• Sonuç bulunamadı

40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Vergimi öder, ihtilal de olsa rahat uyurum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Vergimi öder, ihtilal de olsa rahat uyurum"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İl

i

28 Nisan

1 Mayıs

O O Nisan ve 1 Mayıs günleri bazı olaylar cereyan etti Olayları çı­ karan veya katılanlar, diyelim ki, sebepler konusunda tam am iyle haklı olsunlar ö n c e bilm eleri gerekirdi ki; Türk halkının çok büyük çoğunluğu bu tarz olayları beğenm em ektedir 28 Nisan günü, İstanbul Universitesi'nde rektörlük binası işgal edilm iş ve odada ciddi tahribat yapılmıştır Hiçbir sebep, hiçbir saik, resmi bir makamın işgal ve tahrip edilmesinin özrü olamaz. Üni­ versite gençlerinin büyük meseleleri vardır Bu meseleler çözüm süz bırakıl­ maktadır, Fakat bu meselelerin çözüm şekli, rektörlük odasını işgal ve tahrip etmek değildir

O

LAYLAR niçin çıkmıştır? Olaylarda

kışkırtma var mıdır? Olaylarda üni­ versite m ercilerinin ve polisin hatası var mıdır? Bütün bunlar, yürütülen araştırm a sonucunda meydana çıka­ caktır Şu anda tek söylenebilecek şey. po lisin, d u ru m u n g e re k tird iğ in d e n daha sert hareket ettiğidir Gazeteci dövmek, olay bastırmanın yolu değildir.

60'lı ve 70'li yıllardaki anarşik olay­ lar. yeniden hortluyor mu? Biz, bu dü­ şüncede değiliz O dönemde gülünç Marksist dogm alar aydınların ve genç­ lerin önemli bir kesimini sarmıştı. Ger­ çeğin özünü keşfettiğini sanan bir söz­ de mesihler güruhu, Türkiye halkını sermayenin ve em peryalizm in zulmün­ den kurtaracak; onu çelişkisiz toplu­ mun ezeli saadetine kavuşturacaktı Bu ilkel dogmalar, bugün artık moda olmaktan çıkmıştır. Üniversite gençli­ ğiyle teması olan herkes, bu olguyu gözleyebilir “Bilimsel" denilen "sos-

yalizm”in vatanında, o dönem de hay­

ran olunan her şeyin bugün nasıl yerin dibine geçirildiğini, gençlik pekâlâ gö­ rebilm ektedir Kruşçev, Marksist mo­ dacıların o dönem de ülkemizde tekel kurmalarını önleyem em işti Fakat Gor-

baçev M arksizm in şaşkınlığını, artık

inkâr kabul etm ez biçimde kanıtlamak­ tadır

Bu gözlem, gençlik içerisinde bazı Marksist odakların şu veya bu yönde tahriklere girişm ediklerini göstermez Bu gözlem, sadece, bu tahriklerin ba­ şarı ihtimalinin az olduğu ve bu sebep­ le. bir anarşi psikozu içine girmenin gerekm ediği sonucuna götürür

Bize kalırsa, gençliğin hangi yönden gelirse gelsin tahriklere kapılmasını önlemek, önce tahrikçilerin, gençliğin gerçek m eselelerinin tek sahibi olarak ortaya çıkmalarını önlemektir. Bunun için yapılması mümkün ve zorunlu tek şey, bu meselelerin çözümlenmesine ciddi biçim de yönelmektir

Üniversitelerimiz, giriş sınavlarından başlayarak öğretim sistemine varın­ caya kadar, tek kelimeyle yetersizdir. Bu yetersizlik, sadece üniversiteden değil, bütün eğitim sistemimizin aksak­ lıklarından doğmaktadır Eğitim siste­ mimizi, ezbercilikten düşünceye; nice­ likten niteliğe doğru geliştirm ek zorun­ dayız Bu yöndeki reformlar,

ünıversi-<4 iv ıd y la IJUU y a ı ş a m u u , J /

teye girm eyi kolaylaştırmayacak; lise­ de daha çok öğrenmeyi, öğrendiklerini düşünerek kavram ayı g e re k tire c e k ; daha adil olacak; istidatlara daha çok önem verecektir. Üniversitede eğitim i kolaylaştırmayacak; kalitesini yüksel­ tecek; daha ç o k çalışmayı; daha çok elenmeyi gerektirecektir. Üniversite e- ğitimi, rejimi ne olursa olsun her ül­ kede bir kitle eğitim i değildir; bir seç­ kinler eğitimidir. Reform, öğrencide, ciddi bilgi edinem em e ve bir şeye ya­ ramama duygusunu yok edecek; ama üniversiteye ayak basm ayı ve üniversi­ teden çıkmayı çok daha zahmetli bir süreç haline sokacaktır.

Böyle bir reform , dem okratik bir ül­ kede, ancak serb est bir ortamda ger­ çekleştirilebilir. Çünkü ancak serbest bir ortam da öğrenciye kabul ettirile­ bilir. B unun için ü n iv e rs ite le rim iz i, -1961-1980 dönemindeki gibi- devletin dışına çıkarm adan özerk hale sokm ak lazımdır, öğrencilerin dernekler halin­ de örgütlenm esini, gerçek serbestliğe kavuşturm ak gereklidir.

I

Mayıs'ta da bazı olaylar çıkmıştır. Bu olayları çıkaran ve katılanlar ara­ sında eski Marksistler de, M arksizm ie ilgisi olmayan sosyal dem okratlar ile sendikacılar da vardır. Aslında, 1 Ma- yıs'ın bayram olarak tanınmasını en­ gelleyen gereksiz bir kanun, tahrik or­ tamını yaratan başlıca unsurdur. 1 Ma­ yıs, bayram olmalı mı? Olmamalı mı? Yılın 1 Ocak günü başladığı kuralına uymak, nasıl ki M üslümanlar için de, komünistler için de Hıristiyan olmak anlamına gelmiyorsa, 1 Mayıs'ı Çalış­ ma Bayramı olarak kabul etm ek de ko­ münist olmayanların komünist olması anlamına gelmez. 1 Mayıs, Sovyetler Birliği'nin başta gelen resmi bayram la­ rından biridir. Çünkü SSCB'de ege­ menlik -tam am iyle kuramsal planda- işçi sınıfına aittir. A m a 1 Mayıs, dem ok­ ratik ve kapitalist Batı Avrupa'da da

“Çalışma G ünü” dür ve resmi bir tatil­

dir. Çünkü “çalışma”, felsefi bir değer olarak, her sosyal ve siyasi felsefe ve her din tarafından yüceltilir. “Çalış- m a” yı ahlaki açıdan yüceltm ek, illa ki Marx'ın artık değer ve istism ar kura­ mını benim sem ek anlamına gelmez. Hiçbir dönem de hiçbir ülkede hayalden öteye gidem em iş “proleter enternas­

yonalizmi” martavallarını hür Batı âle­

mi benim siyor mu ki, biz, 1 Mayıs'ı Ça­ lışma Bayramı olarak kabul etsek, be­ nimsemiş sayılacağız? G ereksiz tah­ rikleri önlem enin yolu budur. Ama eğer Taksim Meydanı'na yine komüniz- pıin sözde peygam berlerinin resim leri ve Kızıl B ayra kla rla gelenler çıkarsa, Türk Devleti, bu gibilerin hadlerini bildi­ rebilecek kadar güçlüdür.

Bir de şu var: Aynı fikir potasında kaynaşamayacak olan ve kaynaşmak­ ta çıkarı olmayanlar da, kamuoyunun, potaların renginin çok farklı olduğunu g ö re b ilm e sin i z o rla ş tırm a m a lıd ırla r SHP. bu konuda bile yoldaşlara iltifat etm em elidir « : :

.

İ İ ; ■ ■; ;

¡1

I

SfRIfST K

ürsü

sus,

mmmmm

Y ö n e te n : T a h s in O Z T lN

i

f

\Üsküdar İMES S ite s in in

zorbalar mı yönetecek?

B

İZLER, açılışım geçen vıl Başbakan T u r­ g u t Ö zal’ın yaptığı Üsküdar İlçesi'ne bağlı Yukarı Dudullu'da bulunan İMES Sanayi Si­ lesi dükkânlarında kiracı olarak bulunuyoruz Site yönelimi, madeni eşya işiyle uğraşmayıp başka iş yaptığımız gerekçesiyle, başta kontrol amiri olmak üzere, bizlere karşı çeşitli kanun­ suz girişimlerde bulunuyor.

Örneğin bu zorba yönetim, TEK ile dük­ kânların şahsı sözleşmesi olmamasından yarar­ lanarak, elektriği bu kurumdan alıp bizlere satıyor ve başka iş t apanların cereyanım kese­ biliyor. Kısacası bazıları, İM ES Sitesi çalışa­ nının ekmeğiyle oynuyor.

Bu kanunsuz işi engellemek istediğimizde 8 10 kişi ile üzerimize saldırıldı. Kontrol amiri kişi tarafından,"B urası, devlet otoritesinin olm adığı bir yerdir; devlet içinde devlettir ve b u rad a dağ k an u n larıg eçcrlid ir” şeklin­ de inanılmayacak tehditler aldık.

Bizler, elektriklerimizin açılması için m ah­ kemeye başvurduk. İstanbul'un göbeğindeki zorbalığın önlenmesini Sanayi ve Ticaret Ba­ kanlığı ile T EK 'ten bekliyoruz.

(İMES Sanayi Sitesi Ç alışanları)

Petrol Ofisinin şoförY

sınavında, 300 figüran

Ş

EHİRLER ve ulusla­ rarası yollarda sekiz yıllık lArübeye sahip, lise mezunu bir ağır vasıta şoförüyüm. Yurt dı­ şına girip çıkarken iki pasaport doldurdum. İyi derecede Alman- cam ve az İngilizcem var. Kısa­ cası kendimi, iyi yetiştirmiş bir kişi olarak görüyorum. Fiziki olarak hiçbir eksiğim ya da kötü şöhretim yok ve şu anda işsizim.

Son bir yılda, çeşitli memur ve şoför sınavlarına katıldım ve çoğunun yazılılarını da kazan­ dım. Fakat, mülakatta kaybet­ tirdiler. En son Petrol Ofisi G e­ nel M üdürlüğü'niin yazılı sına­ vını kazandım. Beni imtihan eden kişi, en iyi puanı vereceğini söyledi, ama m ülakatta elediler. 12 ağır vasıta şoförü alındı, mü­ lakat soruları ise son derece il­ ginçti: “ Adınız, soyadınız n e ­ dir, ehliyetiniz k aç y ıllık tır?" Şimdi iki sorum var:

®

lşe a lın a n la rın a ğ ır vasıta şoförlerinin m esleki te c ­ rübeleri ve öğrenim d u ru m ­ ları nedir, torpilleri kim dir? Z'A'v M adem k i işe a b n a c a k la rı

önceden belirlediniz, n e ­ den 300 kişiye a k şa m a k a d a r fig ü ran lık yaptırdınız?.

(Adı M ahfuz A ğ ır Vasıta Şoförü)

YAPILARINIZIN _

ENERJİ KAYNAĞI

G ü n ü m ü z d e çağdaş

yapılar için en önemli

gereksinimlerden biri

jeneratördür.

AKSA;

size

bir jeneratörden

beklediklerinizi ve

fazlasını sunar.

3000 kvA'ya kadar çeşitli kapasitelerde... 1 yıl veya 1000 saal garanti A K S A M A K İ N A S A N A Y İ A Ş . lÜ r id r B a r D a r c s Buivan N o 91 80690 Beşiktaş-İstanbul Teleks 27382A K S M Î R Faks 1604152 Tel 1604493-1616380

A nk ara B ü ro s u : Tunah Hilm i Cad N o 72'5 Kavakndere-Ankara Tel 1676451- 1674351

SÜ'NASAŞ

Uygun fiyatla NASAŞ satın alma

fırsatını kaçırmayın.

"ÇATI MONTAJINDA UZMAN FİRMA"

A h m ed KRRfiSR

V İNŞAAT MÜHENDİSLİK TİC. VE SAN Küçük Langa Cad. No. 83 Aksaray-islanbul Tel: 524 57 70 - 524 57 71 Telefax: 521 10 92

K

«renciden -tüketiciye

___

ET

KOCAOGLU

TAVUK

YUMURTA

1 8 9 2 o « n bu yo n o »e de ucuz :

Soma şantiyemizde dekapaj işinde gece gündüz çalıştırılmak üzere;

DAMPERLİ KAMYONLAR

ARANMAKTADIR

MÜRACAAT: Barış Hafriyat M adencilik A.Ş. Tel: Ankara: 9 -4 125 35 68 Soma: 9-6521 - 2935

TEJRA KERESTE

375

.

000

.-TLArı^

N İA N G O N -F R A M İR E -E K O P -O Z İG O -L İM B A -İR O K O -T O M R U K ve KERESTE istenilen miktarda derhal teslim

k

A P k ' A n Ormon Ürünleri Tic. A.Ş.

A

■u,

A I M \ r \ L /

Tel: 1790756-1790769-1790770 ^

ÇELİK HASIR

556 41 20-575 92 78

? :Y ::

Hürriyet in sahibi, dünyasını, Hürriyet okurlarına açtı...

‘Vergimi öder, ihtilal de

olsa rahat uyurum;

:W: >

p i III;

M i

Röportaj: Em in ÇÖLAŞAN

L Bana ve ağabeyime herhalde babamızdan geçmiş olsa gerek; biz,

1 hem vergi açısından, hem de yanımızda çalışan insanlara karşı

= £ tutumumuz açısından, son derece nam uslu insanlarızdır. Kimsenin

hakkım yememeye çalışırız. En başta da devletin hakkım yemeyiz...

40 yılın tecrübesiyle

^ Vergi kaçırmayan birkaç enayi var; onlardan b iri de benim...

| istesem , ben de kaçıramaz m ıyım?... Hem de öyle bir kaçı­

rırım ki... Ama o zaman ne olur?... Bir sürüt insana gebe

k alırım Ben, vergim i kuruşu kuruşuna verir, rahat uyurum ..

L AYİN Erol Sl- i 1 I mavi, Hürriyet I Gazetesi nden I herhalde çok k- J | iyi para kaza-

Ü M M nıyorsunuz

K O N U Ş U Y O R

öyle değil mİ?

• Allah'a çok şükür... Bütün şirketlerimin yüzde 99'u, be­ nim ve ailemlndir... Ama, ben ölünceye kadar, benimdir. Bunların hepsi de anonim şir­ kettir. Niçin öyle yaptığımı so­ rarsan, bunlardan para çek- meyip tamamen yatırıma gidi­ yorum. Gerçekten de para çekmem, durmadan yatırım yaparım. Bunlar, limited ve kolektif şirketler olsaydı, her­ halde ben de rekortmenler­ den biri olurdum...

• 1987 yılı için ne kadar vergi ödeyeceksiniz? • Hürriyet Grubu olarak, 2 - 2,5 milyar lira dolayında ödeyeceğiz bu yıl... Ödemeye de başladık...

• Vergi kaçırır mısınız hiç?... Ne bileyim; kılıfına uydurur­ sunuz, yasal yolları kullanır­ sınız, boşluklardan yarar­ lanırsınız ve kaçırırsınız... Oluyor mu, böyle durumlar?

• Emln'ciğim, bana ve ağa­ beyime herhalde babamızdan geçmiş olsa gerek. Biz, hem vergi açısından, hem de yanı­ mızda çalışan insanlara karşı tutumumuz açısından, son de­ rece namuslu insanlarız. Kim­ senin hakkını yememeye çalı­ şırız. En başta da, devletin hakkını yemeyiz. Ben, haya­ tımda vergi kaçırmadım. Şim­ di, ikide bir yeni kanunlar çıkı­ yor. “Vergilerden ve kazan­

cından şunu, bunu düşebilir­ sin” diye... Ben, her gün ge­

nel müdürümle kavga ediyo­ rum, “Şunu düşürmesek ol­

maz mı? Onun da vergisini ödeyelim; yazıktır, günahtır"

diye... Bizim alanımızda, sade­ ce gazeteleri değil, bütün matbaaları, mürettiphaneleri, mücellithaneleri, yayınevlerinl ve basınla ilgili her şeyi ya­ pan insanların verdiği vergile­ ri, bir topla... Yine de, bizim tek başımıza verdiğimiz vergi­ nin yarısına ulaşmaz. Mesela eskiden, "Kurumlar Vergi­

s in d e , vergiden sonra kâr dağıtılırdı. Biz, o kârdan da vergi öderdik. Şimdi, üçüncü sene oluyor, bir de baktım ki, bana oradan, buradan 100 milyon, 200 milyon, 300 milyon para geliyor şirketlerimden...

“Bu nedir yahu?” diye sor­

dum, “Efendim, artık ortakla­

ra dağıtılan kârdan vergi alınmıyor” dediler... Dedim ki, "Ben, bu kadar parayı ne yapacağım? Böyle saçma şey olur mu?... Şımara­ cağım...” (Kahkahalar)...

• Bugünkü hükümetin çektiği, gerçekten doğru... Şimdi DÇM’leri

ödüyor... DÇM’ler dolar

30-40 lira İken alındı... Şimdi ödeniyor

1260 liradan... Bugün git bak, İstanbul’un lüks eğlence yerlerine... lüınler gidiyor; faça m asalara kimler kuruluyor?... Discorium diye lüks bir yer açıldı. Yüzde doksan gençler gidiyor... Kapıdaki arabalara bak... Kime ait bu Jaguarlar,

Mercedes’ler, BMVTler, Ferrari’ler? Bunların babaları kim? Bu memlekette senede 6 trilyon vergi kaçağı var...

• Yine de, paralar geliyor değil mi efendim?... Çok ge­ niş bir çevreniz var. Bu çev­ rede, zengin işadamları var, her kesimden insanlar var. Türkiye'de vergi kaçırma olayı yaygın mı? Çevrenizde onu görüyor musunuz?

• Aman efendim... Vergi ka­ çırmayan sadece birkaç enayi var, onlardan biri de benim... istesem, ben de kaçıramaz mıyım? Hem de öyle bir kaçı­ rırım ki.... Ama, o zaman ne olur? En başta, genel müdü­ rüme gebe kalırım. Arkasın­ dan, muhasebe müdürlerime gebe kalırım. Daha sonra, muhasebecilere gebe kalırım, Sonra efendim, birkaç büyük bayi ile birkaç reklam şirketi­ ne gebe kalırım. Peki ben, bu kadar insana gebe kaldıktan sonra, elime ne geçecek?... Senede, 300 milyon lira faz­ ladan para mı?... Yerin dibine batsın, öyle kazanç... Ben, vergimi kuruşu kuruşuna veri­ rim. ama geceleri de rahat uyurum... ihtilal olunca da ra­ hat uyurum, Maliye Bakanlığı on hesap uzmanını gazeteye benim hesaplarımı incelesin­ ler diye soksa da, rahat uyurum... Ben, hep rahat uyurum. Az uyurum, ama ra­ hat uyurum.

• Peki çevrenizde kaçıran­ lar çok mu?

• Elbette.. Bazı arkadaş­ larım ve tanıdıklarım var. On­ ların bal gibi vergi kaçırdıkla­ rını biliyorum, yaşantılarını da görüyorum. Ama; günün birin­ de başlarına bir iş gelsin, bir felakete uğrasınlar da, hiç is­ temiyorum Onlara “Yahu bi­

raz vergi ödeyin” diyorum, “Abi, vergi ne demek?” diye

soruyorlar. Adam bana

“Ben, böyle bir lafı hiç duy­ madım” diyor, benimle alay

ediyor. Bunların çoğu, Ecevit dönemine kadar, benden 50-60 bin lira borç alıp 4-5 bin lira kazançlardı; günlerini de gün ederlerdi. Bu memleket­ te, 22 aylık bir Ecevil Hükü­ meti dönemi oldu Sayın kar­ deşim Emin Çölaşan... Allah’ ım, yarabbiml...

• Çoğu, o zaman mı vurdu? • (Uzun bir ıslık)... Benim is­

mim Erol Simav) olmasa, bu çocukların çoğu, şimdi bana selam bile vermez. Dışarıda, hepsinin milyarları var. Bu­ günkü hükümetin çektiği, ger­ çekten doğru... Şimdi, DÇM' leri ödüyor... DÇM'ler alındı, dolar 30-40 lira iken... Şimdi ödeniyor, 1260 liradan .. Sonra DÇM'ler kaldırıldı ama, devlet bunların geri ödenmesini ga­ ranti etmişti... Bugün, git bak, İstanbul'un lüks eğlence yer­ lerine... Git bak bakalım, bura­ lara kimler gidiyor; faça ma­ salara kimler kuruluyor? İstan­ bul'da, Discorium diye bir yer açıldı.. Bit diskotek... Oraya, yüzde doksan gençler gidiyor. Ben görmedim, ama gidenler­ den duyuyorum... Git, kapıdaki arabalara o a k .. Kime ait bu js g u s r'la r, Mercedesler,

BMW'ler. Ferrari'ler... Bunla­ rın babaları kim? Defterlerine bir bak; o kadarı bile yeter. Kimlerin kaçırdığını görürsün vergileri... Bu memlekette, se­ nede 5 trilyon vergi kaçağı vardır şekerim. • Ben 27 yaşımda mason oldum Türkiye'nin en genç masonuydum. 30 yaşında üstad-ı muhterem, 31 yaşm da İstanbul Locası Başkanı oldum Otuz üç yaşıma kadar da başkanlık, yaptım...

• Ve, bunları belirlemek as­ lında hiç de zor değil, diyor­ sunuz... Hepsi de, ortalıkta gezinen görgüsüz, haysiyet­ siz adamlar... öyle değil mi?

• Hem de nasıl... Bir de, or­ talıkta gezinmeyen “Akıllılar" var. Bunların açıklarını belki yakalayamam ama, elimle koymuş gibi bulurum onları... Bizim Maliye de, bunu yapabi­ lecek güçte...

• Efendim, sizin mason ol­ duğunuzu duymuştum... Ma­ sonlar, genelde kendilerini gizlerler... Gerçekten mason musunuz? Yoksa, masonluk­ la hiç ilginiz yok mu?

• Eminciğim, iyi ettin bu so­ ruyu sormakla... Şekerim; ben, 27 yaşında mason ol­ dum. Türkiye'nin en genç

ma-“V E R G İ H E D E M E K ? . . . ”

^ B a z ı arkadaşlarım ve tanıdıklarım var. Onların bal gibi vergi

kaçırdıklarını biliyorum ve yaşantılarını da görüyorum. Ama g'ünün

birinde başlarına bir iş gelsin, bir felakete uğrasınlar da hiç

istemiyorum... Onlara 'Yahu biraz vergi ödeyin’ diyorum... ‘Abi, vergi ne

demek?’ diye soruyorlar. Bunların çoğu, Ecevit dönemine kadar, benden

50-60 bin lira borç alıp 4 - 5 bin lira kazanırlardı; günlerini de gün

ederlerdi. Bu memlekette 82 aylık bir Ecevit Hükümeti dönemi oldu...

Allah’ım, yarabbiml... Benim ismim Erol Simavi olmasa, bu çocukların çoğu,

ş im d ^ b ^ ^ ^ e l m ı ^ b i l ^ ^ e r m ^ l e ^ ^ ı ş a r ı d ^ h ^ s m m m ^ ^ l ^ ıv a n ^ ^

sonuydum. 30 yaşında üstat, 31 yaşında İstanbul Büyük Lo­ cası Başkanı oldum ve otuz üç yaşıma kadar da, başkan­ lık yaptım. Sonra bir gün, bi­ zim bağlı olduğumuz iskoçya Büyük Locası'nın en büyük üstadı buraya geldi... Üst ma­ kama, masonlukta “obedi-

yans” (obédience) denir. Bağlılığı, bağımlılığı ifade eden Fransızca bir kelimedir bu. Bizim, o en büyük üstat, bir İngiliz... Meğer, benden de gençmiş!... Adamla karşılaşın­ ca, bir tuhaf oldum. Ama ben, masonlukta çok çalıştım, çok şeyler öğrendim. Müthiş sa­ bırlı bir insan oluşumun sebe­ bi, tamamen mason oluşum­ dandır. Masonlara “dinsiz” derler... Her işin başında, on­ ların olduğunu söylerler. Bun­ lar, gülünç iddialardır... Ma­ sonluk her dine saygı gös­ terir...

Nitekim Ramazanlarda bi­ zim “biraderler"in, neredey­ se dörtte üçü oruçlu olduğu için, locadaki toplantıların

saatini, öne alırdık, konuşma­ ları da uzatmamaya bakardık. Maksat, toplantımız erken bit­ sin ki, biraderler de, aşağı sa­ londaki iftar sofrasına yetişe­ bilsin...

Geçmişe baktığımızda da, masonlar arasında padişahlar vardır, şeyhülislamlar vardır... ilk mason olacağın vakit, in­ sanı oraya, gözü kapalı geti­ rirler. Bazıları zanneder ki, masonluğun şartı Allah'a ve dine inanmamaktır. Kendisine bu konuda sorular sorulur... Cevap “Ben, Allah'ı tanımı­

yorum, dine inanmıyorum”

olursa; bunlar hemen, yine gözü kapalı olarak, binadan çıkarılırlar. Bir daha da gele­ mezler. Allah'a inanmayan, dini tanımayan İnsan, mason olamaz. Ama, sadece kendi dinine değil; Allah’ın birliğine inanan her dine saygı göste­ receksin. Zaten Müslüman­ lığın şartı da bu değil mı

Emin?... Biz, her dine saygılı­

yadır...

• Şimdi de, devam ediyor mu masonluğunuz?

• Efendim, masonluğum şo, le devam ediyor.. “Uyu­ mamak” için, aidatımı ödü­

yorum. Ödemediğim takdirde, uykuya geçmiş olurum.

0 Çok inandığım bir şeydi masonluk... Çok zevk alırdım, çok da çalışırdım... Orada, çok şeyler öğrendim, ilk kopmam. Demirel’in AP Genel Başkanı olacağı zaman, mason olmadığını belirten bir belge istemesiyle başladı...

• Uykuya geçmek?... Yani o zaman üyeliğiniz askıya mı alınıyor?

• Evet, askıya alınıyor... Ma­ sonlukta, atılma diye bir şey yoktur. Ama beni masonluk­ tan soğutan olaylardan biri,

Demirel meselesi olmuştur... Süleyman Demirel masondu

Hem de, üstatlığa kadar çık­ mış bir masondu.

• Üstatlık nasıl oluyor?

• Girersin, önce çırak olur­ sun... Bir yıl sonra, refik olur­

sun... Ondan bir yıl sonra, üs­

tat olursun. Sonra da, locanın “üstad-ı muhterem"i olursun.

Ben, üçüncü senede üstad-ı muhterem; dördüncü senede İstanbul Locası Başkanı ol­ dum. O sırada, diyelim ki, 2 bin 200 kadar mason vardı, işte, bunlardan 1.800’ünün başı, ben oldum. Çok inan­ dığım bir şeydi masonluk... Çok zevk alırdım, çok da çalı­ şırdım... Orada, çok şeyler öğrendim. İlk kopmam, Demi-

rel’in AP Genel Başkanı ola­

cağı zaman, mason olmadığı­ nı belirten bir belge isteme­ siyle başladı... Bu mektup, kendisine verildi.

• Peki, niçin veriliyor?

• Masonlukta bir âdet var­ dır "Benim mason olmadı­ ğımı belirten bir belge verin"

diyen insana, o belge verilir. O sırada, Ankara'da İkinci bü­ yük üstat ya da mason tabi­ riyle "kaymakam" Necdet Egeran'dı... Egeran, Mobil

Şirketi'nın ileri gelenlerinden... Bu belgeyi Demirel'e verince, bizim masonlar ikiye ayrıldı... Çünkü her yerde olduğu gibi, orada da CHP ve AP taraftar­ ları vardı. Ben de maalesef, AP tarafında kaldım...

• Niçin?

• Çünkü, sevdiğim arkadaş­ larım vardı o tarafta... Kaldım ama, soğudum... Devam et­ memeye başladım... Yoksa

Demirel, resmen masondur.

Buna benzer bir belge olayı,

benim de başıma geldi... Ben, kendi locamın üstad-ı muhte­

remiydim... Locamda bir üstat vardı, şimdi ismini hatırlaya­ mayacağım bir Musevi arka­ daş... Bir Rum kızıyla evlen­ meye kalkmıştı... Kızın ailesi de, “Biz masona kız verme­

yiz" diye diretiyordu... Geldi

çocuk, benden rica etti, bir mektup istedi. Ben de kendi­ sine, mason olmadığı yolunda belge yazdım, altına da bas­ tım imzayı!.. Sonra bunlar ev­ lendiler... Bana da gelip ma­ son nikâhı kıydırttılar...

• Az önce, Bizde âdettir, isteyene belge veririz" dedi­

niz. Nitekim, siz de vermiş­ siniz... O halde, Demirel'e verilen belgeye niçin kız­ dınız?

• Ama şekerim, birinin sebe­ bi evlenmek için, öbürünün sebebi bütün Türkiye'ye ken­ disini mason değilmiş gibi ta­ nıtmak için... Arada büyük fark var.

• Erol Bey; siz burada ma­ son olduğunuzu açıkça itiraf eltiniz. Bundan sonra belge isteseniz de, vermezler size!...

• Allah korusun; ben de poli­ tikaya atılacak olsam, belge alabilirdim... Ama yoo, ala­ mazdım... Çünkü ben, İstanbul Vilayeti'nde tescilli, kayıtlı ma­ sonum. Böyle bir belgeyi, za­ ten alamazdım.

(Devamı Sal5. Sü.3'de)

J

S a tın a lın a m a y a n köpek...

1 5 0 7 YILIN D A ASCÖTBERkI^ IR E H

D U N V A N /H E N K Ü Ç Ù K k ö P £ k ıe f# :v ö fik z H m t j e r t t e s î. C H IH U A H U A V E K A N İŞ SO YUNDUN G E LE N KO PEKLERDİR BU S A Y D IĞ IM IZ S O Y LA R IN . M İN Y A T Ü R TÜRLER), E R /S K /N ' YAŞA GEL D İK L E R İN D E , A Ğ IR L IK LA R I 4 5 3 G R A M ! GEÇMEZ

K D FfĞ L ______

,

TL. ÖDEMEYİ TER UF. \ETM lS.TEK Un GER!

— 'RİL İN C E, AÇIK YAZMAYI ÖNER..

¡STi S

...

Ç ize n : DICK M ILLING TO N

D ün kü cü zü m

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1112

1

2 3 4

5 6 7

8

9 10 11 12

Soldan sağa

1 - Eskiden akıncılar ocağının başı... Su sığırı (manda), 2- Paylamak... Bir nota, 3 - Sıcak esen bir rüzgâr... Yüzölçümü... Tatlı bir besin, 4 - Paramızı sim­ geleyen harller... Kuru soğuk... Tavana yakın küçük pencere, 5- Kolun en yüksek yeri ile boyun arası (çiğin)... Haftanın birinci günü, 6 - Yakınında pet­ rol yatakları bulunan bir da­ ğımız... Üzerine sarık sarılan eski bir başlık çeşidi, 7 - Para üzerine oynanan talih oyunu... Mesut, 8 - Boru sesi... Küre bi­ çimli bir aynaya paralel olarak

gelen ışınların yansıdıktan son­ ra toplandıkları yer... Hile, 9- Vücudun orta kısmı... Tahılın tarladaki adı... Konya İli'nde bir baraj ismi, 10- Eğlendirip oya­ lamak... Erkek hizmetçi.

Yukarıdan a s r t ıy ğ

1 - Çok sarhoş (argo)... Göçebe ailesi, 2 - Eksilmek... Bir konut türü, 3 - Bir mikroskop camı... Ümit besleyen 4 - Kripton ga­

zının simgesi... En çok, 5 - Hadi­ se... Sodyumun simgesi... İlaç, 6 - Allah... Salata yapılan bir bitki, 7 - Tekire benzer lezzetli bir balık... Eğimi az, 8 - Bir er­ kek adı... Vakit veya çağ, 9- Bir

n s a n w H f f g t f l p i İK İ

° H u m

renk.. Bir kümes hayvanı, 10- 7 Güherçile. kükürt ve kömür to­ zundan meydana gelen patla- g yıcı bir madde... Yemek, 11- Kliçük... Yakanın göğse doğru g İnen devrik kısmı, 12- Tahtadan yapılmış eğreti dükkân veya 0 baraka... Haber götürücü.

(2)

“ Vergimi öder,ihtilal

de olsa rahat uyurum ”

• Niçin alamazdınız?

• Maalesef, mason kardeşle­ rimizin, bazı korkak tarafları vardır. Mesela ben, İstanbul Locası Başkanlığı'na. seçimi kazanarak gelmiştim. Bir de. altı, yedi kişilik yönetim ku­ rulum vardı. Mason Cemiyeti,. Cemiyetler Kanunu'na tabidir, adı da “Türk Yükseltme Ce-

miyeti”dir. Doğal olarak, vila­

yet makamına, yöneticilerin isimleri bildirilir. Benden önce, 'herkes korkarmış, ismini bil­ dirmek istemezmiş. Onun için, her zaman iki yönetim kurulu seçilirmiş. Birincisi, isimleri vi­ layetten gizli tutulan, gerçek yönetim kurulu... Öteki, vila­ yete ismi bildirilen gösterme­ lik yönetim kurulu!... Bildirilen isimlerin hepsi, 70-80 yaşların­ da, hiç ilgisi olmayan kişiler olurdu. Onlar, kendilerini feda edip isimlerini verirlermiş.

• Diğerleri, açığa çıkmamak için vermiyorlar... öyle mi?

• Evet... Yahu, ben buraya seçimle gelmişim... Ne demek gizlenmek? Başvuruda bulu­ nacağımız zaman, kalktım,

“Ben, şakır şakır, ismimi ve­ ririm. Ayıp bir iş yapmıyoruz ki” dedim... Etrafıma baktım, “Aranızda vermek isteme­ yen var mı?” diye sordum ..

Biri çıktı; gayet de iyi mevki- deydi.. Sonra, bakan falan da oldu... Şöyle durdu, “Çok ayıp

olur” dedi, bastı imzayı... Böylece biz, vilayetten tescilli mason olduk! Artık belge al­ sam da, işe yaramaz!... Bak

Emin, sana, masonlukla ilgili

bir hatıramı anlatayım... 27 Mayıs 1960 ihtilali olmuştu... 9 Kasım 1960, Çarşamba gü­ nüydü. Benim de o gece, ma­ son toplantım vardı. Gazete­ deydim... Sıkıyönetimden bir albay telefon etti. Millî Birlik Komitesi Üyesi Albay Al­

parslan Türkeş, benimie gö­

rüşmek istiyormuş... “Peki geleyim” dedim... “Hayır, gece biz gelip sizi alacağız"

dediler.. Benim de, gece mut­ laka locaya gitmem lazım. Hatta locaya gideceğim diye, gayet şık giyinmiştim. O sıra­ da, bir arkadaşım bana, üze­ rinde mason amblemi olan bir kol düğmesi hediye etmişti. Onu da takmıştım... Bekledim, kapıdan beni aradılar... Sıkıyö­ netimden gelmişler... “Kendi

arabamı da takip ettireyim mi?" diye sordum. “Hayır”

dediler. Ben, arkaya bindim... Şoförün yanında da, bir albay oturuyor. Git Allah git; git Al­ lah git... “Sayın Albayım, acaba nereye gidiyoruz?”

diye sordum... Florya da, Be- lediye'nin dinlenme evlerine gidiyormuşuz... Ben, oraları hiç bilmem... Meğer, ihtilali yapanlar, o evleri kapatmış­ lar... Neyse, sonunda vardık ve Sayın Türkeş'le karşılaş­ tık... Tanıştık, el sıkıştık. “Sa-,

yın Simavi, sizin hakkınızda bize o kadar çok ihbar yapıl­ dı ki... Ne kadar da seveniniz varmış!... Vergi kaçırıyormuş- sunuz... Yurt dışına giderken, çok döviz alıyormuşsunuz. Biz, bu yüzden sizinle pek İlişki kurmak istemedik. Ama, hakkınızda tahkikat yaptırdık ve gördük ki, ağa­ beyiniz de, siz de BabIali'nin pırlantalarısınız... Siz dışarı­ ya, 500 dolar alıp çıkıyor­ sunuz; bizim pek sayın Falih Hıfkı AtayTmızı 4-5 bin do­ lardan aşağısı kurtarmıyor. Yani hayatınızda hiçbir ka­ ranlık nokta bulamadık”

dedi... Ben, dinliyorum.. “Sağ

olun albayım... Bir emriniz mi vardı?” diye sordum. Bili­

yorsun, Millî Birlik Komitesi, 38 subaydan oluşuyordu. Son­ ra, bunlardan biri trafik kaza­ sında ölünce, 37 kişi kalmış­ lardı... Türkeş “Sayın Simavi” dedi, “Biz, aslında bir hata

ettik. Şimdi, kendi içimizde bir darbe yapacağız. Şu anda 19 kişi olduk. Bu konu­ yu, bir tek size, güvendiğim

için açıyorum. Sayımızın, daha da artması ihtimali var. Kendi içimizde darbe yapıp Yassıada'dakileri serbest bı­ rakacağız. Aslında, onların suçsuz oldukları anlaşıldı.”

• Yani, Hürriyet'ten destek mi istiyor?

• Evet... Ben, Türkeş'i dinle­ dim, dinledim ve dedim ki;

“Sayın Albayım, lütfettiniz, beni çağırdınız... Ancak ben, gazetenin daha ziyade tek­ nik ve idari işlerinden so­ rumluyum. Bu bahsettiğiniz şeyler, gazetenin yayın poli­ tikasıyla ilgili olduğu için, daha ziyade ağabeyimi il­ gilendirir. Acaba niçin kendi­ sini çağırıp da, onunla ko­ nuşmadınız?...” Bunun üzeri­

ne Türkeş, “Haaa, bakın be­

nim Türkçülük tarafım biraz kuvvetlidir. Ağabeyinizin ma­ son olduğunu öğrendim;

onu, bu yüzden çağır­

madım” dedi.. Ben de daya­

namayıp bir kahkaha attım.

“Albayım, bu edindiğiniz is­ tihbarat da yanlış. Ağabe­ yimin masonlukla hiç ilgisi yok. Mason olan asıl, be­ nim” dedim. (Gülüşmeler)...

Sonra dedim ki: “Sayın Al­

bayım; masonluk, öyle sizin korktuğunuz gibi bir şey de­ ğil. Bu akşam da, toplantım var. Hemen, ellerimi uzatıp manşetlerimi gösterdim. Ba­ kın albayım, kol düğmele­ rime... Amblemimiz de bu- dur...” Konuştum, konuştum. “Bana masonluğu anlatın”

dedi, anlattım... “Ben de olayım...” demez mi? Kendi­

mi yine tutamadım, “O kadar

kolay değil ama, Albayım”

deyiverdim...

• Hoşlandı yani masonluk­ tan!!!

• Bayağı hoşlandı... Biz, erte­ si gün, ağabeyimle gittik ken­ disine... Ne yalan söyleyeyim, bu konuda bizden destek iste­ meleri, hoşuma gitmişti... Çünkü ağabeyim, 1960 ihtilali' nin, müthiş aleyhinde olan bir insandı. Üzüntüsünden, iki ay işe gelmedi. Biliyorsun, o za­ man durum, 12 Eylül öncesi gibi falan da değildi. Ne anar­ şi vardı, ne de pahalılık...

• Keşke, Türkeş'i de mason yapsaydınız!...

• Fırsat olmadı ki!... Birkaç gun sonra, bunları toparlayıp yurt dışına gönderiverdiler...

• Evet; 14'ler olayı...

• işte, onun için diyorum ki;

“Birinci kuvvet basındır"...

Millî Birlik Komitesi, Üyesi Or­

han Erkanlı'nın, Allah uzun

ömür versin, bir sözü vardı:

“Bizi, Akis Dergisi yle. Ulus Gazetesi mahvetti” derdi...

• Hangi anlamda söylüyor bunu?

• Akis'le, Ulus'u okuya okuya. sonunda ihtilal yapmış--.iaAdaU V T ~ .

YARIN; Bu fiyatlarla

gazete, lüks

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

其支者,別銳眥,下大迎,合手少陽,抵於 ,下加

Hatîb el-Bağdâdî‟nin Târîhu Bağdâd Adlı Eseri Çerçevesinde Bağdat‟ta Hadis Öğrenim ve Öğretimi (KuruluĢundan Hicrî 3. Asrın Sonuna Kadar)... IV

Bu çalışmada bir aile planlaması polikliniğine RİA çıkarmak için başvuran kadınlarda RİA kullanımı sırasında oluşan şikayetleri, terk etme nedenlerini,

Bu çalışmada benzer işlemler titanyum katkılı atom topakları için yapılmıştır Au2Ti, Au3Ti, Au4Ti, Au5Ti ve Au6Ti şeklinde tanımlanmış olan titanyum katkılı

Akademi tarihçisi d’Ollvet'nln de­ diğine göre La Fonten’ln şiir zevki­ ni uyandıran Malherbe’ln bir şiiri olmuştur. Papas mektebinden çık­ tıktan sonra

Bununla birlikte kontrol grubuna göre RFRP-3 + RF9 grubunda istatistiksel olarak anlamlı azalış yalnızca Nestin mRNA düzeyinde kaydedilmiştir ve 3,51 kat azalma

The prevalence and wide clinical spectrum of the spinocerebellar ataxia type 2 trinucleotide repeat in patients with autosomal dominant cerebellar ataxia. Cancel G, Durr A,