• Sonuç bulunamadı

Ozanlığının 50. yılına ayak basacak olan Melih cevdet Anday:Genç ozan yoktur, sadece ozan vardır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ozanlığının 50. yılına ayak basacak olan Melih cevdet Anday:Genç ozan yoktur, sadece ozan vardır"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

/

G E N Ç L İ K / 5

Ozanlığının 50. yılına ayak

CELAL USTER___________________

A

rdında uzun ve yoğun bir sanat bi­rikimi ve deneyimi bulunan Melih Cevdet Anday ile doğrudan doğru­ ya “gençlik” üstüne olmasa da, sanat dün­ yasına ilk adımlarını attığı döneme ilişkin olarak konuştuk. 1985’te ozanlığının ellinci yılma ayak basacak olan Melih Cevdet An­ day, şiirlerinin ilk yayımlandığı günlerde­ ki deneyimlerini, o dönemin ustalarına na­ sıl baktığını, o yılların edebiyat otoritele­ rine ilişkin görüşlerini, “vaşlı-gençler” ve “genç-yaşlılar” konusunda neler düşündü­ ğünü, günümüz gençliğine değgin görüşle­ rini, kadına bakışının değişik evrelerini an­ lattı.

— İlk yayımlanan şiirinizin o günden bugüne sizde bıraktığı izlenimler neler? Başlangıçta şiirlerinizi yayımlatmakta güç­ lük çektiniz mi?

ANDAY — 15 Kasım 1936 tarihli Var­ lık dergisinde yayımlanan ilk şiirimin adı “ Ukde” dir. Bu şiir ölçülü uyaklıdır ve Ga­ rip akımı içine giren şiirlerden önce yayım­ lanmıştır. Varlık dergisi ertesi sayısında üçümüzün şiirlerini bir sayfada topladı ve Yaşar Nabi Nayır bizi “ Şiirimize yeni ha­ va getiren üç şair” diye okura tanıttı. Bu dönem kısa sürdü, arkasından ölçü-uyak disiplininden kurtulmuş yeni şiirler, yeni bir dönemin başlangıcını oluşturdu. Bura­ da şaşırtıcı olan Yaşar Nabi Nayır’m bu ga­ rip şiirleri yadırgamaması, tersine olarak desteklemesidir. Bir yazımda da belirttiğim gibi, ben ilk şiirlerimi bastırmak isteyen bir genç ozan olarak, bu konuda hiçbir sıkın­ tı ile karşılaşmamışımdır. Bizden hep şiir istendi. Bu yüzden olacak, şiirlerini bastı- ramadıklarından yakınan genç ozanların dertlerini anlamakta güçlük çekerim. De­ mek önümüzdeki yıl, ozanlığımın ellinci yı- Una ayak basacağım.

— Şiire başladığınız dönemde sizden yaşlı ozanlara ya da usta sayılanlara nasıl bakıyordunuz, onları nasıl görüyordunuz?

ANDAY — Ben şiirde usta-çırak süre­ cini yaşamadığım için, bizden önceki tanın­ mış ozanlara karşı hiçbir karmaşaya kapıl­ madım; onları beğenime göre değerlendir­ dim, nesnelliğimi herhangi bir duygu ile ka­ rıştırmadım, beğendiklerimde de, beğen­ mediklerimde de içtendim. Böyle olduğu için, birbirinden çok ayrı ozanlara açık yü­ rekle yaklaşabilmişimdir. Diyebilirim ki, kuşaklar arası savaşımı da, kuşak dayanış­ masını da bilmedim. Bunu bir şans saya­ rım ve nedenini Homeros gibi işe baştan başlamış olmakla açıklarım. Gerçekte ya­ rarlanılacak çok az ozan vardı önümüzde. Çekiciliğine karşı durulamayacak bir akım da görünmüyordu ortalıkta, çünkü bizde akım, çoğun, özgün bir ozanla onun tak­ litçilerinden kurulur. Ayrıca eskilerin ço­ ğuna yaklaşmakta dil büyük engeldi. O dili anlayamadığım için mi? Hayır, o dil kul­ lanımdan kalktığı için. Bir şiirin anlaşılır ya da anlaşılmaz olması önemli değildir, isterse hiç anlaşılmasın Türkçe olması önemlidir. Bu bakımdan bizim şiirimizin geçmişi pek de uzun değildir. Gelecek ku­ şakları bu bakımdan çok şanslı görüyo­ rum, daha bol örnekler ve değişik olanak­ lar içinde çalışabilecekler.

G

basacak olan Melih Cevdet Anday:

enç

ozan

,

sadece ozan vardır

Melih Cevdet Anday'ın ilk şiiri 15 Kasım 1936 tarihli Varlık Dergisi'nde yayımlandı. r yor Sulun B,. •bui „«itki k « Z ıne 'f m«dyun ine beeejinl »¿□Ufa ve ‘ahu- tak»mmui Bir , Ukde

¿ S S

t ö s

1

Kaybolur i" ^ * “*•»«» dönüt, hoL. , ' Çoktandır L , ba*l' t ' rn U; * ■ PrpmJltlm n ° i, m ' 'd a la n H allarla J . , d'h"

T ****

‘-‘•‘'Sirsr

"Ü ""--- ~ Eb!ü£EVDET

CZyZ'tln\

'« t. fnd is uiç..y * ■*' "‘'n u k u T y: " 7 ... ■"•‘" ‘»a „1. ' HâiTUŞ; AbdUlf nın ik in cil r ,, , dt- evieıfl Hey. Sulla, manmd* hJo» Suitaal ^ fün

r

''•kfcmin ¡ h*mda oiur.1 •atlaııaiımn d " d ..liVa ,

.. .., .

— Sizin genç ozan olarak tanındığınız dönemde edebiyat dünyamızda birtakım otoriteler var mıydı? Bunların sizler üze­ rindeki etkisi nasıldı?

ANDAY — Otorite diye bilinen ozan­ lar vardı elbet; ama bunlar bizim için hiç de otorite olmamışlardır, çünkü onlardan hiçbirini örnek tutmamıştık. Bunların bi­ ze karşı davranışları ise, bizi yoksamak, küçümsemek biçiminde kendini göstermiş­ tir; “Boks eldivenle oynanır, bunlar taban­ ca çekiyorlar” ya da “Evladım olsa red­ dederdim” gibi. Peki, rakip sayılamayacak

bir ozana niçin kızmalı? Kolay açıklana­ maz. Bunların dışında ise gördüğümüz dü­ pedüz alaya, gırgıra alınmaktı. Adımız o zamanlar daha çok mizah dergilerinde ge­ çerdi. Demek tanınma, gayrı ciddi uçtan başladı. Bu çok önemliydi. Alaya alıpan çıkış dikkati çeker, kamuoyuna mal olur, dahası rahatsız ettiği için şaşırtır. Bütün ozanlar için doğru değildir bu, ama akım­ lar için doğrudur. Ben genç ozanlıktan çok geç kurtulmuşumdur. Bunu da, yaşayan ozanları içeren şiir seçkelerinde yavaş ya­ vaş yukarılara doğru çıktığımı görerek an­

ladım. Bizde “genç ozan” sözü, biraz da “ acemi ozan” anlamını taşır. Oysa genç ozan yoktur, sadece ozan vardır. Ben bu­ nu bir yazımda, “ Genç bir ozana mektup yazılamaz, yazılsa eline geçmez, eline geç­ se artık o bir genç ozan değildir” diyerek anlatmıştım. Genç ozan-yaşlı ozan bölüm­ lemesi yanlıştır.

— Stephen Spender’la yapılan bir ko­ nuşmada, “ Kimi yazarlar her zaman genç­ tir, yaşlıyken de gençtir; kimileri ise genç­ ken bile yaşlıdır” diyordu ozan. Sizce ne denli geçerli bu söz? Bizim

edebiyatımız-dan böyle örnekler verilebilir mi? ANDAY — Spender’ın o sözünü oku­ dum, doğrularım. Ama buradaki “gençlik- yaşlılık” bölümlemesi düpedüz “yaş” ile ilgili değil. Spender da “Kimi yazarlar hep gençtir” demekle bunu anlatmak istiyor. Bir geleneğe bağlı, bir geleneği sürdürmek isteyen ozan da genç kalabilir. Çünkü şi­ irde her gelenekçilik, eskimiş olmayı gerek­ tirmez. Bunun gibi, ille yeni olmak için çırpınma da genç ozanlığın koşulu değil­ dir. Yahya Kemal, Divan Şiiri’ndeki Türk­ çe sesi yakalamak istediği için, kimilerin­ ce eski sayılmıştır, oysa yeni bir ozandı. Cahit Sıtkı Tarancı ise, daha genç bir ozan­ ken “ olgun” karşılandı. Nâzım Hikmet hep “yeni ozan” olarak bilinegelmiştir. Namık Kemal, hep yaşlı gibi konuşmuş, Abdülhak Hâmit ise, yaşlılığında bile, de- lifişek kalmıştır. Ezra Pound, Eliot’tan gençti. Bunu demekle, Eliot’un yeniliğini yatsıdığım sanılmasın. Spender’ın bölüm­ lemesi, şiir dışı kişilikler için de doğrudur. Başka bir deyişle, sorun, bir dünyaya ba­ kış sorunudur, hatta bir okur seçme soru­ nu. Sainte-Beuve, klasik yazının, yaşam­ dan elini ayağını çekmiş kimselere seslen­ diğini yazmıştı.

— Edebiyat dışında, kendi döneminiz­ deki gençlik ile günümüz gençliği arasın­ da nasıl bir karşılaştırma yapabilirsiniz? Bugünkü gençleri temel özellikleriyle na­ sıl değerlendiriyorsunuz?

ANDAY — Yazın dışında, günümüz gençliğini, bizim dönemimizdeki gençlik­ le karşılaştırırken, şimdikilerin, okuyup öğ­ renme, kitap bulma, kaynak bulma bakı­ mından, bizim kuşağa göre çok daha şanslı olduğu sonucuna varıyorum. Ama bugün öğrenim ve iş bulma olanakları, eskiye göre çok daha büyük zorluklarla karşılaştırıyor yeni kuşakları. Dilerim, bu zorlukların ye­ tişme ve kişilik bulma yolunda olumlu et­ kileri olsun. Konuştuğum çoğu gençlerde gördüğüm olgunluk, doğruluk bana büyük umutlar veriyor. Çünkü salt genç olduk­ ları için yatsımıyorlar; böyle bir yatsıma- nın bir saman alevi olacağının ayırdında- lar sanki. Bunun için de ciddiye almıyor­ lar, alınmalıdırlar. Gençleri toy, acemi gör­ me alışkanlığından vazgeçmelidir. Yeni bir dünya kuruluyor, bu dünyanın yapıcıları onlardır. Eğer dünyanın değişmesinden korkanlarca dokuncalı ve işe yaramaz gö­ rül üyorlarsa bu onların suçu değildir.

— Yaşamınızın değişik evrelerinde ka­ dına bakışınız ne gibi değişimler geçirdi?

ANDAY — Erkeğin kadına bakış açısı ve kadının erkeğe bakış açısı sorunu, bir toplumun uygarlık ölçüsü sayılsa yeridir, demek onca önemlidir. Biz uygarlık değiş­ tiren (ya da bunun için çırpınan) insanlar olduğumuzdan, bu sorunun değişik açıla­ rını ister istemez yaşamışızdır. Başlangıç­ ta kadını sadece dişiliği ile görmek gelir ki, yeni yetişen bir gençte bu görüş çok güçlü bir duyguya dönüşür; belirtileri, heyecan­ lanma, paniğe kapılma ve bunun zorunlu sonucu olarak saldırıdır. Kadmı insan kim­ liği ile değerlendirme, genellikle olgunlu­ ğun tanıtı sayılır, ama saldırı karmaşası­ nı, bastırılmış olarak, içinde, gizli bir yer­ de saklar. Bundan sonra gelen evre ise, baştaki tutumun, bilinçlenmiş, olumlan- mış, doğrulanmış durumudur. Bu durum, kadın tarafından da onaylanır ve böylece kadınla erkek arasına konmuş bütün eğ­ retilemeler gözden düşer, gülünç olur. Bir tür denge durumudur bu. İşte bu ilişkide varılabilecek en yetkin, en insanca anlaş­ ma (vahşilikle uygarlığın birliği) ancak bundan sonra gerçekleşebilir... ya da ger­ çekleşmez. Gerçekleşmemesi o ilişkide hiç umut kalmadığını gösterir. Bütün bu ev­ releri yaşayanlar olduğu gibi, en başta ka­ lanlar da vardır. Toplumsal yaşamın geli­ şim niteliğine bağlıdır bu süreç.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

M ithat Cemal, Abdülhak Şinasi'lerin imrenerek, yürekleri yana­ rak baktıkları konaklann, köşklerin, yalıların gerçek yüzlerini gös­ teriyor, geçmişe imrenerek,

Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği (Türk KBB BBC Derneği) bu konuda bir çalışma yaparak, olası/kesin COVID-19 olgularında, orofa- ringeal

These two micro-level perspectives differ from each other— the network perspective on migra- tion stresses migrants’ specific mechanisms to facilitate the development of

Merrieketin güzel sanatlar sa­ hasındaki boşluğuna doldurarak, ressamlar, heyketraşlar ve mi­ marlar yetiştirmek için yetmiş i- ki yıl evvel temeli atılarak,

More relativistic individuals may be less inclined to recognize violated fair information behavior as an ethical issue or to intervene in the behavior because they wish to know

Üç etap halinde ve toplamda 140.000 metrekare alanda uygulanan ve proje sonucunda Hacı Fettah Mahallesi olarak adlandırılan Çaybaşı Kentsel Dönüşüm

[r]

J*ai trouvé à'mon retour des Etats-Unis où je m'étais rendu pour des raisons de santé le livre que vous avez eu 1*amabilité de m'envoyer* Ayant moment nément égaré