Sayfa: 2
n
-¿¿,1531
Takvimi karıştırırken
IİIIPHJIIIIIIİIİ I""1'""11» '■İV; • l— ... 1 !' 'X - - * W o m * ’ :> ' T'.’ a s a s « » ¡V f : ' 4M:
I
\ r v .\
{ A m ■ ■Hıdırellez
Günii’nün Tarihçesi
YAZAN :
N A C İ
KUM
Müze M üdürü Bugün 6/Mayıs/1951 M ilâdi ve
23/Nisan/1367 Rumî, yani takvim deyişiyle Ruz - ı H ızır’dır Ş ark âle m inde h e r yıl, baharın en terav etli günlerinden b iri ve bir dönüm nok tası olarak k u tlan an bu günün ta rih çesini, bu vesile ile «Vatandaş» oku yucularına bir H ıdırellez arm ağanı olarak sunuyoruz.
Önce «Hıdır İlyas» adının m enşein den başlıyalım : M üslüm an ananesi - ne göre, H azreti İbrahim veya Haz- reti M usa zam anında yaşam ış ve «Ab - ı Hayat» denen tılsım lı sudan içtiğinden dolayı ölmezlik sırrın a e- rerek hâlâ yaşıyan bir P eygam ber dir. Bazı darda kalan, m üşkillere uğ riyan insanların önüne çıkar, im dat la r m a yetişir. Kim olduğunu, nasıl ve nereden gelerek m uztarip insan- oğlu’nun bu güne eriştiği belli olmı yan «Hızır A leyhisselâm » ın tü rlü şekil ve suretlerle tecelli ettiğine ka n aat vardır. İlyas Peygam berin n a mı olan H ızır’ın asıl adının (Belba bin M elkân) olduğunu bazı tefsir k i tap ları bildirir.
İsrail O ğ u llan kitap ların d a bu ad da bir Peygamber yoksa da, Gökyüzü ne çıkarıldığı söylenen İlyas P e y gam ber ile H ızır’ın aynı şahıs olm a sı ihtim ali vardır. Bu itib arla bizde «Hıdırellez» terkibiyle bir şahıs ta savvur olunur.
Bu gün kutladığım ız H ıdırellez gü nün ü n pek eski zam anlardan kalm a bir gelenek olduğuna hükm edilebi lir.
K uran - ı K erim in X V III inci, Ke hif Suresinin 64 üncü âyetinde: «Kendisine rahm etim izi ve ilmimizi ihsan ettiğim iz bir kulum uza - yani H ızıra - rast geldiler; M usa ona (Sa na öğretilen ilim den b ir kısm ını b a na öğretmekliğin ve beni irşad eyle- m ekliğin için seni takip edebilir m i yim ?) dedi.» B undan sonra H ızır’la yoldaş olarak birkaç acayip m esele lerle karşılaştı ve bunların sebep ve hikm etlerini H ızırdan öğrenm iş ol du... (B unları tafsile hacet görem iyo yorum )
Yine K uran - ı K erim in XXXVII inci Saffât Suresinin 123 - 126 mcı âyetlerinde: «İlyas da bizim resûlle- rım izden idi. K avm ine: A llahın aza bından korkm ıyacak mısınız? B aal’ p u tu n a m ı tapacaksınız ve T an rıla rın en iyisini bırakacak m ısınız? O, sizin âbâ ve ecdadınızın A llahıdır..» Dedi.
larak.
3 — Z u h u rat - ı m isliyye; ki, Mâ- r.ay - ı kadîm ve tim sali R übubiy- ^ e ı olarak.
İşte A li’n in bu lâyem ût tecelliyatı Hızı’rla tevem sayılarak, onun na m ına h e r yerde ziy aret yerleri, m u kaddes m akam lar inşa edilm iştir. Ruz - u H ızır da bu ziyaretgâhlar çevresinde, baharla tazelenen hay a tın zevk ve neş’e dem leri sürülür. A n tak y a’nın Süveydiye - Samanda- ğı ilçesinin deniz kıyısında bulunan m akam - ı Hızır, en kutsal m evki lerden birisidir.
* **
H ıdırellez hakkm daki tak v im i bil gilere gelince: Takvim lerim izde se ne, yaz ve kış olarak ikiye ayrılır. Yaz ayları, M ayıs’m 6 sına rastlıyan H ıdırellez’den, kış ayları da Kasım ikinciteşrin - ayının 8 inci g ü n ü n den M ayısın 6 nci gününe k ad ar sü rer. ö te d en b eri takvim lerde yılın 179 günü (Eyyem - ı Ruz - i Kasım) ve 186 gü n ü de (Eyyam - ı Ruz - u H ızır) olarak ikiye bölünm üştür.
Yine takvim terim in e göre 20 Ni sandan 21 M ayısa kadar, senenin 12 avının tem sil eden B urç’la rd an (Se vir Burcu) hâkimdir. Bu kelime, top leluğu öküze benzetilen yıldız küme £İnin arapça adıdır. H er burcun in
sanlar üzerinde tabiî bir etkisi oldu ğuna k a n aat g etiren geçm işlerim izin bu burç h akkm daki h üküm leri şöy- ledir:
Bu burç, şiddet - i k u v v a’y a delâ let eder; Bu aylarda doğan k ad ın la r zeki ve fevkalâde ferasetli ve keskin gürüşe sahip olur. A rzuları nın husulünde ısrarlı d av ran ırlar; m am afih, kalben ince, hassas ve ko çalarına karşı sadık olm akla b era
ber, kıskançlık da fazladır.
B u ayda doğan erkekler; T ab’an sert hiddetli ve h a ttâ bazan haşin ve kaba olurlar. B ununla beraber, k u v v etli zekâya ve fikirlerinde iti dale m aliktirler.
Bu ayda havalar, değişik gittiğ in den vücudu korum alıdır. İhtiyatsız lık birçok h astalık ları doğurabilir. Sıcaklar da başladığından e lb ise le ri1 de yavaş, yavaş hafifletm elidir. «dut yaprağı giyindi; elbiseler soyundu» darbım eseli herkesçe bellidir.
Eski Ş ark hükem asınm telifleri o- lan (M elhame), yâni, yıl içinde her ayda v u k u bulan ta b ia t olaylarının tefsirleri m ahiyetindeki k itap ta - H ıdınllez N isan ayına tesadüf et - m ekle - bu aym ahvaline dair bâzı d ik k ate değer k a y ıtla r vardır:
Bu aya Y unanîler A bril, T ürkler O rta B ah ar derler; Bu aym tabiatı ılık, nem lidir. Bu ayda D ünya C en n et gibi olur. G erçekten bu dünya cennetinde T anrının insanlara ba ğışladığı nim etlerden yiyip, içmeli ve hoşça eğlenm elidir. K uzu ve av etlerinden ve şekerli gıdalardan, gö nül açıcı lâ tif şarap lard an doyum lan m alıdır. A ncak bedene h are re t veri ci sıcak, baharlı, acı k u ru yem ekler den sakınm alıdır. Z ira bu ayda acı olan şeyler insana zeh ir gibi doku nur. Gece, gündüz bağ ve bahçeler de h u ri endam lı güzeller ve tu lî d il li, hoş sonbet y â ren ler ile m uhabbet dem leri sürm elidir. Zira, H ay at Su y u n d an içerek, ru h diriliğine erm iş olan H ızır da kendi gününü k u tla y a n la r arasında aydınlatacak göz, b irleştirecek gönül, çözecek m üşkül aram ak tad ır; belki sen de ona k a vuşursun..,.
G arp - H iristiyanlık ananesine gö re: M ilâttan IX asır k ad ar evvel, Ba bil de doğmuş olan( İlyas - Elih) İs ra il oğullarını B aballilerin en büyük p u tu olan (Baal) ve (A starte) ye ta p m ak tan vaz geçirm ek üzere gûya T anrı tarafın d an m em ur edilm iştir. Gösterdiği m ûcizelere rağm en, öl dürülm ek üzere takip edilerek y ıl larca m ağaralarda yaşam ış ve (El- yasâ - Elisee) ile birlikte, tılsım lı bir karga ta rafın d an kendilerine y i yecek getirilm ek suretiyle beslen m işlerdir. B undan sonra H azreti - i İlyas, Elyesâ’ı kendine P eygam ber likte halef bırakarak, ateşten y ap ıl m a b ir araba ile K ökyüzü’ne çıkarıl m ıştır.
B u efsaneye dair G arp ressam ları tarafın d an yapılm ış tablolar, müze galerilerini süslerler. Aynı zam anda ily as Peygam berin ateşten arabası G arp edebiyatında b ir telm ih m ev zuu teşkil etm iştir.
Bütün İslâm edebiyatında, husu siyle bizim D ivan ve H alk E debiyatı rııızda H ızır ve Ab - ı H ayat m ef - num ları: Ebedî h ay at ve cavidanîlik m efhum larını terennüm eden şairle rim izin m ısraların d a çok te k ra rla n ır Şair H aşanın:
“H a ya t-ı cavidan rem zin h akikatle bilem dersen H ız ır ’veş A b - ı H a y v a n ’ı k a r a n lık-
da içerden sor."
S ultan M urad III;
‘‘Sorm a k aybolm asun ey dilber - i ş î rîn harekât L eblerin lâl - i B edahşaıı m ı veya
A b - i h a ya t B u lu r elbette h a y a t - ı ebedî ol a şık
G er v e fa ola a nın m u n isi ger v a k t-i m em a t"
Isp arialı Seyranî'den:
“T eslim ol erlere sil sü p ü r kalbi Y e tiş ir im dada hak H ızır N eb i P ir H a lil evladı İsm a il gibi D oğranup tuzlanub kurban ol da
gel"
T ürk edebiyatından böyle b in ler ce m isaller verebiliriz. Ancak, Ale- bileı-ce H ızır’ın m edlûl ve m ahiye ti nedir? B unu da kısaca anlatalım : Peşinen şunu arzedeyim ki A levî likte. Hızır, H azreti A li’nin m ânevi tecellisidir. Ç ünkü A levîlik telâk k i sine göre H azreti Ali üç tü rlü tecel li eder:
1 — Z u h u rat - i im siye ve hicabiy y e ; Ki din öncüsü olarak resullerde
2 — Z u h u rat-ı sıfatiye; ki, Re sul - i E krem in B ab’ı yani kapısı
o-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi T a h a T o ro s Arşivi