• • • •
onsoz
Darüşşafaka’da üçüncü sınıftan dördüncüye terfi ettikten sonra, bu ğün divanhaneye asılan ders cetveline bakarken Fezleke-i Tarih-i Osmanî diye bir terkip gördüm. O ana kadar tarihi lâtzen işitmiş, takat ne olduğunu bilmiyordum. Dersle re başlandı. Her dersin hocası geldi. Tarih hoca sı yok. Bulunamıyor. Birkaç ay sonra Rıza Bey namında bir zat, sınıfa tarih hocası sıfatıyla ge lerek derse başladık. Nasıl? Kıraat kitabıymış gi bi dere tepe aşarak okuyoruz. Bir fazlası varsa o da ezberlemek.
Ne kadar güç, ne kadar yorucu bir ders de ğil mi? Anlamak ihtimali yok. Cenab-ı Hak yine merhum Vefik Paşa’dan razı olsun ki bir hu lâsa vücûda getirmeğe husûsî bir gayret göster miş. Şayan-1 dikkattir ki biz hulâsayı da bitire medik. Hattâ yarı bile edemedik. Ertesi yıl da hiç tarih dersi görmedik. Altıncı sınıfta umûmî tarihe başladık. Hoca müsvedde getirir. Biz be yaza çekeriz. Zaman kopyacılıkla geçti: Bir hal de ki, o yıl da kısaltılmış umûmi tarihin ilk çağ- kısmmı okuyamadık. Velhasıl sekiz sene zarfın da tarihin umûmî ve husûsî kısımlarından yalnız ellişer, altmışar sahîfelik başlangıçlarıyla kaldık.
Mektepten çıktıktan sonra ise aynı engel lere tesadüf ediyordum. Valfa - nüvis tarihlerini
toplamak zor, toplansa bile okuyup içinden çık mak gayrîkabil. Yazılışları itibariyle evvelce bü yük bir vukuf ile tarih okumağa hazır bulunmak icap ediyordu. Kâinafm Osmanlı Tarihi husûsi bir fikir verdi. Mamatih bir taraftan incelemeye
koyuldum. Çektiğim zahmetleri takdir ettiğim
için:
Evvelâ, Küçük Osmanlı Tarihi adıyla hâlâ okullarımızda okunan hulâsaları yazdım ki bun ların metinlerinin hemen varışından fazlasını Dev- r-i sabık’m teftiş ve muayene encümeni çıkardı. Bir kısmını da ben korkumdan çıkardım.
Saniyen, mekteplerimizde İslâm tarihi ders leri açılmak fikrini ileriye sürerek bazı taraflar dan tasvip edilmek hasebiyle Küçük İslâm T a
rihi adıyla bir kitap daha neşreyledim.
Bu son bir teşebbüstü. Çünkü ondan sonra müstebit hükümetin nazar-ı dikkat ve tecessüsü tarih üzerine Kemâl-i dehşetle dikilip kaldı.
Şu kadar var ki çeyrek asra yakın bir za man içinde Osmanlı ve İslâm tarihine dair bir çok yayınlar oldu. Müteaddit ve okullar için ta
rihler yazıldı. Müstebit hükümet, tarihi bizden u-
zaklaştırdıkça, ona yaklaşmak emeli büyüdü.
Gizli gizli tetkiklerde bulunmaya, Osmanlı tari hine ait Türkçe ve Fransızca eserleri okumaya devam ettim: İkdam, Sabah, Tercüman-ı Haki
kat nüshalarıyla bazı mecmualarda sansürlerin
izin verdiği yarı tarihî ve yarı içtimai makaleler o zamanın tarih hakkmdaki en büyük imkânları nı belirtir.
Bizde meselâ: nisbeten en itinalı yazılmış ve yazılışı itibariyle de edebiyat tarihimizde bir faslın başlangıcını vücûda getirmiş olan Naîma
tarihini okumak âdeta bir hünerdir.
Arapça, Farsça bilmek ve kendi lisa
nında biraz nasibi almak umumiyetle
tarihlerimizin anlaşılması için kâfi değildir. Husû si tarihlerle vakfa - nüvislerin yazdıklarını ka
milen okuyup deyimlere ve mevzulara vukuf
kazanmak, Osmanlı coğrafyasını ( eski ve yeni) iyice bilmek, teşrifat risalelerini ve şuera tezki relerini, resmî mektupları yoklamak, bir az da geleneklere akıl erdirmek bir dereceye kadar mak
şadın hasıl olmasını temin eder. Halbuki her
Türk kendi tarihini bilmekle mükelleftir. Bu bil mek gerçi derecelere bölünmüştür. Mamafih hiç olmazsa birinci derecesi şarttır. İşte ben bu b i rinci dereceyi söyleyen tarihi malûmatı topladım. İdâdî mektepleri tedrisatına uygun olmak üzere tertip ederek meydana çıkardım.
Bu tarihte en ziyade nazar-ı dikkate aldı ğım «nasıl yaşamış» olduğumuzdur. Binaenaleyh harbe ve siyasete ait vak’alan metin ittihaz ede rek içtimai hayatla alâkalı kısımları «Faide» adı altında metnin aşağısına geçirdim. M azideki ah- lâh ve âdetlerimizi gösteren parçalan, bizdeki tarihlerin numûnelerini, kısmen edebiyat tarihi ni, harbe ve siyasete ait vasıtalarımızı, kara ve deniz kuvvetlerimizin ilk teşkilât ve tertibatıyla zaman zaman uğradığı esaslı değişikliklerin taf silât ve teferruatını, eğlencelerimizi, düğünleri
mizi, oyunlarımızı, teşrifat usûlünü, merasimi,
ezcümle tarihî deyimleri ve sözleri idari teşkilât ve tesisatı devletin ilerlemesini ve gerilemesini mûcip ahvali, Padişahların ve ileri gelenlerin hu sûsî hayatlarına ait tarihî tasvirleri, tarihten bi zim için alınması çok lüzumlu olan dersleri, rical sınıflarıyla halkın muaşeret adına tâbi oldukları değişiklikleri, muahedelerin neticelerini, Osman
10
OSMANLI TARİHİ
lı Tarihinin İslâm tarihi ve bilhassa umûmî ta rih ile mevcut münasebetini, medeniyet terbiye si derslerinin tarih ile olan rabıtasını, devletin Avrupa devletleriyle zaman zaman peyda ettiği
münasebetin karışıklıkları, ne dereceye kadar
çalışmaz bir kavim haline girmiş olduğumuzu, Os manidarın Anadolu, Rumeli, Afrika taraflarında münasebette ve temasta bulundukları büt ün hü kümet ve kavimlerinin tarihlerinin hulâsasını, ta rihçilerimizden itimada değer olanlarının tenkit lerini ve m eselelerini dahilî ihtilâller ve fesatlar la müzmin bir illet hükmünde olarak hâlâ de vam eden şekavetlerin şekillerini, bunların ahlâ k î gelenekler ve unsurlarla mevcut olan nisbet-
lerini, cehlin, taassubun, hükûmetsizliğin, ka
nunlar ve nizamların m eriyetinde ittihaz edilen makbul olmayan usul çeşitlerinin zaman zaman meydana-getirdiği gaileler ve müşküller milletin nasıl bir kuvvetli esaret altına alınarak o esaret hâlinde ne gibi men’edici ve aldatıcı vasıtalarla müstebidâne bir kaide olarak cehaletin devamı arzusunun hükümet nüfûzu ve hâkimiyete bedel tutulduğunu, neden ilerleyemediğimizi, gerileme
sebeblerinin nelerden ibaret olduğurtu, velhasıl
dahilî ve haricî siyaset tarzımızda görülmüş iyi liklerle fenalıkları i’dadiye sınıflarına kadar iler lemiş bir talibe anlatmak fikriyle hemen cümle sini topladım.
B u mahsûlün ne kadar uzun bir çalışma
neticesi olduğunu insaf sahipleri takdir eder.
Noksan, pejmürde, dağınık, eksik ve adedi ikiyü- zü geçen yazma ve matbu Osmanlı Tarihi eser leriyle yabancı tarihlerden bir hulâsa vücûda ge tirmek zannederim ki kolay bir iş değildir.
Itikadımca mekteplerimizde ya bu tarzda tarihler tedris edilmeli veyahut tarih derslerinden vazgeçilmelidir.
Kitabımız hacmen büyük ve muhteviya
tı ders yılı için fazla görünecek derecedeyse de
ikinci
Eserim büyük iltifat ve teveccühe nail ol
du. Oğünmekten ziyade memleketimizde tarih
hakkında epeyce kuvvetli bir ciddî fikir mevcut olduğuna vatan gayreti cihetiyle sevindim. Şu birinci cildin ikinci tab'ı için de hemen aynı yor gunluğa uğradığımı burada arzetmekten çekin meyeceğim. Metne, ilâvelerde bulunduğum gibi, harita ve resimlerin adedini de arttırdım. «Faide» lere de haylice eklemeler yaptım. Bilhassa okul ta lebelerinin faydalanmaları için çalıştım. Maksa
dım «Tarihini bilmeyen millet yıkılır» tarihî
delili’nin bundan sonra bizden alâka kesmesine hizmet etmektir.
maksadımız anlaşılınca bu mahzur kalkar. Ders ler metin üzerinden yürütülecek talebe «Faide» leri okuma sahifeleri olmak üzere inceleyerek zaman zaman umumî valdalarla birleştirecektir.
Tarih, Coğrafya ile olan bütün münase
betler de unutulmamıştır. Kitabın içinde bulunan haritalardan başka elde tabiî büyük haritalarımız da vardır ki bunlar geçmiş asırlardaki ilerleme ve
gerilemelerimizi gösterecektir. Kıyâfet bahisleri, eşkal ve tasvirler, tarihî binalar, merasimler, or dular ahvaline dair elde edilen resimler, meşhur savaşlar tablolarıyla, silâhlar, gemiler ve Osman
lI sikkeleri numûne ve tarifleri, siyâsî vesikalar
ve tarihi mühim evrakdan lüzumu görülenler de kitabımızda matbudur.
Birinci defa olarak Osmanlı ülkelerinde böy le bir tarih neşrine muvaffak olduğumdan dolayı cür’etimin ziyadeliği af buyurulsun. Fakat zama nın başka bir terbiyeye muhtaç olduğunu bağıra çağıra ilân edenlerden biri de ben olduğum ci hetle, uhdeme düşen bir vazifeyi ifaya acele edi şim tabiî idi.
M evzu’un büyüklüğü beni hayliden hayliye yormakla beraber, göğüs germeğe çalıştım. Bu suretle Osmanlı Tarihi’ne dair çalışmalarımın bir yere toplanması için uzunca bir fihrist husule gel di. Kitabım okuyucular için de faydalı olur inan cındayım.
Şunu da arzedeyim ki meşrutiyet fikri muhteviyat bakış noktalarından muhakeme edile rek toplanmıştır. Geçmişte korku ve rîyâ sebeb- leriyle iyi görülmüş bir fikri aynı endam ve k ı yafetle sürükleyip almadığım cihetle tertipler ve mütaleâlarda evvelkilerin sözlerine aykırı çığır lar da vardı. En birinci emelim taze ve genç zi hinlere hadiselerin daha sonra ibret dersi suretin de tecelli eden şekillerim göstermekti. Muvaffak oldumsa ilelebed iftihar edeceğim.
Ahmed Rasim
baskı
Ruslar tarihlerini yazdıktan sonra milliyet lerini ispat edebildiler. Bu hakikat meydanda bu lundukça tarihî eserlere vereceğimiz ehemmiye tin ne kadar büyük olması gerekeceğini tasdik etmemek mümkün değildir. Bugün her bildiği miz muntazam ve medenî millet, tarihine sahio
olan milletlerdir Tarihi toplanmamış, ilmi ve
fenni rabıtaya ykm olmamış milletler henüz si yasî ve medenî terbiyesini tamamlamamış olan lardır. Türk talebesi bu önemli inceliği asla va tan sevgisi görüşünden uzak tutmamalıdır...
A. Rasim
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi