• Sonuç bulunamadı

Atam için!...Ölümünün 7 inci yıldönümü münasebetile

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Atam için!...Ölümünün 7 inci yıldönümü münasebetile"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ıCumartes'

ı o

___-_v - ___ ___

İ d a r e :

Nuruosnt aniye No.

17

t eı, adresi: «Yeni Sabah»

İ S T A N B U L

Telefe«: 2*795

B A Y I M I

mat

YERDE

KA S I M

1945

ABONE

BEDELİ

Türkiye

Ecnebi

Seaeök 380» Kr.

M00

Kr

C aylık

İO

O

O

>

2900 »

S ayl» 800 »

1800 »

1

aylık

900 *

600 »

10

Ktmoş

Sekizinci

Yıl

No.

2 6 8 6

1

Yeni Sabah

G Ü N D E L İ K S İ Y A S Î H A L K G A Z E T E S İ

T ü r k G o n ç l i ı j f a e

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen

Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini,

ilelebed muhafaza ve müdafaa etmek­

tir. Muhtaç olduğun kudret damarla­

rındaki asıl kanda, mevcuttur.

ATATÜRK

O'nu 7 yıl önce bugün kaybetmiştik

Çok ciddî

Konuşmalar

I---

I

Bütün Avrupa ve dünya dâvaları o kadar karışık bir manzara al. m ıştır ki üç büyüklerin toplan­ maları ve insanlığı yeni bir felâ­ ket ihtimalinden korumaları şart, tır. Yoksa karanlık bir gelecek

ve uzunca bir gece önümüze dikilecektir.

--- *

---* ngiliz başbakanı Mister

I Atlee belki şu dakikada

" Vaşingtonda Beyaz saray­

da Birleşik Devletler Cumhur-

reisinin misafiri bulunuyor. Mis­

ter Çörçilin altı yedi defa yap­

tığı Atlantik ötesi sehayate şim­

di yeni İngiliz başvekili de çık­

mış bulunuyor. Bu hal Ameri­

kanın devletlerarası nüfuz ve

kudretinin ne derecelerde art­

mış bulunduğunu göstermeğe

yetecek bir delildir. Eski İngiliz

başvekili Çörçilin bu karşılıksız

kalan sefer ve mekik dokuması

Büyük Britanyada herkesin o

kadar dikkat nazarlarını çekmiş­

ti ki Avam Kamarasında önü­

müzde yapılacak ilk toplantının

artık Londrada vaki olması ve

bir defa da Sovyet Rusya ve A-

merika temsilcilerinin Büyük

Britanya payitahtına şeref ver­

meleri istekleri açıkça ifade o-

lunmuştu. Bu dileklerin bu de­

fa da tahakkuk edemediği anla­

şılmaktadır.

Atlee tekrar Beyaz Saray yo­

lunu tutmuştur. Fakat ayni za­

manda çok heyecan ve ilgi u-

yandırıcı bir söylenti daha sız­

mıştır ki o da mareşal (Stalin}

in de halihazırda yeni dünyada

bulunmakta olduğudur. Yetkili

Amerika mahfilleri ve Beyaz

Saray mensupları bu rivayeti ne

tasdik ve ne d'e tekzib etmişler­

dir. Her halde şayia üzerine der- j

ha\ Vesm Ynv yalanlama yapıl-i

maması bile başlı başına önemli!

bir olaydır. Mareşalin bu seferi!

tahakkuk ederse çok dikkati

çekecek bir hâdise ile karşı kar­

şıya

bulunuyoruz

demektir.

Çünkü hepimizin bildiği gibi

Stalin Yoldaş memleketi dışına

hemen hiç seyahat yapmamıştır.

Mister Ruzvelt ve Çörçil Ue va­

ki olan görüşme ve buluşmalar

hep Moskova, Yalta veya Tah­

ran gibi ya Rus toprakları üze­

rinde veyahut Rus askerlerinin

işgali altında bulunan arazide

olmuştu.

Hattâ Truman

ve

Atlee ile zaferden sonra bu­

luşması da Potsdamda yani yi­

ne Rus ordusunun istilâsı altın­

da bulunan bir bölgede olmuştu.

Şimdi Sovyet başbakanı Atlan-,

tik ötesi bir seyahati ihtiyar et­

miş ise bu her halde milletlera­

rası çok mühim davaları hallet­

mek için ihtiyar edilmiş bir ha­

reket sayılmak lâzımdır. Esasen

Mösyö Stalinin bir müddettir

rahatsız olduğu söyleniyor ve

Karadeniz kıyılarında istirahat-

YENÎ SABAH (Sonu: sa. 4 sü 4 de)

Bulgaristan’da

da örfî idare

kaldırıldı

— ---o ■ —

B u l g a r o r d u s u n u n

ı ı m ı ı : sî t e r b i s i d e

y a k ın d a b a ş l ı y o r

•MMi

Londra, 9 (Radyo) — Sofyadan bugün alınan resmi bir habere göre Bulgaristanda örfî idare kaldırılmış­ tır.

Umumî terhis te başlıyor Sofya, 9 (Radyo) — Bakanlar he­ yeti, 18 ekim 1944 ten, yani Bulgaris­ tan m A (manyaya harb ilftnındanberi meriyette olan örfî idarenin kaldırıl­ masına karar vermiştir. Vekiller he­ yeti ayni zamanda Bulgar ordusunun 20 kasımdan itibaren umumî terhi­ sine karar vermiştir. Bu mühim ka­ rarname bu sabah resmî gazetede neg redilmiştir.

Bulgaristanda seçim mücadelesi devam etmektedir.

İnönü’nün

T ü rk Milletine

Beyannamesi

Ankara: 21/XI/1938 —

Büyük Türk Milletine:

Bütün ömrünü hizmetine vak­

fettiği sevgili milletinin ihtiram

kolları üstünde Ulu Atatürk’ün

fâni vücudu istirahat yerine tev­

di edilmiştir. Hakikatte yattığı

yer, Türk Mületinin onun için

aşk ve iftiharla dolu olan kah­

raman ve vefalı göğsüdür.

Atatürk, tarihte uğradığımız

en zalim ve haksız ittiham gü­

nünde meydana atılmış, Türk

Milletinin mâsum ve haklı oldu­

ğunu iddi’a ve ilân etmiştir. İlk

önce ehemmiyeti kavranmamış

olan gür sesi, aslâ yıpranmayan

bir kuvvetle nihayet bütün ci­

hanın şuuruna nüfuz etmiştir.

En büyük zaferleri kazandık­

tan sonra da Atatürk, ömrünü,

yalnız Türk Milletinin haklarını,

insaniyete ezelî hizmetlerini ve

tarihe hâkkettiği meziyetlerini is­

pat etmekle geçirmiştir. Milleti­

mizin büyüklüğüne, kudretine,

rffff7 7 7 7 7 7 / 7 / s'

Ebedî Şef’in

aziz hâtırası

Bugün yurtda taziz

olunuyor

Bugün, Ebedî Şef Atatürk’ün ölü­ münün yedinci yıldönümü olması do- layısile yurdun her köşesinde halkev lerile halkodalarında ve parti merkez, lerinde byük kayıbımizm a cısı, pay­ laşılacak ve Ebedî Şefin hâtırası tâ* ziz olunacaktır.

Bu ihtifallere Büyük Atamızın hayata gbzlermi kapadığı ân olan do. kuzu o^ş geçe bir hitabe ile bu mü- (Sonu: sa. 4 sü 3 te)

Büyük Matemimizin Yıldönümünde:

N ö b e t ç i — JH abşere K a d a r B e k le y e c e ğ iz !

A K V İM D E N B İR Y A P R A K

B

ugün büyük ma- .

temimizin 7 nci

r

Y»;

yılıdır. Memleketi cn

i

T

|

T f

1

ümitsiz bir zamanında j “ t ü mutlak inkıraz uçuru- ' ——'— nümün kenarından çekip alan; ona şerefini, vakarını, haysiyetini iade e- den adam bizi bırakıp gideli yedi se. ne olmuş.'

Zaman ne amansız bir süratle ge­ çiyor.

Yedi sene evvel yedisinden yetmi­ şine kadar bu millet onun için kan ağladı, hiç bir ölüm acısı onunki ka­ dar insanlığın varlığında kök salma­ mış Ur.

Milyonlarca insan Atatürke neden ağladı? O memleketi düşmandan kur­ tarmakla bu toprağa borcunu ödemiş ve tarihi, bir inkılâpla zenginleştir­ miş oluyordu. Atatürke yanıp yakı­ lanlar güvensiz kaldıklarına ağlıyor­ lardı. O sağ oldukça herkeste bir iti­ mat, bir emniyet vardı.

Harb patlıyacaknuş! Dünya birbi. riyle kapışacakmış! Dereler gibi kan akacakmış!

Bu ihtimallerin hiç birisi biz Türk lerin iyimser intibalarla dolu olan ru­ humuzu ufak bir endişe bulutu ile ka- rartmazdı. .

Onun, elbette buna bir çare bula­ cağına emin idik.

Acaba Atatürk hayatta olsaydı, bu harbin gidişinde bir değişiklik ola­ cak mıydı?

Bugün hâdiselerin aldığı şekil böy le bir ihtimali uzak gösterir. Fakat

öyle zannediyorum ki, • > o dehâ güneşinin her U Jk y i halde Balkanlardan si. * | yalı bulutları dağıtacak “ " kadar huzmeleri kuv­

vetliydi.

Son asır tarihinde hiç bir devlet adamı Atatürk derecesinde milletler, arası bir şöhret almamıştır. Onum bü­ yüklüğü anavatanı doldurmuş ve ta­ şarak dünyaya yayılmıştı. Garbın Parisinde bir Fransızdan «bir Ata. tiirke malik olamamakhğm acısını» dinledim. Kızgın çöllerde agelli, eh- ramlı bir kabile şeyhi bana ayni söz. Ierle sızlandı. Belki buzlu ovalarda da bir Lapan yine bu hasreti tekrar ediyor.

Onun kurduğu devletin mazisinde neşe, hâlinde emniyet, istikbalinde ümit vardır.

Beyaz elleri inkılâp makinelerinin çelik manivelâsım bir tüy vibi çc. viriyor; küflü âlemlerin üzerine yep yeni bir Türk dünyası kuruyordu.

Hilkatte öyle adamlar vardır ki, onlar irin hayatın ebedî olması te. menni edilir.

Atatürk bu müstesna zuhurlardan biridir.

Genç öldü; onun hayata doymadı, ğı kadar biz de ona doymadık. İster­ dik ki nesiller üresin gelsin geçsin; onun gök kubbe kadar derin mavi gözlerinin nuru sönmesin...

Heyhat! Dünyada her nefis ölü­ mü tadacaktır.

Atatürk için edilen matem, Cum­ huriyete bir ihtiramdır t

Londra radyosu

,

Amerikan teklifinin Huşlara

büyük bir nefes aldırdığı muhakkaktır, diyor

Londra, 9 (Radyo) — Amerikalıların Tür- kiyenin hanb halinde bulunduğu takdirde dahi Boğazların açık bulundurulması yolundaki görüş tarzı tafsire muhtaçtır. Unutmamak gerektir ki, Türkiye bizzat kendisi de harb halinde bulundu­

ğu takdirde Boğazlan açık bulunduracaktır. Fa­ kat şu şartla ki Sovyet Rusya hükümeti bitaraf buluna..

Rusyanin da dahil bulunduğu bir harbe Tür­ kiye iştirâk ederse, Boğazları açık bulundurmak

■ veya bulundurmamak hakkı bu su-retle Türkiyenin takdirine havale e- 9 dilmiş oluyor.

* Mahaza Amerikan teklifinin Rus- 1 lara büyük bir nefes aldırmış oldu-_ 1 ğu da haklı olarak mütalea edilebi-HH * lir,

€ Bazı İngiliz siyasî çevreleri, harb e zamanında Boğazlardan geçiş

hak-Her, I

kına dair her türlü hal şeklinin

zaru-f rî olarak nazarî sahada 'kalması ica- II \ bedeceği mütaleasmdadırlar.

İ l e r , l Belirtildiğine göre, harb zamanın-• da kuvvet mülâhazalan hakim olacak ■ ve bu takdirde esas meseleyi, alâka.

t İl taraftarlann zorla ıgirip çıkafoilme-l u m t leri m6selesi teşkil edecektir.

ğ Bu bakımdan, üsler ve Boğazların ’ % tahkimi meselesi, buraların kullanılış C şeklini tanzim gayesini güden kâğıt € Üzerindeki plânlardan daha hayatî te-9 lâkki edilmektedir. Şurası

muiıak-9 kaktır ki, Montrö mukavelesi

mesele-CAY I

s f iki taraflı müzakere safhasından _ milletlerarası müzakere safhasına in-<Somı: sa. 4 sü. 6 da)

Atam kın

!

Ulumunun / ncı i

Ataşız dünyayı neyleyim gayri,

Bu gönlü ben nasıl eyleyim gayri,

Tanrım nerelere gideyim gayri,

Uyu! yüreciğim sana beşiktir,

Ciğerim yaralı, delik deşiktir,

Akar akar dinmez gözümün seli

Senden ayrılalı oldum bir deli

Ne baharım belli, ne güzüm belli

Uyu! yüreciğim sana beşiktir,

Ciğerim bereli, delik deşiktir.

(2)

YENİ

s a b a h

1 () KASIM (Teşrinisani) ıt'.i

[

S e y  w ü é & r

DAĞISTAN ARSLANI

SB

rsr-X(uuuu T. YAZGANALİ»

No. 26

Kaçan

d ü ş m a n ş a ş k ı n lı k t a n O im r l

k ö p r ü s ü n ü y a k t ı v e k e n d i k e n d is in i

m u h a s a r a y a s o k t u

Okuyucu

İmdat müfrezesinin ileride ve daha çok uzaklarda aradığı düşman, kulağının dibinde zuhur etmiş ve yü­ rüyüş kolu öldürücü bir ateşle yan­ dan ve arkasından vurulmuştu.

Düşmanı toplu ve gafil bir vazi­ yette yakalıyan ve ateşini tam zar m anında açan bu göze görünmez kuvvet, Şamilin daha Unsokui kale­ sini kuşatırken ¡bu tarafa gönderdiği ve Gimri köprüsünü kesmeye memur ettiği naib Emir Han’ın yiğit müf- rezesiydi. Emir Han, kuvvetlerini yo- lun sağına soluna kademeli grup’ ar halinde pusuya sokmuş ve Gimriaea hareket eden düşman kıtaları köprü­ yü geçinceye kadar müdahale etme­ mişti. Köprü geçilip de muharebe marşları söyliyerek keyifli keyifli yo­ la düzülen müfreze köprüden bir iki kilometre ileri gidince etrafında kı­ zıl kıyamet kopmuştu. Her taraftan ateş yiyen müfreze kumandanı cüret­ li bir ricatle geri dönüp kıtasını Gim- riye atabilirse ancak selâmete çıkabi­ lecekti. Aksi takdirde iki ateş ara­ sında kalıp kendinden evvelki müfre­ zelerin başına geldiği gibi baştan ba­ şa kılıçtan geçirilmek tehlikesile kar­ şılaşabilirdi.

Müfreze, yol yakın iken dönmek kararını vermekte tereddüt etmedi ve ürktülmüş bir sürü halinde rieate başladı. Bu ihtiyatlı ve ayağına tetik kıta efradı, Gimri köprüsünü âdeta: birbirlerini çiğner gibi geçmişler ve karşı yakaya ayak basar basmaz da,! büyük bir şaşkınlık, korku ve telâş; içinde köprüyü yakıp tahrip etmiş­ lerdi.

Emir Han kuvvetlerinin takibine | engel olmak üzere bu köprünün ke” - di ellerile yakılması, İmamın hesa­ bına alabildiğine kârlı ve düşmanın kendi menfaatine o nisbette zararlı bir hareketti. Çünkü Gimri garnizonu bu suretle karşı yakada hapsedilm'ş oluyor ve Şamilin Avaristandaki ha­ reketlerine hiç müdahale ccHemiyecek bir vaziyete düşmüş bulunuyordu.

Harb talihi Şamilin dâhi sevk ve idaresi önünde muttasıl eğiliyor, çar-j dan mütemadiyen ürküp kaçan za­ fer perisi beyaz elbiseli, beyaz alınü,l levend dağlar arslanınln yanıbaşından ayrılmıyordu.

1843 ağustosunda başlıyan Avaris- tan hareketi bu müjdeli ayin otuzun­ cu günü Onsukul kalesiyle beraber ilk safhasını kapamış ve en mühim Rus askeri merkezi ve mühimmat kaynağı olan Demirkan Şurâ’nm A- varistanla olan muvasala ve irtiba­ tının Şamil tarafından kesilmesi teh likesi başgöstermişti.

Hareketlerini düşmanlarından giz­ lemek ve âni ve öldürücü darbelerini hiç beklenmedik bir noktadan vurup; m çetin hedeflere en kısa yoldan u lasmakta emsalsiz bir tâ’biyeci ölen Şamil, Avanstan ve Çeçenistana kar­ sı muazzam bir taarruza hazırlanan Kus başkumandanlığından evvel ha rekete geçerek teşebbüsü eline almış ve beş, on misli üstün ve kalabalık bir orduya karşı her tarafta cüretle, muvaffakiyetle taarruza dalla doğ­ rusu yıld’ rım taarruzuna geçmiş bu­ lunuyordu.

Onsukul kalesinin sukutu ve bu kalenin ayni ismi taşıyan meşhur köy le birlikte tamamen tahrip edilmesi, Şamilin Avaristana karsı giriştiği bu yıldırım saldırışının ilk sofbrsmı ala- h:!dlğine parlak bir muvaffakiyetle sona erdirmişti.

Esas hedef, dümanı ininde boğaz­ lamaktı. Ava; İst andan bir fırtına g i­ bi geçilecek, kaleler yıkılacak, günah kâr başlar uçurulacak, fakat lı;ç b r yerde uzun1 uzadıya durulup vakit kay bedMmiyecekti. Düşman gözünü a

çıp toplanmaya ve takviye edilmeye1 vaıkit bulamadan bütün garnizonlar ! tefker teker tepelemneliydl. İmanı, harbi nefis bir sanat eseri haline g e - ! tirmişti. Avaristanı ipekli bir çevre | gibi önüne sermiş, istilâcı düşman kuvvetlerini muzaffer kılıcının ve eş­ siz tâ’biyesinin önüne katmış, oya gi­ bi kıvrak, güzel, derli toplu rru : rebeierle bu vatan çevresini başı gök­ lerde çırpman bir zafer bayrağı ha- i üne getirmişti.

Çar birinci Nikolanin, yıkılmaz sandığı ve emniyet ve zafer abidele­ ri diye Dağıstanm yaralı bağrından yükselttiği sarp ve çetin kaleler, Şa­ milin ayaklarının altında iskambil kâ ğıtları gibi birbiri ardından devrili­ yor, dağların yıldırım akıncıları bir koldan Kumuk mmtakasına, bir kol­ dan da Rus büyük karargâh in gö­ beğine doğru sel gibi akıyorlardı.

Onflukul’un alndığı gün, Şamil, derhal plânının ikinci safhasını tat bi$<e geçmiş ve Hacı Muradı o gece beş yüz süvari ve iki bindirilmiş dağ topu ile, Avar hanlarının tarihî mer­ kezi olan ve Ruslar tarafından çok kuvvet’: bir surette talikim edilip en mühim müstahkem mevkilerden bi­ ri haline getirilen Hunzah ve Ahalçi isti-hkâmlarının altına gönderdi. İma­ mın bu hareketten maksadı kendisi­ nin Balakan müstahkem mevkiine karşı yapacağı taarruzu setretmek ve düşmanın dikkatini Hunzah üze­ rine çevirtmekti. Bu hareket ayni zamanda bu garnizondan Balakan'a herhangi bir imdat ve takviye gön­ derilmesine de mâni olacaktı.

Şamil, Rusların Kumuk tarafın­ dan yapabilecekleri bütün hareketle­ ri kontrole ve icabında bu kuvvetleri tâciz edip oyalamaya memur ettiği Tilitli Murtaza Alinin Andalâl mev- kiindeki kuvvetlerini yeniden takviye ederek bu naibin emrine 300 süvari daha gönderdi.

Kumuk mlntakasında bulunan ve Samur isimli on bin kişilik kuvvetli ve muhtelit bir harb birliğine kuman­ da eden general Argutinski’nin Ava­ ristana girmek ve Şamilin gittikçe in kişaf eden büyük taarruzuna mâni olmak üzere hazırlıklarını bitirdiği, İmamın gözünden kaçmamış ve bu generale karşı her türlü müdafaa ve taarruz tedbirleri derhal alınmıştı.

Şamil, esas taarruz hedfi olan Ba- lakana saldıracağı günden bir gün evvel yani 31 ağustos gecesi naib Mu­ sa Hacının kumandasındaki 350 pi-j

yade ile 100 süvariyi Haraci Avulu-

nun müdafaasına memur edip gön­ derdi,

İmam, sanki düşmanın ruhundan ve aklından geçen şeyleri keşfediyor, Rus kumandanlığı hangi tarafa kı­ mıldamak isteseler orayı Şamilin kuv vetleri tarafından daha evvelden işgal

edilmiş buluyorlardı.

Mussa Hacı kumandasındaki kuv­ vetlerin Haraci’ve geldiğini haber a- lan Rus kumandanlığı Balakan müs­ tahkem mevkiinde bulunan kuvvetle­ rinden iki piyade taburıf ile bir ba­ tarya top ayırarak derhal o tarafa hareket ettirdi. Bu müfreze cebrî bir yürüyüşle Haraciye yetişip eylülün birinci günü Musa Hacının üzerine şiddetle taarruza geçti.

(Devamı var) \TO :

Erciş’de münevver ve kahraman subaylarımızdan topçu yüzbaşısı Ra­ sttı Savaşa:

On dokuzuncu asrın en kudretli harb ve ihtilâl kahramanı ve D a ğ ı­ tanın büvük Türk arslanı Şamile kar şi gösterdiğiniz heyecanlı alâka,

kah-Diyor ki:

Soğanağa mahallesine

çöpçü uğramıyor mu?

Beyazıt Boğanağa mahalle­ sinde 37 numarada oturan ba­ yan Aliye Erman gönderdiği mektubundu diyor ki:

«— Semtimizin çöpçüsü ma­ hallemize haftada bir kere uğ­ radığından evlerimizin kapı önleri ve oturduğumuz katlar çöplerle dolup taşıyor. Koku­ dan, değil evlerimize, mahalle­ ye dahi burunlarımızı tıkama­ dan yaklaşamıyoruz.

Beri tarafta da sorumlu ma­ kamlar «Vatandaşlar! Bulaşıcı hastalıklara, tifoya dikkat!..» diye halkı ikaz ediyorlar.

Biz ise çöpleri korumaktan, sıhhatimizi korumaya vakit bu­ lamıyoruz.

Bütiin bir mahallenin derdine tercüman olan bu şikâyetimi muhterem gazetenizin tavassu­ tu ile ilgili makamların dikkat nazarına sunuyorum.»

(■ » la ta d a k i c in a y e t

Genel ev sahibini öldüren

katil şiddetle aranıyor

Galatada feci bir cinayet işlen

miş henüz hüviyeti anlaşılamı-

yan birisi bir kadını 8 yerinden

biçaklıyarak ölldlirm üştür.

Galatada Şerbathane sokağın­

da 44 numarada genel evin sahi­

bi Zehra saat 24 sıralarında oda

sından «yetişin, öldürüyorlar»

diye feryat etmiş, o sıralarda de

rin uykuya dalmış olan diğer ka

dınlar bu feryat üzerine uyana­

rak derhal Zehranın odasına koş

muşlardır. Fakat Zehranın kan­

lar içinde yerde yattığını gören

ler büyük bir dehşet ve korku i-

çinde zabıtaya koşmuşlardır.

Zabıta hâdise yerine giderek

tahkikata başlamış ve 8 yerin-

deh derin yaralar alarak biraz

sonra ölen Zelihanm kim tarafın

dan öldürüldüğü henüz anlaşıla

mamıştır.

Adliye doktoru Kâmil Ünsa-

lan cesedi muayene ederek gö­

mülmesine izin vermiştir.

Katil şiddetle aranmakta ve

tahkikata devam etmektedir.

Kaçak çakmak taşı

Ankara: 9 (Telefonla) — Son

günlerde Suriyeden memleketi­

mize külliyetli miktarda kaçak

ça k m a k ta şı sok u lm ak ta olduğu

öğrenilmiştir. Malûm olduğu ü-

zere demiryolu şebekemiz Tür­

kiye - Suriye hududunu iki nok

tadan kesmektedir. Yolcuların

Suriyedeki istasyonlardan teda­

rik ettikleri çakmaktaşlarım Tür

kiyeye soktukları anlaşılmakta­

dır. Gümrük muhafaza teşkilâtı

bu hususta kat’î tedbirler almış

lardır.

ramanlığın beşiği olan eşsiz orduya mensup olmanızdan ileri geliyor.

Şamil için on dokuzuncu asır Av rupası, hattâ otuz yıl çarpıştığı Rus­ ya, kütüphaneler dolusu eser yazdı. Kendi asrında Türklerin Aníbal öl­ çüsünde beynelmilel bir şöhreti olan bu cidden büyük dâhi için bizim yaz­ maya özendiğimiz şu naçiz yazılar, millî kütüphanemiz için deryadan bir damla olabilirse ne mutlu bize.

Tefrikamız hakkındaki iltifatını­ za bilhassa teşekkür eder ve bu hâtı­ raların kitap halinde neşri hususun­ da gösterdiğiniz arzunun bizim de en halis emelimizi teşkil ettiğini gıyabı saygılarla arzederim.

T. Y. ı v - / w w / w w w w \ A ^ » w < y w \ / w \ / w w v v ^ v w w w v w v w w < ,

E D E B İ

R O M A N

Ömrüme Bahar Geldi

YAZA N : Vicki Baum Çeviren: SUAT DERVİŞ

— 17 —

O. tıpkı elbiselerini ve rolleri

ni değiştirir gibi bu isimleri de­

ğiştirir, onları giyer ve çıkarır­

dı.

Bu kadımn hiçbir zaman ben­

liğinin derinliğine nüfuz eden

olmamıştı. Belki de onun içinde

müthiş bir muvaffak olmak hır-

sile örtülen zayıf ve ince bir nok

ta vardı.

Gözlüklere

gelince,

Leora

bunları stüdyonun kör edici ı-

şıkları gözlerini bozmuş olduğu

için takıyordu.

Katlanan göz kenarları bazen

onu o kadar rahatsız eder, ağ­

lamaktan uyuyamazdı.

Hususî hayatımın en büyük ü-

zü: fillerinden biri Fijal ve Ar-

jar.lı bir göz ilâcı idi. Fakat bu

Lcare Lomiu, bu küçük Pitye-

vil, hiçbir zaman böyle bir şeyi

İ a neye söylemez ve hiç bir şe-

ki.Je duyulmasını istemezdi

Her seııe tıpkı fazla yük altın

da bir beygir gibi, tam filimler

çekildiği sıralarda, öldürücü bir

hastalığın altında bir kere ezi­

lirdi. Ve şimdiye kadar daha

kimse bunu öğrenmemişti, baş­

ka zamanlarda günde vasati on

beş saat çalışırdı. Ve saat iki ile

altı arasında üç saatini uyku ve

bir saatini ağlamakla geçirirdi.

Ve diğer saatlerini de kendini

havaî

bir

oyuncakmış

gibi

gbstermeve vakfederdi.

Arabanın arkasında iki kişi

daha vardı.

Bunlardan biri orta yaülı bir

a-dam olan şoför Fabianke idi.

Bıyıklı idi ve bir polis memuru

gibi sadık bakışları vardı.

Bir de yanlarında güzel ve

zarif bir delikanlı vardı. Genç

bir ktz çehresi gibi biraz şaşkın

yüzlü cf.an bu gocuk Almanya-

nın orta sikle', boks şampiyonu

Franz Albertti.

İ Ç H A B I E İ R İ L

Tıpta Lisandan

Kalan Talebeler

Rektöre, dekana ve oradan da umumî

kâtibe gide gele şaşkına böndüler

Leore bozuk yoldan kurtulur

kurtulmaz:

— Haydi Pit dedi biraz sürat!

Ağır, ağır ilerliyen Pit kırk

kilometre gidecek kadar gaza

bastı.

Leare:

— Geliyor muyuz?

Diye sordıf.

Peter bir çocuk dadısı gibi

ninni söyliyerek:

— Evet, evet, nerede ise geli­

yoruz... Yavrumuz uyumak mı

istiyor?

Albert tenbel, tenbel:

— Sahi dedi. Yok canım. Fa­

kat gözleri tekrar kapandı.

Arkaya boynunu çevirmiş o-

lan Leore ona dikkatle bakıyor­

du. Albert’in gözleri gayet çu­

kurda idi ve renkleri mai, bu göz

lerın üst ve alt kapaklarında a-

normal uzunlukta simsiyah kir

oıkler vardı. Bu kirpikler ona

İddia edildiğine göre, bu sene

Üniversitenin fen fakültesi tale­

belerinden mühim bir kısmı li­

sandan imtihana tabi tutulmuş

yine bunlardan mühim bir kısmı

imtihanların kararsızlıkla geç­

mesi yüzünden sınıftan dönmüş

lerdir.

Bu defa sınıfta kalan tıp fakül

tesi ikinci sınıf talebeleri diğer

derslerden iyi derecelerle not

aldıkları halde yalnız lisandan

muvaffak olamadıklarından, ken

dilerine bu gibi vaziyetlerde bir

üstün sınıfa devam hakkı veren

imtihan talimatnamesine istinat

ederek üniversite rektörlüğüne

baş vurmuşlardır.

Kendilerde görüştüğümüz bu

mağdur talebelerden 19 u inanıl

ması güç iddialarda bulunmuş­

lardır.

Rektöre, diğer arkadaşlar na­

mına da müracaat eden talebe­

ler durumu anlatmışlar ve üçün

cü sınıfa devam hakkının iade­

sini istemişlerdir.

Rektör:

«— Ben böyle ufak tefek iş­

lerle uğraşamam esasen mevki­

im müsait değildir. Halinizi de­

kana anlatın. O talimatnameyi

iyi bilir» demiştir.

Daha ilk teşebbüste sukutu

hayale uğrıyan ve rektörün bi-

gâneliği karşısında şaşkına dö­

nen talebeler, soluğu Dekanın

huzurunda almışlardır.

Dekan da talebeleri dinlemiş

ve dert yanma sonunda şu fikri

ileri sürmüştür:

«— Vallahi ne diyeyim. îzdi-

rabınızın ciddiyetini teslim edi­

yorum. Lâkin sîzleri tenvir et­

meğe ve hakkınızı iadeye eldeki

mevzuat müsait değil. Mâamafih

bir de umumî kâtiple konuşu­

nuz, tahmin ederim ki sadra şi­

fa cevap alırsınız. Vakit kaybet­

meyin.»

Koca ders yılının heder olma­

sından endişe duyan talebeler

bir de vakit kaybetmek tehlike­

si ile karşı karşıya kalınca ko­

şar adımla Üniversite umumî kâ

tibini ziyaret etmişlerdir.

Umumi kâtip te şöyle demitır:

«— Arkadaşça anlaşabiliriz.

Salâhiyetim olmadığı için tali­

matname dilini kullanamıyaca-

ğım, mazur görün.»

Şimdi bu talebeler talimatna­

meyi anlatan bir makam ara-

Amma üniversitenin içinde

değil dışında,

maktadırlar.

T ü rk

Musikisi

Ankara radyosunun, alatur­

ka yayın nisbetini artıran

yeni programının tatbikine

yakında başlanıyor

Sabun imalâtı

Beş on güne kadar piya­

sada sabun bollaşacak

Ankara: 9 (Telefonla) — Ti­

caret bakanlığından büdirildiği-

ne göre Hatay ve Çukurovada

sabun imalâtı hususundaki faa­

liyet artmaktadır. Eğedeki fab­

rikalarda faaliyete geçmiştir.

Tekmil bunlardan anlaşıldığı­

na göre beş on güne kadar sa­

bun bollaşacak ve ucuz fiyatlar­

la piyasaya aızedilecektir.

Ticaret Bakanlığına bağlı Ta-

riş’in Kuşadası fabrikası sabun

stoku meydana getirmek için

bir program hazırlamaktadır.

Sabun satışlarında kâr hadleri

indirilmiş olduğundan piyasaya

yeni çıkacak olan sabunların ge

çen seneki fiyatlar ayarında ola

cağı sanılmaktadır. Bazı gazete­

lerde sabun ve rafinanın kontro­

le tabi tutulacağı ve tahdit yoli-

le verileceği yolunda çıkan ha­

berler tamamile asılsızdır.

Amerikan subayları da

trenlerde sülüsle seya­

hat edecek

Ankara: 9 (Telefonla) — Dev­

let demiryolları idaresi, Ameri­

kan subaylarının da bizim su­

baylarımız gibi Türkiye devlet

Demiryollarında sülüs ücretle

seyahat etmelerini kararlaştır­

mıştır.

Acaba deli mi?

Ankra: 9 (Telefonla) — An­

kara radyosunun yeni program­

larının tatbikine birkaç güne ka

dar başlanacaktır.

Yeni programda alaturka çal­

gıların nisbeti fazlalaştırılmış,

fasıl programları, klâsik ve piya

sa olmak üzere ikiye ayrılmış ve

miktarı arttırılmıştır. Solo şar­

kılara da fazla yer verilmesi te­

min olunmuştur. Klâsik Türk

musikisi haftada 3 defa icra olu

nacaktır.

P a m u k y a ğ ı

t e v z i i

İstanbul nüfusuna Kasım

ve Aralık ayları için 800

ton yağ dağıtılacak

Katil Ferda Canan ölüme

mahkûm oldu

Ateş tuğlası fabrikası

Ankara: 9 (Telefonla) — Zon

guldakta Sümerbanka ait bir a-

teş tuğlası fabrikasının inşası

kararlaştırılmış, fabrikanın 3

milyon liraya mal olacağı tesbit

edilmiştir.

melek yüzü yahut yeni doğmuş

bir bebek yüzü veriyordu.

Bütün hareketlerinde inanıl­

maz bir yumuşaklık ve hafiflik

vardı.

Spor gazeteleri bilhassa onun

çok doğru duruşunu ve kalbiin

methederlerdi. Bu profesyonel

manâsile onun cesaretini, muka

vemetini ve acıya karşı hassas

olmayışım methetmekti.

Leore, o boks yaparken iki

kere seyretmişti.

.

Leore, onun idare etmesini bil

diği savaşçı vahşetini ve ringe

çıkar çıkmaz değişen bu küçük

arıcık çocuğunun bize meçhul

çehresini hiçbir zaman kalbin­

de tatlı ve samimî bir heyecan

duymadan hatırlıyamazdı.

Albert’in onu bütün kadınlar­

dan kaçıran zalim bir antrenör-

menejeri bulunması vakası he­

men şu yirmi bir yaşındaki Al-

bert’i elde etmek arzusunu ona

vermişti.

Araba deli gibi ilri atılıyor­

du. Korban’m ellerindeki volan

birdenbire sarsıldı. Firenler gı­

cırdadı.

Fobionlise:

— Belki ben?.„

İzmirden bildiriliyor:

Aydın köylerinden birinde ço

cuğunu dövdü diye Zeynep a-

dmda beş yaşındaki bir kızcağa-

zı bayılıncaya kadar dövdükten

sonra hiddetini yenemeyip biça­

re yavruyu iple boğup abdest-

hane çukuruna atan Ferda Ca­

nan ismindeki kadının duruşma

sı sona ermiş ve katı yürekli ka

til kadın ölüme ve (500) lira pa

ra cezasına mahkûm olmuştur.

Katil Ferda Canan, hakkında

verilen ölüm kararını soğukkan

lılıkla ve sükûnetle karşılamış

ve karar okunup bittikten son­

ra da gülmüştür.

---o---500 adet otomobil

lâstiği geldi

Ankara: 9 (Telefonla) — Bi­

lindiği üzere Amerikanın muh­

telif firmaları memleketimize

otomobil lâstiği* göndermeyi ta­

ahhüt etmişlerdi. Bu lâstikler­

den 500 adet İskenderun limanı­

na gelmiş bulunmaktadır. Hükû

met bu lâstiklere el koyacak ve

ihtiyaca göre tevzi edecektir.

--- o—

---İhtikâr suçluları

Ankara: 9 (Telefonla) — E-

kim ayı başından bu güne kadar

387 kişi muhtelif suçlardan Mil­

lî Korunmaya verilmişlerdir. Bu

meyanda suçlulardan kırk ikisi­

nin duruşması mevkufen cere­

yan etmiş bunlardan 8 tanesi

mahkûm olmuş sekiz tanesi de

beraat etmiştir. Diğerlerinin mu

hakemesine (devam edilmekte­

dir.

Dedi. Ve orada bulunanlar»,

hepsi gayri ihtiyar: bir hareke

yaptılar. Araba tevekkül’ elmiş

Fobionke gülümsedi.

Çenesile arabanın yarım met­

re ilerisindeki dar bir demiryo­

lunu işaret ederek

— İşte dedi. Fobianke’nin bah

settiği demiryolu geçidi!..

Leore:

— Pitt hakikaten doğru söyle­

miş, dedi.

O dakikada küçük bir lokomo<

tif haber verici bir çıngırak se­

sine karışan gürültülerde geçti.

Hem de oldukça süratli gidiyor­

du.

Albert arabanın arkasında şi­

kâyet eden bir sesle:

— Korktum dedi.

Kasbar evvelâ raylarıtj üze­

rinden ihtiyatla geçiyor sonra

çılgın bir sür’atle arabayı sürmi

ye başlarken Leore, elini arka­

ya uzattı ve:

— Sen bizim sevgilimizsin de­

di gözbebeğimiz!... Değil mi

Pitt!

Şimdi otomobil tren yolundan

sonra başlıyan onmanın içinde i-

4i.

(Devamı var)

Halka mutemet bakkallar va-

sıtasile pamukyağı tevziatına de

vam edilecektir.

Yağlar, evvelce de yazdığımız

gibi vatandaşlara, kasım ve ara­

lık ayları için nüfus başına bi­

rer litre olarak verilmektedir.

Mıntaka Ticaret Müdürlüğü

emrine her hafta Adana ve Mer­

sin havalisinden 80-100 ton pa­

muk yağı gelmektedir.

Bu defa İstaııbulda 800 ton yağ

dağıtılacaktır.

Alâkadarların söylediklerine

göre halka bundan sonra pamuk

yağı tevzi edilmiyecek eskiden

olduğu gibi zeytinyağı verile­

cektir.

H E R S A B A H

Tifo vak’ aları normale

dönüyor

Ankara: 9 (Telefonla) — Şeh

rimizde tifo vakaları normale

doğru inmeğe başlamıştır. Bu a-j

yın ilk 9 günü içinde 12 vaka;

kaydedilmiştir. Aşı faaliyetine

devam olunmaktadır.

Dün piyasaya çıkarılan

ithâl malları

Gal. Hezaren caddesinde Burla Bi- j raderler’e demir eğe, Matkap ucu, Te-1 lefon pili, Radyo bataryası, İst. Ka- [ t'.rcıoğlu l.anda Celâl Pulathaneli'yej şişe kapsülü, Taksim Sıraseıvıler’de Bedri Tuncer’e oto fıe:> bal :tas:, Ye- nipostaluırc cadde .i Akev h .> da Ak­ deniz Ticarete Galvaniziive Jyah bo­ ru, Gal. Karaköy Palas sırasında Se- pon Cihan'a Elektrik ü.üsü, Ekmek lskara ve ocağı. ısıttırıcı madde. Ça­ mur iskelesinde İstanbul Dokumacı­ lık Ltd. e Dokuma çelik tarağı, An­ ilin boya, Gal. Mahmudiye caddesi i 75 de Kirkor Kılıçcan'a kösele kaylş, I Yenicami Çilingirler caddesinde Jak' Polikar’a Muhtelif esans, İst. Keten-j ceiler’de Ankara Ecza ve Baharat De-i poşuna Hint yağı, İst. Kısmet handa Öziş Ecza deposuna Muhtelif tıbbî ecza İst. Ankara caddesinde 88 de Arif Neş'et Usman’a Muhtelif tıbbî ecza, Aşirefendi caddesi 27 de Em­ ek ecza deposuna muhtelif tıbbî ecza, İst. Mercan han arkasında Hulki İs­ mail Göknar'a muhtelif tıbbî ecza, İst. 4 üncü Vakıf handa Duglas T. Bins'e Strihinin' sülfat, İst. Basiret handa Emek ecza deposuna ether sül- firik, İst. Kantarcılarda Sabuncu za­ deye adî sud kostik, Y. Kule K. çeş­ mede Aleko Duloya Türk kırmızı ya­ ğı, Gal. Abit handa Verim ticarete tut: kal, vernikli boya, İzmir Türk boya ve bahariye pazarında Durmuş Ya­ şara anilin boya, İst. Liman handa Ali Vafi ve mahdumlarına kazein lev­ ha, Gal. Frenkyan handa Türk Phi- lips’e röntgen filmi, Gal. Karamusta- fa sokak 41 de M. Yohay’a boya için kıl fırça, İst. Mahmutpaşada Dttber kardeşlere sun'î ipek ipliği, İst. Mar- puççular 42 de Askaser Boncuk’a i- pekli yünlü kravat kumaşı,

r

* T A U f >

KASIM

(Teşrinisani)

1945

AO l

i n

1 3 6 4 Rumi Hicri 1 teşr i

I U

Zilhicce

28

Cumartesi

5

KASIM 3 - - AY 11 — GÜN 314

Vakitieı Ezani Vasati

s. a

S. D. Güneş 1 46 6 42 Öğle 7 02 11 58 İkindi 9 43 14 39 Akşam 12 00 16 56 Yatsı 1 34 13 30 İmsâk 12 04 5 01

Bu kadarına da

hamdedelim! <

>•«

Y a z a n :

A. C a m a fa d in S a ra ço ğ lu

E

vvelki günkü (Akşam) re­

fikimizde, Ankara muha­

birinden, alınmış bir habeı

vardı. «35 milyon liralık devlet

yardımı» başlığı altında çıkan

bu haberde önümüzdeki yıl için­

de devlet bütçesinden yapılacak

yardımların (35.000.000) lirayı

bulduğu tasrih edildikten son;

ra Ziraat Bankasına (2,000.000)!

Etibanka (3.000.000) ve Sümer

banka da (3.000.000) lira yardın

edildiği bildirilmektedir.

Haydi diyelim ki devlet Zira­

at bankasına, alacağım almak i-

çin köylüyü sıkıştırmaması için,

yardım etmektedir. Etibanka da

halka ucuz kömür tevzii işini

sağlamak için muavenet elini u-

zatmıştır, ya Sümerbanka yapı­

lan (3.000.000) lira yardımı nasıl

tefsir etmeli? O Sümerbank ki

kazancı dillerde destandır ve

bu sütunda çeşitli fırsatlardan

faydalanarak belirtmiş olduğu­

muz gibi yavrusu (Yerli

M allar

Pazarları Müessesesi) münhası­

ran gelir temin etmek için taşı­

dığı isme bakmadan, icabında,

yabancı mamulâtı dahi satmak­

tadır.

Vakıâ bu mütaleamıza:

— Sümerbank’a bağlı «Yerli

Mallar pazarları müessesesi» Ka

zanıyor amma ayni bankaya

mensup başka kurullar ziyan "a-

diyor! cevabı verilebilir.

Şu halde biz de:

— Evvelâ ziyan eden bu ku­

rullar hangileridir? Sonra da a-

caba Sümerbank ın devlet yar­

dımına muhtaç bir hale gelme­

si, etrafında topladığı çeşitli ku­

rulların zarar etmesinden nü,

yoksa bu kurullarda tasarrufa

riayet edilecek yerde bol kese­

den muttasıl masraf edilmek ci­

hetine gidilmiş olmasından mı

doğmuştur? diyeceğiz.

Mesçlâ, yine bu sütunda be­

lirtmiş olduğumuz gibi, Kanada-

dan gelen ve uzun yolun navlu­

nu, harb sigortası ve Mersin - İs­

tanbul yolu navlunu —ki bu

Mersin - İstanbul navlunu, A-

merika Mersin yolu navlunun­

dan çok fazladır ve bu da üze­

rinde durulması lâzım gelen

başsa bir davadır— gibi birçok

masraflar ödendiği halde ^paha

ucuza mal olan gazete kâğıdıfnn

kilosunu, İzmit kağıt fabrikala­

rımız halâ İzmitte teslim ıvu)

kuruşa satmaktadırlar. İzmit kâ­

ğıt fabrikaları, Sümerbanka bağ­

lıdır.

Halk yerli malı diye, istihsalâ-

tmı, bu kadar pahalıya istihlâk

ettiği halde Sumerbank’ın halâ

devletin (3.000.000) lira yardımı­

na muhtaç bulunması gerçekten

şaşılacak bir şeydir.

Demek oluyor ki, biz müsteh­

likler için:

— Vakıâ Sümerbank’ın giye­

ceği pahalı, kâğıdı pahalı, demi­

ri pahalıdır amma hiç olmazsa

hâzineye yardım ediyor, devle­

tin yükünü hafifletiyoruz! kabi­

linden bir züğürt tesellisi bile

bahis mevzuu olmıyacak

Zira

kanatlarının altında büyü ttüğü

Yerli Mallar Pazarları müesse­

sesi, İzmit kâğıt ve Karabük de­

mir fabrikaları gibi şubeleri is­

tihsallerini halka ateş pahasına

istihlâk ettirdikleri yetişmiyör­

müş gibi kendisi de fazla olarak

hâzinenin (3.000.000) lira yardı­

mına muhtaç bir halde bulun­

maktadır.

Lâfın kısası bu davada hem

halk zararlı, hem de devlet hâ­

zinesi.

Vakıâ:

— Bu şartlar içinde bu kat­

merli zarara bir son vermek i-

çin bu Sümerbank macerasına

bir son verilmek daha doğru ol­

maz mı? (diye bir sual hatıra ge­

lebilirse de meselâ ithalât ihra­

cat birlikleri, tütün limitet şir­

keti gibi haklarında sütun sü

tun yazılar yazıldığı halde halâ

ayakta duranlar göz önünde bu-

Umdurulunca Sümerbank’ın:

— Yine (3.000.000) liralık yar­

dıma kanaat ettiğimize şükredin

ya (30.000.000) a ihtiyacımız ol­

saydı ne olacaktı?., yolunda bir

cevapla işin içinden çıkması

mümkündür.

Binaenaleyh bu kaklarına da

hamdedelim.

Taşkışlanın tamiri

Ankara: 9 (Telefonla) — îstan

bul Teknik Üniversitesine tah­

sis olunan Taşkışlanın 2 milyon

750 bin lira muhammen bedelle

tamiri işinin eksiltmesi bu gün

yapılmış ve muhammen bedel­

den yüddta 28 noksanlıkla müte­

ahhit Zeki Toi-oe’a ihale edilmiş

tir

(3)

YENİ S A B A H S A Y F A : 3 * -’TM (Teşrinisani) 1545

Başkan Truman ile flttlee Arasındaki Tarihi

Konuşmalara flnoiin Başlanıyor

Bu mülakat sonunda beş büyüklerin yen i bir konferansa

davet edilmelerinin muhtemel olduğu haber veriliyor

Bir habere göre Vaşiuğton görüşmelerinde S o v y e t hükümeti emrine bir

tane atom bombası verilmesi teklifi da tetkik e d i le c e k !

kaç

Londra, 9 (Radyo) — Başbakan Attleo bu akşam Londra yakınında bir hava meydanından uçakla Ame- rikaya hareket etmiştir.

Yarın Vaşingtonda Başkan Tru- man, Kanada Başbakanı Mackenzi Ring ve Attlee arasında tarihî ko­ nuşmalara başlanacaktır.

Bugün beyaz saraydan yayınlanan bir demece göre konuşmalar atom bombasının teknik cephesine inhisar etmiyecek, atomun siyaseti ile meş­ gul olunacaktır.

Yeni bir konferans

Londra, 9 (A.A.) — Daily Ekspress gazetesinin siyasî muhabiri bu hafta sonunda başlıyacak olan İngiliz baş­ bakanı Attlee ve Başkan Truman gö­ rüşmelerinin sonunda beş büyüklerir İngiltere, Amerika, Rusya, Fransa ve Çinin muhtemel olarak yeni bir kon­ feransa davet edileceklerini beyan et­ miştir.

Rusyaya birkaç atom bombası verilecek

Londra, 9 (A.A.) — Dily Skeç'.' göre, bu hafta sonundaki buluşmala rmda, Attlee ve Truman, Sovyet hü­ kümeti emrine birkaç tane atom bom •bası verilmesi teklifini tetkik edecek lerdir. Böyle bir karar, Ruslara bi taviz ve imal sırrını muhafaza etmek istiyen Amerikalılar için de bir meni nuniyet vesilesi olacaktır.

Üçler buluşmasına doğru Londra, 9 (A.A.) — Anadolu a jansınm özel muhabiri bildiriyor:

Başbakan Attlee’nin Başkan Tru manla yapacağı görüşmede, Rusv He münasebetlerin bugünkü kısmer

durgun ve kısmen de endişeli duru muna son vermek için Stalin ile b!> buluşma teklifinde bulunulacağı tah min olunmaktadır.

İstanbul Parti

B a şk a n lığ ı

o

---Kütahya milletvekili

Alâiddin Tiridoğlu'nun

ayini takarrür etti

Ankara, 9 (A.A.) — ACrk bulunan Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il İdare kurulu başkanlığına Kü ahv milletvekili Alâettin Tiridoğlunun t - yinı haklındaki genel idare kıvıl’ kararı Parti Genel Başkanlık divan i ca onanmıştır.

Hsss’e azamet; i d >

virlerine aii filmler

gösterildi

Nüremberg: 9 (USÎS) — Asso-

ciadet Press’in Nürembergte bı

iunan muharririnin bildirdiğine

göre Rudolf Hess’in akli muva­

zenesini tecrübe etmek üzere

kendisinin azametli bir surette-

iktidar mevkiinde bulunduğü

zamana ait bir filim gösterilmiş,

tir. Rudolf Hess bu geçen vaka­

ları hatırlamadığım söylemiş­

tir.

Filmin gösterildiği sıraida. Ru

dolf Hess’in üzerinde hasıl olan

aksülameller, psikologlar ve Nü

remberg muhakemelerinde ha­

kim olacak şahsiyetler tarafın­

dan tetkik edilmiştir.

Filim gösterildikten

sonr

Hess’in söylediğine göre hiçbir

şey hatırlamamış ve filmin gös

terdiği vakalardan hiç birini an

lamamıştır.

O L U N

Gü , sigorta sosyetesi fen mü­ şaviri Ziyaeddin Cimilli, kimyager Nebile Cimilli, yüksek mühendis Sa­ di Cimilli, Lâmi Cimilli ve Teknik Üniversite son sınıf öğrencilerinden Vamık Cimillinin babaları:

Emekli General Erzurumlu ALÂEDDİN CİMİLLİ 8 /9 kasım gecesi Tanrının rahmeti­ ne kavuşmuştur. Cenazesi 10/11/945 Cumartesi günü öğle namazını mü­ teakip Fatih camii şerifinden kaldı­ rılarak Ediraekapı şehitliğindeki hu­ susî makberesine tevdi olunacaktır, lisandan mağfiret dileriz.

Burada birçok salahiyetli kimse­ ler de yeni bir üçler buluşmasının u- zak olmadığı kanaatindedirler.

Staline verilecek yeni tâvizler

Londra, 9 (A .A ,) — Bugünkü çık­ maza bir nihayet vermek için M. Att- le ve M. Trumanm M. Staline yeni müsaadekârlıkiarda bulunacakları

zannedilmektedir.

Diplomatik mahfillerde, üç bü­ yükler arasında bir görüşmenin bel­ ki de yakın olduğu hissi mevcuttur.

Ro ma n y a ' d a k i K a r g a ş a l ı k l a r

Hâdise Ciddileşiyor

i

f

!

| Rumen İçişleri Fakan ığı bir tebliğ neşrederek mesule*

| kette faşist ta* afları bir hareket yapıldığını bildirdi |

| “Yaşasın Kral,, diye b gıran nümayişçilerle komünistler arasında çarpışma |

Bükreş, 9 (A.A.) — Romanya içişleri Bakanlığı­ nın bir tebliğinde bildirildiğine göre, devletin güven­ liğine halel vermek maksadile memlekette faşist taraf­ tarı bir hareket yapılmaktadır.

Tebliğ, Maniu ve Bratianu'ya karşı kat'i ittiham- larda bulunmakta ve bunları bu hareketi canlandır­ mak milli köylü partisi ile liberal parti arasında mu­ tavassıt olmakla ittiham etmektedir.

Tebliğin ilâve ettiğine göre, hükümet, kalkınma

Î

devresinde bulunan memleketin sükûna ve bütün kuv­ vetlerine ihtiyacı olduğundan nizam ve sükûnu

mııha-«a**»****»»« - - -

---

---

I

---faza için lâzım gelen biitün enerjisini kullanarak şid­ detle hareket etmeye karar vermiştir.

Bükreş, 9 (A.A.) — Romanyadaki Müttefik kon­ trol komisyonu şefi Rus generali Suisakov, Kral Mi- haii’in 24 üncü yıldönümü münasebetile binlerce kişi­ nin yaptığı nümayişler yüzünden çıkan kargaşalıkları

dün gece bastırmıştır.

Groza hkûmeti her türlü gösteriyi yasak etmişti. Fakat Bükreşliler sokaklarda toplanarak «Yaşasın Kral» diye bağırmışlardır.

(sonu: sa. 4 sü. 5)te)

Í

S

Balkanlarda’

ki Amerikan

temsilcisi

Yakın Tarih

^ G u r b e t Ä

R u s l a r l a lu ü x a k e -

r e l e r d e b u lu n m a k

ü z e r e II « » k o v a y a

d a g id e c e k

--- o —

,---Vaşington: 9 (A.A.) — Halen

Bükreşte bulunan Balkanlarda­

ki Amerikan temsilcisi Etherid­

ge, Sovyet makamlariyle müza­

kerelerde bulunmak üzere ya­

kında Moskovaya gidecektir.

Etheridge’in Moskova seyaha­

tini bildiren M. Byrnes, muma­

ileyhin vazifesi hakkında Rus

makamlarına yeni tafsilât vere­

ceğini ve Bulgaristanda edindiği

hükümler gereğince umumî va­

ziyet hakkında müzakerelerde

bulunacağını büdirmistir.

Etheridge, Moskovadan dönü­

şünde Bulgaristan ve Romanya­

daki inceleme seyahatlerine de­

vam edecektir.

Mareşal Von

Makenzen

ö l d ü

Berlin: 9 (A.A.) — Alman or­

dusunun babası diye anılan ve

birinci cihan harbinde doğu cep

hesinde ve Balkanlarda Alman

ordularına kumanda etmiş bu­

lunan mareşal Von Mackensen

ölmüştür.. Von Mackensen 86

yaşında idi.

^Cehennemi;-Balkanlarda Binbir Macera

Herkesin âsabı fena halde bozulmuştu

her kafadan bir ses çıkıyordu

Y a z a n ! T a r ık M ü m ta z G ö z t e p e

— 8 3 —

Avni paşa, büyük bir faka bas

tırıldığım aklı kesince fena hal

de sinirlenmişti. Mevlânzadeyi

her görüşünde kan danılıyan sih

hatli yüzü mosmor oluyor ve:

— «Birader o sizin akrabanız

halı tüccarı değil, bal gibi bir do

landıncı imiş. Bizi böyle bir gü­

nümüzde tuzağa düşürmek size

yakışır mı yahu?» diye söyleni­

yor ve içini bir türlü boşaltamı-

yordu.

Mültecilerin yine böyle hep

bir arada oturup sohbete koyul­

dukları bir sırada Avni paşa gel

iniş ve Mevlânzadenin orada ol­

duğunu görünce dişlerini sıkıp:

Lâ havle ve la kuvvete illa

billâh! diye başını sallamış ve o-

turanlara yana yakıla dert yan­

mağa başlamıştı.

Kiraz Hamdi paşa, kendini tu

tamıyarak şöyle bir nükte yu­

murtladı :

«Birader, Kürtten Amerikalı

bu kadar olur!»

Mevlânzade hem Kürttü, hem

A T T L E E ’N İN N U T K U

“ B n g fla esi u fa k k ıy m e tte t i r to p r a k g e n iş le m e s i Y a y a

m ıs a z ıa m b ir ta h a k k ü m r ü y a s ı k a im i e d ile m e z »

“Biz bu memlekette söz hürriyetine, vicdan hürriyetine ve parlâmento

hürriyetine inanıyoruz; ben dünyada, kendi nefilerine bizi misal alacak

bir çok memleketlerin mevcut olduğunu zannediyorum,,

Londra: 9 (Radyo) — Başba-I tında başkan Truman ve Mac-

kan Atlee bu gün Amerikaya

kenzie King ile kararlara var-

hareketiraden az evvel Londra! mak için gidiyorum..» diye baş-1

belediye reisinin verdiği ziyafet' lamıştır.

te mühim bir nutuk söylemiştir. I

Atlee bundan sonra bu harbe

Atlee sözlerinde «Amerikaya 1 iştirak etmiş bütün ve her mu

meyus veya ümitsiz değil, hem-1

cinslerime hörmette bulunmak

üzere tam mücehhez bir halde!

atom kudretinin müthiş ışığı al-1

zaffer dünya kuvvetlerini stayişl

le övmüş ve Rus milletinin kah

ramanlığım da tebarüz ettirmiş­

tir.

Stalin’in

gaybubeti

esrarengizleşiyor!.

Stalin’in Vaşington yolunda bulunduğu rivayetini zikre­

den bir İngiliz gazetesi Mareşalin bütün söylenenlerin

aksine katiyen hasta olmadığını iddia ediyor

Londra, 9 (Radyo) — News Chro­

nicle gazetesi, Mareşal Stalinin has­ talığı ve muvakkat gaybubeti mese­ lesine temas ederek diyor ki:

Stalinin Vaşington yolunda bu­ lunduğu rivayetleri dolaşmaktadır. Bugün muhakkak olan bir şey varsa o da Stalinin ne hasta olduğu, ne de Moskovada bulunduğudur.

Diğer taraftan Rus kaynakları; Mareşal Stalinin istirahat ve tedavi görmek üzere Kırım sahillerinde bu­ lunduğu noktasında ısrar etmektedir­ ler.

Nevyork, 9 (A.A.) — Amerika'n gazeteci Drew Pearson'a göre, bir kalb krizinden sonra Mareşal Sta­ lin tam bir istirahat kürü yapmak­ tadır. Gazeteci, bu haberi Avrupadan

v'aşingtona yeni gelen bir Amerikan generalinden aldığını söylüyor.

Resmî mahfillerde söylendiğine göre, bundan 15 gün evvel Harriman Mareşali gördüğü zaman kendisini hafif bir nezleden mustarip, fakat sıh hatte bulmuştur. Buna rağmen Va­ şingtonda Stalinin bazı görevlerini terkedeceği ve Dışişleri Komiseri Mo- lotofun gitgide Sovyetler Biriliğinde hâkim bir duruma sahip olacağı ka­ naati hâkim gibi görünüyor. Stali­ nin, Moskovadaki resmi şenliklerde gözükmemesi bir takım söylentilere yol açmıştır. Bu meyanda yüksek me murlarin kızllordunun kontrolünü el­ de etmeye uğraştıkları söyleniyor. Stalinin, komünist partisi şefi Kal- mok’la beraber, üç büyükler arasın­ daki konferanslara iştirâk etmiyece- ği ve bu konferanslarda Molotof ta­ rafından tonsil edileceği söyleniyor.

Bir Paris haberine göre, Stalin bir Karadeniz limanı olan Sochi ya­ kınındaki Gagri’de bir hastahanede-

die-Moskova, 9 (A.A.) — Reuterin muhabiri yazıyor:

Burada zannedildiğine göre, Ma­ reşal Stalin, Rus ihtilâlinin yıldönü­ münü, Karadeniz kıyılarında bulu­ nan Soşi’de geçirmiştir.

Umumiyetle Rus haLkı, Stalinin yıldönümü münasebetile Moskovaya dönmeyişini haddinden fazla hayret­ le karşûamamıştır.

Maamafih Ruslar, Stalinin büyük resmi geçitte hazır bulunmayışından biraz teessür duymuşlardır.

Fakat umumî kanaat kendisinin harbin en yorgun adamı olduğu ve tatilini hakkettiği merkezindedir.

Rus halkı, Mareşalin, bayram es­ nasında hükümet merkezinden uzak bulunuşunu, ecnebi mahfillerde niçin bu kadar çok faraziyelerin ortaya a- tılmasma sebep olduğunu anlıyama- maktadır.

Londra, 9 (A.A.) — Bu sabahki İngiliz gazeteleri Stalinin sıhhati hak kında tahminler yürütmektedirler.

Bir haberde Stalinin bir kalb kri* zine uğradığı, diğer haberlerde ise uzun tatillerle harb senelerinin yor­ gunluğunu çıkarmakta olduğu bildi­ rilmektedir.

Paris, 9 (A.A.) — Bugünkü Pa­ ris gazeteleri komünist gazetesi «L’Humanite» hariç, şu başlıklarla çıkmışlardır:

Stalinin esrarı, Stalin nerede ? Moskovada, Sochi'de veya Amerikada mı?

«La Nation - gazetesi başlıca şun­ ları yazmaktadır:

Sovyet makamları daha fazla su­ samazlar.

Bugünkü vaziyet garip görünmek­ te ve şüphesiz ki esrar perdesinin te­ sirini çoğaltmaktadır.

Atlee sözlerine devamla Îrjgil-

terenin iç meseleleri üzerinde

durarak şunları söylemiştir.

«Biz beş senelik harb müdde-

tince bir koalisyon hükümeti ku

rarak, ittifak çalışmasında de­

mokrasinin ne demek olduğunu

bütün dünyaya öğrettik.

«Bu koalisyon kabinesi çalış­

malarını bitirirken ve uzakdoğu

¡da harb devam ederken serbest

seçimlerle siyasî temsilde ehem

mivetli değişiklikler

yapmak

mümkün olduğunu ve cebirsiz

bir hükümet tebeddülü elde edile

bileceğini bütün dünyaya göster

dik.

Dünyada kendi nefilerine bizi

misal alabilecek bir çok memle­

ketler mevcut ollduğunu zanne­

diyorum.

Biz bu memlekette söz hürri­

yetine, vicdan hürriyetine ve

parlamento hürriyetine inanıyo­

ruz.

Atlee bundan sonra İktisadî

meselelere ve İngiliz milletler

camiasının durumlarına ayrı ay

rı temas etmiştir.

«Biz, büyük milletler gibi kü­

çük milletlerin de bir güvenlik

zihniyeti içinde yaşıyabileceği

bir dünya arıyoruz. Öyle bir dün

ya arıyoruz ki, orada kanun hü

kümran olsun. Biz, bir İçtimaî

adalet dünyası arıyoruz.

Bunu nasıl elde edebiliriz? Bu

gün omuzlarımıza yüklendiği­

miz ehemmiyetli vazifeler işte

bu noktada toplanmaktadır.

Bu günün dünyasına ne taraf

tan göz atsak, iki kötü şeyle kar

şılaşıyoruz: Korku ve şüphe.

M. Atlee şöyle devam etmiş­

tir:

Birleşik milletleri ve bunların

takip ettikleri birliği ve bilhassa

İngiltere, Birleşik Amerika ve

Rusya arasındaki birliği sulhün

esasları olarak mütalea etmek

mecburiyetindeyiz.

Birleşik Amerika için M. At

lee şöyle demiştir:

Başkan Truman’a son defa i-

rat ettiği nutku tasvip ettiğimizi

ve Amerikan siyasetini idare e-

den prensipleri olarak ortaya

koyduğu on iki noktayı kayıtsın

ve şartsız kabul ettiğimizi \eyid

etmemi istediğinize eminim.

Bugün, en ufak bir kıymeti

olacak bir toprak genişlemesi

veya muazzam bir tahakküm rü­

yası kabul edilemez.

Hep beraber barış içinde yaşı

yabilmek için ne yapmak lâzım

geldiğini mütalaa etmek üzere

bütün milletlerle birleşmeliyiz.»

Tekel'in Garabatlerinden

10 Eylülden sonra

Av tezkeresi veriliyor ama av

malzemesi verilmiyormuş!

Dün matbaamıza av meraklısı

bir kariimiz müracaat etti ve bi­

ze şu inanılmaz hâdiseyi anlat­

tı:

— Emniyet müdürlüğünün 26

eylül 1945 günlü evrak hakkın­

da, yaptığı muamele üzerine,

kara avcılığı tezkeresini yine

ayni günde, balıkhaneden al­

dım. Bunun üzerine, Tophane

av malzemesi satış mağazası mü

dürlüğüne müracaat ile, av mal­

zemesi satın almak istedim. Ba­

na;

— Sen teskereni yeni almış­

sın, av malzemesi alamazsın! de­

diler.

Av teskeremi aldığım halde

av

malzemesi alamamaklığım

manâsız olurdu. Binaenaleyh 27

eylül tarihinde Tekel başmüdür­

lüğü satış kısmı âmirine halimi

anlattım. Bu zat derdimi dinle­

dikten sonra:

—- Evet, kararımız böyledir.

10 eylülden sonra av teskeresi

alanlara av malzemesi vermiyo­

ruz.

Dedi. Memura bu kararın ilân

edilip edilmediğini sordum:

— Lüzum görmedik! cevabını

vermez mi?

O ânda ağzım bir karış açık

kaldı. Harç alınıp av teskeresi

veriliyor lakat 10 eylülden son­

ra teskere alanlara av malze­

mesinin

veriimiyeceğine dair

halk haberdar edilmiyor ve bu

keyfiyetin, halka ilânına lüzum

görülmüyor.

10 eylülden sonra av teskere­

si alanlar, av malzemesi alamı-

yacaklarsa niçin ve neden av

teskeresi veriliyor? Diğer taraf­

tan 27 e y .ii 945 gününe kadar

bayilerde av malzemesi olduğu

halde bizi ere niçin av malzemesi

verilmiyor.

Gençliğin kafa eğitimine ö

nem verdiğimiz kadar spor eği­

timine de önem verdiğimiz bir

devirde gençlerin av teskeresi

tüfeği, köpeği ve her aracı oldu­

ğu hailde yalnız Tekel idaresi­

nin av malzemesi vermemesi yü-

(Sonu: sa. 4 sü 3 te)

Ödemiş Belediye

,Meclisinde Hâdise

Ödemiş Belediye Reisi mecliste yapılan tenkidlere

mukabil, “ Cevap vermekten istinkâf ediyorum, icap

ederse ait olduğu makama cevap veririm,, dedi!..

Ödemişten bildiriliyor: Belediye

meclisinde çok hararetli tartışmalar içinde bir celse yapıldı. Hâdise şu­ dur:

Geçen sene 12 reye karŞı 13 rey ile mevkiini muhafaza etmeye mu­ vaffak olan belediye reisi hu sene çetin bir muhalefet karşısında kaidı. Toplnatı günü ilk iş olarak mesaî ra­ poru okundu.

Şiddetli Tenkitler

Evvelâ söz alan avukat Sabri Si- pahioğlu, hastane memuru hakkında geçen sene karar verildiği halde ka­ nuni takibat yapılmadığından mem­ leketin temizliğine bakılmadığından, belediye reisini tenkit eden gazete neş riyatına reisin cevap vermemesi ac­ zinden veyahut yazıların doğruluğu­ nu takdirden maada bir şeye yormak kabil olmadığından, reisin arkadaşla­ rına kıymet vermediğinden ve hattâ Cumhuriyet bayramı merasimine ar­ kadaşlarının iştirâki için bir hareket­ te bulunmadığı gibi, kendisinin bile iştirak etti, denemiyecek kadar alar­ ga bir yerde bulunduğundan bahset­ ti....

Müteakiben söz alan Muharrem Baran, inşaata müsaade edilmesi ve­ ya edilmemesi hususunda birçok ha­ talardan ve bunların vatandaşlara yap tığı zararlardan ve diğer hususlardan şikâyet etti.

Ahmet Baydar ise. gazetelerde

hortum İlânları yapıldığı halde Öde­ miş tulumbalarının hortumsuz bıra­ kıldığını, Tayyare parkının pislik i- çinde ve tavuklara kümeslik ettiğim, her tarafın pislikten geçilmez bir hal­ de bulunduğunu ve su, elektrik işle­ rinden hiç anlamiyan ve yaş haddine uğramış bulunan bir adamın getiril­ diğini beyan etti.

Belediye reisinin cevabı Söz sırası, cevap vermek üzere Mutahhar Başoğluna gelmişti, dedi

ki:

«— Arkadaşların bu tenkidine karşı en doğru sözü Arif İnan arka­ daşım söylemiştir. Cevap vermiyece- ğim. İşi belediye kanununun 76 ncı maddesi mucibince vilâyete bildiriniz. Yalnız yaptığ m ve yapmakta oldu­ ğum işlerde bir kasdim yoktur. Ben birçok belediye reisleri gibi ticaretle ve şahsî menfaatle iştigal etmiyo­ rum.»

Cevaptan istinkâf

Belediye başkanı tekrar söz aldı ve:

— Tenkitlerin çokluğu karşısında not tutmaya bile vakit bulamadım. Cevap vermekten istinkâf ediyorum. İcabederse ait olduğu makamın soru­ larına cevap veririm, dedi.

Belediye reisi, cevap verilecek ma­ kamın kendini başkanlığa geçiren ve halk mümessillerinden ibaret olan belediye meclisi olduğunu unutmuş gibi tavır takınmıştı

gurbete düşünce üste pazarlıK

bir de kürtçülük davasına düşı

miiştü. Akrabası olan halı tüc*

carı da Amerikanlık taslıyan bir

Kürt olduğu için Hamdi paşs

kendisine o mükemmel nükteyi

yakıştırmıştı.

Kiraz Hamdi paşanın yattığı

otele ve yemek yediği insaniyet

li ve sabırlı madamın lokantası­

na yaptığı borçlar boğazına çık­

mıştı. Mevlânzadenin hâli ise da

ha beterdi. Yedi krala yazılae

mektupların hiç birine cevap ve

rilmediği ve kulak aşılmadığı

halde bu alacaklılara belli edil

memiş ve bugün para gelecek

yarın gelecek diye kuru ümitle*

le ağızları kapatılmıştı.

Artık ne Hamdı paşada bu

merhametli insanların yüzüne

bakacak hal, ne de Mevlânzaar

de yalan, dolan kalmıştı.

ikisinin ağızlarını biçak açmı­

yor, kötü kötü düşünüyorlardı,

İstanbuldan son günlerde hudut

haricine atılıp Kösteııceye gelen

komser muavini Nuri bu sefalet

içinde yüzen insanlara şaşıyor,

neden intihar etmediklerine bir

türlü akıl erdiremediğini söyle­

yip duruyordu. Hattâ bir gün

Vehip paşayı merhamete geti­

rip beş on kuruş yardımım te­

min edemediği için bu eski kom

ser aıuavini derhal kararını ver

miş ve Kör Emin ismindeki iti-

lâfçı hoca efendiye bir veda meb

tubu yazarak bırakıp ortadan

kaybolmuştu.

O gün başta Emin hoca bu­

lunduğu halde Hamdi paşa, Ri-

fat bey ve diğer gurbet arkadaş­

ları sokaklara dökülerek Kös-

tencede ve bilhassa deniz kenar­

larında aramadık yer bırakma­

mışlar, hiç olmazsa zavallı gur-

betzaaenin cesedini bile bulama

mışlardı.

Akşam üstü, hepsi Ovidu mey

danındaki kahvede toplanmışlar,

herkesin asabı fena halde bozul­

muştu. Her kafaidan genç ve

bahtsız hayat kurbanı hakkında

bir söz çıkıyordu:

— Yazık oldu, pek genç yaşın­

da canına kıydı zavallı!

— İstanbulda iki tane de nur

topu gibi yavrusu varmış. Resim

ierine bakıp bakıp gizli gizli ağ­

lardı.

Bu sırada Vehip paşa da taş

yürekliliğine rağmen rikkat ve

alâka gösteriyor, fakat acımakla

beraber cesaretini taktirden ken

dini alamıyarak:

— Arnavut metin çıktı doğru­

su! diye daha ziyade cesaretini

alkışlıyordu.

Tam bu esnada bizim kahra-*

man Arnavut birden bire çıka

gelmesin mi?

Sanki ölmüş de ¡dirilmiş, ahre­

te kadar gitmişte geri dönmüş

gibi bu geliş meclise müthiş, bir

haşyet verdi. Kör Emin hoca,

ölü yıkamaktan kalma bir alış­

kanlıkla bu adama sokulmuş ve

okuyup üfliyerek ellerde elini

vüeudünü ve yüzünü yokladık­

tan sonra:

— Vay Nuriciğim! diye iki kol

larını açıp boynuna sarılmıştı.

Arkadaşlarına çok heyecanlı

ve kederli bir gün yaşatan Nu-

rinin gözlerinin içi şeytan gibi

parlıyor ve şakacı bir Arnavut

lehçesile Vehip paşadan şöyle o-

zür ¡diliyordu:

— «Mori vallahi paşam, size

karşı çok mahçubum. İntihar

etmesine edecektim. Haniya bu

işi iyiden iyiye aklıma koyup

doğruca deniz kenarına inmiş­

tim. Fakat Allah belâsını ver­

sin şöyle elimi sokup bir mua­

yene edeyim dedim, bir de bak­

tım ki çok soğuktur mübarek

Hele biraz havalar ısınsın Al

lah kerimdir,» dedi.

Kiraz Hamdi paşa, keyfinden

kahkahaları koyuveriyor ve Ve­

hip paşaya dönüp:

— «Paşam, Arnavut metin

çıktı doğrusu!» diy° göz kırpı­

yordu.

Kiraz Hamfdî paşa, parasızlık­

tan otelinden dışarı çıkamaz bir

bale gelmiş ve odasına kapana­

rak Harbiye mektebindeki tale­

belik Isınanından kalma yağlı

ve sulu boya resim amatörlüğü­

ne başlamıştı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Karanl›k enerjiyi aç›klamaya aday olarak yeniden incelenen kozmolojik sabitin ku- ramsal ç›kar›mlar›yla gözlemlenen ivmelen- me de¤eri aras›ndaki tutars›zl›klar,

Alm anya’da öğrenimini sürdürdü, önce çeşitli okullarda, sonra Güzel Sanatlar Akadem isinde öğretim üyeliği yaptı. İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi

4 26.04.2011 tarih ve 27916 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 6225 sayılı “Torba Yasa”da, diş hekimliğinin; Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Ağız, Diş ve

1961'de İngiltere'de yayınlanan Photography Annuel antolojisinde dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri seçilen Ara Güler, aynı yıl Amerikan Dergi

önemli yasalarndan kabul edilen bu yasa ile Katolik Kilisesi, her ne kadar kendi- sini Petrus’un halefi olarak görse de, kendisine mensup olmayan dier hristiyan- larn da

the new social movements have a dialectical relationship. Among the characteristics of the alternative media, it can be stated that it is anti-hierarchical, it is non- commercial,

İşte 57 - 58 yıl böyle geçti ve ancak Köprülü Fazıl Ahmed Paşanın sadrıa- , zamlığı sırasında Mimar Davudun öksüz j kalmış eserine alâka

Gökçek, Abdullah Cevdet Sokak’ın isminin iade edilip, edilmeyeceği yönündeki soruya ise “yeni bir tartışma yaratır” gerekçesi ile yanıt vermedi.