KEYİFLİ
KONAKLAMALAR
İngiliz "p u b nıyla Fransız ,lbistro,,sunun sentezi
şantaş'lılara "antik zamandan bir nefes" aldırıyor. Abdülhalit tuğralı gümüş semaverde demlenmiş ıhla mur yerine filtre kahve, esspresso ya da cappucino yudumluyorsunuz ama tarih tekerrürden değil, teka mülden ibarettir, bunu da unutma malı!
EVİNİZDE GİBİ
Mim Kemal öke Caddesi'nin Va likonağı'na yakın cenahında 24 Ha ziran 1993 tarihinde Ayla Sevand - Ayşe Kapancı kardeşler tarafından açılan Cafe K eyifin dekorasyonu, İngiliz "pub"ıyla Fransız "bistro"su- nu sentezleştiriyor; biraz da gençli ğimin Paris'inde pek de gözde olan (hala öyle mi bilm iyorum çünkü çok uzun senedir "diyar-ı Franse- vi"ye ayak bastığım yok) bulvar "cafe"lerini çağrıştırıyor, belki de Londra'daki "snack bar"ları. Yani uluslararası bir mozayik bu şirin "cafe". Kışlar henüz uyanırken nefis bir kahvaltıya konuk olabilirsiniz, en özenli "restauranfı aratmayan mutfak da 22.00'ye kadar açık.
Neden%ıi onca "cafe" arasında bir başka "cafe"?
"Günün her saatinde işyerinden mola almak isteyen insanlara hızlı ama kaliteli servis veren yerlerin eksikliğini duyumsuyordu Nişanta şı. Lüks restaurant ya da bar tabir ederler mekanlar, lezzetli birşeyler atıştırmaktan çok, süreli ve mera simli yemek ritüellerine hizmet ver
meye ayarlanmıştı. Bir boşuluğu doldurmak istedik ve kolları sıvaya rak Keyifi oluşturduk. Evime gös terdiğim özeni buraya taşıdım çün kü Keyif evimden öte de evim, 12 saatim burada geçiyor." Ayla Se- vand'a hak vermemek mümkün de ğil, yemeğin kıvamından tadına, iç kinin ölçüsünden ısısına, dekorun tasarımından aksesuarların seçimi ne değin her ayrıntıda onun eli var. Ayla'nın titizliğinin özünde mesle ğinde kılı kırk yaran bir bilgisayar uzmanı ve dahi iktisat doktoru ol ması yatıyor kuşkusuz!
2000'e beş kala bir beton çölüne dönüşen Nişantaşı'nın orta yerinde cıvıl cıvıl bir vaha olan Cafe Ke yiften yükselen keyifli sesler, cad denin dinmek bilmez trafik uğultu sunu bile bastırır nitelikte. Kim der di ki bu 100 metrekarelik alan daha önce bir mobilyacı dükkanıydı? Ay la ahşap meraklısı ve klasik tutku nu, bu nedenle "cafe"nin çizgileri öyle "ultramodern" falan değil, in san kendini evinde hissediyor. (Bir dakika birader, klasik dedikse o ka dar da değil, tekmil alet edevat son derece modern tabii, Münevver Ayaşlı'nın "Dersaadef başlıklı kita bında anlattığı Müşir Ahmet İzzet Paşa Konağı ya da Tunuslu Damat Hayrettin Paşa haremi Münire Sul tan Sarayı mı burası?) İngiliz porse leni fincan, sütlük ve şekerlikle, za rif bir gümüş kaşıkla donatılmış sof rada (adaçayı, kuşburnu, ahududu,
yasemin, mandalina çayları arasın dan) ıhlamuru seçiyorum; pek de ruhnüvaz bir mayi, yudumlarken içim geçiyor ve zaman tünelinin bir ucunda açıyorum gözlerimi: 1951, doğduğum yıl, Ihlamur Kasrı Köşk leri Türkiye Büyük Millet Meclisi ta rafından İstanbul Belediyesi'ne devrediliyor, "restorasyon"un ar dından köşkler müze olarak halka açılacak, babamın elinden tutup gezmeme en azından 10 yıl var!
Nostalji sarmalından ayrılıp Ke y ifin sıcağına dönelim. Ne diyor duk? Ayla ahşap sever diyorduk, şöyle ki bar gülağacı, masalar çam, sandalyeler gürgen, tekmili de "masif'. Eh, ahşap işlerinin hiç biri 18, yüzyılda Saint Peters- burg'da yaşayan Matvei Verenni- kov ve Nikifor Vassiliev ustaların imzasını taşımıyor ama ılık ışınlar saçmaktan da geri durmuyor. Bah çedeki sandalye ve masalar demir, parmaklıklar fer forge. Somon renkli duvarlardaki siyah-beyaz de senler Yavuz Tanyeli'nin; araların da Balkon Naci İslimyeli'nin bir ça lışması da var.
MENÜDEN ÖRNEKLER
Herşey iyi, güzel de, K eyifin hakkını vermek için o eşsiz "me- nü"den örnekler tatmak şart. Gele neksel Fransız mutfağını bir adım ileriye götüren "nouvelle Cuisine" (yeni mutfak) anlayışı egemen Cafe Keyifte; Sebzeyle meyve, ızgarayla
Cafe'ler arasında Cafe Keyifin yeri bambaşka... 0, biraz Londra'nın snack bar'lanyla Fransa'nın bulvar cafe'lerini çağrıştırıyor. Yani uluslararası bir mozayik bu şirin "cafe". Kuşlar henüz uyanırken nefis bir kahvaltıya konuk olabileceğiniz gibi, en özenli restorantı aratmayan mutfağıyla 22.00'ye kadar akşam yemeğinizin keyfine varabilirsiniz. Üstelik yemeklerin lezzeti parmaklarınızı tek tek yalatacak cinsten.
H
EP düşünmüşümdür, yarı uyanık bir anımda, hani sa bahın çok erken bir vaktin de yaşanan o yarı gerçek- yarı düş zaman diliminde, kırk yıl öncesine uzanabilmeyi. Ni şantaşı'nda doğduğum o minicik dairenin kapısını çalayım ve an nem (gencecik, güzel annem) kapı yı ardına dek açsın, "Nerede kal dın, baban şimdi işten döner, haydi koş, yıka ellerini" desin. Dışarıda geniş, ağaçlıklı bir toprak yol (Hacı Emin Efendi Sokağı, şimdi asfalttır) ve tertemiz bir ilkyaz havası...Olmadı. Olmadı tabii. Zaman tü neli yoktur, onu biz düşlerim izde yaşatırız ve anılarımızı omuzlayıp kimi an kısa yolculuklara çıkarız. Ben bu yolculukları sözcükten söz cüğe, satırdan satıra, sayfadan say faya koşarken gerçekleştirdim. Sonra kitaplar geldi, sonra insan lar. Gün oldu, o yolculuğa kimi dostlarla elele çıktım, aynanın arka yüzüne birlikte geçtik...
"Nostalji erbabı" aynanın arka yüzünü mesken tuttu ama Nişanta şı (olması gerektiği üzre) hızia de ğişti; zaman (su gibi) tersine akmaz çünkü. Semtin ortasına boncuk mi sali oturmuş Cafe Keyif bu değişi min meyvelerinden. Nasıl mı? Şöy le: Eskiden "ev" ve "daire" olan Ni şantaşı, şimdilerde silme "işyeri". Eh, bu "yuppie"ler yemeğe çıktıkla rında nezih ve kaliteli yer ararlar, "cafe'ler de bu aralar pek "in", öy leyse gelsin Cafe Keyif!
Ihlamur rayihasının gökyüzünü tuttuğu, sapsarı papatyaların dizbo- yu olduğu Nişantaşı kağıda kitaba karıştı, yeşil atmosferiyle Cafe Ke yif yadigar kaldı. Yadigar dediysek de hemen yüzyıl öncesine dönme yiniz canım! Keyif henüz iki yaşın da bile değil ama minicik bahçesin deki yaşil atmosferiyle biz eski
deniz mahsulü "in", ağır yağlarla kızırtma, dondurulmuş yiyeceklerle "işlenm iş" (processed) gıdalar "out"! Yani sağlık kesinlikle ön planda. "Menü"nün oluşumuna "Le Grand Gourmet" lakabıyla maruf muhterem dostumuz Tuğrul Şav- kay bizzat nezaket ediyor, hatta bir süre için mutfak orkestrasının şefli ğini üstleniyor, sihirli değneğiyle harikalar yaratıyor. Ayla'yla Ay şe'nin ağabeyi gümüş perdenin ve lezzetli sofraların "üstad-ı azam"ı Atilla Dorsay olunca da, Keyif
efsa-neleşiyor
Sabah uğradınız, buğusu üze rinde "crolssant" (ayçöreği), haş lanmış yumurta ve taze sıkılmış portakal suyuyla "sportif ve h a fif bir kahvaltı ettiniz; yetmedi ya da vakit öğlene yakın, mükemmel bir somonlu salatayla tamamladınız keyfinizi. Gün yarılandığında kari desli avokadoyla başladınız, man tarlı ve sebzeli krep ya da yine sebzeli piliç soteyle sürdürdünüz damak coşkunuzu. Ama sıra ak şam yemeğine geldiğinde mutfağın
• Ja k DELEON
"k ra fla rin i ağırladınız sofranızda, rokforla tatlandırılmış "deml-glass" soslu bonfile ya da Bonfile William, sos Hollandaise ve armutla pişiril miş, yanında da bir "k a ra f kırmızı şarap, tercihan Yakut. Tiramisu ve vişneli "cheese cake" benzersiz, erbabınca ev mutfaklarında yapılıp getiriliyor. Servis hızlı, sıcak ve gü- leryüzlü, "maitre d'hotel" Hicri Sağ lam tam bir evsahlbl, sef barmen Sertaç Duru kokteyl üstüne koktely karıştırıyor, bu arada aşçıbaşı Ha şan Şanlı mutfağa kapanmış, kaza
nı ve kepçesiyle hünerini konuştu ruyor!
Ve ben, gözlerim yarı kapalı, bir demlerin çam, ıhlamur, çınar, çit lembik, meşe ve dut ağaçlarıyla bezeli Nişantaşı'nı düşünüyorum. Tam ahlayıp vahlamaya koyulacak ken Ayla'nın dünya güzeli gülen gözleri bana klorofil gibi geliyor, elim babamın elinde, sarı papatya lara geri dönüyorum!
Mim Kemal Öke Cad. 4/1 Nişantaşı Tel: 225.20.19