• Sonuç bulunamadı

XVIII. asır sonlarında Beyazıd'da bir yazı levhası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "XVIII. asır sonlarında Beyazıd'da bir yazı levhası"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

X V III. Asır Sonlarında Beyazıd’da

17

B İ R Y A Z L E V H A S I

Y A H Y A K E M A L B E Y A T L I

Yahya Kemal'in ölümünün onuncu yıldönümü dolayısiyle, İstanbul Yahya Kemal Enstitüsünde bir anma töreni tertiplenmiştir. Bu törende büyük şairin biri «Siyasi Hikâyeler» öteki «Siyasi ve Edebî Portreler» adı­ nı taşıyan iki eseri daha Türk aydınlarına sunulacaktır. Yahya Kemal Enstitüsü'nün tam bir titizlikle hazırla­ dığı bu eserlerin birincisinden, yarım kalmış bir hikâyeyi aşağıda yayınlıyoruz. Bize bu imkânı veren Enstitü

Müdürü Nihat Sami Banarlı'ya teşekkürü borç biliriz.

B

ÂYEZÎD Câmii'nin sol kö­ şedeki minâresinden yük­ selen ikindi ezanının akis­ leri Sahhaflar Çarşısı üzerinde dağıldı. Soldaki Harem kapısı­ nın karşısında, iki sıra tuğla ve bir sıra taşla örülmüş düz ve kalın duvarın tek kapısı olan küçücük demir kapı açıldı. Cüb­ besini arkasına toplamış, kol­ lan sıvalı, iki büklüm bir ihti­ yar, sağ kolunun altında eski bir kalbur, öteki elinde iri anahtarlar tutarak küçücük ka­ pıdan çıktı; iki taş basamaktan ihtiyatla indi. Durgun gözlerle, güvercinlerin yemlendiği sahan­ lığa kadar yürüdü. Kalburdaki (yemi) sağa ve sola dökmeğe başladı. Yere konup yemlenen beş on güvercin, ansızın ürk­ müş gibi yerden biraz yukanya havalandılar ve tazelenen bir iş- tihâ ile hepsi yine yere kondu­ lar. Yem dökülürken imâretin geniş saçaklarından, kafeslerin­ den, damından, çatı aralarından, belki yüzlerce, diğer güvercin­ ler, galeyanlı bir süzülüşle, ha­ vayı kanad gürültüleriyle dol­ durarak indiler, yem verilen sahanlığı kapladılar .

Biri genç, biri yaşlıca iki frenk kadım, beyazlar giymişler, başlarım örten hafif ve geniş şapkalar, kurdeleyle boyunları­ na bağlı, gülümseyerek güver­ cinleri seyrediyorlardı. Yanla­ rında bir mösyö vardı, çok tüy­ lü silindir şapkasının ön tara­ fında gümüş bir toka parlıyor­ du; bıyıkları matruş ve favori

12

sakallı idi; pelerin biçiminde, geniş yakalı kemeri dar ağır bir manto ve mâvi külot, siyah ipek diz çorapları, gümüş tokalı ru­ gan iskarpinler giymiş, hâlin­ den kibar bir ecnebi olduğu hissediliyordu; bu mösyö çı­ nar altında kahve içenlere, na­ maza gidenlere, şerbetlerini satmak için yüksek sesle dola­ şan iriyarı şerbetçilere, câmiin duvarı dibinde koşuşan çocuk­ lara, gelip geçen Yeniçerilere, Nizâm-ı Cedîd askerlerine, çe­ şit çeşit sarıklılara, renk renk İstanbul ve taşra kisvelerine bakıyordu. Bu manzaradan hoş­ lanan bilgili bir insana benzi­ yordu.

Orada kendi başına bir göl­ ge âlemi yaratan büyük çınarın altında tek tek ve küme küme

Y a h y a K e m a l’in ç o c u k lu ğ u

yüzlerce insan kahve, nargile ve çubuk içerek oturuyordu.

Bu sakin kalabalık ikindi ezanından beri az seyrekleşmiş, istirâhatine devâm ediyordu. Dolap kadar küçük, bir sıra, kahveci, çubukçu ve şerbetçi dükkânları, durmayan bir alışve­ rişle kaynaşıyordu. Sahhaflar Çarşısı'na giden dar sokağın tâ köşesindeki ayrancı dükkânı, surâhîlerinin ve satıcılarının be- yazlığıyle, tülbendlere sanlı buz kütleleriyle iştihâ verici bir yaz levhası gibi görünüyordu.

Ayrancı dükkânının tâ önün­ de orta yaşlı ve kır saçlı bir ye­ niçeri burma kavuğunu küçük bir iskemle üstüne koymuş, ayak ayak üstüne atmış, rehâvet için­ de, gözlerini kâh yumarak ve kâh açarak, nargilesini içiyor­ du. Anadolu uşaklan gibi, serçe parmaklanyle el ele vermiş iki Nizâm-ı Cedîd neferi ayrancıya doğru ilerlediler, bir taşralı hâ­ liyle surâhîlere ve buzlara uzun zaman baktılar; biri dükkâna doğru yaklaştı; sol eli böğründe, sağ eliyle iri bir gümüş ağızlık­ tan sigara içen, şehir oğlanı ol­ duğu hâlinden belli olan, esmer ve kaytan bıyıklı ayrancı deli­ kanlıya ayranın fiyatım sordu. Ayrancı istihkaar eden bir ba­ kışla cevap verdi: Nizâm-ı Cedîd neferi arkadaşına döndü. Sonra ikisi birden, ellerini kuşakların­ daki keselerine götürmüş bir hâlde dükkâna yanaştılar, iki maşrapa ayran istediler.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada; orta tabakada okume yerine kızılağaç yada kayın kaplama kullanılması durumunda okume kontrplakların bazı özelliklerindeki değişmeler ile

[r]

The potential effectiveness of this technique depends on the development of suitable imaging screen for fast neutrons An digital neutron imaging imaging system was

yapabilmek igin Sarl Basrn Kar[ almak ve bunun igin de Bastn Birligine tiye. olmak

Suçu bildirmeme suçunda, işlenmekte olan veya işlenmiş olmakla birlikte neticelerinin sınırlandırılmasına olanak bulunan suçun koru- duğu hukuksal yarara yönelik zarar

kuru ekmekler gibi çocukların teni tanımını yitirsin serçedeki biçim. Ekmek

mürşidi Şeyh Gâlib’den hem de Sâkıb Dede’nin Sefîne’sinden istifade ettiği görülmektedir. Özellikle Esrâr Dede’nin bizatihi tanıdığı şairler hakkında

Ancak bu arzusuna ulaşamadığı anlaşılan Seyrî’nin, Amasya’da şehzadenin yanında iki yıl kaldıktan sonra 1551-52 yıllarında Bağdat’a giderek o yıllarda