• Sonuç bulunamadı

Aydınlatılması istenen noktalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aydınlatılması istenen noktalar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^

EDEBİ

b a h i s l e r

Aydınlatılması İstenen Noktalar

f

---—

¥ ¥ ¥ --- --- ---)

Oğlan Şeyh tekkesi şeyhi İbrahim Efendinin Hurufîliği — Leylâ ile Me(> j

nun — İbrahim Efendinin Dili dânâsı — Melâmilik ve Melâmî şeyhleri— I

Gaybî Dede’nin Hurufîliği — RuhÖtkudûs ve İbrahim Efendinin sözleri —

Fransız riyaziye âlimi ve Fuzulî— Fadlullahı Hurufînin katli— Şair Nesimi J

V--- — Y a z a n : ---'

M

uhterem okuyucularımın enmeraklılarından ara sıra al­ makta olduğum iltifatnameler de (Edebi müsahabeler) imden zevk alıp istifade ettikleri bildiriliyor; bu son zamanlarda «Yeni Sabah» ta neş­ rolunan üç dört makale çok merak uyandırmış imiş. Fakat bazı cihetle­ rinin lâyıkile anlaşılabilmesi ve me raklı okuyucularımızın tam amile tat­ min edilmesi için müphem ka­ lan iki üç noktanın —daha biraz i- zahat ile— tenvir olunması isteni­ yor. Bahsi ikmal ve okuyucularımı­ zın meralimi tatmin İçin lâzımgelen İzahatı maalmemnuniyet arzediyo ram.

Daha iyi anlaşılması matlûp olaD şu cihetlermiş:

Oğlan şeyh tekkeyi şeyhi İbrahim efendinin hakikaten hurufl mezhe­ bine ve harflerin ehemmiyetine ina­ nır bir adam olup olmadığına daha kuvvetli deliller isteniyor. (Aşkı Fe- lâtûnî) münasebetile hurufl Türk şairleri zümresine idhal edilen ve o haysiyet ile zikri geçen Fuzuli’nin hu- tufî mezhebine salik olduğuna daiı geçen makalede ir ad etmiş olduğum iki beyit kâfi bir delil olarak kabul edilmiyor. Ondan sonra da Leylâmn mecnun ile birleşmesine hiç bir mâ­ ni kalmadığı halde Mecnuna bu hu­ susta vaki olan nikâh teklifinin red­ dedilmesinde FuzuH'nin Mecnuna at­ fettiği Sofiyane mülâhazaların daha ziyade izahı isteniliyor. Şu izahatı arzediyorum:

Hurufilik mezhebinin —en yüksek mânasile— esaslı akidesi bildiğimiz harflerin Ebced hesabile kıymetlerini esas ittihaz edip de baza hesaplarla kehanet hüneri göstermek değildir. Şiirde mâşukania kagiarı-m kirpikle­ rini saçlarım harflere teşbih edip

(kinayeli = Allégorique) bir ifade ile —Kur’anı kerimdeki ftyatı— onun yüzünde görmek ve göstermek de değildir. Bütün dinler ve mezhepler nazarında (sırrı mutlak) olan «ezeli bir kudret» in, insanlara kendisini bil dirmek için evvelâ (Kelâm) suretin­ de tecelli etmiş olduğuna ve bu su­ retle bizim idrak edebileceğimiz bir şekilde görünmüş olduğuna sidkile inanmaktır. <Allah) dediğimiz o e- zell kudretin bize nefes ve ruh ve can vermekle kendisini bize tanıtmış ve bildirmiş olduğunu kabul etmektir. Hakikati keşif ve idrak edebilmek bahsinde de —alelumum tasavvuf ta- raftarlarînm yaptığı gibi— akıl ve havas yerine aşkı tercih ve kabul et mek ve aşkın yegâne (bilgi vasıtası) olduğuna inanmaktır. Eibced hesabı­ na göre harfleri rakam gibi kullan­ mak. hurufiliğin en ehemmiyetsiz cihetidir. Böyle olmakla beraber ta­ savvufta yüksek bir mertebeyi haiz olan AksaraylI Şeyh İbrahim efen­ di, mükemmel bir hurufl şeyhi oldu ğunu isbat edecek surette hurufl mezhebinin felsefi prensipelrini pek açık bir lisan ile söylemiş, ve otuz iki hurufu da ehemmiyetle zikrettik ten sonra (yaratılmış ne varsa nut ka mazhardır. Bütün eşya nâtıktır) demekle hurufiliğin - ahkâmım ve mânasını kâinata tam im etmiştir Bence en kıymetli eseri olan meşhuı (dili danâ) unvanlı kasidesinden şu altı beyti zikretmek, bu mühim a- dam hakkında söylediklerimi teyit İçin en kuvvetli delfl getirmektir

Filozof

RIZA TEVFİK

Ben, yirmi sekiz sene evvel o uzun kasideyi geriletmiştim.- Müsveddesi mevcuttur.

(O kim indi zemine asumandan söz idî Tahkik (yani muhakkak!) Hudâ ol sözdürür (yani sözdür), ol süz ben im! fehmeyle tahkîka

Sözün bak olduğun bilmek dilersen,

sözüme yol bul. Özünden gitse söz, sende ne kalır

söyle gel, yâra (ey yâr ey dost!)

Söz olup söyleyen haktır, Cenâbı zâtı mutlaktır, Bu söz bir sırrı muğlaktır, hakikat ey ulûl ârâ (birçok fikirler sahibi.) Sözün aslı nefestir, bir neferien zindedir âlem. Nefes nutküe zahirdir, nutuktur remzi (mâ evhâ) (1) Hakikat nutku savt ü söz, üçû bir asla metinidir. Fürûı otuz iki harfta zahir oldu, tak sîmâ (taksim olununca.) Yarâdılmış ne kiıU varsa kamusu (hepsi) nutka mazhardır. Dü (iki) âlem dil dudaktır nutka, nâtıktır, kamû eşyâ!. ilâ ahirih. Bu kadarı kâfidir. Birkaç sene evvel Beyruta gelip uzunca bir müd det orada kalan münevver bir dos­ tum bana (Melâmifik hakkında) ya­ zılmış ehemmiyetli bir kitap getir­ mişti. Bu kitabın fadıl müellifi bay Baki Melâmilik İtikadı hakkında et­ raflı malûmat vermekten ziyade me lftml şeyhlerine dair hayli faydalı tahkikatta bulunmuştu. Şeyh İbra­ him efendiyi buru filerden addetmiş bulunduğumdan dolayı yanılmış oldu­ ğumu o kıymetli eserinde zikretmiş­ ti. Ben şeyh İbrahim efendinin res­ men Melâmiyeden olduğunu bilirdim ruhu şâd olsun! Pek aziz dostum E dip Harabî baba, bana şeyh İbrahim efendinin divanim kendi elile yirmi beş yıl evvel, istinsah edip hediye etmişti. Onu bende bulunan bir eski nüsha ile de-karşılaştırıp tashih et­ tiğim İçin, o divanı lâyıkile okumuş tum. Bugün buraya nakletmiş oldu ğum altı beyit, İbrahim efendi mer humun hurufl olup olmadığına dair evvelce beyan etmiş olduğum mülâ­ hazaların doğru olup olmadığını gös terir. Şeyh İbrahim efendinin yetiş­ tirmiş ve kendisine halife olarak tav siye etmiş olduğu şeyh Gaybî efendi de mükemmel bir hurufîdir ve bü­ tün malûmatını, şeyhi İbrahim efen­ diden almıştır Bu sözleri herkesten evvel kendi karihasından alıp neş­ reden zat, (İskenderiye medresesi) müessiri olan meşhur filozof Phi- lon — Filmi) idi. Bundan takriben (1930) sene evvel, yani Hazreti îsâ henüz on dört yaşında bir çocuk- iken (?!) aynen ve tamamen İbra­ him efendinin söylediklerini söyle­ mişti. O zamanlar Hıristiyanlık —ye ni ve umumi bir din olarak— doğun­ ca bu hurufilik itikadından çojc mü teessir olumş, o derecede ki (Fi­ lon) un (logos) u yani (kelâm) J (1) Bu kelime Hur’ânı kerimden alınmıştn Allahın peygambere (vah- yettiği şey) demektir.

Hıristiyan itikadında (ruhulkudüs) şekline girmişti.

Hazreti İsânın şehit olarak ve­ fatından sonra yüzlerce İnciller neş rolündü nihayet dört muhtelif nüs­ haya irca edildi. Onlardan biri olao (Yohannanm İncili), hurufl itikadı­ nı ilân ile söze başlar. İlk cümlele­ ri şunlardır: (İptidada kelâm vardı, ve kelâm, Allah ile beraberdi; ve kelâmullah idi..)... (Her şey onun­

la yapılmıştı.)... (Hayat onda idi. Hayat dahi insanın nuru idi.) Bu sözler İbrahim efendinin (dili dânâ) unvanlı kasidesinde aynen ve tama­ men var. Yukarıda naklettiğim alt; beyit ile de mukayese ediniz. Benim tahkikatıma göre meşhur (Sabatay Sevi) nin de mezhebi ve esas itika dı budur. Bu mesele için bu kadar j

izahat, kifayet eder sanırım. En | yüksek mânasile hurufilik dünyada bugün pek büyük bir cemaatin mez hebidir.

Bizim gönüllü şairimiz Fuzulînin btırufîliğine gelince, benim onda şüphem yok!.. Fakat yüksek mâna­ sile bir hurufl olduğuna kanaatim de şüphem yok. Bu hususta de'ilim bu âşık şairin, (Neşei kâmil) tâbiri- le tavsif ve tarif etmiş olduğu üivî ve kahir heyecanı pek iyi anl ırmş ve anlatmış olmasından ibaret değildir. O kadarla iktifa edebilseydim, be­ nim gençliğimde en meşhur riyaziye âl'mierirden olan Paris rasathanesi müdürü müteveffa (Camille Flam­ marion = Kamil Flamarion) u da en Srif hurufilerden addetmek lâzım ge'irdı.

Küreten büyük bir şair doğmuş olan bu adam da aşk tarifinde Fuâu- lînin sözlerini aynile söylemişti.

(Uran.e) adile meşhur olan ilini bir rrmanirda, İsveçli (İklera) fevkalâ­ de bir ânı veccf esnasında —sevgilisi olan («pero) ya şu sözlerle aşkını ilân ediyor:

(Je suis â toi, pour moi, je n’existe pas; je suis anéanti dans ta lumi­ ère, dans ton amour, dans ton bon-! heur et je ne désire rien, rien de plus.)

Tercümesi: (Ben şeninim, ken­ dim için (yani kendi hesabıma.) mevcut değilim; senin nurunda, se­ nin aşkında, senin saadetinde fâni olmuşum ve hiç bir şey arzu etmi­ yorum. Bundan ziyade!.) Sayfa: 146. Güzel değil mi?. Fuzulî divaninin birinci gazelinde: (Eylemez halvet- sarayı s im vahdet mahremi, âşıkı mâşuktan mâşuku âşıktan cüda) beytinden ilham almış da İİklera) denilen kız, sevgilisine o iki satırlık dilber mektubu yazmış demez misi­ niz?. Riyazi bir âlim olan (Flemar- yon) aşkın riyazî hesaba uymadığı­ nı o kitabın (155) inci sayfasında da söylüyor: «Hesap ilminde bir ile biı İki eder, demek ne kadar doğru ise aşkta bir ile bir yine bir eder me­ nsek de o kadar doğrudur.» diyor. Eminim ki bu Fransız âlimi Fuzulî- yi rüyasında bile görmemiştir. Yazık ki Fuzulînin hurufî olduğuna aşk hakkındaki itikadmı delil getiremi­ yorum, Flamaryonu da hurufl addet mek lâzımgelecek; fakat başka de­ lillerim var: Evvelâ Fuzulî şiidir. alevidir, ve mezhebçe Câferidir; ta rikatça da Bektaşidir. Hurufî mez-

(2)

Edebî bahisler

Aydınlatılması istenen

noktalar

I İkinci Sayfadan Devam)

h e b in in m ü e ssisi, h ic r e tin (800) t a ­ rih in d e m e y d a n a çık m ış ve T im ü rlen g'in s a ğ lığ ın d a A z e rb a y c a n t a r a f l a ­ rın d a p ro p a g a n d a y a p a rk e n , bazı m u ta a s s ıp a d a m la r ta r a f ın d a n h ü k û m e te h a b e r v e rilm iş ve m ezhepçe şiî o lan T im ü rle n k — o z a m a n A zer b ay can , I r a k ve S u riy e e y a le tle rin in u m u m î v a lisi o lan — ü ç ü n c ü oğlu M irz a C elâled d in M ira n ş a h a F a z lu l- la h ı h u ru f în in k a tlin i e m re tm iş. O sıra d a , g a lib a , A z e rb a y c a n d a (E n - c a n e ) ş e h rin d e F a z lu lla h te v k if o lu ­ n u p k a tle d ild ik te n s o n ra b a ş ı lâ ğ ı­ m a, cesedi de k ö p e k le re a tılm ış . Bu fe c î v a k a y ı h ik â y e e d e n le r v e h u s u ­ s a F a z lın k en d i h a life s i o lan ş a ir (A liy y ü lâ lâ ) F a z lu lla h ln o g ü n çok s a r h o ş o ld u ğ u n d a n dolayı, a ğ z ın d a n b a z ı m ü h im söz k a ç ır m ış v e o y ü z ­ d en b a ş ın ı b e lâ y a so k m u ş o ld u ğ u n u sö y lü y o r. B u v a k a , ta k r ib e n H icre- j ti n (803) s ır a la r ın d a z u h u ra g elm iş o lsa g e r e k tir . Ç ü n k ü F a z lu lla h (800) se n esin d e m e y d a n a ç ık m ış v e b ira z p ro p a g a n d a ile epeyce h a lk k a z a n ­ m ış v e T im ü rle n k 807 de A sy a n ın o r ta s ın d a Ç ine s e f e r e d e rk e n ö lm ü ş ­ tü . O ğlu M ira n ş a h d a b a b a s ın ın v e ­ f a tın d a n ü ç 's e n e ü ç a y s o n r a y a n i j (810) A z e rb a y c a n h u d u d u n d a K a r a ! k o y u n lu la rın re is i K a r a Y u su f ile m u h a re b e e d e rk e n m a k tu l d ü ş m ü ş ­ tü . H e r n e ise m u h a k k a k o lan şu d u r k i h u r u f îlik A n ad o lu n u n K ız ılb a ş T ü rk le r i için d e p ek ç a b u k y a y ılm ış v e k u v v e tli b ir s u r e tte k ö k s a lm ış ­ tı. (963) de K e rb e lâ d a T a u n d a n ö l­ d ü ğ ü m u h a k k a k o la n F u z u lî, F a z lın v e fa tın d a n ta k r ib e n y ü z a ltm ış sen e s o n r a d ü n y a d a n g ö ç m ü ş tü . B u uzun z a m a n z a r f ın d a B a ğ d a tt a v e e t r a f ' t a b u lu n a n m e m le k e tle rd e b u yeni m ezhebe m e n su p o la n la r p e k ç o ğ a l­ m ış tı. H ep sin d e n s a r f ı n a z a r, F u zu - lî’n in h e m şe rile rin d e n ve B a ğ d a t c iv a n k ö y le rin d e n (N esim ) k a riy e - sin d e do ğ m u ş o lan Seyyid Ü m ad ü d - din i N e sim în in n e a te ş li ve im a m k a v i b ir h u r u f î p ro p a g a n d a c ıs ı ve n e h e y e c a n lı v e m u k te d ir b ir ş a ir o ld u ğ u n u v e b ilh a s s a F u z u liy e çok t e s i r e tm iş b u lu n d u ğ u n u ev v elk i m a k a le le rim d e a rz e tm iş tim . H em şiî, h e m b e k ta ş i M ü m in b a b a n ın m ü rid i o lan F u z u lî’n in o z a m a n b e k ta ş ile ri n in p ek çoğu" g ib i h u ru f î o lm a sı pek m u h te m e ld ir. O ğ lu n u n a d ın ı (F a d l) k o y m u ş o lm a sı te s a d ü fe h am lo lu n a - m a z . F a k a t b u n la r h e p sin d e n z iy a ­ de g a z e lle ri p e k h u ru f îy a n e d ir. B en o n a b a k ıy o ru m v e h u ru f iliğ i o n a p e k y a k ış tm y o r u m . Y o k sa ken d isi p e k ç e k in g e n d ir. B u n d a n b a ş k a re n k v erm ez.

Taha To ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çift bacağın değişmesi sonucu meydana gelen bacak tipleri..  Kazıcı bacak: Gryllotalpa gryllotalpa (Orthoptera),Scarabaeidae

A.H.I-BAU DÜSSELDORF ve İBRAHİM YOLAL firma- ları işbirliği tarafından inşa edilmekte olan Toprak Mahsulleri Ofisi Haydarpaşa Silosu inşaatında Türkiyede ilk defa olarak

 Nasion (n): İki nasal kemik ile frontal kemiğin kesiştiği orta nokta ya da nasofrontal suturun orta noktasıdır..  Glabella (g): Supraorbital çıkıntılar arasındaki

Bu binanın başlıca muvaffakiyeti ve mimarlık bakı- mından teşkil ettiği ders, bu kadar zengin ve geniş mik- yasta inşa edilmiş olmasına rağmen kullanışlı beşerî nis-

Ve merdivenlerin tepe- sinde mevzilenmiş müdür yardımcısı Zeynep Hoca her zaman olduğu gibi ellerini havaya kaldırarak, “Önleri dolduralım beyler!” diye bağırdı..

Dahili Bilimler Hemşirelik Hizmetleri Yöneticisi Stratejik Planlama Müdürü. Onkolojik Bilimler Hemşirelik Hizmetleri

yüzyılın ortalarından itibaren Birleşik Devletlerde oturmuş olan (o zamanlar adı henüz konulmamış olmasına rağmen (Von Beyme, 1967: 1) ve işleyişi itibarı ile de

Anahtar Kelimeler: Arthrogryposis mult iplex congenita, jejunal atrezi Arthrog ry posis multiplex congenita associated with jejunal atresia.. summary: Arthrogryposis