—
62
yıldır şiir yazan
Dağlarca’nın en büyük
tutkusu semt kahvele
ri.. “Kahvedeki yüzler
sözcüklere benzer,
kişileri birbirine
tanıştırır” diyor.. ı
/
“Şairlerin en büyüğü
ve en iyisi” diyorlar
Fazıl Hüsnü Dağlarca
için.. Önyüzbaşılığa
kadar yükselmiş bir T.C
askeriydi. Ama daha
fazla ve iyi şiir yazmak
için askerliği bıraktı..
Kalabalıkları, röportajı,
TV sohbetlerini ve ödül
törenlerini sevmez. Bu
yüzden geçen ay aldığı
Kültür Bakanlığı
“Büyük Ödülü” töreni
yapılamadı. Çünkü,
tören mecburen TV’de
yayınlanacaktı. Ama
Dağlarca,“Televizyon
daki çirkin suratlara
yüzümün değmesini
istemem” dedi ve
tören iptal edildi..
a irü ..
Askerlikten şairliğe»
Yüzbaşı Fazıl Hüsnü Dağlarca "Çok iyi bir askerdim ve askerleri hala severim am a siyasasete karışmamaları şartıyla" diyor. Atatürk rozetini göğsünden hiç eksik etmemesi bunun kanıtı.. "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" seçilen Dağlarca, haftada birkaç gün sade bir vatandaş gibi semt kahvesine gider ve dostlarıyla tavla oynar.am 22 ay öncesine dayanıyor bu serü ven.. Serüven d iy o rum, çünkü Fazıl H üsn ü D a ğ la rc a
ile sohbet etmek kolay olmadı doğrusu.. 1993 Nisan’mda bir te lefonla başladı herşey..
O gün kendisiyle konuşmak ve hayat hikayesini yazmak is tediğimi söylediğimde hastalığı nı bahane ederek kabul etme mişti.
Birkaç hafta sonra bir kez daha aradım, yine reddettti.. Ve bu arayışlar, 22 ay boyunca defa larca sürdü..
Gerekçeleri, genellikle ya hastalık ya da “Bu kadar genç insan var, benim gibi yaşlı biri ni ne yapacaksınız?” biçiminde oluyordu.. Bir ara fotoğraf çekil meme şartıyla röportajı kabul etmiş fakat “ son dakika kriziy le” yine vazgeçmişti.. Bu süre içinde başka bir gazeteci arka daşla da konuşmamıştı ama..
Ve nihayet bundan 20 gün önce “ şeytanın bacağını” kır dım. Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nün kendisine verildiğini öğrenince yine aradım ve “ Bu defa kabul edersiniz artık” de dim..
Ben, yine “ K u su ra bakmayın, beni mazur gö rün, konuşmak istemiyo rum” cevabını beklerken, hayret, kabul etmişti rö portaj önerisini Fazıl Hüs nü....
Ama dokuz gün sonra ya radevu verdi.. Telefonu kapatırken de aynen şun ları söyledi;
“ Siz bu sürede hazır lanın.. Aman ha, siyasi so rular olmasın.”
★ ★ ★
Bunları niye anlattım biliyor musunuz?
“ Y a şa y a n en iyi ş a
irim izin ne kadar “zor bir a d am ” olduğunu belirt mek için.. Evet, belki hak lıydı Fazıl Hüsnü, kimbilir neler yaşamış, neler görmüştü bu ya şma kadar... Ne acılar çekmiş, ne entrikalardan geçmişti belki..
O muazzam şiirleri yazan adamın tabii ki kendine has duygu dünyası, prensipleri, özellikleri ve zorlukları olacaktı, olmalıydı.. Zaten benim için il ginç olan yanı da buydu.. Kendi ni öne çıkarmak istemeyen in sanlar, bence mükemmel insan lardı.. Bu sayfalarda mütevazili- ğini korumaya çalışan “gölgede
ki kahram anlar”m portresini çizmek, bana her zaman daha cazip geliyordu..
Neyse, sonunda Fazıl Hüs nü Dağlarca’yla Kadıköy İske lesi karşısındaki Hamburg Kı- raathanesi’nde buluştuk. Ran devuya “trafik belasından” do layı 10 dakika geç gidebilmiştim ve ilk fırçamı bu yüzden yedim..
“ 10 dakika geciktiniz” dedi sert bir ses tonuyla.. “Eyvah yi ne vazgeçecek galiba” diye dü şünürken mahçup bir edayla
kendisinden özür diledim.
“ Rica ederim , ben çok iyi bir askerdim, bu yaşıma kadar hep disiplinli olmaya çalıştım ve zamana çok önem veririm”
diyerek özrümü kabul etti ney- seki.. Bu arada paltomu asmak için çayocağına doğru gittiğim de kahvehanenin sahibinden de küçük bir uyarı geldi:
“Beyim, hocamı beklettiniz, aman ha, bir daha bekletmeyin çok kızar, hocam bir tanedir...” ► ► ►
azıl Hüsnü Dağlarca'nın 20'yi aşkın ödülü var.. Yine bir ödül töreninde faili belli bir suikaste kurban giden rahmetli gazeteci Abdi İpekçi'den.ödülünü alırken, diğeri ise Struga Şiir Şenliği Altın Çelenk Ödülü..
Bir insan / Bir hayat
► ►►
Belli ki, yıllardır tanıyordu
Fazıl Hüsnü’yü kahvehane pat ronu.. Yıllardır kahvehanelerde oturduğunu ve hatta bazı şiirle rini burada yazdığını biliyor dum Dağlarca’nın o yüzden ta bii ki “kahveci dostları” da var dı.. Doğrusu ilginç şeyler yaşı yordum arka arkaya.. Bakalım daha neler olacaktı neler?
Derken, karşılıklı “okey ma sasına” oturup konuşmaya baş ladık.. Kral TV’den gelen müzik ve gürültüsüyle oynanan okey taşlarının sesi sohbetimizin fo nunu oluşturdu. Dağlarca, ön sohbet yapmaya imkan tanıma dı hiç, “ Hemen sorulara geçe lim” dedi.. Ama ben yine de şiir leri ve yaşamıyla ilgili sorulara geçmeden önce “Kültür Bakan lığı Ödülü” konusunu açtım ..
“Am an ya, ne olacak işte, bir ödül aldık, tam am sağol- sunlar vermişler ama canımı da sıktı biraz” dedi..
Ve anlattıklarını dinleyince
‘kişiliğiyle’ ilgili yeni birşeyler daha öğrendim.
Bakanlık Müsteşarı Emre Kongar, hem tebrik etmek hem de tören programıyla ilgili ko nuşmak için kendisini evinden arayınca yine bin dereden su
ge-Dağlarca'nın, "Alm anlar makineleri sever" isimli ırkçılık karşıtı şiiri Alman sokaklarında duvarları süsledi uzun süre..
tirmiş..
Tabii ki ödüle sevinmiş ama
“ törenin” adı geçince kaçmak için türlü türlü bahaneler ileri sürmüş.. Törenin A n k a ra ’ da
olacağını ve TV kanallarının da çekim yapacağını öğrenince
“ Kusura bakm ayın ben gele mem, televizyona çıkmak iste miyorum” ardından da, “Zaten ayaklarım iyi tutmuyor, yürü- yemiyorum, Ankara’ya kadar gelemem” deyince, Kongar, “O halde tören yapmayalım, evini ze plaketi gönderelim” demiş..
Bunları söyledikten sonra dayanamadım ve “Niye insan lardan kaçıyorsunuz, neden T V ’ den bu kadar ürküyorsu- nuz?” diye sordum..
“ S ev m iyo ru m k a rd eşim sevmiyorum işte, televizyonda ki o çirkin yüzleri görüyorum her gün, TV’ye çıkarsam yüzü mün, o çirkin yüzlere değmesi ni istemiyorum, televizyondaki çirkin suratlarla yanyana gel mek istemedim” diye cevapladı ve biraz da sinirlendi..
Evet, işte böyle anlatıyordu
“töreninin perde arkasını” Fa zıl Hüsnü, benzeri bir olay da
Kadıköy’deki heykelinin açılışı sırasında da yaşanmış, o törene de gitmek istememişti.
Ama heykeltraşm adını ha tırlamıyordu, “ Fotoğraflarımı aldı hala getirmedi” diye şika yet etti üstelik.. Fakat hakkını da veriyordu Tankut Öktem’in..
“ Birkaç ay sonra heykele bakmaya gittim, birkaç hanım
...
y 3 - e V if<S.ı M kVİm litk«ı>
İdi lübf dİ* Deutsche n
Meufsi/ifn
aber liebcn
Çocuklar Korkunç Allahım
Çocuklar korkunç, Allahım, Elleri, yüzleri, saçları. Uyurken bütün gece
* Yok sana ihtiyaçları Çocuklar korkunç, Allahım, Bebek yaparlar, haçları. Aşina değiller hatıramıza Severken ayni ağaçları.
(Çocuk ve Allah, F. Hüsnü Dağlarca, 1937)
duruyordu orada, beni görün ce, ‘Aaa beyefendi, bu siz değil misiniz?’ diye sordu. İşte o za m an heykelin iyi yapıldığını anladım.” ^ ^ ^
Belki çok uzattım biliyorum ama merak etm eyin D ağla r-
ca’yla sohbetimize geçeceğiz. Ancak son olarak özellikle genç kuşak için kısa bir özgeçmişini verelim isterseniz..
F a zıl H üsn ü D a ğ la rc a ,
1914’te İstanbul’da doğdu.. Ku leli Askeri L isesi’ ni ve Harp Okulu’nu bitirdi.. Babası da as kerdi.. Önyüzbaşı rütbesindey- ken kendi isteğiyle askerlikten ayrıldı.. (Ayrılış nedeni olarak bana, ‘Genç yaşta şiire başla m ıştım , askerliği seviyordum fakat şiirimden fedakarlık ya pamazdım, şiir zamanımı çalı yordu askerlik’ diye açıklıyor) Kısa bir süre Basın Yayın Tu rizm Genel Müdürlüğü’nde ça lıştı. Daha sonra İstanbul Aksa ray’da Kitap adlı bir kitapevi açtı. İlk şiiri 62 yıl önce yayın landı.. Kitapçı dükkanının vitri ninde iki günde bir değişmek üzere şiirler yayınlardı ve önün den gelip geçenler bu şiirleri hayranlıkla okurdu. 1970’de ki- tapevini kapattı, yalnız şiirle uğ raşmaya başladı.
1950 yılında evlendi, 15 yıl sonra boşandı ve bir daha evlen medi..
Bununla ilgili olarak “ B e karlık zor oldu aslında.. Nere den bilebilirdim ki bu kadar uzun yaşayacağımı” diyor..
Uzun yıllar yönetim kurulu üyeliğini yaptığı Türk Dil Kuru-
mu’nun 12 Eylül sonrası kapan ması üzerine arkadaşlarıyla bir likte Türk Dili Dergisi’ni çıkar maya başladı.. Şiirleri birçok di le çevrilen Dağlarca’nın 20’yi aşkın ödülü var.. Bu ödüller içinde en önemlileri 1974 yılın da aldığı 13. Struga Şiir Şenliği Altın Çelenk Büyük Ödülü ve 1967’de ABD’de yapılan Ulusla
rarası Şiir Forumu “Yaşayan En İyi Türk Şairi Ödülü”...
Hemen hemen her konuda şiirleri bulunan D ağlarca’nın “metafizik” ve çocuklar üzerine yazdığı şiirler “dahilik” olarak kabul.edildi..
TÜYAP Kitap Fuarı’nın bi rincisinde Fazıl Hüsnü Dağlar ca “Onur Sanatçısı” seçildi..
Eleştirmenler, Fazıl Hüsnü D a ğ ia r c a ’yı sadece “ En İyi Türk Şairi” değil Nazım Hik-
met’le birlikte dünyanın en iyi şairlerinden biri olarak nitelen dirdiler.. Usta yazar Çetin Al- tan, Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı
tarif ederken şu sözleri kullanır;
“Kendi iç sorunlarını anlat madan şiir yazan çağımızın en büyük şairlerin den . Kozm ik bir güce sahip Fazıl H üsnü.. Belki de yeryüzünde ondan da ha çabuk şiir yazan bir şair yoktur. M uazzam , inanılm az müthiş bir şair...”
★ ★ ★
Evet, bu hafta ancak bu ka dar sığdırabildik.. Önümüzdeki sayıda Fazıl Hüsnü’nün asker lik anıları ve şiir dünyası ile genç şairlere öğütlerini aktar maya çalışacağız..