• Sonuç bulunamadı

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ"

Copied!
469
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

DEKORATİF ÜRÜNLER EĞİTİMİ BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ

YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Hacer ATEŞ

Ankara Ocak, 2010

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

DEKORATİF ÜRÜNLER EĞİTİMİ BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ

YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hacer ATEŞ

Tez Danışmanları : Prof. Dr. Mediha GÜLER Yrd. Doç. Dr. İbrahim KISAÇ

Ankara Ocak, 2010

(3)

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

DEKORATİF ÜRÜNLER EĞİTİMİ BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ

YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Hacer ATEŞ

Ankara Ocak, 2010

(4)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EL SANATLARI ANA BİLİM DALI

DEKORATİF ÜRÜNLER EĞİTİMİ BİLİM DALI

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLLERİNDEKİ

YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hacer ATEŞ

Tez Danışmanları : Prof. Dr. Mediha GÜLER Yrd. Doç. Dr. İbrahim KISAÇ

Ankara Ocak, 2010

(5)

i

Hacer ATEŞ’e ait “Kahramanmaraş, Gaziantep Ve Kilis İllerindeki deki Yöresel Ayakkabıların İncelenmesi” başlıklı tezi ../ ../ …. tarihinde, jürimiz tarafından El Sanatları Ana Bilim Dalı Dekoratif Ürünler Eğitimi Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı)………

Üye ( 2.Tez Danışmanı)………..

Üye………

Üye………..

(6)

ii

KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP VE KİLİS İLİNDEKİ YÖRESEL AYAKKABILARIN İNCELENMESİ

Hacer ATEŞ

Yüksek Lisans, Dekoratif Ürünler Eğitimi Bilim Dalı

Tez Danışmanları: Prof. Dr. Mediha GÜLER, Yard. Doç. Dr. İbrahim KISAÇ Ocak – 2010, 447 sayfa

Bu araştırmanın amacı Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis İllerindeki yöresel ayakkabıların bazı özellikler açısından (kullanılan araç-gereçler, kullanılan yapım teknikleri, renk, desen özellikleri, kompozisyon özellikleri, kullanım alanları, üretilen ürün çeşitleri) incelenmesidir.

Bu amaç doğrultusunda belirtilen üç ildeki yöresel ayakkabı atölyelerinin tamamı araştırma kapsamına alınmıştır. Bu atölyelerdeki üretilen ürünler incelenmiş ve buralarda çalışan 35 usta ve işçi ile görüşme yapılmıştır. Görüşmede kullanılan anket ve ürün gözlem formu araştırmacı tarafından hazırlanmıştır. Elde edilen verilerin frekans ve yüzde analizleri yapılmıştır.

Araştırmada elde edilen veriler değerlendirildiğinde, yöresel ayakkabı ile uğraşan bireylerin ilköğretim mezunu ve erkek olduğu görülmektedir. Yöresel ayakkabı üreticileri bu mesleği baba mesleği olduğu için yapmakta ve bulundukları iş yerlerinde işletme sahibi ve ustadır. Yöresel ayakkabı işletmelerinde çalışan eleman sayısının 10 kişiden fazla olduğu ve bu işle 16–20 yıl arasında ilgilendiği görülmektedir. Yöresel ayakkabı üreticileri bütün yöresel ayakkabı çeşitlerinden üretmektedirler ve tasarımlarını kendi atölyelerinde yapmaktadırlar. Üretilen ayakkabıların geleneksel görünümde olmasına dikkat etmektedirler. Yöresel ayakkabı modellerinin çoğunluğu üreticilerinin isteği doğrultusunda seçilmekte ve geleneksel özelliğe uygun olmasından dolayı tercih edilmektedir. Yöresel ayakkabı satışı çoğunlukla yaz mevsiminde olmaktadır. Yöresel ayakkabı üreten atölyelerin genelinin ortamı yeterli düzeydedir. Yöresel ayakkabılarda kullanılan desenlerin büyük kısmını üreticilerin kendi tasarımlarından elde ettikleri görülmektedir, ayakkabılar elde çeşitli teknikler kullanılarak süslenilmektedir ve

(7)

iii

Yöresel ayakkabı üretimi tasarımında çoğunlukla geometrik motif ve kompozisyonlar kullanılmaktadır. Yöresel ayakkabı parçalarını birleştirmede yapıştırıcı olarak çiriş ve iplik olarak da bitkisel iplik kullanılmaktadır. Ayakkabı yapımında çoğunlukla hammaddelerin pahalılığı gibi güçlüklerle karşılaşılmaktadır ve karşılaşılan güçlüklerin giderilmesi için çoğunlukla yöresel ayakkabıların yurtiçi ve yurtdışında tanıtılması gerektiği görülmektedir. Yöresel ayakkabı üreticilerinin aylık gelirinin çoğunlukla 1001- 1500 TL arasında olduğu görülmektedir.

(8)

iv

INVENTİGATİON OF REGIONAL SHOES IN KAHRAMANMARAŞ, GAZİANTEP AND KİLİS PROVINCES

Hacer ATEŞ

Post Graduate Thesis, Decorative Products Education S.A.

Thesis Consultants: Prof. Dr. Mediha GÜLER,Yard. Doç. Dr. İbrahim KISAÇ January– 2010, 447 pages

The goal of this study is to invesgate on regional shoes in Kahramanmaraş, Gaziantep and Kilis Provinces from the viewpoint of some particularities (such as used tools-equipment, manufacturing techniques, colour, pattern and composition features, area of usage, manufactured product varieties).

In accordance with this objective, all regional shoe workshops has been included in the scope of research. Products manufactured in these workshops are examined and interviewed with 35 craftsman and labourers. Survey and product observation form used in interviews are prepared by the researcher. Frequency and percentage analysis of provided data are performed.

When the provided data from the research are evaluated, it is observed that many of the individuals dealing with regional shoe manufacture are males and graduated from primary education. Majority of the regional shoe manufacturers perform their profession as it is also their fathers’ profession and their status is the owner and craftsman in the workshops. It is observed that the number of the individuals working in shoe workshops are more than 10 and spent 16-20 years on this field. Many of the regional shoe manufacturers make all types of regional shoes and their designs in their workshops. Many of the regional shoe manufacturers be attentive for the shoes to carry traditional appearances. Many of the regional shoe models are chosen by the manufacturers and preferred upon suitability with the traditional features. Sales of regional shoes are realized mostly in summer season. Many of the regional shoe

(9)

v

designs, decorated by hand using various techniques and integration of the parts are performed generally sewing by hand. It is seen that all main and intermediate colours are used in the shoe production. Production designs comprise mainly geometric patterns and compositions. Mostly glue and vegetative yarns are used when integrating the parts of the regional shoes. Difficulties such as expensive raw materials are experienced and regional shoe designs considered to be introduced in domestic and international markets to eliminate those difficulties. Majority of the regional shoe manufacturers earn 1001-1500 TL on monthly base.

(10)

vi

İnsanlığın var oluşundan itibaren oluşum göstermeye başlayan dericilik sanatı, geleneksel çizgilerini kaybetmeden günümüze kadar gelmeyi başarmıştır.

Türk sanatında güzel örnekler veren deri sanatımız yüzyıllar boyunca Altay’lardan, Anadolu’ya Anadolu’dan Avrupa’ya teknik ve süsleme özelliklerini taşımış, geliştirmiş ve tanıtmıştır.

Türk halkının zevk üstünlüğünü, zekâsını, incelik ve yaratıcığını gösteren yöresel ayakkabılar zengin çeşit ve köklü geçmişe sahiptir. Anadolu’da geleneksel el sanatı uğraşısı olan ve bugün birkaç atölye haricinde yok olmuş olan yöresel ayakkabılar da büyük bir sabır evresinden geçmektedir.

El sanatlarının birçok alanı gibi yöresel ayakkabılar da günümüzde gelişen teknolojik ve ekonomik hayatın içinde layık olduğu yeri alamamıştır. Bugün birkaç ustanın kişisel çabalarıyla bu sanat yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Bu araştırmanın yapılmasına beni yönelten sebep, yöresel ayakkabı çeşitlerini belirlemek, teknik ve süsleme özellikleri açısından farklılıklar olup olmadığını tespit edilerek belgelenmesini sağlamaktır.

Araştırma Gaziantep, Kahramanmaraş ve Kilis illerinde bulunan yöresel ayakkabıların tespiti ve analizi kapsamında gerçekleşmiştir.

Araştırmanın planlanıp yürütülmesinde yakın ilgi ve desteğini esirgemeyen ve bana yön veren değerli hocam Sayın Prof. Dr. Mediha GÜLER’e, Sayın Yrd. Doç. Dr. İbrahim KISAÇ’a, Kilis’teki çalışmalarım sırasında yardımlarından dolayı yöresel ayakkabı ustası Sayın Ahmet ÖZUSLU’ ya, Gaziantep deki çalışmalarım sırasında yardımlarından dolayı yöresel ayakkabı ustası Sayın Orhan ÇAKIROĞLU’na, Kahramanmaraş’taki çalışmalarım sırasında yardımlarından dolayı yöresel ayakkabı ustası Sayın Mehmet KOPAR’a ve araştırmam süresince yanımda olan ve maddi manevi desteğini esirgemeyen aileme teşekkürü bir borç bilirim.

(11)

vii

Sayfa No JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI……….………….……İ ÖZET………..……...İİ ABSTRACT……….İV ÖNSÖZ………....………….…Vİ İÇİNDEKİLER………...Vİİ ÇİZELGELER LİSTESİ……… Xİİ TABLOLAR LİSTESİ………...……Xİİİ ŞEKİLLER LİSTESİ………..…....XV KISALTMALAR LİSTESİ………..…..XVİİİ I.BÖLÜM GİRİŞ……….……….1 Problem……..……….………1 Araştırmanın Amacı………...………3 Araştırmanın Önemi………..……….4 Araştırmanın Sınırlılıkları………..……….………5 Araştırmanın Sayıtlıları………..………...5 Tanımlar………..……….…...5 II BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR……….………..8

I.KAVRAMSAL ÇERÇEVE………...……..…………8

1.GAZİANTEP İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER……….………8

(12)

viii 1.3.Sosyo-kültürel yapısı………9 1.4.El Sanatları……….…….10 2.KİLİS İLİ HAKKINDA GENEL BİLGİ………...10 2.1.Tarihçesi……….……….10 2.2.Coğrafi Yapısı………...……….……….………10

2.3. Sosyo - Kültürel Yapısı………..……….……...…………11

2.4. El Sanatları………..……….………..12

3.KAHRAMANMARAŞ HAKKINDA GENEL BİLGİLER……….…….12

3.1.Tarihi……….………..12 3.2.Coğrafi Konumu……….……….…...13 3.3.Sosyo-kültürel yapısı………..13 3.4.El Sanatları……….………….14 4.SANAT………..……….………...15 4.1.Tanımı ve Tarihçesi……….………...15 5. EL SANATLARI………..……….………...16 5.1. Tanımı ve Tarihçesi……….……….……….16

5.2.El Sanatlarının Özellikleri………..18

5.3.El Sanatlarının Yararları……….………18

5.4.El Sanatlarının Sorunları……….………19

(13)

ix

6. DERİ……….…………20

6.1. Derinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi……….………20

6.2.Derinin Elde Edilişi………23

6.3. Derinin Anatomik ve Histolojik Yapısı……….…23

6.4.Derinin Kimyasal Yapısı………24

6.5. Derinin Özellikleri……….…………...25

6.6. Derinin Üretimi……….……….25

6.7. Mamul Deri Çeşitleri ………..………….……….33

6.8. Deri Sanayinin Bugünkü Durumu……….35

7.AYAKKABI………..38

7.1. Tanımı ve Tarihçesi……….………..38

7.2. Türklerde Ayakkabı ve Ayakkabıcılık……….…………..39

7.3. Geçmişten Günümüze Kadar Yöresel Ayakkabı Çeşitleri………40

7.4. Son Yüzyıldaki Ayakkabı Modası……….…...55

7.5. Türkiye’deki Ayakkabı Sanayi……….…….60

8. ÇARIK VE YEMENİDE KULLANILAN ARAÇ-GEREÇLER………...….………77

8.1.Endaze………77 8.2. Tezgah………...77 8.3. Köşger İğnesi……….…………78 8.4. Dönder Ağacı……….…………78 8.5 Ihvan……….…..79 8.6.Delecek………...…..…………..79

(14)

x 8.8. Levger………...………….80 8.9.Zımpara………..…….………81 8.10.Dişli………..………....………81 8.11.Eğe………....……82 8.12.Kerpeten………...…….……82

8.13.Tahta ve Plastik Kalıplar………..……83

8.14.Muşta………...……….84 8.15.Biz……….………84 8.16. Teber………...……….……85 8.17.Demir Keski……….………….………85 8.18.Örs………86 8.19.Ökçe Demiri……….86 8.20.Pamuk İplik……….………..…87 8.21.Saya………..……88 8.22.Güderi Şeritler………..………88 8.23.Taban………….………...………89 8.24. Mum……….…………89 8.25.Çiriş……….……….………90 8.26.Yapıştırıcı……….………90

9.YÖRESEL AYAKKABI ANALİZİ……….…….………91

(15)

xi

Yöntem ……….………….106

Araştırmanın Modeli……….….……106

Araştırmanın Evreni ve Örneklemi……….………106

Verilerin Toplanması……….….106

Verilerin Analizi ………..…………....……..107

BÖLÜM IV Bulgular ve Yorumlar……….……...…….108

1.Yöresel Ayakkabı Üretiminde Çalışan Bireylerin Kişisel Bilgileri ve Mesleği Seçme Nedenlerine Ait Bulgular ………108

2.İş Yerlerine Ait Bulgular……….…...110

3.Yöresel Ayakkabının Özelliklerine Ait Bulgular……….…..111

4.Yöresel Ayakkabıların Atölye Ortamı, Aylık Kazanç ve Kullanılan Gereç Durumuna Ait Bulgular……….…………116

5.Tüketicinin Tercihine Ait Bulgular……….…...119

6.Yöresel Ayakkabı Yapımında Karşılaşılan Güçlüklere Ait Bulgular……....120

7.Gözlem Formları İle Bölgede İncelenen Yöresel Ayakkabılara İlişkin Bulgular………..121 BÖLÜM V Sonuçlar……….………….……127 Öneriler……….………….… 129 KAYNAKLAR……….……….131 EKLER………...……….……..………140 EK A. ANKET FORMU………..…141 EK B. GÖZLEM FORMU………...…..148

(16)

xii

Çizelge No Sayfa No Çizelge 1. Derinin Kimyasal Yapısını Gösteren Tablo ……..………..……...24 Çizelge 2. Ham Deriyi Tabaklamaya Hazırlamayı Gösteren Tablo……...……...26 Çizelge 3. Tolaların Tabaklama Yöntemlerini Gösteren Tablo….………..…29

(17)

xiii

Tablo No Sayfa No Tablo 1. Çarıkta Kullanılan Kalıp (Numara) Çeşitlerini Gösteren Tablo………50 Tablo 2.Yemenide Kullanılan Kalıp (Numara) Çeşitlerini Gösteren Tablo…….…...…54 Tablo 3.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin Eğitim Durumlarına Göre Dağılımını

Gösteren Tablo………...………108 Tablo 4.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin Cinsiyetlerine Göre Dağılımını

Gösteren Tablo………...……109 Tablo 5.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin Mesleği Seçme Nedenlerine Göre

Dağılımını Gösteren Tablo………...109 Tablo 6.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin Bulundukları İş Yerindeki Görevlerine

Göre Dağılımını Gösteren Tablo...110 Tablo 7.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin İşlemelerinde Çalışan Eleman

Sayısına Göre Dağılımını Gösteren Tablo………...110 Tablo 8.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin İşle İlgilendikleri Yıl Durumuna

Göre Dağılımını Gösteren Tablo………..…….111 Tablo 9.Yöresel Ayakkabı Yapımında Kullanılan Süsleme Tekniklerine

Göre Dağılımını Gösteren Tablo ………...…………...112 Tablo 10.Yöresel Ayakkabıları Birleştirmede Kullandıkları Tekniğe Göre

Dağılımını Gösteren Tablo………... 112 Tablo 11.Yöresel Ayakkabı Üretiminde Motif ve Kompozisyon Tasarımlarına

Göre Dağılımını Gösteren Tablo ………..113 Tablo 12. Çalışanların Tasarımlarını Oluşturma Şeklini Gösteren Tablo………114 Tablo 13.Yöresel Ayakkabı Süslemesinde Kullanılan Desenlerin Temin

Edilme Durumuna Göre Dağılımını Gösteren Tablo………114 Tablo 14. Ayakkabı Yapımında Tercih Nedenlerini Gösteren Tablo………...115 Tablo 15.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin İş Yerlerindeki Ayakkabı Çeşitlerine

(18)

xiv

Tablo 17.Yöresel Ayakkabı Üreticilerinin Üretimden Elde Etikleri Aylık

Kazanca Göre Dağılımını Gösteren Tablo………117 Tablo 18.Yöresel Ayakkabı Yapımında Kullandıkları Yapıştırıcıya

Göre Dağılımını Gösteren Tablo………...118 Tablo 19.Yöresel Ayakkabı Yapımında Kullandıkları İpliğe Göre Dağılımını

Gösteren Tablo………..118 Tablo 20.Yöresel Ayakkabıların Tercih Edilme Nedenlerine Göre Dağılımını

Gösteren Tablo………..119 Tablo 21.Yöresel Ayakkabıların En Çok Hangi Aylarda Satış Yapıldığını

Gösteren Tablo………..119 Tablo 22.Yöresel Ayakkabı Yapımında Karşılaştığı Güçlüklere Göre

Dağılımını Gösteren Tablo………120 Tablo 23.Yöresel Ayakkabı Yapımında Karşılaştıkları Güçlüklerin Giderilmesi

İçin Verdikleri Önerilerin Dağılımını Gösteren Tablo………..121 Tablo 24.Araştırmada İncelenen Ayakkabıların Türlerini Gösteren Sayısal

Dağılımı Gösteren Tablo………...122 Tablo 25.Araştırmada İncelenen Ürünlerin Süsleme Tekniğini Gösteren

Sayısal Dağılımı Gösteren Tablo………..123 Tablo 26.Araştırmada İncelenen Ürünlerin Renklerini Gösteren Sayısal

Dağılımı Gösteren Tablo………...124 Tablo 27.Araştırmada İncelenen Ürünlerin Bulundukları Yeri Gösteren

Sayısal Dağılımı Gösteren Tablo ………...…………..124 Tablo 28: Araştırmada İncelenen Ayakkabı Türlerinin İllere Olan Dağılımını

(19)

xv Şekil No Sayfa No 1. Endaze………..………..……….………77 2. Tezgah……….…………77 3. Köşger İğnesi……….………..…78 4. Dönder Ağacı……….………...78 5. Ihvan……….………...…79 6. Delecek……….………...…79 7. Çekiç……….………...……80 8. Levger……….……….…80 9. Zımpara……….………...81 10. Dişli……….81 11. Eğe……….………..……82 12. Kerpeten……….………..……82 13. Tahta Kalıplar……….……….………83 14. Plastik Kalıplar………83 15. Muşta………...……84 16. Biz……….…………...…84 17. Teber……….………...…85 18. Demir Keski……….…………85 19. Örs………...…86 20. Ökçe Demiri………86

21. Gön Dikmek İçin Kullanılan Pamuk İplik………...…87

(20)

xvi 24. Güderi Şeritler……….…88 25. Taban………...…89 26. Mum……….………89 27. Çiriş……….…90 28. Yapıştırıcı………90

29. Köselenin Suda Bekletilmesi………..………...……...91

30. Köselenin Kalıba Göre Kesilmesi………...91

31. Yemeninin İç astarının Kesilmesi……….………...…92

32. Yemeniyi Çatmanın İlk Kısmı……….………92

33. Yemeniyi Çatmanın İkinci Kısmı……….………...…93

34. İp Ulama………..…93

35. Tabanın, Astarın ve Sayanın Tersten Dikilmesi……….………….…94

36. Dikiş İşleminin Bitimi ve İp Kesimi………...94

37. Yemeninin Alt Dikişinin Bitmiş Hali ve Alttan Görünüşü………..…...…95

38. Yemenin Alt Dikişinin Bitmiş Hali ve Üstten Görünüşü………...….95

39. Yemeninin Ters-Düz Edilmesi………...……….……96

40. Yemeninin Ihvan İle Çevrilmesi………...………...……96

41. Yemeninin Dönder Ağacı İle Çevrilmesi………...……….…97

42. Yemeninin Kalıba Çekilmesi………...………97

43. Yemeninin Ökçe Demiri İle Topuğunun Çekilmesi………...……….…98

44. Yemeninin Tabanının Kerpeten İle Çekilip Düzeltilmesi……...98

45. Yemeninin Alt Tabanın Düzeltilmiş Hali………...…….…99

46. Yemeninin Tabanındaki Fazlalıkların Kesilmesi………....…99

(21)

xvii

49. Yemeninin Kenar Dikişinin Dikilmesi…………...……….101

50. Yemeninin Kenar Dikişinin (Topuk Bölgesinin)……..………. .101

51. Yemeninin Yandan Görünüşü………...…102

52. Yemeninin Alttan Görünüşü……….………...102

(22)

xviii AB: Avrupa Birliği

AT: Avrupa Topluluğu BKZ: Bakınız

DPT: Devlet Planlama Teşkilatı DİE: Devlet İstatistik Enstitüsü İGM: İhracatı Geliştirme Merkezi TSE: Türk Standartları Enstitüsü YY: Yüzyıl

(23)

GİRİŞ

Problem

Sanat, bazen düşüncelerin, amaçların, durumların, olayların, beceri ve düşünce gücünün kullanılarak ifade edilmesine ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı bir etkinliktir ( Keskiner, 1987, s. 25).

Halk arasında sanat sözcüğü, insan ihtiyaçlarından birinin karşılanması konusunda öğretilen ve yapılan iş anlamında marangozluk, demircilik, kuyumculuk sanatı öğrenmek, sanatla geçinmek, ustalık, marifet, hüner anlamında kullanılmaktadır. Bir başka deyişle de sanat, insanın doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini, çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi araçlarla güzel ve doğal bir faaliyet olarak tanımlanmaktadır ( Kayhan, 1971, s. 4).

Sanat ve sanat ürünleri; çağdan çağa ve toplumdan topluma farklılık göstermiş, çok farklı biçimlerde değerlendirilmiş, buna karşın bütün insanlık tarihi boyunca insanoğlunun vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş ve bütün insanlık tarihi boyunca var olmuştur. İnsanoğlunun milyonlarca yıl öncesine varan uzun geçmişi içerisinde, taş yontma ve mağara resimleriyle başlayan sanat, günümüzün modern anlayışıyla birlikte değişip gelişmiş ve kültürümüzde önemli bir yer almıştır (Durgut, 1999, s. 1).

İnsan gelenekleri, yaşayış şekillerini, biçimlerini yansıtan bütün bir topluluğun sanat özelliklerini içeren süsleyici sanatlara halk sanatları denir (Çalış, 1983, s. 6).

Toplumun geçmişteki anlayış biçimlerini, duygu ve düşüncelerini bizlere aktaran en önemli unsurlardan biride el sanatlarımızdır (Durgut, 1999, s. 1).

El sanatları süslemeye emeğin yanı sıra renk, zevk, duygu ve düşüncelerinde eklenmesiyle Türk’ün milli zevk ve yaratıcılığın ortaya konmasıdır. Bu nedenle el sanatları giderek önem kazanmış, Türk kültürünün bir parçası olmuştur (Şahin, 1998, s. 1).

El sanatlarımız, yüzyıllar boyu Türk Kültür ve anlayışını kendine özgü desen, renk ve uygulama teknikleriyle ortaya koymuştur. Türk halkının yaratıcılık fikrini geliştirmiş, milli sanat zevkinin kuşaklara aktarılmasında da, geleneğe ve göreneğe dayanan anlatımıyla, dönemin en iyi yansıtıcısı olmuştur. Diğer ülkelerin sahip

(24)

olmadığı çok zengin bir geçmişe sahip olan el sanatlarımız bir milletin kültür ve kişiliğinin en canlı, önemli belgeleri olarak kabul edilmektedir (Şahin, 1998, s.1).

El sanatları, milletin milli kültürlerinin önemli folklorik ürünlerinden biridir. Ortaya çıktığı yöre insanının çevre şartları, kültürel değerleri ile gelişip şekillenerek oluşmaktadır. El sanatlarının değerlendirilmesinde bütün bu doğal ortam göz önünde bulundurulmaktadır. El sanatları ürünleri, toplumun değişen değerleri karşısında orijinalinden desen, renk, malzeme ve teknik yönünden değişime uğramaktadır. Bu değişim el sanatları ürünlerinin kimliklerini yitirilmesine, yozlaşmasına neden olmaktadır (Bulat, 2002, s. 62).

İnsanların günlük gereksinimlerini karşılamak için daha çok süsleme, dekorasyon ve fayda sağlama amacıyla yapılan el sanatları ürünleri bireyin yaratıcı yeteneği ile toplumun karakterini yansıtarak milli sanat zevkini ortaya koymaktadır. Bu ürünleri tarihsel geçmişi içinde günlük kullanım eşyasında, hediyelik eşyaya pek çok ürünü içine alan tüketim malları olarak tanımlanabilmektedir (Öztürk, 1998, s. 12).

İlk çağlardan günümüze örtünme, barınma, değişim aracı, nihayet sanat ürünü olma özellikleri kazanan derinin insan hayatına girişi ateşin keşfinden de eskilere uzanır. Başlarda kokusu yüzünden dert olan deri, insanoğlunun evrimine paralel olarak giyimden çadıra, dekorasyondan, sanat eserlerine kadar sayısız dalda yerini almıştır.

Deri insanoğlunun taş ve ağaçtan sonra ilk ve en çok kullandığı doğal kaynaklardandır (Kanbay, 1993, s. 82).

Anadolu’nun pek çok yerinde görülen el sanatlarımızdan bir tanesi de yöresel ayakkabılardır (Yönter, 2005, s. 54).

Ayakkabı insanoğlunun ihtiyacını karşılayan zaman zaman da insanın statü sembolü haline getirilmiş olan bir aksesuardır. Kullanım amacı, yaşanılan coğrafya, alışkanlıklar ve gelenekler ayakkabının biçim ve işlevlerinde büyük rol oynamıştır. Tarih boyunca çok sayıda kavim ve milletin hüküm sürdüğü Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis ilinde geçmişten günümüze bölgeye özgü birçok ayakkabı türü yapıla gelmektedir.

Türk halkının zevk üstünlüğünü, zekâsını, incelik ve yaratıcılığını yansıtır. Zengin çeşit ve köklü geçmişe sahip olan yöresel ayakkabılar güzellik ve estetik duygularıyla topluma iyi ve güzeli görmede yardımcı olurken aynı zamanda yöredeki maddi imkânları sınırlı ailelerin geçim kaynağı olmaktadır.

Anadolu da geleneksel sanat uğraşı olan ve bugün birkaç atölye haricinde yok olmuş olan yöresel ayakkabıların büyük bir sabır evresinden geçtiği gerçektir.

(25)

El sanatlarının birçok alanı gibi yöresel ayakkabılar da günümüzde gelişen teknolojik ve ekonomik hayatın içinde layık olduğu yeri alamamıştır. Birkaç ustanın kişisel çabalarıyla bu sanatı icra ederek yaşatmaktadırlar. Ancak hayat koşullarından dolayı, emeğin karşılığını alamayan yöresel ayakkabı ustalarının bu mesleği bırakmalarına neden olmaktadır.

Yöresel ayakkabılar ile uğraşanların azalması, üretimin azalmasına dolayısı ile bu ürünlerinin daha az kitleye ulaşmasına neden olmakta, böylece yöresel ayakkabılar sekteye uğratmaktadır. Ulaştığı kitlenin az olması ve yeteri kadar tanıtılmaması, yöresel ayakkabıların istenen rağbeti görmemesine neden olmaktadır.

Araştırmalarda ele alınan yöresel ayakkabılar bütün bu olumsuzluklara rağmen varlığını halen devam ettirmektedir. Yapılan bu ürünler, çoğunlukla turistik amaçlıdır ve yöre halkının çok az kitlesi ayakkabı olarak kullanmaktadır.

Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis bulunan yöresel ayakkabılar ile uğraşan atölyelerin günümüzdeki sayısı, bu atölyelerde yöresel ayakkabıların üretiminde kullanılan yapım teknikleri, kullanılan materyaller araştırmanın problem konusunu oluşturmaktadır.

Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı Kahramanmaraş Gaziantep ve Kilis İllerindeki yöresel ayakkabıların bazı özellikler açısından (kullanılan araç-gereçleri, kullanılan yapım tekniklerini, renk, desen özelliklerini, kompozisyon özelliklerini, kullanım alanlarını, üretilen ürün çeşitlerini) incelemektir.

Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:

1. Ayakkabı üretiminde çalışan bireylerin mesleğe ilişkin özellikleri nelerdir? 2. Yöresel ayakkabı yapımında hangi teknikler kullanılmaktadır?

3. Yöresel ayakkabı yapımında kullanılan renkler nelerdir?

4. Yöresel ayakkabı yapımında kullanılan motif, kompozisyon, desen, tasarım ve model özellikleri nelerdir?

5. Yöresel ayakkabı çeşitleri nelerdir?

6. Yöresel ayakkabı yapımında kullanılan gereçler nelerdir?

(26)

8.Yöresel ayakkabı üreticilerinin ayakkabı üretimi ve satışı sırasında karşılaştıkları güçlükler nelerdir?

9. Yöresel ayakkabı üretimi yapılan atölye ortamının yeterlilik durumu nedir? 10. Yöresel ayakkabı üreticilerinin en çok satış yaptıkları mevsim nedir ve elde ettikleri aylık kazanç ne kadardır?

Araştırmanın Önemi

Son zamanlarda bazı el sanatları varlığını devam ettirmesine rağmen gelişen teknoloji ve değişen zaman, el sanatlarının zaman içinde yok olmasına veya üretim biçimlerinin değiştirilerek yozlaşmasına neden olmaktadır.

Kültür hazinelerinden olan el sanatlarına gereken önem verilmemesi nedeni ile el sanatlarımız gerilemiş hatta kaybolmaya yüz tutmuştur. Geçmişteki el sanatı ürünleri ile günümüzdekiler birbirine benzemekte, o eski şaşası ince işçilikli el sanatı ürünlerine artık pek rastlanmamaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi el sanatlarına gereken önem verilmemesi ve yeterince sahip çıkılmamasıdır. Kültürümüzün önemli unsurlarından el sanatlarını, gelecek nesillere canlı örnekler aktarabilmek, yozlaşmasını önleyerek geleneksel haliyle sürdürmek ve gelişmesini sağlamak, el sanatı ürünlerinin fonksiyonel olarak kullanıma sunulmasını sağlamak, doğada bulunan hammaddeleri ürüne çevirerek değerlendirilmesini sağlamak açısından bu araştırma önemlidir.

Bu araştırma Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis İllerinde yöresel ayakkabılarda kullanılan araç-gereçler, kullanılan yapım teknikleri, renk, desen özellikleri, kompozisyon özellikleri, kullanım alanları, üretilen ürün çeşitleri araştırılarak ortaya konması, bu konuda eğitim alan bireylere ve ilgililere ayrıca gelecek kuşaklara kaynak oluşturulması, belgelendirilmesi amacıyla bu araştırmanın yapılması önem arz etmektedir.

Araştırmanın Sınırlılıkları

1. Araştırma Kahramanmaraş, Gaziantep ve Kilis’te yöresel ayakkabı üreten atölyeler ile sınırlıdır.

(27)

Araştırmanın Sayıtlıları

1. Araştırma için belirlenen yöntem ve teknikler ile hazırlanan anket araştırmanın amacına hizmet edecek niteliktedir.

Tanımlar

Aksesuar: Ayakkabıdaki resim, yazı, toka, kapsül, rivet, püskül, cam, boncuk, pul, çivi gibi süs malzemeleri (Akalın, 1993, s. 26).

Aplike tekniği: 16–17–18. yüzyıl Osmanlı Saray ayakkabıları yapımında kullanılan süsleme tekniği (Akalın, 1993, s. 28).

Astarlık deri: Ham koyun ve keçi derilerinden türlü yöntemlerle sepilenerek elde edilen tabii renkte veya boyanmış ince, yumuşak, elastiki deri (Akalın, 1993, s. 30).

Ayna: Ayakkabının ön üst kısmını oluşturan yüze dikili parçadır (Kastan, 1993, s. 21).

Bağ: Bazı metal ayakkabılarda tarak çizgisinin üst bölümünde yer alan ganba uçlarının ya da düz parçaları birbirine bağlamak için kullanılan , şerit halindeki malzemelerdir (Kastan, 1993, s. 60).

Bitkisel Motifler: Süslemenin en yaygın kolu olup, zengin ayrıntılar halinde bulunan motiflerden oluşur. Grupları; çiçek, ağaç, yaprak, yemi, ve meyvelerdir

( Akar ve Keskiner, 1978,)

Burun: Ayakkabı giyildiğinde sayada öne gelen uç taraftır (Kastan, 1993, s. 21). Çirpi: Islak derinin işaretlenmesinde, kırmızı toprak boyaya batırılmış uzun kıl ip (Özen, 1989, s. 28).

Debbağ: Deriyi işleyen kimse (Kanbay, 1993, s. 86).

Debağlama / tabaklama: Ham deriyi işleme (Kanbay, 1993, s. 86).

Dil: Ayakkabı bağlarının ayağı rahatsız etmesini sağlayan ve bağ altına rastlayan saya parçası olduğu gibi bağsız ayakkabılarda aynanın üst kısmına da aynı isim verilmektedir (Kastan, 1993, s. 21).

Finisaj: Derinin sepileme işi bittikten sonra cinsine, kullanma amacına göre boyanması ya da su geçirmemesi için özel işlevler görmesi (Cinköse, 1993, s. 371).

Gamba (arka ve yan parçalar): Sayanın arka kısmını oluşturan yüzü tamamlayan parça ve parçalardır (Kastan, 1993, s. 21).

(28)

Kapsül: Metal ve ya plastikten halka şeklindeki malzemedir (Kastan, 1993, s. 59). Konç: Ayakkabının bileği sarıp dize kadar uzanan kısmına denir (Kırtunç, 1989, s. 67).

İyileme: Derinin kimyasal işlemine denir (Kastan, 1993, s. 20). Yaprak: Çarıkta ayağın ön üst kısmına gelen parçalardır.

Kıyılık: Ayakkabıyı sağlamlaştırmak ve daha güzel görünmesini sağlamak için ayakkabının kenarına deriden ince biye dikilmesidir (Sakaoğlu, Yelmen ve Akbayar, 2001, s. 190).

Mumlu iplik: Boyandıktan sonra dayanaklığını arttırmak için balmumu sürülmüş keten ya da pamuk iplik (Akalın, 1993, s. 118).

Pamuk iplikler: Pamuk esaslı ipliklerdir (Kastan, 1993, s. 63).

Saya: Ayakkabıların maskarat (burun), yüz ve gambayı (arka yan parçaları) oluşturan astarsız veya astarlanarak dikilmiş olan kalıba çekilebilecek yüzlük parçaların tümü (Kastan, 1993, s. 20).

Sele: Köylü tabirince gergin açılan baş ve şahadet parmağının uçları arasında açıklıktır (Alkaşı, 1999, s. 26).

Sentetik iplikler (naylon, perlon, polyester): Fiziki kimyevi ve bakteriyolojik dış tesirlere karşı dayanıklı ipliklerdir (Kastan, 1993, s. 63).

Sepimle: Ham deriyi işleme (Kanbay, 1993, s. 86).

Sığır derisi: Ayakkabı, elbise, döşemelik, saraciyelik vb. gibi ürünlerin yapımında kullanılır (Kanbay, 1993, s. 86).

Sırma: Çok ince madensel teldir. Üst iplik olarak kullanılır. Altın ve gümüş rengindedir (Markaoğlu, 1996, s. 20).

Sırım: Bazı şeyleri dikmek ya da bağlamak amacıyla yapılmış deri ip (Akalın, 1993, s. 144).

Sıgrıg: Ayakkabıda dikiş arasına konulan ince deri

Son: Yoraklı çarığa eklenen ve ayağın topuklarını saran ilave parça (Sakaoğlu, 2001, s. 190).

Taban: Ayakkabıların burundan başlayarak ökçe arka ucuna kadar uzanan alt kısmı olup üç ana bölüme ayrılır (Kastan, 1993, s. 21).

Tabakhane: Ham derinin mamul hale getirildiği fabrika (Kanbay, 1993, s. 86). Tanen: Debagatta kullanılan kimyasal maddelere verilen isim (Kanbay, 1993, s. 86).

(29)

Toka: Ayakkabıların sayalarında kullanabilen çeşitli içimlerde ve renklerde metal aksesuarlardır (Kastan, 1993, s. 58).

Topuk: Ayakkabıların burundan başlayarak ökçe arka ucuna kadar uzanan alt kısmı (Kastan, 1993, s. 21).

Yüz: Ayakkabının ön kısmını oluşturan saya parçası (Kastan, 1993, s. 21).

Zoğ: Başparmak ile serçe parmak arasındaki genişliğe verilen addır (Sakaoğlu, 2001, s. 190).

(30)

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

I. Kavramsal Çerçeve

1. Gaziantep İli Hakkında Genel Bilgiler

1. 1. Tarihi

Gaziantep’in yerleşim tarihi Paleolitik (eskitaş) dönemine değin uzanmaktadır.

Bakırtaş döneminde yöre Tel Halaf ve El Obeyd kültürlerinin etkisi altında kalmıştır. M. Ö. 7. y.y’a değin kültürün evriminde Hititler, Huriler ve Mezopotamya uygarlıkları etkili olmuştur. Kentte daha sonra Asur ve Persler de hâkimiyet kurmuşlardır.

Türklerin gelişine değin geçen dönemin en önemli olaylardan biri Hıristiyanlığın yayılışıdır. Bu yeni din geleneksel kültürde kopma ve dağılmaya yol açmıştır.

Türkler yöreye gelmelerinde uzun bir süre sonra kültürel yapılarını koruyabilmişlerdir. Bu kültürün içinde İslam öğesini temsil eden Arap kültürü giderek güçlenmiştir. Bölgenin Osmanlı Devletine katılması ile en büyük değişiklikler XIX. yy’da yaşanmıştır. Batılı devletlerin kendi kültürlerini yaymak ve azınlık kültürünü canlandırmak için yaptıkları etkinlikler başarılı olmuşlardır. I. Dünya Savaşı sonunda yabancı işgalciler karşısında kent halkının gösterdiği direniş yöre kültürüne de yansımıştır. Cumhuriyet sonrasında kent hızla gelişmiş ve bölgenin ticaret ve eğlence merkezi haline gelmiştir (Yurt Ansiklopedisi, 1982, s. 3090).

1. 2. Coğrafi Konumu

Gaziantep Anadolu’nun Güney-Batı Anadolu Bölgesine ait bir vilayettir. Vilayet kuzeyde Adıyaman ve Maraş doğuda Urfa, batıda Adana ve güneyde Hatay vilayetleri ve Türkiye-Suriye hudutları ile çevrilidir (Türkiye Ansiklopedisi, 1956, s. 355).

(31)

Gaziantep topraklarının yarıya yakını Akdeniz Bölgesinde büyük bölümü Güneydoğu Anadolu sınırları içinde yer alır.

İl toprakları batıdaki Kahramanmaraş-Hatay Çöküntü oluğu ile doğudaki Fırat vadisi arasında uzanan dalgalı düzlük ve dağlardan oluşur.

İldeki en önemli akarsu Fırat ırmağıdır. Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kalan kesimin suları Basra Körfezine dökülür. İlin Akdeniz Bölgesinde kalan batı kesiminin suları Akdeniz’e ulaşır.

İl alanındaki ovaların başlıcaları İslâhiye, Barak, Tilbaşar (oguzeli), Araban ve Yavuzelidir (Ana Britannica, 1994, s. 168).

İlçeleri; Gaziantep (merkez), Araban, İslahiye, Nizip, Oğuzeli ve Yavuzelidir.

1. 3. Sosyo-kültürel yapısı

Nüfusun yüzde 65’ten çoğu ilçe merkezi kasaba ve kentlerde yaşayan il halkı geçimini tarım sanayi ve ticaretten sağlar. Türkiye’de nüfus yoğunluğu bakımından sekizince sırada yer alan Gaziantep Anadolu’nun güneydoğu kesimindeki en gelişmiş ildir.

Verimli topraklara ve yeterli su kaynaklarına sahip olan ilin GAP’ın gerçekleşmesinden sonra önemli ölçüde verim artışı sağlanmıştır.

İlde yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler üzüm, buğday, arpa, karpuz, kırmızı mercimek, zeytin, domates, soğan, kavun, fasulye, pamuk, patlıcan ve antepfıstığıdır.

Koyun ve kıl keçisi yetiştirilen Gaziantep ilinde Arap ülkelerine önemli ölçüde canlı hayvan satışı yapılır.

Eskiden beri önemli ticaret yollarının geçtiği Gaziantep ilinde ticari ilişkiler çok gelişmiş düzeyde Gaziantep de Öncüpınar ve Çobanbey sınır kapıları vardır (Temel Britannica, 1993, s. 96).

Gaziantep ilinde varlığı bilinen madenlerden krom, manganez, amyant ve demir üzerinde durulmaktadır. Bu araştırmalar sırasında Kilis yöresinde fosfat yataklarına rastlanmıştır. Sanayi bakımından çeşitlilik vardır. Kilis, Nizip ve Gaziantep’te yağ ve sabun fabrikaları, şarap fabrikaları, un ve makarna yapımı, ağaç işleri, çeşitli dokumacılık, tamircilik sayılabilir. Ayrıca çimento fabrikası, iplik ve dokuma fabrikaları da kurulmuştur. Ulaşım kara ve demiryollarıyla sağlanır. Gaziantep de bir de sivil havaalanı vardır (Büyük Larousse , 1990, s. 40).

(32)

1. 4. El Sanatları

Gaziantep ilinde geçmişte, bakırcılık, yemenicilik, kuyumculuk, kilimcilik, el işlemeciliği gelişmiş el sanatlarıdır. Bunlardan el işlemeciliği, kilimcilik ve bakırcılık önemini de günümüzde korumaktadır (Temel Britannica, 1993, s. 96).

Bunların dışında geleneksel el sanatlarından kutnuculuk, zurnacılık, sedef kakmacılığı, gümüş işlemeciliği de yapılmaktadır (T. C. Gaziantep Valiliği,2007).

2. Kilis İli Hakkında Genel Bilgiler

2. 1. Tarihçesi

Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden önce, yörenin tüm tarihsel süreçlerini yaşamış olan Kilis’in Orta Tunç çağından beri önemli bir yerleşim merkezi olduğu bilinmektedir ( Büyük Larousse ,1986, s. 6768).

Kilis Asurlulardan kalma bir bölgede Ki – li – zl adıyla yazılır ( Meydan Larousse, 1972, s. 298).

İ. Ö 6. yüzyılda başlayan Pers yönetimini, İ. Ö 4. yüzyılda Makedonya yönetimi izledi. Selevkoslardan sonra Roma’ya bağlandı ve bazı Roma kaynaklarında Ciliza adıyla anıldı. Bizans döneminden sonra Sasanilerin ve Arapların eline geçti. 11. yüzyılda Selçuklu akınlarına uğradı. Haçlı seferleri sırasında kurulan Urfa Haçlı Kontluğu’nun yönetiminden sonra 12. yüzyılda Anadolu Selçuklularına bağlandı. 14 ve 15. yüzyıllarda Memluklu denetiminde kaldı. 16 yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldı. 19 yüzyılda Halep vilayetinin Merkez sancağına bağlı bir kaza olan Kilis, I. Dünya Savaşı sonrasında işgale uğradı. 6 Ocak 1918’de İngilizler Kilis’e girdi. İngilizlerin çekilmesinden sonra 29 Ekim 1919’da başlayan Fransız işgali Ankara Antlaşmasının (20 Ekim 1921) imzalanmasıyla 6 Aralık 1921’de sona erdi ( Ana Britannica, 1994, s. 60–61).

2. 2. Coğrafi Yapısı

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden en küçük olanıdır. Ülkemizin komşu olduğu Suriye ve Irak’ la ortak sınırı vardır

(33)

Yüzölçümü 1.243 km2 olan Kilis ili; Gaziantep’in batıda İslâhiye, Kuzeyde Nurdağı, doğuda Şahinbey, güneydoğuda Oğuzeli ilçeleriyle güneyde de Suriye ile çevrilidir.

Gaziantep ilinin güney kesiminde yer alan ilçe toprakları, Tilbaşar Ovasının doğu kesiminde Suriye topraklarına doğru alçak dalgalı düzlüklerden oluşur (Ana Britannica, 1994, s. 60).

Şehir, kuzeyini kaplayan Kefiz dağının güney yamaçlarının eteğinde Bediyetüşşam adı verilen ve Arap yarımadasının tamamını kaplayan dümdüz ova-çölün müntehasında, güneye maruz tatlı meyilli bir sahada kurulmuştur. Şehrin hemen her tarafı zeytinlik ve bağlarla çevrilidir (Türkiye Ansiklopedisi, 1956, s. 445).

2. 3. Sosyal ve Kültürel Yapısı

İldeki temel ekonomik etkinlikler tarım, ticaret ve küçük sanayidir. Osmanlı döneminde Halep’in meyve ve sebze bahçesi konumunda olduğundan il tarımının pazara açılması çok eskiye dayanır. Günümüzde de tarım alanlarında bağ ve bahçelerin önemli yer tuttuğu ilin başlıca ürünleri meyve ve sebzedir. Sofralık ve şaraplık üzümden başka zeytin, incir, nar ile az miktarda zerdali ve antepfıstığı yetiştirilir. Yetiştirilen öteki önemli bitkisel ürünler buğday, arpa, mercimek, nohut, soğan ve sarımsak ile az miktarda pamuk ve mısır’dır.

Beslenen başlıca hayvanlar süt verimi yüksek Kilis keçisi ve koyunudur. Sığır besiciliği de gelişmektedir. İlde bitkisel yağ ve şarap üreten, dokumacılıkla uğraşan işyerleri vardır.

Gaziantep – Halep karayolunun geçtiği bir sınır ili olan Kilis’te yasadışı yollardan yapılan sınır ticareti eskiden çok yaygındı. Kilis kentinin 8 km. güneyindeki Öncü pınar (Tibil) sınır kapısından Suriye ile bağlantı kuran Kilis çarşısında eskiden her çeşit kaçak mal bulunurdu. Günümüzde kaçakçılık merkezi olma niteliğini yitirmiş olan kent, gene de önemli bir ticaret merkezidir (Ana Britannica, 1994, s. 60).

(34)

2. 4. El Sanatları

Kilis’te el sanatlarının çok eski bir geçmişi vardır. Bunu Evliya “Çelebinin 17. yüzyıldaki Kilis izlenimlerinde “Kilis Halkı Ehli Hiref’ tir” sözüyle anlıyoruz. Kilis’te el ve makine nakışları yapılmaktadır. Yapılan el nakışlarıyla Kilis’li hanımlar evlerine yan gelir sağlamaktadır.

Ayrıca Kilis’te birçok sanatta kaybolmaya yüz tutmuştur. Bunlar; yorgancılık, culhalcılık (dokumacılık), saraçlık, semercilik, kürtüncülük, postal ve haydacılık, köşkerlik, nacarlık ve sabancılık, tenekecilik, kalaycılık, bakırcılık, arabacılık, tabaklık (debbağlık), hasırcılık ve zembiciliktir (İzmir Kilisliler Kültür ve Dayanışma Derneği, 2006).

Kilis geçmişte önemli bir ticaret merkeziydi. Burada tabaklık, bakırcılık, yemenicilik, kuyumculuk, iplikçilik, kilimcilik, el işlemeciliği v.b. sanatlar canlıydı. Bunlardan günümüzde bakırcılık ve el işlemeciliği önemlidir (Yurt Ansiklopedisi,1982, s. 3052).

3. Kahramanmaraş Hakkında Genel Bilgiler

3. 1. Tarihi

Maraş’ın bilinen tarihi Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlere kadar dayanır. Daha sonra Romalılar ve Bizanslılar tarafından işgal edilmiştir. Hz. Ömer zamanında Müslümanlar tarafından fethedilen şehirde uzun yıllar Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Memluklular hüküm sürmüştür.

Yavuz Sultan Selim, Maraş’ı 1514 çaldıran savaşından sonra Osmanlı devleti topraklarına katarak, burada merkezi Maraş olmak üzere Malatya, Antep, Karsulkadiriye ve Sumaysat sancaklarının bağlandığı Dulkadiriye eyaletini kurmuştur. Şehir 1866 yılında da sancak olarak Halep valiliğine bağlanmıştır.

Şehir, Mondros mütarekesinden sonra 22 Şubat 1919'da İngilizler’in, Suriye İtilafnamesi gereği 29 Ekim 1919'da da Fransızların işgaline uğramıştır.

(35)

Maraş halkı, 21 Ocak 1920’de başlayan ve 11 Şubat 1920’ye kadar 22 gün süren kurtuluş mücadelesi sonunda, kendi şehrini kurtarma şerefine erişmiştir. Türk namusuna uzanan elleri kıran Sütçü İmam bu kurtuluş savaşının önderi olmuştur.

Türk kurtuluş mücadelesinin önderi olan Maraş, bu önder hareket nedeniyle 5 Nisan 1925 tarihinde (dünyada ilk olarak). Kırmızı şeritli istiklal madalyası ile taltif edilmiş ve yine 7 Şubat 1973 gün ve 1657 sayılı kanunla kahramanlık payesi verilerek ismi Kahramanmaraş olarak değiştirilmiştir (Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü, 2008).

1. 2. Coğrafi Konumu

Bir bölümü Akdeniz, bir bölümü ise Doğu Anadolu Bölgesinde kalan Kahramanmaraş ili toprakları 27º 11′ ve 38º 36′ kuzey enlemleriyle, 36º 15′ ve 37º 42′ doğu boylamları arasında yer almaktadır. Kahramanmaraş ili 14.327 km²’lik yüz ölçümüyle ülke topraklarının ℅1,8’ini kaplar.

Kahramanmaraş il toprakları yükseltileri 3000 m² varan ve genellikle Güneydoğu Toroslar’ın uzantıları olan dağlarla oluşmaktadır. İl alanında geniş bir akarsu ağı vardır. İl alanı, birçok yerde bu akarsuların oluşturduğu vadilerde yarılmış ve parçalanmıştır (Yurt Ansiklopedisi,1983, s. 5643).

Kahramanmaraş ili topraklarının ℅ 60’ı dağlarla, ℅ 24’ü plato ve yaylalarla ve ℅ 16’sı ovalarla kaplıdır. Dağlar Güney Toroslar’ın devamıdır. Bu dağlar arasında geniş ovalar ve bol akarsular yer alır ( Yeni Rehber Ansiklopedisi, 1993, s.31).

3. 3. Sosyo-kültürel yapısı

İldeki başlıca ekonomik etkinlikler tarım ve hayvancılıktır. Ekili alanların ℅ 85’i tahıl üretimine ayrılmıştır. Tahıllar arasında buğday baş sıradadır. İlin sulak ova kesimlerinde çeltik ekimi yapılmaktadır ve baklagil üretimi yapılmaktadır. Soğan, domates, patates ve kırmızıbiber üretilen sebzeler arasındadır. Ayrıca şekerpancarı, pamuk, üzüm ve zeytin üretimi yapılmaktadır.

Kahramanmaraş’ta beslenen hayvanlar arasında kıl keçisi ve koyun yer almaktadır.

(36)

Yeraltı kaynaklarında zengin linyit yatakları yer almaktadır. Afşin- Elbistan Termik Santralinde kullanılan kömürler, Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminde önemli katkı sağlar.

Sanayinin çok gelişmediği Kahramanmaraş ilinde başlıca sanayi kuruluşları dokuma fabrikaları, zeytinyağı ve sabun yapımevleri, çırçır ve çeltik fabrikalarıdır. En önemli kuruluş ilin merkezindeki Sümerbank Bez Fabrikasıdır.

Kahramanmaraş’taki tarihi eserlerin çoğu Osmanlı döneminden kalmıştır. Ama il sınırları içinde Hitiler, Selçuklular ve Dulkadiroğulları’na ait pek çok kalıntı vardır.

Tarihi ve turistik yerler arasında; Maraş Kalesi, Taş Medrese ve Türbesi, Hatuniye Camii, Arkeoloji Müzesi, İklime Hatun Mescidi, Döngel Mağaraları, Kumaçır Gölü ( İl –İl Büyük Türkiye Ansiklopedisi, 1995, s.700)

2. 4. El Sanatları

Kahramanmaraş'ın el sanatları, geniş ve derin tarihi sebebiyle büyük zenginliğe sahiptir. Aradan geçen binlerce yıla rağmen bugün de çeşitli alanlarda birbirinden güzel eserler veren Kahramanmaraşlı ustaların büyük emek ve sabırla sürdürdükleri el sanatları Türk el sanatlarının binlerce yılık sürekliliğini de gözler önüne sermektedir. İşte bütün bu çarpıcı özelliklerden dolayı Kahramanmaraş'ın Türk el sanatları tarihinde önemli bir yeri vardır.

Kahramanmaraş'ın en önemli el sanatlarından birisi de kuyumculuktur. İlde kuyumcu sanatı, Osmanlı Dönemi ve daha önceki dönemlere dayanmaktadır.

Sim sırma işlemeciliği Kahramanmaraş’a has bir işleme sanatıdır. Bu zarif isletmeciliğin örneklerine eskiden Osmanlı Saraylarında şimdiki müzelerde ve bayan kıyafetlerinde rastlamak mümkündür. Kahramanmaraş el sanatlarından biri olan ağaç oyma sanatı yörede uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Oymacılık sanatının yörede orman alanlarından sağlanan hammaddeye dayalı olarak başladığı bilinmektedir. Kahramanmaraş ta bakırcılık çok eskilere dayanan bir sanat dalıdır Türkiye'de çok büyük bir öneme sahiptir. Mahalli tabiriyle köşkerlik diye bilinen "Deri İsçiliği" Kahramanmaraş'ta önemli bir el sanatlarındadır. Yurdumuzun birçok yörelerinde olduğu gibi Kahramanmaraş'ta dokumacılık diğer el sanatlarımız da Külekçilik, Dericilik, Saraççılık, Fırıncılık, Köşkercilik, Nalbantlık, Semercilik, Cilt Sanatı, Keçecilik, Gümüş İşlemeciliği, Demircilik, Aba Dokumacılığı, Kalaycılık, Aleflik,

(37)

Bekerecilik, Boyacılık, Tarakçılık, Çulfacılık, Mobilyacılık, Çıkrıkçılık, Tenekecilik, Değirmencilik, Tabaklık, Hallaççılık, Kavaflar, Kazezler, Sıracılık, Masmalacılar, Mazmunlar, Şerbetçilik, Tüfekçiler, Yazmacılar, Yemeniciler, Tasçılar, Duvarcılar, Çömlekçiler (Ökkeş Usta,2005).

4. Sanat

4. 1. Tanımı ve Tarihçesi

Sanat bir duygunun bir tasarım ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü bu anlatım sonucu ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır ( Görsel Genel Kültür Ansiklopedisi, 1992, s. 337).

Sanat, düşüncelerin, amaçların, duyguların, durumların ya da başkalarına iletilmesine yönelik yaratıcı insan etkinliğidir (Alpaslan, 2003, s. 1).

Sanat, dillerin anlatım gücü, anlatım ve ülke sınırları aşarak insanlar arasında anlaşma sağlayabilen ve varlığın ortaya çıkışından bu güne kadar etkisini sürdürmüş olan bir kültür unsurudur (Züber, 1971, s. 12).

Sanat genellikle, “insan zekâsının tabiatı işlemesi, kendi amaçlarına göre onu etkilemesidir” diye tanımlanır.

Yaratılıştan bugüne tarih ve çağında insan ihtiyaçlarını daha iyi ve güzel karşılayabilmek için tabiatı değiştirilmiş, yeni şekiller icat edebilmek için zekâsını kullanmıştır. İlk insanlar işlenmemiş, sade olarak buldukları tabiattan birçok ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bu yalnız yeme, içme, barınma gibi ihtiyaçlarının karşılanmasıyla da kalmamış, güzellik ve güzeli bulma duygusuyla da hareket ederek yeni yeni sanat ürünleri ortaya çıkarmışlardır. Barındıkları mağaraları, çanak ve çömlekleri çeşitli resimlerle süslemiş ve güzel şekillere sokmuşlardır (Parlak, 1998, s. 1).

İlkel topluluklarda yapılan büyüler ve büyüsel törenler sanatın kaynağını oluşturmuştur. Doğanın karşısında zayıf olan insanlar, avlayacakları hayvanların resimlerini çizerek, heykelciklerini yaparak ya da onlar gibi hareket ederek, onları etkileyeceklerine inanıyorlardır. Bu şekilde imgeciliğin ilk adımlarıyla sanat doğuyordu. Bu toplumlarda ilkel büyücü, sanatçının toplumsal işlevini yerine getiriyordu (Armağan, 1992, s. 26).

(38)

Ekonomik sistemlerin değişip, özgürlük kavramının insanlar tarafından benimsenip, sınıfların oluşmasıyla, sanat dinin tekelinden kurtuldu, bağımsız kalan sanatın niteliği ve görevleri değişti. Teknolojik gelişmenin meydana getirdiği yabancılaşmadan bireyi kurtarmak, toplumsal sorunları çözmek ve geleceği sezinlemek sanatın görevi oldu (Aydın, 1996, s. 10).

Günümüz çağdaş toplumlarında ise sanat, toplumsal bilincin bir parçası oldu (Armağan, 1992, s. 29).

Duyguların taşa, tahtaya kazınmasıyla resim, maddelerin fikir ve duygu ışığında şekillenmesiyle heykel ortaya çıkmış, süs eşyaları yapılmıştır. Duyguların sesle belirtilmesi müziğe temel olmuş, yazının icadıyla edebiyat başlamıştır. Bütün bunlar, sanatın ortaya çıkıp var olmasıdır. Bundan dolayı sanat, diğer kültür sahalarına nispetle fert ve cemiyete yeni insan ile en sıkı münasebeti bulunan, onunla iç içe, kucak kucağa olan canlı kültür dalıdır ve sanatçı da sanat eserini yaparken daima karşısındakine bir şeyler vermek ister. Bu, bütün sanat sahalarında olduğu gibi el sanatlarında olduğu gibi el sanatlarında da böyledir (Parlak, 1998 s. 1).

5. El Sanatları

5. 1. Tanımı ve Tarihçesi

El sanatları, insanların sevgilerini, hüzünlerini, tutkularını ve tüm duygularını sergileyen yaratılar olup, toplumun kültürel kimliklerinin en canlı belgeleri olma özelliği taşımaktadır (Erkaplan, 2000, s. 55).

El sanatları, bir milletin yüzyıllar boyu süregelen yaşamı boyunca oluşan ve kuşaktan kuşağa aktarılan kültür ürünleridir (Arseven, 1984, s. 1970).

El sanatları, bir ulusun, bir toplumun geçmişten günümüze yaşamışlığın bir değer birikimidir. Oluşmuş, olgunlaşmış kültürün donatılmış bir yansımasıdır (İdiman, 1999, s. 37).

El sanatları, ait olduğu çevrenin kültürü ile harmanlanan, alın teri ile anlam ve önem kazanan ve her biri için de ayrı ayrı hayaller barındıran emekler bütünüdür. Başka deyişle el sanatları ait oldukları toplumun yansıtıcısı, dünü ve bugünü arasındaki köprüsü, prizmadır.

El sanatı üretimi, kişiler veya ailelere münferiden veya toplu olarak yapılmakta, ailelerin ekonomik durumuna göre ya boş zamanların

(39)

değerlendirilmesini sağlamak veya bütün gün çalışarak yapılan ekonomik bir faaliyet olarak görünmektedir.

İnsanoğlu, ilk var olduğu günden bu yana her gittiği ve egemenlik kurduğu yere en basitinden en karmaşık ve gösterişlisine kadar el sanatlarını ve bu sanatlara ilişkin kültürünü de taşımıştır (Arlı, 1982, s. 41. ).

El sanatları, başlangıçta insanın kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla basit ev eşyalarını ve ev silahlarını yapmasıyla başlamış, giderek ihtiyaçların artmasıyla, el sanatları türleri de artmıştır (T.C. Sanayi ve Tic. Bak. Türk El Sanatları Araştırma Raporu, 1989, s. 3).

El sanatlarının, tabiatın şartlarından korunma, örtünme, örtme ile yaşam koşullarına kolaylık sağlama ihtiyacından kaynaklandığı bir vakıadır. Kişinin kendisine faydalı olacak eşyayı hazırlarken ürünün renk, zevk, desen ve biçim ahengi içersinde geliştirilmesi, elbette şahsi kabiliyet ve maharete dayanırken aynı zamanda yöresel karakterini de aksettirmektedir. İşte Orta Asya’dan göç ederek medeniyet ve kültürünü beraberinde Anadolu’ya taşıyan Türklerin yüzyıllar boyu yapa geldikleri halı, kilim, heybe, kese, çorap, kumaş, işleme, tahta, maden, deri, cam işleri ve folklorik giysiler ile gündelik kullanım eşyalarında renk, zevk, duygular yoğrulmuş, emeğin sabır potasından adeta fışkıran, Türk insanının milli zevkinin ve yaratıcılığının enginliğini buluruz (Başlangıç, 1981, s. 97).

XVIII. yüzyıla gelinceye kadar Anadolu bir sanat ve kültür merkezi olmuştur. Cumhuriyet’in ilanını takiben küçük sanat ve sanayinin gelişmesi önem kazanmış, zengin kültür mirasının yeniden ihya edilmesi için konun üzerine önemle eğilmiştir. Bilahare Kültür Bakanlığı, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının da konuya sahip çıkmaları neticesi el sanatının yeniden canlandırılması ve ihyası çalışmaları hız kazanmıştır (T.C. Sanayi ve Tic. Bak. Türk El Sanatları Araştırma Raporu, 1989, s. 7).

Şimdilerde el sanatlarımız, bazı üniversitelerde yer alan fakültelerde ders olarak okutulmakta, buralarda el sanatları üzerine yapılan araştırma ve incelemelerle desteklenmektedir.

Günümüzde bütün bu kurum ve kuruluşların yanında, yeni kurulan dernek ve kooperatiflerle Türk el sanatının yurt düzeyinde yaygınlaştırılması yaygın bir şekilde devam etmektedir (T.C. Sanayi ve Tic. Bak. Türk El Sanatları Araştırma Raporu, 1989, s. 10).

(40)

5. 2. El Sanatlarının Özellikleri

5. 2. 1. Geleceğe dayanan bir karakter taşır. 5. 2. 2. Milli sanat zevkini temsil eder. 5. 2. 3. Yaratıcılık fikrini geliştirir.

5. 2. 4. Toplum hayatında ve düşünecek bir evrim hazırlar. 5. 2. 5. Aile masraflarında tutumluluğu sağlar.

5. 2. 6. El sanatları hayatın aynasıdır (Bali, 1983, s. 67). 5. 2. 7. Geleneksel özellikler taşır

5. 2. 8. İnsanların ihtiyaçlarından doğmuştur 5. 2. 9. Aile gelişimini sağlamaya yardımcı olur 5. 2. 10. Ülke ekonomisine katkıda bulunur 5. 2. 11. Ulusal sanat beğenisini kazanır. 5. 2. 12. Ailede sanat kültürünü sağlar 5. 2. 13. Aile giderlerinde ekonomi sağlar

5. 2. 14. Ruhsal yaşamı yansıtır (Züber, 1971, s. 21).

5. 3. El Sanatlarının Yararları

İnsanlar, günlük gereksinimlerini karşılamak üzere daha çok süsleme, dekorasyonda kullanmak amacı ile birçok el sanatı ürünü yapmışlardır. Bu ürünler bireyin yaratıcı yeteneği ile birleşerek toplumun karakterini de yansıtmaktadır. Bütün bunların ışığında el sanatlarının yararları şöyle sıralanmaktadır.

5. 3. 1. Bireylerin temel ihtiyaçlarını sağlar 5. 3. 2. Bölge folklorunun devamını sağlar 5. 3. 3. Boş zamanlar değerlendirilir 5. 3. 4. Hayat standartını yükseltir 5. 3. 5. Kişilere ruh sağlığını kazandırır

5. 3. 6. Öz kaynaklarımızın değerlendirilmesini sağlar 5. 3. 7. Tarımsal atıklar değerlendirilir

5. 3. 8. Enerji tasarrufu sağlar 5. 3. 9. Turizm geliri sağlar

5. 3. 10. Ülkenin tanıtımına katkıda bulunur 5. 3. 11. Gizli işsizliği önler

(41)

5. 3. 12. İç ahlakın oluşumunu sağlar 5. 3. 13. Halk eğitimini sağlar

5. 3. 14. Güzel sanatların korunması geliştirilmesini sağlar.

5. 4. El Sanatlarının Sorunları 5. 4. 1. Hammadde sorunu 5. 4. 2. İstihdam sorunu 5. 4. 3. Vergilendirme sorunu 5. 4. 4. Kredi sorunu 5. 4. 5. Tanıtım sorunu 5. 4. 6. Pazarlama sorunu 5. 4. 7. Kalite kontrol sorunu

5. 4. 8. Materyal bulma sorunu (Altundaş, 1993, s. 3).

5. 5. El Sanatlarının Olumlu Kılınması İçin Gerekenler

5. 5. 1. Aile gerilirin arttırılarak refahın yükselmesi 5. 5. 2. Köyden kente göçün önlenmesi

5. 5. 3. Kaliteli üretimde ihracat kaynaklarının yaratılması

5.5.4.Hızlı nüfus artışı nedeniyle büyüyen işsizliğe yeni istihdam alanlarının yaratılması

5. 5. 5. Atıl emeği ve hammadde kaynaklarının harekete geçirilmesi ve artı değer kazandırılması

5. 5. 6. El sanatlarının, fonksiyonelleştirilerek günümüze uygulanması (Altundaş, 1993, s. 4).

5. 6. El Sanatlarının Günümüzdeki Yeri ve Durumu

Gelmiş geçmiş birçok medeniyetlerin beşiği ve aynı zamanda geçit yolu olan yurdumuzda el sanatlarının çok zengin bir geçmişi vardır (Doğanöz, 1993, s. 3).

Selçukludan Osmanlıya, Cumhuriyet ve günümüze kadar ulaşan kullanım eşyaları geliştirdikleri ve kullanıldıkları döneme ilişkin somut belge niteliği taşırlar ve bizlere toplumdaki gelişim ve değişim sürecini izleme imkânı verirler.

(42)

Geçmişten günümüze gelen el sanatlarımızda bu anlamda oluşmuş, maddi kültür unsurlarından birisidir. Dolayısı ile diğer kültür unsurları için geçerli olan kaygılar ve ilkeler el sanatları için de söz konusudur (Sarıoğlu, 2005, s. 72).

Hızla geçen zamanlar birlikte kaybolan elden çıkan tarihe gömülen el sanatı değerlerimizin saptanması için taşıdığımız sorumluluğu unutamayız. İşte bu noktadan hareket ederek bu konuda çalışan kurum ve kuruluşların çalışmalarını yönlendirmek, el sanatı ürünlerin yurt dışında pazarlanmasına yardımcı olmak gibi çalışmaların halk bilimi ışığında araştırılması ve belgelendirmesine zaman geçmeden başlanılmalıdır (Nahya, 1984, s. 271).

Günümüze dek el sanatları konusunda çeşitli kongre, seminer, sempozyum çalışmaları yapılmaktadır. Sanatın gelişmesi, saptanmış bir tarihin kültürü üzerine inşa edilmesiyle yaşatılabilir. El sanatlarının son derece geniş bir çalışma alanını kapsaması, bilim ile hareket ederek özelliklerinin saptanması, araştırılması ve devamlı bir alan çalışmasıyla bu konuya açıklık getirebilir

( Nahya, 1984, s. 271).

Günümüzde el sanatlarımızın durumunu ortaya koyabilmek, kaynak olarak geçmişteki durumunu araştırmak, kültürel birikim olarak değerlendirilmesini yapabilmek için bugünkü örneklerden giderek geçmişle olan bağlarını kurma sorumluluğu vardır (Balaman, s. 1984, s. 61).

El sanatları, sahip çıkıldığı ve değer verildiği sürece varlığını korumuş, günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Günümüz de el sanatları geliştirilerek hayatın her alanına uyarlanmalı, gelecek nesillere birer kültür unsuru olarak aktarılması sağlanmaktadır.

6. Deri

6. 1. Derinin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

Deri sözcüğü, eski Trük boylarında hakana ödenen vergi anlamındaki “tirik” ten gelmektedir (Sakaoğlu, 2001, s. önsöz).

Deri, bütün canlılarda gövdeyi bir kılıf gibi saran ve canlıyı sıcaktan, soğuktan, hava koşullarından, dış etkenlerden, darbe ve basınçtan, asalak hayvanlardan ve hastalık yapıcı mikroplardan koruyan dış örtüdür (Temel Britannica, 1992, s. 189).

(43)

Deri; hayvan vücudunu tüy, kıl ve pulla kaplayan örtüdür. Hayvanın vücudunu dış etkilere karşı koruyan deri, ırk, cins, yaş, mevsim, beslenme ve bakım şartlarına göre yapısında değişiklikler gösteren bir özelliğe sahiptir (Gökçesu, 2002, s. 15).

Hayvanların her tarafını örten, vücudunu dış etkilerden koruyan, ırk, cins, yaş, mevsim, gıda ve bakım şartlarına göre karakteristiğinde değişiklik gösteren organdır. Hayvanın kesilmesinden önce canlı bir organ olan deri yüzüldükten sonra çeşitli ihtiyaçların karşılanması için değişik işlemlere tabi tutulur. Bu işlemlerin sonunda yapısında bir takım değişiklikler sonucunda daha dayanıklı, kendine has yapısı, rengi ve kokusunda bozulmaya karşı korunması sağlanmış ve kolaylıkla eğilip bükülebilen bir hale getirilmiştir. Dayanıklı, yumuşak ve esnek bir yapıda olan bu aşamadaki deriye işlenmiş deri denir ( Öncü, 1968, s. 19).

Hayvanlardan yüzülen ve tabakhanede işlenmeye hazır olan baş, kuyruk ve bacaklarla birlikte bir bütün oluşturan deriye “ham deri” belli bir amaç için işlenerek kullanılır duruma getirilen ham deriye ise “mamul deri” denmektedir

(Gökçesu, 2002, s. 15).

İlkel topluluklarda yapılan büyüler de büyüsel törenler sanatın kaynağını oluşturmuştur. Doğanın karşısında zayıf olan insanlar, avlayacakları hayvanların resimlerini çizerek, heykelciklerini yaparak ya da onlar gibi hareket ederek onları etkileyeceklerine inanıyorlardı. Bu şekilde imgeciliğin ilk adımlarıyla sanat doğuyordu. Bu toplumlarda ilkel büyücü, sanatçının toplumsal işlevini yerine getiriyordu (Armağan, 1992, s. 26).

Sanat eseri, sanatçının bilincinde doğar, anlam kazanır, yaşadığı toplumun, dönemin kültürü ile bütünleşir ve maddeye dönüşür.

El sanatları da bütünleşmenin en yoğun yaşandığı sanat dalıdır. El sanatlarını diğer sanatlardan ayıran en önemli özelliği, basit aletlerle ve daha çok el emeğine dayalı olarak geleneksel ve bölgesel nitelikler taşıması ve ihtiyaçtan doğan üretime dönük olmasıdır ( Aydın, 1996, s. 11).

Deri, insanların var olmalarından itibaren taş ve ağaçtan sonra kullandıkları ilk doğal kaynaklardandır. İlk çağlarda göçebe olarak yaşayan ve avcılık yaparak hayatlarını sürdüren insanlar, avlandıkları hayvanların kemiklerinden aletler yapmış ve soğuktan korunmak için de postlarını kullanmışlardır.

Deriyi kullanmaya başladıkları andan itibaren çabuk bozulma özelliğini önleyici tedbirler için araştırmalar yapan insanlar, bu araştırmalar sonucunda; ham deriyi bitki ve yağlarda işleme tabi tutarak, istedikleri özellikte deri elde etmeyi

(44)

başarmışlardır. Derileri tabaklama yollarından biri olan “yağla sepileme” metodunun uygulanmasını M. Ö 5000 yılına kadar götürmek mümkündür.

Yukarı Mısır’da yapılan kazılarda tarihin ilk tabakhanesi bulunmuştur. Yine kazılar arasında M. Ö 5000 yılına ait deri parçaları, yarı mamul deriler, bir tabaklama atölyesi, deri işleme aletleri ve sepileyici bitki kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Derinin Anadolu’da önemli bir sanat kolu olduğunu gösteren pek çok bilgi vardır. Dünya yazıt tarihinde Papirüs’ten sonra en meşhur yazı yazma aracı olan parşömen derisi ilk kez Bergama’ da üretilmiştir. Bu nedenle literatür’de “Bergama derisi” olarak da geçmektedir ( Gökçesu, 2002, s. 13).

Anadolu’nun bütün şehirlerindeki Ahiler topluluğunun bir kısmı, büyük bir kısmı, debbağlık ve deri sanatıyla meşgul oluyorlardı zamanla gerilenen deri sanayi Osmanlılar döneminde yeniden canlanmış ve Avrupa etkisi altına alınmıştı (Güler, 1995, s. 71).

Osmanlı eğlence dünyasında önemli bir yer eden bu şenliklerde her meslek dalı ayrı bir bayrak tanırdı. Dericileri, üzeri harflerle işli beyaz bayrak ve rengârenk deriler asılı üç çubuk ya da biri kırmızı kenarlı yeşil, biri beyaz, biri de harflerle işli beyaz kenarlı dört bayrak simgeliyordu (And, 1998, s. 246).

Osmanlı imparatorluğunun askeri gereksinimleri karşılayabilmek için 1810’da Beykoz’da ilk deri fabrikası kurulmuştur. Tabakhanenin ilk ismi “Tabakhane-i Klevehane-i Amire” dir. Daha sonra ismi Beykoz Techizat-ı Askeriye fabrikası olmuştur. Cumhuriyet döneminde ise Sümerbank’a bağlanarak adı “Sümerbank Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi” şeklinde değiştirilmiştir (Küçükerman, 1989, s. 14).

Türkiye’nin önde gelen deri üretim merkezi Kazlı Çeşme’nin temeli II. Mehmed (Fatih) zamanında atıldı. Fatih Yedikule’de ordunun deri gereksinimini sağlamak üzere 33 mezbaha ve 360 tabakhane yaptırmıştı. Burada üretilen deriyi işlemek üzere de Saraçhane kurulmuştu. Osmanlı dericiliği 18. yüzyılda çok ilerlemişti. Gene de dericilik yakın zamana kadar geleneksel yöntemlerle, küçük işletme birimleri ya da ev işletmeleri düzeyinde, iç tüketime yönelik olarak sürdü (Temel Britannica, 1970, s. 194).

I. Dünya Savaşı sırasında ordunun deri ve kundura ihtiyacı büyük ölçüde bu fabrikalardan karşılanmıştır (Küçükerman, 1989, s. 22).

Türkler dericilik sanatı bakımından en ileri konuma sahiptirler. Ankara, İstanbul ve diğer illerimizin müzelerinde bir kaç yüzyıl önceye ait, bugün bile

(45)

olağanüstü mükemmel özelliklerini muhafaza etmekte olan güzel, sağlam ve gerçekten üstün bir tekniğin eseri olan deriden yapılmış türlü eşya mevcuttur. Selçuklular ve Osmanlılar devrinde dericilik alanında bugün bile örnek tutulmaya layık eserler müzelerimizde sergilenmektedir (Öncü, 1968, s. 3).

6. 2. Derinin Elde Edilişi

İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı örtü şeklinde tanımlanan deri, canlıyı dış tesirlerden korumaktadır (Aydın, 1996, s. 40).

İktisadi değer taşıyan hayvan derisi kullanılır hale gelinceye kadar çeşitli işlemlerden geçer. Bu işlemlerden geçirilmemiş deriye “ham deri” tüm fabrikasyon işlemlerinden geçirilerek piyasaya sürülen deriye ise “mamul deri” denir (Meydan Larouse, 1970, s. 576).

6. 3. Derinin Anatomik ve Histolojik Yapısı

Hayvan derisinin yapısı incelendiğinde üç tabakadan oluştuğu görülmektedir.

6. 3. 1. Epidermik Tabakası: En dışta, az veya çok miktarda kılla örtülü, sert ve hemen hemen tamamen ölmüş hücrelerden oluşmuştur. Bünyesinde keratin ihtiva eder. Bu tabaka sepilenme esnasında kaldırılır. Epidermis tabakasının ve kılların düşürülmesi için kireçleme işlemi yapılır.

6. 3. 2. Corium (Derma). Tabakası: İki plakadan oluşur. Üst kısımda papilar tabakası olup adeleler, ter guddeleri ve kıl kökleri bulunur. Hem derinin yaklaşık beşte birini ihtiva eder. Detial adı verilen alt tabakada sarı elastin lifleri bulunur. Burası beyaz kolejen liflerin birbirine dolaşmasıyla ağ görüntüsü verir. Bu tabaka bitmiş derinin gerilme direnci, esneklik, sağlamlık ve mukavemet gibi özelliklerin retikular tabakası sağlar.

6. 3. 3. Subcutis (Alt katılgan bağlayıcı doku). : Kan dokusu ve hayvan derisini ete bağlayan bölümdür. Kolajenden meydana gelen bağ dokusu kan damarları, yağ dokularından ve proteinlerden oluşmaktadır. Sepileme işleminden

(46)

önce bu doku “kavalata” veya “etleri kazıma” denilen işlemle kazınmalıdır. Aksi takdirde sepileme maddesi deriye nüfuz etmez (Öncü, 1968, s. 33).

6. 4. Derinin Kimyasal Yapısı

Deride bulunan kimyasal maddeler yaşa, yaşam koşullarına, cinsiyete göre değişiklik gösterir. En önemli özelliği protein miktarının çok olmasıdır (Bkz. Çizelge 1). (Cinköse, 1993, s. 55).

Hayvan Derisi

Çizelge 1: Derinin Kimyasal Yapısı Su % 65 Tabaklama Sürecinde Büyük Bir Bölümü Uzaklaştırılır. Mineral Maddeler Özellikle Kalsiyum, Magnezyum Bileşikler Proteinler %33 Derinin Esas Maddesidir. Yağlar % 18 Tabaklama Sürecinde Büyük Bir Bölümü Deriden Uzaklaştırılır. Kolagen Öz Deri Tabakasının Doku Lifleri Mamul Deri Haline Dönüştürülür. Keratin Epidermis (Üst Deri) Oluşturur. Tabaklanmadan Önce Yaş İşlentilerde Deriden Uzaklaştırılır

Şekil

Çizelge 1: Derinin Kimyasal Yapısı Su % 65 Tabaklama Sürecinde Büyük Bir Bölümü Uzaklaştırılır
Çizelge  2: Ham deriyi tabakalamaya hazırlama Ham deri ve postlar
Çizelge 3: Tolaların tabaklama yöntemleri
Tablo 1: Çarıkta Kullanılan Kalıp (Numara) Çeşitleri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

(SPa: Sfenopalatin arter, BA: Baziller arter, SCA: Superior serebellar arter, PCA: Posterior serebral arter, AICA: Anterior inferior serebellar arter, ASa: Anterior spinal

Zorlanmalı ısı taşınımında olduğu gibi, koşullara göre geçerli farklı eşitlikler yardımı ile ısı taşınım katsayısı hesaplanabilir.. Akış şekli: Turbülent

Hava aracılığı ile gerçekleştirilen kurutmada, havanın nem alma yeteneğine ve hava miktarına bağlı olarak, üründen alınacak su için gerekli ısı miktarı (Q) şu şekilde

Bu devirde ajur tekniği, hem kandil gibi ince levhalardan dövme tekniği ile yapılan; hem de buhurdan ve mangal gibi dökümle yapılan tunç eserlerin süslemesinde, tek başına

Metal levha esnek bir zemin üzerine yatırılır ve değişik uçlu çelik ya da bronz kalemlerle çekiç yardımı ile dövülerek, istenilen desen rölyef olarak

Kakma tekniği: Kuyumculukta kakma tekniği, madeni eserlerin üzerine açılan yivlerin veya yuvaların içine ya da zemine başka cins ve renkte madenler ya da

Yapılan Mann Whitney U testi analizi sonunda, cinsiyete bağlı olarak öğretmenlerin etkili okul yöneticisinin sahip olması gereken ‘Öğrenmenin Yeteneğe Bağlı

Örneğin, R1R1 ve R2R2’nin birer bacakları birbirine bağlı olduğu halde aynı noktaya R3R3 direnci de