• Sonuç bulunamadı

Cafe de Paris:Ayaküstü bifteğin seçkin lezzeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cafe de Paris:Ayaküstü bifteğin seçkin lezzeti"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O F R A Bekri Çeşnici

Café de Paris

Ayaküstü bifteğin seçkin lezzeti

P

aris’in altıncı bölgesinde, Odeon metro

istasyonunun çıkışındaki Danton hey­ kelinin tam karşısındaki Rue de L’An­

cienne Comédie sokağındaki “ Procope” un

kapısında, 17. yüzyılda açılmış olan bu ye­ rin kapısında, “ Burası yeryüzünün en eski

kahvesidir” , yazan bir mermer levha vardır.

Dünyanın en eskisi midir bilemem; ama ‘kahveler kenti’ Paris’in en eskisi olduğu kuş­ ku götürmeyen Procope’un müşterileri ara­ sında, kimler kimler yoktur ki, Montaigne,

Rousseau, Voltaire şimdi ilk aklıma gelen­

ler...

Ne var ki Procope artık kahve değil, “ Res- taurant” dır ve duvarlarında sürekli resimle­ rin sergilendiği bu lokanta Parislilerin oldu­ ğu kadar, turistlerin de uğrak yeridir. Özel­ likle, geyik etinin, tatlılı sosla çok nefis şe­ kilde hazırlandığı bu kahve-restoran, son za­ manlarda büyük atılım yapıp, Fransız Dev- rimi’nin ikiyüzüncü yıldöntimündeki özel devrim mönüsüyle ikinci parlak dönemini ya­ şamaya başladı.

Kahve olarak başlayıp lokanta olarak ya­ şamını sürdüren Procope’un ilginç öyküsü iş­ te bu.

Paris kahvelerinin lokanta ile karıştırılma­ sının tek örneği Procope değil. Nişantaşı’nda­ ki Café de Paris de adının gösterdiği gibi bir kahve değil, lokanta. Restoranın bu adı al­ masının nedeni ise, ilk kez Paris kahvelerin­ de ayak üstü yenen Café de Paris bifteği’ni sunması. Gerçekten ‘Steak Café de Paris, ar­ tık dünyanın her yerinde, seçkin lokantalar­ da ya da yemek de veren kahvelerde sunu­ lan bir et yemeği.

Nişantaşı’nda yeni açılan Café de Paris, bütün İstanbul lokantalarına taş çıkartıyor. Savaşın etkisini, en iyi yerlerden, en lezzetli en ucuz lokantalara, hatta eczanelere kadar tüm işyerlerinde duyulduğu (sahi, savaş çık­ tı diye insanlar neden sağlıklarını da ihmal ediyorlar, anlamak olanaksız, bir dönemde Café de Paris’ye, önceden telefonla yer ayırt­ madan giderseniz, büyük bir olasılıkla kapı­ dan dönersiniz.

Ben Café de Paris’ye ilk gittiğimde, kapı­ dan döndüm, İkincisinde savaşa güvenip yi­ ne yer ayırtmadığım için, aynı akibetle kar­ şılaşıyordum ki, metrdotel, saat dokuza ka­ dar masayı boşaltmamız koşuluyla, bizi bir yere yerleştirdi.

Loş, sade ama zevkle döşenmiş olan salon gerçekten doluydu. Garsonlar vızır vızır ça­ lışıyorlardı.

Salonun ilk göze çarpan özelliği, yemeğe geçene kadar, içkinizi yudumlayabileceğiniz barın, fazla küçük olması ve garson trafiğin­ den rahatça oturulabilecek özelliğini yitirmiş balunmasıydı.

Café de Paris’de mönü belli. Kruton (kı­ zarmış ekmekli), bir yeşil salata -ki, zeytin­ yağı, sirke ya da rokfor soslu veriyorlar- ile arkadan gelen ‘Steak Cafe de Paris’. Ardın­ dan da isterseniz profiterol yiyebiliyorsunuz.

Nişantaşı’ndaki Café de Paris’nin bu adı taşımasının nedeni, ilk kez Paris kahvelerinde ayaküstü yenen uare ae Karış bifteği ni sunması

Salata ve sosu güzeldi. Steak Café de Pa­ ris’nin sosuna da diyecek yoktu. Etin yanın­ da garnitür olarak verilen patates kızartma­ ları da nefisti. Üstelik Café de Paris de, eti az pişmiş istediğinizi söylediğinizde, gerçek­ ten de az pişmiş getirmeyi biliyorlar. Ayrıca etlerin kayış gibi olmadığını da eklemek is­ terim.

Ne var ki, sığır etinin bir türlü yeterince kalın sunulmasının becerilemediği ülkemiz­ de steak Café de Paris de kendini bu akıbet­ ten kurtaramamış. Evet hiç kuşkusuz bu ste­ ak, Amerikan T-Bon steakleri veya New York sirloinları kadar kalın değil. Ama biz- deki gerçekten lezzetli ve yumuşak (dövülü­ yor çünkü) etler kadar da ince olmamalı.

Yine de sıcak tutulacak biçimde servis ya­ pılan etin çok lezzetli olduğunu belirtmek is­ terim.

Café de Paris’nin bir iyi özelliği de, onla­ rın dilediklerini değil, müşterinin dilediği en iyi şarapları bulabilmesi.

Biz iki kişi, birer salata, birer et ve bir tek profiterol ile bir şişe kırmızı şaraba, “7o 10 bahşişi ile 150 bin lira verdik. Doğrusu

ye-meğin lezzetine karşın, başka hiçbir seçim şansınızın bulunmadığı, bir peynir tabağı bile tadamayacağınız bir yer için bana fiyat çok değil, ama biraz pahalı geldi.

Yine de, lezzetli bir steak Café de Paris ye­ mek istiyorsanız gidilebilir derim. Ama ön­ ceden yer ayırtmayı unutmayın. □

CAFE DE PARİS

Valikonağı Cad., 63/1 Nişantaşı

Tel: 148 61 90

AÇIKLAMA: Geçen hafta sözünü ettiğimiz

Asmalımescit’teki “ İsmail’in yeri” nin adı

“ CEP” imiş. Ancak buranın eski müdavim­

leri mekânı hep ‘İsmail’in yeri’ diye anıyor­ lar. İşte bizim hatamızın kaynağı da bu alış­ kanlık oldu. Okurlarımızdan özür dileyerek düzeltiriz. (B.Ç.)

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

1 5 0 4 9 0 7 0 0 6 * Fo to ğ ra f: H A S A ı

Referanslar

Benzer Belgeler

sahillerini kapattığından beri darbımeselsiz esiyor rüzgârlar sen kendine uğradığında açık söyle kaç köşeli dünya yuvarlanıyor çevrende sızısı zıpkın olmuş

DÖNÜŞLERİYLE BUYULUYORLAR: Fransız basınının sütunlar dolusu yazılar ayırdığı Kon yalı dervişler Şehir Tiyatrosunun bir mevlâna tasvi- asılmış kocaman

Buna göre en çok tekrar eden ifadelerin düzenlenmiş hali şöyledir; yemek hizmetinin sunulduğu her türlü işletmelerde ucuzluk, Mevlana’nın tanıtımının yurt

Can Kıraç, hayal ettiği öz­ gürlük ile karşılaştığı özgür­ lüğün çok farklı olduğunu da vurguluyor. Toplum içinde, aile sorumlulukları devam ederken bir

Abidin Dino ile Türk basınının ölümsüz gazetecisi Abdi İpekçi. arasında geçen bu söyleşiden kı­ sa bir bölümü bulmacamıza

senaristi ve eski filmin yönetmeni Halit Refiğ, TRT eski Genel Müdürleri Doğan Kasaroğlu, Cangiz Taşer ve dizi filmin yakıldığı dönemde TRT Genel Müdürü olan Macit

stok hacmi bulunduğunu, ağ kafeslerde alabalık üreten işletmelerde işletme başına ortalama 237.9 ton olan teorik balık üretim kapasitesinin %89.7‘sinde

Vakum ve aerobik olarak ambalajlanmış kontrol ve farklı seviyelerde LKSE ilave edilen sığır köftelerinin depolama süresince tespit edilen laktik asit bakteri