KİM 2 - 8 ŞUBAT lâ66
13
önemli
K İT A P L A R
h u k a n b a r g ib i b ir h a tıra k it a b ı
Bende yazdım
i ^ lâ l Via,var
İttihat v© T era k k id e
olan lard an bile
habersiz yaşam ış
CELÂL BAY AR, BEN DE
YAZDIM, BASILDIĞI YER. BAHA MATBAASI.
I CİLT, 25 LİRA
Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı’ - nm tarih merakına tutulduğu, hatıra larım yazmak için kitaplar ve belge ler toplattığı, yakın tarihimiz üzeri ne yabancı dillerde yazılmış kitapları budurup tercüme ettirdiği, duyulmak ta idi. Söylendiğine göre hazırlıklar ilerleyince, kitabın baskısı için kâğıt tedarikine girişilmiş ve 8-10 ciltlik bu eserin yayınlanması işini üzerine alan büyük bir banka, yazarın arzusuyla, Çörçil’in hatıralarının basıldığı kâğıt tan yeterj kadar ithal etm iştir .
27 Mayıs İhtilâli, Bayar’ı Çankaya' da, kitabının ilk cildini de dizilmiş v e , kısmen basılmış olarak matbaada bul-; du. O günün şartlan icabı basılması geri kalan kitabın ilk cildi, yazarının ifadesine göre hiçbir değişiklik yapıl maksızın, bu defa İstanbul’da yeniden basılmış ve yayınlanmıştır.
Kitabın kaç ciltte tamamlanacağını bilmiyoruz. Yalnız, elimize geçen ilk cildin muhteva ve düzeninden öyle an laşılıyor ki, bu kitap, Cemal Kuntay’m «Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücade leleri Tarihi» gibi 20 cildi bulabilir. Çünkü, «Millî Miicadele’ye gidiş» adını taşıyan ilk ciltte henüz konuya giril miş değildir. Gerek işin bu tarafına, gerekse bütün ciltlerin ortam adına bakınca, ister istemez akla şu soru ge liyor:
— Celâl Bayar, böyle bir kitaptan ne bekliyor, ne umuyor?
NEDEN YAZMIŞ?
Böyle bir soruyu önceden sezmiş o. -lacak ki, kitabın önsözünde kendisi bir açıklama yapmaktadır. Bu açıkla maya göre, mutad sofralarından bi rinde, Atatürk, hazır bulunanlara, ken disini ilk gördükleri zamana ait duy gularını anlatmalarını söylemiş. Bayar anlatmış ve sözlerini bitirince, Atatürk «Bunları yazdınız mı?» diye sormuş, Bayar’ın yazmadığım öğrenince de «R i ca ederim, yazınız!» demiş. Atatürk’ün bu ricasını o zaman bir «emir», ölü münden sonra da bir «vasiyet» sayan Bayar da yazmış, kitabın adı da b u radan çıkıyor: «Ben de yazdım».
Bu hareket noktasına göre, eser bir hatıra kitabı olacaktır. Doğrusu da böyledir. Nitekim, kitap şu satırlarla başlıyor:
«1918 yılı sonbaharında İstanbul'a gelmiştim. îttikat ve Terakki Cemiye ti’nin kuruluş günü olan 5 Eylülde a - ' çılması gereken Kongre’de İzmir Kâ- tib-j Mesuiû sıfa tiyle bulunacaktım » Celâl Bayar, hatıralarını yazmakla hem Atatürk’ün emrini ve vasiyetim yerine getirmekte, hem de Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanının pek fazla, bilinmeyen tarihi kişiliğini ,gün ışığı na çıkartmaktadır, ittihat ve Terak- a ’nin İzmir Kâtibi Mesuiû, Millî Mü- ,
cadelenin bir kaç aylık Galip Hocası ve Millî Alay Kumandam, Birinci Bü yük Millet Meclisinin ve icra Vekilleri Hey’etinın üyesi Mahmut Celâl Bey. böylece gerçek yerini ve değerini bu lacak, Atatürk ve İnönü gibi iki tari hi şahsiyetten sonra, Devlet Başkanlı ğına yine tarihi bir şahsın geldiği an laşılacaktır. Kitabın yazılışında bu düşüncenin büyük payı olduğu öteden- beri söylenmektedir.
HÂTIRA KİTABI
Bayar, önsözünde, kitabın konusunu ve kapsayacağı dönemleri şöyle be lirtmektedir:
«Ben de yazdım» kitabı mütarekeden bu yana. Milli Mücadele’yi, Büyü« Millet Meclisi’ni ve Hükûmeti’ni, Cum- huriyet’in ilk devirlerim, Atatürk’ü ve devrimlerini bütün yönleri ile içi ne alacaktır.»
Şüphesiz, bütün bu olayların içinde Bayar’ı bulmamız ve görmemiz ge rekiyor Böyle yazılırsa, hatıralar de ğerli Ve işe yarar olur. Hatıra sahibi, yaşadığı, gördüğü, şahidi olduğu ola' lan, işittiklerini, o zamanki duygu ve
düşüncelerini anlatmak suretiyle ta rihe hizmet edecektir.
Fakat, Bayar’m kitabının ilk cildi, daha başlangıcında, bir «hâtıra» kita bı olmak niteliğini kaybetmiştir. Ger çi, önsözde, .inkilâplarımızm meydana gelmesini zaruri kılan taıihi sebep ve âmillerin üzerinde durulacağına işa ret edilmektedir. Ancak, bunun bir ölçü ve düzen içinde yapılması gere kir. ittihat, Terakki Kongresi için İ s tanbul’a geldiğinden bahseden Bayar, kongre yapılmadığı için tekrar İzmir’e dönmüştür. Bu arada, İstanbul’da kal dığı günlere ait, önemli ve yeni hiçbir şey söylemiyor. Günlerini İttihat ve Terakki merkezinde geçirdiği halde merkezi umumîde olup bitenlerin far kında olmadığını ancak dolaylı olarak bazı şeyler öğrenebildiğini anlıyoruz.
Bunlar da harbe son vermek için ka. binede iki fikir olduğu, nihayet müta reke talebinde bulunulması kararını varıldığı gibi herkes tarafından bili nen hususlardır. İzmir’e dönüşünde okuyucuya oradan da yeni ve esasi' bir şey vermiyor. Buna rağmen kita bın bu ilk sayfalarında Celâl Bayat var. Arkasından, kitap gelişigüzel ve sistemsiz bir şekilde bazı tarihi olay ları anlatmaya başlıyor. Önsözde v< metin içinde bazı yerlerde «istidrat» olarak bilgiler verileceğine işaret edil miş olduğu hâlde,, ölçü kaçırılmış ve kitap baştan aşağı «istidı-at» ile d o l muştur 207 sayfadan ibaret olan me tin içinde, asıl konu ile ilgili kısırn hiç denecek kadar az bir yer tutuyor. Mondros Mütarekesi zabıtları, Âli Türk geldi'nin kitabından olduğu gib: aktarılmış. Mütareke sayfalarca sü rüyor. Sonra birden bire, başka ko nular, heı-biri 30 - 40 sayfalık parça lar hâlinde birbirini kovalıyor. işi»
garibi, -kronoloji ters çevrilmiş. K i tap ilerledikçe, daha eski devirlerin olaylarına rastlıyoruz. İttihat ve Te- rakki’nin kuruluşu anlatıldıktan son ra, 31 Mart Vak’asma, tekrar ittihat ve Terakkiye, bu bitince Genç Osman lIlara geçilmesi gibi... Kitabın en u- zun bahsi 31 Mart Vak’ası. Bu konu da bir sürü lüzumsuz tafsilât var, fa kat asıl önemli yönleri yok. Sözünü et tiği konularda hâtıra sahibinin kendi si ise hiç yok. ^
Kitabın sonunda 83 sayfa tutan bel geler içinde önemli bir belge var: İttihat ve Terakki Cemiyetinin ilk ana tüzüğü. Diğer belgelerin bu kitaba n i çin girdiğini anlayamadık. Hele bir
Draç» belgeleri var ki, eserin ne adı ve ne de konusu ile hiç ilgili değiî.
Devlet Başkanlığının bütün imkânla rı kullanıldığı hâlde ortaya böyle b ; kitabın çıkması, Bayar’m bu işte ça lıştırdığı adamları iyi seçmediğini göstermektedir. Metnin sonundaki «Lütfen takih ediniz» ve belgelerin so nundaki «müteakip ciltlerde belge
vermeye devam edeceğiz» notları, k i taba bir dergi, bir tefrika hüviyeti vermektedir.
Öteki ciltler nasıl olabilir? Bizce perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor...
DOĞU'DA
KITLIK VARDI
Halil Aytekin, Doğuda kıtlık vardı. Röportajlar. Toplum Yayaıevi,— Ankara: 1965 750 Kr. ■ Kardeşi Sefer Aytekin’le birlikte uzun yılardır. Aııkarada bir yayınevi idare ettiğini ve halk kitapları yayın ladığım duyduğumuz Halil Aytekin, Dört yüz sayfa kadar tutan bu yeni kitabındaki 27 parça röportajı dört bölümde toplamış, Sivas’tan ve Ada- na’dan başlıyarak Muş, Van, Kars, Tunceli ve Erzurum dolaylarını bu günün şartlan içinde görerek, köylü lerin ağzından dinleyerek not etmiş. Bu yazılarını, 1960 — 1965 Yıllan ara sında, Ankara’da çıkan «FORUM» ve «Sosyal Adalet» dergilerinde yayınla yan Halil Aytekin, Doğu Anadolu in sanlarını ve onların dertlerini dile getirirken, yalnız son beş yıl içinde yüze çıkan toplum meselelerini, köylü açısından dile getirmekle kalmamış, aynı zamanda yazılarına sanat eseri niteliği vermeğede gayret etmiştir.
Aslında kendisi de köyden çıkma
bir aydın oian Halil Aytekin, gezip dolaştığı bölgelerde köylülerin yaşayış îarrna girebilmiş, on i an yadırgatmadan .'yabancılaştırmadan, rahatça konuş
turmasını bilmiş. Ama şunuda sırası- gelmişken belirtmeliyizki, bu yazarla rın köylülerle böylesine yakın ve içten konuşup anlaşabilmeleri, onların yal nız aynı soydan insan olmalarından değil, artık bu işe hazır bir duruma ulaşmış olmalarından geliyor, Bir yandan Halil Aytekin ve ona benzi- yen köye yönelmiş yazarlar uzun sü re çalışarak köylüyü hangi açıdan eli almak ve anlatmk gerektiğini öğren diler. Bu soy yazarlarımız çoktandır masabaşı çalışmalarım bıraktılar. Ger çeklerin, anlatmak istedikleri insan ların karşısına gitmeği, onları yerle rinde incelemeği, derinden derine on ların sorularım kavramayı üstün „u- tar oldular. Öte yandan son yılların olayları ve gelişen şartlan, aydınla rın kafalarındaki şaşkınlıkları ve bula nıklığı silip götürdü. Temel reform lara gitmeden Türkiye’nin kalkm mı- yacağmı, yeni ve Atatürk’e ü bir hare ketin de köylüvle vanyana gelmeden, onlarla mümkün oiamı-yacağını miadımı Bu gelişin-¡erin bir türü çözülmeyi ■- £ai isik i:İmece si köylünün aydınlara karşı yüzyıllar dan beri sürüp gelen güvensizliği idi.
Toplum şartlan ve aydınlar, köye yönelen yazarlar, yeni Atatürkçü lük hareketi için hazır durumdaydı lar. Yalnız köylü, bir nüfus kalaba lığı hâlinde devrimci hareketlerin kar şısındaymış gibi görünüyor, çirkin politikacıların oy avcılığının tuzağına düşüyor, hâlledilmesini bekleyen memleket sorunları b ir köşede yığı lıyordu. Halil Aytekin’in kitabı. Köy leri anlatan başka yazarların eser lerinde de son zamanlarda açıkça gö-
rüdüğü gibi, köylülerin aydınlarla anlaşmaya, dertlerini ortaya dökmeye hazır duruma geldiklerini gösteriyor. Politika canbazlan, oy. avcıları, par tilerin köylere kadar uzanan mekaniz maları, yıllardanberi sürüp gelen a l datma ve oyalama düzenleriyle, köy lüleri artık kandıramaz ve inandıra maz duruma gelmişler. Halil Aytekin’- in bu kitapında anlatılanlara b a k ı lırsa, Doğu Anadolu köylüleri, kendi dillerini konuşan, kendilerine benzer idarelerine eğilmek amacında olan aydınan özlemle beklemektedirler.
Taha Toros Arşivi