Zamanlar boyuna değişir. Bugünkü Beşiktaş’ın
özgül niteliklerini
m ıniam airkolay değiL Aile
m uhiti m i? İş
» la n ım ı?
r « w m iıir |k irli yüzlü
apartm anlarıyla onarım bekleyen b ir y er m i?
Barbaros’un türbesi, cam ileri, Yıldız Sarayı’yla b ir
tarih köşesi m i? Belki de hiçbiri değil. Çehresi git
gide niteliksizleşen İstanbul’dan b ir köşe sadece.
_____________ Selim İLERİ
B
UGÜNKÜ Beşiktaş'ın uçsuz bu caksız bina mezarlığına hiç bak mayın. Hem Evliya Çelebi hem de Kömürcüyan, semtin bir baştan bir başa bahçelerle, derelerle donanmışlı- ğıni saptamışlardır. Evliya'mız Beşiktaş Bahçesi'nin kat kat ye art arda sıralan mış avlulardan oluştuğunu söyler. Dört bir yanda kibar kişilerin yalıları, hane leri vardır. “Bu şehrin ehalisi gayet ehli zevktir.”Koca Sinan Camii'nin duvarları kır mızı ve beyaz taşlarla örülmüş olup, “taşrası” da ulu çınar ağaçlarıyla çevri lidir. Mevlevihane'nin bir benzeri yeryü zünde yoktur.
O zamanlar Beşiktaş'taki dükkân sa yısı hepi topu yetmiş kadardır. Bahçe lerde, bostanlarda dolma kabağı, laha na, ekşi dut çoğunluktadır. Yalılar balık tan yararlanma imkânına sahiptir. Be şiktaş dediğiniz, cennetten bir köşe Semtin mesirelerinde çınar, söğüt, sa kız, servi ve ceviz ağaçları güneş geçir meyecek bir yelpaze açmışlardır. Bura larda uçuşan, ötüşen kuşları da sayalım, ki, dudağınız uçuklasın. Güvercinlerin bile güçlükle barınabildiği bugünkü Be şiktaş'ın tersine, o zamanlar, sarıasma lar, karatavuklar, ishaklar, ispinozlar, f lorinalar, baştankaralar, hatta bülbüller, herkese nağmeler dağıtmaktadır.
Evliya Çelebi, Kömürcüyan ise, Bi rinci Ahmet'in oturmasına Tanrı'nın na sip tanımadığı yedi kubbeli, görkemli köşkten söz açar. Köşkün bahçesinden çıkan latif su, fıskiyeli, şadırvarılı havuz lardan dökülüşün
Bizans döneminde lasonion, Ser- gion, Diplokinion gibi adlarla anılmış Beşiktaş'ta, Kömürcüyan'ın soydaşı Er- meniler yukarı kısımlara çekilmişlerdir. Yukarılarda bir de Ermeni kilisesi bu lunmaktadır. Rumların ayazmaları meş hurdur. Kömürcüyan mandıralardan da .söz açar.
Lale Devri'nde Nevşehirli Damat İb rahim Paşa buraları pek sever. Kendi sine, eşine dostuna sahil sarayları yap tırtır Meşhur Çırağan eğlenceleri, sem tin göz kamaştırmasına vesile olur. İs tanbul'un zil takıp oynamadığı kalmıştır. Tarhlarda laleler.. Laleler, binlerce çe şittir; turuncular, morlar, sarılar, şafak renkliler, siyah mızraklılar, kırmızılar, elalar; beyaz bir lalenin unvanı ise Dür- rüyekta'dır. Hürmüz'ün açık mavi yap rakları elmas beneklidir. Dağıdil (gönül yarası) ateş renkleriyle parlar. Yaz ge celeri heyecanlar, ten ürpertileri son haddini bulur. Nedim, muzır şiirlerini söyler. Beşiktaş en revnaklı dönemini geçirir
Semtin saltanatı faciayla kapanan Lale Devri 'nden sonra da iyi kötü süre cektir Neyse ki II. Abdülhamit asayiş ve inzibatı zaptırakta almak üzere sıra da beklemektedir. Yıldız Sarayı'na çe kilir çekilmez Beşiktaş Karakolu'nu pek işlek bir yer haline getirtir. Değerine paha biçilemez İstanbul Ansiklopedisi şu gözlemi ifade ediyor: “Beşiktaş, ka badayı, bıçkın güruhunun gözleri yer de, süklüm püklüm geçtiği, yahut sını rından içeri adım atmadığı, sakin ve belediyece de temizliğine bilhassa dikkat edilen bir semt oldu.”
Otuz yıl sonra özgürlüğe kavuşan kabadayılar tam cirit atacakken, bu kez de Şirketi Hayriye devreye girer; lü zumu varmış gibi ilk büyük iskelesini semtin kıyısına kurar. Beşiktaş yine gözdedir. O günler... 1914'te Beşiktaş iskelesinden günde 2870 kişi vapura binmektedir, iskelenin üstüne bir gazino oturtulmuştur. Gazino, yirmi yıl sonra Server Bedi'nin -Peyami Safa'nın ta J:' '"■■»’hadan Rumbaya roma
nında boy gösterecektir, iskele Gazi- nosu'nda Kızılay Balosu verilmekte. Ha nımlar hep dekolte, beyler smokinli veya fraklı
Günümüzün vapur iskelesi biraz tır malayıcı bir restorasyonun bütün izleri ni taşıyor. Ahşaplarına, renkli camlarına gözlerinizi yummanız gerekecek. Sera mik panolara bir sözümüz yok.
İskeleden çıkınca, dolmuş ve taksi duraklarının çokluğu, taşıtların yokluğu, yolcuların inanılmaz bolluğu dikkatinizi yoracak. Hele akşam saatlerinde. Bul vardan inen taşıtlar, Boğaz Köprüsü'ne ulaşmak isteyen taşıtlar, Boğaziçi yö nüne gidenler, Maçka'ya çıkacak olan lar... Yağmurlu bir gün batımında beş dakika dikilmeyi göze alırsanız, hızlanıp
yürüdüğünüzde, beş dakika önce plaka sını ezberlediğiniz herhangi bir taşıta yetişmeniz olası.
iyisi mi, çarşıya dalın. Çarşının bö rekçi fırını pek ünlüymüş. Safranbolulu- ların işletiği fırın, 1957-58 istimlakinde yıkılır, istimlak, yöreyi güzelleştirmek ereğiyledir. Arada Mimar Sinaıi imzalı hamam yıktırılır. Sokak çeşmeleri, tarihi evler, anıt ağaçlar keza yıkımın kurban larıdır. Olay, kâğıt üzerinde kalan olum suz eleştirilere yol açar. Çarşı da o gün lerde eski özelliklerini tümden yitirir.
Yine de gerçek bir semt çarşısıdır. Balıkçıları, manavları, fırınları, sobacı ları, fotoğrafçısı, mezecisi, tavukçusu, çömlekçisi, manifaturacısıyla İstanbul' un her zamanki donanımlı mahalle ya
şamasından hatıralar taşımaktadır. Çarşıya açılan dik yokuşlara karıştı ğınızda yeni eski İstanbul'un çeşitli de virlerine tarih sayfaları açabilirsiniz. Hâlâ cumbalı ahşap evler, kârgirler, iki katlı taş yapılar, 30'ların derme çatma apartman yavruları, kepenkli minik dük kânlar oldukça bakımsız bu sokaklarda yaşanmış zamanın mırıltılarını tekrarla makta. Onlara asırlık ağaçlar eşlik edi yor. Beşiktaş'ın cumartesi günleri kuru lan büyük pazarı, o dar sokaklara kadar uzayıp giderdi. Pazar, sonradan trafik yoğunluğu nedeniyle çarşı içinden kal dırıldı
Yazlık ve kışlık sinemalar birer ikişer sona erdi. Üç film bir arada gösteren sinema salonları, bir tür halk eğlencesi mekânlarıydı. Tarihe karışırlarken, varlı ğını nasılsa koruyabilmiş kitapçılar da ilginç bir evrim geçirdi: Kırtasiyecilik ağır bastı. Şimdi deftere, kâğıda, kale me daha az yer ayrılarak, oyuncakçılık öne çıkıyor. Aynı şekilde aşevleri, iok- antalar ikinci planda kaldı; birahaneler tıklım tıkış doluyor.
işin garibi Beşiktaş pek çok sanatçı yetiştirmiş, değerli sanat adamlarımıza kucak açmış bir semt. Bir anlamda kül tür ocağı.
1828 doğumlu Mıkırdıç Beşiktaş-liyan geçen yüzyılın Osmanlı - Ermeni şairlerinden. Büyük bir lirik şairmiş. 1867'de veremden ölüyor. Müteverrim olmasının sebebi, elbette içli bir aşk hi kâyesi. Beşiktaşliyan âşık olduğu genç kız için, Beni Hatırla Bakire,, Müsaade Et, Kemençe ve Makber, Ölüm Arife sinde Yazılmış şiirlerini kaleme alıyor. Beşiktaşliyan,’ bir tiyatro tutkunu, aktör lüğü var. Dramlar, vodviller yazmış, yö netmiş...
1920'de Muhlis Sabahattin, Şerif İçli, Hakkı Derman gibi sanatçıların giri şimiyle Beşiktaş Musiki Cemiyeti kuru luyor. Otuz beş yıl faaliyetini aralıksız sürdürecektir artık. Cemiyet yetenekli gençlerin tanınması için çaba harcar, e- ğitim olanakları yaratır, konserler dü zenler. Alaturkanın asil günleridir. Sa natkârlar haftanın belirli günleri topla nırlar, en ağır eserleri meşk ederler. Musiki Cemiyeti çok geçmeden akade mik bir nitelik kazanır.
Beşiktaş'ta Cahit Sıtkı'nın da bir kü çük meyhanesi varmış. O da bazı ak şamlar oraya uğrar ve hayatının keder lerinden sevinç duyarmış.
Behçet Necatigil'i nasıl unuturuz! Türk şiirinin büyük ustası kırık incelikleri dile getirmek uğruna harcadığı ömrünü Beşiktaş'a hapsetmiştir. Eski evi ahşap tır. Sonra bir gün apartman katına çikın- ca utanç duyar. Sanki eski sokağına ihanet etmiştir. Birdenbire eski kom şular, çoluk-çocuk, haykırışlar, gözyaş ları, acılar, yalnızlık, dargelirlilik, hepsi birden şairin odasına üşüşür Bütün gece dikiş makinesinin başından kalk mayan o kadın; biri söylemiştir; iki yav rusuyla dul kalmıştır. Bir evin açık pen ceresinden bazen bir erkek sesi yükse lir ve sonra bir kadının kesik hıçkırığı duyulur... Kısacası, aile semtidir Behçet Hoca'nın dile getirdiği Beşiktaş. Müs lüman semttir. Zamanlar değişmiş, kız, annesinin sırtındaki yeldirmeden utanır olmuştur...
Zamanlar boyuna değişir. Bugünkü Beşiktaş'ın özgül niteliklerini sıralamak kolay değil. Aile muhiti mi? İş alanı mı? Karanlık, kirli yüzlü apartmanlarıyla onarım bekleyen bir yer mi? Barbaro s'un türbesi, camileri, Yıldız Sarayı'yla bir tarih köşesi mi? Belki de hiçbiri de ğil. Çehresi git gide niteliksizleşen İstan bul'dan bir köşe sadece.
Oysa Beşiktaş, hâlâ çok güzeldir. Beşiktaş çarşısına açılan dik yokuşlara karıştığınızda İstan
bul'un çeşitli devirlerine tarih sayfalan açabilirsiniz. Cumbalı evler, kârgirler, iki katlı taş yapılar, apartman yavrulan, mi nik dükkânlar bu sokaklarda zamanın m ınltılannı tekrarlar.
K
Beşiktaş çarşısında her köşe sürprizlerle doludur. Bir bakarsınız, bîr köşede çiçekçi kadın, gelip geçenlere bir koku ve renk ziyafeti sunar. Kasvetli bir sonbahar gününde buradan geçerseniz, içinizde ilkbaharKişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
Barbaros Bulvarı, bir taşıt karmaşası. Yağmurlu bir gün batımmda beş dakika durun. Hızlanıp yürüdüğünüzde, beş dakika önce plakasını ezberlediğiniz bir taşıta yetişmeniz olası.
Fotoğraflar: Sinan ÖZBALKAN
Behçet Necatigil eskiden bir ahşap evde oturur. Bir gün apartman dairesine taşınır. Büyük ustanın dile getirdiği Beşiktaş ise bir aile semtidir. Müslüman bir semttir. Şirketi Hayriye kurulur kurulmaz, ilk büyük iskele Beşiktaş kıyısında inşa edildi. Hey gidi günler hey... 1914'te Beşiktaş iskelesinden günde sadece 2870 İtişi vapura binmektedir. İskelenin üstüne de bir gazino
oturtulmuştur. Günümüzün vapur iskelesi biraz tırmalayıcı bir restorasyonun bütün izlerini taşıyor. Ahşaplarına, renkli camlarına gözlerinizi yummanız
gerekecek. Seramik panolara ise bir sözümüz yok.
Beşiktaş çarşısı, gerçek bir semt çarşısıdır. Balıkçıları, manavları, fırınları, sobacıları, tavukçusu, çömlekçisi, mezecisiyle, İstanbul'un her zamanki donanımb mahalle yaşamından hatıralar taşımaktadır. Semt esnafı, Beşiktaş takımının hararetli taraftarıdır. Bunun yansımasını tezgâh üzerindeki fotoğraf ve kabartma kartal resimlerinde görmek olasıdır. Beşiktaş İskelesinden çıktığınızda Kaptanı Derya Barbaros Hayreddin Paşa'nuı türbesi ve önündeki anıtıyla karşı karşıya gelirsiniz. Barbaros'un yaşadığı yıllarda Beşiktaş kibar kişilerin yalıları ve köşkleriyle bezenmiş bir semttir. Güvercinlerin bile güçlükle barınabildiği bugünkü Beşiktaş'ın tersine, o zamanlar sarıasmalar, kara tavuklar, ishaklar, ispinozlar, Borinalar, baştankaralar, hatta bülbüller, herkese nağmeler dağıtır.