığım e mektar çeketeiğim sandalyemin üstünde yığılmış âdetâ iç içe geçmiş olarak kaldı. Sütçü bey giri gibi ayakta dalmış bulunan yaşlı sandalyem, uykusundan u yanmadı, sadece bir sallandı ve ayak değiştirdi.

Çeketim yığıldığı yerden, ko! larile hareketler yaparak bir ha yli konuştuktan sonra, yapışmış olan gömleğimden bir parçayı

gösterdi:

— işte vekâlateame, dedi, bütün sözlerimi müekkilim göm lek namına tekrara lüzum gör müyorum.

Başımı öuüme iğdim. Göm leğim, bebekleri çoktan kaybol muş gözlerile, masum masum şikâyete iştirak ediyordu. Onu da öteki şikâyetçilerin yanma koymak istedim, Çözmc-k için elimi uzattığım kıravatım son şikâyeti yaptı:

— Beni de af buyurun. Bel ki de ne çok parayı beni edin mek için verdinizdi. Sizi ne rüz gârdan koruyabildim, ne de kar dan. Artık yüzüme bakılacak halim de kalmadı. Lüzumsuz bir eşyanız olduğunu anlıyorum. Di leğim şu: Son senelerimi büyük annenizin bdbağılık hizmetinde geçirmek istiyorum.

Zavallının boynumda ezilmiş belini düzelttim. Bu gece içinde çeketime emanet ettim. Sonra yüksek sesle:

— Dostlarım, yarın sabah hepinizle bir görüşme yapacağım Geceniz hayır olsun.

Dedim ve başıma yorganımı çektim.

Uykumda pantolam, yatağım, yorganım, bütün eski dostları mm münakaşasını duydum. Ne ticede yarın sabahki görüşmeye ümit bağladılar. Gepimiz derin bir uykuya daldık.

* *

Sabah uyanınca, bütün dost­ larımı müzakereye hazır bir va­ ziyette buldum. Hepsinin sükût- le bakışı, sözü bana bırakıyor lar .demekti. Kendilerine hak vererek söze başladım:

— Hepiniz haklısınız, dilekle rinizi tamamen yerinde buiuyo rum. Fakat takdir edersiniz ki

Gençler!

3

Akçaabat

Gazetesi

Sîzlerin

Yazılariyle

iftihar

t

duyuyor

Onu oku

ve o k u t

nıdığı memleketlerde, yukarda ifade ettiğimiz mücadelenin git­ tikçe" şumullendiği hattâ, amele sendikalarının teşvikiyle hare - kete geçen işçilerin devlete kar­ şı da ayni silâhı kullanmaktan çekinmedikleri, asrımızın şahit olduğu en yeni hadiselerle sa­ bit olmuştur.

Kapitalistlerin birbirlerile an­ laşarak vücûda getirdikleri İk­ tisadî konbinezonlar; rekabet duygusuna geçici bir zaman da­ hi olsun nihayet vermekle in- hisarî bir vaziyet yaratmakta­ dırlar. Bunun sebebini kısaca şöyle izah edebiliriz: Rekabet malın maliyet fiatma en yakın bir fiatla satılmasını intaç eder. Şüphezizki buda büyük menfa­ atler peşinde koşan kapitalistin arzusuna muvafık değildir.

Müfrit bir Liberalizm insan­ ların birbirlerini istismarına son derece müsaittir. İşte bundan dçlayı cemiyetteki yaşama a hengine daha makul ve emni- yetbahş bir istikamet verebil­ mek için bir takım İktisadî ve İçtimaî zaruretler bile insan hakları sınırlanmıştır.

Şunu bir hakikat olarak ka­ bul etmek lazımdır ki, bu gün heyeti umumiyesile dünya m u­ vacehesinde hakim olan ceryan devletçiliğe doğru haklı bir se - yir takıp etmektedir.

* * *

ben hiçbiriniz olmadan y a p a mam. Yenilerinizi bulmadan sîzleri bırakamam Sîzler benim lüzumlu dostlarımsınız. Müştereki menfaatimiz îcabi, iş istediğim yerde beni sizler göstereceksiniz Sizler beğenilecek olursanız ben iş bulmuş olacağım.

Dedim. Hepsi bana hak verdiler. Ayakkepiaımı ayakla rıma yardım edeceklerine, çorap larım sadece boğazlarını göstere­ ceklerine, çeketim gömleğimin

yırtıklarını örtüp, ütülü günlerin deki gibi dik ve muntazam dura cağına, kıravatım solgun yüzüne son bir gülümseme vereceğine dair söz yerdiler pantolonum fırlamış ditf kapaklarını içetî çekti. Yatağım ve yorganım— hatta sandalyem uyanarak—1 bize,başarı dileyerek uğurladılar

Ahmet Selim Teymur

Müdehaleci doktirin men­ supları ise, serbest rakabetin İktisadî hayatı yalnız başına tan­ zim edemeyeceğine kanidirler. Aciz ve egoist insan tabiatının sonsuz bir İktisadî hürriyet için­ de umumun müşterek menfaati lehine ne dereceye kadar çalı­ şabileceği hususunda da endişe duymaktadırlar. Onlara göre: Memleketin müşterek ve üstün menfaatlerine ferdî menfaatler tabi bulunmalıdır.

Hakikat şudur ki memleket iktisadiyatında şahsi teşebbüsle- rere bir saha tanımak istemi- yen müfrit bir devletçilik; de­ mokratik bir idarenin icapla­ rına hiç bir zaman cevap ver­ miş sayılmaz. Bununla beraber, umumun müşterek menfaati lehi

ne devletleştirilmesi zaruri olan bir takım İktisadî ve İçtimaî müesseseler vardır ki bunların şahsi teşebbüslere mevzu teşkil etmesi memleketin yüksek men­ faatlerine aykırıdır.

Üzerinde ehemmiyetle du­ rulması iktiza eden bir mesele­ de şudur: Devletleştirilmiş ba­ zı İktisadî teşekküller, rakipsiz bir sahada keyfi hareketleriyle bir istismar müessesesesi şeklin­ de tecelli ederse vaziyet ne o- lacaktır. Acaba bu fert hakla­ rına bir tecavüz mahiyetini ta­ şımaz mı? Böyle bir durum kar­ şısında ne gibi bir hal sureti bahis mevzu olabilir.

Boykotaj bu hususta en ve­ rimli bir silâhtır. Fakat zaruri ihtiyaçları tatmin eden bir İk­ tisadî teşekküle karşı açılacak böyle bir mücadelenin ne ka­ dar zor ve hattâ verimsiz ola­ cağı aşikârdır.

Bundan dolayidir ki Devlet­ çiliği bir ölçü esası dahilinde

(4)

Ferik Hamdi paşa

rak daha ziyade bir gayret­ le teşbihine sarıldı.

Kendisine bir kaç kerre ihtar edildi, nasihat olundu, hiçbiri fayda vermedi.

Nihayet depodan uzaklaş tırıldı. Namusuna tevdi edi len mirî eşya bir heyet ma rifetile sayılmağa başlandı.

Sahile 4

Tütün satışları

Baştarafı 2 de bayaası âzami 410 ve vasa- satî İ60 vasatî 325 kuruş ve en hesablı kaîme dizen başaranlarda dahil olduğu halde diğer ticari firmalar mubayaalar] azamî 420 ve asgarî 200 ve vasatî üçyüz yirmi üçyüzotuz kuruş ara

Akçaabat

Liberalizm ve devletçilik

Baştarafı 3 d»

Avrupada kaçakçılık

Harp sonrası kupasında ortaya çıkan karışıklardan

doğan kaçakçılıklarla şiddetli bir mücadele başlamıştır.

Noksanlar görüldü. İhbar larda tevali edinee hakkın­ da tahkikat başladı. Bu va­ ziyet karşısında hepsi icap ederken kumandan merha­ met etti, gayri mevkuf bı­ raktı. Fakat kanunen maaşı kesildi. Ancak o zaman dev­ let hâzinesinin çoluk ve ço­ cuklarının rızkını temin et­ meye indeilah memur edil­ miş bir imaret kazam olma­ dığını anladı.

Naci depo hesabatı ve noksanlarile ilgilenmiyor, yalnız maaş istiyordu. Ferik Hamdi Paşaya baş vurdu Merhametten cebinden beş altun verdi.

Bu müracaat ikinci defa tekrarlandı- Bu defada ken­ di cebinden fedakârlıkta bulundu. Ve hesabatın bir an evvel tetkikile vaziyetin kanunen tesbiti emrolundu Deponun açığı o kadar faz­ la karışık idi ki, tahkik he­ yeti bîr türlü bu işi bir ne­ ticeye eriştiremiyordu.

Naci bu defada defter­ dara müracaat etti. Defter darın cevabı gayet basit ol­ du.

Kumandan yazarsa maaşını verecek!

İsrar edince de, kapuyu gösterdi. O dakikadan son­ ra Naci kalbini karartmıştı. O gece deftardarın evi' □in pencere camlarına kur­ şun atarak tehdit etti İş firka kumandanı Hamdi pa­ şaya haber verildi. Naci çağ­ rıldı. Babayani nasihatler edildi. Fakat buda evvelki­ ler gibi bir fayda vermedi Yapılan iyilikleri, himayeyi düşünemiyordu.

O artık öldürmek, bir adam öldürmek istiyordu.

Fakat, kimi ?

Kumandan Hamdi Paşa yımı ? yoksa deftardarTmı o gece abdest aldı. (2) iki rekât namaz kıldı ve isti hareye yattı. Gördüğü karı­ şık rüyalardan istimzaçta bulunarak bunlardan birisi­ ni öldürmeye tanrı tarafın­ dan memur edildiği kanaa­ tine vardı.

Fakat kimi ?..

Bunu kestiremiyordu. Rü­ yada buna benzer de bir i- şaret yoktu. Nihayet kur'a çekmeye karar verdi. Dört def’a tasarladığı kuranın ucu Hamdi Paşaya isabet etmişti.

Artık kararını kattiyetle verdi.

Ferik Hamdi Paşayı öl­ dürecekti. Sonu var

(2) Mahkemede verdiği ifadeden

hfil&aa

sında olduğu öğrenilmiştir.

İlân

Akçaabat icra memurluğun dan:

Akçaabatın şinik köyünde vaki ve tapunun Haziran 943 92 ve Temmuz 943-130 nutnra larında kayıtlı tarafları Doğu­ dan Şaş oğlu Mehmetin Hüse» yinden bitteferruğ vereselerine müntakil tarla Batıdan tariki am Kuzeyden ırmak güneyden mülkü mezil ile çevrili bir kıta 2757 metre murabbaı ve tahmi­ nen -17000- lira değerinde te­ mamı tarla ile diğeri ayni ta ­ rihlerde ve 93-131 numaralar­ dan doğudan yol batıdan ve kuzeyden yine yol güneyden Mustafa tarlasile çevrili 2757 metre murabbaı ve 2600 lira muhammen kıymetli bir, tarla ve diğeri ayni tarihlerde ve 94- 132 numaralarda kayıtlı ve ta­ rafları doğudan batıdan tariki am kuzeyden Mustafa otlağı güneyden Armutçu oğlu Muşta fa otlağı ile çevrili 1838 metre murabbaı ve tahminen 2600 lira değerindeki tarla ile diğeri ay­ ni tarihlerde ve 95 1S3 numa­ ralarında kayitli ve tarafları Doğudan hendek batıdan ve ku­ zeyden Armutçu oğlu Miktat l

vereseleri tarlası güneyden yine î

hendek ile çevrili ve 919 mn- ! rabbaı ve 2600 lira muhammen kıymetli tarla ile diğeri haziran 943-96 ve T. Sani 945 150 ve 15—2—945-53 numaralarda ka- kayıtlı ve tarafları doğudan de­ re Batıdan tariki am kuzeyden Armutçu oğlu tarlası güneyden hendek ile çevrili İ838 metre murabbaı ve tahmine 9000 lira muhammen kıymetli beş parça temami tarla açık artırma yolu ile satışa çıkarılmıştır.

Birinci artırması 6-Haziran- 947 cuma günü saat 14 de Ak çaabat icra dairesinde yapıla- çaktır. Artırmaya iştirak için yukarıda yazılı kıymetin yüzde yedibuçuğu nisbetinde nakit ve­ ya teminat mektubu getirilecek­ tir. 8u gayri menkuller üzerin­ de bir hak iddia edenlerin ilân gününden itibaren en geç on beş gün içinde evrakı müsbit- lerile birlikte icra dairesine mü racaatları gerektir. Birinci ar­ tırmada sürülen pey muhammen kıymetin yüzde yatmişbeşini bulmadığı takdirde artırma on gün daha uzatılarak onuncu gü nün bitimi olan 16 Haziran 1947 saat 14 de yapılacak artırmada işbu gayri menkul en çok artı­ rana ihale edilecektir. Bu hu­ susta fazla bilgi almak isteyen­ lerin 974-23 sayılı i c r a dos­ yasını görüp okumaları ve tayin edilen gün ve saatte artırmaya iştirak edenlerin artırma şart­ namesini okumuş ve bilgi edi' Dilmiş ve şartları kabul etmiş sayılaçaktır.

Satış keyfiyeti böylece ilân olunur.

ZAYİ: Mühürümü zayi eyle­ dim. Yenisini yaptıracağımdan eskisinin hükmü kalmadığı ilân olunur.

Koftez köyünden Hüsnü Akta;

ve şuurlu bir şekilde tahakkuk ettirmek memleket iktisadiya- tında bir istikrar ve huzur ya­ ratması itibarile önemlidir. Esas olan gaye; ferdî haklarla cemi­ yetin müşterek menfaatleri ara­ sında bir ahenk yaratabilmek

işte Anayasamızın ikinci maddesinde ifadesini bulan dev . letçilik umdesi; millî ve iktisa­ di dî bütünlüğümüzü geliştirmek ş istidadında bulunduğumuz bir î anda, yabancı devletlerin ikti- ! sadî emperyalizminden kurtula­ bilmek ve kapitalistlerin at oy­ nattığı bir pazar yeri mevkiin­ den sıyrılabilmek zaruretinden doğmuştur.

M. Cemal ÖZKAN

Kaçırılmayacak

bir fırsat

Serasur köyünde şösa üze­ rinde 70 dönüm miktarında nefis tütün yetiştiren Kadının Temel efendiye ait arazi üzerinde 3 hane 2 tütün damı ve yine se- rasur kahvesi arkasında 4 par ça 8 dönüm subasar tarla Ka­ lanıma nemazgâiı mevkiinde şo­ se üstünde 20 dönüm miktarın' da, üzerinde tütün damı toptan ve parça parça acele satlıktır. Talip olanların avukat Vesim E- yüp oğluna müracaat eylemele- leri ilân olunur.

İlân

Akçaabat İcra memurluğun­ dan:

Akçaabatın Mucura köyünde vaki ve tapunun 6-1*945 tarih ve 29 numrasında kayıtlı ye ta­ rafları — Doğudan Atmaca o- ğulları Ahmet ve Mustafa ve Yusuf tarlası Kuzeyden Haci Salih Zade Haşan Ağa mülkü Batıdan Molla Osman oğlu Ali tarlası Güneyden tariklam ile çevrili ikibuçuk dönüm büyük­ lüğünde tahminen 1300 lira de­ ğerinde tamamı tarta açık art­ tırma yoluyla satışa çıkarılmış tır.

Birinci artırma 6-6-947 cuma günü saat 14 de Akçaabat icra daires'nde yapılacaktır. Artır­ maya iştirak için yukarıda ya­ zılı kıymetin yüzde yedibuçuğu nisbetinde nakit veya teminat mektubu getirilecektir. Bu gay­ ri menkul üzerinde bir hak iddia edenlerin iiâa gününden itiba­ ren en geç onbeş gün içinde evrakı müsbitaleriyle birlikte ic ra dairesine Müracaatları gerek­ tir.

Birinci artırmada Sürülen pey muhammen kıymetin yüzdeyet- mişbeşini bulmadığı takdirde artırma on gün daha uzatılarak onuncu günün bitimi olan 16-6' 947 günü saat 14 de yapılacak artırmada iş bu gayri menkul en çok artırana ihale edilecek­ tir.

Bu hususta fazla bilgi almak istiyenlerin 947—23 sayılı icra dosyasını görüp okumaları ve tayin edilen gün ve saatte ar tırmaya iştirak edenlerin artırma

şadetnamesini okumuş ve bilgi edinilmiş ve şartları kabul et­ miş bulunacaktır.

Satış keyfiyeti böylece ilân olunur.

ZAYİ: Tütün kontrol cüzda­ nımı zayi ettim yenisini çıka­ racağımdan eskisinin hükmü kal madiği ilân olunur.

Metinkaniya köyünde Yakup Akbulnt

Londra 15 a. a. — Londrada Avrupa’da harbin- sonunda or­ taya gıkan iktisadi karışıklıkla­ rın doğurduğu farklardan fırsat­ çıların nasıl faydalanmakta ol­ dukları hakkında yeni tafsilât alınmıştır. Laheyden gelen ha­ berlere göre İngiliz, Hollanda Alman polisleri Almanya ve Hollanda arasında uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan millet­ ler arası bir kaçakçılık şebeke­ sini ortaya çıkarmak üzeredirler. Almanya’da 12 bin 500 İngiliz lirası kıymetinde morfin veko*

Telkin

Baştarafı 1 de

langıç yanlış olduğundan bu hatalı tem el üzerine kurulan düşünceler v e bunun neticesi olarakta inançlar tabiatile ta­ mamen hakikatten uzaklaş mış olur.

Umumiyetle, inanmak k o ­ lay, şüphelenmek v e araştır­ mak ona nisbetle çok daha

güç olduğundan, insanlar

telkinlere kolayca uyar, on­ ları sanki kendi düşünce v e kanaatlerinin eseri imiş gibi

benimserler. Bu telkinler sü-*

rerekli oldukları zamanlarda ise, insanlara bir takım u- mumi fikirler kanaatlarda v e rirlur, İnanç v e itikatlar do ğururlar. Ö yleki bu kanaat

lartn mantıkla hemen hemen en ufak bir ilgisi bile yoktur'

Hikmet Birant Istanaul

Akçaabat

Onbeş günde bir çıkar Fiyatı 10 kuruş

Senelik abonesi 500 kuruş Günü geçen sayılar 25 kr.

İlân mündereçatından mes’ uliyet kabul edilmez. Resmi ilân satırı 25 kuruştur.

gelen yazılar geri verilmez

kain ele geçirilmiştir. Otomatik tabancalarla mücehhez olan fransız ğiimriik memurları Bel­ çika hudud boyunca 160 kilo­ metrelik bir sahada kaçakçılar­ la savaş halindedirler. Kaçakçı* lar hafif vasıtalar ve zırhlı oto­ mobiller kullanmaktadırlar.

İngiliz- Polonya

Londra 15 a. a. — 1939 ta­ rihli İngiliz Polonya ittifak and ¡aşmasının tadili için yakında Londra ile Vaşington arasında müzakerelere başlanacaktır. Po­ lonya dışişleri bakanı Moskova- dan dönmekte olan Bevinle yapdığı bir görüşme esnasında Polonya hükümetinin 1939 ta­ rihli ittifak > andlaşmasını yü­

rürlükte saymakla beraber ahval ve şartların değişmesinin yeniden

gözden geçirilmesini arzuya §a yan olduğu kanaatinde bulun­ duğunu söylemiştir. Bevin bu teklifi oldukça müsaid bir şe­ kilde karşılamış ve Londraya döndüğü zaman bu iş için dik­ kate alacağını bildirmiştir.

Sabrı Hurmacıoğlu

Hatayda yerleşmek üzere bir müddet evve ilçemizden hicret eden Sabri Hurmacı oğlu iskân mıntakasında bu radaki işlerini tamamlamak üzere geçenlerde şehrimize geldiğini iyaznnştık. Sabri Hurmacıoğlu lişlerini ikmal ederek iskân mıntıkasına avdet eylemiştir. İşlerini görmek ve bütün komşu ve dostlaıile son bir görüşmede bulunmak üzre ilçeye geli­ şinde memleketen gördüğü alâkadan ve memlekette ay- ayrıbşındat ve eski aile dost- , larından ayrı düşmesinden | doğan teessürlerini ve bü- | tün memleket halkına saygı, şükran ve minnetlerinin ip- ; lâğına, delâlet eylemesini gazetemizden rica eylemiştir. • Sabri Hurmacıoğlu ve birlik­ te hicret eden akrabasına ve yoldaşlarına yeni iskân böl' gesinde başarılar ve sıhhat- lar dileriz ^ * 9

l

istikbal basımevi

# ♦ 0 ♦ ♦

0

En temiz, en ince tap işleri

♦ ♦ ♦

♦ ♦

Gazete, mecmua ve her nevi evrakı matbua 0

Tap makinelerimiz elektrik

motörlerile müteharrik olduğa için

en süratli iş gören Basımevidir.

Dışardan sipariş kabul ve hemen gönderilir

Basımeviraizin ötedenberi prensibi

çabukluk, incelik ve ucuzluktur

♦ ♦ ♦ ♦ m

0

0 H O 0 n

0 ADRES ; Trabzon Mumhaneönii Sakızmeydan N o:1 5'17

0

Referanslar

Benzer Belgeler

2003 yılında Dokuz Eylül Üniversitesinde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programında yüksek lisans eğitimini tamamlayıp doktora eğitimine başladığında Dokuz

MARCUS AURELIUS / UNUTMA, MUTLU BİR HAYAT ÇOK AZ ŞEYE BAĞLIDIR Yayıma Hazırlayan: Özlem Esmergül.. Her

Köy Enstitülerinde pisagor bağlantısı 3 4 5 ilişkisi bina köşelerinin oturtulması olarak atölyede ve uygulamalı olarak öğretilerek bilginin ne olduğu ve yaşamdaki

İşte o gün bugün Abdülhamid Han’ın di­ linde Canan Kadmefendi’nin adı Nona idi; ve karşılaştığı bütün güçlüklerin çözümünü Nona’sm- dan

207 olguluk bir çal›flmada tümör en uzun boyutu 3 cm’den büyük olan olgularda tümör boyutu 3 cm’den küçük olan olgulara göre 5 y›ll›k sa¤kal›m anlaml› olarak

Tip 3 no'lu karayemiş meyvelerinin ortalama toplam fenol miktarı ve antioksidan aktivitesi en yüksek olmuş, sırasıyla 148.6 mg GAE/100 g yaş ağırlık (YA) ve 101.06 µmol TE/g

Torun (2017), tüketicilerin bir ürünü alırken sosyal medya, arkadaş çevresi ve görsel basını bilgi kaynağı olarak gördüklerini ve sosyal medya araçlarının

In order to have the strategic agility, internal and external environment must be continuously examined information must be gathered and used in a fast way and