• Sonuç bulunamadı

Haldun Taner'e sorular

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Haldun Taner'e sorular"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ ■ k , 0 3 1

3

HALDUN TAN

SORULAR

ERT

•Prof. Dr. Selçuk Erez - B ütün D ü n y a •

H

aldun Taner’in Türk ti­yatrosunun en önemli yazarlarından biri, bel­ ki de birincisi olduğu­ nu, öyküleri ve makalelerindeki üs­ lup ve sergiledikleri Türkçe’yle, hem de yansıttıkları kültür ve derinlikle­ riyle anımsıyoruz. Taner, tüm bu sı- radışı başarılarını iki şeye borçludur: Çalışkanlığına ve zekâsına. Ta­ ner hakkında yazılmış yazılar ara­ sında, onun zekâsının enginliğini vurgulamamış olanı nadirdir.

Eskinin kalburüstü mimarları­ nın uygulanmamış projelerinin yıl­ lar sonra uygulandıkları, eski reji­ sörlerin filmlerinin yeniden

can-landırıldığı bir çağda biz Haldun Taner gibi bir düşünüre, bir yaza­ rımıza sorular sormayı neden sür­ dürmeyelim? Vereceği yanıtlardan neden yararlanmayalım?

Evlilik yaşamımın çalkantıları, bende Taner ile konuşma, dertleş­ me, onun deneyimlerinden yarar­ lanma gereksinimine yol açtı.

Eşi Demet Taner’in kitabında

( “C an la r Ölesi Değil: H aldun Ta­ n e r’in Yaşam Öyküsü”, Sel Yayın­

cılık, 1996) yansıtılanları, Yalçın Pekşen ( “B ir Yazarın Yaşam ve

Ö lüm Üzerine D ü şü n celeri”, Cum­

huriyet gazetesi, 14. 01. 1984) ve Zeynep Oral’ın ( “H aldun Taner’i

(2)

Bütün Dünya • M a r t 2 0 0 2

A nlatabilm ek”, Milliyet Sanat, 15.

Q5. 1984) yapmış oldukları söyleşi­ ler yanında değişik zamanlarda Milliyet’te yayımlanmış yazılarına (örneğin Prag ve Kafka) ve çeşitli dergilerde yer almış röportajları (örneğin Kadınca dergisi, Haziran 1981) okuyarak onun “Evlilik-Be- karlık” konusundaki fikirlerini derledim. Eklediğim tek tük söz­ cükler yalnızca tümceleri tamam­ lamak için gerekenlerdi.

Haldun Bey, düşünceleriniz için teşekkür eder, eklediklerim arasında eğreti bulabilecekleriniz, “Ben böyle yapm azdım ” diyebil- cekleriniz için de özür dilerim.

Haldun Taner: Evlilik ve bekar­ lık konusunda...

“Kafka, sevgililerini, ister Dora, ister Felice, ister Milena, isterse başka adlar taşısınlar, hep uzaktay­ ken daha çok özler: Kavuşmadan ölmüş bir nişanlı gibi, içine biraz da nostalji karışmış bir sevgi ile... Cinsel güç eksikliğinden değil. Aman yanlış anlaşılmasın. Ö yle ol­ sa, kılı kırk yaran dedikoducu eleş­ tirmenler ipini çoktan pazara çıka­ rırlardı. Çok etkisinde kaldığı Kier- kegaard ile bu konuda büyük bir paralellik gösterir. O, nasıl nişanlı­ sı Regine’i almaya bir türlü yanaş­ mamışsa, Kafka da Felice ile üç defa nişan bozdurmuştur. Her ikisi de bu kararsızlıklarına gerekçe ya­ ratmak için bin dereden su getirir.

B

ekar kalma tutkusunun nedenini Kafka şöyle açıklar: ‘Mümkün olduğu kadar yalnız kalmalıyım. Bugüne kadar ne yaptımsa yalnız olduğum için yaptım. Başarılarımı yalnızlığıma borçluyum.’

Sokıat’ın meşhur bir lafı vardır. 'Evlenin, evlenin’ der iki kere... Sonra şunu ekler: ‘Evlenin, evle­ nin karınız iyi çıkarsa mutlu, kötü çıkarsa filo z o f olursunuz.’

E

vlilik, genel olarak bir ip cambazlığı, bir denge oyu­ nudur. Ya iyi oynanmak ya hiç oynanmamalıdır. Evlilik­

te en önemli ilke dürüstlüktür. Onun dışındaki ilkeler çiftine göre değişir. Dürüstlüğe halel geldi mi bir evliliği sürüklemek ancak mazoşizmle izah edilir. İnsanlığa yakışmaz. Ama her evlilik belli bir süreden sonra bazen yıpranabilir. Oltamın değişen şartla­ rı, insanı daha sinirli, hırçın ve sabır­ sız yapan etkenler, çiftlerin birbirle­ rine gösterdikleri saygı ve özeni azaltabilir. Evliliğin estetiği bozulun­ ca, onu da uzatmamakta fayda vardır. Şu kısa ömür içinde yaptığı­ mız herşey estetik olmalı.

Evlilik, keman, piyano sonatı­ na benzer. Mutlu olmak için ka­ dın tıpkı piyano gibi nerede ön plana çıkacak, nerede arka plan­ da kalacak çok iyi bilmelidir... Ka­ dınlar, erkeklerden biraz daha ta­ lihsizdirler. Çünkü pederşahi d e­ diğim iz Osmanlı m edeniyetinin kalıntıları ile karşı karşıyalar. Bu­ gün M edeni Kanun’da kadın ve erkek eşdeğerli görülmüştür. An­ cak bazı çelişkiler Medeni Ka­ nun’da da vardır. Bütün dünyada erkek, kadını kendiyle eşdeğerde görmemiştir, kadın sömürülmüş- ttir. Türkiye’de de yine bu sömü­ rü vardır; eşdeğerdeymiş gibi gös­ terilerek bu sömürü sürdürülür...

Oysa erkekleri mat etmenin yolları vardır. Erkekler hep şimdiye kadar kendilerini şöyle sundular:

(3)

H aldu n Taner, belirli sanatçı, y a z a r ve gazetecilerden oluşan özel dostlarım sık sık. evine davet eder, on larla dostluk ilişkilerini aksatmadan sürdürmeye özen gösterirdi. Fotoğraf, bu davetlerden birinde çekilmiştir. Arka sırada Mete Uğur, Şükran Güngör, Aydın Gün, H aldun Taner, Doğan H ızlan, Selçuk. Erez, ortada Ayça Aktan,

Sevgi Sanlı, Suna Uğur, Dem et Taner, Yıldız Keııter, A zra Gün, B ilgi Kongar, İrem Erez ve önde Mete Akyol, Em re Kongar.

Onlar çalışır kazanırlar, yazarsa şöhret kazanırlar, iş adamıysa para kazanırlar ve bununla böbürlenir­ ler. Sonra dönerler, dolaşırlar kadın denen cazip mahluğun önünde di­ ze gelirler; bu tabiat kanunudur. Kadın, güzelliği, dişiliği ve cilvesi, zekâsı ile onu yine de kendi istedi­ ği yöne getirir. En azından abart­ malı ‘bu budurcukları’nı törpüleye­ bilir. Türk kadınının mücadelesi böyle oldu. Ya da baş eğerek, on­ dan görünerek, onun uzantısında bir yardımcı olarak yaşadı. Yani yi­ ne de onun dışarıdaki mücadelele­ rini takviye edici bir çıkar düzeni.

Karı, kocasına, ‘Ben senin sev­ diklerini sevmiyorum. Sen başka zevkin adamısın, ben bir başka zevkin kadınıyım’ dediği zaman ne kadar severse sevsin erkeğin kirpi gibi tüyleri dikilir.

Erkekler hep okşanmak, poh­ pohlanmak isterler. Kadınlar da bunu daha beş yaşından itibaren bilirler. Babalarını okşamakla baş­ larlar. Bu babaerkil dünyada ka­ dınlar kendilerini bu içgüdüleri ile savunurlar. Bu içgüdüleri kadınla­ rın analık vasfından gelir...

Benim ilk evliliğim ondört yıl sürdü. Sonra doludizgin, uzun bir

(4)

Bütün Dünya • M a r t 2 0 0 2

bekarlık yaşadım. Ardından ikinci evliliğim e girdim daha uslanmış olarak: Bana huzur veren, çalışma olanağı veren, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı bir evlilik.

İlk bekarlık, yani evlenmeden önceki bekarlık, insanın değerini pek fark etmediği hışırca bir yaşa­ yıştır. Evlilik tecrübesinden sonra gelen bekarlığın ise, iki yaşam tarzı­ nı da tatmış biri olarak ayrı bir de­ ğeri oluyor. Ben uzun bir bekarlık yaşadım. Sonsuz bir çalışma özgür­ lüğü vermişti bana. Keyfiniz olduğu zaman eğlenmek, yorgun olunca alabildiğine dinlemek olanağı verir.

G

üç işler başarmak z o ­runda olanlar, durma­ dan yeni atılımlar p e­ şinde olanlar için ba­ zen geçerli sayılabilecek, hatta sü­ rekliliği tercih edilebilecek bir du­ rumdur bu... Evli Atatürk’le, bekar Atatürk’ü düşünün. Evlilik o dahi­ ye hazır elbise gibi hiç yakışma­ mıştı. Büyük din adamlarının keşiş hayatı sürmeleri boşuna mı dersi­ niz? Sisyphos bekar değil miydi? Kadınların dehayı frenlediklerini ilk söyleyen ne Kierkegaard’dır ne de Kalka. Ama bu, olaya, tek yan­

lı bir bakıştır. Aksini savunan da bir o kadar çoktur. Kadınlar, belki dehanın kanatlarına ağırlık olurlar ama, kendi rüyasına inanmış gi­ den nice yetenekleri, arada bir yeryüzüne indirir, kum gerçekler­ le, sağduyu ile karşılaştırır, denge unsuru olabilir. Yaratıcı eşlerine nadir olsa bile destek olabilirler.

Evlilikte bir disipline girersiniz. Hiçbir şeyi tam yapamazsınız ama bu kısıtlamaların bir mükafatı vardır. Paylaşmak denen mutlu bir olay. Ben güzel birşey görünce karımla paylaşmak isterim. İnsan en iyi tadı, sevdiği insanla paylaştığı zaman alır.

İnsan meşhur olsun, yazar ol­ sun, cengaver olsun yalnız başına kendini çok aciz, zavallı hissettiği anlar olur. Her zaman alkış topla­ maz, her zaman futuhat yapmaz. Dört duvar arasında sıcak bir yuva, sokulgan bir eş arar. Bu ihtiyaçtır. Bu olursa hem fizyolojik hem de psikolojik bir mutluluk duyar.

Bekarlığın da mutlusu olabilir; tadından yenmez. Ama evliliğin bekarlığa bir üstünlüğü var ki in­ sana özveriyi ister istemez öğret­ mesidir. Bu ikinci avantajı da dün­ yanın en büyük nimeti olan ‘pay- laşma’yı öğretmesidir.” »

Bu Yazının Yazarıyla Tanışın

Prof. Dr. Selçuk Erez 1936yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Tıp Fakül­ tesinden mezun olduktan sonra 1962-1967yıllan ara­ sında New York. Columbia Üniversitesi 'nde kadın do­ ğum ihtisası. Houston. Baylor Üniversitesi nde jinekolojik kanser üzerine olan ileri ihtisasını bitirdi. Türkiye’ye döndükten sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde 1972y ı­ lında doçent, 1976yılında profesör oldu. Güneş ve Cum­ huriyet gazetelerinde köşe yazarlığı da yapan Prof. Dr. Selçuk. Erez çalışmalarına halen devam etmektedir. •

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Para başlığı altında, çok kapsamlı şeylere değineceğim. Örnek olarak; “Nasıl ev sahibi olunur?”, “Nasıl mortgage (ev kredisi) alı- nır?”, “Borçlar

Bu çalışma ile, ebeveyn danışmanlığı programlarının, İnanılmaz Yıllar ve Uluslararası Çocuk Gelişimi Programı’nın, mülteci geçmişi olan aileler ve çocuklar

• b.Oyunlar: çocuk oyunları, yalın oyunlar; kaleyi almak, kukalı saklambaç gibi basit çocuk

• Buna ek olarak, insanlar gibi keçi ve koyun gibi çiftlik hayvanları da infertilite veya subfertilite sorunlarından muzdariptir, bu da ömür boyu üretkenliklerini düşürür..

Laura Olivieri, a paediatric cardiologist, displays a heart model created by a 3-D printer It may sound like something out of science fiction, but doctors at Children's National

Felsefe Tar h Atölyes ’n n amacı felsefen n ortaya çıkıp gel ş m n dünya m toloj ler nden başlayıp günümüze kadar tak p etmek, felsef düşünmen n ne demek

Fil çapraz (diagonal) olarak istediği kare sayısında hamle yapar.Filin önünde aynı renkten bir taş varsa fil o taşın üzerinden geçemez. Yani o yöne doğru hareket etmek

A) Ticaretle uğraşmasında. D) Allah’ın emirlerini tebliğ etmesinde. Peygamberlik görevi, Yüce Allah tarafından verilmiş zor ve sorumluluk isteyen bir görevdir. Bu görevi