7T-
4 5 4
«21TEMMJJZ 1999 SALIl ^ p w
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Abdiilhak Hâmid'i Anlatanlar
Ulu şair... Maçka Palas’ın Bronz Sokak’a dönen köşesindeki alt katta öyle yazardı. Ulu şair Abdül
hak Hâmid Tarttan orada oturmuş. Onanmdan son
ra da yazıyor mu, bilmiyorum.
Ulu yaşamalarda hiçbir şey birbirini tutmaz, bü tün söylentiler birbirine girip çıkar, olaylar karışır, çelişkiler çelişkileri kovalar.
Örnekse, Hâmid’in doğum tarihi konusunda her kesin iddiası ayrıdır.
Hikmet Dizdaroğlu, Ulu Şair’in 2 Ocak 1852’de
sabaha karşı saat beşte dünyaya geldiğini belirtir.
“Hâmid’in biyografisinin başında ve sonunda iki yanlış” bulunduğunu da ileri sürecektir.
Yanlışlardan ilki, doğum tarihidir. Dizdaroğlu,
“son yıllarda yapılan inceleme ve araştırmalar so nunda” bunu düzeltmiştir. İkinci yanlış, ölüm tari hidir. Ölümüne tanık olmuş yazarlar bile Hâmid’i değişik tarihlerde ‘öldürmüşlerdir’. Ulu Şair, 13 Ni san 1937 Salı günü biri beş geçe, sadece bir de fa ölmüştür.
Öte yandan İbrahim Necmi Dilmen, 1852 se nesinin şubatının beşinci günü Bebek’te “büyük kafalı” bir çocuğun doğduğu kanısındadır. “Doğan çocuk ailenin ilk yavrusu” değildir; bir ablası ve bir ağabeyi vardır.
İşittiklerim... Gördüklerim... Bildiklerim... yaza rı Münevver Ayaşlı, 5 Şubat 1851 gecesinin çok fırtınalı, ürkünç, kapkaranlık bir gece olduğunu saptamıştır.
5 Şubat 1851 fırtınası, artık hayalini bile hayal ede meyeceğimiz, peri masallarındaki kadar güzel bir yalının pencerelerini, camlarını, pervazlarını çatır çatır çatırdatmaktadır. Kral Lear piyesini hatırlatan öfkeli gecede Hâmid doğar.
Dizdaroğlu’na göre, yalı, Bebek vapur iskelesi civarında, üç birimden oluşan, saray yavrusu, pem be bir yalıdır. Hâmid OrtaYalı’da dünyaya gelir. Ulu Şair’in bir dizesi var:
“Bebek vatanım içinde vatanimdir... ”
Ayaşlı, günün birinde yalıyı yıkanlar karşısında
“Abdülhak Hâmid’in Dostları Derneği”n 'm suspus duruşuna pek kızar. Dernek, pembe yalının yıkılı şına kayıtsız kaldığı gibi, Küçük Çamlıca’da Çile- hane’deki köşkün apar topar yıkılışına da yetişe- memiştir.
Köşkle birlikte Ulu Şair’in elyazıları mahvolmuş tur.
Dostlar Derneği, “Lüsiyen Hanım'ın, Abdülhak Hâmid Bey’in vefatından sonra, can sıkıntısından alıp okuduğu kıymetsiz kitapları Abdülhak Hâmid Bey’in kitapları” sanarak saklayadurmaktadır. “A l lah (c.c.) gidenlere rahmet, kalanlara da selâmet versin, Amin, Amin."
Hâmid’in yaşamöyküsü yazarları, Ulu Şair’in ba basının nasıl, hangi sebepten öldüğü konusunda da birleşemezler. Tarihe, tıbba, tiyatroya meraklı Hay-
rullah Efendi, kimilerine göre kalpten ölmüştür,
kimileri ölümü aşırı şişmanlığa bağlar, Hâmid’se ba basının mide fesadından öldüğü kanısındadır. Hay- rullah Efendi Tarhan’da ölür.
Hâmid, Amerikalıların Hisar tepesinde açtıkları mektepte, Robert Kolej'de okumuştur.’Tbrahim Necmi böyle derken, Münevver Ayaşlı itiraz eder ve düzeltir:
“Mektep henüz Amerikalıların elinde değil. Mös yö Robert namında bir Fransız’ın açtığı hususi bir mektep. Sonradan Amerikalılar bu zattan mekte bi satın alıyorlar ve adını nezaketen yine muhafa za ediyorlar ve işte bu mektep yüz küsur sene Ro bert Kolej diye devam ediyor. ”
Yaşamöyküsü yazarlarının ayrıldıkları bir başka nokta, II. Mahmud’un siyasal kimliğidir. Hâmid’in büyükbabası Abdülhak Molla, hem II. Mahmud, hem de bir dönem Abdülmecid saraylarında he- kimbaşıdır. Bazı yazarlar, II. Mahmud’u büyük bir reformcu sayarlar.
İbrahim Necmi ise padişahın “zalim” olduğunu ileri sürer. Hekimbaşı, o “müstebit”ter\ az çekme miştir...
Bazı yazarlar, Ulu Şair’i etkileyen yazarların, şa irlerin Namık Kemal’le Ziya Paşa oldukları konu sunda birleşirler. Bazı başka yazarlar ise Hâmid’in
Recaizâde Ekrem Bey’in Vakit gazetesinde çıkan
“edebi” yazılarını her şeyin üstünde tuttuğunu be lirtirler.
Böylece Hâmid, yaşamöyküsü yazarlarının elin de bilmece olup çıkmıştır. Hepi topu altmış iki yıl önce ölmüş, ‘Ulu Şair’ nitelemesiyle anılmış bir şa irin yaşamöyküsü bile bunca karmakarışık edil mişse, geriye kalan yazarlarımızın yaşamöyküleri kimbilir nasıl geçti, geçiyor, geçecek edebiyat ta rihlerimize...
Takvimde İz Bırakan:
“Ben yok olunca bence o varlık da yok demek,
/ Allah için! Ne yok yere sadetmişiz emek!” A b dülhak Hâmid Tarhan.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi