A K 3 A M
Râbia Hatunun
hüviyeti anlaşıldı
Râbia Hâtûnun merhum Nâzan
Dânîşmend olduğunu zevci, annesi
ve eniştesi söylüyorlar
Aylarüanbeçi hararetli kalem m ü nakaşalarına sebebiyet veren Râbia Hâtûn, muamması nihayet çözüldü.
Edebiyatçılarımızın üzerinde fikir
yürüttükleri, bazılarına göre 16,
bazılarına göre 18 inci asırlarda
yaşamış olan, bazılarına göre de ha yatta olması lâzım gelen Râbia Hâ- tun’un hüviyeti nihayet anlaşıldı.
Meğer Aile Dergisinde neşredilen nefis şiirler bunları takdim eden İ. Hami Danişmend’in merhum refikası Nâzan Danişmende aitmiş.
İ. Hâmi Danışmend senelerce bir Râbia Hâtûn efsanesi ile şairin ha kikî hüviyetini gizlemeğe çalıştıktan
sonra nihayet Râbia Hâtun'un kim
olduğunu itiraf ederek şöyle diyor: «— Vaktiyle Selçukîlere dair bir kaç hikâye yazmak istemiştim. Bunlardan biri plâtonik bir aşk macerası idi. Bir gün hikâyeyi kendi hesabıma uygun bir kaç şiirle süslemeği arzu ettim ve bu fikrimden rahmetli Nâzan’a bah sederek ondan bunları yazmasını rica ettim. O bana «Yazarım, dedi, ama bir şartla! Benim yazdığımı kim seye söylemiyeceksin. Basımın üzeri ne yemin eder misin?» Tereddüt et meden yemin ettim.
Ve o gün bana «Bir kâsedür alev dolu gönlüm yanâ yana» diye başla
yan kıtayı yazdı verdi. Onu teşvik
ediyordum. Bunu diğerleri takibetti..» İ. Hâmi, Nâzan hanımın Râbia - Hâtûn ismini kullanması hakkında da şunları söylüyor:
«— Râbia - Hâtûn... Rahmetli Nâ zan’a bu imzayı ben seçtim. Bunun da sebebi vardır. Nâzanlar tam beş kardeş idiler. Ve Nâzan, kardeşleri nin dördüncüsü idi. İşte «Râbia» bu radan gelir.»
Amansız bir hastalıktan sonra ge çen sene 36 yaşında vefat eden Nâ zan Danişmendi hayalimde canlan
dırmaya çalışıyorum. Zihnimde en
kuvvetli yer eden tarafı ince ve kes kin ifadesi ve zeki bakışları. Nâzan son derece mütevazı ve bütün ka dınlara örnek olacak bir insandı. Gayet mükemmel İngilizce ve Fran sızca bilir ve her iki lisanda yaptığı etüdlerle hocasının büyük yardımcı sı olurdu.
Nâzan hanımın şairlik cephesi
hakkında malûmat edinmek için
annesi Mediha hanımefendiyi ziya ret ediyorum.
Birkaç sene içinde birbiri üstüne
gelen felâketlerin hayatını ıstırap
lara gömdüğü bu talihsiz anne ile
karşı karşıyayız.
•«— Nâzan, diyor, edebiyata çocuk- luktanberi son derecede meraklıydı. Daima bir şeyler yazar ve yazdıkla rını her zaman saklardı. Eğer bun lar tesadüfen bizim elimize geçecek
olursa kıpkırmızı olurdu Yazılarını
methedecek olsak «Anne onlar hiç bir şey değil» diyerek her zaman bü
yük bir tevazu gösterirdi. Hattâ
kendi tercüme ettiği kitaplardan bi le bahsetmemişti.»
Bu derece mütevazı olan bir insa nın Râbia - Hâtûn imzası İle yazdığı şiirleri de sakiıyacağı tabiî idi.
Nâzanm eniştesi Sedat Toydemir de kendisinin çalışkanlığından bah sederek şunları söyledi:
«— Benim şahsî kanaatim Hâmi beyin her satırında Nâzan hanımın emeğinin bulunmasıdır. Nâzan ha
nım hiç bir yere çıkmaz, günlerce
evine, kitaplarının arasına kapanır ve durmadan okur, hazırladığı not ları kocasının istifadesine bırakırdı. Hattâ İzahlı Osmanlı Tarihi Krono lojisinde Nâzan hanımın inkâr edi- lemiyecek derecede mühim bir rolü vardır.»
Merhum Nazan Dânîşmend namı müstearı Râbia Hatun Mediha hanımefendi «Râbia - Ha tun» hakkında da şunları ilâve etti:
«—: Kocasının kendisine sık sık
Râbia - Hâtûn dediğini duymuş, fa kat bunu hiç de mühimsenıemiştim. Hattâ biz beş sene evvel Ankarada iken İ. Hâmi beyden gelen bir mek tupta kendisine Râbia - Hâtûn diye hitabediliyordu. Biz o zamanlar, Nâ- zan'm hakikaten Selçukîlerden Râ bia - Hâtûn diye birine benzetildiği-
ni zannetmiştik. Nâzan Râbia -
Hatun imzasiyle neşredilen şiirleri
yazabilecek kabiliyetteydi. Bu se
beple Râbia - Hâtun’un Nâzan ol duğuna hiç hayret etmiyorum.
Nâzan’m hastalığı ilerlemişti. Mut
lak bir istirahate ihtiyacı olduğu
halde o yalnız kaldıkça bir deftere
boyuna bir şeyler yazıyordu. Bun
ları da benden saklardı. Sonra def teri de görmedik. Ve hâlâ ne oldu ğunu da bilmiyorum.
Bedbaht annenin gözleri yaşla
dolmuştu. Kızından bahsederken se si titriyördu. Kendisini daha fazla üzmek istemiyerek müsaadesini rica ettim. Ayrılırken bana:
«— Fakat ne olur bunları yazma
yın. O kendisinden bahsedilmesini
hiç sevmezdi.» diyordu.
Maalesef Mediha hanımefendinin bu arzusuna riayet etmemiş oluyo rum. Zira Râbia - Hâtûn artık Ede
biyat tarihimize malolmuştur. Ve
orada küçük, fakat altın yaldızlı hir sahife işgal edecektir.
Arzusuna İtaat etmediğimden
dolayı «Râbia - Hatun» un annesin den özür dilerim.
Hıfzı Topuz
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi