ıCumartes'
ı o
___-_v - ___ ___
İ d a r e :
Nuruosnt aniye No.
17t eı, adresi: «Yeni Sabah»
İ S T A N B U L
Telefe«: 2*795
B A Y I M Imat
YERDE
KA S I M
1945
ABONE
BEDELİ
Türkiye
Ecnebi
Seaeök 380» Kr.
M00
Kr
C aylık
İO
O
O
>
2900 »
S ayl» 800 »
1800 »
1
aylık900 *
600 »
10
Ktmoş
SekizinciYıl
No.
2 6 8 61
Yeni Sabah
G Ü N D E L İ K S İ Y A S Î H A L K G A Z E T E S İ
T ü r k G o n ç l i ı j f a e
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen
Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini,
ilelebed muhafaza ve müdafaa etmek
tir. Muhtaç olduğun kudret damarla
rındaki asıl kanda, mevcuttur.
ATATÜRK
O'nu 7 yıl önce bugün kaybetmiştik
Çok ciddî
Konuşmalar
I---
I
Bütün Avrupa ve dünya dâvaları o kadar karışık bir manzara al. m ıştır ki üç büyüklerin toplan maları ve insanlığı yeni bir felâ ket ihtimalinden korumaları şart, tır. Yoksa karanlık bir gelecek
ve uzunca bir gece önümüze dikilecektir.
--- *
---* ngiliz başbakanı Mister
I Atlee belki şu dakikada
" Vaşingtonda Beyaz saray
da Birleşik Devletler Cumhur-
reisinin misafiri bulunuyor. Mis
ter Çörçilin altı yedi defa yap
tığı Atlantik ötesi sehayate şim
di yeni İngiliz başvekili de çık
mış bulunuyor. Bu hal Ameri
kanın devletlerarası nüfuz ve
kudretinin ne derecelerde art
mış bulunduğunu göstermeğe
yetecek bir delildir. Eski İngiliz
başvekili Çörçilin bu karşılıksız
kalan sefer ve mekik dokuması
Büyük Britanyada herkesin o
kadar dikkat nazarlarını çekmiş
ti ki Avam Kamarasında önü
müzde yapılacak ilk toplantının
artık Londrada vaki olması ve
bir defa da Sovyet Rusya ve A-
merika temsilcilerinin Büyük
Britanya payitahtına şeref ver
meleri istekleri açıkça ifade o-
lunmuştu. Bu dileklerin bu de
fa da tahakkuk edemediği anla
şılmaktadır.
Atlee tekrar Beyaz Saray yo
lunu tutmuştur. Fakat ayni za
manda çok heyecan ve ilgi u-
yandırıcı bir söylenti daha sız
mıştır ki o da mareşal (Stalin}
in de halihazırda yeni dünyada
bulunmakta olduğudur. Yetkili
Amerika mahfilleri ve Beyaz
Saray mensupları bu rivayeti ne
tasdik ve ne d'e tekzib etmişler
dir. Her halde şayia üzerine der- j
ha\ Vesm Ynv yalanlama yapıl-i
maması bile başlı başına önemli!
bir olaydır. Mareşalin bu seferi!
tahakkuk ederse çok dikkati
çekecek bir hâdise ile karşı kar
şıya
bulunuyoruz
demektir.
Çünkü hepimizin bildiği gibi
Stalin Yoldaş memleketi dışına
hemen hiç seyahat yapmamıştır.
Mister Ruzvelt ve Çörçil Ue va
ki olan görüşme ve buluşmalar
hep Moskova, Yalta veya Tah
ran gibi ya Rus toprakları üze
rinde veyahut Rus askerlerinin
işgali altında bulunan arazide
olmuştu.
Hattâ Truman
ve
Atlee ile zaferden sonra bu
luşması da Potsdamda yani yi
ne Rus ordusunun istilâsı altın
da bulunan bir bölgede olmuştu.
Şimdi Sovyet başbakanı Atlan-,
tik ötesi bir seyahati ihtiyar et
miş ise bu her halde milletlera
rası çok mühim davaları hallet
mek için ihtiyar edilmiş bir ha
reket sayılmak lâzımdır. Esasen
Mösyö Stalinin bir müddettir
rahatsız olduğu söyleniyor ve
Karadeniz kıyılarında istirahat-
YENÎ SABAH (Sonu: sa. 4 sü 4 de)
Bulgaristan’da
da örfî idare
kaldırıldı
— ---o ■ —B u l g a r o r d u s u n u n
ı ı m ı ı : sî t e r b i s i d e
y a k ın d a b a ş l ı y o r
•MMiLondra, 9 (Radyo) — Sofyadan bugün alınan resmi bir habere göre Bulgaristanda örfî idare kaldırılmış tır.
Umumî terhis te başlıyor Sofya, 9 (Radyo) — Bakanlar he yeti, 18 ekim 1944 ten, yani Bulgaris tan m A (manyaya harb ilftnındanberi meriyette olan örfî idarenin kaldırıl masına karar vermiştir. Vekiller he yeti ayni zamanda Bulgar ordusunun 20 kasımdan itibaren umumî terhi sine karar vermiştir. Bu mühim ka rarname bu sabah resmî gazetede neg redilmiştir.
Bulgaristanda seçim mücadelesi devam etmektedir.
İnönü’nün
T ü rk Milletine
Beyannamesi
Ankara: 21/XI/1938 —
Büyük Türk Milletine:
Bütün ömrünü hizmetine vak
fettiği sevgili milletinin ihtiram
kolları üstünde Ulu Atatürk’ün
fâni vücudu istirahat yerine tev
di edilmiştir. Hakikatte yattığı
yer, Türk Mületinin onun için
aşk ve iftiharla dolu olan kah
raman ve vefalı göğsüdür.
Atatürk, tarihte uğradığımız
en zalim ve haksız ittiham gü
nünde meydana atılmış, Türk
Milletinin mâsum ve haklı oldu
ğunu iddi’a ve ilân etmiştir. İlk
önce ehemmiyeti kavranmamış
olan gür sesi, aslâ yıpranmayan
bir kuvvetle nihayet bütün ci
hanın şuuruna nüfuz etmiştir.
En büyük zaferleri kazandık
tan sonra da Atatürk, ömrünü,
yalnız Türk Milletinin haklarını,
insaniyete ezelî hizmetlerini ve
tarihe hâkkettiği meziyetlerini is
pat etmekle geçirmiştir. Milleti
mizin büyüklüğüne, kudretine,
rffff7 7 7 7 7 7 / 7 / s'
Ebedî Şef’in
aziz hâtırası
Bugün yurtda taziz
olunuyor
Bugün, Ebedî Şef Atatürk’ün ölü münün yedinci yıldönümü olması do- layısile yurdun her köşesinde halkev lerile halkodalarında ve parti merkez, lerinde byük kayıbımizm a cısı, pay laşılacak ve Ebedî Şefin hâtırası tâ* ziz olunacaktır.
Bu ihtifallere Büyük Atamızın hayata gbzlermi kapadığı ân olan do. kuzu o^ş geçe bir hitabe ile bu mü- (Sonu: sa. 4 sü 3 te)
Büyük Matemimizin Yıldönümünde:
N ö b e t ç i — JH abşere K a d a r B e k le y e c e ğ iz !
A K V İM D E N B İR Y A P R A K
B
ugün büyük ma- .temimizin 7 nci
r
Y»;
yılıdır. Memleketi cni
T|
T f1
ümitsiz bir zamanında j “ t ü mutlak inkıraz uçuru- ' ——'— nümün kenarından çekip alan; ona şerefini, vakarını, haysiyetini iade e- den adam bizi bırakıp gideli yedi se. ne olmuş.'
Zaman ne amansız bir süratle ge çiyor.
Yedi sene evvel yedisinden yetmi şine kadar bu millet onun için kan ağladı, hiç bir ölüm acısı onunki ka dar insanlığın varlığında kök salma mış Ur.
Milyonlarca insan Atatürke neden ağladı? O memleketi düşmandan kur tarmakla bu toprağa borcunu ödemiş ve tarihi, bir inkılâpla zenginleştir miş oluyordu. Atatürke yanıp yakı lanlar güvensiz kaldıklarına ağlıyor lardı. O sağ oldukça herkeste bir iti mat, bir emniyet vardı.
Harb patlıyacaknuş! Dünya birbi. riyle kapışacakmış! Dereler gibi kan akacakmış!
Bu ihtimallerin hiç birisi biz Türk lerin iyimser intibalarla dolu olan ru humuzu ufak bir endişe bulutu ile ka- rartmazdı. .
Onun, elbette buna bir çare bula cağına emin idik.
Acaba Atatürk hayatta olsaydı, bu harbin gidişinde bir değişiklik ola cak mıydı?
Bugün hâdiselerin aldığı şekil böy le bir ihtimali uzak gösterir. Fakat
öyle zannediyorum ki, • > o dehâ güneşinin her U Jk y i halde Balkanlardan si. * | yalı bulutları dağıtacak “ " kadar huzmeleri kuv
vetliydi.
Son asır tarihinde hiç bir devlet adamı Atatürk derecesinde milletler, arası bir şöhret almamıştır. Onum bü yüklüğü anavatanı doldurmuş ve ta şarak dünyaya yayılmıştı. Garbın Parisinde bir Fransızdan «bir Ata. tiirke malik olamamakhğm acısını» dinledim. Kızgın çöllerde agelli, eh- ramlı bir kabile şeyhi bana ayni söz. Ierle sızlandı. Belki buzlu ovalarda da bir Lapan yine bu hasreti tekrar ediyor.
Onun kurduğu devletin mazisinde neşe, hâlinde emniyet, istikbalinde ümit vardır.
Beyaz elleri inkılâp makinelerinin çelik manivelâsım bir tüy vibi çc. viriyor; küflü âlemlerin üzerine yep yeni bir Türk dünyası kuruyordu.
Hilkatte öyle adamlar vardır ki, onlar irin hayatın ebedî olması te. menni edilir.
Atatürk bu müstesna zuhurlardan biridir.
Genç öldü; onun hayata doymadı, ğı kadar biz de ona doymadık. İster dik ki nesiller üresin gelsin geçsin; onun gök kubbe kadar derin mavi gözlerinin nuru sönmesin...
Heyhat! Dünyada her nefis ölü mü tadacaktır.
Atatürk için edilen matem, Cum huriyete bir ihtiramdır t
Londra radyosu
,
Amerikan teklifinin Huşlara
büyük bir nefes aldırdığı muhakkaktır, diyor
Londra, 9 (Radyo) — Amerikalıların Tür- kiyenin hanb halinde bulunduğu takdirde dahi Boğazların açık bulundurulması yolundaki görüş tarzı tafsire muhtaçtır. Unutmamak gerektir ki, Türkiye bizzat kendisi de harb halinde bulundu
ğu takdirde Boğazlan açık bulunduracaktır. Fa kat şu şartla ki Sovyet Rusya hükümeti bitaraf buluna..
Rusyanin da dahil bulunduğu bir harbe Tür kiye iştirâk ederse, Boğazları açık bulundurmak
■ veya bulundurmamak hakkı bu su-retle Türkiyenin takdirine havale e- 9 dilmiş oluyor.
* Mahaza Amerikan teklifinin Rus- 1 lara büyük bir nefes aldırmış oldu-_ 1 ğu da haklı olarak mütalea edilebi-HH * lir,
€ Bazı İngiliz siyasî çevreleri, harb e zamanında Boğazlardan geçiş
hak-Her, I
kına dair her türlü hal şeklininzaru-f rî olarak nazarî sahada 'kalması ica- II \ bedeceği mütaleasmdadırlar.
İ l e r , l Belirtildiğine göre, harb zamanın-• da kuvvet mülâhazalan hakim olacak ■ ve bu takdirde esas meseleyi, alâka.
t İl taraftarlann zorla ıgirip çıkafoilme-l u m t leri m6selesi teşkil edecektir.
ğ Bu bakımdan, üsler ve Boğazların ’ % tahkimi meselesi, buraların kullanılış C şeklini tanzim gayesini güden kâğıt € Üzerindeki plânlardan daha hayatî te-9 lâkki edilmektedir. Şurası
muiıak-9 kaktır ki, Montrö mukavelesi
mesele-CAY I
s f iki taraflı müzakere safhasından _ milletlerarası müzakere safhasına in-<Somı: sa. 4 sü. 6 da)Atam kın
!
Ulumunun / ncı i
Ataşız dünyayı neyleyim gayri,
Bu gönlü ben nasıl eyleyim gayri,
Tanrım nerelere gideyim gayri,
Uyu! yüreciğim sana beşiktir,
Ciğerim yaralı, delik deşiktir,
Akar akar dinmez gözümün seli
Senden ayrılalı oldum bir deli
Ne baharım belli, ne güzüm belli
Uyu! yüreciğim sana beşiktir,
Ciğerim bereli, delik deşiktir.
YENİ
s a b a h1 () KASIM (Teşrinisani) ıt'.i
[
S e y  w ü é & r
DAĞISTAN ARSLANI
SB
rsr-X(uuuu T. YAZGANALİ»
No. 26Kaçan
d ü ş m a n ş a ş k ı n lı k t a n O im r l
k ö p r ü s ü n ü y a k t ı v e k e n d i k e n d is in i
m u h a s a r a y a s o k t u
Okuyucu
İmdat müfrezesinin ileride ve daha çok uzaklarda aradığı düşman, kulağının dibinde zuhur etmiş ve yü rüyüş kolu öldürücü bir ateşle yan dan ve arkasından vurulmuştu.
Düşmanı toplu ve gafil bir vazi yette yakalıyan ve ateşini tam zar m anında açan bu göze görünmez kuvvet, Şamilin daha Unsokui kale sini kuşatırken ¡bu tarafa gönderdiği ve Gimri köprüsünü kesmeye memur ettiği naib Emir Han’ın yiğit müf- rezesiydi. Emir Han, kuvvetlerini yo- lun sağına soluna kademeli grup’ ar halinde pusuya sokmuş ve Gimriaea hareket eden düşman kıtaları köprü yü geçinceye kadar müdahale etme mişti. Köprü geçilip de muharebe marşları söyliyerek keyifli keyifli yo la düzülen müfreze köprüden bir iki kilometre ileri gidince etrafında kı zıl kıyamet kopmuştu. Her taraftan ateş yiyen müfreze kumandanı cüret li bir ricatle geri dönüp kıtasını Gim- riye atabilirse ancak selâmete çıkabi lecekti. Aksi takdirde iki ateş ara sında kalıp kendinden evvelki müfre zelerin başına geldiği gibi baştan ba şa kılıçtan geçirilmek tehlikesile kar şılaşabilirdi.
Müfreze, yol yakın iken dönmek kararını vermekte tereddüt etmedi ve ürktülmüş bir sürü halinde rieate başladı. Bu ihtiyatlı ve ayağına tetik kıta efradı, Gimri köprüsünü âdeta: birbirlerini çiğner gibi geçmişler ve karşı yakaya ayak basar basmaz da,! büyük bir şaşkınlık, korku ve telâş; içinde köprüyü yakıp tahrip etmiş lerdi.
Emir Han kuvvetlerinin takibine | engel olmak üzere bu köprünün ke” - di ellerile yakılması, İmamın hesa bına alabildiğine kârlı ve düşmanın kendi menfaatine o nisbette zararlı bir hareketti. Çünkü Gimri garnizonu bu suretle karşı yakada hapsedilm'ş oluyor ve Şamilin Avaristandaki ha reketlerine hiç müdahale ccHemiyecek bir vaziyete düşmüş bulunuyordu.
Harb talihi Şamilin dâhi sevk ve idaresi önünde muttasıl eğiliyor, çar-j dan mütemadiyen ürküp kaçan za fer perisi beyaz elbiseli, beyaz alınü,l levend dağlar arslanınln yanıbaşından ayrılmıyordu.
1843 ağustosunda başlıyan Avaris- tan hareketi bu müjdeli ayin otuzun cu günü Onsukul kalesiyle beraber ilk safhasını kapamış ve en mühim Rus askeri merkezi ve mühimmat kaynağı olan Demirkan Şurâ’nm A- varistanla olan muvasala ve irtiba tının Şamil tarafından kesilmesi teh likesi başgöstermişti.
Hareketlerini düşmanlarından giz lemek ve âni ve öldürücü darbelerini hiç beklenmedik bir noktadan vurup; m çetin hedeflere en kısa yoldan u lasmakta emsalsiz bir tâ’biyeci ölen Şamil, Avanstan ve Çeçenistana kar sı muazzam bir taarruza hazırlanan Kus başkumandanlığından evvel ha rekete geçerek teşebbüsü eline almış ve beş, on misli üstün ve kalabalık bir orduya karşı her tarafta cüretle, muvaffakiyetle taarruza dalla doğ rusu yıld’ rım taarruzuna geçmiş bu lunuyordu.
Onsukul kalesinin sukutu ve bu kalenin ayni ismi taşıyan meşhur köy le birlikte tamamen tahrip edilmesi, Şamilin Avaristana karsı giriştiği bu yıldırım saldırışının ilk sofbrsmı ala- h:!dlğine parlak bir muvaffakiyetle sona erdirmişti.
Esas hedef, dümanı ininde boğaz lamaktı. Ava; İst andan bir fırtına g i bi geçilecek, kaleler yıkılacak, günah kâr başlar uçurulacak, fakat lı;ç b r yerde uzun1 uzadıya durulup vakit kay bedMmiyecekti. Düşman gözünü a
çıp toplanmaya ve takviye edilmeye1 vaıkit bulamadan bütün garnizonlar ! tefker teker tepelemneliydl. İmanı, harbi nefis bir sanat eseri haline g e - ! tirmişti. Avaristanı ipekli bir çevre | gibi önüne sermiş, istilâcı düşman kuvvetlerini muzaffer kılıcının ve eş siz tâ’biyesinin önüne katmış, oya gi bi kıvrak, güzel, derli toplu rru : rebeierle bu vatan çevresini başı gök lerde çırpman bir zafer bayrağı ha- i üne getirmişti.
Çar birinci Nikolanin, yıkılmaz sandığı ve emniyet ve zafer abidele ri diye Dağıstanm yaralı bağrından yükselttiği sarp ve çetin kaleler, Şa milin ayaklarının altında iskambil kâ ğıtları gibi birbiri ardından devrili yor, dağların yıldırım akıncıları bir koldan Kumuk mmtakasına, bir kol dan da Rus büyük karargâh in gö beğine doğru sel gibi akıyorlardı.
★
Onflukul’un alndığı gün, Şamil, derhal plânının ikinci safhasını tat bi$<e geçmiş ve Hacı Muradı o gece beş yüz süvari ve iki bindirilmiş dağ topu ile, Avar hanlarının tarihî mer kezi olan ve Ruslar tarafından çok kuvvet’: bir surette talikim edilip en mühim müstahkem mevkilerden bi ri haline getirilen Hunzah ve Ahalçi isti-hkâmlarının altına gönderdi. İma mın bu hareketten maksadı kendisi nin Balakan müstahkem mevkiine karşı yapacağı taarruzu setretmek ve düşmanın dikkatini Hunzah üze rine çevirtmekti. Bu hareket ayni zamanda bu garnizondan Balakan'a herhangi bir imdat ve takviye gön derilmesine de mâni olacaktı.
Şamil, Rusların Kumuk tarafın dan yapabilecekleri bütün hareketle ri kontrole ve icabında bu kuvvetleri tâciz edip oyalamaya memur ettiği Tilitli Murtaza Alinin Andalâl mev- kiindeki kuvvetlerini yeniden takviye ederek bu naibin emrine 300 süvari daha gönderdi.
Kumuk mlntakasında bulunan ve Samur isimli on bin kişilik kuvvetli ve muhtelit bir harb birliğine kuman da eden general Argutinski’nin Ava ristana girmek ve Şamilin gittikçe in kişaf eden büyük taarruzuna mâni olmak üzere hazırlıklarını bitirdiği, İmamın gözünden kaçmamış ve bu generale karşı her türlü müdafaa ve taarruz tedbirleri derhal alınmıştı.
Şamil, esas taarruz hedfi olan Ba- lakana saldıracağı günden bir gün evvel yani 31 ağustos gecesi naib Mu sa Hacının kumandasındaki 350 pi-j
yade ile 100 süvariyi Haraci Avulu-
nun müdafaasına memur edip gön derdi,
İmam, sanki düşmanın ruhundan ve aklından geçen şeyleri keşfediyor, Rus kumandanlığı hangi tarafa kı mıldamak isteseler orayı Şamilin kuv vetleri tarafından daha evvelden işgal
edilmiş buluyorlardı.
Mussa Hacı kumandasındaki kuv vetlerin Haraci’ve geldiğini haber a- lan Rus kumandanlığı Balakan müs tahkem mevkiinde bulunan kuvvetle rinden iki piyade taburıf ile bir ba tarya top ayırarak derhal o tarafa hareket ettirdi. Bu müfreze cebrî bir yürüyüşle Haraciye yetişip eylülün birinci günü Musa Hacının üzerine şiddetle taarruza geçti.
(Devamı var) \TO :
Erciş’de münevver ve kahraman subaylarımızdan topçu yüzbaşısı Ra sttı Savaşa:
On dokuzuncu asrın en kudretli harb ve ihtilâl kahramanı ve D a ğ ı tanın büvük Türk arslanı Şamile kar şi gösterdiğiniz heyecanlı alâka,
kah-Diyor ki:
Soğanağa mahallesine
çöpçü uğramıyor mu?
Beyazıt Boğanağa mahalle sinde 37 numarada oturan ba yan Aliye Erman gönderdiği mektubundu diyor ki:
«— Semtimizin çöpçüsü ma hallemize haftada bir kere uğ radığından evlerimizin kapı önleri ve oturduğumuz katlar çöplerle dolup taşıyor. Koku dan, değil evlerimize, mahalle ye dahi burunlarımızı tıkama dan yaklaşamıyoruz.
Beri tarafta da sorumlu ma kamlar «Vatandaşlar! Bulaşıcı hastalıklara, tifoya dikkat!..» diye halkı ikaz ediyorlar.
Biz ise çöpleri korumaktan, sıhhatimizi korumaya vakit bu lamıyoruz.
Bütiin bir mahallenin derdine tercüman olan bu şikâyetimi muhterem gazetenizin tavassu tu ile ilgili makamların dikkat nazarına sunuyorum.»
(■ » la ta d a k i c in a y e t
Genel ev sahibini öldüren
katil şiddetle aranıyor
Galatada feci bir cinayet işlen
miş henüz hüviyeti anlaşılamı-
yan birisi bir kadını 8 yerinden
biçaklıyarak ölldlirm üştür.
Galatada Şerbathane sokağın
da 44 numarada genel evin sahi
bi Zehra saat 24 sıralarında oda
sından «yetişin, öldürüyorlar»
diye feryat etmiş, o sıralarda de
rin uykuya dalmış olan diğer ka
dınlar bu feryat üzerine uyana
rak derhal Zehranın odasına koş
muşlardır. Fakat Zehranın kan
lar içinde yerde yattığını gören
ler büyük bir dehşet ve korku i-
çinde zabıtaya koşmuşlardır.
Zabıta hâdise yerine giderek
tahkikata başlamış ve 8 yerin-
deh derin yaralar alarak biraz
sonra ölen Zelihanm kim tarafın
dan öldürüldüğü henüz anlaşıla
mamıştır.
Adliye doktoru Kâmil Ünsa-
lan cesedi muayene ederek gö
mülmesine izin vermiştir.
Katil şiddetle aranmakta ve
tahkikata devam etmektedir.
Kaçak çakmak taşı
Ankara: 9 (Telefonla) — Son
günlerde Suriyeden memleketi
mize külliyetli miktarda kaçak
ça k m a k ta şı sok u lm ak ta olduğu
öğrenilmiştir. Malûm olduğu ü-
zere demiryolu şebekemiz Tür
kiye - Suriye hududunu iki nok
tadan kesmektedir. Yolcuların
Suriyedeki istasyonlardan teda
rik ettikleri çakmaktaşlarım Tür
kiyeye soktukları anlaşılmakta
dır. Gümrük muhafaza teşkilâtı
bu hususta kat’î tedbirler almış
lardır.
ramanlığın beşiği olan eşsiz orduya mensup olmanızdan ileri geliyor.
Şamil için on dokuzuncu asır Av rupası, hattâ otuz yıl çarpıştığı Rus ya, kütüphaneler dolusu eser yazdı. Kendi asrında Türklerin Aníbal öl çüsünde beynelmilel bir şöhreti olan bu cidden büyük dâhi için bizim yaz maya özendiğimiz şu naçiz yazılar, millî kütüphanemiz için deryadan bir damla olabilirse ne mutlu bize.
Tefrikamız hakkındaki iltifatını za bilhassa teşekkür eder ve bu hâtı raların kitap halinde neşri hususun da gösterdiğiniz arzunun bizim de en halis emelimizi teşkil ettiğini gıyabı saygılarla arzederim.
T. Y. ı v - / w w / w w w w \ A ^ » w < y w \ / w \ / w w v v ^ v w w w v w v w w < ,
E D E B İ
R O M A N
Ömrüme Bahar Geldi
YAZA N : Vicki Baum Çeviren: SUAT DERVİŞ
— 17 —
O. tıpkı elbiselerini ve rolleri
ni değiştirir gibi bu isimleri de
ğiştirir, onları giyer ve çıkarır
dı.
Bu kadımn hiçbir zaman ben
liğinin derinliğine nüfuz eden
olmamıştı. Belki de onun içinde
müthiş bir muvaffak olmak hır-
sile örtülen zayıf ve ince bir nok
ta vardı.
Gözlüklere
gelince,
Leora
bunları stüdyonun kör edici ı-
şıkları gözlerini bozmuş olduğu
için takıyordu.
Katlanan göz kenarları bazen
onu o kadar rahatsız eder, ağ
lamaktan uyuyamazdı.
Hususî hayatımın en büyük ü-
zü: fillerinden biri Fijal ve Ar-
jar.lı bir göz ilâcı idi. Fakat bu
Lcare Lomiu, bu küçük Pitye-
vil, hiçbir zaman böyle bir şeyi
İ a neye söylemez ve hiç bir şe-
ki.Je duyulmasını istemezdi
Her seııe tıpkı fazla yük altın
da bir beygir gibi, tam filimler
çekildiği sıralarda, öldürücü bir
hastalığın altında bir kere ezi
lirdi. Ve şimdiye kadar daha
kimse bunu öğrenmemişti, baş
ka zamanlarda günde vasati on
beş saat çalışırdı. Ve saat iki ile
altı arasında üç saatini uyku ve
bir saatini ağlamakla geçirirdi.
Ve diğer saatlerini de kendini
havaî
bir
oyuncakmış
gibi
gbstermeve vakfederdi.
Arabanın arkasında iki kişi
daha vardı.
Bunlardan biri orta yaülı bir
a-dam olan şoför Fabianke idi.
Bıyıklı idi ve bir polis memuru
gibi sadık bakışları vardı.
Bir de yanlarında güzel ve
zarif bir delikanlı vardı. Genç
bir ktz çehresi gibi biraz şaşkın
yüzlü cf.an bu gocuk Almanya-
nın orta sikle', boks şampiyonu
Franz Albertti.
İ Ç H A B I E İ R İ L
Tıpta Lisandan
Kalan Talebeler
Rektöre, dekana ve oradan da umumî
kâtibe gide gele şaşkına böndüler
Leore bozuk yoldan kurtulur
kurtulmaz:
— Haydi Pit dedi biraz sürat!
Ağır, ağır ilerliyen Pit kırk
kilometre gidecek kadar gaza
bastı.
Leare:
— Geliyor muyuz?
Diye sordıf.
Peter bir çocuk dadısı gibi
ninni söyliyerek:
— Evet, evet, nerede ise geli
yoruz... Yavrumuz uyumak mı
istiyor?
Albert tenbel, tenbel:
— Sahi dedi. Yok canım. Fa
kat gözleri tekrar kapandı.
Arkaya boynunu çevirmiş o-
lan Leore ona dikkatle bakıyor
du. Albert’in gözleri gayet çu
kurda idi ve renkleri mai, bu göz
lerın üst ve alt kapaklarında a-
normal uzunlukta simsiyah kir
oıkler vardı. Bu kirpikler ona
İddia edildiğine göre, bu sene
Üniversitenin fen fakültesi tale
belerinden mühim bir kısmı li
sandan imtihana tabi tutulmuş
yine bunlardan mühim bir kısmı
imtihanların kararsızlıkla geç
mesi yüzünden sınıftan dönmüş
lerdir.
Bu defa sınıfta kalan tıp fakül
tesi ikinci sınıf talebeleri diğer
derslerden iyi derecelerle not
aldıkları halde yalnız lisandan
muvaffak olamadıklarından, ken
dilerine bu gibi vaziyetlerde bir
üstün sınıfa devam hakkı veren
imtihan talimatnamesine istinat
ederek üniversite rektörlüğüne
baş vurmuşlardır.
Kendilerde görüştüğümüz bu
mağdur talebelerden 19 u inanıl
ması güç iddialarda bulunmuş
lardır.
Rektöre, diğer arkadaşlar na
mına da müracaat eden talebe
ler durumu anlatmışlar ve üçün
cü sınıfa devam hakkının iade
sini istemişlerdir.
Rektör:
«— Ben böyle ufak tefek iş
lerle uğraşamam esasen mevki
im müsait değildir. Halinizi de
kana anlatın. O talimatnameyi
iyi bilir» demiştir.
Daha ilk teşebbüste sukutu
hayale uğrıyan ve rektörün bi-
gâneliği karşısında şaşkına dö
nen talebeler, soluğu Dekanın
huzurunda almışlardır.
Dekan da talebeleri dinlemiş
ve dert yanma sonunda şu fikri
ileri sürmüştür:
«— Vallahi ne diyeyim. îzdi-
rabınızın ciddiyetini teslim edi
yorum. Lâkin sîzleri tenvir et
meğe ve hakkınızı iadeye eldeki
mevzuat müsait değil. Mâamafih
bir de umumî kâtiple konuşu
nuz, tahmin ederim ki sadra şi
fa cevap alırsınız. Vakit kaybet
meyin.»
Koca ders yılının heder olma
sından endişe duyan talebeler
bir de vakit kaybetmek tehlike
si ile karşı karşıya kalınca ko
şar adımla Üniversite umumî kâ
tibini ziyaret etmişlerdir.
Umumi kâtip te şöyle demitır:
«— Arkadaşça anlaşabiliriz.
Salâhiyetim olmadığı için tali
matname dilini kullanamıyaca-
ğım, mazur görün.»
Şimdi bu talebeler talimatna
meyi anlatan bir makam ara-
Amma üniversitenin içinde
değil dışında,
maktadırlar.
T ü rk
Musikisi
Ankara radyosunun, alatur
ka yayın nisbetini artıran
yeni programının tatbikine
yakında başlanıyor
Sabun imalâtı
Beş on güne kadar piya
sada sabun bollaşacak
Ankara: 9 (Telefonla) — Ti
caret bakanlığından büdirildiği-
ne göre Hatay ve Çukurovada
sabun imalâtı hususundaki faa
liyet artmaktadır. Eğedeki fab
rikalarda faaliyete geçmiştir.
Tekmil bunlardan anlaşıldığı
na göre beş on güne kadar sa
bun bollaşacak ve ucuz fiyatlar
la piyasaya aızedilecektir.
Ticaret Bakanlığına bağlı Ta-
riş’in Kuşadası fabrikası sabun
stoku meydana getirmek için
bir program hazırlamaktadır.
Sabun satışlarında kâr hadleri
indirilmiş olduğundan piyasaya
yeni çıkacak olan sabunların ge
çen seneki fiyatlar ayarında ola
cağı sanılmaktadır. Bazı gazete
lerde sabun ve rafinanın kontro
le tabi tutulacağı ve tahdit yoli-
le verileceği yolunda çıkan ha
berler tamamile asılsızdır.
Amerikan subayları da
trenlerde sülüsle seya
hat edecek
Ankara: 9 (Telefonla) — Dev
let demiryolları idaresi, Ameri
kan subaylarının da bizim su
baylarımız gibi Türkiye devlet
Demiryollarında sülüs ücretle
seyahat etmelerini kararlaştır
mıştır.
Acaba deli mi?
Ankra: 9 (Telefonla) — An
kara radyosunun yeni program
larının tatbikine birkaç güne ka
dar başlanacaktır.
Yeni programda alaturka çal
gıların nisbeti fazlalaştırılmış,
fasıl programları, klâsik ve piya
sa olmak üzere ikiye ayrılmış ve
miktarı arttırılmıştır. Solo şar
kılara da fazla yer verilmesi te
min olunmuştur. Klâsik Türk
musikisi haftada 3 defa icra olu
nacaktır.
P a m u k y a ğ ı
t e v z i i
İstanbul nüfusuna Kasım
ve Aralık ayları için 800
ton yağ dağıtılacak
Katil Ferda Canan ölüme
mahkûm oldu
Ateş tuğlası fabrikası
Ankara: 9 (Telefonla) — Zon
guldakta Sümerbanka ait bir a-
teş tuğlası fabrikasının inşası
kararlaştırılmış, fabrikanın 3
milyon liraya mal olacağı tesbit
edilmiştir.
melek yüzü yahut yeni doğmuş
bir bebek yüzü veriyordu.
Bütün hareketlerinde inanıl
maz bir yumuşaklık ve hafiflik
vardı.
Spor gazeteleri bilhassa onun
çok doğru duruşunu ve kalbiin
methederlerdi. Bu profesyonel
manâsile onun cesaretini, muka
vemetini ve acıya karşı hassas
olmayışım methetmekti.
Leore, o boks yaparken iki
kere seyretmişti.
.
Leore, onun idare etmesini bil
diği savaşçı vahşetini ve ringe
çıkar çıkmaz değişen bu küçük
arıcık çocuğunun bize meçhul
çehresini hiçbir zaman kalbin
de tatlı ve samimî bir heyecan
duymadan hatırlıyamazdı.
Albert’in onu bütün kadınlar
dan kaçıran zalim bir antrenör-
menejeri bulunması vakası he
men şu yirmi bir yaşındaki Al-
bert’i elde etmek arzusunu ona
vermişti.
Araba deli gibi ilri atılıyor
du. Korban’m ellerindeki volan
birdenbire sarsıldı. Firenler gı
cırdadı.
Fobionlise:
— Belki ben?.„
İzmirden bildiriliyor:
Aydın köylerinden birinde ço
cuğunu dövdü diye Zeynep a-
dmda beş yaşındaki bir kızcağa-
zı bayılıncaya kadar dövdükten
sonra hiddetini yenemeyip biça
re yavruyu iple boğup abdest-
hane çukuruna atan Ferda Ca
nan ismindeki kadının duruşma
sı sona ermiş ve katı yürekli ka
til kadın ölüme ve (500) lira pa
ra cezasına mahkûm olmuştur.
Katil Ferda Canan, hakkında
verilen ölüm kararını soğukkan
lılıkla ve sükûnetle karşılamış
ve karar okunup bittikten son
ra da gülmüştür.
■
---o---500 adet otomobil
lâstiği geldi
Ankara: 9 (Telefonla) — Bi
lindiği üzere Amerikanın muh
telif firmaları memleketimize
otomobil lâstiği* göndermeyi ta
ahhüt etmişlerdi. Bu lâstikler
den 500 adet İskenderun limanı
na gelmiş bulunmaktadır. Hükû
met bu lâstiklere el koyacak ve
ihtiyaca göre tevzi edecektir.
--- o—
---İhtikâr suçluları
Ankara: 9 (Telefonla) — E-
kim ayı başından bu güne kadar
387 kişi muhtelif suçlardan Mil
lî Korunmaya verilmişlerdir. Bu
meyanda suçlulardan kırk ikisi
nin duruşması mevkufen cere
yan etmiş bunlardan 8 tanesi
mahkûm olmuş sekiz tanesi de
beraat etmiştir. Diğerlerinin mu
hakemesine (devam edilmekte
dir.
Dedi. Ve orada bulunanlar»,
hepsi gayri ihtiyar: bir hareke
yaptılar. Araba tevekkül’ elmiş
Fobionke gülümsedi.
Çenesile arabanın yarım met
re ilerisindeki dar bir demiryo
lunu işaret ederek
— İşte dedi. Fobianke’nin bah
settiği demiryolu geçidi!..
Leore:
— Pitt hakikaten doğru söyle
miş, dedi.
O dakikada küçük bir lokomo<
tif haber verici bir çıngırak se
sine karışan gürültülerde geçti.
Hem de oldukça süratli gidiyor
du.
Albert arabanın arkasında şi
kâyet eden bir sesle:
— Korktum dedi.
Kasbar evvelâ raylarıtj üze
rinden ihtiyatla geçiyor sonra
çılgın bir sür’atle arabayı sürmi
ye başlarken Leore, elini arka
ya uzattı ve:
— Sen bizim sevgilimizsin de
di gözbebeğimiz!... Değil mi
Pitt!
Şimdi otomobil tren yolundan
sonra başlıyan onmanın içinde i-
4i.
(Devamı var)
Halka mutemet bakkallar va-
sıtasile pamukyağı tevziatına de
vam edilecektir.
Yağlar, evvelce de yazdığımız
gibi vatandaşlara, kasım ve ara
lık ayları için nüfus başına bi
rer litre olarak verilmektedir.
Mıntaka Ticaret Müdürlüğü
emrine her hafta Adana ve Mer
sin havalisinden 80-100 ton pa
muk yağı gelmektedir.
Bu defa İstaııbulda 800 ton yağ
dağıtılacaktır.
Alâkadarların söylediklerine
göre halka bundan sonra pamuk
yağı tevzi edilmiyecek eskiden
olduğu gibi zeytinyağı verile
cektir.
H E R S A B A H
Tifo vak’ aları normale
dönüyor
Ankara: 9 (Telefonla) — Şeh
rimizde tifo vakaları normale
doğru inmeğe başlamıştır. Bu a-j
yın ilk 9 günü içinde 12 vaka;
kaydedilmiştir. Aşı faaliyetine
devam olunmaktadır.
Dün piyasaya çıkarılan
ithâl malları
Gal. Hezaren caddesinde Burla Bi- j raderler’e demir eğe, Matkap ucu, Te-1 lefon pili, Radyo bataryası, İst. Ka- [ t'.rcıoğlu l.anda Celâl Pulathaneli'yej şişe kapsülü, Taksim Sıraseıvıler’de Bedri Tuncer’e oto fıe:> bal :tas:, Ye- nipostaluırc cadde .i Akev h .> da Ak deniz Ticarete Galvaniziive Jyah bo ru, Gal. Karaköy Palas sırasında Se- pon Cihan'a Elektrik ü.üsü, Ekmek lskara ve ocağı. ısıttırıcı madde. Ça mur iskelesinde İstanbul Dokumacı lık Ltd. e Dokuma çelik tarağı, An ilin boya, Gal. Mahmudiye caddesi i 75 de Kirkor Kılıçcan'a kösele kaylş, I Yenicami Çilingirler caddesinde Jak' Polikar’a Muhtelif esans, İst. Keten-j ceiler’de Ankara Ecza ve Baharat De-i poşuna Hint yağı, İst. Kısmet handa Öziş Ecza deposuna Muhtelif tıbbî ecza İst. Ankara caddesinde 88 de Arif Neş'et Usman’a Muhtelif tıbbî ecza, Aşirefendi caddesi 27 de Em ek ecza deposuna muhtelif tıbbî ecza, İst. Mercan han arkasında Hulki İs mail Göknar'a muhtelif tıbbî ecza, İst. 4 üncü Vakıf handa Duglas T. Bins'e Strihinin' sülfat, İst. Basiret handa Emek ecza deposuna ether sül- firik, İst. Kantarcılarda Sabuncu za deye adî sud kostik, Y. Kule K. çeş mede Aleko Duloya Türk kırmızı ya ğı, Gal. Abit handa Verim ticarete tut: kal, vernikli boya, İzmir Türk boya ve bahariye pazarında Durmuş Ya şara anilin boya, İst. Liman handa Ali Vafi ve mahdumlarına kazein lev ha, Gal. Frenkyan handa Türk Phi- lips’e röntgen filmi, Gal. Karamusta- fa sokak 41 de M. Yohay’a boya için kıl fırça, İst. Mahmutpaşada Dttber kardeşlere sun'î ipek ipliği, İst. Mar- puççular 42 de Askaser Boncuk’a i- pekli yünlü kravat kumaşı,
r
* T A U f ★ >KASIM
(Teşrinisani)1945
AO li n
1 3 6 4 Rumi Hicri 1 teşr iI U
Zilhicce28
Cumartesi
5
KASIM 3 - - AY 11 — GÜN 314Vakitieı Ezani Vasati
s. a
S. D. Güneş 1 46 6 42 Öğle 7 02 11 58 İkindi 9 43 14 39 Akşam 12 00 16 56 Yatsı 1 34 13 30 İmsâk 12 04 5 01Bu kadarına da
hamdedelim! <
>•«Y a z a n :
A. C a m a fa d in S a ra ço ğ lu
E
vvelki günkü (Akşam) re
fikimizde, Ankara muha
birinden, alınmış bir habeı
vardı. «35 milyon liralık devlet
yardımı» başlığı altında çıkan
bu haberde önümüzdeki yıl için
de devlet bütçesinden yapılacak
yardımların (35.000.000) lirayı
bulduğu tasrih edildikten son;
ra Ziraat Bankasına (2,000.000)!
Etibanka (3.000.000) ve Sümer
banka da (3.000.000) lira yardın
edildiği bildirilmektedir.
Haydi diyelim ki devlet Zira
at bankasına, alacağım almak i-
çin köylüyü sıkıştırmaması için,
yardım etmektedir. Etibanka da
halka ucuz kömür tevzii işini
sağlamak için muavenet elini u-
zatmıştır, ya Sümerbanka yapı
lan (3.000.000) lira yardımı nasıl
tefsir etmeli? O Sümerbank ki
kazancı dillerde destandır ve
bu sütunda çeşitli fırsatlardan
faydalanarak belirtmiş olduğu
muz gibi yavrusu (Yerli
M allarPazarları Müessesesi) münhası
ran gelir temin etmek için taşı
dığı isme bakmadan, icabında,
yabancı mamulâtı dahi satmak
tadır.
Vakıâ bu mütaleamıza:
— Sümerbank’a bağlı «Yerli
Mallar pazarları müessesesi» Ka
zanıyor amma ayni bankaya
mensup başka kurullar ziyan "a-
diyor! cevabı verilebilir.
Şu halde biz de:
— Evvelâ ziyan eden bu ku
rullar hangileridir? Sonra da a-
caba Sümerbank ın devlet yar
dımına muhtaç bir hale gelme
si, etrafında topladığı çeşitli ku
rulların zarar etmesinden nü,
yoksa bu kurullarda tasarrufa
riayet edilecek yerde bol kese
den muttasıl masraf edilmek ci
hetine gidilmiş olmasından mı
doğmuştur? diyeceğiz.
Mesçlâ, yine bu sütunda be
lirtmiş olduğumuz gibi, Kanada-
dan gelen ve uzun yolun navlu
nu, harb sigortası ve Mersin - İs
tanbul yolu navlunu —ki bu
Mersin - İstanbul navlunu, A-
merika Mersin yolu navlunun
dan çok fazladır ve bu da üze
rinde durulması lâzım gelen
başsa bir davadır— gibi birçok
masraflar ödendiği halde ^paha
ucuza mal olan gazete kâğıdıfnn
kilosunu, İzmit kağıt fabrikala
rımız halâ İzmitte teslim ıvu)
kuruşa satmaktadırlar. İzmit kâ
ğıt fabrikaları, Sümerbanka bağ
lıdır.
Halk yerli malı diye, istihsalâ-
tmı, bu kadar pahalıya istihlâk
ettiği halde Sumerbank’ın halâ
devletin (3.000.000) lira yardımı
na muhtaç bulunması gerçekten
şaşılacak bir şeydir.
Demek oluyor ki, biz müsteh
likler için:
— Vakıâ Sümerbank’ın giye
ceği pahalı, kâğıdı pahalı, demi
ri pahalıdır amma hiç olmazsa
hâzineye yardım ediyor, devle
tin yükünü hafifletiyoruz! kabi
linden bir züğürt tesellisi bile
bahis mevzuu olmıyacak
Zira
kanatlarının altında büyü ttüğü
Yerli Mallar Pazarları müesse
sesi, İzmit kâğıt ve Karabük de
mir fabrikaları gibi şubeleri is
tihsallerini halka ateş pahasına
istihlâk ettirdikleri yetişmiyör
müş gibi kendisi de fazla olarak
hâzinenin (3.000.000) lira yardı
mına muhtaç bir halde bulun
maktadır.
Lâfın kısası bu davada hem
halk zararlı, hem de devlet hâ
zinesi.
Vakıâ:
— Bu şartlar içinde bu kat
merli zarara bir son vermek i-
çin bu Sümerbank macerasına
bir son verilmek daha doğru ol
maz mı? (diye bir sual hatıra ge
lebilirse de meselâ ithalât ihra
cat birlikleri, tütün limitet şir
keti gibi haklarında sütun sü
tun yazılar yazıldığı halde halâ
ayakta duranlar göz önünde bu-
Umdurulunca Sümerbank’ın:
— Yine (3.000.000) liralık yar
dıma kanaat ettiğimize şükredin
ya (30.000.000) a ihtiyacımız ol
saydı ne olacaktı?., yolunda bir
cevapla işin içinden çıkması
mümkündür.
Binaenaleyh bu kaklarına da
hamdedelim.
Taşkışlanın tamiri
Ankara: 9 (Telefonla) — îstan
bul Teknik Üniversitesine tah
sis olunan Taşkışlanın 2 milyon
750 bin lira muhammen bedelle
tamiri işinin eksiltmesi bu gün
yapılmış ve muhammen bedel
den yüddta 28 noksanlıkla müte
ahhit Zeki Toi-oe’a ihale edilmiş
tir
YENİ S A B A H S A Y F A : 3 * -’TM (Teşrinisani) 1545
Başkan Truman ile flttlee Arasındaki Tarihi
Konuşmalara flnoiin Başlanıyor
Bu mülakat sonunda beş büyüklerin yen i bir konferansa
davet edilmelerinin muhtemel olduğu haber veriliyor
Bir habere göre Vaşiuğton görüşmelerinde S o v y e t hükümeti emrine bir
tane atom bombası verilmesi teklifi da tetkik e d i le c e k !
kaç
Londra, 9 (Radyo) — Başbakan Attleo bu akşam Londra yakınında bir hava meydanından uçakla Ame- rikaya hareket etmiştir.
Yarın Vaşingtonda Başkan Tru- man, Kanada Başbakanı Mackenzi Ring ve Attlee arasında tarihî ko nuşmalara başlanacaktır.
Bugün beyaz saraydan yayınlanan bir demece göre konuşmalar atom bombasının teknik cephesine inhisar etmiyecek, atomun siyaseti ile meş gul olunacaktır.
Yeni bir konferans
Londra, 9 (A.A.) — Daily Ekspress gazetesinin siyasî muhabiri bu hafta sonunda başlıyacak olan İngiliz baş bakanı Attlee ve Başkan Truman gö rüşmelerinin sonunda beş büyüklerir İngiltere, Amerika, Rusya, Fransa ve Çinin muhtemel olarak yeni bir kon feransa davet edileceklerini beyan et miştir.
Rusyaya birkaç atom bombası verilecek
Londra, 9 (A.A.) — Dily Skeç'.' göre, bu hafta sonundaki buluşmala rmda, Attlee ve Truman, Sovyet hü kümeti emrine birkaç tane atom bom •bası verilmesi teklifini tetkik edecek lerdir. Böyle bir karar, Ruslara bi taviz ve imal sırrını muhafaza etmek istiyen Amerikalılar için de bir meni nuniyet vesilesi olacaktır.
Üçler buluşmasına doğru Londra, 9 (A.A.) — Anadolu a jansınm özel muhabiri bildiriyor:
Başbakan Attlee’nin Başkan Tru manla yapacağı görüşmede, Rusv He münasebetlerin bugünkü kısmer
durgun ve kısmen de endişeli duru muna son vermek için Stalin ile b!> buluşma teklifinde bulunulacağı tah min olunmaktadır.
İstanbul Parti
B a şk a n lığ ı
o---Kütahya milletvekili
Alâiddin Tiridoğlu'nun
ayini takarrür etti
Ankara, 9 (A.A.) — ACrk bulunan Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul il İdare kurulu başkanlığına Kü ahv milletvekili Alâettin Tiridoğlunun t - yinı haklındaki genel idare kıvıl’ kararı Parti Genel Başkanlık divan i ca onanmıştır.Hsss’e azamet; i d >
virlerine aii filmler
gösterildi
Nüremberg: 9 (USÎS) — Asso-
ciadet Press’in Nürembergte bı
iunan muharririnin bildirdiğine
göre Rudolf Hess’in akli muva
zenesini tecrübe etmek üzere
kendisinin azametli bir surette-
iktidar mevkiinde bulunduğü
zamana ait bir filim gösterilmiş,
tir. Rudolf Hess bu geçen vaka
ları hatırlamadığım söylemiş
tir.
Filmin gösterildiği sıraida. Ru
dolf Hess’in üzerinde hasıl olan
aksülameller, psikologlar ve Nü
remberg muhakemelerinde ha
kim olacak şahsiyetler tarafın
dan tetkik edilmiştir.
Filim gösterildikten
sonr
Hess’in söylediğine göre hiçbir
şey hatırlamamış ve filmin gös
terdiği vakalardan hiç birini an
lamamıştır.
O L U N
Gü , sigorta sosyetesi fen mü şaviri Ziyaeddin Cimilli, kimyager Nebile Cimilli, yüksek mühendis Sa di Cimilli, Lâmi Cimilli ve Teknik Üniversite son sınıf öğrencilerinden Vamık Cimillinin babaları:
Emekli General Erzurumlu ALÂEDDİN CİMİLLİ 8 /9 kasım gecesi Tanrının rahmeti ne kavuşmuştur. Cenazesi 10/11/945 Cumartesi günü öğle namazını mü teakip Fatih camii şerifinden kaldı rılarak Ediraekapı şehitliğindeki hu susî makberesine tevdi olunacaktır, lisandan mağfiret dileriz.
Burada birçok salahiyetli kimse ler de yeni bir üçler buluşmasının u- zak olmadığı kanaatindedirler.
Staline verilecek yeni tâvizler
Londra, 9 (A .A ,) — Bugünkü çık maza bir nihayet vermek için M. Att- le ve M. Trumanm M. Staline yeni müsaadekârlıkiarda bulunacakları
zannedilmektedir.
Diplomatik mahfillerde, üç bü yükler arasında bir görüşmenin bel ki de yakın olduğu hissi mevcuttur.
Ro ma n y a ' d a k i K a r g a ş a l ı k l a r
Hâdise Ciddileşiyor
i
f
!
| Rumen İçişleri Fakan ığı bir tebliğ neşrederek mesule*
| kette faşist ta* afları bir hareket yapıldığını bildirdi |
| “Yaşasın Kral,, diye b gıran nümayişçilerle komünistler arasında çarpışma |
Bükreş, 9 (A.A.) — Romanya içişleri Bakanlığı nın bir tebliğinde bildirildiğine göre, devletin güven liğine halel vermek maksadile memlekette faşist taraf tarı bir hareket yapılmaktadır.
Tebliğ, Maniu ve Bratianu'ya karşı kat'i ittiham- larda bulunmakta ve bunları bu hareketi canlandır mak milli köylü partisi ile liberal parti arasında mu tavassıt olmakla ittiham etmektedir.
Tebliğin ilâve ettiğine göre, hükümet, kalkınma
Î
devresinde bulunan memleketin sükûna ve bütün kuv vetlerine ihtiyacı olduğundan nizam ve sükûnumııha-«a**»****»»« - - -
---
---
I---faza için lâzım gelen biitün enerjisini kullanarak şid detle hareket etmeye karar vermiştir.
Bükreş, 9 (A.A.) — Romanyadaki Müttefik kon trol komisyonu şefi Rus generali Suisakov, Kral Mi- haii’in 24 üncü yıldönümü münasebetile binlerce kişi nin yaptığı nümayişler yüzünden çıkan kargaşalıkları
dün gece bastırmıştır.
Groza hkûmeti her türlü gösteriyi yasak etmişti. Fakat Bükreşliler sokaklarda toplanarak «Yaşasın Kral» diye bağırmışlardır.
(sonu: sa. 4 sü. 5)te)
Í
S
Balkanlarda’
ki Amerikan
temsilcisi
Yakın Tarih
^ G u r b e t Ä
R u s l a r l a lu ü x a k e -
r e l e r d e b u lu n m a k
ü z e r e II « » k o v a y a
d a g id e c e k
--- o —,---Vaşington: 9 (A.A.) — Halen
Bükreşte bulunan Balkanlarda
ki Amerikan temsilcisi Etherid
ge, Sovyet makamlariyle müza
kerelerde bulunmak üzere ya
kında Moskovaya gidecektir.
Etheridge’in Moskova seyaha
tini bildiren M. Byrnes, muma
ileyhin vazifesi hakkında Rus
makamlarına yeni tafsilât vere
ceğini ve Bulgaristanda edindiği
hükümler gereğince umumî va
ziyet hakkında müzakerelerde
bulunacağını büdirmistir.
Etheridge, Moskovadan dönü
şünde Bulgaristan ve Romanya
daki inceleme seyahatlerine de
vam edecektir.
Mareşal Von
Makenzen
ö l d ü
Berlin: 9 (A.A.) — Alman or
dusunun babası diye anılan ve
birinci cihan harbinde doğu cep
hesinde ve Balkanlarda Alman
ordularına kumanda etmiş bu
lunan mareşal Von Mackensen
ölmüştür.. Von Mackensen 86
yaşında idi.
^Cehennemi;-Balkanlarda Binbir Macera
Herkesin âsabı fena halde bozulmuştu
her kafadan bir ses çıkıyordu
Y a z a n ! T a r ık M ü m ta z G ö z t e p e
— 8 3 —
Avni paşa, büyük bir faka bas
tırıldığım aklı kesince fena hal
de sinirlenmişti. Mevlânzadeyi
her görüşünde kan danılıyan sih
hatli yüzü mosmor oluyor ve:
— «Birader o sizin akrabanız
halı tüccarı değil, bal gibi bir do
landıncı imiş. Bizi böyle bir gü
nümüzde tuzağa düşürmek size
yakışır mı yahu?» diye söyleni
yor ve içini bir türlü boşaltamı-
yordu.
Mültecilerin yine böyle hep
bir arada oturup sohbete koyul
dukları bir sırada Avni paşa gel
iniş ve Mevlânzadenin orada ol
duğunu görünce dişlerini sıkıp:
Lâ havle ve la kuvvete illa
billâh! diye başını sallamış ve o-
turanlara yana yakıla dert yan
mağa başlamıştı.
Kiraz Hamdi paşa, kendini tu
tamıyarak şöyle bir nükte yu
murtladı :
«Birader, Kürtten Amerikalı
bu kadar olur!»
Mevlânzade hem Kürttü, hem
A T T L E E ’N İN N U T K U
“ B n g fla esi u fa k k ıy m e tte t i r to p r a k g e n iş le m e s i Y a y a
m ıs a z ıa m b ir ta h a k k ü m r ü y a s ı k a im i e d ile m e z »
“Biz bu memlekette söz hürriyetine, vicdan hürriyetine ve parlâmento
hürriyetine inanıyoruz; ben dünyada, kendi nefilerine bizi misal alacak
bir çok memleketlerin mevcut olduğunu zannediyorum,,
Londra: 9 (Radyo) — Başba-I tında başkan Truman ve Mac-
kan Atlee bu gün Amerikaya
kenzie King ile kararlara var-
hareketiraden az evvel Londra! mak için gidiyorum..» diye baş-1
belediye reisinin verdiği ziyafet' lamıştır.
te mühim bir nutuk söylemiştir. I
Atlee bundan sonra bu harbe
Atlee sözlerinde «Amerikaya 1 iştirak etmiş bütün ve her mu
meyus veya ümitsiz değil, hem-1
cinslerime hörmette bulunmak
üzere tam mücehhez bir halde!
atom kudretinin müthiş ışığı al-1
zaffer dünya kuvvetlerini stayişl
le övmüş ve Rus milletinin kah
ramanlığım da tebarüz ettirmiş
tir.
Stalin’in
gaybubeti
esrarengizleşiyor!.
Stalin’in Vaşington yolunda bulunduğu rivayetini zikre
den bir İngiliz gazetesi Mareşalin bütün söylenenlerin
aksine katiyen hasta olmadığını iddia ediyor
Londra, 9 (Radyo) — News Chronicle gazetesi, Mareşal Stalinin has talığı ve muvakkat gaybubeti mese lesine temas ederek diyor ki:
Stalinin Vaşington yolunda bu lunduğu rivayetleri dolaşmaktadır. Bugün muhakkak olan bir şey varsa o da Stalinin ne hasta olduğu, ne de Moskovada bulunduğudur.
Diğer taraftan Rus kaynakları; Mareşal Stalinin istirahat ve tedavi görmek üzere Kırım sahillerinde bu lunduğu noktasında ısrar etmektedir ler.
Nevyork, 9 (A.A.) — Amerika'n gazeteci Drew Pearson'a göre, bir kalb krizinden sonra Mareşal Sta lin tam bir istirahat kürü yapmak tadır. Gazeteci, bu haberi Avrupadan
v'aşingtona yeni gelen bir Amerikan generalinden aldığını söylüyor.
Resmî mahfillerde söylendiğine göre, bundan 15 gün evvel Harriman Mareşali gördüğü zaman kendisini hafif bir nezleden mustarip, fakat sıh hatte bulmuştur. Buna rağmen Va şingtonda Stalinin bazı görevlerini terkedeceği ve Dışişleri Komiseri Mo- lotofun gitgide Sovyetler Biriliğinde hâkim bir duruma sahip olacağı ka naati hâkim gibi görünüyor. Stali nin, Moskovadaki resmi şenliklerde gözükmemesi bir takım söylentilere yol açmıştır. Bu meyanda yüksek me murlarin kızllordunun kontrolünü el de etmeye uğraştıkları söyleniyor. Stalinin, komünist partisi şefi Kal- mok’la beraber, üç büyükler arasın daki konferanslara iştirâk etmiyece- ği ve bu konferanslarda Molotof ta rafından tonsil edileceği söyleniyor.
Bir Paris haberine göre, Stalin bir Karadeniz limanı olan Sochi ya kınındaki Gagri’de bir hastahanede-
die-Moskova, 9 (A.A.) — Reuterin muhabiri yazıyor:
Burada zannedildiğine göre, Ma reşal Stalin, Rus ihtilâlinin yıldönü münü, Karadeniz kıyılarında bulu nan Soşi’de geçirmiştir.
Umumiyetle Rus haLkı, Stalinin yıldönümü münasebetile Moskovaya dönmeyişini haddinden fazla hayret le karşûamamıştır.
Maamafih Ruslar, Stalinin büyük resmi geçitte hazır bulunmayışından biraz teessür duymuşlardır.
Fakat umumî kanaat kendisinin harbin en yorgun adamı olduğu ve tatilini hakkettiği merkezindedir.
Rus halkı, Mareşalin, bayram es nasında hükümet merkezinden uzak bulunuşunu, ecnebi mahfillerde niçin bu kadar çok faraziyelerin ortaya a- tılmasma sebep olduğunu anlıyama- maktadır.
Londra, 9 (A.A.) — Bu sabahki İngiliz gazeteleri Stalinin sıhhati hak kında tahminler yürütmektedirler.
Bir haberde Stalinin bir kalb kri* zine uğradığı, diğer haberlerde ise uzun tatillerle harb senelerinin yor gunluğunu çıkarmakta olduğu bildi rilmektedir.
Paris, 9 (A.A.) — Bugünkü Pa ris gazeteleri komünist gazetesi «L’Humanite» hariç, şu başlıklarla çıkmışlardır:
Stalinin esrarı, Stalin nerede ? Moskovada, Sochi'de veya Amerikada mı?
«La Nation - gazetesi başlıca şun ları yazmaktadır:
Sovyet makamları daha fazla su samazlar.
Bugünkü vaziyet garip görünmek te ve şüphesiz ki esrar perdesinin te sirini çoğaltmaktadır.
Atlee sözlerine devamla Îrjgil-
terenin iç meseleleri üzerinde
durarak şunları söylemiştir.
«Biz beş senelik harb müdde-
tince bir koalisyon hükümeti ku
rarak, ittifak çalışmasında de
mokrasinin ne demek olduğunu
bütün dünyaya öğrettik.
«Bu koalisyon kabinesi çalış
malarını bitirirken ve uzakdoğu
¡da harb devam ederken serbest
seçimlerle siyasî temsilde ehem
mivetli değişiklikler
yapmak
mümkün olduğunu ve cebirsiz
bir hükümet tebeddülü elde edile
bileceğini bütün dünyaya göster
dik.
Dünyada kendi nefilerine bizi
misal alabilecek bir çok memle
ketler mevcut ollduğunu zanne
diyorum.
Biz bu memlekette söz hürri
yetine, vicdan hürriyetine ve
parlamento hürriyetine inanıyo
ruz.
Atlee bundan sonra İktisadî
meselelere ve İngiliz milletler
camiasının durumlarına ayrı ay
rı temas etmiştir.
«Biz, büyük milletler gibi kü
çük milletlerin de bir güvenlik
zihniyeti içinde yaşıyabileceği
bir dünya arıyoruz. Öyle bir dün
ya arıyoruz ki, orada kanun hü
kümran olsun. Biz, bir İçtimaî
adalet dünyası arıyoruz.
Bunu nasıl elde edebiliriz? Bu
gün omuzlarımıza yüklendiği
miz ehemmiyetli vazifeler işte
bu noktada toplanmaktadır.
Bu günün dünyasına ne taraf
tan göz atsak, iki kötü şeyle kar
şılaşıyoruz: Korku ve şüphe.
M. Atlee şöyle devam etmiş
tir:
Birleşik milletleri ve bunların
takip ettikleri birliği ve bilhassa
İngiltere, Birleşik Amerika ve
Rusya arasındaki birliği sulhün
esasları olarak mütalea etmek
mecburiyetindeyiz.
Birleşik Amerika için M. At
lee şöyle demiştir:
Başkan Truman’a son defa i-
rat ettiği nutku tasvip ettiğimizi
ve Amerikan siyasetini idare e-
den prensipleri olarak ortaya
koyduğu on iki noktayı kayıtsın
ve şartsız kabul ettiğimizi \eyid
etmemi istediğinize eminim.
Bugün, en ufak bir kıymeti
olacak bir toprak genişlemesi
veya muazzam bir tahakküm rü
yası kabul edilemez.
Hep beraber barış içinde yaşı
yabilmek için ne yapmak lâzım
geldiğini mütalaa etmek üzere
bütün milletlerle birleşmeliyiz.»
Tekel'in Garabatlerinden
10 Eylülden sonra
Av tezkeresi veriliyor ama av
malzemesi verilmiyormuş!
Dün matbaamıza av meraklısı
bir kariimiz müracaat etti ve bi
ze şu inanılmaz hâdiseyi anlat
tı:
— Emniyet müdürlüğünün 26
eylül 1945 günlü evrak hakkın
da, yaptığı muamele üzerine,
kara avcılığı tezkeresini yine
ayni günde, balıkhaneden al
dım. Bunun üzerine, Tophane
av malzemesi satış mağazası mü
dürlüğüne müracaat ile, av mal
zemesi satın almak istedim. Ba
na;
— Sen teskereni yeni almış
sın, av malzemesi alamazsın! de
diler.
Av teskeremi aldığım halde
av
malzemesi alamamaklığım
manâsız olurdu. Binaenaleyh 27
eylül tarihinde Tekel başmüdür
lüğü satış kısmı âmirine halimi
anlattım. Bu zat derdimi dinle
dikten sonra:
—- Evet, kararımız böyledir.
10 eylülden sonra av teskeresi
alanlara av malzemesi vermiyo
ruz.
Dedi. Memura bu kararın ilân
edilip edilmediğini sordum:
— Lüzum görmedik! cevabını
vermez mi?
O ânda ağzım bir karış açık
kaldı. Harç alınıp av teskeresi
veriliyor lakat 10 eylülden son
ra teskere alanlara av malze
mesinin
veriimiyeceğine dair
halk haberdar edilmiyor ve bu
keyfiyetin, halka ilânına lüzum
görülmüyor.
10 eylülden sonra av teskere
si alanlar, av malzemesi alamı-
yacaklarsa niçin ve neden av
teskeresi veriliyor? Diğer taraf
tan 27 e y .ii 945 gününe kadar
bayilerde av malzemesi olduğu
halde bizi ere niçin av malzemesi
verilmiyor.
Gençliğin kafa eğitimine ö
nem verdiğimiz kadar spor eği
timine de önem verdiğimiz bir
devirde gençlerin av teskeresi
tüfeği, köpeği ve her aracı oldu
ğu hailde yalnız Tekel idaresi
nin av malzemesi vermemesi yü-
(Sonu: sa. 4 sü 3 te)
Ödemiş Belediye
,Meclisinde Hâdise
Ödemiş Belediye Reisi mecliste yapılan tenkidlere
mukabil, “ Cevap vermekten istinkâf ediyorum, icap
ederse ait olduğu makama cevap veririm,, dedi!..
Ödemişten bildiriliyor: Belediyemeclisinde çok hararetli tartışmalar içinde bir celse yapıldı. Hâdise şu dur:
Geçen sene 12 reye karŞı 13 rey ile mevkiini muhafaza etmeye mu vaffak olan belediye reisi hu sene çetin bir muhalefet karşısında kaidı. Toplnatı günü ilk iş olarak mesaî ra poru okundu.
Şiddetli Tenkitler
Evvelâ söz alan avukat Sabri Si- pahioğlu, hastane memuru hakkında geçen sene karar verildiği halde ka nuni takibat yapılmadığından mem leketin temizliğine bakılmadığından, belediye reisini tenkit eden gazete neş riyatına reisin cevap vermemesi ac zinden veyahut yazıların doğruluğu nu takdirden maada bir şeye yormak kabil olmadığından, reisin arkadaşla rına kıymet vermediğinden ve hattâ Cumhuriyet bayramı merasimine ar kadaşlarının iştirâki için bir hareket te bulunmadığı gibi, kendisinin bile iştirak etti, denemiyecek kadar alar ga bir yerde bulunduğundan bahset ti....
Müteakiben söz alan Muharrem Baran, inşaata müsaade edilmesi ve ya edilmemesi hususunda birçok ha talardan ve bunların vatandaşlara yap tığı zararlardan ve diğer hususlardan şikâyet etti.
Ahmet Baydar ise. gazetelerde
hortum İlânları yapıldığı halde Öde miş tulumbalarının hortumsuz bıra kıldığını, Tayyare parkının pislik i- çinde ve tavuklara kümeslik ettiğim, her tarafın pislikten geçilmez bir hal de bulunduğunu ve su, elektrik işle rinden hiç anlamiyan ve yaş haddine uğramış bulunan bir adamın getiril diğini beyan etti.
Belediye reisinin cevabı Söz sırası, cevap vermek üzere Mutahhar Başoğluna gelmişti, dedi
ki:
«— Arkadaşların bu tenkidine karşı en doğru sözü Arif İnan arka daşım söylemiştir. Cevap vermiyece- ğim. İşi belediye kanununun 76 ncı maddesi mucibince vilâyete bildiriniz. Yalnız yaptığ m ve yapmakta oldu ğum işlerde bir kasdim yoktur. Ben birçok belediye reisleri gibi ticaretle ve şahsî menfaatle iştigal etmiyo rum.»
Cevaptan istinkâf
Belediye başkanı tekrar söz aldı ve:
— Tenkitlerin çokluğu karşısında not tutmaya bile vakit bulamadım. Cevap vermekten istinkâf ediyorum. İcabederse ait olduğu makamın soru larına cevap veririm, dedi.
Belediye reisi, cevap verilecek ma kamın kendini başkanlığa geçiren ve halk mümessillerinden ibaret olan belediye meclisi olduğunu unutmuş gibi tavır takınmıştı
gurbete düşünce üste pazarlıK
bir de kürtçülük davasına düşı
miiştü. Akrabası olan halı tüc*
carı da Amerikanlık taslıyan bir
Kürt olduğu için Hamdi paşs
kendisine o mükemmel nükteyi
yakıştırmıştı.
Kiraz Hamdi paşanın yattığı
otele ve yemek yediği insaniyet
li ve sabırlı madamın lokantası
na yaptığı borçlar boğazına çık
mıştı. Mevlânzadenin hâli ise da
ha beterdi. Yedi krala yazılae
mektupların hiç birine cevap ve
rilmediği ve kulak aşılmadığı
halde bu alacaklılara belli edil
memiş ve bugün para gelecek
yarın gelecek diye kuru ümitle*
le ağızları kapatılmıştı.
Artık ne Hamdı paşada bu
merhametli insanların yüzüne
bakacak hal, ne de Mevlânzaar
de yalan, dolan kalmıştı.
ikisinin ağızlarını biçak açmı
yor, kötü kötü düşünüyorlardı,
İstanbuldan son günlerde hudut
haricine atılıp Kösteııceye gelen
komser muavini Nuri bu sefalet
içinde yüzen insanlara şaşıyor,
neden intihar etmediklerine bir
türlü akıl erdiremediğini söyle
yip duruyordu. Hattâ bir gün
Vehip paşayı merhamete geti
rip beş on kuruş yardımım te
min edemediği için bu eski kom
ser aıuavini derhal kararını ver
miş ve Kör Emin ismindeki iti-
lâfçı hoca efendiye bir veda meb
tubu yazarak bırakıp ortadan
kaybolmuştu.
O gün başta Emin hoca bu
lunduğu halde Hamdi paşa, Ri-
fat bey ve diğer gurbet arkadaş
ları sokaklara dökülerek Kös-
tencede ve bilhassa deniz kenar
larında aramadık yer bırakma
mışlar, hiç olmazsa zavallı gur-
betzaaenin cesedini bile bulama
mışlardı.
Akşam üstü, hepsi Ovidu mey
danındaki kahvede toplanmışlar,
herkesin asabı fena halde bozul
muştu. Her kafaidan genç ve
bahtsız hayat kurbanı hakkında
bir söz çıkıyordu:
— Yazık oldu, pek genç yaşın
da canına kıydı zavallı!
— İstanbulda iki tane de nur
topu gibi yavrusu varmış. Resim
ierine bakıp bakıp gizli gizli ağ
lardı.
Bu sırada Vehip paşa da taş
yürekliliğine rağmen rikkat ve
alâka gösteriyor, fakat acımakla
beraber cesaretini taktirden ken
dini alamıyarak:
— Arnavut metin çıktı doğru
su! diye daha ziyade cesaretini
alkışlıyordu.
Tam bu esnada bizim kahra-*
man Arnavut birden bire çıka
gelmesin mi?
Sanki ölmüş de ¡dirilmiş, ahre
te kadar gitmişte geri dönmüş
gibi bu geliş meclise müthiş, bir
haşyet verdi. Kör Emin hoca,
ölü yıkamaktan kalma bir alış
kanlıkla bu adama sokulmuş ve
okuyup üfliyerek ellerde elini
vüeudünü ve yüzünü yokladık
tan sonra:
— Vay Nuriciğim! diye iki kol
larını açıp boynuna sarılmıştı.
Arkadaşlarına çok heyecanlı
ve kederli bir gün yaşatan Nu-
rinin gözlerinin içi şeytan gibi
parlıyor ve şakacı bir Arnavut
lehçesile Vehip paşadan şöyle o-
zür ¡diliyordu:
— «Mori vallahi paşam, size
karşı çok mahçubum. İntihar
etmesine edecektim. Haniya bu
işi iyiden iyiye aklıma koyup
doğruca deniz kenarına inmiş
tim. Fakat Allah belâsını ver
sin şöyle elimi sokup bir mua
yene edeyim dedim, bir de bak
tım ki çok soğuktur mübarek
Hele biraz havalar ısınsın Al
lah kerimdir,» dedi.
Kiraz Hamdi paşa, keyfinden
kahkahaları koyuveriyor ve Ve
hip paşaya dönüp:
— «Paşam, Arnavut metin
çıktı doğrusu!» diy° göz kırpı
yordu.
★