• Sonuç bulunamadı

Mental aritmetik eğitiminin 5 yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mental aritmetik eğitiminin 5 yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisi"

Copied!
127
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

MENTAL ARİTMETİK EĞİTİMİNİN 5 YAŞ ÇOCUKLARININ GÖRSEL ALGI GELİŞİMLERİNE ETKİSİ

MELTEM ÖZBALCI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

UYGULAMALI SANATLAR ANA BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren 48 ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN Adı : Meltem Soyadı : Özbalcı Bölümü: : Grafik Eğitimi İmza : Teslim tarihi : TEZİN

Türkçe Adı : Mental Aritmetik Eğitiminin 5 Yaş Çocuklarının Görsel Algı Gelişimlerine Etkisi

İngilizce Adı : The Affect Of The Mental Arithmetic Education Over 5-Year-Old Children’s Visual Perception Improvement

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Meltem Özbalcı İmza:

(5)
(6)

iv

(7)

v

TEŞEKKÜR

Öncelikle araştırmamda beni yönlendiren, bu süreç boyunca bilgi ve tecrübelerini benden esirgemeyen, yol gösterici olan ve araştırmamın gelişmesinde büyük katkısı olan danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Gülgün BANGİR ALPAN’a şükran borçluyum.

Hayatımın her döneminde bana sonsuz destek veren, her zaman yanımda olan annem Melahat ÖZBALCI’ ya minnettarım.

Manevi desteğiyle hep yanımda olan ve yabancı dil konusunda desteklerini esirgemeyen nişanlım Murat Naci EZGÜ’ ye çok teşekkür ederim.

(8)

vi

MENTAL ARİTMETİK EĞİTİMİNİN 5 YAŞ ÇOCUKLARININ

GÖRSEL ALGI GELİŞİMLERİNE ETKİSİ

Yüksek Lisans Tezi

Meltem ÖZBALCI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Aralık 2014

ÖZ

Bu araştırmada mental aritmetik eğitiminin 5 yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisi incelenmiştir.

Araştırmanın uygulaması, Tarım Bakanlığı Kreş ve Gündüz Bakım Evi’nde okul öncesi öğrenimini gören 5 yaş grubu öğrencileri üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ölçme aracı olarak Frostig Görsel Algı Testi kullanılmıştır.

Yansız olarak seçilen kontrol ve deney gruplarına ön test olarak Frostig Görsel Algı testi uygulanmıştır. Daha sonra kontrol grubu normal eğitimine devam ederken deney grubuna normal eğitim müfredatına ek olarak mental aritmetik eğitim programı uygulanmıştır. Sürecin sonunda deney ve kontrol grubuna son test olarak Frostig Görsel Algı testi tekrar uygulanmıştır. Test sonucunda elde edilen istatistiksel verilerin çözümlemeleri SPSS Version 22.0 istatistik programı ile yapılmıştır. Mann Whitney U ve Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi ön test ve son test arasındaki farkları belirlemek için kullanılmıştır. Deney grubundan 5 kişilik bir öğrenci grubu ve deney grubu öğretmenleri ile mental aritmetik eğitimi sonunda görüşme yapılmıştır. Görüşmeden elde edilen nitel veriler içerik çözümlemesi ve tematik kodlama yapılarak örgütlenmiştir.

(9)

vii

Araştırmada elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde; test genelinde alınan puana göre iki grubun son testleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı, son test toplam puanlarının sıra ortalamasına bakıldığında ise kontrol grubunun puanının deney grubu puanına göre düşük olduğu görülmüştür. Deney grubu ön test ve son test sonuçları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Öğrenci ve öğretmen görüşlerine göre, mental aritmetik eğitiminin matematiği sevdirdiği, çocuklar üzerinde farkındalık etkisini artırdığı, dikkat algısının artmasına yardımcı olduğu, renk ve şekil algısında gelişim sağladığı yönünde sonuçlar çıkmıştır.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Görsel Algı, Mental Aritmetik Eğitimi, Okul Öncesi Eğitim Sayfa Adedi : 109

(10)

viii

THE AFFECT OF THE MENTAL ARITHMETIC EDUCATION

OVER 5-YEAR-OLD CHILDREN’S VISUAL PERCEPTION

IMPROVEMENT

M. S. Thesis

Meltem ÖZBALCI

GAZİ UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

December 2014

ABSTRACT

In this research ; the affect of the mental arithmetic education over 5-year-old children’s visual perception improvement has been studied.

The application of the research was performed in Ministry of Agriculture Kindergarten and Day Care Center over 5-year-old children who have been receiving pre-school education. In the research Frostig Test of Visual Perception has been used as an assessment scale.

Frostig Test of Visual Perception was applicated to the control and experimental groups as preliminary test whom was chosen objectively. Afterwards while control group was continuing routine education, mental arithmetic educational program was applicated to experimental group in addition to routine educational program. At the end of the process Frostig Test of Visual Perception was reapplicated to the control and experimental groups as an ultimate test. The analysis of the statistical data that had been attained at the end of test was performed via SPSS Version 22.0 statistic program. Mann Whitney U ve Wilcoxon Sign Rank Test used by defined pre test and ultimate test differences. An interview was made with a group of 5 students who existed in experimental group and the

(11)

ix

instructors of the experimental group. Qualitative data that had been attained from the interview was organized by using content analysis and thematic encoding.

When the conclusions attained in the research are evaluated, it is conceived that; statistically there is no significant difference between ultimate tests of two grops in accordance with score that was taken during the test and when the range average of the ultimate test total scores is considered the score of control group is less than the score of the experimental group. A statistically significant difference has been figured out between the conclusions of preliminary and ultimate tests which belong to control group. According to instructor and student opinions, it is conceived that mental arithmetic endears mathematics, increases impression of withitness, assists with increase of care perception and improves perception on colour and shape.

Science Code :

Key Words : Visiual perception, mental arithmetic training, pre-school education Number of Pages : 109

(12)

x

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... vi

ABSTRACT ... viii

İÇİNDEKİLER ... x

TABLOLAR LİSTESİ... xiii

ŞEKİLLER LİSTESİ... xiv

KISALTMALAR ... xv

BÖLÜM 1

... 1

1. GİRİŞ

... 1 1.1. Problem ... 1 1.2. Araştırmanın Önemi ... 10 1.3. Araştırmanın Amacı ... 10 1.3.1. Araştırma Soruları ... 10 1.4. Sınırlılıklar ... 11 1.5. Varsayımlar ... 11 1.6. Tanımlar... 11

BÖLÜM 2

... 13

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

... 13

(13)

xi

2.1.1. Okul Öncesi Eğitimin Tanımı ve Önemi ... 13

2.1.2. Okul Öncesi Eğitimin Amaç ve İlkeleri ... 15

2.1.3. Okul Öncesi Eğitime İhtiyaç Duyulmasının Nedeni ... 16

2.1.4. Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim ... 16

2.1.5. Okul Öncesi Eğitimin Çocuk Üzerindeki Etkisi ... 17

2.1.6. Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Özellikleri ... 18

2.2. Algı ... 19

2.2.1. Algı Gelişim Alanları ... 20

2.2.2. Sıfır – Beş Yaş Döneminde Algı Gelişimi ... 20

2.2.3. Görsel Algı ... 23

2.2.3.1. Görsel Algı Gelişimi ... 24

2.2.3.2. Frostig Görsel Algılama Alanları ... 24

2.2.3.2.1 Göz - Motor Koordinasyonu ... 25

2.2.3.2.2. Şekil Zemin Algılaması ... 25

2.2.3.2.3. Algılama Sabitliği ... 27

2.2.3.2.4. Mekan İçerisinde Konum Algılaması ... 28

2.2.3.2.5. Mekansal İlişkilerin Algılanması ... 29

2.3. Mental Aritmetik ... 30

2.3.1. Mental Aritmetik Tanımı ve Gelişimi ... 30

2.3.2. Mental aritmetik ve Matematik Öğretiminde Görsel Algı ... 32

2.4. İlgili Araştırmalar ... 33

BÖLÜM 3

... 43

3. YÖNTEM

... 43

3.1. Araştırmanın Modeli ... 43

(14)

xii

3.3. Veri Toplama Yöntemi ... 44

3.3.1 Testin Güvenirlik ve Geçerliliği ... 47

3.4. Verilerin Toplanması ... 47

3.4.1. Uygulanan Mental Aritmetik Eğitim Programının Ayrıntıları ... 48

3.4.2 Görüşme Formlarının Hazırlanması ... 51

3.5. Verilerin Çözümlenmesi ... 52

BÖLÜM 4

... 55

4. BULGULAR VE YORUMLAR

... 55

BÖLÜM 5

... 63

5. SONUÇ VE TARTIŞMA

... 63 5.1. Sonuçlar ve Tartışmalar ... 63 5.2. Öneriler ... 64 KAYNAKLAR ... 66 EKLER ... 77

EK 1. Öğretmen Görüşme Formu ve Cevapları ... 78

EK 2. Öğrenci Görüşme Formu ve Cevapları ... 83

EK 3. Öğretmen Görüşme Formu ... 86

EK 4. Öğrenci Görüşme Formu ... 89

EK 5. Frostig Görsel Algı Test Kitapçığı ... 91

EK 6. Mental Aritmetik Eğitimi Ders Programı ... 109

(15)

xiii

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Deney Grubu Frostig Görsel Algı Testi Ön Test Toplam Puanları ile Son Test Toplam Puanları İçin Yapılan Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları ... 55 Tablo 2. Kontrol Grubu Frostig Görsel Algı Testi Ön Test Toplam Puanları ile Son Test Toplam Puanları İçin Yapılan Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Sonuçları ... 56 Tablo 3. Deney ve Kontrol Grubu Frostig Görsel Algı Testi Ön Test Toplam Puanları İçin Yapılan Mann – Whitney U Testi Sonuçları ... 57 Tablo 4. Deney ve Kontrol Grubu Frostig Görsel Algı Testi Son Test Toplam Puanları İçin Yapılan Mann – Whitney U Testi Sonuçları ... 57

(16)

xiv

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Abaküs……….31

Şekil 2. Sanal Kart………48

Şekil 3. Mental Aritmetik Eğitimi Bilgisayar Programı Başlangıç Ekran Görüntüsü ... 49

Şekil 4. Mental Aritmetik Eğitimi Bilgisayar Programı Sayı 1 Ekran Görüntüsü ... 49

Şekil 5. Mental Aritmetik Eğitimi Bilgisayar Programı Sayı 2 Ekran Görüntüsü ... 50

Şekil 6. Mental Aritmetik Eğitimi Bilgisayar Programı Cevap Ekranı Görüntüsü ... 50

(17)

xv

KISALTMALAR LİSTESİ

MEB

Milli Eğitim Bakanlığı

FGAT

Frostig Görsel Algı Testi

(18)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Araştırmanın bu bölümünde problem durumu, araştırmanın amacı, araştırmanın önemi, varsayımlar, sınırlılıklar, tanımlar konusunda bilgi verilmiştir.

1.1. Problem

Günümüzde çağdaş eğitim sistemlerinin temel amacının, topluma, yapıcı, yaratıcı güce sahip, sorgulayan, kaliteli insanlar yetiştirmek olduğu kabul edilmektedir. Bu sürecin ilk basamağını ise, insan gelişiminin en kritik evresi olan okul öncesi dönemi ve okul öncesi eğitimi adına gerçekleştirilen eğitim uygulamaları oluşturmaktadır.

Okul öncesi eğitimi, 0-5 yaş grubundaki çocukların gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yetenekleri göz önüne alınarak, olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin ortaya çıkarıldığı, kendilerine güven duymalarının sağlandığı, onların bilişsel, fiziksel, sosyal, duygusal ve dil becerileri yönünden gelişmelerini sağlayan, onları ilköğretime hazırlayan bir eğitim sürecidir. Okul öncesi dönem, insan hayatının temellerinin atıldığı bir dönem olması açısından oldukça önemlidir. Bu süreçte yetişkinin çocuğa sağladığı imkânların zengin olması, çocuğun yaşantılarının kalitesini arttırır. Yetişkinin çocuğun gelişim evreleriyle ilgili bilgiye sahip olması ve çocuğa özgür olabileceği bir öğrenme ortamı yaratması, çocuğun kendi kendini tanımasına ve kendini ispatlamasına izin verir (Demirci, 2010, s. 39).

Okul öncesi olarak adlandırılan 0-5 yaş dönemi, insan yaşamının en önemli gelişim aşamalarından biridir. “Fraigberg bu yıllara sihirli yıllar adını vermiştir. Çünkü bu yıllar Bloom’un da vurguladığı gibi zihinsel gelişimin büyük bir kısmının oluştuğu, bedensel

(19)

2

büyümenin çok hızlı olduğu, duygusal ve toplumsal gelişmenin gerçekleştiği yıllardır (Mangır ve Çağatay, 1987, s. 17).”

Oktay doğumu izleyen ilk 4 – 5 yılın insan hayatındaki en önemli dönemlerden biri olduğunu ve bu dönemdeki bakım ve eğitimin insanın gelecekte nasıl biri olacağını belirlediğini belirtmiştir. Yine bu yıllar çocuğun temel alışkanlıklarını kazandığı, karakter ve kişilik yapısının şekillendiği yıllardır. Bu nedenle çocuğun ilk yıllarda beslenmesi ve bakımı ne kadar önemli is, uygun çevre koşulları içinde yaşadığı topluma uyum sağlayacak şekilde eğitilmesi de o derece önemlidir (Oktay, 1993, s. 37). Çocuğun gelişimindeki bu değerli dönemi en iyi şekilde değerlendirmek için, üç-beş yaş arasında okul öncesi kurumuna gitmesi oldukça önemlidir.

Okul öncesi eğitim kurumlarının başlıca fonksiyonları; 1- Çocuğun sağlıklı büyümesi için beden gelişimini sağlamak; 2- Çocuğun psiko-motor gelişimine yardımcı olmak;

3- Çocuğun duyularını uyarmak; 4- Çocuğun algılarını geliştirmek;

5- Çocuğun kendisini ve çevresini tanımasına fırsat vermek;

6- Çocukta anlama, kavrama, dikkat, muhakeme, düşünme, akıl yürütme, problem çözme gibi yetenekleri geliştirmek ve ona kavram kazandırmak;

7- Çocuğun öğrenmeye karşı ilgisini arttırmaktır (Mangır ve Çağatay, 1987, s. 18).

Doğumdan 5 yaşında kadar olan süre içinde aile, okul öncesi eğitim kurumları, evde seyredilen televizyon, ailenin bilgisayar başında geçirdiği süre ve internet kullanma alışkanlıkları, eve alınan kitap, dergi, gazete çocuğun eğitiminde yaşla birlikte giderek artan oranda rol oynamaya başlar. Okul öncesi eğitim, aynı zamanda, çocuğun yaş grubuna uygun olarak sayı, renk ve kavramlarını tanımasını sağlamakta; bunu yaparken de çocuğun yaşantı yoluyla – direkt yaşayarak – öğrenmesini temel almaktadır. Çocuklar, bir konuyu, görerek (resimler, belirli nesneler, konuyla ilgili araçlar), duyarak (şarkılar, öğretmenin ses tonunu algılayarak), konuşarak (sorulara cevap vererek, tekrar ederek), dokunarak (konuyla ilgili materyalleri dokunma duyusu ile algılayarak) öğrenirler. Öte yandan okul öncesi eğitim, çocuğun, ailede erken yaşlarda gördüğü eğitimi pekiştirir ya da eksikleri giderme fırsatı yaratır. Bu bilgiler ışığında okul öncesi eğitimin işlevleri ve amaçları olarak şunlar sıralanabilir:

1- Çocukların beden, zihin ve duygu gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak, 2- Onları ilkokula hazırlamak,

(20)

3

3- Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak,

4- Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır ( Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2013, s. 10).

Çocuk, okul öncesi kurumda zengin deneyimler geçirir ve böylece öğrenir. Bu kurumlar çocuğun yeteneklerinin gelişmesi için özgür ve uyarıcı ortam hazırlayarak çocuklarda zihin gelişimini hızlandırır (Yörükoğlu, 2002, s. 51).

Okul öncesi dönem, çocuğa zengin bir ortam sunarak çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesini sağlar. Bunun sonucunda çocuk gelecekteki okul yaşantısına ve toplumsal yaşantıya hazırlanır. Üç yaşından itibaren yaşıtlarıyla daha fazla iletişim kurarak sosyalleşen çocuk için okul öncesi eğitim kurumu çok olumlu bir fırsattır. Okul öncesi eğitim kurumu aile ortamından daha uyarıcı, çocukların ilgi ve öğrenme güdülerini daha doyurucu olduğu sağlıklı ve dengeli bir yaşam düzeyini sağladığı ölçüde çocukların gelişimlerini olumlu yönde etkileyecektir (Oğuzkan ve Oral, 1987, s. 12-13). Okul öncesi eğitim kurumları aile bireyleri arasındaki ilişkilerin saygın ve seviyeye dayalı güvenli bir ortamda yaşamın ilk yıllarını geçiren bir çocuk yeni bir oyun ortamı, yeni arkadaşlar, yeni yetişkinlerle tanışma çocuğun yaşam alanını genişleten zengin deneyim olanağını sağlayan ortamlardır (Oktay, 2010, s. 116-131).

Araştırmalar göstermiştir ki, anaokuluna devam eden çocuklar daha sosyal, daha bağımsız, daha güvenli, dili kullanabilme ve anlayabilme, problem çözme, anlama, kavrama, dikkat, düşünme, akıl yürütme, el-göz koordinasyonunu sağlama, ayırt etme, genelleme ve mekânsal olayları kavramada daha başarılı olmaktadırlar (MEB, 1998, s. 11). Okul öncesi kurumun sağladığı ortam ve yaşıtlarıyla girdiği etkileşim sonucunda çocuk, kendine özgü duygu, düşünce ve davranış geliştirir. Böylelikle bir yandan kendisini keşfederken bir yandan da topluma nasıl katkıda bulunması gerektiğini öğrenir. Yaşadığı topluma bağlı olarak kendine özgü iletişim ve etkileşim yolları geliştirir.

Robison (1983, s. 9-11), “Exploring Teaching in Early Childhood Education” adlı eserinde, okul öncesi eğitiminin hedeflerinden söz etmiş ve bu hedefleri, “duygusal”, “fiziksel”, “dilsel”, “algısal” ve “sosyal hedefler” olarak sınıflandırmıştır. Öğrenmenin çok hızlı olduğu bu dönemde çocuğun kişiliği yavaş yavaş şekillenmeye başlar. Çocuğa verilecek eğitim, çocuğun doğuştan gelen yeteneklerinin gelişmesine yeni bilgi ve beceriler

(21)

4

kazanmasına yardımcı olur. Okul öncesi eğitim kurumunda çocuk gördüğü her şeyi birebir deneyimleyerek yeni bilgilere ulaşır. Çocuğa sağlanacak zengin bir çevre ve yaşantılar onun öğrenme becerilerini geliştirmesini sağlar.

Öğrenme sürecinde küçük çocukların tüm duyu organlarını kullanarak kalıcı öğrenme sağladıkları da unutulmamalıdır. Bu nedenle okul öncesi eğitimde öğrenmenin kalıcı olması için çocuğa uygun bir modele ve çocuğun tüm duyularıyla hareket edebileceği bir eğitim programına ihtiyaç vardır. Çocukların duyularıyla hareket etmesini sağlayan ve okul öncesi eğitim döneminde de verilen resim, seramik, drama eğitimlerinin yanına yeni kazanımlar eklenmektedir bunlardan biri de mental aritmetik eğitimidir. Okul öncesi dönem çocuğu matematik kavramlarının çoğunu sınıf içerisinde uygulanan günlük aktiviteler sayesinde edinir. Okul öncesi eğitim kurumunda uygulanan her aktivitede şekiller, sayılar, ağırlık, nicelik, sıralama, gruplama, eşleştirme, boyutla ilgili kavramlar, zaman kavramları yer alabilir. Bu kavramlar çocuğun daha ileriki yıllarda kullanacağı matematik bilgisinin temelini oluşturur. Bu temel okul öncesinin ilk yıllarında atılır. Mental aritmetik eğitimi de ileriki yıllarda kullanılacak olan matematik, görsel algı, hızlı düşünme, hızlı okuma bilgisinin temelini oluşturabilecek eğitimlerden biri olarak görülmektedir.

Mental aritmetik eğitimi, 4-12 yaş arasındaki çocuklar için tasarlanmış abaküs ile uygulanan bir zeka geliştirme programıdır. “Abaküs, Çin, Japon ve Korelilerin matematik becerilerini geliştirmek için kullandıkları bir metottur. Matematik becerilerindeki gelişimin, beynin sağ ve sol yarıkürelerinin birlikte kullanılmaları sonucu olduğu söylenir. Abaküs, (Japonca ve Çince adıyla soroban) yardımıyla gerçekleştirilen eğitimde önce sayısal işlemlerde abaküs kullanımının öğrenilmesi ile başlayan program, bir süre sonra abaküsün kaldırılması ile sürer ve öğrenciler işlemleri çok hızlı bir şekilde tamamen zihinden yapmayı öğrenirler. Aslında abaküsün imajı zihinlerine yerleşmiştir ve hesapları yaparken, sanki ellerinin altında abaküs varmış gibi parmaklarını hareket ettirirler. O esnada boncukların hareketini zihinlerindeki abaküs imajında izlemekte ve işlemi büyük bir hız ve doğrulukla sonuçlandırmaktadırlar. Sanki öğrenciler zihinlerine sanal bir bilgisayar yerleştirmiş gibidir. Abaküsün ilk olarak 15. yüzyılda savaş sonrası göç sırasında Çin’e ulaştığı düşünülmektedir. Daha sonra Çinliler tarafından geliştirilerek bir eğitim aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır (Bernazzani, 2005, s.3).

(22)

5

Kawano’ nun, 2000 yılında yaptığı “Image thinking of abacus useres in higher dan (ranks) by a study on brain waves” adlı araştırmasında, normal şartlarda zihinden işlem sol beyinde cereyan ederken, abaküs kullanıcılarında ise sağ beynin kullanıldığını; normal insanlar zihinden işlem esnasında kendi iç sesleri ile işlemleri çözerken, abaküs kullanıcılarının abaküs imajını zihinlerinde canlandırarak işlem yaptığını ifade etmektedir.

Bhaskaran ve diğerlerinin 2005 yılında yaptıkları “Abaküs Öğrenenlerde Hafızanın Gelişimi” araştırmasında ise, 5 – 12 yaş aralığında bulunan ortalama zekaya sahip 50 devlet okulu öğrencisi ve 50 abaküs eğitim enstitüsü öğrencisinin kısa süreli hafızalarını eğitimden önce ve sonraki 1 ve 2 yıllık periyotlarda değerlendirmişlerdir. Değerlendirme sonunda, bir ve iki yıllık süreyle abaküs öğrenenlerin hiç abaküs öğrenmeyenlere kıyasla daha iyi görsel ve işitsel hafızaya sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalardan yola çıkarak mental aritmetik ve abaküs eğitiminin görsel algı ve görsel hafızayla ilişkili olduğu görülmektedir.

Yaşam ve öğrenme görsel uyarıcılarla dolu bir dünyada devam eder. Görsel yetenek temel bir öğrenme kanalı sağlar ve sosyal dünya hakkında bilgi edinme yollarını oluşturur (Whirther ve Acar, 1998, s. 44). Getmen (1982), görmeyi zeka ile eşdeğer saymaktadır. "Görme ve zeka çok yakından ilişkilidir. Çocuk neyi görür ve anlarsa, onu bilebilir" (Getmen , aktaran Sayın, 1990, s. 24-28). Yaratıcı kişilerin “görme duyumlarıyla yarattıklarının tümü görsel algılamanın sonuçlarıdır” (Genç ve Sipahioğlu, 1992, s. 15). Görsel algılama, çok yönlü düşünmeyi ve farklı bakış açısını gerektirir. Görsel algı, görsel algılama ve görmeyi öğrenme, görsel bir yapı oluştururken tüm görsel bileşenlerden yararlanabilmek olarak tanımlanmaktadır (Gökbulut, 1992, s. 91). Grafik tasarıma ise, “görsel iletişim sanatı” denmektedir (Becer, 2002, s. 33). Bu tanımlardan yola çıkarak görsel algı ve görsel algılamanın grafik tasarım için önemli bir kavram olduğunu görülmektedir. Görsel algı kavramı, görsel uyaranları tanıma, ayırt etme ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama yeteneği anlamına gelmektedir. Görsel algıdaki beceri, çocuklara okumayı, yazmayı, hecelemeyi, aritmetik hesapları yapmayı geliştirmekte ve okulda başarılı olmaları için gerekli diğer yeteneklerinin tümünü ilerletmelerine yardımcı olmaktadır (Frostig, 1968. s. 5).

Görsel algılama yeteneği 3-7 yaşları arasında hız kazanmaktadır. Bu yaşlarda çocuk çevresini, kulakları ve gözleriyle algılayabilir. Nesnelere dokunmaya, tutmaya, tatmaya ya

(23)

6

da koklamaya ihtiyacı yoktur. Algısal yeteneklerin en belirgin gelişimi, okul öncesi ve ilköğretim döneminin ilk yıllarında (üç-yedi yaş) meydana gelmektedir. Bu dönemdeki çocuklar, nesneler üzerinde düşünür, onları kendi düşünceleriyle tartar, sınıflandırır ve sonuçlar çıkarırlar. Psikologlar, çocukların temel öğrenme gelişmelerinin ve bilgi edinmelerinin en elverişli olduğu zamanın beş-altı yaşlarında gerçekleştiğini belirtmektedir. Dolayısıyla özellikle bu dönemde çocukların, dikkat, algı, öğrenme gibi becerilerinin geliştirilmesi önemlidir. Bu gelişim süresince, işitsel ve görsel rolü olan araçlar kullanılması tavsiye edilmektedir (Özer, 2000, s. 229; Binbaşıoğlu, 1982 s. 123; Tos, 2001 s. 54).

“Frostig görsel algılama alanlarını beşe ayırarak incelemiştir: 1- Göz – motor koordinasyonu

2- Şekil - zemin algılaması 3- Algılama sabitliği

4- Mekan içerisinde konum algılanması

5- Mekan ilişkilerinin algılanması (Mangır ve Çağatay, 1990, s. 6).”

Göz-motor koordinasyonu: Göz-motor koordinasyonu, görme ile vücudun bölümleri arasında işbirliği kurma yeteneğidir (Sökmen, 1994, s. 17).

Şekil - zemin algılaması: Birçok uyarıcı arasından seçilen uyarıcıyı algılama, üzerinde düşünme, odaklanma ve dikkat etmedir. Şekildeki değişiklikleri ayırt etme yeteneği şekil-zemin ilişkisi ile ortaya çıkar. İnsan beyni gelen uyarılardan dikkat merkezine giren uyaranları seçecek şekilde düzenlenmiştir (Mangır ve Aral, 1990, s. 7).

Algılama sabitliği: Yapı, şekil ve durumlardaki belirgin olmayan değişikliklere rağmen şekilleri tanıma yeteneğidir (Whirtley ve Acar, 1998, s. 45).

Mekan içerisinde konum algılanması: Şekillerin parçalarını ve birbirlerine göre konumlarını algılamak için zihinsel bir süreç gerekmektedir. Bu yeteneği kazanmış çocuklar hareket halinde olan ya da ters çevrilmiş şekilleri diğer şekillerden ayırt edebilme becerisine sahiptirler (Mangır ve Aral, 1990, s. 7).

Mekan ilişkilerinin algılanması: Görsel algılamanın diğer bir yönü de, mekan ilişkileriyle mekanın algılanmasını içeren ayırt etme yeteneğidir. Bir mekanda iki veya daha fazla nesnenin birbirleriyle ve gözleyiciyle ilişkili durumlarının algılanması yeteneğiyle ilgilidir (Whirtley ve Acar, 1998, s. 45).

(24)

7

Görsel algı yeteneği çocuğun okuldaki uyumu ve okuldaki öğrenme yaşantısı için büyük önem taşımaktadır ve bu yetenek eğitimle geliştirilebilir. Görsel algılama yeteneği sadece görsel becerinin kazanılmasında değil aynı zamanda kavramların kazanılmasında etkilidir. Doğru olarak algılayamayan çocuklar dış dünyadaki bilgileri sınırlı olarak alabilirler. Görsel algılamanın duyusal gelişime etkisi büyüktür. Okul öncesi dönemde ince motor becerileri yeterince gelişmeyen (resim yapamayan, kağıt kesemeyen), okulun ilk yıllarında okumayı öğrenemeyen, istediğini yazılı olarak anlatamayan bir çocuk, durumunu arkadaşlarının durumu ile karşılaştırdığında; kendine güven duygusu azalmaktadır (Sağol, 1998, s .8-9). İlköğretim yaşantısında öğrencilerin başarılı ve mutlu oluşu, fiziksel, zihinsel, duygusal, toplumsal gelişmeleriyle doğru orantılıdır. Bunlarla birlikte okuma öğrenimi sırasında “görsel algı”nın gelişimi de önemlidir. Öğrenmede engelleyici rol oynayan görsel algı becerilerinin gelişmediği küçük yaşta tespit edilirse gelecekte çocuğun öğrenme güçlüğü çekmesi önlenmiş olacaktır (Sökmen, 1994, s. 18).

Görsel algı gelişimi, çocuğun bilişsel gelişimiyle birlikte sosyal, duyusal alanlarının gelişmesinde de büyük öneme sahiptir. Görsel algılama problemi olan çocuklar, görsel algıya dayalı alanların yanı sıra diğer alanlarda da problem yaşayacaktır. Eğitimle, doğru algılayabilen çocuklar, diğer disiplinlerle ilişki kurup, aktarabilme becerisi kazanacaklardır (Demirci, 2010, s. 3). “Görsel algının okumayı öğrenmekteki rolü üzerine birçok araştırma yapılmıştır ancak, Frostig Merkezi’nde elde edilen klinik veriler göstermiştir ki; görsel algı becerisi, özellikle mekansal ilişkileri algılamaktaki beceri, çocuğun matematikteki başarısını daha çok etkilemektedir” (Frostig, 1968, s. 7).

Yukarıda söz edilen nedenlerin tümü sebebiyle kreşlerde, yuvalarda, okul öncesi eğitim veren kurumlarında, ilkokulların birinci sınıflarında- şayet henüz hazırlık eğitimi tamamlanmadıysa da-, okulların ikinci sınıflarında, normal ders programının bir parçası olarak önleyici eğitim programları bulunmalıdır. Hem düzeltici hem de önleyici programlar, çocuklar okul hayatında ki görevlerine başlamadan önce uygulanırsa daha iyi olacaktır (Cengiz, 2002, s. 40). Okul öncesi eğitim dönemi bu açıdan çok önemlidir. Bu dönemde uygulanan resim eğitimi, yaratıcılık eğitimi gibi derslerin görsel algı üzerinde etkili olduğu bilinmektedir (Demirci, 2010, s. 13-15).

Koç (2002), çocukların görsel algı becerilerinin gelişimine yönelik örnek bir program modelinin hazırlanması ve anasınıfı çocuklarında görsel algı gelişimine etkisini incelemek amacıyla yapmış olduğu araştırmada, anaokuluna devam eden 31 deney grubu ve 39

(25)

8

kontrol grubu olmak üzere 70 çocuğa Frostig Görsel Algı Testi uygulamıştır. Ön test sonuçlarının deney ve kontrol gruplarının görsel algı becerileri yönünden eşit olduğu saptanmıştır. Araştırmacı tarafından, göz-motor koordinasyonu, şekil-zemin, şekil sabitliği, mekân ile konum ve mekân ilişkilerinin algılanması boyutlarında görsel algı becerilerini geliştirmeye yönelik örnek program hazırlanmış ve bu program deney grubuna 10 hafta süreyle uygulanmıştır. Örnek eğitim programı sonrasında deney ve kontrol grubuna uygulanan son test puanları sonucunda deney grubundaki çocukların görsel algılamanın tüm boyutlarında anlamlı bir gelişme gösterdiği saptanmıştır.

Arı (2007) araştırmasında, okulöncesi eğitim kurumlarına devam eden beş-altı yaş çocuklarının görsel algılama davranışları ile öğretmen davranışları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma örneklemini 100 öğretmen ve 300 anaokulu çocuğu oluşturmuştur. Araştırmada, çocuklara Frostig Görsel Algı Testi, öğretmenlere ise OHDİDA (okulöncesi hedeflerine dönük izleyici değerlendirme aracı) uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, öğretmen davranışlarının çocuklardaki algılama davranışlarına küçük ölçekte pozitif bir etkisinin olduğu, fakat bu etkinin anlamlı bir düzeyde olmadığı belirlenmiştir.

Özhamam (2007) yapmış olduğu çalışmada, az gören öğrencilerin eğitimi için hazırlanan bilgisayar destekli eğitim programının, öğrencilerin görsel algı becerilerine etkisini incelemiştir. Araştırma uygulaması Görme Engelliler İlköğretim Okuluna devam eden 10’u deney 10’u kontrol grubu öğrencisi olmak üzere toplam 20 kişi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada ölçme aracı olarak Frostig Görsel Algı Testi kullanılmıştır. Hazırlanan bilgisayar destekli eğitim materyali Frostig tarafından belirlenen beş görsel algı basamağına uygun olarak, görsel algı gelişimini destekleyecek şekilde tasarlanmıştır. Yansız olarak seçilen kontrol ve deney gruplarına ön test olarak Frostig Görsel Algı Testi uygulanmıştır. Daha sonra kontrol grubu normal eğitimine devam ederken, deney grubuna hazırlanan bilgisayar destekli eğitim programı uygulanmıştır. Sürecin sonunda deney ve kontrol grubuna son test olarak Frostig Görsel Algı Testi tekrar uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, test genelinde alınan puana göre iki grubun son testleri arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür. Fakat görsel algının alt basamakları olarak Frostig tarafından tanımlanan beş bölüm için alınan alt test puanları karşılaştırıldığında göz motor koordinasyonu gelişimi ile ilgili alt testin son testleri arasında anlamlı bir fark bulunmuştur.

(26)

9

Senger (2010) görsel algı ve matematik ilişkisini incelemiştir. Araştırma grubunu 2008 - 2009 ve 2009 – 2010 eğitim öğretim yıllarında Ankara ilindeki özel bir okulda eğitim gören ilköğretim beşinci sınıf öğrencilerini kapsamıştır. Araştırmanın yapılacağı gruptaki öğrencilere matematik dersinden bağımsız ve matematik dersinden sonra iki serbest resim yaptırılmış ve matematik dersinden sonra yapılan resimlerde matematik dersinin izlerine rastlanıp rastlanmadığına bakılmıştır. Öğrencilerin resim eğitimine ilişkin tutumları, araştırmacı tarafından geliştirilen, “Resim Eğitimi” tutum ölçeğiyle tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, 17 öğrencinin matematik dersinden hemen sonra yaptıkları resimlerde matematik dersinin izlerine rastlanmıştır. Sonuç olarak, resim eğitimine karşı olumlu tutum sergileyen öğrencilerin nötr tutumlu öğrencilere oranla matematik ve sanat eğitimini ilişkilendirmede daha başarılı oldukları görülmüştür.

Mental aritmetik eğitimiyle ilgili Türkiye’ de tek araştırma 2013’de Kara tarafından “abaküs mental aritmetik eğitimi yaratıcı düşünme programının matematiksel problem çözme becerilerinin geliştirmesine etkisi” üzerine yapılmıştır. Araştırma ilkokul 4., ortaokul 5., 6. ve 7. sınıflarına devam etmekte olan 37 öğrenciyi kapsamaktadır. Öğrencilere 12 haftalık “Abaküs Mental Aritmetik Eğitimi” ve daha sonrada 12 haftalık “Abaküs Mental Aritmetik Eğitimi Yaratıcı Düşünme Programı” olmak üzere toplam 24 haftalık eğitim programı uygulanmıştır. . Araştırma sonuçlarına göre abaküs mental aritmetik eğitimi yaratıcı düşünme programının matematiksel problem çözme becerilerinin geliştirilmesine pozitif yönde etkisi olduğu ve etki büyüklüğünün geniş etki düzeyinde olduğu ortaya çıkmıştır.

Konu ile ilgili araştırmalar incelendiğinde, görsel algı gelişiminin bir eğitim materyali ile desteklenmesi sonucunda eğitimin görsel algı gelişimine sağladığı katkıları belirlemek amacıyla yapılan araştırmalar olduğu gözlemlenmektedir. Görsel algı ve matematik ilişkisini inceleyen araştırmalarda ise geleneksel matematik eğitim yöntemi ve okul öncesi öğrencilerinden daha büyük yaş grubunda bulunan öğrencilerin durumu incelenmiştir. Ancak görsel algı ve görsel hafıza ile ilişkili olan mental aritmetik eğitiminin çocuğun bu yöndeki gelişimine katkısı üzerine bir araştırmaya rastlanmamıştır.

Bu nedenle bu araştırmada mental aritmetik eğitiminin beş yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisi bulgulanmaya çalışılmıştır.

(27)

10 1.2. Araştırmanın Önemi

“Mental aritmetik eğitiminin 5 yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisi” konusunda gerçekleştirilen bu araştırmada elde edilen veriler ile aşağıda sıralanan noktalarda yararlar ve katkılar beklenmektedir:

1- Okul öncesi eğitimi çocuklarının görsel algı becerilerinin geliştirilmesinde etkili olacak çözümler ortaya çıkaracağı,

2- Mental aritmetik eğitimi veren kurum ve öğretmenlere, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına uygun etkinlik planı yapmalarına ve yapılan etkinliklerin yeterlilikleri üzerinde düşünme, tartışma, yeni araştırma olanakları yaratacağı,

3- Okul öncesi öğrencilerinin görsel algılarını artırmaya yönelik eğitim veren kurum ve öğretmenlere, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına uygun etkinlik planı yapmalarına ve yapılan etkinliklerin yeterlilikleri üzerinde düşünme, tartışma, yeni araştırma olanakları yaratacağı,

4- Mental aritmetik eğitimi hakkında programların geliştirilmesi ve ilgili kaynak kitapların hazırlanmasına ışık tutacağı,

5- Anaokulu eğitimcilerine, görsel sanatlar ve matematikle ilgilenenlere yararlı olacağı, 6- Araştırma sonucunda elde edilecek bulguların bu konuda yapılacak diğer araştırmalara da yardımcı olacağı umulmaktadır.

1.3. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı; mental aritmetik eğitiminin 5 yaş çocuklarının görsel algı gelişimlerine etkisini saptamaktır. Bu genel amacı gerçekleştirmek için aşağıdaki sorulara yanıt aranmaya çalışılmıştır.

1.3.1. Araştırma Soruları

1- Okul öncesi dönemi öğrencilerine uygulanan mental aritmetik eğitimi sonrasında öğrencilerin görsel algı gelişimi bakımından deney grubu ön testi ile son test arasında anlamlı bir fark var mıdır?

(28)

11

2- Okul öncesi dönemi öğrencilerine uygulanan mental aritmetik eğitimi sonrasında öğrencilerin görsel algı gelişimi bakımından kontrol grubu ön testi ile son test arasında anlamlı bir fark var mıdır?

3- Okul öncesi dönemi öğrencilerine uygulanan mental aritmetik eğitimi öncesinde öğrencilerin görsel algı gelişimi bakımından deney grubu ön testi ile kontrol grubu ön testi arasında anlamlı bir fark var mıdır?

4- Okul öncesi dönemi öğrencilerine uygulanan mental aritmetik eğitimi sonrasında öğrencilerin görsel algı gelişimi bakımından deney grubu son testi ile kontrol grubu son testi arasında anlamlı bir fark var mıdır?

5- Okul öncesi öğretmenlerinin ve mental aritmetik eğitimi alan deney grubu öğrencilerinin mental aritmetik eğitimine ve görsel algıya etkisine yönelik görüşleri nelerdir?

1.4. Sınırlılıklar

1- Araştırma okul öncesi eğitim kurumunda 5 yaş grubundaki 15 deney grubu ve 15 kontrol grubu öğrencisi ile,

2- Araştırma Frostig tarafından belirlenen, 5 görsel algı sınıfı olan göz-motor koordinasyonu, şekil zemin ayrımı, algılama sabitliği, mekan içeriğinde konum algılaması, mekansal ilişkilerin algılanması bölümleri ile sınırlandırılmıştır.

1.5. Varsayımlar

1- Öğretmenlerin ve öğrencilerin görüşme sorularına verdikleri cevapların içtenlikli olduğu varsayılmıştır.

1.6. Tanımlar

Çalışmada geçen bazı tanımlar aşağıda verilmiştir.

Algı: Duyu organları aracılığıyla alınan verilerin zihinde örgütlenip yorumlanarak anlamlandırılması sürecidir (Teker, 2003, s. 73).

(29)

12

Görsel Algılama: Görsel algılama, görsel uyaranları tanıma, ayırt etme önceki deneyimlerle birleştirerek yorumlama yeteneğidir (Genç, 2003, s. 95).

5 Yaş Çocuğu: Motor becerileri daha gelişmekle birlikte harf ve sayıları ters yazabilir. Durmaksızın konuşur ve sorular sorar. Zaman kavramı ile daha fazla ilgilenmeye başlar ve saatin akrep ve yelkovanının temel hareketlerini bilir. İlk, orta ve son gibi pozisyon kavramlarını bilir. Kendi adını yazabilir veya gördüğünde tanıyabilir (Cirhinlioğlu, 2004, s. 28).

Mental Aritmetik Eğitimi: Abaküsün zihinden dört işlem için kullanılmasına denir. Bu eğitim metodunda temel matematik olan toplama, çarpma, bölme ve çıkarma işlemleri için kullanılan abaküsle hesap yapabilme kabiliyeti kazandırılır (Bernazzani, 2005, s. 3).

Eğitim: Bireyin istendik ve kasıtlı olarak davranış değiştirme sürecidir (Ertürk, 1972, s. 12).

(30)

13

BÖLÜM 2

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Araştırmanın bu bölümünde okul öncesi eğitimin tarihi ve tanımı, görsel algı, 5 yaş çocuklarında görsel algı gelişimi, görsel algı alanları, mental aritmetik eğitiminin tanımı ve uygulama şekli hakkında bilgiler verilmiştir.

2.1. Okul Öncesi Eğitim

2.1.1. Okul Öncesi Eğitimin Tanımı ve Önemi

Okul öncesi eğitimle ilgili çok sayıda tanım bulunmaktadır. Çeşitli uzmanlar okul öncesi eğitimin farklı dallarını ele alarak bir çok tanım yapmışlardır.

Okul öncesi eğitim, çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar geçen yılları kapsayan ve çocukların daha sonraki yaşamlarında önemli roller oynayan; bedensel, psiko-motor, sosyal duygusal zihinsel ve dil gelişimlerinin büyük ölçüde tamamlandığı, ailelerde ve kurumlarda verilen eğitimle kişiliğin şekillendiği gelişim ve eğitim süreci olarak tanımlanabilir (Aral, 2000, s. 12).

Bir diğer tanıma göre ise, zorunlu öğrenim çağına kadar çocukların zihinsel, fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini sistemli bir ortam içinde daha iyi sağlayan, yeteneklerinin gelişmesine yardım eden, temel eğitimin bütünlüğü içinde yer alan eğitim devresine okul öncesi eğitim denir (Arı ve diğerleri, 2006, s. 7).

Okul öncesi eğitimin önemini belirten tanımlar ise aşağıdaki gibidir;

Okul öncesi eğitimi, 0-5 yaş grubundaki çocukların gelişim özellikleri, bireysel farklılıkları ve yetenekleri göz önüne alınarak, olumlu kişilik temellerinin atıldığı, yaratıcı yönlerinin

(31)

14

ortaya çıkarıldığı, kendilerine güven duymalarının sağlandığı, onların bilişsel, fiziksel, sosyal, duygusal ve dil becerileri yönünden gelişmelerini sağlayan, onları ilköğretime hazırlayan bir eğitim sürecidir. Okul öncesi dönem, insan hayatının temellerinin atıldığı bir dönem olması açısından oldukça önemlidir. Bu süreçte yetişkinin çocuğa sağladığı gelişim evreleriyle ilgili bilgiye sahip olması ve çocuğa özgür olabileceği bir öğrenme ortamı yaratması, çocuğun kendi kendini tanımasına ve kendini ispatlamasına izin verir (Demirci, 2010, s. 39).

Okul öncesi olarak adlandırılan 0-5 yaş dönemi, insan yaşamının en önemli gelişim aşamalarından biridir, çocukların benlik ve toplumsal gelişim adımlarının atıldığı önemli yıllardır.

Fraigberg bu yıllara sihirli yıllar adını vermiştir. Çünkü bu yıllar Bloom’un da vurguladığı gibi zihinsel gelişimin büyük bir kısmının oluştuğu, bedensel büyümenin çok hızlı olduğu, duygusal ve toplumsal gelişmenin gerçekleştiği yıllardır. Bu yaş dönemi çocuğun temel alışkanlıklarını kazanması, karakter ve kişilik yapısının şekillenmesi açısından önemlidir. Bu özellikleri geliştirebilmek ve bu yaş dönemini iyi değerlendirebilmek için aile içi eğitim haricinde, çocuğun okul öncesi kurumuna da devam oldukça önemlidir ( Siva, 2008, s. 2.). Okul öncesi eğitim kurumlarının başlıca fonksiyonları;

“1- Çocuğun sağlıklı büyümesi için beden gelişimini sağlamak; 2- Çocuğun psiko-motor gelişimine yardımcı olmak;

3- Çocuğun duyularını uyarmak; 4- Çocuğun algılarını geliştirmek;

5- Çocuğun zihinsel yönden gelişmesi için zihinsel gelişimini etkileyen uyarıcıları sağlamak; 6- Çocuğun kendisini ve çevresini tanımasına fırsat vermek;

7- Çocuğa doğayı tanıtmak;

8- Çocuğun yetenek ve becerilerini geliştirmek ve onu ilgileri doğrultusunda yönlendirmek; 9- Çocukta anlama, kavrama, dikkat, muhakeme, düşünme, akıl yürütme, problem çözme gibi

yetenekleri geliştirmek ve ona kavram kazandırmak;

10- Çocuğun öğrenmeye karşı ilgisini arttırmaktır (Mangır ve Çağatay, 1987, s. 18).”

Okul öncesi eğitimin önemi hiçbir şekilde yadsınamaz. Araştırmalar göstermiştir ki, anaokuluna devam eden çocuklar daha sosyal, daha bağımsız, daha güvenli, dili kullanabilme ve anlayabilme, problem çözme, anlama, kavrama, dikkat, düşünme, akıl yürütme, el-göz koordinasyonunu sağlama, ayırt etme, genelleme ve mekânsal olayları kavramada daha başarılı olmaktadırlar ( MEB, 1998, s. 11).

(32)

15

2.1.2. Okul Öncesi Eğitimin Amaç ve İlkeleri

Eğitimin amacı, topluma uyan ve topluma karşı görevlerini yerine getiren bir birey yetiştirmektir. Bu hedefler doğrultusunda okul öncesi eğitimin amacı, çocuğun bilişsel, fiziksel, sosyal, duygusal ve dil yönünden gelişimini desteklemek; ileride verimli bir yaşam sürebilmesi için gerekli temel becerilerin kazanımını sağlamaktır.

Okul öncesi eğitiminin amaç ve görevleri, millî eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;

1- Çocukların beden, zihin ve duygu gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamak, 2- Onları ilkokula hazırlamak,

3- Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak,

4- Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır (MEB, 2013, S. 10). Okul öncesi eğitimin temel ilkeleri ise şu şekilde sıralanabilir;

1- Okul öncesi eğitimi çocuğun gereksinimlerine ve bireysel farklılıklarına uygun olmalıdır. 2- Okul öncesi eğitimi çocuğun motor, sosyal ve duygusal, dil ve bilişsel gelişimini desteklemeli, özbakım becerilerini kazandırmalı ve onu ilkokula hazırlamalıdır.

3- Okul öncesi eğitimi kurumlarında çocukların gereksinimlerini karşılamak amacıyla demokratik eğitim anlayışına uygun öğrenme ortamları hazırlanmalıdır.

4- Etkinlikler düzenlenirken çocukların ilgi ve gereksinimlerinin yanı sıra çevrenin ve okulun olanakları da göz önünde bulundurulmalıdır.

5- Eğitim sürecinde çocuğun bildiklerinden başlanmalı ve deneyerek öğrenmesine olanak tanınmalıdır.

6- Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önem verilmelidir.

7- Okul öncesi dönemde verilen eğitim ile çocukların sevgi, saygı, iş birliği, sorumluluk, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi duygu ve davranışları geliştirilmelidir. 8- Eğitim, çocuğun kendine saygı ve güven duymasını sağlamalı; ona öz denetim kazandırmalıdır.

9- Oyun bu yaş grubundaki çocuklar için en uygun öğrenme yöntemidir. Bütün etkinlikler oyun temelli düzenlenmelidir.

10- Çocuklarla iletişimde, onların kişiliğini zedeleyici şekilde davranılmamalı, baskı ve kısıtlamalara yer verilmemelidir.

11- Çocukların bağımsız davranışlar geliştirmesi desteklenmeli, yardıma gereksinim duyduklarında yetişkin desteği, rehberliği ve yetişkinin güven verici yakınlığı sağlanmalıdır.

(33)

16

12- Çocukların kendilerinin ve başkalarının duygularını fark etmesi desteklenmelidir.

13- Çocukların hayal güçleri, yaratıcı ve eleştirel düşünme becerileri, iletişim kurma ve duygularını anlatabilme davranışları geliştirilmelidir.

14- Programlar hazırlanırken aile ve içinde bulunulan çevrenin özellikleri dikkate alınmalıdır. 15- Eğitim sürecine çocuğun ve ailenin etkin katılımı sağlanmalıdır.

16- Okul öncesi eğitimin süreçleriyle rehberlik hizmetleri bütünleştirilmelidir. Çocuğun gelişimi ve okul öncesi eğitimi programı düzenli olarak değerlendirilmelidir.

17- Değerlendirme sonuçları çocukların, öğretmenin ve programın geliştirilmesi amacıyla etkin olarak kullanılmalıdır (MEB, 2013, s.11).

2.1.3. Okul Öncesi Eğitime İhtiyaç Duyulmasının Nedeni

Okul öncesi eğitimin amaçları incelenerek, okul öncesi eğitimine neden ihtiyaç duyulduğu anlaşılabilir. “Dünya okul öncesi eğitim örgütü (OMEP)‟nün uzun yıllar başkanlığını yapmış olan ünlü uzman Mialaret, her ülkede genel olarak okul öncesi eğitimin amaçları üç madde toplamaktadır.

1- Toplumsal amaçlar: Çalışan kadınların çocuklarına bakmak, her sınıftan çocuğa eğitim imkanı hazırlamak, çocuğun sosyalleşmesine yardımcı olmak.

2- Eğitici amaçlar: Dil, iletişim, duyu organlarının ve çevreye duyarlılığının geliştirilmesi 3- Çocuğun gelişmesi ile ilgili amaçlar: Çocuğa yapılacak eğitimsel etkilerin, çocuğun gelişim evrelerini göz önünde bulundurarak, onun herhangi bir eksiklik ve kırıklık duygusuna uğramamasını sağlamaya çalışmak.” (Oktay, 1993, s. 37)

Okul öncesi eğitimin hem aileye hem de çocuğa yarar sağladığı görülmektedir. Çocuğun sosyalleşmesi, iletişim, dil, duygu organları ve çevre duyarlılığı gibi özelliklerinin gelişiminin sağlanması için okul öncesi eğitime ihtiyaç duyulmaktadır.

2.1.4. Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim

Koçak (2001), kurumsal erken çocukluk eğitim uygulamalarının başlangıcı olarak Fatih Sultan Mehmet zamanında açılan sübyan mekteplerinin gösterilebileceğini belirtmiştir. Osmanlı döneminde 5–6 yaş grubu çocuklarına sübyan mekteplerinde, meslek kazandırmaya yönelik kurulan ıslahhanelerde, savaş ve isyanlar sonucu kimsesiz kalan çocukların “Darüleytam-i Osmanî” ve “Darüleytamlar’ da” barınma ve eğitimleri

(34)

17

verilmekteydi. Ancak bu kurumlarda ilgili yaş grubundaki çocuklara verilen eğitim bugünkü okul öncesi eğitim anlayışından uzak olduğu belirtilmiştir.

Akyüz (2004), Türkiye’de okul öncesi eğitim tarihinin ve özellikle ilk ortaya çıkışıyla ilgili bilgilerin yeterli olmadığını belirtmektedir. Bu konuda bazı yayınlar yapılmakta olup, bilgi eksikliği her yayınla biraz daha giderilmekle beraber hala aydınlığa kavuşturulması gereken birçok konunun bulunduğuna değinmiştir. Akyüz, (2004) Türkiye’de okul öncesi eğitimin tarihini Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi olmak üzere ikiye ayırmıştır. Kundakçı (2013) ise günümüz Türkiye’sinde okul öncesi eğitim hizmetlerinin, çeşitli yaş gruplarında ve çeşitli kurumlar aracılığıyla yürütülmekte olduğunu ve kreş, yuva, anaokulu, anasınıfı, gündüz bakım evi gibi isimler altında fonksiyonlarını sürdürdüklerini belirtmiştir. Bağımsız anaokulları, ilkokul ve ortaokul bünyesindeki ana sınıfları, kız meslek okulları bünyesindeki uygulama anaokulları ve uygulama anasınıfları Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’na bağlı olduğunu, çocuk yuvaları, kreş ve gündüz bakım evleri, çocuk kulüplerinin ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı olarak hizmet verdiklerine değinmiştir.

Günümüzde metropollerde okul öncesi eğitim kurumlarına olan talep artmaktadır. Bu durumda okul öncesi eğitim kurumlarının sadece çalışan annelerin ihtiyaçlarını karşıladığı düşüncesinin değiştiği, anne ve babaların çocuğun gelişim özellikleri ve eğitimi konusunda bilinçlendikleri görülmektedir.

2.1.5. Okul Öncesi Eğitimin Çocuk Üzerindeki Etkisi

Okul öncesi dönem daha öncede belirtildiği gibi insan hayatının temelini oluşturduğu için çok önemlidir. Çocuğun bu yaşta edindiği bilgi ve yetenekler onun sonraki hayatının yaşam kalitesini belirler. Okul öncesi, çocuğa içinde bulunduğu yaşa uygun bir eğitim programı ile çocuğun doğuştan getirdiği özelliklerin gelişimini destekler; gereksinimlerine cevap verir. Okul öncesi eğitim kurumunun hedefi öğretim değil eğitimdir. Okul öncesi kurum çocuğun gelişimi için uygun ortamı yaratır ve çocuğun gelişimini gözlemler. Çocuğun sorunlarını çözmek için ailesi ile sürekli iletişim içindedir (Siva, 2008, s. 11). Okul öncesi eğitim programlarında yer alan etkinlikler, özellikle çocuğun bilişsel ve dilsel becerilerini geliştirmek, böylece eğitim ve öğretim dönemine hazırlamak üzerinde yoğunlaşmaktadır.

(35)

18

Okul öncesi eğitim kurumunda; araç, gereç ve diğer materyallerle zengin bir ortamda, eğitim hayatına hazırlık konusunda deneyim kazanan çocukların bu deneyimleri gelecekteki okul yaşantılarını ve başarılarını olumlu yönde etkilemektedir. Pek çok ülkede çocuklara okula başlama aşamasında hazır bulunuşluk testleri uygulanmakta ve çocuğun çok yönlü olgunlaşmış olması önemsenmektedir. Çocuklara okula hazır oluş için gerekli donanımlar sağlanmakta ve bunun doğal sonucu olarak da bir takım eşitsizlikler giderilerek okul başarıları artırılmaktadır (Erkan ve Kırca, 2010).

2.1.6. Okul Öncesi Dönem Çocuğunun Özellikleri

Çocuk okul öncesi eğitim kurumuna başladığı zaman, aile ortamından çıkarak daha önce tanımadığı kişilerin arasına katılır. Öncelikle kalabalık bir grubun içerisine girmek çocuk üzerinde farklı etkilere yol açar. Yeni beceriler kazanır. Başkalarıyla iletişimde bulunur. Yeni duygu ve düşünceler geliştirir. Kısacası çocuk, bu gruba uyum sağlamaya çalışırken sürekli ve birbirini izleyen değişiklikler ortaya çıkar. Her çocuğun gelişim özellikleri ve bu özellikleri kazanma yaşı birbirinden farklı olabilir. Bununla birlikte çocuğun gelişme hızı farklı alanlarda farklı zamanlarda olabilir.

Çocuk, hiçbir şekilde zorlanıp çocuğun gelişimi hızlandırılmaya çalışılmamalıdır. Gelişim, birbirini takip eden aşamalarla zaman içerisinde olmalıdır. Okul öncesi dönem gelişmenin oldukça hızlı olduğu bir evredir. Fiziksel gelişmenin oldukça hızlı olduğu bu dönemde bilişsel gelişme de hızla ilerleme gösterir. Duygusal ve sosyal gelişim birbirine bağlıdır. Dil gelişimi de çocuğun çevresiyle olan etkileşimi ve yaşantıları sonucunda gelişme gösterir. Bu dönemde tüm gelişim dönemleri birbiriyle ilişkilidir (Siva, 2008, s. 12).

Beş yaş çocukluk açısından oldukça ilginç bir dönemdir. Bu dönemde çocuk çevresine daha az ihtiyaç duyar, yeni sorumluluklar üstlenmeye çalışır. Yeni arkadaşlıklar kurar ve çevresini keşfetmeye çalışır. Gelişim bu süreçte biraz yavaşlamıştır. Bu yaş döneminde çocuk duygularını kontrolü altına almayı başarır. Bazı sorumluluklar alarak yetişkine yardımcı olmaktan hoşlanır. Grup kurarak oyun oynamaya başlar. Çevresinde konulan kuralları daha iyi kavrar. Yine bu dönemde çocuk hikâye dinlemekten hoşlandığı kadar anlatmaktan da hoşlanır. Kitaplara ilgisi artar. Sayılar dikkatini çeker. Gördüğü her şeyi saymak ister. Resim ve müzikle ilgilenmek hoşuna gider. Resim yapmaktan, basit melodileri dinleyip tekrarlamaktan hoşlanır. Artık yemek yeme, giyinme gibi öz bakım becerilerini kendi kendine rahatlıkla yapabilir ( Yavuzer, 2011, s. 63). Çocuğun içinde

(36)

19

bulunduğu bu dönemler aile içi eğitim ile sınırlandırılmadan, profesyonel olarak okul öncesi eğitim ile desteklenirse, gösterilen gelişimin en üst noktada olacağı ön görülmektedir.

2.2. Algı

Algı, duyu organlarımızca taşınan duyusal verileri örgütleyip yorumlamaktadır. İnsanların çevresindeki yer alan uyaranlara anlam verme sürecidir (Arkonaç, 1998,s. 65). Organizmayı etkileyen çevredeki herhangi bir güce “uyaran” ya da “uyarıcı nesne” denir. Duyu, alıcı hücrelerin dış çevredeki fiziksel enerjileri yakalayarak sinirsel enerjiye çevirmesiyle oluşur. Bu sinirsel enerji beyinde işlenir ve işlemin sonucunda bir algısal ürün ortaya çıkar. Bu işleme “algılama”, ortaya çıkan ürüne de “algı” adı verilir (Morgan, 1993, s. 169).

Erden ve Akman (1998) çalışmalarında algının çocuk gelişiminde farklı alanlar üzerinde etkili olduğunu savunmuşlardır. Bunlar aşağıda belirtildiği şekilde sıralanabilir;

1- Algı, anlama ve kavramanın gelişiminde önemli bir temel oluşturur.

2. Algılama, çocuğun dikkatini yönlendirir, bir noktaya toplar ve sürecini uzatır. 3- Algı ile ilgili çalışmalar sayesinde çocuklar duyularını daha etkin kuşanırlar.

4- Algı ile ilgili çalışmalar çocuğa verilen etkinliği bastan sona belli bir düzen içinde yapılabilmesine yardımcı olur.

5- Algısal etkinlikler, sözel ifade gerektirmediğinde dil ve konumsa yetersizliği olan çocuklar için de uygulanabilir.

6- İşitsel algı, dinleme becerisini arttırır.

7- Görsel algı, algılananların bellekte depolanmasına yardımcı olur.

8- Dokunma algısı, çocuğun dokunarak tanımasına ve diğer duyuların kullanımı sırasında onlara rehberlik etmesine yardımcı olur.

Algının pek çok alanda çocuk gelişimine etkisi olduğu görülmektedir, bu alanlar üzerine uygun çalışmalar yapılarak, algının yetkinliğinin her alanda üst düzeye çıkarılması sağlanmaktadır.

(37)

20 2.2.1. Algı Gelişim Alanları

Birbirinden bağımsız olan görme, duyma, koklama, tatma gibi duyu organlarından gelen duyusal veriler, anlamlı bir bütüne dönüşmesi için bir araya getirilip anlama ya da yoruma kavuşturulur (Eren, 2010, s. 69). Algı, hem doğuştan gelen yetenekler ve sonradan öğrenilen becerilerin birleşimidir, hem de doğuştan gelen yeteneklerin öğrenme ile şekillenerek gelişmesidir (Arkonaç, 1998, s. 65-66, 107-112). Kişinin dış dünyaya ilişkin elde ettiği, organize ettiği ve işlediği bilgiler onların dünya hakkında bir takım kuram, varsayım ve fikirlere sahip olmalarını sağlar (Eren, 2010, s. 69).

Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren dış dünya ile etkileşim halindedir. Gelişim fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlarda bir bütün olarak ilerler. Örneğin, çocuğun fiziksel gelişimi hareket gelişimiyle sıkı derecede ilişkilidir. Hareket gelişimi kasların normal büyümesine bağlıdır. Rahat hareket edebilen ve zamanında olgunlaşan kaslar çocuğun kolunu, elini rahat hareket ettirmesine ve dokunup anlamasına yardımcı olur. Çocuğun bilişsel gelişimi de onun fiziksel gelişimi ile de çok yakından ilgilidir. Çocukta gelişim alanları birbirinden etkilenmektedir (Ülgen, 1983, s. 14).

Çocuklarda algılama yeteneği hızla gelişen bir süreçtir. Eğitimsel faaliyetler ve günlük yaşam becerileri algı gelişimine yarar sağlamaktadır.

2.2.2. Sıfır – Beş Yaş Döneminde Algı Gelişimi

Yeni doğan bebek, ani ışığa ve sese tüm vücuduyla tepki verir. Güçlü bir ışığa dayanamaz, bakamaz; hatta ortalama bir ışığa bakabilmesi için birkaç gün geçmelidir. Bütün bu tepkiler bebeğin doğuştan getirdiği doğal tepkiler (refleks)’dir. Bu tepkiler zamanla karmaşık hale gelir. Duyu organları kendi fonksiyonlarını geliştirerek daha eş güdümlü çalışmaya baslar (Gövsa, 1998, s. 26).

İncelemelere göre bebek ilk yıllarında zamanının çoğunu çevresini tanıma uğraşıyla geçirir. Nesnelere uzanarak, dokunarak, ağzına koyup tadarak, bakarak ve koklayarak inceler, tanımaya çalışır. Böylece zamanla nesnelerin tatlarını kokularını şekillerini, sıcaklıklarını, seslerini keşfeder ve öğrenir. Bu öğrenmede önemli bir aşama, bebeğin çeşitli duyum ve örüntülerinin “ birbirlerine ilişkin” olduklarını anlamaya başlamasıdır. Bir ses duyduğunda o sesi çıkaran nesne ya da kişiyi arar ve bu ikisinin birbirleriyle ilişkili olduğunu anlar.

(38)

21

Aynı olgu görme ve dokunma duyuları için de geçerlidir. Bebek, belirli görsel ve dokunsal izlemlerin birlikte yer aldığını görmektedir ve kendi girişimleri ile bunun nasıl olduğunu araştırabilir. Algısal gelişimin bu aşamasında bebeğin insanları ve nesneleri algılamaya başladığını, tanıdıklarına yakınlık göstermesinden, yabancılara ise korkulu davranmasından anlaşılmaktadır ( Fişek ve Yıldırım, 1983, s. 28). Bir yaşındaki bebeklerin algılamaları yetişkinlerle aynı olmasına rağmen, önceki yaşantılarının ve deneyimlerinin azlığı nedeniyle algılama güçleri yetişkinlerin algılama gücünden ayrılır. Beyne gelen bilgi ön yaşantılar ve deneyimlerle anlam kazanır (Ömeroğlu ve Kandır, 2005, s. 63).

Bebeklikteki algı gelişiminde temel olan olgunlaşma ve deneyimler, okul öncesi dönem olan 2-5 yaş arasında da etkisini sürdürmektedir. Bu dönemde algı hızlı bir gelişme göstermektedir. Görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma algılarının hepsi gelişimlerinde bazı değişmeler göstermektedir. Bu değişmeler şöyle sıralanabilir:

1- Seçicilik

2- Ayırt etmedeki artış ve belirgin özsellikleri fark etme 3- Nesne değişmezliği

4- Ben merkezcilikte azalma.

1- Seçicilik: Çevremiz çok çeşitli ses, renk , ışık, koku ve benzeri uyarıcılarla doludur. Bir insanın duyu organlarına gelen bunca bilginin hepsine birden yönelmesi olanaksızdır. Bu nedenle algı seçicidir. Bizim için daha önemli olan uyarıcılara öncelikle yönelme durumu vardır. Seçicilik, algının sürekli olarak gelişim gösteren bir özelliğidir. Çocuk, hem onun için önemli olan uyarıcılara hem de uyarıcıları birbirinden ayırt etmesine yardımcı olacak belirgin özelliklerine yönelmeyi öğrenir. Diğer bir deyişle fazla ve gereksiz bilgileri önemsememeye başlar. Seçicilik bir bakıma dikkati belirli bir şekilde yönlendirmeyi içermektedir ( Fişek ve Yıldırım, 1983, s. 29).

2- Ayırt etmedeki artış ve belirgin özsellikleri fark etme: Görsel algıda en temel konu algısal ayrımdır. Ayırt etme, iki uyarıcı arasındaki benzemeyen özelliklerin fark edilmesi sürecidir. Görsel bilgi sunulduğunda kişiye ait olan seçilir ve böylece form nesneden ayrılır (Bacanlı, 2002, s. 166). Çocuğun birbirine benzer nesneleri ayrı kılan temel özellik ve nitelikleri soyutlamayı öğrenmesi ve onları birbirinden farklı olarak algılaması iki yaşına kadar pek görülmez. Algıladıkları nesnelerin temel özelliklerini gözlemleyememenin yanı

(39)

22

sıra, yüzeysel ya da önemsiz özelliklerine dayanarak yanlış sınıflama yapabilir ve yanlış bir ad verebilir. Yetişkinlikte gözlenen nesneleri görüntü ile davranış özelliklerine göre ayırt etme yeteneği yavaş yavaş gelişir. Özellikleri fark edebilme ilerde çocuğun karmaşık şekiller olan harfler ve sayılar arasında ayrım yapmasını sağlar. Genellikler 5 yaşına kadar bu tür ayırt etme becerisi gelişmiştir ( Fişek ve Yıldırım, 1983, s. 29).

3- Nesne değişmezliği: Nesne değişmezliği, kişinin değişik biçim ya da durumlarda gördüğü nesne ya da insanı, aynı nesne ya da insan olarak algılamasıdır. Nesne değişmezliği iki açıdan ele alınabilir: Şekil değişmezliği, büyüklük ve büyüklük değişmezliği ( Fişek ve Yıldırım, 1983, s. 33). Şekil değişmezliğinde, yetişkin bir kitabı hangi açıdan görürse görsün kitap olarak algılayabilir. Çocukta bu değişmezlik ancak öğrenme sonucu gelişir ve kesinleşir. Bu öğrenme kendisine yakın olan nesneleri eline alıp evirip çevirerek, her açıdan gözlenebilen niteliklerini keşfetmesiyle olur. Büyüklük değişmezliğinde de bu durum aynı şekildedir. Çocuk nesnelerin değişik uzaklıklardan gözüne yansıyan görüntülerini ayarlayıp algılamadaki değişiklikleri düzeltemez. Ancak kendisine yaklaşıp uzaklaşan ve bu arada büyüklüğü değişir gibi görünene nesnelerle olan deneyimi sonucu, büyüklük değişmezliği kavramını algılayabilir ( Fişek ve Yıldırım, 1998, s. 33). Nesne devamlılığı öğrenilmeden önce çocuk saklanan nesnenin yok olduğunu sanmaktadır. Bir yaşın sonuna doğru çocuk örtüyü çekip nesneyi bulur ve böylece görüş alanın dışına çıkmış olsa da nesnenin var olduğu düşüncesini geliştirmiş olur ( Fişek ve Yıldırım, 1998, s. 33).

4- Ben merkezcilikte azalma: İşlem öncesi dönemde çocuk, dünyayı kendi gördüğü gibi algılamakta herkesin de öyle algıladığını sanmaktadır. Benmerkezcilik, bir şeyi başkasının bakış açısı ile görülmesi ya da başkasının duygularının, düşünce ve gereksinimlerinin farkına varılması konusundaki yetersizlik olarak tanımlanabilir. Bu durum çocukların empati yeteneğine sahip olmadığı anlamına gelmez, aksine onlar yersiz şekilde olayları kendi düşünce ve eylemleriyle ilişkilendirirler. Örneğin, bir ebeveynin kaybından dolayı (ölüm vb.) kendini suçlu hissetme eğilimi taşır (Gander ve Gardiner, 2007, s. 259). Bu dönemde çocuk karsısındaki kişiyi kırabilir, bir hayvanı incitebilir; ancak bu acının farkına varamaz (Gander ve Gardiner, 2007, s. 259). Öğretmenine “aldı, vermiyor” diyerek şikayet eden bir çocuk, öğretmeninin “neyi, kimin” aldığını bilmediğini düşünemez; çünkü kendisini öğretmenin yerine koyamaz. Çocuğun düşüncesi, onun bildiği her şeyi

(40)

23

karsısındakinin de bildiğidir (Özer ve Özer, 2000, s. 45). Ben merkezcilikte azalma, çocuğun kendisini başkalarından ayırt etmeye başlaması ve onların bakış açılarını, görüşlerini benimseyebilmesiyle oluşmaktadır ( Fişek ve Yıldırım, 1998, s. 34).

2.2.3. Görsel Algı

Görsel algı kavramı görsel uyaranları tanıma, ayırt etme, gruplama ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama yeteneği anlamına gelmektedir. Reinartz ve Reinartz (1975) görsel algıyı; Görsel algı yalnızca iyi görme yeteneği değildir şeklinde açıklamıştır. Bir görsel uyaranın yorumu göz ile değil beyinde olmaktadır. Örneğin dört çizgiden oluşmuş sekli gördüğünde duyu izlenimini gözlerle almakta ancak bir kare olduğunu tanıma ise bir düşünme olayı olmaktadır (Sağol, 1998, s. 65).

Birçok kişi görme kuvvetiyle (vision) görmenin (seeing) eşanlamlı olduğuna inanır, oysa durum böyle değildir. Göz grafiği, okuma yeteneği ve Snellen göz testinden 20/20 puan almak görme kuvvetinin kesinliğinin göstergesidir. Görme kuvvetinin açıklığı olarak belirlenen kesinlik terimi görme kuvvetinin sadece bir yönü bir biçimde görme olarak tanımlanır. Görme kuvvetinin kesinliği iyi olmasına karşın öğrenme güçlüğü çeken birçok çocuk bu tanıma göre başarısız olur. Güç öğrenen çocukta, güçlük beyinin görsel verileri yorumlamasındaki yetersizlikte yatmaktadır. Merkezi sinir sisteminin iyi çalışmaması nedeni ile görebilen ancak ayırt edip hatırlayamayan ve sözcükleri yorumlayamayan çok sayıda çocuk olabilir (Whirter ve Acar, 1984, s. 48).

Görsel algı ve görsel-motor alanlarında bozukluk yaşayan çocuklarda görülebilecek zorluklardan bazıları şu şekilde sıralamaktadır:

Görsel Algı Bozuklukları: Ters yazar (b-d-p), ters çevirir (u-n), okurken esner, göz ağrısından şikayet eder, gözünü ovar ve kaşır, yazıların bulanık olduğundan şikayet eder, çalışırken tek gözünü kapar, okurken satır atlar, tekrar okur, sıralama hatası yapar (roman-orman, çok-koç), büyük yazıları rahat okur.

Görsel Algı / Görsel-Motor Bozukluklar: Harfleri ve kelimeleri bitişik yazar, harfler satır çizgisinden tasar, harflerin şekli bozuktur, sınırlı boyama faaliyeti yapamaz, kalemi çok sıkı tutar ve sıklıkla kalem ve boya kalemlerinin ucunu kırar, kesemez ve yapıştıramaz, düzensiz, kırışık defter ve kağıtları vardır (Özat, 2010, s. 32).

(41)

24

Görsel algı eksiklikleri, çocukların günlük aktivitelerini, el aktivitesi gerektiren yazma ve çizme gibi yeteneklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Görsel algı problemlerinin önüne geçmek ve görsel algı gelişimine katkı sağlamak amacıyla eşyaları sınıflandırma faaliyetleri, hafıza oyunları, mental aritmetik eğitimi, ayırt etme faaliyetleri uygulanabilmektedir.

2.2.3.1. Görsel Algı Gelişimi

Görsel algılama kavramı görsel uyaranları tanıma, ayırt etme ve daha önceki deneyimlerle ilişkili olarak yorumlama yeteneği anlamına gelmektedir. Görsel algılama sadece iyi görme yeteneği değildir. Bir görsel uyarıcının yorumu gözde değil beyinde olmaktadır (Reinartz ve Reinartz, 1975, s. 5).

Görsel algılama hemen her davranışımızda bulunmaktadır. Görsel algılamadaki yetenekleri sayesinde çocuklar okumayı, yazmayı, aritmetik yapmayı ve okuldaki başarıları için gerekli olan tüm diğer becerileri öğrenmektedirler (İbişoğlu 1987, Aktaran Özat, 2010, s. 33). Ayırma farklılıklar üzerine yoğunlaşmıştır. Görsel ayırt etme nesnelerin renk, şekil, hacim ve boyut özelliklerine göre yapılır. iki-iki buçuk yasındaki çocuklar benzer şekilleri eşleştirebilir. Üç-dört yasında ise aynı olan nesneleri eşleştirebilirler. Daha sonraki yaşlarda karmaşık şekilleri algılar. Eşleştirme ve sınıflandırma ise benzerliklere dayanır. İki yasında benzer iki nesneyi sınıflandıran çocuk, üç-dört yasında renk ve şekil benzerliği olan nesneleri eşleştirebilmektedir. Nesneleri eşleştirebilen çocuk, sınıflandırma konusunda başarılı olabilir (Dönmez, 1993, s. 47).

Araştırmalarda, görsel algıya yönelik artan bir duyarlılığın dört-beş yaş civarında geliştiğinin öne sürülmesine karşın algı araştırmalarında elde edilen bilgilere göre, gerçek görüntü ile şekil ve boyut yedi yaşına kadar tam olarak ayırt edilebilmektedir ( Yüksel, 2009, s. 63)

2.2.3.2. Frostig Görsel Algılama Alanları

Dr. Marianne Frostig görsel algılamayı beş alanda incelemiştir: 1- Göz-motor koordinasyonu

2- Şekil-zemin algılaması 3- Algılama sabitliği

Şekil

Şekil 2. Sanal kart
Şekil 3. Mental aritmetik eğitimi bilgisayar programı başlangıç ekran görüntüsü
Şekil 5. Mental aritmetik eğitimi bilgisayar programı sayı 2 ekran görüntüsü
Şekil 7. Mental aritmetik eğitimi bilgisayar programı sonuç ekranı görüntüsü
+4

Referanslar

Benzer Belgeler

15 nolu khamasorion için 164 cm uzunluğunda ve 63 cm genişliğindeki alan sadece kazıma çizgilerle belirlenmiştir (fig. 28).Yarım bırakılmış olan 16 nolu khamasorion 170

Yapılandırılmış oyun etkinliklerinin, okul öncesi dönemde eğitilebilir zihinsel engelli çocukların sosyalleşme durumlarını, ne düzeyde etkilediğini belirlemek amacı

Bu çalışma ile ortaokul beşinci, altıncı ve yedinci sınıf sosyal bilgiler ders kitaplarında kullanılan güncel olayların sınıf, öğrenme alanı ve konu

Moment- dönme eğrisinin üçüncü kolu, basınç kanadının burkulma ve ya gövdenin yan burkulmasından oluşan moment karşısında olan kesit direncinin doruk noktasından

Büyük Kas Becerilerini Ölçme Testi’nin Nesne Kontrol Beceriler Alt testinden alınan öntest puanlarının sıra ortalaması Oyun temelli büyük kas beceri eğitimi verilen

peltigera larvaları aspir bitkisinin yapraklarının epidermisini yiyerek yaprakları cam gibi bir zardan ibaret bıraktığı ve daha sonra bu zar gibi kalan kısmın

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, Cilt: XVII, Sayı: 2 87) Fakirleştiğinizde, sadaka vererek Allah ile ticaret ediniz. 88) Ağacı yumuşak olan

Yapılan Tek Yönlü Anova sonucunda (0.05 anlamlılık düzeyinde), demografik özelliklerden hemşirelerin meslekte çalışma yılının; yönetim ve liderlik,