• Sonuç bulunamadı

Anadolu'da Vakıflar ve Bayındırlığa Katkısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu'da Vakıflar ve Bayındırlığa Katkısı"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

21

Prof. Dr. Orhan Cezmi TUNCER

ANADOLU'DA VAKIFLAR VE

BAYINDIRLIĞA KATKISI

(2)

A N A D O L U D A V A K 1 F U \ R VE B A Y I N D I R L I Ğ A KATKISI

D

o ğ r u d a n ve karşılıksız olarak A l l a h rızası için y a r d ı m a ve dayanışmaya yönelik kurumların en hayırlısı ve yücesi kuşkusuz Vakıflardır. Uygulamaları oldukça eskilere iner'. Sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde, diğer ülke­ lerdeki örnekler Türklerdeki vakıf uygulamaları k a d a r başarılı, yönlendirici ve anlamlı olmamıştır. Bunu zaten İslâm Dini d e ö n e r i y o r d u ^ Vakfın çeşitlerini sıraladığımız z a m a n , çeyiz, evlendirme, hizmetçilere hatta hasta ve sakat kuşlara yardım veya eşya verme dışındakilerin tümü birer bina gerektirir. Böylece, yerleşim alanlarını dolduran t a ş ı n m a z l a r l a vakıflar arasında o r g a n i k b a ğ kurulmuş olur. Bunların yapılışı, bakım ve onarımı bayındırlık göreviyle bütünleşir. Bunu vakıf-imar ikilemi şeklinde özetleyebiliriz. Sosyal düzende devlet ve yerel yönetim görevleri vakıf yoluyla gerçekleştiriliyordu. Sadece halk kendi konut ticaret ve bunun g i b i , yoğunluğu kentten kırsal kesime d o ğ r u değişen yapılarını kendisi yaptı.

G ö ç e r i O ğ u z boylarını yerleşik düzene y ö n ­ lendirmek için en uygun ve geçerli yol toprak ile mülktü. A l p , eren, g a z i , b a b a , emre (aşık), a b d a l , d e d e , çelebi, ata (ede), ahi ve bunun gibi adlarla kırsal kesime yerleşen öncüler, kendi ürettikleriyle y e t i n e b i l m e k için t o p r a ğ ı işleyip b a ğ ve b a h ç e l e r i y l e çevrelerini de b a y ı n d ı r kıldılar. M o ğ o l l a r A n a d o l u ' y u yakıp yıktıklarında Cüveyni, Sivas'ı kurtarabilmek için A b a k a H a n ' a yüklü p a r a vermiş ve " A d i l Hanımız, seçkinlerin suçunu halktan çıkarmayınız!" derken bilinçli bir koruma örneği vermişti".

O ğ u z boyları Küçük A s y a ' y a geldiklerinde yerli halk yoksul ve umutsuz olup, kentler yıkık ve boşalmış i d i . İlk yerleşmeler bu yapılara oldu. G a y r i m ü s l i m l e r l e komşuluk k u r d u l a r , birlikte çalıştılar. Yerleştikleri binaları onardılar. Türk -islâm hoşgörüsü de buna çok yatkın idi. Siyasal, ticaret ve güvenlik gücü arttıkça, kentlerden dışarı t a ş ı l m a y a b a ş l a n d ı . Devlet politikası o l a r a k d ı ş a r d a n g e t i r i l i p yerleştirilenler kent içi ve çevresinde h a l k a l a r oluşturdular. Kentin varoşlarına yerleşen göçeriler, giderek burayı kente dönüştürdü ve kendileri de kentli oldular. Toplumda hatırı sayılır kişiler boş arsa ve yerlere

genellikle birer mescit yaptırırken ve giderek çevresi yoğunlaşırken, kendi adlarıyla anılan mahalleler oluştu^ Kırsal kesimde bunlara karşılık tarikat yapıları ağırlık kazanıyordu. G i d e r e k y a p ı l a r ı n a kendileri de gerekeni eklediler^ Böylece yapı alanı daha da arttı. Kuşkusuz bunlar belli bir plânlamanın aşamaları değildi. Kent veya yerleşik a l a n tarihsel seyri içinde kendi organikliğini kişisel çabalarla biçimlendiriyor, bazen bilinçli mahalleler bu düzeni biraz d a h a b e l i r l i y o r d u . Bu y a l n ı z Selçuklu g ü n l e r i n d e A n a d o l u ' n u n Türkleşmesinde değil. Beylikler ve Osmanlı günlerinde de böyleydi. Rumeli bunların tam kopyasıdır. Ancak plânlama anlayışı olsun veya olmasın kent oluşumunda doğrudan etkili ve yönlendirici etken yine vakıf yapılarıdır.

Eti döneminden kalan tabletlerde Eti vakıfları (İ.Ö 1290-1280), Gümüşhacıköy'deki su vakfiyesi, Uygur Vakfiyeleri (İ.S. 12-13. y.y Budist Türklere ait olup Uygurcadır. İslamiyet buraya ancak 15-16.y.y da girdi). Bakınız:

- Kunter, Halim Baki: Türk Vakıfları ve Vakfiyeleri, istanbul 1939, sayfa 7, 12, 19, 22.

- Valbella, Dominique : Eski Mısır'da Yaşam, Çeviri: Cem Muhtoroğlu, İstanbul 1992, sayfa 22, 37.

' Yediyildız, Bahaeddin: " Türk Kültür Sistemi içinde Vakfın Yeri", Vakıflar Dergisi XX, İstanbul, sayfa 406. "ilim öğreten, su getiren, kuyu kazan, meyva ağacı diken, mescit bina eden, mushof bırakan ve bir de anası babası için mağfiret dileyen, evlat yetiştirenin sevabı öldükten sonra da devam eder." Hadis.

- Sümer, Faruk : "Anodoluda Moğollar", Selçuklu Araştırma­

ları Dergisi I, Ankara 1970, sayfa 6.

' Kuban, Doğan : "Anadolu Türk Şehri", Vakıflar Dergisi VII, Ankara 1968, sayfa 54.

".... İslam şehrinin asıl büyük özelliği mahallelerden oluşmasındodır. Toplumdaki etnik ve dinsel farklar bu bölünmeyi belki de zorunlu kılıyordu Anadolu şehrinin Türkleşmesi 3 yönlüdür. Eski şehirlerin gelişmesi ve değişimi, yeni kentler, mahalleler Kentlerde zaviyeler bir şeyhe bağlı mahalleleri oluşturdu. Osmanlılar Erzurum'u aldıklarında 12 mahallenin 9'u zaviye adıyla anılıyordu.. ... Sultanlar, kentin nüfusunu arttırmak için bu şeyhlere tımarlar dağıttılar. ... Ahiler ve dervişler yerleşme düzeninin sigortası oldu.

' İsparta Atabey Mübarezeddin Ertokuş, Erzurum Yokutiye Medresesine kümbetlerinin eklenmesi gibi. Karaman Aloaddin Ali Bey veya Erzurum Şeyh Hasan Bey Kümbetinin de kuzeyinde herhalde birer cami veya medrese vardı. Bu tür örnekler oldukça çoktur ve bazılarında hangisinin daha sonraki ek olduğu tartışılagelir.

(3)

Prof. Dr. O r h a n C e z m i T U N C E R

2 4

Vakıf-bayındırlık ikilemi için bu bildirimizde 4 ilimizden kısa kesitler vereceğiz. Bunların ilki İstanbul'dur. 2 9 Mayıs 1 4 5 3 Salı günü Türkler kenti yıkık, boşalmış gördüler. Halk şaşkın, umut­

suz ve yoksul i d i . Fatih saray, ticaret ve ilim merkezlerine hemen yöneldi. A n a d o l u ' d a n buraya zorunlu yerleştirmeler başladı. Bugün bu mahalleler yine kendi adlarıyla anılmaktadır. O günlerin haritalarında, dergah, tekke, imaret, tab-hane gibi yardımcı kurumlar, bozatab-hane, pul çarşısı, m u m h a n e , sabunhane, d e b b a ğ h a n e , p a z a r y e r i , ticaret y a p ı l a r ı , sağlık ve spor yapıları, spor alanları ve sporcu tekkelerinin sayıları dikkat çekiyor*. Bunlara darphane, türbe, sarnıç, kalenderhane gibi Türk yapılarını da eklemeliyiz. Yazım defterlerinde Fatih günlerinden

184 cami ve mescit, 181 mahalle (Eyüp yöresinde 8, Kasımpaşa yöresinde 2 , G a l a t a ' d a 6 1 , Boğaziçi ve Üsküdar'da 10 v.b) adı geçer. Fatih ilk kez Eyüp'te ünlü türbeyi yaptırdı. Kısa sürede burası mahalleye dönüşecektir, istanbul'un kent planlamacılığı açısından ilk bilinçli yerleşimi yine aynı sultanın kendi adıyla anılan ve semte de adını veren Fatih y a p ı topluluğudur. Kentin alınışında büyük emekleri geçenlere sultan pekçok arsa dağıttı. Akbıyık bunlardan biridir^.

istanbul'un gelişmesine koşut o l a r a k su gereksinimi de artınca bir "Su Nazırı" atandı^ Fatih'in vakfiyesinde bu amaçla görevlendirilen 10 nefer vardır. Bunlar işlerini iyi bilen, araç ve gereçlerle -özellikle kurşun ustası- donatılmış kişilerdi.

Fatih Sultan M e h m e t ' i n vakfiyesinde, yapıların çevresinin temiz tutulması ve duvarlara yazı yazılmışsa temizlenmesi ile, yazanların ceza­ landırılmasına ait görevlileri belirtilir. Çevre bilin­ ci açısından bu güzel bir örnektir. Bunların kent ölçeğinde yollara d a yöneltilen örnekleri vardır. Sözgelimi; A h m e t Şemseddin Bey'e ait 1 8 3 2 ta­ rihli vakfiyede, gelir fazlasının Ü s k ü d a r ' d a k i Ihsaniye Mahallesinin kaldırım onarımına h a r c a n ­ ması emredilir. İstanbul M o l l a Hüsrev Mahallesinden M u r a d o ğ l u Mehmet Efendi'nin

1593 tarihli vakfiyesinde belli semt ve yerlerdeki kaldırımların onarımı şartı vardır. Perizat Hatun da 1599 tarihli vakfiyesinde İstanbul Çizmeci Tekkesi ve M e h m e t A ğ a İskelesine g e l i n c e yaptırdığı kaldırımın onarımını belirtir. Sultan 3. Murat'ın kızı Ayşe Hatun, 1 6 0 2 tarihli v a k ­ fiyesinde, daha önce yapımına başlanan imaret, han ve çeşmesinin bitirilmesi yanında kaldırım ve köprüsünün de yapılmasını emreder'.

Yerleşim alanlarını bir a n d a y o k e d e n y a n g ı n l a r a karşılık, bunların kısa sürede onarımında yine vakıfların öncülüğünü belgeler kanıtlıyor'". Bir önlem ve erken u y a n o l a r a k , Bayezid'deki Yangın Kulesini 2. M a h m u t ( 1 8 0 8 1839) yaptırmıştı. 3. M u r a t Döneminde ( 1 5 7 4 -95) 1 5 7 9 yılında hazırlanan Yangın Fermanı d a bir vakıftır."

İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman'ın İstan­ bul'a kazandırdığı su yapıları oldukça kıymetli ve ünlü bayındırlık çalışmalarıdır. Kağıthane su kuru­ luşu da böylesine bir çabadır.

' Ayverdi, Ekrem Haki<ı ; "Fatih Devri Sonlarında istanbul Mahalleleri, Şehrin İskânı ve Nüfusu" Ankara 1958, sayfa

1,8, 1 0 , 7 0 .

' Annemin baba tarafının (dedem) bu soydan geldiğini kendileri çok tatlı bir dille anlatırlardı. Dayımın oğlu bu soyadını hala sürdürüyor. Sarayburnu'nda bu adla anılan bir mahalle ile demiryolunun çok yakınından geçtiği bir mescit (özgünlüğü kalmamış), Solacok-Harem sırtlarındaki ahşap ev ve arsalarını öğrenciliğim yıllarından çok iyi anımsıyorum.

' Nirven, Saâdi Nâzım: İstanbul'da Fatih Sultan 2.

Mehmet Devri Türk Su Medeniyeti, istanbul 1953, sayfa 21

" Fatih'in Kanunname-i Âli Osmanî"sinde Konya bağları için her dönümüne 30 akçe alınır, bunların do Suyolcuları vardır (rah-i âb). Bu meslek babadan oğulo berat hüccetlerle yakın tarihlere kadar geldi. Sayfa 22. Su Nazırları, saray dahil, şehir iç ve dışında tüm su donanı-mıyla ilgilenirlerdi. Sefer sırasında Hassa Mimarlarıyla yol çıkoHardı.

' Aygen, Bilge: "Kanuni Sultan Süleyman'ın Kağıthane Su Kuruluşu ve Vakfiyenamesi", Mimar Sinan Hakkında Araştırmalar I. Mimarlık 1965/5.

Cezzar, Mustafa: "Osmanlı Devrinde istanbul ve Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler". Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeler I, İstanbul 1963, sayfa 327.

(4)

A N A D Q L U D A V A K I F L A R V E B A Y I N D I R L I Ğ A K A T K I S I

2 . Kentimiz D i y a r b a k ı r ' l a ilgilidir. Burası Yavuz Sultan Selim ( 1 5 1 2 - 2 0 ) günlerinde ( 1 5 1 5 ) O s m a n l ı l a r ı n eline geçti. Bıyıklı Mehmet Paşa kentin ilk O s m a n l ı valisi oldu ( 1 5 1 6 - 2 0 ) . A d ı y l a a n ı l a n ilk O s m a n l ı camisi onundur ve vakıf ü r ü n ü d ü r . D i y a r b a k ı r ' a gelen ilk O s m a n l ı Padişahı ( 1 5 3 5 ) Kanunî'nin Vali Hüsrev Paşa'ya verdiği emirle İç Kale 2 kat genişletildi. Hüsrev Paşa M e d r e s e s i ( 1 5 2 1 - 2 8 ) , M o l l a Bahattin (Kozlu) M e s c i d i ( 1 5 3 3 - 4 3 ) , A l i Paşa Camisi ( 1 5 3 4 - 3 7 ) ve Medresesi, İskender Paşa Camisi ( 1 5 5 1 ) , Behram Paşa Camisi ( 1 5 6 4 - 7 2 ) , Melek A h m e t Paşa Camisi ( 1 5 8 7 - 9 1 ) ve bunu izleyen diğer ünlü y a p ı l a r birer Osmanlı vakıf ürünüdür.. Diyarbakır, siyasal , stratejik, ekonomik ve kültürel ünü y a n ı n d a el sanatlarında do çok ileriydi. İpek, pamuk, tiftik, sahtiyan, deri, şişe, çömlek, d o k u ­ macılık, bakırcılık ve kuyumculuk önemli dallar­ d a n d ı . Sokullu M e h m e t Paşa'nın o ğ l u V e z i r Hasan Paşa, k u y u m c u l a r i ç i n , Ulu C a m i n i n doğusunda yeralan ve Hasan Paşa Hanı olarak tanınan ünlü Kapalıçorşı ve Hanını y a p t ı r d ı ( 1 5 6 7 ) . Sonra b u n a ketenciler çarşısı d a eklenecektir. G ü n ü m ü z e erişen bu yapıların tümü vakıf taşınmazları olup Diyarbakır'ı süslerler. Kentin sur dışına t a ş ı n l m a s m d a Kurt İsmail Paşa'nın emeği çoktur. Buraya matbaa kurdu ( 1 8 6 9 ) ve ilk gazete yayınlandı. O tarihlerde O s m a n l ı sınırlarında sadece 2 4 ilde gazete çıkarılabiliyordu. Seyrantepedeki C a m i , Çeşme ve Han o n u n eseri olup vakıf ürünleridir.

Bir a y k a d a r önce aramızdan ayrılışının 5 8 . yılını andığımız Eşsiz Atatürk'ümüzün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve onun simgesi olan A n k a r a d a başkent oluşunu hemen izleyen y ı l l a r d a vakıfların katkısıyla hızla bayındırlığa yöneldi. A n a d o l u ' n u n bu küçücük yerleşim alanı, yeni ufuk, umut ve gayretle kentleşiyordu. Gerçi Beylikler Döneminin Ankara'sında Bayramîlerin ve A h i l e r i n bolca vakıfları v a r d ı A n c a k şimdi a m a ç farklıydı, ilk Büyük Millet Meclisi Binası için Kızılbey V a k f ı arsa bağışladı. Ulus Heykeli, A n k a r a Palas, 1. Vakıf A p a r t m a n ı (Belvü Palas

yıkılıp yerine Merkez Bankası yapıldı), aynı yerde A n a d o l u Kulübü, 2. Vakıf A p a r t m a n ı (şimdi Tiyatronun olduğu bina), 3. Vakıf Apartmanı (Devlet Bole ve Operasının oturduğu b i n a ) , Osmanlı Bankasının bulunduğu a d a . Doğumevi semtindeki personel lojmanları. M i m a r Kemalettin İlkokulu, Hukuk Fakültesi (şimdi Vakıf El Sanatları Müzesi), Türk O c a ğ ı , Numune Hastanesi, Şehit Çocukları için Etimesgut'ta bir yatılı okul, buna bağlı öğretmen lojmanları (şimdiki Etimesgut Yetiştirme Yurdu), aynı yerde askeri birlikler için h a m a m , hol, işyeri, günümüzde P.T.T.'nin depo o l a r a k kullandığı Ulus'taki H a n , A n a f o r t a l a r Caddesi üzerinde dükkânlar, İşhanı, Kuyumcular Çarşısı hep Vokıflar'ın katkılarıyla oluştu.

Bayındırlık çabalarını hızlandırmak amacıyla vakıflara ait orsaların belediyelere kıymetleri üzerinden satışı (748 sayılı kanun 1926), İmar Plânında gerekli görülen tüm vakıf arsa ve a r a z i ­ leri ile binalarının bedelsiz olarak A n k a r a İmar M ü d ü r l ü ğ ü n e verilmesiyle ilgili Kanun (1351 sayılı kanun 1 9 2 8 ) , Türkiye genelinde Vakıfların elinde bulunan tüm taşınır, taşınmaz mal varlığı ile vakıf suları ve hatta mezarlıklar ilgili belediyelere bırakıldı (831 sayılı sular kanunu ve 1 5 8 0 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 1 6 0 . madde­ si). Ülkenin kalkınmasından yana bunlardan daha büyük bir katkı düşünülemezdi'l Bunun yanında toplumsal içerikli Darüşşafaka, A n k a r a ' d a Sağlık Bakanlığı, Şehitlikler, İmar Cemiyeti, Milli Eğitim Bakanlığı Cemiyeti, Çocuk Esirgeme Kurumu, Veremle Mücadele Cemiyeti g i b i kuruluş ve dernekler Vakıf gelirlerinden hep yardım aldılar'^

• Ülgen, Hilmi Ziya : "Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği",

VakıBar Dergisi IX, Ankara 1971, sayfa 23.

" Oztürk, Nazif: "Ankara'nın Kuruluşunda Vakıfların Rolü", Vakıflar Dergisi XX, Ankara 1988, sayfa 394.

' Ateş, ibrafiim : "Hayır ve Sosyal Hizmetler Açısından Vakıflar", Vofcıflor Dergisi XV, Ankara 1982, sayfa 72. Ayrıca sayfa 76'da:" Köşk Kasabası sakinlerinden Merhum Hacı Hasan Oğlu Ahmet Ağa'yo ait Vakfiyede (1758) mezarlığın bakım ve onarımı (.... ve kasaba-i mezküre kur-bunda bina eylediğim kabristan tamiri )

(5)

Bursa'nin gelişmesinde büyük kalkılan olan V a l i A h m e t Vefik Paşo'nın aşağıda belirteceğimiz

şehircilik çabası d a vakıflann, yurt bayındırlığına katkısına güzel b i r örnektir. İbrahim Paşa

C a m i s i n d e n gelen y o l . Kara Şehir Camisi y a k ı n ı n d a k i Ç ı k m a z Sokakla birleştirilerek M a n a v o ğ l u Konağı bahçesi ve İslâhane bahçesin­ den yararlanılarak iki yeni yol açılmış ve Rüşdiye O k u l u bahçesinden Akbıyık Caddesine

indirilmiştir. Buna Hoca Alizade Camisi Yolu, Mesih Paşa Hamamı Caddesi ve Hacılar Camisi Yolu bağlanır. Bu belediyecilik çabası, 7 özel sokağın ana caddeyle birleşmesini sağlamış, mahalleleri birbirine bağlamıştır. Tüm bunlar va­ kıfların olduğu yerde ve onların meşrutalanndan yararlanılarak sağlanmıştır. Gemlik Yolu da böyledir (1864). Cevizlikten Zambaktı Mektep yanına kadar bir saatlik uzaklık, düz olarak Ahmet Vefîk Paşa günlerinde gerçekleştirildi. Yol bu meydanla bahçenin ortasından geçmiş ve yine bu caminin batı yönde yandan fazlasına rast­ ladığı için mahalleli ve vakıf katkıda bulunarak bu adaların orsalan satınalınıp geri kalan yere bu cami için gelir getirmek amacıyla yeni vakıflar yaptı rılmıştır'^

Vakıf-Bayındırlık ilişkisine kuşkusuz daha pek çoklon eklenebilir. Biz burdo birkaç örnekle yetin­ me durumundayız. Yukarıdaki açıklamalar şöyle özetlenebilir: .

- Herbir Vakıf yapısı yerleşik alanın en ufak birimi olup bayındırlık çabasının tam kendisidir.

- Yapı toplulukları (Külliye) bu katkıyı d a h a da arttı nr.

- Yangın, deprem (v.b) sonucu y o k o l o n sokak, mahalle veya kent bölümleri, yeni yerleşim alonlan, din ululannm kurduğu ve giderek m a h a l ­ lelere dönüşen odaklar, kent çevresinde oluşan yeni halkalar bayındırlık çabalarının tam k e n d i ­ sidir.

- İçinde veya çevresinde yaşanan kapalı ve açık alanlar dışında, çevre ölçeğinde d ü z e n l e m e ­ ler, park, bahçe, y o l , iskele, köprü, liman g i b i topluma yönelik olanlar bunların b a k ı m v e onarımı ile temizliği yine vakıfların el attığı k o n u ­ lardır.

- Önemli bir gereksinim olan suyun, yerleşik alanlara ulaştırılması, bunların d o ğ a d a d ü z e n ve disiplin altına alınması, toprağın işler hole getiril­ mesi sözcük olarak hep bayındır kılmanın t a m karşılığıdır.

• Görülüyor ki bu çabalar ister kişisel, ister devlet ve yerel yönetim görevleri olsun k u r u l a n vakıflarla gerçekleştirilip işletilmekte o l d u ğ u n d a n bayındırlığa yönelmektedir. Bu nedenle b a z ı parasal (v.b.) destekler dışındaki v a k ı f l a r doğrudan birer bayındırlık görevi o l u p b i r b i r ­ leriyle somutlaşan uygulamalarıdır. Ö y l e y s e vakıf=imar diyebiliriz. Kuranlan ve yaşatanları saygıyla anıyoruz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunu bir örnekle açıklayalım: Kaçırılan, araba kazası geçiren ya· da cinsel saldırıya uğrayan bir çocuk, çeşitli korkular ve bunalımlar geliştirir.

Alt ı yıldır süren tartışmalar sonucunda gelen karar uyarınca bundan böyle market raflarında klonlanmış domuz, sığır ve keçilerden elde edilen g ıda

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

edilmekle bu-konuda değerlendirilme yapmak iizere soruşnırma dosyası mükememize gelrniş olmakla; değişik iş esasına kayıt edildi.. Itiraz dilekçesi ve

Tüm dosya kapsamr incelendiğinde şiıpheli ler ÜmitKüçük, Fatih Asna, Murat Akgöz, Ilker Ozcan, Nusret Kuruoğlu müdafıi Av.Hasan Sert'in itiIazlan ve tiirn dosya

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

dan haber geldi önce iki ile 3 kişilik Rum askeri var dedi harekat durdurmadım ben keşif için öne çıktım sayıları artıyordu bi ü durdurdum acele pusu düzeni aldırdım

,ldy&#34;ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri