M. Ü. ilahiyat Fakültesi Dergisi 33 (2007/2), 87-128
Mevlid
Edebiyatında
Önemli Bir Son Devir
Şairi:
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri
Prof. Dr. Mustafa UZUN*
Özet
Edirne Müftüsü Mehmed Fevzi Efendi son devir Osmanlı ulemasının en vclud müellillerinden biri olmasının yanında, ilm! ve ~dcbl çevrelerde olduğu kadar halk arasında da tanınmı§ 3ahsiyerlerdendir. Balkanlar'dan Anadolu ve Arabistan'a kadar uzanan hizmet bölgelerinde kadılık, niiiplik, müftülük gibi idari görevlerde bulunm u§, bir taraftan da dini, ilmi, fikri, ahlak! ve içtimal meselclerde çe§irli seviyelerde kitap ve risalcler telif etmi§tir. Aynca mevlid konusundaki dü§ünçeleri ve Süleyman Çelebi tesirinde kaleme aldığı mevlidleriyle de Türk-İslam Edebiyatı'nın önemli isimlerinden biridir. Bu makalede kısaca onun ki§iliği üzerinde durulacak ve mevlid me-cinleri ortaya konacaknr.
Anahtar Kelimeler: Mclımed Fevzi, nıevlid, Süleyman Çelebi, Kııdsiyetii'l-ahbdr, Kııdsiyyetii'l keliim.
Abstract
The lv!ufti of Edirne, Mehmcd Fevzi Efendi whoisa very prolific author lh•ing in the later period of Ottoman State, was very inlluential in the litcrary as well as scholarly circles. On top of that, he was also well known among the public. He worked in differcnt govemınenr posirions as judgc, mufti and govemor in different placcs extcnding from Balkans ro Arabia. \'(!hile working he au-thored many episrles and works on rcligious, intellectual and social problenıs in differcnt levcls. He als o authored s ome mawlids (poeı:ry praising the prophet Maliamed (pbulı)) under the influ-cnce ofSuleinıan Chalabi, bence occupying a central place in the Turkish-lslamic literary circles. This article wills study his personaliry as well as the texts of his mawlid.
Key W ards: Mehnıed Fevzi, mewlid, Suleinıan Chalabi, Kııdsiyetii'l-ahbiir, Kııdsiyyetii'l-keliim. Son devir Osmanlı ulemasının en velud müelliflerinden biri olan Edirne Müf-tüsü Mehmed Fevzi Efendi ( v. 1318/1900), yaşadığı asrın başında ilm! ve edebi çevrelerde olduğu kadar halk arasında da tanınmış şahsiyetlerdendir. O, mevlid konusundaki düşünceleri ve Süleyman Çelebi tesirinde kaleme aldığı mevlidle-riyle de ayrıca üzerinde durulması gereken önemli bir isimdir. Hayatı hakkındaki bilgilerden yaşadığı XIX. asrın sonu ile XX. asrın başı arasında, Osmanlı coğrafya sının Balkanlar'dan Anadolu ve Arabistan'a kadar oldukça geniş bir sahayı kapsayan hizmet bölgelerinde kadılık, naiplik, müftülük gibi idari görevleri başarıyla yürüttüğü anlaşılmaktadır. Bu hizmetleri sırasında, ders okutrrıuş, dini, ilmi, fikri, ahiald ve içtimlli meselelerde çeşitli seviyelerde kitap ve risaieler telif etmiştir. Ayrıca İslfun'ı, müslümanları ve onların değerlerini sarsmaya
yönelik yayınlara kar§ı reddiye mahiyetinde mücadele eserleri kaleme almı§ ve bir din adamı hüviyetiyle halkla yakın temas içinde bulunmaya dikkat etmi§tir. Bir alim ve din adamında bulunması gereken bu gibi özellikleriyle
akranı arasında temayüz eden bu önemli stma, pek çok emsali gibi, günümüzde maalesef unutulmu§ görünmektedir.
Bilindiği gibi Osmanlı'nın son yüzyıllarında, ba§ta medreseler olmak üzere,
deği§ik eğitim kurumlarının eski seviyelerini kaybettiği, hatta ilmt bakımdan
gerileme içine girdiği yaygın bir kanaattir. Ancak bu yıllarda, günümüz tabiriyle örgün eğitim kurumları olarak kabul edilen medrese mezunları yanında, henüz yeterince incelenmemi§ bulunan yaygın eğitim kurumları kabul edilebilecek
cami
derslerine katılmak suretiyle bunları yürüten dersiamlardan okuyarak yeti§ip icazet alan Mehmed Fevzi Efendi ve emsali ulemanın yeti§meleri konusunaeğitimci gözüyle ve yakından bakıldığını söylemek mümkün değildir. Bu sebeple Fevzi Efendi, bu yaygın ama en azından yeniden üzerinde durulması, hatta objektif verilerle tartı§ılması gerektiği anla§ılan bu kanaatin tekrar gözden geçi-ritmesine sebep olabilecek örnek §ahsiyetler arasında yer almaktadır.
Yıllar önce, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansildopedisi'nde kaleme aldığımız bir madde' ile bu zatın isminin ve eserlerinin yeniden günümüz literatürüne girmesi
?
yolunda ilk adımı atmı§tık. Ayrıca 1996 yılında hazırladığımız bir çalı§mada da-hayatını ve dint mesnevtlerini konu edindiğimiz bu Osmanlı alim ve §airinin, aradan geçen yıllara rağmen hala Türk-İslam Edebiyatı literatüründe layık olduğu yeri almadığını görünce, bu yıl Bursa'da Süleyman Çelebi ve Mevlidler konusunda yapılan toplantıya3 bir tebliğle katılarak onun ve mevlidlerinin tekrar ilmt ve edebt muhitlerin dikkatine sunulması yolunda yeni bir te§ebbüste bulun-duk. Ancak bir Süleyman Çelebi muakkibi olarak Fevzi Efendi'nin, dint-edebt pek çok kitabı yanında kendi eserleri arasında da ayrı bir yeri olduğunu belirttiği mevlidleriyle Hz. Peygamber hakkında kaleme aldığı eserleri üzerinde durduğu muz bu tebliğde, zaman darlığı ve eserlerinin çokluğu sebebiyle mevlid metinleri-ni aktarma imkanı bulamamı§tık. Bu durumu da bir fal-i hayr sayarak mevlidlerine yeniden eğilrnek ve metinlerini ortaya koymak maksadıyla bu
bk. "Fevzi Efendi (Edirne Müftüsü)", DİA, XII, 506-509.
Dini Edebiyatımızın Son Temsilcilerinden Mehıned Fevzi Efendi ve Dini Mesnev!leri, İstanbul 1996. Uluslararası Süleyman Çelebi ve Mevlid, Yazılı§ı, Yayılı§ı ve Etkileri Sempozyumu (17-19 Ekim 2007, Bursa). Bu toplannda sunduğumuz "Türkçe Mevlid Edebiyatında Dikkatlerden Kaçan Bir
İsim Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri" ba§lıklı tebliğde, (Süleyman Çelebi ve Mevlid, Yazılı~ı, Yayılı~ı ve Etkileri, Bursa 2007, s. 297-320.), Fevzi Efendi'nin hayat hikayesini ana hatlanyla vermi§, onun özellikle Hz. Peygamber hakkında kaleme aldığı eserlerini kısaca tanıtİm§, bir Os-manlı uleması sıfanyla ilmi: ve edebi: hüviyetinin öne çıkan yönlerine tebliğ ölçüleri içinde müm-kün olduğunca temas enni§tik. Aynca onun mevlid okurulması konusundaki dü§ünceleriyle, Süleyman Çelebi'nin XX. asırdaki takipçilerinin önde gelenlerinden biri olarak kabul edilmesi gereğine iş:lret etmi§, kendisinin kaleme aldığı mevlid metinlerini genel olarak değerlendirmeye
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri {> 89
makaleyi hazırladık. Sürdürdüğümüz bu çalı§maların Fevzi Efendi'nin, günümüz akademik çevrelerince daha yakından tanınmasına ve diğer ilmi-dini ve edebi eserleri üzerinde de ba§ka yeni incelemelerin yapılmasına vesile olacağı ümidin-deyiz. Ayrıca onun mevlid okutulmasını te§vik eden eseri yanında, ortaya
koydu-ğu mevlidler, Süleyman Çelebi etkisinin pek yakın zamanlara kadar devam
ettiğini de göstermektedir. Onun mevlidleri, mevlid okurulması sırasındaki
uygulamalarla zaman içinde §ekillenen icra tarzına göre tertip edilmi§ bir örnek olma özelliğini de ta§ımaktadır. Hatta bu metinlerin konunun mOsıki tarafına ait
bazı değerlendirmelere de imkan verecek hususiyeder ta§ıdığını belirtmekte fayda bulunmaktadır.
MezkGr toplantıya sunulan bildiri yanında bu makalede metinleri ortaya ko-nacak iki mevlidinin bir bütün halinde yeniden dikkatlere arzıyla, Fevzi Efen-di'nin bu eserlerinin mevlid literatürü, kendisinin de Süleyman Çelebi muakkip-leri arasındaki yerinin daha iyi belireceğine inanmaktayız.
Ayrıca bu yazımızda konunun bütünlüğünü sağlayacak §ekilde fakat mümkün
olduğunca anahatlarıyla ve bazı yeni bilgiler de ekleyerek onun kimliğinin özel-likle mevlidlerinin daha iyi anla§ılmasına etkili olacağını dü§ündüğümüz yönleri
hakkında çok kısa bilgiler verilecek, kendisinin sadece mevlidleri üzerinde durularak bunların metinleri sunulacaktır.4
I. Fevzi Efendi'nin Kısaca Hayatı A. Doğum Yeri ve Yılı
Fevzi Efendi eserlerinde, babasının Ahmed Şakir Efendi, annesının Fatma Hanım olduğu bilgisini vererek Denizli'nin eski adı Yarangüme olan Tavas ilçesinde doğduğunu kaydetmektedir. 5 1256 senesinin Ramazan ayında (Kasım 1840) henüz on dört ya§ında iken İzmir Balıkpazarı Camii'nde ders okuttuğunu söylemesinden6 hareketle, doğum yılının 1242 (1826) olması gerekmektedir. Asıl Adı Mehmed Ali'dir. Fevzi mahlasının kendisine, pek genç ya§ta çıktığı hac
yolculuğu sırasında bir müddet bulunduğu İskenderiye'deyken ders aldığı "Trab-zonlu ve İbrahim Pa§a'nın oğlunun hocası" diye tanıttığı bir zat tarafından
veril-diğini söylemektedir.7 Şiirlerinde kullandığı bu mahlas zamanla adının yerine
geçmi§, yirmi yıl kadar müderrislikle bulunduğu Edirne'deki son hizmet yıllarında bu §ehirde müftülük de yaptığından, bu görev ünvanını çokça kullanmayı tercih etmi§, bu sebeple "Edirne Müftüsü Fevzi Efendi" olarak tanınmı§tır. Bu vazifesine Fevzi Efendi'nin, kaleme aldığını belirttiği halde henüz yazma veya matbu herhangi bir nüshası
na ula§amadığımız Arapça mevlidi hakkındaki ara§tırmalanmız devam etmektedir. Çalı§malan mız ne ticdendiğinde ula§tıklanmızı yeni bir makale ile ilim dünyasına takdim etıneyi umuyoruz.
Fihrisıü'l-Asar, s. 8. .
Kudsiyyü'l-ahbar, s. 1.
muhtemelen kendisi de çok önem verdiğinden, eserlerinin büyük bir çoğunlu ğunda "esbak Edirne müftüsü" ünvanma yer verdiği görülmektedir.
Fevzi Efendi, pek çok kitabında, adının yanında zikrettiği Kurey§l-zade8 lakabı hakkında herhangi bir açıklama yapmamı§tır. Kaynaklarda da babasının Kurey§l olu§uyla ilgili herhangi bir bilgi yer almadığı gibi, nisbesinin kaynağını tesbit etmek de mümkün olmamı§tır.
B. Y eti§tiği Çevre ve Hocaları
Hayatı hakkında geni§ malGmat bulunmayan Fevzi Efendi ile ilgili bilgilerin mühim bir kısmı, kendi eserlerinin mukaddime ve kapaklannda zikrettiklerine
dayanmaktadır. İstanbul Müftülüğü Ar§ivi'nde bulunması gereken sicil dosyasına ula§ılamadığı gibi, söz konusu Ar§iv'deki dosyalarda yer alan bilgileri Son Devir
Osmanlı Uleması adlı eserinde toplayıp yayımiayan Sadık Albayrak'm çalı§masm
da da kendisinden bahsedilmemektedir.
Bilhassa Aynü'l-hald/<.a, Fihristü'l-ô.sar, Mevhfbetii'l-Vehlıab, Tefr!cii'l-l<.alak ve Temessiikü'l-ezyal kısa adlarıyla anılabilecek eserlerinde hocaları hakkında verdiği
birbirini tamamlayan bilgilere göre, ilk tahsiline memleketinde Hadimi Hacı Said Efendi'den ders alarak ba§ladı. Ya§ı biraz ileriediğinde Manisa'ya giderek devrin tanmmı§ hocalarından, Müftü Evliya-zade Ali Rıza Efendi'nin ders halkasma
katıldı.9
Henüz 13-14 gibi pek genç bir ya§tayken 1 256'da (1840) hacca gitmek için buradan yola çıktı. Sebebini açıkça zikretmediği bu yolculuğun hac ibadetini yerine getirmek yanmda ilim a§kıyla (eski tabiriyle talebü'l-ilm) yapıldığını söylemek yanlı§ olmasa gerektir. Nitekim İzmir'deki Balıkpazarı ve İskenderi ye'deki Haseneyn camilerinde ders okuttuğunu ifade etmesi, 10 uğradığı merkez! yerlerde fırsat buldukça, bir taraftan ilim öğrenmeye devam ederken diğer taraf-tan da öğrendiklerini isteyenlere öğretmesi (takrir etmesi), Osmanlı eğitim
anlayı§ı ve İslam tahsil geleneğinin tabi! bir tezahürüdür.
Mekke'de bulunduğu 1257-1259 (1841-1843) yılları arasmda bir taraftan çe-§itli dersler alarak kendini yeti§tirirken, diğer taraftan da Arapça takrir ederek tefsir ve Türkçe olarak da Aliyyü'l-karl'nin Menô.sikii'l-hacc isimli eserini okuttu-ğunu söylemesinden daha bu ya§ta, kendisinin bu kitapları okuracak bir seviyeye
ula§tığmı söylemek mümkündür.11 Mekke'deki ikameti esnasında Nak§l me§ayihinden Abdullah Efendi'ye intisab ile tasavvuf yoluna girerek bu vadideki
Kullandığı diğer iki nisbeden en çok zikrettiği "Edirne Müftüsü"; ikincisi ve en az önem verdiği söylenebilecek olanı ise "Yarangümevi"dir.
Mevhibeıii'l-Vehlıab fi ta 'birilti'l-elkab, Istanbul 1286, s. 3.
10 Kııdsiyyii'l-ahbar, s. 1; Temessiikii'l-e:zyill, s. 29.
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri-} 91
bilgi ve uygulamaları elde etme yönünde adımlar attığını belirtmektedir. 12
Eserlerinin listesini verdiği Filııistii'i-asar'da, hocalan arasmda Evliya-zade'den ba§ka, Erzincan! Mehmed Efendi'nin ismini de zikretmekle beraber ondan nerede ders gördüğü hakkında herhangi bir bilgi yoktur. İki yıl kadar kaldığı Mekke'den hac vazifesini lfa ile pek genç bir hoca olarak tekrar Manisa'ya dönen Fevzi Efendi, burada yarım bıraktığı tahsilini ikmal edip Evliya-zade'den icazet almı§tır. Eğitim yıllarında, sonradan Mesnevf okuracak kadar Farsça öğrendiği de anla-§ılan Müftü Efendi'nin bu dili kimden veya hangi mesnev!-handan elde ettiğine dair bir malumata ula§ılamamı§tır. Ayrıca bu dildeki kudretinin, sadece okuracak
değil, Bülbiilistan-adlı manzum ve mensur bir eser (İstanbul 1310, 2+78 s.) kaleme alacak kadar da ileri s~viyede olduğu anla§ılmaktadır.
Netice olarak devrin din! ve edebi ilimleriyle Arap ve Fars dil ve edebiyatlan-nı gerektiği §ekilde öğrenmek üzere, tahsiline memleketinde ba§layan Fevzi Efendi'nin, Manisa, İskenderiye, Mekke, tekrar Manisa üçgeninde öğrenim devresini tamamladığı, husus! tabiriyle "tekm!l-i nüsah ettiği" ortaya çıkmaktadır.
C. Resmi Görevleri
Tahsilini tamamladıktan sonra, Manisa'dan Bursa'ya, oradan da İstanbul'a geldiğini söyleyen Fevzi Efendi, buradan da müderris veya dersiam olarak tayin
edildiği Edirne'ye gitmi§, 13 böylece uzun yıllar boyunca Osmanlı coğrafyasının hemen her yerinde sürdüreceği memuriyet hayatına ba§lamı§tır. Edirneli Bad! Efendi, onun dersiamlığmdan söz etmekte, kendisi de 1263'ten (1847) itibaren yirmi yıl boyunca bulunduğu Edirne'deki Eski Cami'de Envarü't-tenzfl, Şifa-yı
Şerff, Sahih-i Buhar!, Mesnevf, Kaslde-i Bürde okuttuğunu, 14 bu esnada iki defa da talebeye merasimle icazet verdiğini yazmaktadır.15 Bu bilgiler de onun dersiam olarak hizmet ettiğini göstermektedir.
Ahmed Bad! Efendi, Edirne'deki son yıllarında, "Kıbrıslı Mehmed Pa§a'nm sahaberiyle 1278'de (1861) me'zun bi'l-ifta" olduğunu ve "1280 Zilkade'sinde (Nisan 1864) azi edildiğini" belirtmektedir. 16 Bu kayıt Fevzi Efendi'nin Edirne müftülüğü hakkındaki en açık bilgidir. Müftülükten aziini ise "kendisine haset edip çekemeyenlerin müdahalesi"ne bağlamaktadır. 17
Fevzi Efendi'nin Edirne'de bulunduğu yıllarda pek çok eser kaleme alarak telif
12 Temessiikii'l-ez:yal, s. 29-30. 13 Mevhibeıii'l-Velıhiib, s. 2-3. 14 a.g.e., s. 4. 15 Kııdsiyyii'l-Mesnevf, s. 1. 16 Riyiiz-ı Belde-i Edirne, s. 215. 17 Te/rfcii'l-kalak, İstanbul 1285, s. 3-4.
faaliyetine giri§tiği anla§ılmaktadır. Mevhibetü'l-Vehhab
fi
ta'bfrô.ti'l-elkab ve münficati Rabbi'l-erbab adlı dua kitabı (İstanbul 1286, 125 s.), burada kaleme alınanlar arasında en hacimlisi olduğu gibi, sahasında Türkçe yazılmı§ ve otuza yakın baskısı yapılmı§, adını geni§ kitlelere duyuran değerli bir eserdir. Edirne'den ve pek benimsediği müftülükten üzüntülü bir §ekilde ayrılarak İstanbul'a döndü-ğü kendi ifadesinden anla§ılan Fevzi Efendi, yeni bir göreve atanıncaya kadar bir süre açıkta kalmı§tır.MazCıl kaldığı sürenin ardından, Antalya niyabetiyle başladığı ikinci devre memCıriyet hayatı onun ilmiyyeden ayrılarak kadılık silkine girmesiyle yön deği§ tirmi§ görünmektedir. Bu devrede Fevzi Efendi, tespit edilebildiği kadarıyla,
ondan fazla merkezin niyabeti göreviyle Balkanlar, Anadolu ve Arabistan'ı
dola§mı§, bu suretle her Osmanlı aydını gibi o da memleketi, memleket münev-verlerini ve halkı daha yakından tanımı§, gittiği yerlerde ortaya çıkan çe§itli ihtiyaçları kar§ılamak üzere yeni yeni kitaplar yazmı§tır. Ayrıca eserlerinden
öğrendiğimiz kadarıyla, on be§ yıl boyunca kadı olarak hizmet ettiği merkezlerde bir taraftan da tedris faaliyetini sürdürdüğünü, bunu daha etkili bir §ekilde devam ertirmek için okutaeağı derslerde ihtiyaç duyulan kitapların bir kısmını da kaleme aldığını belirtmek gerekir.
Onun irili ufaklı bir çok eser telif etmesi, İstanbul gibi devrin ilim ve kültür merkezlerinden uzakta bulunmasından kaynaklanan kitap teminindeki zorluk ve olumsuzlukianna bağlanabilir. Ayrıca bazı eserlerinin memCıriyetle bulunduğu yerlerde hasılınası Osmanlı matbuat hayatının/tarihinin büyük merkezler dı§ın daki faaliyetlerini aksettirmesi yanında o bölgenin devrin ilim ve kültür çevreleri içindeki yerinin belirlenmesi açısından da önem arz etmektedir.18
Fevzi Efendi, Antalya niyabetindeki müddetini tamamladıktan sonra İstan bul'a dönmü§tür.19 Bu konuda kısa bilgiler verdiği Tefrfcü'l-kalak adlı eserinin ilk
baskısı 1285'te (1869-1870) yapıldığına göre bu yıllarda İstanbul'da döndüğünü dü§ünmek mümkündür.
Onun, niyabetle bulunduğu diğer yerler muhtemelen ve sırasıyla §Unlardır:
Önce Filibe'de naib olarak çalı§tı. Buradayken seyr ü sütCıkünü Nak§ibendi
tarikatının Halidi kolu §eyhlerinden Ali Efendi'ye intisap ile tamaınladı.20 Büyük
Tırnova ve Mostar'da da naiblik hizmetinde bulundu?1 1294'te (1877) Ankara,
ardından Halep, 1298-1300 (188 1-1883) yıllarında Kudüs, iki yıl sonra Kayseri22
18 Bu vesile ile Osmanlı basın-yayın hayaunın bu yönünün Fevzi Efendi'den bağımsız olarak, aynca
ele alınıp müstakillen ar3.3unlmaya layık göründüğüne de i§aret etmeliyiz.
19
Tefricii'l-kalak, s. 3-4
20
Aynii'l-hakika, s. 2.
21
Ahmed Bildi, Riyiiz-ı Belde-i Edirne, s. 215. 22 Tahnrü'l-mııriid, s.
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri ~ 93
niyabetini takiben 1304'te (1887) Bitlis'te görev yaptı. Ertesi yıl, Medine mailası payesiyle Medine kadısı oldu. Burada iki yıl kadar kaldıktan sonra,23 1306'da (1889) Balıkesir niyabetirıde bulundu.24 Bu vazifesini takiben, Fevzi Efendi muhtemelen 1308'de (1891), yirmi be§ senelik bir ayrılıktan sonra bu defa kadı olarak tekrar Edirne niyabetine tayin olundu.25
Müellifin, yukanda zikredilenler dı§ında ba§ka yerlerde de görev almı§ olması
muhtemeldir. Edirne'den müddetini tamamlayarak döndükten sonra ömrünün kalan kısmını kazasker olarak İstanbul'da Fatih civarında Karagümrük'teki evinde telif ve Fatih Camii'nde tedris ile geçirdiği anla§ılmaktadır.
Fevzi Efendi riıemuriyetlerindeki ba§arılı hizmetlerine ek olarak, vazife ile
bu-lunduğu yerlerdeki tedris faaliyetine katılması yanında, yazdığı kitapların da etkisiyle olsa gerek, ilmiye rütbelerini sırasıyla elde edip, sonunda Rumeli
kazas-kerliğine kadar yükselmi§tir. İbnülemin Mahmud Kemal'in de i§aret ettiği gibi, ömrünün son yıllannda Şeyhülislamlık beklentisi içinde olmu§, fakat bu arzusuna ula§amadan 28 Rebiulahir 13 18'de (25 Eylül 1900) İstanbul'da Karagümrük'teki evinde vefat etmi§ ve Fatih Camii haziresine defnedilmi§tir.26
Il. İlrni ve Edebi Şahsiyeti
İyi bir tahsil gören, aldığı çe§itli vazifeler sebebiyle dola§tığı bütün Osmanlı
coğrafyasında, ulema ve devlet adamlan ile dostluklar kuran Fevzi Efendi, halkı
ve talebeleri yakından tanımı§, ilmi ve sosyal ihtiyaçlarını iyi tesbit etmi§ alim, kadı, müderris/dersiam, hatip, mutasavvıf, dua-gO bir zat olduğu gibi, nazım ve nesirde kalemi kuvvetli bir Osmanlı münevveri ve son devrin en velud müellifle-rinden biri olarak Osmanlı uleması arasındaki yerini almı§tır.27 Onun bu özellik-lerinden bazıları üzerinde ayrıca durmak, kimliğinin ve bilhassa eserlerinin daha
iyi anla§ılması yanında kaleme aldığı mevÜdlerin da daha isabetle değerlendiril
mesi bakımından önemlidir.
A. Müderris ve Müellifliği
Fevzi Efendi'nin i§aret edilmesi gereken en önemli özelliği, onun müderris
kimliğidir. Bulunduğu her görevde, öğrencilerİnin seviyelerine göre okutaeağı 23 Iyanü'l-mesiilik, s. 2. 24
T
ahririi'l-mııriid, s. 2. 25 Cilmi'u's-salavilt, s. 1.26 İbnülemin Mahmud Kemal, Son Asır
Türk Şiiirleri, III, 418. Bu hazirede yaptığımız ara§tımıada merhumun mezar ta§ını tespit edemediğimizi belirmıeliyiz. Aynca Fevzi Günüç-Ali Rıza Özcan taranndan hazırlanml§ Tıirk Kültür ve Medeniyet Tarihinde Fatih Kiilliyesi (İstanbııl2007) adlı üç ciltlik eserin bu haziredeki mezar ta§lan konusuna ayrılan Il. ve lll. cilderinde de Fevzi Efen-di'nin kabri ile ilgili bir bilgiye rastlanmaml§tır. ,
27 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı
dersler için gerekli eserleri telif ederken bir taraftan da okutaeağı pek çok dersin kitabını bastırarak, bunları nerede ve ne zaman okutaeağını eserin üstünde ilan etmi§tir. Nitekim Kaslde-i Medeniyye adlı Hz. Peygamber'i öven elli be§ beyirlik Arapça kasidesinin kapağında "Bunun Haslde-i Nebeviyye narnındaki §erhinin basılmakta olduğu ve teberrüken Salı ve Cuma günleri öğle namazından sonra Fatih Camii'nde bizzat kendisi tarafından tedris edileceği" duyurulmaktadır.28 Bu eser vesilesiyle, Fevzi Efendi'nin Osmanlı ulemasının §iir ve edebiyada yakın alakasını ortaya koyan isimlerinden biri olduğunu belirtmeliyiz. Nitekim, bir ilim adamı ve müdenis olmasının yanında onun dikkat çeken bir önemli özelliği de Arapça, Farsça, Türkçe §iirler yazacak, manzum eserler kaleme alacak kadar edebiyada yakın ilgisidir. Mevlid, miraciye ve regaibiyye türlerinde mesneviler kaleme alması da bu ilginin derinliğini göstermektedir.
Çoğu cami dersi halinde gerçekle§en çalı§malan yanında yine bu dersler için kaleme aldığı bazı sı1re tefsirleri, yazdığı Arapça ve Farsça kas!delerle bunların §erhleri, alet ilimlerine dair eserleri, imtihan risaleleri29 kendisinden ba§ka, devrin cami ve medreselerinde diğer hoca ve müderrisler tarafından da büyük bir
rağbetle okutulmu§, pek çok eseri de bazılan İstanbul dı§ında olmak üzere defa-larca basılmı§tır. Birtakım eserlerinin nüshalanna ula§ılamamasının en büyük sebebi ise bunların İstanbul dı§ında bastırılmı§ olmasındandır.
B. Hatipliği
Kendisini §ahsen tanıdığı anla§ılan Bursalı Mehmed Tahir onu "sudı1rdan, ralakat-i lisaniyyesiyle mü§tehir bir zat" cümlesiyle niteler.30 Bu özelliğine ilave-ten kolay ve çabuk yazma melekesinin de etkisiyle Hazfnetü'l-Hıaeba (İstanbul 1294, 108 s.) adıyla bir hutbe kitabı kaleme almı§tır. Yine bu özelliği sebebiyle
bazı kitaplannın üzerinde "vaiz-i me§hur" olarak takdim edildiği görülmektedir.31 Bu bilgiler onun, son devir Osmanlı vaizleri arasında zikre değer bir yere sahip
olduğunu da ortaya koymaktadır. Ayrıca, henüz yeterince incelenmemi§ Osmanlı
hitabetinde, devrin önde gelen hatip ve vaizleri arasında anılması gereken bir ad olarak önem ta§ıdığını, henüz yazılamamı§ olan Türk Hitabet Tarihi'ne, özellikle de dini hi~abet alanında literatüre girmesi gereken önemli bir isim olduğunu da b e ı. ı·
.
32ırtme ıyız.
Bilindiği gibi Osmanlı'nın son zamanlarına kadar Cuma hutbeleri Arabi
ayla-28
a.g.e., s. 1.
29 Risale türü içinde önemli yeri olduğuna inandığımız İmtihan
Risaleleri de Osmanlı Eğitim Tarihi ara§tırmacılarının ilgisini bekleyen bakir mevzulardan biri olarak durmaktadır.
30 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, I, 149. 31
Kudsiyyii 'l-iıfan, s. ı.
32
Türk hitabet tarihi hakkında bk. Mustafa Uzun, "l'ürk Hitabet Tarihine Genel Bir Bakı§",
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri {>-95
ra göre hazırlanır, bu aylarda cereyan etmi§ çe§itli olaylar hutbelere konu edilirdi. Rebiulevvel hutbeleri içinde de mutlaka mevlid konusu ve kandiline ayrılmı§ bir hutbe yer alırdı. Tabii olarak bu aydaki resmi ve husus! din! törenlerle Osmanlı te§rifatında önemli bir yere sahip mevlid merasimlerine de temas edilirdi. Fevzi Efendi hutbelerinde temas ettiği bu konuda muvaffakiyetle kalem oynatmı§ ve mevlidler kaleme almı§tır.
c.
Dua-hanlığıFevzi Efendi'nin hatipliğinin hemen yanında zikredilmesi gereken diğer önemli bir özelliği de onun dua-hanlığıdır. Sahip olduğu bu vasıf mevlid metinle-rine de aksettiği için burada kısaca bu özelliği üzerinde durmayı faydalı kılacaktır. Bilindiği gibi dua-hanlık/dua-guluk günümüzün aksine Osmanlı te§kilat ve
te§rifatında önemli yeri olan bir müessesedir.33 Fevzi Efendi'nin bu manada resmi bir vazifesi olduğu tesbit edilememi§Se de, onun kelimenin her manasıyla güzel, yerine ve zamanına göre dua tertib ederek bunları etkili bir biçimde sunmakta mahir olduğu, Arapça, Farsça ve Türkçe olarak dozeniediği dua mecmuasından
anla§ılmaktadır.34
Nitekim bu kitabının ba§ında, "yaptığı duaların çok beğenildi
ğini, daima kendisinden istendiğini, her isteyene yazarak vermekten yorulduğu
için bunları bir kitap halinde getirdiğini" belirtınesi bu hususu teyid etmektedir.35 Onun dua-hanlıktaki kudretine i§aret eden önemli bir olay, tarih kayıtlarına da geçmi§tir. Nitekim Mahmud Celaleddin Pa§a, 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esası'nin kabulü ve I. Me§rutiyetin ilanı dolayısıyla yapılan törende bu husustaki Hatt-ı Hümayun'un okunmasını takiben Midhat Pa§a'nın yaptığı konu§madan sonra Fevzi Efendi'nin dua ettiğini, "Edirne Müftüsü Efendi bel1ğane bir dua edip" ifadesiyle zikretmektedir.36 Yine bu vasfi sebebiyle Mevhibetü'l-Vehhab'da mevlid dualarına yer verdiği gibi37 ilk mevlidinin sonuna Arapça ve Türkçe birer mevlid duası eklemi§tir.38 ·
D. Tasavvufi Şahsiyeti
Fevzi Efendi'nin tasavvuf'i hüviyetine temas etmemizin asıl sebebi, aynı kimli-ğe sahip olanların Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine kar§ı fart-t muhabbetle temayüz etmi§ olmasıdır. Yine Fevzi Efendi'nin Hz. Peygamber hakkındaki pek
33 Geni§ bilgi için bk. M. Zeki Pakalın1 Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü I, 1 79; Mehmet İp§irli, "Duagu", DİA, IX, 541-542.
34
Fevzi Efendi'nin, Mevhibetii'l-Vehhtib adlı bu eseri üzerinde öğrencimiz Yeter Yüksel bir yüksek lisans tezi hazırlamı§tır (Türk-İslam Edebiyatmda Duanameler ve Mevhibetii'l-Velıhab, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005).
35 Mevhibetü'l- V ehhiib, s. 5-6.
36 Mahmud Celaleddin Pa§a, Mir'at-i Hakikat, I, 224.
31 bk. Mevhibetii'l-Vehhtib, Fihrist.
çok eserinde39 ortaya koyduğu samımı hissiyatın, Efendimiz aleyhisselama ileri derece bağlılığının tasavvufla kuvvetli irtibatından kaynaklandığını dü§ünme-mizdendir. Bu arada belirtmek gerekir ki ilmiye mensuplarının çoğu gibi Nak§1 tarikati müntesiplerinden olan müellifimizin tasavvufi §ahsiyeti ağırlıklı olarak,
mür§idliğinden ziyade bazı tasavvufi konularda da kalem oynatmı§ olmasıyla
ilgilidir. O ir§ad hizmetini eserleri ve vaazlarıyla din1/§er'1 ölçüler içinde yapml§, tasavvuf ve tarikatı kendi §ahs1 tezkiyesi için elde etmi§ ve bu arada tasavvuf
sahasında güzel ve dikkate değer be§ eser kal~me almı§tır.
Fevzi Efendi'nin tasavvufi meseleleri sünni bir bakı§ açısıyla ele alması onun mevlidlerine de aksetmi§tir.
E. Dil ve Edebiyatçılığı, Nasirliği
Fevzi Efendi'nin eserleri, onun İslam di.inyasınm üç önemli dilini, Arapça, Farsça ve Türkçe'yi nesir ve §iirde ba§arıyla kullanabilecek ölçüde iyi bildiğini göstermektedir. Bunu kaleme aldığı pek çok eseri yanında Kaslde-i Bürde'ye her üç dilde yaptığı Miftô.hıı'n-necat adlı tahmisinde (İstanbul 1284, 88 s.) ve diğer dini mesnevilerinde de görmek mümkündür.
Fevzi Efendi'nin devrinin en velud yazarlarından biri olduğunu bir daha vur-gulamakta fayda vardır. Çoğu matbu, pek azı yazma halinde günümüze kadar gelen irili ufaklı yetmi§ be§in üstündeki eseri de bu hükmü doğrulamaktadır.40 Kendi ifadesinden "her fırsatta yazdığı, bazen müsveddesiz eser kaleme aldığı, bu yüzden kalem aynattığı konuları enine boyuna inceleyip tartı§malar yapmak yerine, üzerinde ittifak olunan mesele ve görü§leri" aktardığı anla§ılmaktadır. Bu arada "yine zaman darlığı yüzünden eserlerinin imlası ve üslubu üzerinde yeterin-ce duramadığı"nı da belirtmektedir.
Mensur eserlerinden hareketle Fevzi Efendi'nin gerektiğinde musanna yazma-ya muktedir olduğu kadar, açık ve anla§ılır bir ifade gücüne ve çağda§ı ulemanın
çoğunun aksine Türkçe dil §uuruna da sahip bulunduğu söylenebilir. Nitekim
Tecrfd Tercümesi'nin mukaddimesinde (İstanbul 1285, 254 s.) eserini "kelimat-ı gadbeden beri olarak" ve "kaba Türkçe" diye tarif ettiği konu§ma diline yakın bir dille tercüme ettiğini ifade etmesi bunu gösterir. Ayrıca diğer mensur eserlerinin dili de fazla ağır değildir.
Türk dili ve edebiyatı ile ilgisinin derinliğini Keva'ib-i Şi'r ii İnşa adını ta§ıyan bir in§a kitabı yazması (İstanbul 1287, 190 s.) yanında konu§ma dili
Arap-39 Bunlann anahatlanyla tanıtımı için tebliğinüze bakılmalıdır: Süleyman Çelebi ve Mevlid, Yazılışı,
Yayılı~ı ve Etkileri, Bursa 2007, s. 308-316.
4
°
Fevzi Efendi, Osmanlı müellifleri arasında, Fihrisıii'l-Asiır adıyla eserlerinin listesini bir risale halinde yayımiayan ilginç bir müellif ve yayın kataloglan konusunda da bir ilke imza atmı§ bir alim olarak görünmektedir. Bu risiilesini de ilk fırsatta yayınlamayı dü§ünmekteyiz.
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri ~ 97
ça'sındaki kelimelerin Türkçe kar§ılıklarını vermek üzere Tulıfe-i Vehbf tarzında küçük manzum bir sözlük olan, TıJıfe-i fevzf'yi (İstanbul 1306, 48 s.) hazırlama sından anlamak mümkündür.
Rühu's-salat adlı risalesinde (İstanbul 1318, 24 s.), "namazda tekbirden ba§la-yarak okunan bütün tehlil, tesbih, ayet ve duaların Türkçesi bilinmedikçe nama-zın hakikatine ermenin mümkün olamayacağını" belirterek, bunların mealini vermesi, devri için ibadet dilinin anla§ılmasında gösterdiği gayret yanında, Türk-çe dil §Uuruna sahip bulunduğunu göstermesi bakımından da dikkat çekicidir.41
F. Şairliği
Fevzi Efendi'nin akıcı bir §Ür dili vardır. Manzilmelerinde görülen en bariz
va-sıf, üç dildeki kudretinin §Ürlerinin kelime kadrosunu zenginle§tirdiği,42
bazen zorlayarak kullansa bile, ona geni§ bir kafiye imkanı kazandırdığıdır. Ayrıca çok okuyup, okutup, yazmasından gelen bir i§leklikle maksadını kolay anla§ılır ve
akıcı bir §ekilde ifade melekesine sahip bulunmasından kaynaklanan ba§arısı her eserinde hissedilmektedir. Dilli, tasavvufi, hikemi türlerden, §arkı gibi ladini nevllere kadar hemen her tür ve §ekilde §Ür söylemesi, onun manzum ifade etme alı§kanlığının geni§liğini ortaya koyar. Fakat bir §air olmaktan çok alim hüviyeti-ni ta§ıması, anla§ıldığı kadarıyla pek çok ilim ve tasavvuf erbabında görüldüğü gibi, §Üri bir vasıta telakki etmesi, onun belli bir kabiliyeri olduğu halde §airlik tarafını devrinin birinci derecedeki isimleri gibi, yeterince geli§tirmemesiyle sonuçlanmı§tır. Mensur eserleri içinde de sık sık §iirleri görülen Fevzi Efendi'nin manzilm söylemeye çok yatkın olduğu ve daha. çok dini-hikemi tarzı benimsediği ortaya çıkmaktadır. Yayımladığı terd-bendieri de bunu destekler. Devrin ikinci-üçüncü derece §airleri arasında yer alabilecek özellikler gösteren Fevzi Efendi'nin
manzı1melerinde zaman zaman dikkat çekici bir lirizme ula§tığı hissedilmekte, Hz. Peygamber'le ilgili §iirlerinde ise bu lirizm daha da kuvvetle belirmektedir.
Fevzi Efendi'nin metinlerini nakledeceğimiz mevlidleri de, pek çoğu Hz. Pey-gamber hakkında kaleme aldığı dini mesnevlleri arasında, bu bakımdan özellikli eserler olarak kabul edilmeye layıktır.
Fevzi Efendi'nin yukarıdan beri aniatılmaya çalı§ılan vasıflarını topluca zik-retmek gerekirse o son devir Osmanlı münevverleri içinde bildiğini iyi bilen,
çalı§kan, velı1d bir müellif, alim, §air, mutasavvıfbir §ahsiyet, ba§arılı bir hatip ve vaiz, aynı zamanda muvaffak bir duagı1 olmak gibi özellikleriyle temayüz etmek-tedir. Yeniden hatırlatmakta fayda vardır: Osmanlı'nın en sıkıntılı son
dönemle-41
Fevzi Efendi'nin kelime kadrosunun geni§liği hakkında bir fikir edinmek için özellikle manzum eserlerinin sayfa kenarlannda yer alan kelimeler ve kısa açıklamalanna bakmak yeterlidir.
Mese-la b k. Kevaib-i Şi'r ii İnıa. s. 6-7.
42 İsbaıü'l-muhasseniıı,
rinde, çökü§ünün hızlandığı veya çöktüğü ifade edilen bir zamanda, din1 eğitim
kurumlarının, nasıl olup da bu kadar çok yönlü ve vasıflı bir insanın ortaya
çıkmasını sağladığı cidden §a§ırtıcıdır. Bu durum üzerinde dü§ünülecek, ayrıca
ciddi bir §ekilde incelenecek bir konu olarak ara§tırrnacılann ilgisini beklemekte-dir.
G. Hz. Peygamber'e Bağlılığı
Fevzi Efendi'nin önemli bir vasfı da Hz: Peygamber' e olan samimi, içten bağlı lığıdır. O'na kar§ı büyük bir sevgi beslediği, her müslüman gibi hayatında Hz. Peygamber'in rnüstesna bir yer tuttuğu, alim ve sanatkar hüviyeti, rnanzurn söz söylemedeki kabiliyeri sebebiyle bu hissiyatını, bütün samirniyet ve kudretiyle bu konuda kalerne aldığı eserlerine aktarmasından anla§ılmaktadır. Bu yönü ile Türk edebiyatında muhtemelen Hz. Peygarnberle ilgili en çok eser veren yazar-lardan olduğunu belirtrnek gerekir. Zaten sadece na'tlardan rnüte§ekkil divan tertip eden bir kaç na't-gu §airden de biri olu§U bunu açıkça göstermektedir.43 Bu arada özellikle rnevlide kar§ı ayrı bir ilgisinin bulunduğu ikisi Türkçe, biri Arapça ve Farsça dört rnevlid yazmasından anla§ılrnaktadır. Mevlid okutınaya muhalif olanlara cevaben rnüstakil bir eser kalerne alması, her yıl ücretini göndererek Medine, Kayseri ve Edirne'de rnevlid okuttuğunu bildirrnesi44 bu ilgisinin derece-sini göstermekte ve dikkat çekrnektedir.
ID. Eserleri
Fevzi Efendi'nin basıldığı tesbit edilebilen 7 5 eseri ile henüz yazma halindeki iki küçük risalesi bilinmektedir. Eserleri hakkında bazı kitaplarının önsözlerinde bilgi verdiği gibi;45 Tesyfrü'l-fülk,46 (yirmi bir eser]; Hakfkatü'l-hürriyye47
[elli sekiz eser] isimli kitaplarının sonunda açıklamalı birer liste de yer almaktadır. Osmanlı rnüellifleri arasında, kitaplarının bir listesi ile haklarında tanıtıcı kısa bilgiler verdiği bilinen nadir rnüelliflerden biri olu§u da onun deği§ik bir yönüdür. Bu özelliğiyle, bibliyografya konusunda, gerek eserlerinin mukaddimelerinde gerekse
hastırdığı bu gibi fihristierde kendi kitap ve risaleleri hakkında bazen açıklamalı
bilgiler veren iyi bir bibliyograf hüviyeti gösteren ve yazdıklarına önem veren bir müellif olduğunu söylernek mümkündür.
Kitaplarına ait tam sayılabilecek liste anla§ıldığına göre bizzat kendisi tarafın dan bastırılan Fihristü'l-asar'da bulunmaktadır. Bu fihristte "alet derslerirıe" ait
43
et-Tevessiilittii'l-Fevziyye fi'n-nu'uti'n-Nebeviyye, İstanbul [?] 1303, 48 s. 44 İsbiitü'l-muhassenaı, s.
3.
45
bk. Keva'ib-i Şi'r u İ~a, s. 4-5; İsbiiıii'l-mııhassenilı, s. 3; el-Hasfdetü'n-Nebeviyye, s. 2-3.
46
a.g.e., s. 104. 47
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri ~
dokuz, "tefsire" ait yedi, "ahkam-ı saireye" ait yirmi dokuz ve "asar-ı manzume"
ba§lığı altında yirmi olmak üzere toplam, altını§ be§ eser girmi§tir. Görüldüğü gibi manzum eserleri bütün eserlerinin dörtte birinden fazladır. Bu da onun manzum söylemeye ne kadar yatkın ve meraklı olduğunu ortaya koymaktadır. Kütüphane
kataloğlanyla Seyfeddin Özege Karaioğu'nun taranınası suretiyle tesbit edilen
bazılan birkaç yüz sayfa, bir kısmı ise 8-10 sayfalık küçük risaleler halindeki bu eserler hakkında Osmanlı Müellifleri'nde de (birkaçı yanlı§ olmakla birlikte) on dört tanesinin adları verilmi§tir.48 Daha geni§ ara§tırmalar yapıldıkça, ba§ka eserlerinin tesbit edilmesi de mümkün görünmektedir. Nitekim bir eserinde dalaylı olarak bahsettiği Nüzhetü's-sacidzn
fi
hidmeti Zeyni'l-abidfn adlı kitabının matbu veya yazma nüshası tesbit edilememi§tir. Yukarıda i§aret edildiği üzere,Osmanlı coğrafyasının çe§itli vilayet ve kazalannda hastırdığı eserlerinin bir
kısmına ula§ılması da bu yüzden oldukça zordur. Hatta vazife yaptığı her yerde kitap bastırmı§ olması dikkatle incelendiğinde, devrin matbaacığının yaygınlığı hakkında fikir edinmek de mümkün görünmektedir. Fevzi Efendi'nin kimliği göz önüne alı.ndığında onun ileri çıkan özelliğinin daha çok dini, günümüz tabiriyle din adamlığı olduğu açıktır.
Bu özelliği onun tefsir, hadis, ilm-i kelam, ibadetler, tasavvuf, ahlak, muamelat ve siyaset, Arapça, Farsça ve Türkçe edeb1 eserler, mevlidler, miraciyye ve regaibiyye gibi mesneviler kaleme alrru§ olmasında da görülmekte-dir.49
IV. Fevzi Efendi'nin Hz. Peygamber Hakkındaki Eserleri
Yukanda belirtildiği üzere Fevzi Efendi'nin, Hz. Peygamber'e çok kuvvetli bir bağlılığı ve muhabbeti bulunmaktadır. Onun §efaatine nail olmak, onun için yazdıklanyla dini ve edebi muhitlerde ayrı bir yer edinmek gibi genel sebepleri de
ekiediğimizde Efendimiz aleyhisselama kar§ı duyduğu hürmet ve muhabbetin bir kısmını manzum ve mensur eserlerine aktarmaya önem vermesi tabii kar§ılanma lıdır. Hatta bu konularda kimsenin yapmadığını yaparak emsalinden bir adım daha öne çıkmak yoluna gittiği, Regaibiyye'sini kaleme alma sebebini belirtirken
kullandığı ifadelerden anla§ılmaktadır.50
48 Bursalı M. Tahir, Osmanlı Müellifleri, I, 249.
49 Bunlann isimleri ve belli ba§lılannın kısaca tanınınlan için bk. Mustafa Uzun , "Fevzi Efendi",
DİA, XII, 506-509.
5
°
Kudsiyü'l-minhô.c fi icmali bahsi'l-mi'rdc (İstanbul 1314) ile Kudsiyyü's-sirdc fi rıazmi'l-mi'rdc (baskı
yeri ve yılı yok, 16 s.} adianndaki Mi'rdciye'leri ile türün az sayıdaki örnekleri arasında yer alan Envdrü'l-kevdkib fi leyleıi'r-Reğdib (İstanbul 1316, 8 s.} ba§lıklı Regdibiyye'sini de ayn birer maka-lede ele almayı umuyoruz.
V. Fevzi Efendi'nin Mevlidleri
A. Kudsiyyetü'l-ahbar fi Mevlid-i Ahmedi'l-Muhtar (baskı yeri ve yılı yok, 16 s.)
Süleyman Çelebinin mevlidi gibi "Fa.ilatün Failatün Failün" vezniyle yazılmı§ 174 beyirlik bu mevlid manzumesinde, yirmi bir beyirlik bir mukaddimeden sonra, nur-ı Muhammed1'nin yaratılı§ı, bu nurun Hz. Abdullah vasıtasıyla Hz. Arnine'ye intikali; Hz. Peygamber'e hamile olan Arnine Harun'un doğumdan önce her ay biri olmak üzere önceki peygamberler tarafindan ziyaret edilmesi ve ziyaretçilerio Hz. Peygamber'in doğacağını ona müjdelemeleri; Efendimizin
doğumu ve bu sırada zuhGr eden dokuz önemli hadise, bu bölümden sonra okunacak bir na't; doğumdan sonra görülen dokuz mu'cize anlatılrİlı§tır.
Bu bahislerin arasında ise daima: "Ola bed' ü hatmi her hayrü'l-kelam Can ü dilden es-salatü ve's-selam"
vasıra beyti tekrarlanmıştır. Eserde diğer mevlidlerin pek çoğunda görülen bölüm
başlıklarına yer verilmemiş olması dikkat çeken bir farklılıktır.
Mevlidinin sonunda:
"Ya ilahı: ism-i a'zam hakkı-çün E§ref-i ebna-yı Adem hakkı-çün"
beyriyle ba§layan on dört beyitlik bir münacaat yer almakta, ardından okunacak a§r-ı §eriften sonra yapılacak Arapça ve Türkçe birer mevlid duası metniyle eser sona ermektedir. Mevlid metninin bu tertibi hatıra mevlid okunınası sırasında günümüzde de süren uygulamayı getirmekte, müellifin bundan etkilenerek eserini özellikle mevlid merasimlerinde okunmak üzere kaleme aldığını dü§ün-dürmektedir.
Süleyman Çelebi Mevlid'inde Hz. Peygamber'in dünyayı te§nfini anlatan be-yirler okunurken cemaatin hürmeten ayağa kalkması uygulaması, Fevzi Efen-di'nin mevlidinin aynı bahsi i§leyen 120. beytinden sonra: "Burada cemaat ayak üzre kal!chıalı" §eklindeki bir hatırlatınada da kendisini göstermektedir. Ki bu
hatırlatma bilindiği kadarıyla diğer mevlidlerde bulunmamaktadır.
Ayrıca, sahife kenarlarında tamamı Fevzi Efendi'ye ait, mevlid esnasında okunacak na't-i §erifba§lığı altında sekizi tev§ih, be§i ilahı olmak üzere toplam on üç §iir bulunmaktadır ki, bu da bize nazımın geleneksel mevlid kıraari
uygulama-sından hareket ettiğini ve tev§1hli mevlid okunmasından aldığı ilham ile eserini bu §ekilde tertip ettiğinin delilleri sayılabileceğini dü§ündürmektedir.
Mevlid metninin 27 ile 28. beyideri arasında okunmak üzere kaleme alınmı§
"Barek'allah dü cihanın serveri Hak tealanın aziz Peygamberi"
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri {> 101
matlah na't son devrin büyük bestekarlanndan Zekai Dede tarafından rast
makamında tev§ih olarak bestelenmi§tir.51
Manzumenin nur-ı Muhamınedl'nin Hz. Peygambere intikalini anlatan 44 ile
45. beyideri arasında "na't-ı §erif' ba§hğı altında, birincisi Hz. Peygamberin
güne§ten korunması için daima üzerinde bulunan bulut mucizesini anlatan:
"Gerçi bala-yı serinde bir sehab Oldu hur§ld qe beyninde hicab'' matlah, ikincisi ise :
"Sen Efendim tende canını:sın benim
Dü cihanda mihribanımsın benim"
beytiyle ba§layan ardarda be§er beyirlik iki na't mevcuttur. Eserin 60. beytinden sonra da:
"Bize dareynde kafidir §U ni'met
Ki olduk Seyyidü'l-kevneyne ümmet"
matlah be§ beyirlik bir na't bulunmaktadır.
77. beytin ardından be§ kıt'alık:
"Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa"
nakaratlı bir ilahi yer almaktadır.
93. beyitten sonra ise:
"Ayn-ı rahmetsin eya kan-ı ata Ya §efia'l-müznib1n ya Mustafa" beytiyle ba§layan bir na't-i §edf mevcuttur.
110 beyitten sonra ise Fevzi Efendi:
"Çün niyaz-menddir kapında ümmetin"
nakaratlı be§ kıtalık bir ilahisine yer vermi§tir. Hz. Peygamberin dünyayı te§dfini
anlatan 120. beyitten sonra ise "Akeb-i viiadet-i nebeviyyede okunacak na't-i
§e rif' ·ba§hğı altında birincisi:
"Hamdü lillah doğdu bedr-i ıstıfa
Diyelim ehlen ve sehlen merhaba"
51
matlalı; ikincisi ise:
"Ey gönül bu ni'mete §ükr-i hezar Kim §efi'in oldu dost-ı girdigar"
matlah iki na't vardır.
141. beyitten sonra ardarda yer alan: "Eya §ahen§eh-i taht-ı risalet Veya Sultan-ı iklim-i §efaat"
na'tinin ardından 158. beyti takiben:
ile:
"Ya ilahi lutf u ihsan eyledin Çün bize inzal-i Kur'an eyledin"
"Lutf-ı Hakta ey gönül §üphen mi var
Bağ-ı dilde açtı gül §Üphen mi var"
beyideriyle başlayan iki ilahı bulunmaktadır.
Mevlidin son beyti olan 174. beyitten sonra ise ilk kıt'ası:
"Ey dost-ı Hak verdi safa
Şu mevlid-i pakin bana
Kalbirnde mihr-i pür-ziya
Şu mevlid-i pakin bana"
olan beş kıt'alık ilahı ile manzume sona ermektedir.
Matbil nüshanın baş tarafında müellifin, kendisiyle ilgili bilgiler de verdiği bu
manzlıme, şairin Kudüs niyabeti esnasında telif edilmiştir. Üzerindeki bazı kayıt
lardan çok sevilerek okunduğu öğrenilen eserin, son devirde kaleme alınmış bir
çok benzeri gibi henüz mevlid literatüründe yeterince tarunmadığını da
belirtme-liyiz.
B. İcmalü'l-kelam
fi
Mevlidi'n-Nebf aleyhi's-selam (İstanbul 1310, 10 s.) Fevzi Efendi, "Failatün Failatün Failün" veznindeki seksen yedi beyirlik bu kısa mevlidi, bir nevi önsöz sayılabilecek olan kapak arkasındaki bilgilere bakıla cak olursa 1309'daki (1892) Edirne niyabetinde istek üzerine "gayet muhtasar vemüfid olarak herkesin anlayacağı" §ekilde kaleme aldığını ve dar zamanlarda
yapılacak mevlid merasimlerinde okunmak üzere düzenlediğini belirtmektedir.52
52 İcmillii'l-kelam
Mesnevt:
"Ravza-i tab-nakine her subh u §ani. Eyh~ takdim es-salatü ve's-selam"
Mehrned Fevzi Efendi ve Mevlidleri {> 103
vasıta beytiyle birbirine bağlanmı§ üç bölümden ibarettir. Mevlid okutmanın faydası ve yazılı§ sebebinin açıklandığı on altı beyitlik bir giri§ kısmından sonra, on be§ beyitte kısaca Peygamberimizin ve ailesinin tanıtımı ve özellikleri bildiril-mekte; mevlidin otuz dört beyitlik esas kısmında ise Hz. Arnine'nin ağzından
doğum ve bu sırada meydana gelen olaylar anlatılmakta; altı beyitlik son kısımda
ise "merhaba" faslı tamamlanmaktadır. Bu haliyle mesnev1 ba§ ve sonundaki giri§ ve hatime bölümleri nazar-ı itibara alınmazsa Erzurumlu Mustafa Dar1r'de olduğu
gibi Süleyman Çelebi'nin eserindeki "Viladet bahri"ne tekabül etmektedir dene-bilir.
Mevlid:
"Ya ilah! zat-ı pakin hakkı-çün Hem dahı yüz dört kitabın hakkı-çün"
beytiyle ba§layan on üç beyitlik bir münacaat ile son bulmaktadır.
C. Kudsiyyü'l-kelfim
fi
mevlidi'n-Nebı 'aleyhi's-selfimMüellifin Arapça kaleme aldığı ve matbu olduğunu belirttiği bu mevlidin de herhangi bir nüshasına ula§amadığımızdan muhtevası hakkında malGmatımız yoktur. Büyük bir ihtimalle Süleyman Çelebi'nin mevlidi tesirinde kaleme alın mı§ olması gereken bu eser pek az sayıdaki Arapça mevlid içinde ayrı bir yere sahiptir ve herhalde Fevzi Efendi'nin Arabistan coğrafyasında vazife yaptığı
yıllarda bölge halkı tarafından okunınası arz.usuyla kaleme alınmı§ olmalıdır.
Netice
Fevzi Efendi'nin mevlidleri topluca değerlendirildiğinde ve Süleyman Çelebi mevlidi ile irtibatlandırıldığında §U özellikleri öne çıkmaktadır:
1. Fevzi Efendi de mevlidlerinde, ilahi, tev§1h ve na'tlerinin çoğu dahil, Sü-leyman Çelebi gibi "Failatün Failatün Failün" veznini kullanmı§tır.
2. Her iki mevlid metni de Süleyman Çelebi mevlidine göre bir hayli kısa olup muhteva itibariyle onun özeti mahiyetindedir.
3. Fevzi Efendi, Süleyman Çelebi'nin ele aldığı konuların tamamına mevli-dinde yer vermemi§tir. Bu durum zaman darlığı bahane edilerek mevlid
okun-mamasının önüne geçme endi§esinden kayrıaklanmı§ görünmektedir. Yine bu sebeple daha kısa olan ikinci mevlid metni hemen hemen sadece viiadet bahrin-den olu§maktadır.
4. Şarimiz mesnevisini her yönüyle Süleyman Çelebi mevlidinin okunmasıyla ilgili geleneksel tarzın yerle§mesinden sonra ortaya çıkan ve mOsıki literatüründe tev§1hli mevlid formu olarak anılan kalıp içinde meydana getirmi§tir. Şarkı güfteleri de kaleme aldığını bildiğimiz §airin bu özelliği onun mOsıkiyle yakın ilgisine i§aret etmektedir.53
5. Nazımımızın eseri, Süleyman Çeiebi mevlidinin günümüzdeki okunu§una benzeyen ve geleneksel uygulamadaki teV§ihli mevlidler tarzında, tev§ih ve ilahileri de kendisi tarafından kaleme alınarak hazırlanmı§tır. Bu ise §imdiki bilgilerimize göre bir mevlid §airi tarafından yapılan ilk uygulama olarak görün-mektedir.
6. Fevzi Efendi'nin ifadelerinden Süleyman Çelebi mevlidinin ölüm, doğum, düğün törenleri, askere gitme ve gelme vs. gibi günümüzdeki uygulamalara benzeyen çok çe§itli ves!lelerle okunduğu anla§ılmaktadır. Kendisi de eserlerinin bu §ekilde okunmasını istemekte, hatta masrafını kar§ılayarak Medine, Kayseri ve Edirne'de okunmasını sağlamaktadır. Bu ise özellikle Osmanlı medeniyetinde pek yaygın uygulaması görülen bazı hayır sahiplerinin vakfiyeler düzenleyerek mevlid ve miraciye okutmasına benzer bir uygulamadır. Ancak Fevzi Efendi'nin bu uygulamayı kendinden sonra da sürdürmek için bir vakıf tesis ettiği tesbit edilememi§tir.
7. Fevzi Efendi'nin mevlid tev§!hlerinden birinin notası elde edilmi§tir. Za-man içinde diğerlerine de ula§ılması ümid edilmektedir.
8. Fevzi Efendi aynı zamanda dua-han olarak da i§tihar etmi§ bulunduğundan mevlidlerinin sonunda okunacak a§r-ı §er!ften sonra yapılacak olan mevlid
dualarına ait biri Arapça, diğeri Türkçe iki dua metni de eklemi§tir.
9. Böylece Fevzi Efendi'nin eseri, mevlidiiıi okuyacak ki§inin elinde tev§ihleri, ilahileri ve dualarıyla uygulama için gerekli metinlerin de içinde bulunduğu bir rehber özelliği ta§ıyan örnek bir mesnevi olmaktadır.
10. Fevzi Efendi'nin mevlidlerinin de tıpkı Süleyman Çelebi'ninki gibi "cemi-i bilad ü memalikte §Öhret bulmu§ ve mu'teber tutulmu§" olduğu belirtilmektedir.
ll. Şair Arapça konu§ulan yerlerde de okunınası için Kudsiyyü'l-Kelam jf mev-lidi'n-nebiyyi aleyhi's-selam adlı Arapça bir mevlid kaleme almı§tır. Metnine henüz ula§ılamayan bu eserin Arapça mevlidler arasında özel bir yeri olmalıdır.
12. Müellif, mevlid okurulması için kaleme aldığı eseriyle de konunun önemi üzerinde durarak uygulamayı te§Vik etmesiyle dikkat çektiği gibi, mevlidlerinin
53
Fevzi Efendi'nin mfisikl ile ilgisi ve özellilde güftekarlığı ayn bir ara§Urma konusu olacak zenginliktedir.
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri -} 105
bazı beyitleriyle54 ilahllerinde55 de mevlid okutmanın önemini vurgulamaktadır.
Bütün bu hususlar onun Süleyman Çelebi'nin bir muakkibi olduğunu
göster-mekte ve eserleriyle mevlid literatürüne girmeye layık bir isim olduğunu ortaya
koymaktadır.
54
bk. Kudsiyetü'l-ahbar, beyit 1-12.
Kudsiyyetü'l-Ahbar fi
Mevlidi Ahmedi'l-Muhtar
/s. 1/ Bismiht Sübhanehu ve nes'elü ihsanehu
ݧbu mevlid-i §erlf risale-i mübarekesinin ismi Kudsiyyetü'l-ahbar
fi
mevlidiAhmedi'l-Muhtiir'dır. Bin iki yüz doksan sekiz senesi Kudsiyyii'l-kelam
fi
mevlidi'n-Nebiyyi aleyhi's-selam nam risale-i §er1fe-i Arabiyye ile birlikte Kuds-i §erlfte te'lıf olunmu§tur ve müellifi dahi evvelen Hadimi el-merhum Said Efendi ve saniyen
Manisa müftüsü Evliya-zade el-Hac Ali Efendi hazrederinden ahz-ı ulum eyleyen
ve bin ikiyüz elli altı Ramazanı, kendisi on dört ya§ında bulunduğu halde İzmir'de
Balıkpazarı cami-i §erifinde, tefstr-i §ertf okutan ve ba'dehu canib-i Hicaz'a gidip elli yedi senesinden ta elli dokuz senesine kadar Mekke-i Mükerreme'de
mücaviren, huzur-ı Ka'be-i muazzama'da, Rükn-i Yemanı kar§ısında sabah
nama-zından sonra, evvelen ba-takrır-i Arabı tefsır-i §erıf ve saniyen ba takrtr-i Türkl,
Aliyyü'l-Kar1 Men&ikü'l-hacc'ını tedr!s eden ve ba'dehu yine Manisa'ya avdet ve
ulum-ı §ettadan ahz-ı icazet ve altını§ üç tarihi[nde] mahruse-i Edirne'ye azırnet
ve tam yirmi seneye kartb ne§r-i ulum ve fünun ile, muahharen müftülük ile,
orada ikamet ve iki defa ulum ve runundan dersine hazır olan ulemaya i'ta-yı
idl.zet etmeye muvaffak olduktan sonra, iftadan bi' I -istifa Dersaadet'e hicret
etmi§ ve §imdiye kadar gerek Edirne'de ve gerek İstanbul'da ve gerek niyabette
bulunduğu mahallerde ulum ve fünun-ı mütenevvi'adan tam yirmi dokuz adet
kütüb ve resail tasnif ve te'lıf ve Edirne'de üç medrese bina ve te'sts eylemi§ olan
sabık Edirne Müftüsü el-Hac Mehmed Fevzi Efendi'dir.
Tavvele'llahu bekahu ve belegahu ila külli menah. Bi-hürmeti Habibihı ve
Mustafahu sallallahu aleyhi ve sellem.
Bismillahirrahmanirrahlm
Failatün Failatün Failün
/s. 2/ 1. Açtı hismillah tevhld gülleri Hamdü Iiilah öttü a§k bülbülleri
-2. Sünbül ü §ebboy-i pak-i es-salar
Bu me§amm-ı cana verdi rayihat
3. Aı ü ezvac hem de ashab-ı kirarn
Mazhar oldular nzaya subh u §am
4. Ba§lamazdan maksada en ibtida
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri --} 107
5. Mevlid-i paki okursa bir ki§i
Ol sene asan gelir her ·bir i§i
6. Hem de gelmez ona asla bir bela
Hem dahi bir derde olmaz mübtela
7. Her ne maksudu olursa çok u az
Lutf eder ihsan eder ol bi-niyaz
8. Dinleyenler dahi onu bi' s-selam
Mutlak olur nail-i kam u meram
9. Ol ki geldi rahmeten li'l-alemin
Olur elbette muhibbi karn-bin
10. -Müjde-i mezkurun ancak §artı var
Evvela imanın ola üstüvar
11. Saniyen tut §er'-i paki mukteda
Sünnet-i tab-nake kıl hem ikticia
12. Ger hilafında isen bunun hernan Tevbe et ta olmaya halin yaman
Na't-ı Şerif
Failatiin Failatiin Failiin
1. Gel olunmakta tilavet a§ıka
Mevlid-i pak-i Muhammed Mustafa 2. İstima' et mevlid-i pakin onun
Can ü dil bulsun sema'ıyla safa
3. Nur-ı vechi kıldı pür-nur alemi Verdi hem ayine-i kalbe cila
4. Sen de her bar eyle takdim-i salar
Ta §efaat eylesin ruz~ı ceza
5. Fevzi-ve§ eyle tevessül ruz u §eb
Hürmeti-y-çün müstecab olsun dua
/s. 3/ 13. Çün cihanın intizamına bütün
Şer'-i pakidir onun üss ü sütun 14. Ola bed' ü hatmi her hayrü'l-kelam
Can ü dilden es-salatü ve's-selam
15. Ba'de-za hazır cemaatten reca
Bu faktre edeler hayır dua
16. Diyeler kim ya İlahi i§bu kul
Bulasavb-ı karnma hüsn-i vüsul 17. Sahn-ı sıhhatte muktın olsun hernin
Hem de olsun cümle havfından emin
18. Şevk u §ad ile ibadette ola Ruz u §eb Mevla'ya ta'atte ola
19. Nefs ü §eytan ü hasfidandan maslin
Ola hem de görmeye raybe'l-menı1n
20. Son nefeste ola Imanı karin
Cennet ola kendine zir-i zemin
21. Olmağa boy-ı icabet fayiha Edelim bir kez tilavet Fatiha
-li'llahi'l-fatiha-22. İbtida ol zat-ı Hallak-ı cihan
Basıt-ı arz rafi'-i heft-asüman
23. Aldı dest-i kudrete bir kabza nur
Ol Muhammed dedi oldu ba-sürı1r
24. Çünkü Hak ol nOra böyle söyledi
Ol dahi secde edip hamd eyledi
25. Der-'akab Hak kıldı ol nura hitab
Senden alır nuru §ems ü mahitab
26. Ben seni bunun için halk eyledim
Medhini yüz dört kitapta söyledim
27. Mebde' oldu cümle envara bu nur
Ta ki etti Hazret-i Adem zuhOr
Bu dahi
F ailfıtün F ailfıtiin F ailün
ı. Bareke'llah dü cihanm serveri
Hak teala'nın az!z Peygamberi
2. HO-yı ho§-bOyundan aldı huyunu
Şu cihanın sünbül ü verd-i teri
3. Mihr-i pak-i mevlidinden aldılar
Şems ü mah ruyundaki nur u feri
4. Gerçi kadrin bilmedi gafil olan
Etti kurban akılan can u seri
5. Kıl §efa'at ya Hab!ballah aman
Eyle tahlis Fevzi-i isyan-geri 56
/s. 4/ 28. Sonra nakl etti bu nı1ru Hak hernan
Ta ki oldu zahr-ı Adem'de ayan
29. Sonra ba-emr-i §erif-i Gird-gar
Cephesinde Adem'in etti karar
56
Fevzi Erendi' nin bu na'ti Zekili Dede tarafindan rast makanunda rev§lh olarak bestelenmi§tir. bk. Sadettin Nüzhet Ergun, Dini Türk Mıısiklsi Anıolojisi, İstanbul1943 ll, 609. ·
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri -{> 109
30. Hayli dem tesbthe oldu mü§tegil
Sonra oldu parmağında mü§te'il
31. Ta ki Havva ile kıldı izdivac
Cephe-i Havva'da nur oldu sirac 32. Hasılı hep tahirinden tahire
Nakl ile oldu alamat zahire 33. Etti Abdullah'a encam intikal
Arttı kendisindeki hüsn ü cemal 34. Hikmet-i Hak bir gün Abdullah hernan
Yalınızca oldu bir dağa revan 35. Hazret-i Arnine'nin de validi
Zirvesinde ol dağın nazır idi
36. Bir de bir cemm-i gafir kavm-i Yehud
Hı§m ile ol dağa ettiler su'ud
37. Ya'ni Abdullah'ı katl etmek için
Kasd edip de gittiler dağa bütün
38. Der-'akab geldi cuyu§-ı bt-§umar
Ettiler ol kafirini tar ü mar 39. Ya'ni sell-i seyf edip katl ettiler
Kalmayıp hiç bir Yahudi bittiler 40. Olduğundan kaffesi ol cey§in melek
Yine tekrar gittiler ta be-felek 4 ı. Gördü onu Arnine'nin validi
Bu değil illa keramettir dedi
42. Ta ki geldi zevcesinin yanına
Dedi Abdullah'ın olsun Arnine
43. Hem ifade eyledi hep gördüğün
Ya'ni Abdullah'a imdad erdiğin
44. Zevcesiyle bi'l-ma'iyye gittiler Ol Resulün ceddine arz ettiler
Na't-ı Şerif
Failittiin Failittiin Failiin
1. Gerç-i bala-yi serinde bir sehab
Oldu hur§td ile beyninde hicab
2. Liyk hikmet sayeban olmak değil
Anca §e rm eylerdi ondan afitab
3. Ol sebepten hail oldu ol bulut
Kim yüzünde tutmasın gün bir nikab
4. Öyle bir Sultan-ı Kevneyndir o kim
Hak-i na'lin kühl edindi nüh-kıbab
5. Ya Resulallah dahtlek ol §efi'
/s. 5/
Na't-ı Şerif
Fô.ilitıün Fô.ilitıün Failün
1. Sen Efendim tende canımsın benim
Dü cihanda mihribanımsın benim
2. Çünkü zatın bt-mira ey dost-ı Hak
Rehber-i su-yı cinanımsın benim
3. Afv-i cürm için §efa'at eyleyen
Bais-i emn ü emanımsın benim
4. Ya Hablballah dah!lek tut elim
Lutf ile imdad-resanımsın benim
5. iftihardır Fevzi'ye çün hizmetin
Ya §efi'! izz ü §anımsın benim
45. Bu niyazı ol dahi kıldı kabul
Akd olundu hasıl-ı ümmü'r-Resul
46. İbtidaki Cum'a-i mah-ı Receb Gecesinde ol eb-i hayrü'n-neseb
4 7. Ettiği anda zifaf-ı pür-sürur
Arnine'ye intikal etti o nur 48. Yani harnil oldu ol iffet-meab
Buldu rahmi ol §erefle ab ü tab
49. Ola bed' ü hatmi her hayrü'l-kelam
Can ü dilden es-salatü ve's-selam
50. Çok acaib §ey zuhur etti o an
Şöyle kim envar ile doldu cihan 51. Hem Kurey§'in söyledi hayvanlan
Haml-i paki kıldı teb§lr dilleri
52. Hu§k u deryada vuhu§ u mahller Hak Muhammed oldu mahmul dediler
53. Ol zaman §ahanının hep tahtlan
Oldu menkus döndü nahse bahtları
54. Hem de ahres oldu §ahan ol gece Bilmediler halleri oldu nice
55. Hem dedi ol kan-ı isınet Arnine
Şol zaman k'oldum Resulü zamine
56. Mekke'den Şam-ı §erifin evleri
Dahi etrafındaki hep köyleri
57. Bil göründü bana oldu a§ikar Cümlesi ha-kudret-i Perverdigar
/s. 6/
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri ~ 1 ll
58. Bir dahi i§bu hikayet kim gelir
Ağreb-i ahvalden ma'dud olur 59. Çıktı §eytan Bfı-Kubeys'in dağına
Sayha etti soluna hem sağına
60. Duydular cümle §eyatin geldiler Bais-i sayha ne imi§ bildiler
Na't-ı Şerif
Mefô.zlün Mefô.llün Faii.lün
1. Bize dareynde kafidir §U ni'met
Ki olduk Seyyidü'l-kevneyn'e ümmet
2. Bize ferden §efi' dir dost-ı Hüda
Ba'id mi olsa me'va bize cennet 3. Eya Sultan-ı ma evha sahlhan
Sana hizmet ne devlettir ne devlet
4. Bizim madam cenahındır ... 57
Eri§mez bizlere dareynde zillet
5. Aceb mi ümmetin Fevzi efendim
Bulursa feyz ile fahr u meserret
61. Çün dedi kim onlaradiv-i la'in
ݧbu §eb ol"sadıku'l-va'di'l-emin"
62. Geldi rahm-i roaderine b1-dürfığ
An-karib doğar olur halk pür-fürfığ
63. Şer'-i paki alemi pür-nfır eder Zulmet-i küfrü Harem'den dur eder 64. ݧbu halat bir beladır bizlere
Emr ü tenb1him budur kim sizlere 65. Gidiniz hep ümmetinden herkese
Daim edin türlü türlü vesvese
66. Ta ki tabi' olmasınlar §er'ine
Uymasınlar aslına hem fer'ine 67. Nar-ı dfızahda beraber yanalım
Cümleten ma-i ham1me kanalım
68. ݧte böyle ettiler kavl ü karar Sen de Bismillah ki etsinler firar 69. Dedi tekrar roader-i Hayrü'l-be§er
Ümm-i paki Sahib-i §akku'l-kamer 70. İbtidaki ayda ba-emr-i Celil
Geldi bir zat birneti gayet tavil
57
/s. 71 ·
7 I. Dedi müjde ey Muhammed anesi Çünkü hamlin alemin bir danesi 72. Ben dedim sen kimsin ey alı:-cenab
Dedi Adem ismim ey iffet-meab 73. Mah-ı santde yine geldi biri
Kıldı teb§ir bana ol mah-peykeri 74. Ben dedim siz kimsiniz ey müjde-gar
Dedi namım Şi:t'tir ey fequh-nigar 75. Mah-ı salisde biri geldi yine
Dedi müjde sana kim ya Arnine 76. Haml-i pakindir Muhammed Mustafa
Doğduğunda bulur alemler safa 77. Ben dedim sen kimsin ey sahib-fütuh
Dedi namımdır Neciyyullah Nuh
İlahi
Failatün Failô.tiin Failün
1. Dı:de ru§en dense bu dehre seza Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa Mah-ı mevlid oldu zi:-kadr ü baha Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa 2. N'ola fahretse §Uhura i§bu mah
Esse bad-ı bağ-ı firdevs subh-gah Y ıkanıp pak olsa her kalb-i siyah Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa 3. Her münafık eylesin terk-inifak
Eyleyip §er' -i §erifte ittifak Bundadır zira selamet ba-vifak
Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa 4. Subh u §am §adan ü handan olalım
Arnil-i ferman-ı Kur'an olalım Talib-i cennat-ı Rıdvan olalım
Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa 2. Fevzi la-büd terk-i alam eylesin
İntizar-ı lutf u in'am eylesin
Hamd ü §ükr-i menn-i mün'am eylesin Doğdu çünkü nur Muhammed Mustafa
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri -} 113
78. Mah-ı rabi'de biri geldi bana
Dedi olsun iki gözüri rı1§ena
79. Çünkü hamlindir Nebiy-yi zü'l-kerem
Rı1z-ı mah§erde §efi'-i muhterem
80. Ben dedim sen kimsin ey hayre'l-celis
Dedi İdris isrnim ey hayre'l-en!s
81. Mah-ı hamisde biri etti zuhı1r
Verdi teb§!r u selam ile sürı1r
82. Ben dedim sen kimsin ey abde'l-Vedı1d
Dedi namım enbiya beyninde Hud
83. Mah-ı sadisde biri verdi selam Müjde vadisinde etti ho§ kelam
84. Ben dedim sen kimsin ey mislü'l-kamer
Dedi ben İbrahimem ey nur u fer
85. Mah-ı sabi'de biri çok müjdeler
Etti dedi rfı§en olsun d!de.ler
86. Ben dedim sen kimsin ey sahib-edeb
Dedi ben İsmailem ki bü'l-Arab
87. Mah-ı saminde biri verdi selam Eyledi tebrlk ile teb§!r-i kam
88. Ben dedim sen kimsin ey zat-ı kerim
Dedi ismim oldu MOsa-yıKelim
89. Mah-ı tasi'de biri geldi hernan Sad hezaran müjde ettiba-lisan
90. Ben de isminden sual ettim hernin
Dedi İsa ismim ey ümmü'l-Em!n
91. Ola bed' ü hatmi her hayrü'l-kelam
Can ü dilden es-salatü ve's-selam
92. Ba'de-za ol haver-i §ems-i kerem
Mader-i pak-i Nebiy-yi muhterem
93. Matla'-ı mah-ı mün!r-i pür-§eref
Dürr-i yekta-yı ledünn!ye sadef
Na't-ı Şerif
Fô.ilô.tün Fô.ilô.tiiin Failün
1. Ayn-ı rahmetsin eya kan-ı ata Ya §efia'l-müznib!n ya Mustafa
2. Mevlid-i pür-nGrun i§bU alemi
/s. 8/ 3. Sünnet-i zehra vü §er'-i enverin
Mihr ü mahı pür-füruğdur bt-mira
4. Çün temessük eyleyenler onlan
Di:n ü dünyada bulurlar ihtida
5. Kıl §efaat Fevzi-i bi-çareye
Olmasın dareynde duçar-ı cefa 94. Dedi geldi e§ref-i saat ü htn
Oldu o vakt-i viiadet pek yakin
· 95.
Leyletü'l-isneyn Rebtulevvelin On ikinci gecesiydi hem bilin96.
Çok alamat oldu peyda ol zamanEyleyem ez cümle dokuzun beyan 97. Evvela bir çok cemaat geldiler
Asümandan ruy-ı arza indiler
98. Cümlesinin nur idi hep yüzleri
es-Salatü ve's-selamdı sözleri
99. Hem getirdi bu cemaat üç alem Etti yerden nurlan defi zulem
ıoo. Ka'be'nin üstünde diktiler birin Biri hanemde dikildi onlann
ı
o
ı. Beyt-i Makdis'de dikildi hem biriİhtiram-çün mevlid-i Peygamberi
ı 02. Saniyen indi yakın benden yana
Cümleye dür görünen necm-i sema
ıo3. Salisen açıldı bab-ı asüman
İnsin olsun çün melekler hadiman
ı04. Rabian indi evime çok tuyur
Arttı gayetle derunumda sürur
ıo5. Zümrüd-i ahdar idi minkarlan
Yakut-ı ahmerdi bal ü perleri
ıo6. Hamisen fer§ ettiler beyne's-sema
Sündüs ü dibacla kapiandı sema
ı 07. Sadisen gördüm havada çok rica!
Ellerinde kaseler dolu zülal
ı 08. Ben de yanını§ tım susuzluktan o an
Aldım içtim birisinden su hernan
ıo9. Der-akab gitti hararerten cefa Oldu kalbirn lezzet ile pür safa
ı 10. Sabi'an kalmı§ idim tenhaca ben
/s. 9/
Mehmed Fevzi Efendi ve Mevlidleri {- 115
İ1ahl
Faila.tiin Faila.üin Failün
1. Ya §efi'! hazır olsun himmetin
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
Dilleri §adan buyursun tal'atin
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
2. Ümmet olduk sen gibi peygambere
Kıl §efaat biz gibi isyan-gere
Et~e muhtac ümmetin diğeriere
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
3. Mah-cemalinle mü§erref olsakah
Afv olup sayende her cürm ü günah
Ümmete lurf eyle ey i~san-penah
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
4. Ayn-ı rahmettir zuhurun aleme
Bais oldun çün vücud-ı ademe
Ru§ena gelse acep mi dideme
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
5. Sen efendim dest-girimsin benim
Bad-ı lutfunla açılsın gül§enim Fevzi-ve§ azad ola can ü tenim
Çün niyaz-menddir kapında ümmetin
lll. Bir de etti bir takım nisvan zuhur
Meryem ile Asiye bakisi hı1r
112. Görmedim onlar gibi hiç me h-cemal Her birisi sanki mihr-i b!-zeval 113. Oldu §adan onlar ile bu gönül
Çün açıldı gül§en-i kalbirnde gül 114. Saminen hatifte n oldu bir ni da
Kim geliyor i§te ol dost-ı Hüda
115. Tutunuz ta'zim ü teknmle anı
Çün odur çe§m-i cihanın ru§eni
116. Sayesinde kılınır hacat reva
Ab-ı ruyi-çün olur makbul dua
117. Tasi'an bir ku§ ki gördüm pek güzel
118. Ta ki indi nezdime geldi o ku§
Canımı kıldı muattar bOy-ı ho§
119. Mesh edince arkarnı ol mürg-i nur
Pak Muhammed Mustafa etti zuhGr
120. Ola bed' ü hatmi her hayrü'l-kelam
Can ü dilden es-salatü ve's-selam
-B u ra da c e ma a t aya k ü z re ka I k ma I
ı-Akib-i veladet-i Nebeviyye'de okunacak na't-i §erif
/s. 10/.
121. Hamdü Iillah doğdu bedr-i ıstıfa
Diyelim ehlen ve sehlen merhaba 122. Ol güzel Ahmed Muhammed Mustafa
Diyelim ehlen ve sehlen merhaba 123. Ya Muhammed alemi nur eyledin Küfr ü §irki Mekke'den dur eyledin 124. Te§rifinle bizi mesrGr eyledin
Diyelim ehlen ve sehlen merhaba
125. Zat-ıPakin "rahmeten li'1-alem1n"
Kurre-i pak-i uyGni'l-mü'minin
Na't-i Şerif
Fô.il.atün Fô.il.atün Fô.ilün
1. Ey gönül bu ni'mete §ükr-i hezar
Kim §efl:'in oldu dost-ı Girdigar
2. Yümn-i pak-i mevlidiyle ol §ehin
Karnını rGz1 kılar perverdigar
3. Çün zülal-i a§kı sen nG§ eyledin
Şüphesiz yakmaz seni dGzahda nar
4. Ba'de-za kıl terk-i ahzan ey gönül
Hakka hamd eteyle ızhar-ı mesar
5. Mevlidi oku akut hem Fevziyil
Bulasın dareynde feyz-i bl:-§umar
126. RGz-ı mah§erde §effu'l-müznibl:n