• Sonuç bulunamadı

Başlık: İki dünya arasındaki “Kapı”. Tümülüslere ilişkin bir anımsatma Yazar(lar):BİNGÖL, OrhanSayı: 38 Sayfa: 001-016 DOI: 10.1501/Andl_0000000390 Yayın Tarihi: 2012 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İki dünya arasındaki “Kapı”. Tümülüslere ilişkin bir anımsatma Yazar(lar):BİNGÖL, OrhanSayı: 38 Sayfa: 001-016 DOI: 10.1501/Andl_0000000390 Yayın Tarihi: 2012 PDF"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)



ùKù DÜNYA ARASINDAKù “KAPI”.

TÜMÜLÜSLERE

ùLùúKùN BùR ANIMSATMA

Orhan BùNGÖL*

“Ve arkasında güneû doømayan büyük kapıdan Geçince baûlayacak bitmeyen sükûnlu gece ”

Yahya Kemal Beyatlı

Anahtar Kelimeler: Mezar Odası • Yalancı Kapı • Tümülüs • Cephe

Özet: Ölümlüleri bekleyen ölüm, er ya da geç onları bulur. Bu dünyadan öteki dünyaya geçiû he-men hehe-men tüm uygarlıklarda aynıdır. Ölüm, ölümsüzlük anlamına gelir. Kahramanlar ölünce ölümsüzle-ûirler. Krallar ölünce tanrılaûarak ölümsüzleölümsüzle-ûirler. Ve aslında insan da ölünce ölümsüzleûir. O artık yeniden doøacak ve sonsuza kadar yaûayacaktır. Onlara, ölümsüzlere layık bir “sonsuz yaûam” sunmak için ilk yapı-lacak olan, onlara layık bir “ev”dir. Tüm “ev”lerin manevi açıdan en önemli öøesi ise, öteki dünyaya, ölümsüzlüøe yapılan soyut geçiûin, somut sembolü olan kapı ve kapının olduøu cephedir. Kapıların, sadece mezar yapıları, ya da kaya mezarları gibi sürekli görülebilecek mezar tipleri dıûında, toprak altında kalacak mezarlarda da mevcut ve vurgulanmıû olmaları, onların ölümsüzlüøe, sonsuzluøa gidiûin, geçiûin bir gös-tergesi olduklarının diøer bir kanıtıdır. Bu gerçek, özellikle Bulgaristan ve Yunanistan’da ortaya çıkarılan tümülüs mezarlarında çok açık bir ûekilde görülebilmektedir. Eøer bu bir gelenekse ve ülkemizin Trakya sınırında bıçakla kesilmiû gibi bitmiyorsa, eøer kaçakçılardan kurtulmuû tümülüs kaldıysa (!), Türkiye’deki tümülüs kazılarında en az mezar odasının içine olduøu kadar, ön cephesine ve kapısına da odaklanılmalıdır. Bu makalede ölümsüz tanrıların tapınaklarındaki kapılarla, ölümsüzleûtirilen kral ve kahramanların mezar-larındaki kapılar, ölümlülerin mezarlarının kapılarıyla karûılaûtırılarak onların önemi vurgulanmakta ve tü-mülüs kazılarında mezar yapılarının kapı ve dıû cephelerine özel önem verilmesi konusuna dikkat çekil-mektedir.

TOR ZUM JENSEITS Keywords: Grabkammer • Scheintür • Tumulus • Fassade

Zusammenfassung: Es wird im Allgemeinen angenommen, dass der sterbende Mensch durch ein Tor die Welt verlässt und ins Jenseits übertritt. Auf der anderen Seite erwartet ihn dann das ewige Leben. Diese Tür wird in der Antike sehr oft dargestellt. Sie ähnelt den Türen der Tempel der Götter, wenn der Verstorbene reich, bedeutend, Staatsmann oder ähnliches gewesen war. Wenn er aber ein durchschnittli-cher, gewöhnlicher Mensch war, sind die Türen nur bescheiden, schmucklos und klein. Das heißt, die Menschen verlassen die Welt durch eine Tür, deren Gestaltung das Lebensniveau des Verstorbenen of-fenbart. Dieses Verfahren kommt auch bei den Hügelgräbern (Tumuli) zur Anwendung. Die Fassade der Grabkammern ist fast immer so reich gestaltet, als ob sie zur ständigen Bewunderung Anlass geben sollte. Deshalb wäre es angebracht, sich bei der Freilegung der Grabkammer in den Hügelgräbern nicht nur auf den Inhalt der Grabkammer sondern auch auf deren Fassade zu konzentrieren, was leider nicht immer vorkommt.

* Prof. Dr. Orhan Bingöl, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coørafya Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı, TR- 06100 / ANKARA, e-posta: obingöl@ankara.edu.tr

(2)

Büyük ûairin ölümsüz mısralarında dile getirdiøi, yaûamın bittiøi an ile faniler için kaçınılmaz bir son olan ölümün baû-ladıøı an arasındaki sınır daima bir “kapı” olarak algılanmıûtır. “Sükûnlu gece” o bü-yük kapıdan geçince baûlayacaktır. Konu-ya iliûkin neredeyse tüm tasvirlerde karûı-laûtıøımız bu kapılar, birçok inanca göre yeniden yaûamın baûlangıcını oluûtururlar. Dinler, öldükten sonraki öteki dünya ya-ûamını öngörürler, vaat ederler ve bu ne-denle de benimsenirler. ùnsanın inanma gereksinimi zaten o noktada en son aûa-masına ulaûır. Ondan daha büyük bir vaat, ümit yoktur. Ölümlüler iûte kaçınıl-maz sona doøru ilerlerken bu kapıdan ge-çecekler, ebedi yaûama ulaûacak ve böyle-ce ölümsüzleûeböyle-ceklerdir. Ölümsüzlük, iûin özünde sadece tanrıların sahip olduøu bir özelliktir. Ölümlüler bu özelliøi ancak öl-dükten sonra elde edip bir anlamda tanrı-laûacaklar, daha doørusu o kapıdan “he-nüz” geçmemiû olanlar tarafından ölüm-süzleûtirilecek, tanrısallaûtırılacaklardır.

Tanrısallaûtırılmıû fanilerin yaûamla-rını sonsuza dek sürdürebilmeleri için on-lara layık görülen “ev”ler, onların bu “ya-lan dünya”da edindikleriyle doøru orantı-lıdır. Ün, unvan, zenginlik ya da bunlarla taban tabana zıt dünya kazanımları, her ûeyden önce bu evlerin kapılarında, sonra da “ev”lerin içlerinde görselleûtirilir. Tan-rılaûmaya giden bu yoldaki kapıları algıla-yabilmek için tanrı evlerinin kapılarından yola çıkmak gerekir.

Bildiøiniz gibi, tanrılar genelde gök-yüzünde yaûarlar ya da gökyüzüyle eû de-øerdeki, yüksek daøların zirvelerinde. Tanrıların yeryüzündeki evleri ise tapınak-lardır. Tapınaklar hem uygarlıklara hem de yapısal özelliklerine göre büyük

farklı-lıklar gösterirler. Hepsinde ortak olan özellik, bu yapıların tanrıların evleri olma-larıdır. Fakat bir tanrının gerçek evi, tüm uygarlıklarda kendi heykelinin bulunduøu mekândır. Bu mekânın önemi de anıtsal kapısının büyüklüøü ve görkemi ile vur-gulanır. Tanrılar, bu kapının arkasındaki evlerindedirler.

Ayakta kalmıû birçok tapınak olma-sına karûın, içlerinde tanrı ya da tanrıça-sıyla korunmuû olanı hiç yoktur. Bunları ancak küçük tapınak modellerinde, sera-mikler üzerindeki tapınak görüntülerinde gözlemleyebilmekteyiz. Buradaki ilk ör-nek Girit Adası’ndaki Archenas’ta bu-lunmuû, piûmiû topraktan yapılmıû bir ta-pınak modelidir1 (Res. 1). Tanrıça ahûap ve kerpiçten yapılmıû yuvarlak evinin içinde görülmektedir. Kapının takılıp çı-kartılabilir olması, onun önemini vurgu-lamaktadır. Çatıda oturan figürlerin gele-cekte karûılaûacaøımız alınlık figürlerine gidiûin bir baûlangıcını oluûturdukları söy-lenebilir. Diøer örnek, ùtalya’da Tarent’te bulunmuû Apulia stili bir seramik parçası üzerinde korunmuû bir Dor tapınaøı tasvi-ridir2 (Res. 2). Tapınaøın sahibi Apollon, geriye doøru açılmıû kapıların arkasında, evinin içinden elinde yayı ve phialesiyle, kendini halkına göstermektedir. Kapının ve Apollon’un vurgulanabilmesi için önde olmaları gereken dört sütundan sadece yanlardaki birer sütun gösterilmiûtir. Bu iki örnek; tanrının evini, evinin kapısını içerdeki sahibiyle en somut olarak göste-ren ve kapının önemini vurgulayan iki önemli belgedir.

Günümüze tümüyle korunmuû ola-rak ulaûmıû kimi tapınak kapılarının

arka- 1 Hampe – Simon 1980, 56, Res. 78, 79. 2 Charbonneaux ve diø. 1971, 308 vd., Res. 361.

(3)



sında da zamanında tanrılara ait heykelle-rin bulunduøunu biliyoruz. Bunlardan biri Naxos’taki Apollon Tapınaøı’nın kapısı-dır3 (Res. 3). MÖ 6. yy.’ın ikinci yarısında baûlanan fakat tamamlanamayan tapına-øın naosa açılan kapısı sonsuzluøa açılan kapı görünümünü, özellikle simsiyah ka-ranlık gecelerde hala korumaktadır.

Bu kapılara diøer bir örnek de antik dünyanın en iyi korunmuû kapılarının ba-ûında gelen, Atina Akropolisi’ndeki MÖ 421-406 tarihleri arasında Mnesikles tara-fından yapılmıû Erechtheion tapınaøının kuzey cephesinde yer alan kapıdır4 (Res.

4). Kapı özellikle bezemeleriyle kendisine verilen önemin en görkemli kanıtını oluû-turmaktadır. Öyle ki bazı tapınaklarda bu anıtsallık inanılmaz ölçülere ulaûabilmek-tedir. Burada seçilen örnekler, tanrının kendisini evinin içinden halkına gösterdiøi “epiphanie” kapılarıdır. Bunlar tanrısal ka-pılardır. Bu kapıların günlük kullanım için olmadıkları, eûiklerinin yüksekliøinden kolayca anlaûılmaktadır. Örneklerden biri Sardes Artemis Tapınaøı’nın (Res. 5), di-øeri ise Didyma Apollon Tapınaøı’nın (Res. 6) epiphanie kapılarıdır5.

Bir tanrı evindeki tanrının esas mekânı yani naos ile kapısının bu önemini, görkemli, ayrılmaz ve iûlevsel olduklarını; bu iki kavramın, yani kapı ve naosun, hem bir cephe ve bir kapıdan oluûan bir kom-pozisyon içinde hem de iûlevsel anlamda karûımıza çıkmalarıyla da açıkça görmek-teyiz. Törenlerde niûin içine yerleûtirilen simgesiyle tanrı, yine naosunun, evinin içinde duruyormuû gibi yorumlanıyor ve kendisine tapınılıyordu. Bunun en güzel

 3 Gruben 2001, 371-373, Res. 280, 281. 4 age. 209-222.

5 age. 432-439, 396-411.

örneklerini Frig vadisinde bulmaktayız. Burada verdiøimiz örnek ise en görkemli olanıdır (Res. 7). Yazılıkaya ya da Mi-das’ın mezarı olarak tanımlanan 16 m yüksekliøinde, 16,40 m geniûliøindeki anıtsal cephenin bir tapınak cephesi mi, yoksa bir mezar cephesi mi olduøunu ke-sin olarak söyleyebilmek olanaksızdır6.

Fakat burada kapının arkasında bir mezar odasının olmaması, bu cephenin ve niû görünümlü kapının ya bir tanrıya ya da tanrısallaûtırılmıû bir ölümlüye, örneøin Midas’a (!) tapınmak için olduøunu gös-termektedir. Burada ûu anda bizim için önemli olan kapı ve meander motifiyle tüm yüzeyinin vurgulandıøı anıtsal cephedir. Bu anıtsal uygulamanın küçültülmüû kap-samda “steller”de de aynen sürdürüldüøü görülüyor. Yine aynı kültür ortamından seçilen buradaki örnek, hem ilk örneøin bir tapınak cephesi olduøunu hem de on-ların küçültülmüû ölçüdeki modellerinin evlerde (!) kullanılabildiklerini göstermek-tedir. Ankara Anadolu Medeniyetleri Mü-zesi’nde korunan Kybele steli bunun en güzel örneøini oluûturmaktadır7 (Res. 8).

Alınlıkları, orta akroterleri, kapıları ve

me-ander bezemeli cepheleri her ikisinde de ortak olan özelliklerdir. Tek fark, stelde korunmuû olan Kybele’nin, taûınabilir olmasından ötürü doøal olarak Yazılıka-ya’da olmamasıdır.

Sözün özü ölümsüzler yeryüzünde kapı ve cephelerinin özellikle vurgulandıøı bu evlerde yaûıyorlardı. Ölümlülere gelin-ce onların öldükten sonra yaûayacakları yapılara geçmeden önce, ölüm onları ya-kalayınca karûı karûıya kaldıkları

kaçınıl-

6 Akurgal 1961, 106 vdd., Abb. 67; Dietrich 2002,

8-14.

(4)

maz iki yolculuøa bir göz atalım. Bu yol-culuklardan önce, burada irdelenmeyecek bir içeriøe sahip olan ikincisini ele alacak olursak, bunun, yine ûairin “yıllar var dönen

yok seferinden” mısrasıyla vurguladıøı gibi, insan düûüncesinin ürettiøi, sanal bir yol-culuk olduøunu söyleyebiliyoruz. Öteki dünyaya yapılan yolculuøa tanıklık eden-ler, oraya gidip geri dönen ölümlüeden-ler, sa-dece birer mitolojik kahraman olan Gıl-gamıû ile Odyseus’tur. Onlar da bu genel-lemeyi bozan örnekler deøildir. Çünkü oraya saø iken gidip geri dönmüûlerdir. Odyseus, kâhin Teiresias’ın ruhundan memleketine geri dönüû yolunu danıûmak için Hades’e (Odysseia X, 487 vdd.) iner8.

Uruk kralı Gılgamıû ise ölümsüzlük arayı-ûının sonucu öteki dünyaya gider9. Her ne

kadar geri dönen yoksa da öldükten son-ra, öteki dünyaya giderken hiç olmazsa bir sınavdan geçileceøine en eski uygarlık-lardan bu yana inanılır. Her ölümlünün öteki dünyadaki yaûamını sürdüreceøi yer bu sınavın sonucuna göre belirlenecektir: Cennet ya da cehennem.

Konuya iliûkin belgelerin en ünlüsü, hem tempera tekniøinde hem de papirüs üzerine yapılmıû olmasıyla da büyük öneme sahip olan 19. Hanedan dönemine ait bir Mısır resmidir. Bu inancın Mısır’da da aynı olduøunu, “Hunefer’in yargılan-ması” isimli resimde açıkça görmekteyiz10

(Res. 9). Resimde, üstte 42 kiûiden oluûan ve buradaki bölümünde on dördü görü-nen bir jüri ve önünde yargılanacak olan Hunefer yer almaktadır. Altta soldan saøa Hunefer’in ruhu yargılanmak üzere çakal



8 Homeros, Odysseia, X, 487 vdd. (Çev. Erhat-Kadir)

(1970).

9 Gılgamıû Destanı, Bottero (Çev. Suda) (2005). 10 James 1994, 53-55 Res. 59.

baûlı Anubis tarafından getirilmektedir. Önlerinde duran terazinin sol kefesinde bir kalp, saø kefesinde ise bir tüy olduøu görülmektedir. Tüyün olduøu kefe her ne kadar biraz aûaøıda ise de, terazinin den-gede olduøu onu kontrol eden Anubis ta-rafından onaylanmaktadır. Tüyün ve kalbin dengede olması ile Hunefer’in günahsızlıøı vurgulanmaktadır. Bizim, “vicdanın bir tüy kadar hafif olması” ûeklinde hala kullandıøımız benzetmenin kökenler-inin ne kadar geriye gittiøini; onların da kalbi, hissin, düûüncenin, karakterin mer-kezi olarak algıladıklarını göstermesi açısından çok önemli ve ilginç bir belge-dir. Timsah baûlı, aslan ve hipopotam gövdeli kalp yiyici yaratık Hunefer'in ar-kasından bakmakta ve jürinin aldıøı kararı açıklamaktadır. ùbis baûlı Thoth doøru cevapları yazmakta, ûahin baûlı Horus sınavı geçen Hunefer'i Osiris'e götür-mektedir.

Bizim burada izlemeye çalıûacaøı-mız ikinci yolculuk; ölüm yataøından me-zara, daha doørusu kapısına kadar süren gerçek, fiziksel yolculuktur. Bu yolculuøa çıkmadan önce yapılan uygulamalar yine neredeyse tüm uygarlıklarda benzeûmek-tedir. Burada seçilmiû örnek Geometrik Dönem’e ait bir kraterdir11 (Res. 10). Kulplar arasında yer alan “prothesis” (ölü-nün katafalka konması) sahnesi tüm ay-rıntılarıyla MÖ 8. yüzyıl ortasındaki tasvir gücünün elverdiøi ölçüde resme yansıtıl-mıûtır. Resimde görüldüøü gibi, ölü, üstü tenteli bir katafalka yatırılır. Ellerine al-dıkları dal ya da yapraklarla onun üstüne güzel kokular serperler, haûeratın konma-sını önlemeye çalıûırlar. Aile efradı, yakın-ları ya da özel görevlendirilmiû kiûiler saç

 11 Davidson 1952.

(5)



baû yolarak aølaûırlar, feryat figan içinde aøıtlar yakarlar. Diøer bir örnekte de bu tip törenlerin ayrılmaz uygulamalarından sonuncusuna tanık olmaktayız. Attika’da yapılmıû bir loutrophorosun parçası bu uy-gulamayı açıkça ortaya koymaktadır12

(Res. 11). Bu örnek, kırmızı figür tekni-øindedir ve seçimi de nedensiz deøildir. Çünkü loutrophoros gerdek gecesi için su-yun getirildiøi, düøünler için özel bir kap-tır. Katafalkta yatan kız, baûındaki diadem-le anlatılmak istendiøi gibi, gelinlik çaøın-da ölmüû bir genç kızdır. Ailesi, sevdikleri ona törenin son aûamasında son kez mümkün olduøunca yakın olmaya çalıû-makta ve ona dokunarak vedalaûçalıû-makta- vedalaûmakta-dırlar. Baûucunda ona son kez dokunarak veda eden kızın lalasının yüzündeki hü-zün açıkça görülmektedir. Tüm bu ritüel-ler konusunda bizritüel-leri bilgilendiren birçok örneøe sahibiz.

Ölüler bugün son istirahatgâhlarına nasıl ya eller üstünde ya da arabayla götü-rülürlerse, antik dönemde de aynı uygu-lamaları görmekteyiz. Aradaki fark ölü hediyelerinin artık olmayıûıdır. Öteki dünyaya, bu dünyaya geldiøi gibi gidecek-tir artık insanoølu. Antik dönemde ise, kendisine verilen hediyelerle, kullanmayı sevdiøi eûyalarıyla ve öteki dünyada ge-reksinimini karûılayacak her tür malzeme ile birlikte ilk yolculuøuna baûlardı ölüm-lüler. Aûaøıdaki örnekler bu yolculuøu

göstermektedir. ùlk örnek Geometrik

Dönem’e ait piûmiû toprak bir cenaze arabasıdır13 (Res. 12). Dört tekerli arabayı

çeken atlar korunmamıûtır. Sandukanın yüksekliøi ve üzerinin örtülmüû olduøu dikkat çekmektedir. Arabanın önünde,

 12 Philippakè 1970.

13 Girit Irakleion Müzesi.

arkasında ve üstünde yine çeûitli kiûiler görülmektedir. Diøer örnek yine bir Ge-ometrik Dönem krateridir14 (Res. 13). Öteki dünyaya yolculuøa, üzerinde yattıøı katafalkla birlikte uøurlanmaktadır. ùki at tarafından çekilen, dört tekerlekli bir ara-banın üstüne yerleûtirilen katafalk belki de ebediyen kullanacaøı yataøı olacaktır.

“Ekphora” (ölünün mezara götürülmesi) sahneleri Anadolu’da ise genellikle ölü-nün öteki dünyada kullanacaøı malzeme-lerin taûınıûını gösteren resimlerle gün-deme gelmektedir.

Ölümlü artık ölümsüzleûeceøi son evine taûınmıûtır. Artık onun için sonsuza kadar sürecek ikinci yolun, yeni bir yaûa-mın baûlangıcındadır. Ölümlüler de öl-düklerinde, tanrılar gibi ölümsüzleûerek yaûayacaklarından, onlara, fani yaûamdaki konumlarına paralel olarak ya bu örnek-lerde görüldüøü gibi, tanrılarınkine eû gö-rünümlü ya da çok daha mütevazı evler sunulur. Karia satrapı Maussollos’un me-zarı bu tip tapınak mezarların en ünlüsü-dür. Her ne kadar zamanımıza yapıdan çok fazla bir ûey kalmamıûsa da rekonst-rüksiyonu bize bir fikir vermektedir15 (Res. 14). Kaya cephesinin bir tapınak cephesine dönüûtürüldüøü örneøin meza-ra dönüûtürüldüøü yansımasını da yine bir kral mezarında bulmaktayız. Nakû-ı Rüs-tem’deki Akhamenid krallarından dördü-nün yan yana kayaya oyulmuû mezarları bu konuda çarpıcı örnekler oluûturmak-tadırlar16 (Res. 15). Sembolik

tapınaklar-daki vurgulanmıû cephe ve kapıya, burada doøal olarak onlarda olmayan mezar oda-sı eklenmiûtir.

 14 Arias – Hirmer 1962, No. 5.

15 Jeppesen 2002 Res. 25b. 16 Weisehöfer 2005.

(6)

Ne yazık ki her mezarın sahibini ta-nımıyoruz. Daha doørusu çok azını tanı-yoruz. O nedenle mezar, sosyal sınıf baø-lantısı gibi konularda somut kanıtlara sa-hip deøiliz. Roma’da bulunmuû mermer bir urne, sahibi bilinen örneklerden birini oluûturmaktadır17 (Res. 16).

Urnenin özenle bezenmiû ön

yü-zünde Korinth sütunları cephenin iki yanı-nı sıyanı-nırlamaktadır. Üst yapı büyük bir ola-sılıkla kayıp olan kapakta yer almaktaydı. Bir sarmaûık motifi iki taraftaki boû alan-ları kaplamaktadır. Ortada küçük bir kapı üstündeki tabuladaki yazıttan da, bu kü-çük taû sandukanın içinde bir köle ile azat edilmiû bir baûka kölenin küllerinin yer aldıøını öørenmekteyiz. ùki kiûinin külleri-nin yer aldıøı urnedeki kapı tasviri (arka ta-rafta da var mıydı kırık olduøu için bilin-miyor) tabulanın, o iki kiûinin bu kapıdan geçerek sonsuzluøa uøurlandıøını vurgular gibidir.

Naos kapılarının anlamı neyse, me-zar kapılarının, iûlevsel ya da sanal anlam-ları aynıdır. Onlar, ölümsüzlüøe ulaûanla-rın evlerinin kapılarıdır. Bu nedenle kapı-lar ve cepheleri tüm mezar tiplerinde özellikle vurgulanırlar. Stellerde de bu uy-gulama sürmektedir. Genelde alınlıklı bir niû görünümünde olan stellerdeki tasvir-lerin, evlerinin kapıdan görünen bölü-münde olduklarını düûünmeliyiz. Kimisi ailesiyle, kimi yalnız, kimi ayakta, kimi

klineye uzanmıû fakat daima evinin içinde. Tümünde ortak nokta, sonsuzluøa, ölüm-süzlüøe gidiûin, geçiûin bir göstergesi olan kapılardır. Yukarıda verilen örneklerde cephenin öne çıkıûının, vurgulanıûının nedeni ûudur: Fani dünya ile öteki

dünya- 17 Kunze ve diø. 1992, Nr. 111/Res. s. 222.

nın arasındaki sınırı oluûturan, iki dünya arasındaki tek ve sadece öteki dünyaya açılan, bu tarafa çıkıûı olmayan kapı ve onu sınırlayan duvar. Seçilen örneklerdeki fanilerden biri ùzmir’de bulunarak 1878’de Berlin Müzeleri tarafından satın alınmıû olan bir rahibe stelidir18 (Res. 17).

ùki Korinth sütunu tarafından taûınan bir üst yapı ayrıca bir attika taûımaktadır. Stel en üstteki akroterli bir alınlıkla taçlan-dırılmıûtır. Attikada iki phialenin ortasında yer alan kare panonun içinde, çevresinde defne çelengi olan yuvarlak düz yüzey ste-lin sahibinin isminin kazınması için hazır-lanmıû olmalıdır. Ya bu iûlem gerçekleû-memiû ya da boya ile yazılmıû isim za-manla silinmiû olmalıdır. Stelin sahibi cepheden tasvir edilmiûtir. Saø yanına doøru kaldırdıøı eli ile yaptıøı hareket bir selamlama ya da durdurma olarak algıla-nabilir. Her iki yanında küçük birer figür bulunmaktadır. Elindeki haûhaû kapsülü, arkadaki çok uzun meûale, bir ayak üze-rindeki bereket boynuzu, figürün bir

De-meter rahibesi olduøunu göstermektedir. Diøer stel Sidon’da bulunarak ùstanbul Arkeoloji Müzesi’ne getirilmiû boyalı bir mezar stelidir (Res. 18). Önceki stelin ne-fis mermerinin yerini, burada kireçtaûı almıû, fakat bu eksikliøin stelin boyanması ile giderilmesine çalıûılmıû gibidir. Alınlıklı bir üst yapıyı taûıyan iki anta yüksek bir podyum üstünde durmaktadır. Antaların arasında boyayla verilmiû bir taban çizgisi üzerinde, sola dönmüû, tam donanımlı bir asker saø elindeki kılıcı kaldırmıû vaziyette hücuma geçmek üzereyken tasvir edilmiû-tir. Sol elinde oval bir kalkan taûımakta-dır. Taban çizgisinin altındaki yazıdan bu askerin Balboura’lı paralı asker

Dioskuri- 18 age. Nr. 88/Res. s. 194.

(7)



des olduøu anlaûılmaktadır19

. Bir anlamda ikisi de kendi meslekleri açısından bakıl-dıøında ölümlülerle ölümsüzler arasında-dırlar. Birisi tanrı yolunda, birisi ûehitlik yolunda yürüyerek yeryüzündeki görevle-rini bitiren iki fani, sonsuzluøa uzanan kapıların açıldıøı ebedi mekânlarının için-de görselleûtirilmektedir.

Kaya mezarlarının ya da oda mezar-ların, kapı boûluklarına özenle iûlenmiû kapıların takılması da bu anlayıûtan kay-naklanmaktadır. ùtinayla yapılmıû bir me-zar odasının kapı açıklıøı Perge örneøinde olduøu gibi bir kapıyla kapatılmaktadır20

(Res. 19). Hatta tümülüslerde mezar oda-ları ile ön oda arasındaki açıklık yine çok itinalı iûlenmiû mermer kapılarla kapatıl-maktadır.ùkiztepe tümülüsünün iki mezar odasının giriûini kapayan yaklaûık 1,25 x 0,95 m boyutlarındaki kapıları bu uygu-lamanın en güzel kanıtlarını oluûturmak-tadırlar21 (Res. 20). Mezarların kapı

aralık-larına takılan bu kapılar sonsuzluøa açılan kapıların kaçınılmazlıøını daha da vurgu-lamaktadırlar. Farklı türlerdeki mezarlar-da, örneøin piûmiû toprak lahitlerde böyle bir uygulamanın olup olmadıøı sorgulan-dıøında, boyalı oldukları için çok daha çarpıcı örnekleri oluûturan Klazomenai lahitlerinde kapı tasarımını anımsatan öøe, profil ve bezemelerin böyle bir izlenimi verdikleri söylenebilir22 (Res. 21).

Özellik-le lahdin üst yüzünü bir kapı olarak dü-ûündüøümüzde uzun kenarları birer paye altlarını kaide üstlerini baûlık ve üst tarafı bir lento olarak algılamamamız için hiçbir neden görünmemektedir. Zaten üstüne

 19 Pasinli 1989, Nr. 6.

20 H. Abbasoølu’na teûekkürlerimle. 21 Özgen – Öztürk 1996, 48-51. 22 Bingöl 1997.

kapak gelecek olan bu bölümün bezen-mesinin nedeni de bu olmalıdır. Lahdin formu doøal olarak bedenin formuna uy-gun bir ûekilde aûaøıya doøru daralmakta-dır. Fakat bu örnekte de açık bir ûekilde görüldüøü gibi, kapaøın oturacaøı yüzey, bir kapı gibi algılandıøından, önemini

vurgulayacak ûekilde bezenmektedir.

Çünkü onların kullanıcıları için de önemli olan, arkasına geçtiklerinde sonsuzluøa doøru yola çıkacakları o kapılardı.

Öteki dünyaya geçiûi saølayarak, önemli bir rol üstlenen kapıların ve tüm cephenin vurgulanmasının, sadece yuka-rıda bazı örneklerini gördüøümüz mezar tiplerinde deøil, tümülüslerin içinde yer alan mezar odalarının dıû cepheleri için de geçerli olduøunu varsaymak zorundayız. Sınırlarımızın hemen dıûı, neredeyse dört bir tarafımız, zaten bu tip tümülüslerle doludur. Makedonya’dan seçilen iki ör-nek, tümülüslerin mezar odalarının cep-helerinin bir tapınak cephesi, bir tapınak mezar cephesi ya da bir kaya mezarı cep-hesi gibi oluûturulmuû olduøunun en seç-kin temsilcileridir. Vergina’daki “Roma-ios” mezarının bir tetraprostylosu çaørıûtı-ran dört yarım sütun plasterli cephesi, 3,14 m yüksekliøindeki kapısı ve alınlıøı ile tümülüs mezar odalarının cepheleri konusunda en önemli örneklerden birini oluûturmaktadır23 (Res. 22). Mieza’daki Palmetli mezar aynı tip bir cepheye sahipti. Fakat bu mezarda gerek mezara adını ve-ren frizdeki palmet sırası, gerekse alınlıkta-ki figürler ve sima bezemeleri Helenistik resim örnekleri arasında da en üst sırayı almaktadırlar24 (Res. 23).

 23 Drougou 2003, 62, 63.

(8)

Böyle uygulamaların sadece dromos-suz mezarlara özgü olduøunu da söyle-yemiyoruz. Buna en güzel örneøi en er-ken örneklerden biri olan Myer-kenai’daki Atreüs’ün mezarı oluûturmaktadır25 (Res.

24). Bezemeleri bugün her ne kadar tam anlamıyla algılanamıyorsa da dromosun yüksekliøine ulaûan heybetli yapısıyla ger-çekten de iki dünya arasında bir geçit oluûturur gibidir. Diøer bir örneøi Bulga-ristan’daki Svesthari oluûturmaktadır26

(Res. 25). Svesthari tümülüsü dromoslu bir mezardır, kapısının üstünde bu kez plas-tik olarak verilmiû girland, bukranion, phiale frizi sanki içerdeki muhteûem Karyatid kabartmalarına görenleri alıûtırmak ister gibidir. Svesthari mezar odası, tümülüs tabanının çok altında olduøunu gösteren bir örnek olması açısından da çok önem-lidir (Res. 26). Mezar odasının tümülüs tabanının altında olabileceøi, araûtırma-larda dikkate alınması gereken önemli bir ayrıntıdır. Özgün tabanın, dıû dolgu ya da tümülüs topraøının akarak çevresini dol-durmuû olması nedeniyle, bugünkü taba-nın çok daha altında olabileceøi, araûtır-malarda yine önemle göz önünde bulun-durulması gereken faktörlerden biridir. Svesthari tümülüsünün gerek kazısı, gerek yayınları, gerek düzenlemesi ve korunma-sı açıkorunma-sından Bulgar meslektaûlarımızı kut-lamamız gerekmektedir.

Türkiye’deki tümülüs çalıûmaları, ûimdiye dek genellikle sadece mezar oda-larının tanzim ve tefriûlerine, daha doøru-su, genellikle buluntuya yönelik olarak yü-rütülmüûlerdir. Oysa Trakya’da, Bin Te-peler’de ve hemen her yerde karûımıza çı-kan yüzlerce dromossuz ya da dromoslu

tü- 25 Hampe – Simon age., 34 vd., Res. 50. 26 Fol ve diø. 1986.

mülüs mezarının kapı ve cephelerinin de, yukarıda deøinilen nedenlerden ötürü ve verilen örneklerdeki gibi, vurgulanmıû olabilecekleri gözden uzak tutulmamalı-dır. En azından, yine birçok mezarda, ka-ya mezarlarının cephelerinde karûılaûıldıøı gibi, tümülüs mezarlarının cephelerinde de kabartmalar; lentolarında yazıtlar olabi-leceøi ve bunlardan büyük bilgi kazanıla-bileceøi gözden uzak tutulmamalıdır. Bu nedenle ûimdiye dek ortaya çıkarılmıû olanlarla, yeni yapılacak tümülüs çalıûma-larında amaç, sadece mezar odasını deøil, onların kapı ve cephelerini de araûtırmak olmalıdır diye düûünüyor ve bunu tüm tümülüs araûtırmacılarına naçizane öneri-yorum27.

Resimler Listesi

Resim 1. Yuvarlak Tapınak Modeli. MÖ

1100/1000. Y: 18 cm Çap: 14,2 cm. Girit Iraklion Müzesi (Hampe-Simon 1980).

Resim 2. “Dionysos’un Doøumu” Ressa-mının, Tarent’ten bir Apulia çankraterinin parçası. MÖ 380-370 yılları. Amsterdam (Char-bonneaux ve diø. 1971).

Resim 3. Apollon tapınaøı Naos kapısı. Naxos.MÖ 6. yy. 2. yarısı (Bin-göl 1997).



27 Benim bu önerim, anlaûılan mezar hırsızları

tarafın-dan hemen benimsenmiû gibi görünüyor! Sanki cep-hesine ulaûmak istenir gibi, Magnesia’daki bir tümü-lüsün dromosunun bir bölümü 2008’de buldozerler-le yok edildi. 2009 yılında bu önerimi gündemimize alıp, mezar odasının dıû cephesini açmayı planlamıû olmamıza karûın, tümülüsün sit alanı içinde olma-ması nedeniyle bu amacımızı gerçekleûtiremedik.

(9)



Resim 4. Erechtehion Atina, Akropolis.

Kuzey Cephe. MÖ 421-406

(Bingöl 1997).

Resim 5. Sardes Artemis Tapınaøı. Epip-hanie kapısı (Bingöl 1997).

Resim 6. Didyma, Apollon Tapınaøı. Epiphanie kapısı (Bingöl 1997).

Resim 7. Yazılıkaya ya da Midas’ın mezarı

olarak tanımlanan tapınak cep-hesi.MÖ6. yy. (Bingöl 1997).

Resim 8. Kybele steli. MÖ 6. yy. 2. Yarı. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi (Akurgal 1961).

Resim 9. Hunefer’in yargılanması. 1. Seti

1313-1301 19. Hanedan dönemi. Papirus-Tempera Thebes’den. British Museum EA 9901/3 Y: 39 cm (James 1994).

Resim 10. Prothesis sahnesi. Geometrik

Dönem. Krater. New York Met-ropolitan Müzesi (Davidson 1952).

Resim 11. Ayrıntı. Attika Kırmızı figür.

Loutrophoros. Atina Milli Mü-zesi. No. 1170 (Philippakè).

Resim 12. Ekphora. Piûmiû toprak. Geo-metrik Dönem. Girit Irakleion Müzesi (Bingöl 1997).

Resim 13. Ekphora sahnesi. Geometrik krater. Atina Milli Müzesi (Bin-göl 1997).

Resim 14. Maussoleion’un maketi

(Jeppe-sen 2002).

Resim 15. Burada üç tanesi görünen Nakû-ı Rüstem’deki kaya mezarları Xer-kes, Büyük Darius, I. Artaxerkes ve II. Darius’a aittir (http://upload. wikime-dia.org/wikipedia/commons/f/ fa/Naghshe_Rostam_ZPan.jpg)

Resim 16. Mermer Urne. 29,5 x 47 cm MS

1. yy. Pergamonmuseum. Berlin (Kunze ve diø. 1992).

Resim 17. Rahibe Steli. Hellenistik

Dö-nem. Y: 1,554 m; G: 0,66 m Berlin Pergamonmuseum (Kunze ve diø. 1992).

Resim 18. Dioskurides’in Steli. Hellenistik

Dönem. Y: 1,11 m; G: 0,56 m. ùstanbul Arkeoloji Müzeleri (Pasinli 1998).

Resim 19. Perge oda mezarlarından

biri-sinin takma kapısı (Bingöl 1997).

Resim 20. ùkiztepe Tümülüsü. Mezar odası kapılarından biri (Özgen-Öztürk 1996, Res. 101).

Resim 21. Klazomenai Lahdi. ùstanbul Arkeoloji Müzeleri (Bingöl 1997).

Resim 22. Romaios mezarı cephesi.

Vergi-na. MÖ 300 yılları (Bingöl

1997).

Resim 23. Palmetli mezar. Mieza

Hellenis-tik Dönem (Rhomiopoulou 1999).

Resim 24. Atreus’un Hazine dairesi olarak

bilinen tümülüsteki mezar oda-sının cephesi ve dromosu

My-kenai. MÖ 13. yy. (Bingöl

1997).

Resim 25. Svesthari tümülüsün cephesi ve

dromosu. MÖ 3. yy. (Fol ve diø. 1986).

Resim 26. Svesthari tümülüsünün kazısı

sı-rasında çekilmiû bu fotoøraf, mezar odasının bugünkü çevre tabanından ne kadar aûaøıda ol-duøunu göstermektedir (Fol ve diø. 1986).

(10)

KAYNAKÇA

Akurgal 1961 E. Akurgal, Die Kunst Anatoliens (1961).

Arias – Hirmer 1962 P. E. Arias – M. Hirmer, History of Greek Vase Painting No. 5 (1962).

Bingöl 1997 O. Bingöl, Malerei und Mosaik der Antike in der Türkei (1997). Bottero 2005 J. Bottero, Gılgamıs Destanı, (Çev. Orhan Suda) (2005).

Charbonneaux ve diø. 1971 J. Charbonneaux – M. Roland – F. Villard, Das Klassische Grie-chenland. Die Griechische Kunst III (1971).

Davidson 1952 Art Treasures of the Metropolitan 28, M. D. Davidson (ed.), (1952).

Dietrich 2002 B. Dietrich, “Midasstadt in Phrygien: Eine sagenumwobene

Stätte im anatolischen Hochland”, Sonderbände der antiken Welt (2002).

Drougou 2003 S. Drougou, Vergina (2003).

Philippakè 1970 V. Philippakè, Vases of the National Museum of Athens (1970). Fol ve diø. 1986 A. Fol – M. Chichikova –T. Ivanov – T. Teofilov, The Thracian

Tomb Near the Village of Svestari (1986).

Gruben 2001 G. Gruben, Griechische Tempel und Heiligtümer (2001).

Hampe – Simon 1980 R. Hampe – E. Simon, Tausend Jahre frühgriechische Kunst (1980).

Homeros Odysseia, Çev. A. Erhat - A. Kadir (1970).

James 1994 T. G. H. James, Egyptian Painting (1994).

Jeppesen 2002 K. Jeppesen, The Maussoleion at Halikarnassos. Bd 5 The Superstruc-ture(2002).

Kunze ve diø. 1992 M. Kunze – W. D. Heilmeyer – L. Giuliani, Antikensammlung im Pergamonmuseum und in Charlottenburg : Staatliche Museen zu Berlin (1992).

Özgen – Öztürk 1996 ù. Özgen – J. Öztürk, Lydian Treasure (1996). Pasinli 1998 A. Pasinli, Archäologische Museen Istanbuls (1989). Rhomiopoulou 1999 K. Rhomiopoulou, Levkadia, Die antike Mieza (1999).

Weisehöfer 2005 J. Weisehöfer, Das antike Persian (Zürich 1994) Neuausgabe

(11)



Resim 2

Resim 1

(12)

Resim 5 Resim 6

Resim 7 Resim 8

(13)



Resim 10

Resim 11 Resim 12

(14)

Resim 15

Resim 16

Resim 17

(15)



Resim 19 Resim 20 Resim 21

(16)

Resim 26

Resim 25

Resim 24 Resim 23

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, time-domain diffracted fields from a canonical two-dimensional (2-D) strip with one face soft (SBC) and the other face hard (HBC) using the FDTD method are obtained

The undoped and the iodine doped plasma-polymerized biphenyl thin films are investigated using the measurements of Raman spectroscopy and Photoluminescence.. The

Devlet ve hükümet başkanlarının düzenli olarak bir araya gelmesi ile ortaya çıkan AB Konseyinin bir getirisi olarak dönüşümlü başkanlık sistemi, Konsey

According to Article I (2)(a) of the European Convention, an arbitration agreement shall mean either an arbitral clause in a contract or an arbitration

In 2006, Güler and Vanli [5] showed that a generalized helicoid and a rotation surface with lightlike axis have isometric relation by Bour's theorem in Minkowski 3-space..

İmalat sektöründe faaliyet gösteren orta ölçekli bir firma için ERP yazılımı seçim kriterleri belirlenmiştir. Kriterlerin belirlenmesinde; satınalma uzmanı, ERP

Determination of the chemical composition and antimicrobial activity of the essential oils of Teucrium polium and Achillea millefolium grown under North Anatolian

Hemen hemen bütün dünya destanlarında benliğin başlıca simgesi olan kahraman, sınavlar yolunda bir dizi sınavdan geçirilerek mitik düzlemde