• Sonuç bulunamadı

Yaşadığımız günler:Anam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşadığımız günler:Anam"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

, . 'j*us*r*s*g*a*s* r* - ■ »-■*■-* - ■

* ‘ *.M • * * * * * • * « * * < - • * ♦'* #% . * »'# •"* *'» iVî * # • t # ♦ * # * * * « i » , . .

ı » » » k » i t M * v » *% * k » V A V » V , V *

-Nas a ^ 'Z

«üfi

item ve kardeşim i yanına ala­

rak babama: "B ev " dedi " y a

şimdi kumara tövbe edersin

ya da ben çocuklar la giderim

Anam n e rey e g id eb ilird i..

H iç .. Ama bu irade babamı

kumardan uzaklaştırm ıştı.

“7T-anam...

M

erhum validem Fatma

Naciye hanım Üsküdar'da Divitciler semtinde doğ­ muş sıbyan mektebinde ilk tah­

sil görmüş bir kadındı. Ufak

tefekti.

Çabama vardığı zaman 14

yaşında beni doğurduğu zaman

da IŞ'şini bitirmiş olduğunu

kendinden duymuştum.Babamla

aralarında 10 yaş kadar fark

vardı. Evlendikleri zaman a - nam babasını çoktan Sırp m u­ harebelerinde kaybetmiş, ana­ sından da evlenmeden az evvel yetim kalmıştı. Anamı teyzesi kocaya verm iş, bırakıpgitmiş. Eskiden "kim siz kim sesiz" kız­ lar makbuldü. Çünkü müdafâa edecek yakını olmayınca k o ca ­ ya itaatli olurdu.

Babam evlendiği zaman a - naşı şeker hastası im iş az son­

ra da vefat edince bizim kiler ,

dedem Süleyman Şevki beyin

ayakta kalabilen ikibuçuk odalı İki selâmlık dairesinde baş ba­ şa kalmışlar. Babam Evkafta

küçük bir memur, anam tam,

manasiyle öksüz bir kız ç o c u ­ ğu. Galiba bu yalnızlık ona ö - lünceye kadar kaybetmediği,e- nerjiyi verm iş olacak ki ben; kendimi bildiğim, yani çocu k ­ luk devrimin ilk şuurları belir­ diği günlerden itibaren yuvaya maddeten ve manen onun hakim olduğunu görmüşümdür. Babam az güler bir adamdı. Rakı i ç e r ­ d i ..

Dedemin yaşlılığında dün­ yaya geldiği için biraz da lâla paşa ile büyümüş. Şıçıarmamış pıaişet sıkıntısı çekmeden bü -

yümüş biraz gururlanmış bir

gen çtil.

Ben bu çiftten dünyaya gel­ dim. Bu yazı serisinin başla­ rında yazdığım " ilk tokat " ı babam bana attığı zaman ( 28 - G0 yaşlarında olmalıydı) Osman

efendi adında bir sakallı lâlası hala evim ize gelir giderdi. Ba­ bam o zamanın iyi mekteple - rinden olan Mülkiye Rüştiyesi­ ni bitirm iş, hususi hocalardan

o zamana göre yüksek tahsil

yapmıştı. Anam ise okur fakat sadece rakkam yazabilirdi.Ama lâtin harflerini 57 yaşında üç

ayda öğrendi. Bu ailenin ilk

çocuğu bir buçuk sene sonra

doğdu. Adını Burhanettin koy­ dular. Ve doğuşuma da bir ta­ rih kıtası yazdılar. Pek güzel bir Ta'lik ile yazılm ış olan levha başımın ucunda a sılıd ır.

Denecek odur ki, ben ol -

dukça fakir fakat mağrurluk

içinde doğmuşum. Dadı madı

bunlar konu komşulardaki arap bacılar gibi gelip geçici y a r ­ dım cılardı. . 15 yaşındaki genç anam beni büyüttü. Ne aldısam ondan aldım. Mektebimle, h o ­

camla, derslerim le o kadın

uğraştı. Ailenin müdiresi ç o ­ cuk anamdı.

İlk evlilik senelerinden bi­ rinde, babamın cebinde b irçu -

kolatadan çıkm ış bir kadın

resm i bulmuş, kıskanmış. Ba­ bama da bir şey diyem em iş. . . Çukulata resm i bu.'. ama a l ­

mış eline babamın hırkasını

yerden yere çarpm ış, bitkin ha­ le gelm iş, fakat hıncını alm ış..

Şimdi size anlatacağım

vak’ anm geçtiği sene benim

8 - 1 0 yaşlarımda olduğum yıl - lardır. Bir de 2 - 3 yaşında kü­ çük erkek kardeşim var.

Hep dedemin Üsküdar' daki eski selâmlık binasında oturu­ yoruz. Babamın aylığı 600 ku­ ruş onu iyi hatırlarım.

O devirde kadının vazifesi ev işi, erkeğinki ise rızkını ka­ zanmak.

Gece hayatı ? .- Üsküdarda

İhsaniye mahallesinde ö y le -

şey yok. Babam sabahları ç ı­

kar vapurla karşıya geçip E v ­ kaftaki işine, gider. Bende mek­ tebime. Anam kardeşimle evde kalır işleri yapar. İş yapmak demek yemek pişirmek, orta­

lık süpürmek, çam aşır yıka­

mak, ütü ütülemek, abdeshane- le ri temizlemek,yatakları yap­

mak. (Biz karyolaya epeyce

geç geçtik) ve çocuklarına bak­ mak. Bu kadın yorulur. Gece za- fazla oturamaz. Babam aa ak­

şamları döner. İki kadeh rakı­ sını içer. Biz akşam yemeğini

daima geç yem işizdir. Anam

bundan da şekvacıdır.

Erkek için gece hayatı yat­ sıya kadar mahalle kahvesine, kadın için de daha erken saatte dönmek üzere komşuya gitmek.

Yalnız Ramazan ayı geldi

mi bütün şehre başka bir hayat gelir. Camilerden bakkal, ş e ­ kerci, aktar dükkânlarına, kah­ vehanelerden tiyatrolara kadar bir şenliktir başlar. Hem ib a ­ det, hem ticaret. Her aile mut- lâka Ramazaniyelikerzakını a - lır. En fakiri bile sofrasına bir reçel koyar, akşamları bir pi­ de veya simit getirirdi. Haa !

unutmayayım. Biz o devirde

yempği sinide yerdik. Yani bir

küçük tahta iskemle üzerine

konmuş geniş bir bakır sini(bü- yük tepsi) ortada yem ek .. Biz

sininin etrafına yere oturur

müşterek kaptan yemek yerdik. Sandalya ve yemek masası, ça ­ tal bıçağa ne zam angeçtiğim izi

hatırlamam; ama her halde

Meşrutiyetten hayli evvel o l ­

malı.

Ramazanın bir özelliği de

sahur yemek için halkm uyanık kalması ve bu sebeple gece ha­ yatı yaşaması idi. Böylece bü - tün İslâm memleketlerinde ol - duğu gibi - o devirde - İstan­ bul'da da 30 ramazan gece h a­ yatı bütün şaşaasiyle devam e - derdi. Nerede ? . . . .

Tabii Şehzadebaşı, Direkler arası, Aksaray, Divan yolu gibi o zaman şehrin deniz semtle - rinde.

-Üsküdar bunlardan mahrum idi. Ne var ki, ramazanın ilk gecesinden itibaren bayrama ka- kadar Üsküdar - Köprü arasın­

da sahura yakın saatlerde bir

vapur kalkardı.

Üsküdarda, bizim aile için­ de ramazan nisbeten hareketli

geçerdi. Oruç tutmak ( bütün

ailece tutardık ) iftarlık hazır­ lamak, topu beklemek. K a rşı­ lıklı iftarlar tertip etmek gü - zel şeylerdi.

Anlatacağım olayın geçtiği senelerde babam Ramazan g e ­ celeri beni de Selimiyedeki a s ­ keri kıraathaneye götürürdü. Ramazan geceleri çoğu Subay

olmak üzere hayli kalabalık

olurdu, ama burada her gece

mutlâka bir " temaşa " bulun­ mazdı. Onun için bu kıraatha - nede bilhassa Ramazan g e c e ­ le ri m üşteriler oyun veya ku­ mar oynarlardı.

O zamanın kumar oyunu da başlıca 3 I denilen bir iskambil oyunu ile tavladan ibaretti.

O zamanlar kumar bugünkü gibi keyfi ve heyecan için ol - maktan ziyade hele memur ve aylıklılar arasında biraz da ka­ zanç için oynanırdı..

İşte bu niyetle olacak ki ba­ bam o razaman ayının ilk gece­ si cebinde o gün aldığı 600 ku­ ruş aylığını teşkil eden 30 m e ­ cidiye ile Selimiyedeki askeri kıraathaneye gider, kumar oy­ namaya başlar oynadıkça kay­

üf

-' M ¿ W w jh

V

4

3

A N N E M ,N A C İY E FELEK hanım

beder, oynadıkça kaybeder. U - zatmıyalım aldığı maaşi yani bir aylık rızkım ızı olduğu gibi tav­ lada kumara verir ve sahura ya­ kın eve cebi ve eli boş döner.

Gece bir şey söylem ez. Ben

ertesi sabah şu sahneye şahit

oldum ..

Sokak üstündeki oturma o -

turma odasına annen* beni ve

kardeşim Hüdai'yi çağırdı. "Ne kabahat ettik acaba ? " diye dü­ şünüyordum. Hüdai 4 yaşında idi. O bir şeyin farkında değil - di. Babam da orada idi. Anam aşağı yukarı şöyle konuştu:

- B e y ! bak bu iki çocuk ve ben bu ramazan açız. Sen b i­ zim rızkım ızı ne hakla kumar­ da kaybettin, olan oldu. Şimdi ya sen bu kumara şurada ç o ­ cuklarının başına Kurana el ba­ sarak tövde edersin, ya ben ço ­ cuklarımı alır giderim .

Sonradan düşünüyorum da ; nereye giderdi ? H içbir akra­ bamız yoktu. Sadece serasker

kapısı memurlarından Tevfik

bey ve karısı saraylı hanım

ailesiyle akrabadan fazla y a ­ kındık, gitsek gitsek oraya g i - dersik, o da bir kaç zaman için'

Babam abdest aldı. Zaten

ramazandı, abdestli olmak lâ­

zımdı büyük babamdan kalma

Kuranı kerimi konsolun üstüne koydu. Önce tavla oynamama­ ya, sonra da her türlü kumara tövbe etti. Biz o ramazanı na­

sıl geçirdik bilm iyorum ; ama

o tarihte ( babam 35yaşlarında olmalıydı) ölünceye kadar bir daha tavlaya el sürmedi ve ku­ mar oynamadı. Yalnız son za­

manlarda sahuru bulmak için

benimle eğlenmesine 12 deste ile bezik oynardı.

Babamı kumardan ve aileyi kumar felâketinden anam kur-* tarm ıştı. O kim sesiz, zayıf ve Allahtan başka dayanağı olm a­ yan kadın .' Neden çünkü aile anası olmanın mes'uliyetini bi­ len ve yüklenebilen bir kadındı.

H akkı Molla

Alm anya'ya

gidiyor

SERACEDDİN ZIDDI0GLU

Şehzadebaşı'nın ünlü D ireklerara-

sı sanatçılarından hokkabaz Hakkı

Molla, tası-tarağı toplayın bu sefer

başka bir diyarda Ramazan eğlen ce­ leri düzenlemek için yola revan o la ­ cak. Hedef, Almanya i Seyircileri de , Almanya'daki Türk işçileri.

Hakkı Molla yurt dışına ilk defa

çıkıyor. Bunun için hazırlıklara şim­

diden başlamış. "Ömrümüz yeterse

Ramazan ayında Almanya'da, işçi kar­ deşlerimin arasında olacağım. Onlara

ö z e l program lar sunacak ve m em le­

ket hasretlerini gidermeye ça lışa ca ­ ğım, " diyor.

İstanbul'daki sünnet düğünlerinin

ünlü simasi hokkabaz Hakkı Molla ,

bütün çabalarına rağmen sanatının ar­ tık can çekiştiğini ileri sürüyor, "Ben de göçüp gittim mi, hokkabazlık diye bir sanat kalmayacak," diyor. D irek- lerarası'nın eski Hakkı Molla, haksız da değil.

Referanslar

Benzer Belgeler

Neymiş baba o yazarlığın kuralları dedim biraz da dudak bükerek.. Bükülmüş dudağımı görmedi, sesimdeki kızgınlığı ve alayı

Ve gece başlar akrep yürüyüşünde sokakların.. Ayrılıklar kaskatı, kavuşmalar

Ramazan, sabır ve irademizle bizi takvaya eriştiren oruç ayıdır.. Oruç, Rabbimizin bize bağışladığı kutlu bir nimet

Sahurla berekete, oruçla sıhhate, Kur’an’la şifaya, teravihle huzura, zekâtla kardeşlerimize, itikâfla özümüze eriştiğimiz bir Ramazan ayına daha

Yeryüzünün oluşumundan bu yana devam eden volkanik etkinlikler yerkabuğu üzerinde değişik yapıların oluşmasına neden olduğu gibi değişik tipte maddelerin ortaya

Yönetim Bilimleri Dergisi (2: 2) 2004 Journal of Administration Mobbing kavramı, örgütsel psikolojik şiddeti tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır.. Mobbing kavramını

Having analysed the data and examined the countries’ economic, social, political, and institutional contexts I have made comparisons of the fiscal and monetary policy

İzinsiz kopyalanamaz, başka sitelerde, sosyal paylaşım alanlarında isim ve logom kaldırılarak kullanılamaz