• Sonuç bulunamadı

Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan ilkokul Öğrencilerinin Oyuncak Tercihleri Ve Renk Algılarının Resim Çizimleri ile incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan ilkokul Öğrencilerinin Oyuncak Tercihleri Ve Renk Algılarının Resim Çizimleri ile incelenmesi"

Copied!
100
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞINA BAĞLI KURUMLARDA KALAN ĠLKOKUL ÖĞRENCĠLERĠNĠN OYUNCAK

TERCĠHLERĠ VE RENK ALGILARININ RESĠM ÇĠZĠMLERĠ ĠLE ĠNCELENMESĠ

Arzu SÖNMEZ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

UYGULAMALI SANATLAR EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI MESLEKĠ RESĠM Ġġ EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

(4)

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Arzu

Soyadı : SÖNMEZ

Bölümü : Mesleki Resim ĠĢ Eğitimi

Ġmza :

Teslim tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul Öğrencilerinin Oyuncak Tercihleri ve Renk Algılarının Resim Çizimleri Ġle Ġncelenmesi

Ġngilizce Adı : A Study About Toy Choıces And Color Perceptıon (Wıth Drawıngs) Of Elementary School Students Who Lıve In Instıtutıons Whıch Belong To The Mınıstry Of Famıly And Socıal Polıcıes

(5)

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Arzu SÖNMEZ

(6)
(7)

TEġEKKÜR

AraĢtırmanın fikir olarak ortaya çıkmasına vesile olan, birikimini, güvenini ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen, ufkumu açan, değerli hocam ve tez danıĢmanım Doç. Birsen ÇEKEN‟e ve ayrıca desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Gültekin AKENGĠN‟e en içten duygularımla teĢekkürü bir borç bilirim.

Hayatımda dualarıyla hep yanımda olduğunu hissettiğim baĢta eĢim, annem ve moral kaynağım oğullarım Mehmet Yağız ve Muhammed Kutay‟a sevgi ve saygılarımı sunarım.

Arzu SÖNMEZ Ağustos, 2014 Ankara

(8)

AĠLE VE SOSYAL POLĠTĠKALAR BAKANLIĞINA BAĞLI

KURUMLARDA KALAN ĠLKOKUL ÖĞRENCĠLERĠNĠN OYUNCAK

TERCĠHLERĠ VE RENK ALGILARININ RESĠM ÇĠZĠMLERĠ ĠLE

ĠNCELENMESĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Arzu SÖNMEZ

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Eylül 2014

ÖZ

Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncak sayısının cinsiyete göre dağılımlarında kız öğrenciler daha çok “bir oyuncak” çizerken, erkek öğrenciler daha çok %53‟ü “üç ve üstü sayıda oyuncak” oranında çizmiĢlerdir. Kız çocuklarının %65‟i genelde bir tane oyuncak çizmelerinin nedeni olarak çizimlerindeki nesnelerin üzerinde daha fazla düĢünüp, ayrıntılarına ve süslemelerine daha fazla zaman ayırmaları olarak söylenebilir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncak türleri cinsiyete göre dağılımlarında kız öğrencilerin %57 si oyuncaklardan bebek, 51,5‟i uçurtma, Erkek öğrencilerin ise %61,5‟i araba, %15 uçurtma, %11,5‟i hayvan çizmiĢlerdir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncakla oynanan yer cinsiyete göre dağılımlarında kız öğrencilerin %50‟si oyuncakları ile yurtta, %34‟ü evde, erkek öğrencilerin ise %39‟u dıĢarıda, %31‟i yurtta, %27‟i evde olarak çizmiĢlerdir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncakla oynarken yanında olan kişi olarak cinsiyete göre dağılımlarında kız öğrencilerin% 69‟u oyuncakları ile oynarken annelerinin yanında olmasını istediklerini resimlerine çizmiĢleridir. Erkek öğrencilerin ise %65‟i babalarının yanında olmalarını istemiĢlerdir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncaklardaki

renklerin cinsiyete göre dağılımlarında Kız öğrencilerin %61‟i oyuncaklarda altı renk ve

(9)

kullanmıĢladır. Ki-Kare testi sonucunda cinsiyet ile kız ve erkek öğrencilerin resimlerinde oyuncağın boyanma durumu arasında anlamlı bir bağımlılığın olmadığı belirlenmiĢtir (p>0,05). Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncağın konumu olarak cinsiyete göre dağılımlarında kız ve erkek öğrencilerin %54‟ü oyuncağı yanında, %34‟ü elinde olarak çizmiĢlerdir. Çocukların oyuncak tercihleri ile ilgili bulgular hatırlanacak olursa kızların daha çok bebek, erkeklerin de araba resmi çizdikleri saptanmıĢtı. Buna bağlı olarak kızların evcilik, erkeklerin de arabacılık oynamalarının doğal olduğu söylenebilir. Yapılan Ki-Kare testi sonucunda cinsiyet ile resimlerdeki çocuğun oyuncağa göre pozisyonu arasında anlamlı bir iliĢkinin olduğu belirlenmiĢtir (p<0,05). Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki kullandıkları renklerin dağılımlarında %78‟i yaptıkları resimlerde siyah rengi kullanmıĢtır. Siyah renk bilimsel literatürde hüzün, karamsarlık, tutku, hırs vb. anlamlara gelmektedir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin genel özellikleri göz önünde alındığında siyah rengi kullanmaları doğal olarak algılanmaktadır. %61‟i resimlerinde kırmızı renk, %59‟u resimlerinde sarı renk, %44‟ü resimlerinde beyaz ve yeĢil renkleri, %34‟ü resimlerinde mavi renk, %32‟si resimlerinde Mor rengi, %28‟i resimlerinde Turuncu rengi, %25‟i resimlerinde Gri rengi, %21‟i resimlerinde Lacivert rengi kullandıkları sonucuna ulaĢılmıĢtır.

Bilim Kodu : -

Anahtar Kelimeler : Çocuk, Resim, Renk. Sayfa Adedi : 101

(10)

A STUDY ABOUT TOY CHOICES AND COLOR PERCEPTION

(WITH DRAWINGS) OF ELEMENTARY SCHOOL STUDENTS WHO

LIVE IN INSTITUTIONS WHICH BELONG TO THE MINISTRY OF

FAMILY AND SOCIAL POLICIES

(

M.S

Thesis)

Arzu SÖNMEZ

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

September 2014

ABSTRACT

When distribution of number of toys by gender is examined, it was observed that female students have drawn mostly "one toy" while 53% of male students have drawn "three or more toys". The reason for 65% of female students to draw usually only one toy can be explained with their affinity to think thoroughly about the subjects they draw, detailing and decorating them. When distribution of types of toys by gender was examined, it was observed that 57% of female students have drawn dolls and 51.5% of them have drawn kites while 61.5% of male students have drawn cars, 15% of them have drawn kites and 11.5% of them have drawn animal figures. When distribution of the setting of play by gender is examined, it was observed that 50% of female students have drawn toys in a dormitory setting/place and 34% of them have drawn toys in a home setting while 39% of male students have drawn toys in outdoor setting and 27% of them have drawn toys in a home setting. When distribution of people who accompany toys/playing with toys by gender is examined, it was found that 69% of female students have included their desire to be with their mothers while they play with toys in their drawings. It was also observed that 65% of male students have shown their desire to be with their fathers in their drawings. When distribution of colors of

toys drawn by gender is examined, it was found that 61% of female students have used six

or more colors in their drawings. On the other hand, 46% of male students have used six or more colors in their drawings. After Chi-square test, no statistically significant correlation was found between gender and painting of toys students draw (p>0.05).When distribution

(11)

of location of toy by gender is examined, it was found that 54% of both male and female students have drawn the toy next to themselves while 34% of them have drawn the toy in their hands. As previously noted in students' choice of toys, female students mostly have drawn dolls while male students have mostly drawn cars. In accordance with this data, it can be said that it is natural for female students to play house and male students to play cars. As a result of chi-square test, a statistically significant correlation between gender and toys' position relative to the child (p<0.05). It was observed that, 78% of children who live in institutions which belong to the Ministry of Family and Social Policies have used the color "black" in their drawings. In scientific literature, black color represents sadness, pessimism, passion, greed and several other emotions. Considering general characteristics of children who live in institution which belong to the Ministry of Family and Social Policies, their usage of the color "black" is considered natural. It was also observed in this study that 61% of the children have used Red, 59% of them have used White and Green, 34% of them have used Blue, 32% have used Purple, 28% have used Orange color, 25% have used Gray and 21% have used Dark blue (Navy blue) in their drawings.

Science Code : -

Key Words : Children, Image, Color. Page Number : 101

(12)

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vii

ĠÇĠNDEKĠLER ... ix

TABLOLAR LĠSTESĠ... xii

ġEKĠLLER LĠSTESĠ... xiii

BÖLÜM I

... 1

GĠRĠġ

... 1 1.1. Problem Durumu ... 1 1.2. AraĢtırmanın Amacı ... 2 1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 3 1.4. Sayıltılar ... 3 1.5. Sınırlılıklar ... 3 1.6. Tanımlar ... 3

BÖLÜM II

... 5

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

... 5 2.1. Görme ... 5 2.2. Renk Algısı ... 7 2.3. Renk Görme ... 8 2.4. Uyarıcı ... 8

2.4.1. IĢığın Fiziksel Özellikleri ... 8

2.4.2. Toplamsal ve Çıkarımsal Renk KarıĢtırma Metodları ... 9

2.4.3. Renk Görmenin Psikolojik Özellikleri ... 11

2.5. Renk Adlandırma ve Renk Kategorileri ... 12

2.6. Renk Algısında Bireysel Farklılıklar ... 15

2.7. Renk Algısında Cinsiyet Farklılıkları ... 18

2.9. Renk ÇeĢitleri ... 23

(13)

2.11. Beyaz Renk ve Etkileri... 35

2.12. Siyah Renk ve Etkileri ... 36

2.13.Gri Renk ve Etkileri ... 37

2.14 Kırmızı Renk ve Etkileri ... 37

2.15. Turuncu Renk ve Etkileri ... 38

2.16. Sarı Renk ve Etkileri ... 39

2.17. YeĢil Renk ve Etkileri ... 40

2.18. Mavi Renk ve Etkileri ... 41

2.19. Lacivert Renk ve Etkileri ... 42

2.20. Mor Renk ve Etkileri ... 42

2.21. Pembe Renk ve Etkileri ... 43

2.22. Kahverengi Renk ve Etkileri ... 44

2.23.Çocuğun Çizgisel GeliĢimi ... 45

2.23.1. Karalama Evresi (2-4 Yas) ... 45

2.23.2. Sema Öncesi Dönem (4-7 Yas) ... 45

2.23.3. ġematik Devir (7-9 Yas) ... 46

2.23.4. Gerçekçilik dönemi (9-12 Yas) ... 47

2.23.5. Doğalcılık Dönemi (12-14 Yas) ... 47

2.24.Çocuk Resminde Renk ... 47

BÖLÜM III

... 49

YÖNTEM

... 49

3.1. AraĢtırmanın Modeli ... 49

3.2. ÇalıĢma Grubu ... 49

3.3. Veri Toplama Aracı ... 49

3.4. Verilerin Toplanması ... 50

3.5. Verilerin Analizi ... 50

BÖLÜM IV

... 51

BULGULAR ve YORUMLAR

... 51

4.1. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 51

4.2. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 52

4.3. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 53

4.4. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 54

(14)

4.6. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 56

4.7. Alt Amaca Ait Bulgular ve Yorum ... 57

BÖLÜM V

... 59

SONUÇ ve ÖNERĠLER

... 59

KAYNAKÇA ... 63

EKLER ... 69

(15)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Yabancı Ülkelerde ve Ülkemizde Tercih Edilen Ve Tercih Edilmeyen

Renklerin KarĢılaĢtırılması ... 33 Tablo 2. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncak Sayısının Cinsiyete Göre

Dağılımları ... 51 Tablo 3. Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncak Türleri Cinsiyete Göre

Dağılımları ... 52 Tablo 4. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncakla Oynanan Yer Cinsiyete

Göre Dağılımları ... 53 Tablo 5. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncakla Oynarken Yanında

Olan KiĢi Olarak Cinsiyete Göre Dağılımları ... 54 Tablo 6. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncaklardaki Renkler Cinsiyete Göre Dağılımları ... 55 Tablo 7. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

Öğrencilerinin Yaptıkları Resimlerdeki Oyuncağın Konumu Olarak

Cinsiyete Göre Dağılımları ... 56 Tablo 8. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul

(16)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1. Renk görme süreçleri ... 5

ġekil 2. Renk Spektrumu ... 9

ġekil 3. Toplamsal Renk KarıĢtırma Metodu ... 10

ġekil 4. Çıkarımsal Renk KarıĢtırma Metodu ... 11

ġekil 5. Renklerin Fiziksel ve Psikolojik Boyutları ... 11

ġekil 6. IĢık ve Rengin OluĢumu ... 24

ġekil 7. Ana ve Ara Renkler ... 25

ġekil 8. Ara Renkler Nasıl OluĢur ... 25

ġekil 9. Nötr Renkler ... 26

ġekil 10. Zıt Renkler ... 27

ġekil 11. Beyaz Renk ve Etkileri ... 35

ġekil 12. Siyah Renk ve Etkileri ... 36

ġekil 13. Gri Renk ve Etkileri ... 37

ġekil 14. Kırmızı Renk ve Etkileri ... 37

ġekil 15. Turuncu Renk ve Etkileri ... 38

ġekil 16. Sarı Renk ve Etkileri ... 39

ġekil 17. YeĢil Renk ve Etkileri ... 40

ġekil 18. Mavi Renk ve Etkileri ... 41

ġekil 19. Lacivert Renk ve Etkileri ... 42

ġekil 20. Mor Renk ve Etkileri ... 42

ġekil 21. Pembe Renk ve Etkileri ... 43

(17)

BÖLÜM I

GĠRĠġ

Bu bölümde araĢtırmanın problem durumu, araĢtırmanın amacı, araĢtırmanın alt amaçları, araĢtırmanın önemi, araĢtırmanın çalıĢma grubu, araĢtırmanın sayıtlıları, araĢtırmanın sınırlılıkları ve tanımlar yer almaktadır.

1.1. Problem Durumu

Duygularımızı ifade eden resim insan yaĢamında önemli bir yer tutar. YaĢ dönemi ne olursa olsun bazen istekler ve dıĢ dünyaya söylenemeyenler resimlerde kendini bulur. Bu bağlamda çocuğun dünyasındaki resimlerde de oyuncaklar büyük bir yer tutar. Oyuncaklar ve renkler çocuk dünyasının yapı taĢlarıdır. Oyuncak çocuk için çok Ģey ifade eder ve çocuğu bu oyuncağa götüren nedenlerin baĢında ise oyuncağın rengi gelmektedir. Oyuncak ve renk çocukların dünyasını yansıtır. Bu dünyayı yansıtmanın özü ise resimlerdir. Çocuk için resim, zaman zaman dilin yerine geçer. Sözel olarak ifade edemediği olayları resim yoluyla anlatmaya çalıĢır. Elbette bu davranıĢlarında hayal gücünün önemli bir etkisi vardır. 6 yasındaki çocuk, dıĢ dünyaya, olaylara ve nesnelere mantık kuralına bağlı kalmaksızın yaklaĢır; kendi dünyasının gerçekleriyle bir anlatıma yönelir. Ruh bilimdeki davranıĢsal psikoanalitik ve fizyolojik geliĢmeler doğrultusunda çocuk mercek altına alınmıĢ, inceleme, deney ve gözlemde çocuk resimleri bir veri olarak kullanılmıĢtır. Çocuk resmi üzerine ilk araĢtırmalar 1921‟de Burt‟ün bir insan resmi çizmeyi birkaç zeka testinden biri olarak kullanmasıyla baslar. Daha sonra 1926 yılında Goodenough, 1948 yılında Buck, 1949 yılında Machover, 1958 yılında Hammer, 1963 yılında Haris ve 1968 yılında da Koppitz, çocuk resimleri üzerine incelemelerde bulunmuĢlardır (Malchiodi, 1998, s.27). Çocukların yaptıkları resimler bize sadece onlar hakkında bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda onların düĢünce yapılarıyla kendi akranları ve yetiĢkinlerle olan iliĢkilerini de yansıtır. Mahalle, ev, okul vb. gibi imgelerle çocuk yasadığı çevreyi anlatır. Bu süreçte hep renler vardır. Burkitt, Barret, Davis, (2003, s.445-455) yaptıkları bir

(18)

araĢtırmada; çocuklar hoĢ ve güzel figürlerde en çok tercih ettiği renkleri; çirkin, kötü figürlerde en az tercih ettikleri renkleri; tarafsız oldukları figürlerde ise orta değerdeki renkleri kullanmıĢlardır. Olumsuz, kötü karakterlerde en çok kullandıkları renk ise siyahtır. Bu bağlamda düĢünüldüğünde çocukların oyuncak tercihlerindeki renklerin ne anlama geldiği, bilindiği zaman çocuklar ile iletiĢime bu yönde geçilmesinin çocuğun sağlıklı bir birey olarak toplumda var olmasına katkısının büyük olacağı düĢünülmektedir.

1.2. AraĢtırmanın Amacı

Çocuğun dünyasının oyuncaklar olduğu düĢünüldüğünde çocukların çizdikleri resimlerdeki oyuncaklar ve oyuncakların renkleri onların hayata bakıĢ açısını yansıtmaktadır. Bu bağlamda düĢünüldüğünde özellikle dezavantajlı grup olan aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin oyuncak tercihleri ve renk algılarının resim çizimleri ile incelenmesi amaçlanmıĢtır. Bu amaç doğrultusunda aĢağıdaki alt amaçlara cevap aranmıĢtır;

1- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncak sayıları cinsiyete göre değiĢmektemidir?

2- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncak türleri cinsiyete göre değiĢmektemidir?

3- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncakla oynanan yer cinsiyete göre değiĢmektemidir?

4- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncakla oynarken yanında olan kişi olarak cinsiyete göre değiĢmektemidir?

5- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin yaptıkları resimlerdeki oyuncaklardaki renkler olarak cinsiyete göre değiĢmektemidir? 6- Aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı kurumlarda kalan ilkokul öğrencilerinin

yaptıkları resimlerdeki oyuncağın konumu olarak cinsiyete göre değiĢmektemidir? 7- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına Bağlı Kurumlarda Kalan Ġlkokul Öğrencilerinin

(19)

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Resimsel anlatım, psiko-pedagojik süreç içinde çocukları tanımaya yarayan bir veri tabanı olmakla beraber, onun zeka, kiĢilik, yakın çevre nitelikleri ile iç dünyasını bizlere yansıtmaya olanak sağlayan bir anlatım aracı olarak büyük önem taĢır. Resim aynı zamanda çocuğun yaĢadığı ailesel problemler, iletiĢim problemleri ve duygusal problemleri belirlemede, psikolojide kullanılan projektif bir tekniktir (Serin, 2003, s.17). Bilimsel araĢtırmalarla ortaya konulan resimlerin, çocukları daha iyi anlamada kullanılması hiç kuĢkusuz kaçınılmazdır. Alanyazın incelendiğinde dezavantajlı gruplarla ilgili çalıĢmaların sınır olduğu görülmektedir. Özellikle yapılan bu çalıĢma ile dezavantajlı grup olan bu çocukların oyuncak ve renk algılarının bilinmesi bundan sonra yapılacak çalıĢmalara temel teĢkil etmesi bakımından önemlidir.

1.4. Sayıltılar

AraĢtırmada çocukların en sevdiği oyuncağını çizdiği ve en sevdiği renkleri resimlerde kullandığı varsayılmıĢtır.

1.5. Sınırlılıklar AraĢtırma ;

2013-2014 eğitim öğretim yılı ile,

Aile ve sosyal bakanlığındaki kurumlarda kalan ilkokul öğrencileri (1,2,3,4) ile, Tokat ili ile sınırlıdır.

1.6. Tanımlar

Resim: Duygu ve düĢüncelerin çizgi, hareket, renk ve tonlarla kağıt veya yüzeyler üzerine kalem veya boya ile aktarılma sanatı diyebiliriz.

Çocuk: 0-12 yaĢ grubunu kapsayan bireyler çocuk olarak adlandırılır.

Algı: Bir ya da birden çok duyu organının beyinde kaydettiği bir uyarıcının yorumlanmasıdır (San, 1981, s.13).

Renk: Renk göz ile yakalanan bir ıĢık tesiridir. IĢığın eĢya üzerine çarpmasıyla, yansıyan ıĢınlardan göz de meydana gelen duyumların her birine “renk” denir. Renk anlamı; ıĢık, göz ve beyinle idrak edilir.

(20)
(21)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Görme

Görme, süreçler açısından diğer uyarıcı-tepki Ģemaları çerçevesinde ele alınabilmektedir. Bu açıdan bakıldığında fiziksel bir uyarıcı ile baĢlayıp psikolojik bir tepki (davranıĢ) ile Ģematize edildiğini görürüz. Uyarıcıdan tepkiye kadar renk görme diğer proseslerde olduğu gibi bir çok aĢamadan geçerek ve bu aĢamalarda kodlanarak gerçekleĢmektedir (ġekil 1). Görmenin en etkileyici ve ayırıcı bölümlerinden biri renk görmedir. Görmede diğer duyusal modalitelerden kalitatif olarak çok farklı tecrübeler edinilmesi söz konusudur (Palmer, 1999). Genel olarak renklerin nesnelerin ya da ıĢıkların fiziksel özelliği olduğu düĢünülmektedir. Örnek olarak gökyüzünün mavi renk olduğu için mavi görünmesi, çimenlerin yeĢil renk olduğu için yeĢil görünmesi, kanın ise kırmızı olduğu için kırmızı görünmesi verilebilir. Bu inanıĢ temelde yanlıĢtır; ne nesneler ne de ıĢıklar tahmin edildiği gibi renkli değildir. Renk algısı nesne ve ıĢığın fiziksel özelliği olmaktansa, nesne ya da ıĢığa bakılarak edinilen görsel deneyimlerin psikolojik bir sonucudur. Renkler daha çok çevredeki fiziksel ıĢık ve bizim görsel sinir sistemimizin karmaĢık olarak etkileĢimi ile açıklanabilmektedir (Palmer, 1999).

(22)

Geleneksel perspektif, görmeyi; dıĢ dünyadaki uyaranların retinada temsil edilmesi ile oluĢarak dıĢ dünyada neyin nerede olduğu hakkında bilgi elde edinilmesi olarak tanımlanmaktadır (Marr, 1982). Görüntüler ıĢığın belirli bir yüzeyden yansıyıp retinaya ulaĢması ile ve beyne ulaĢan uyaranın beyinde anlamlandırılması ile oluĢmaktadır. Renk görme ise öncelikle fotonların spektral duyarlılıklarına göre ıĢığın retinadaki farklı tip fotoreseptörler tarafından emilmesiyle oluĢmaktadır. Fotonların gözdeki fotoreseptörler tarafından emilmesi fotonların enerjisi ile ilgili değildir, emilim ilgili fotoreseptörün spektral duyarlılığı ile ilgilidir (Backhaus, 1998). Renk algısı, genel olarak fizyolojik ve algısal olmak üzere iki farklı seviye halinde ele alınmıĢtır. Renk algısının fizyolojik basamağı, reseptörlerde ve reseptör sonrası kanallarda uyarıcının iĢlenmesini içerirken, algısal basamak, renklerin adlandırılması ve renklerin kategorizasyonunu içerir (Malkoç, 2003). Renk algısının bu önemli iki basamağında olup biteni anlamak ve anlamlandırmak için bir çok araĢtırma yapılmıĢtır (Buchsbaum vd., 1983; Webster, Raker, ve Malkoç, 1998; Mollon, 1982). Bu araĢtırmalar fizyolojik seviyedeki renk kodlaması ile ilgili net bilgiler sunmaktadır. Fakat bu fizyolojik kodlamanın son basamak ürünü olan renk algısı ile fizyolojik kodlama arasında nasıl bir iliĢki olduğunu inceleyen araĢtırma sayısı yeterli değildir ve genellikle de bu iliĢkinin nasıl olduğu net olarak formüle edilememiĢtir (Webster, Miyahara, Malkoc, G. ve Raker, 2000; Malkoç vd., 2003). Yine bu iliĢkinin çalıĢılmasında kullanılabilecek metodlar değerlendirildiğinde bireysel farklılıklar metodu bu iliĢkinin incelenmesi için önemli bir yöntemdir. Renk algısının kiĢiden kiĢiye değiĢtiği yani sübjektif olduğu bilinen bir gerçektir. Hem kültürlerarası farklılıkların varlığı (Davidoff, 2000) hem de bireyler arası farklılıkların olduğu (Webster, 2000; Malkoç, 2003) buradan hareketle renk algısının çalıĢılmasında bireysel farklılıklar metodu en güçlü aday olmaktadır. Bu araĢtırmada ana renkler (kırmızı, yeĢil, sarı ve mavi) ve ara renkler (sarı-yeĢil, mavi-(sarı-yeĢil, turuncu ve mor) arasındaki iliĢki bireysel farklılıklar yöntemi kullanılarak test edilmiĢtir. Ana renkler ve ara renkler ve bunların arasındaki iliĢki renk algısının altında yatan mekanizmanın anlaĢılması için önem taĢımaktadır çünkü hem reseptörler ve reseptör sonrası renk kodlanması ile renklerin algılanması arasındaki iliĢkiyi açıklığa kavuĢturacak hem de renklerin beyindeki nöral mekanizmasını ve bunun bilinç ile iliĢkisi hakkında kaynak sağlayacaktır. Renk algısının cinsiyet açısından incelenmesi renk algısının genetik temeline iliĢkin bilgi edinilmesini ve genetik temelin davranıĢsal ifadesinin açığa kavuĢmasını sağlayacaktır.

(23)

2.2. Renk Algısı

Renklerin hayatımızda öncelikli olarak iki önemi vardır. Bunlardan biri spektra (ıĢık) arası ayrımlaĢtırmayı kolaylaĢtırmasıdır. Birbirine Ģekil olarak benzeyen fakat renk farklılıkları bulunan nesneleri birbirinden ayırmak söz konusu olduğunda etkili olmaktadır. Örneğin, manavda bulunan meyve ve sebzeleri birbirinden ayırdetmek için iĢe yaramaktadır. Renklerin diğer görevi ise spektranın ne olduğu hakkında bilgi vermektir. Örneğin, kırsal bir alanın bozkır mı yoksa mera mı olduğu rengine göre anlaĢılmaktadır. Buna ek olarak bir insanın yüzü kızarmıĢ ya da sararmıĢ olabilir bu iki durum da birbirinden farklı duygusal ya da fiziksel durumlara iĢaret etmektedir, dolayısıyla insanların duygu durumu ya da içinde bulundukları fiziksel koĢullar hakkında da bilgi sağlamaktadır. “Renk, eĢit parlaklıktaki benzer yüzeyleri birbirinden ayırt etmeye yarayan duyarlılık” (Gegenfurtner, Kiper, 2003) olarak tanımlanabilir, fakat bu tanım rengin canlılar için önemini yeterince vurgulamamaktadır. Örneğin, canlılarda renk algısının evrimleĢmesinin en büyük nedeninin meyveleri ağacın yapraklarından ayırabilmek ve beslenmeyi sağlamak amaçlı olduğu düĢünülmektedir (Webster, 1996). Bununla birlikte meyve ya da sebzelerin olgunluk dereceleri hakkında fikir sahibi olmak için de önemlidir. Böylelikle renk görme bir objenin durumu hakkında bize bilgi vermektedir (ġekil 2a, 2b). Örneğin ġekil 2a‟da ayırtedilebilen meyveler ġekil 2b‟de ayırtedilememektedir. Özellikle de erikler ile küçük domatesler siyah-beyaz fotoğrafta aynı gibi görünmektedir. Aynı Ģekilde ayva ve armutların farklılığı da anlaĢılmamaktadır. KarmaĢık olan renk algısı daha çok doğaya uyum sağlamak için evrimleĢtiğinden bu özelliklerin göz önünde tutulması gerekmektedir. Renk objelerin ne olduğu ve nerede olduğu hakkında da ayrıntılı bilgi sağlamaktadır. Örneğin, trafik ıĢıklarındaki kırmızı, sarı ve yeĢil renkleri anlamları ile trafikteki insanları yönlendirmekte ve trafiğin akıĢını düzenlemektedir. Renkler doğada canlılar için tehlikelerden korunmak için uyarıcı olarak da görev almaktadır, örneğin bazı hayvanlar ya da bitkiler renklerine göre tehlike sinyali vermekte ve etrafında bulunan canlıları uyarmaktadırlar. Orman kurbağaları ile yapılan bir araĢtırmadan yola çıkarak kurbağaların iki nedenle renk değiĢtirdiği öne sürülmektedir. Bunlardan biri kendilerini avlayabilecek canlılardan kendilerini korumak ve diğeri vücut sıcaklıklarını dengelemektir. Aynı araĢtırmada diĢi kurbağaların renklerinin erkek kurbağaların renklerinden daha açık olduğu fakat içinde bulundukları durumlara benzer tepkiler verdiklerinin altı çizilmektedir. Ciğerotu çiçeği senelerle birlikte kırmızı renkten mavi renge dönüĢmektedir. Daha genç ve besin açısından daha zengin olduğu için kırmızı renkteki ciğerotu mavi renkteki ciğerotuna

(24)

göre daha fazla polen taĢıyıcı böcekleri çekmektedir (Oberrath vd., 2004). Bu örneklerden de anlaĢıldığı gibi, renkler doğada gerek tehlikeleri iĢaret etmek, gerekse hayatı düzenlemek üzere sinyal görevi üstlenmiĢlerdir. Bununla birlikte cinsellik, flört ve çekicilik gibi temel fonksiyolarda önemli rol üstlenmiĢtir. Dolayısıyla, renklerin canlıların hayatında yaĢamsal bir önemi bulunmaktadır.

2.3. Renk Görme

Marr (1982), karmaĢık bilgi süreçlerinin çözümlemesine baĢlamak için öncelikle sayısal bölümünden baĢlamak gerektiğini öne sürmüĢtür. Bu da öncelikle sistemin girdi ve çıktılarının belirlenmesi daha sonra da girdiden çıktıya kadar giden sürecin ayrıntılarının belirlenmesi Ģeklinde mümkün olmaktadır. Bu yöntem renk algısına uyarlandığında, renk algısındaki sistemin girdisi, çevredeki yüzeylerden göze yansıyan ıĢık; çıktısı ise, gözlemci tarafından çevredeki yüzeylere bakıldığında elde edilen renk görme deneyimi; ara süreçler ise, girdi ve çıktı arasındaki bağlantının kurulmasına kadar geçen süreçteki psikofiziksel süreçlerdir.

2.4. Uyarıcı

2.4.1. IĢığın Fiziksel Özellikleri

Renk görmenin anlaĢılabilmesi için en önemli adım 1666‟da Ġngiliz fizikçi Isaac Newton tarafından güneĢten gelen beyaz (renksiz) ıĢığın birçok farklı renk bileĢeninden oluĢtuğunun bulunmasıyla atılmıĢtır. Newton laboratuarında bir yüzeyde ıĢığın geçeceği bir delik oluĢturmuĢ ve ıĢığın girdikten sonra kırılmasını sağlamak için de bir üçgen prizma yerleĢtirmiĢtir. GüneĢten gelen ıĢık ıĢını prizmadan geçtikten sonra beyaz bir yüzeye yansıyınca renklerin yansıdığı beyaz yüzeyde gökkuĢağı görüntüsü oluĢturacak Ģekilde dağıldığı tespit edilmiĢtir. Bu farkedildikten sonra üçgen prizma ile renklere ayrıĢtırılan beyaz ıĢığın iki üçgen prizma daha kullanılarak tekrar beyaz ıĢık halinde tek bir noktada toplandığı bulunmuĢtur (ġekil 3). Bu temellere ve sistematik gözlemlere dayanarak Newton gün ıĢığının aslında birçok farklı renkteki ıĢığın kombinasyonu ile oluĢtuğu teorisine varmıĢtır. Bununla birlikte renklerin ıĢığın fiziksel özelliği olmaktansa insan görsel sistemde anlam kazandığı da farkedilmiĢtir. Görülebilir ıĢığın en küçük parçası foton olarak adlandırılır ve fotonlar hem parçacık hem de dalga hareketleri ile yayılmaktadır. Renk görme konusu içerisinde ıĢığın daha çok dalgasal hareketi ile ilgilenilmektedir. Fotonu daha ayrıntılı tanımlamak gerekirse elektromanyetik enerjinin

(25)

titreĢen ve dalga boyu ile ölçülen en küçük birimi olduğu söylenebilmektedir. Fotonlar, dalga boyu uzaklık birimi ile ölçülmektedir ve 10-14 metre ile kilometreler arasında değiĢebilmektedir. Ġnsanlar tarafından görülebilen ıĢık elektromanyetik spektrumun çok küçük bir alanını kapsamaktadır. Ġnsan görme sistemi yaklaĢık olarak 400 ile 700 nanometre arasındaki dalga boyuna sahip fotonlara duyarlıdır (1 nanometre (nm) = 10-9 metre). X ıĢınları, mikrodalga, radio ve televizyon dalgaları da ıĢık spektrumunun parçalarıdır, fakat insanların duyusal hiç bir organı 400-700 nanometre aralığı dıĢındaki dalga boyuna tepki vermemektedir (ġekil 2). Ancak X-ıĢını kameraları, televizyon ve radyo gibi karmaĢık araçların yardımı ile bu ıĢınlar görülebilir aralıktaki ıĢığa ya da duyulabilir aralıktaki sese dönüĢtürülebilmektedir.

ġekil 2. Renk Spektrumu

2.4.2. Toplamsal ve Çıkarımsal Renk KarıĢtırma Metodları

Renk ıĢığın dalga boyundan bağımsız olarak ifade edilmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında renk karıĢımlarının açıklanması renk algısı için önemlidir. Toplamsal ve çıkarımsal renk karıĢtırma metodu olmak üzere iki çeĢit renk karıĢtırma metodu bulunmaktadır. Bu iki renk karıĢtırma metodunun toplamsal ya da çıkarımsal olarak isimlendirilmesi ilk renge eklenen ikinci rengin ilk ıĢığın dalga boyuna eklenmesi ya da çıkarılması ile ilgilidir. Toplamsal renk karıĢtırma metodu, ıĢık renklerinin farklı renkler oluĢturmak için eklenmesini içermektedir. Kırmızı, yeĢil ve mavi toplamsal primer renkler olarak bilinmektedirler ve hepsinin aynı anda birleĢimi beyaz ıĢığı oluĢturmaktadır. Bu metodta renkleri ıĢık olarak değerlendirmek gerekmektedir. Örneğin sarı ıĢık kaynağı bir yüzeye tutulduğunda o yüzey sarı renkte görünür, aynı Ģekilde aynı yüzeye mavi ıĢık tutulduğunda yüzey mavi renk görünür, fakat bu iki ıĢık örtüĢecek Ģekilde bir yüzeye tutulduğunda beyaz ıĢık görünmektedir. Mavi ve sarı ıĢıklar birbirini engellemiĢ ve beyaz ıĢık oluĢmuĢtur. Bu durumda mavi ıĢıktan gelen fotonlar, sarı ıĢıktan gelen fotonlara eklenerek neredeyse ıĢığın tüm dalga boyları elde edilmiĢtir, bu da yüzeyin beyaz görünmesine neden olmaktadır (Palmer, 1999). Sahne aydınlatması, bilgisayar ekranındaki ve televizyondaki renkler toplamsal renk karıĢtırma metodu kullanılarak elde edilmektedir. Toplamsal karıĢtırma metodu kullanılarak elde edilen rengin parlaklığı bu rengi oluĢturan

(26)

renklerden daha fazladır çünkü hepsinin parlaklığı birbirine eklenmektedir (ġekil 5). Bu araĢtırmanın deney bölümünde kullanılan renkler toplamsal renk karıĢtırma metodu kullanılarak elde edilmiĢtir.

ġekil 3. Toplamsal Renk KarıĢtırma Metodu

Farklı renkler elde etmek için uygulanan karıĢtırma iĢleminin renkli ıĢık yerine renkli boya, jel ya da mürekkep içermesine çıkarımsal renk karıĢtırma metodu ismi verilmiĢtir. Bu metod boyama, fotoğrafçılık, baskılama iĢlemlerinde kullanılmaktadır. Mavi ve sarıyı karıĢtırıp yeĢil edilmesi durumu bu metod için örnek oluĢturmaktadır. Örneğin, mavi mürekkep kısa ve orta dalga boyuna sahiptir, sarı renk maviden gelen kısa dalga boyunu emer ve sarı renkten gelen bir kısım uzun dalga boyu da mavi renk tarafından emilmektedir. Bu Ģekilde karıĢımın dalga boyu orta dalga boyuna çekilmektedir. Bu iĢlem sonrasında yeĢil renk elde edilmektedir.

Çıkarımsal renk karıĢtırma metodu olarak adlandırılmasının nedeni farklı renklerin bir araya gelmesi ile bazı dalga boylarının emilmesidir.

(27)

ġekil 4. Çıkarımsal Renk KarıĢtırma Metodu 2.4.3. Renk Görmenin Psikolojik Özellikleri

IĢığın fiziksel özelliklerini tanımlarken renk konusundan bahsetmedik. Renk algısı, ıĢığın normal görsel sinir sisteme sahip olan canlının gözünün içinden girdiği anda anlam kazanmaktadır. Canlıdan bağımsız olarak düĢünülebilecek farklı dalga boylarında ıĢıktan bahsedebilmek mümkündür fakat renk için aynı durum söz konusu değildir. Bu güneĢ ıĢığı ya da herhangi bir ıĢık kaynağından yansıyan ıĢığın yüzeye çarptıktan sonra gözümüze yansıması ile oluĢmaktadır. Bazı nesneler yüzeye gelen bazı ıĢınları emerken bazılarını geri yansıtır ve renk görme bu Ģekilde sağlanır. Göze yansıyan bu ıĢınlar çevredeki yüzeyleri ve nesnelerin renkleri ile ilgili ayrıntıları görmemizi sağlar. Farklı yüzeyler, farklı dalga boylarını farklı oranlarda yansıtırlar dolayısıyla yüzeylerin renkleri farklı algılanır.

ġekil 5. Renklerin Fiziksel ve Psikolojik Boyutları

Normal renk görmeye sahip insan tarafından algılanan renkler üç bölümde tanımlanır. Bunlar; renk tonu, doygunluk ve parlaklıktır. Bu üç bölümün kesiĢmesiyle renk alanı

(28)

oluĢur ki bu da renk alanının üç eksenli bir koordinat sistemi olarak tanımlamaktadır (ġekil 8). Renk alanı, 1905‟te ressam ve resim öğretmeni Albert Munsell tarafından üç farklı değiĢken olan renk tonu, doygunluk ve parlaklık göz önüne alınarak planlanmıĢtır. Munsell renk alanında herhangi bir yüzeyin rengine karar verirken hangi renk çipine benzer görünüyorsa o renk çipinin koordinatları bulunur ve renk belirlenir. Renk tonları belirlenirken diğer koĢullar (doygunluk ve parlaklık) sabit olarak kontrol altına alınmalıdır. Anlamlı bir renk karĢılaĢtırması yapabilmek için ıĢık koĢullarının da göz önünde bulundurulması gerektiği gibi renklerin bulunduğu arka planın da nötr gri gibi bir renkte olması gerekmektedir. Aksi takdirde, algılanan renkler arka planın rengi ve ortamın ıĢık yoğunluğundan etkilenmektedir. Örneğin, birçok insan alıĢveriĢ yaparken aldığı bir kazağın florasan lambasının altındaki renk ile gün ıĢığı altındaki renk arasında farklılıklar olduğunu deneyimlemiĢtir. Renklerin psikofiziksel değerlendirmesini yaparken dikkate alınması gereken özelliklerden biri ve görülen rengin ne renk olduğuna karar verilmesini sağlayan özelliği renk tonudur. Doygunluk özelliği görülen rengin ne kadar yoğun olduğu ile ilgili bilgi vermektedir, yukarıdaki Ģekilde x-ekseniyle gösterilmiĢtir. Parlaklık ise, renk alanını oluĢturan kesiĢen üç eksenden beyaz ve siyah arasında değiĢen açıklık koyuluk eksenidir. Bu eksen üzerindeki bütün renkler gri tonlarıdır ve renk doygunlukları sıfırdır. Renklerden bir renk çemberi oluĢturulduğunda birbirine karĢıt konumlarda bulunan renklere tamamlayıcı renkler denir ve bu tamamlayıcı renkler ıĢık halinde uygun oranlarda karıĢtırılırsa gri renk elde edilmektedir (ġekil 4). Örneğin kırmızı renk ile yeĢil renk ya da sarı renk mavi renk ile karıĢtırıldığında gri renk elde edilmektedir. Bu durumda renklerin karıĢtırılması derken toplamsal renk karıĢtırma metodu kastedilmektedir.

2.5. Renk Adlandırma ve Renk Kategorileri

Renklerin algısal dağılımı renklerin kiĢiye nasıl göründüğünden yola çıkarak elde edilmektedir. Renk algısına iki bakıĢ açısı bulunmaktadır, bunlar evrensel bakıĢ açısı ve kültür-etkileĢime dayalı bakıĢ açısı olarak isimlendirilmiĢtir. Evrensel perspektif, renk algısının biyolojik temellerine dayanan açıklamaları içermektedir dolayısıyla renk algısının nöral temellerinden yola çıkarak bütün insanlarda ortak olanı açıklamaya yöneliktir. Kültür-etkileĢime dayalı perspektif ise bir çok alanda olduğu gibi renk algısının kiĢiler ve kültürlerarası farklılıkları, dil geliĢimini temel alarak geliĢtiğini ve renk algısının çevresel faktörlerden etkilendiği düĢüncesini içermektedir (Roberson vd., 2005). Kategorizasyon üzerine bir çok çalıĢma yapılmıĢtır. Bu çalıĢmaların bir çoğunda; renk, yoğunluk ve parlaklık eksenlerinde değiĢkenlik gösteren bir çok rengi içeren Munsell Renk Kitabı

(29)

kullanılmaktadır. Bu araĢtırmalarda katılımcıların kendilerine gösterilen renklerin en uygun olduğu kategoriyi bulmasını ve kendilerine söylenen renk isimlerini en iyi temsil eden renk tonunu söylemesi ya da iĢaret edilmesini içermektedir.

Renk algısı ile dil arasında da önemli bir iliĢki söz konusudur. Bu konudaki en önemli araĢtırmalardan biri Berlin ve Kay tarafından 1997 yılında gerçekleĢtirilmiĢtir. Matematiksel olarak bakıldığında birbirinden farklı milyonlarca renk olasılığı varken, Berlin ve Kay bu araĢtırma ile 98 farklı dilde yaptıkları çalıĢmalarla, ortalama 11 tane temel renk terimi olduğunu göstermiĢlerdir. Dil ve algı arasındaki iliĢkiyi açıklamak için yapılan diğer araĢtırmalarda bazı dillerin bütün renkleri tanımlamak için sadece açık renk ve koyu renk olmak üzere iki farklı renk terimi içerdiğini göstermiĢtir (Rosch vd., 1972). Renk algısı üzerine Franklin vdadaĢlarının (2005) yaptığı bir araĢtırmada 3 farklı deney düzeneği hazırlanarak 2-4 yaĢ arası çocukların geliĢimin bu basamağında renklerin kategori etkisini görmek için çalıĢılmıĢtır. Bu deneylerden birincisi Ġngilizce konuĢan 2-4 yaĢ arası çocukların renklere kategorik yaklaĢımını ölçmek için tasarlanmıĢtır. Ġkinci deney ise Himba toplumunun çocuklarının renklere yaklaĢımının kategorik olup olmadığı ile ilgilidir. Üçüncü deneyde birinci ve ikinci deneyde katılımcıların kategorik yanıtlamasının kategorik algıya örnek teĢkil edip edemeyeceğine bakılmıĢtır. Bu araĢtırmada yetiĢkinlerde kullanılan iki alternatif arasından seçim görevi (2-Alternative Forced Choice Task) çocuklar için modifiye edilerek kullanılmıĢtır. Aynı kategoride yer alan renk çiftlerinin aynı kategoride olduğunu belirtmeleri kategorik yanıtlamanın göstergesi olarak kabul edilmiĢtir. Her çift için kategori sınırları belirlenmiĢ ve sonuçlar karĢılaĢtırılmıĢtır. Her çocuk 11 temel odak renkten oluĢan görevi tamamlamıĢ aynı zamanda çocuklardan kullanılan renklerin isimlendirilmesi de istenmiĢtir. Sonuçlar renk kategorizasyonu açısından evrensel perspektifi destekler nitelikte bulunmuĢtur yani sonuçlar kültürel farklılıklara bağlı olarak kategorik algılamanın farklılaĢmadığına iĢaret etmektedir. Bir diğer önemli bulgu da; 2-4 yaĢ grubu çocuklarda renk terimleri bilgisinin renk kategorizasyonunu etkilemediğidir. Öte yandan, renk kategorizasyonu üzerinde dilin etkisi olduğunu gösteren bir diğer araĢtırma da Himba, Berinmo ve Ġngiliz katılımcıların Munsell renk kitapçıklarındaki renkleri isimlendirmesi ve verilen kategoriye en uygun rengi seçmeleriyle renk algılarının karĢılaĢtırılmasını içermektedir (Roberson vd., 2005). Bu araĢtırmanın sonuçlarına göre, Berinmo ve Himba topluluklarından olan katılımcıların renk terimlerinin sayısı ve renkleri değerlendirirken göz önünde bulundurdukları aralıkların benzer olarak değerlendirdiğini yine de yerleĢim yerlerine ve yaĢama Ģekillerinin

(30)

farklılıklarından etkilendiği tezini desteklemektedir. Örneğin, Himbalar hayvancılıkla uğraĢan ve sosyal iliĢkilere kapalı bir toplulukken, Berinmolar toplu avcılık ve toplayıcılık yapan birbirine sıkıca bağlı bir topluluktur. Himbaların hayatı hayvan odaklı olduğu için renk terimleri de çoğunlukla hayvanlarının kullanım alanlarını içeren ara renk terimlerinden oluĢmaktadır. Daha önce görmedikleri bir renk gösterildiğinde Berinmolar rengi bilmeseler de tanımlamaya çalıĢırken, himbalar isimlendirmeden geçmeyi tercih etmekteydiler, bu da kültürel farklılığa örnek olarak verilebilmektedir. Yapılan bazı araĢtırmalar incelendiğinde, toplumların teknoloji düzeyi ve renklere verdikleri isimlerin çeĢitliliği arasında bir iliĢki bulunmuĢtur. Eğer bir toplum teknolojik olarak geliĢmiĢ ise o toplumun kullandığı terim ve buna paralel olarak da renk terimi sayısı da artmaktadır. Bununla birlikte toplumlarda renklerin ortaya çıkma sıralaması da benzerlik göstermektedir. Eğer bir dilde iki renk terimine ihtiyaç duyuluyorsa bu iki kategori koyu renkler ve açık renkler olarak kullanılmaktadır. Açık ve koyu kategorilerinden sonra eğer bir dilde üçüncü bir renk terimi kullanılıyorsa bu kırmızı renktir. Bunun muhtemelen üç nedeni vardır; birincisi antropolojik yaklaĢım çerçevesine dahildir bu da kırmızı ile ifade edilen fenomenlerin insan yaĢamında önemli bir yere sahip olmasıdır. Örneğin, güneĢ, ateĢ ve kan gibi. Kırmızı rengin bir çok kültürde koyu ve açık kategorilerinden sonra üçüncü olarak gelmesinin bir diğer nedeni frekansının yüksek olması ve algısal alanda diğer renklerden uzak konumlanmıĢ olması olarak açıklanmaktadır (Yendrikhovskij, 2001). Üçüncüsü ise evrim ve genetik ile açıklanmaktadır. Örneğin, yeni dünya maymunlarının diĢilerinin tüm renkleri görmesine rağmen erkekleri kırmızı-yeĢil renk körüdür. Bu türün beslenmelerine bakıldığı zaman amazonda yaĢadıkları ve genelde olgun meyveleri tükettiği görülmektedir ki bu meyveler daha çok kırmızı renkte olan meyvelerdir. Bu meyveleri erkek olanlar fark edemezler çünkü onlar bu meyveleri yeĢil bir zeminde ayırt etmeye yarayan mekanizmaya sahip değillerdir. Bu yüzden diĢilerde bu mekanizma evrimsel olarak ortaya çıkmıĢtır. Eğer bir dil bir baĢka terim ihtiyacı içindeyse dördüncü ve beĢinci sırayı sarı ve yeĢil değiĢimli olarak almaktadır. Dolayısıyla renklerin en çok kullanılandan en az kullanılana olan sıralaması siyah, beyaz, kırmızı, yeĢil ya da sarı, sonra mavi, mor, pembe, turuncu, kahverengi ve gri olarak bulunmuĢtur (Berlin vd.,1969). Bu 1969 yılında yapılan çalıĢmaya gelen eleĢtirilerden en önemlisi yapılan araĢtırmadaki katılımcıların Amerika‟da yaĢıyor olması, her katılımcının aynı zamanda Ġngilizce konuĢabiliyor olması ve her ne kadar farklı etnik kökenlerden olsalar da ortak bir geçmiĢin paylaĢılmıĢ olmasının bu durumu etkilemiĢ olabileceği ile ilgilidir. Renk adlandırma ve renk sınıflandırma ile ilgili yapılan bu araĢtırmalardan elde edilen sonuçlar renk sınıflandırma

(31)

için evrensel perspektifi destekler nitelikte bulunurken, renk adlandırma ile ilgili yapılan çalıĢmaların sonuçları kültürel-etkileĢime dayalı pespektifi destekler nitelikte bulunmuĢtur. Farklı toplumlar renkleri sınıflandırma ile ilgili farklılık göstermezken, sonuçlar gördükleri renkleri adlandırma ile ilgili farklılıklara dikkat çekmektedir.

2.6. Renk Algısında Bireysel Farklılıklar

Renk algısında kültürler arası bazı fizyolojik temele dayalı benzerlikler olduğu çeĢitli araĢtırmalarla gösterilmiĢ olsa da (Berlin vd., 1969), çevresel, kültürel faktörlerin ve diğer bazı fizyolojik faktörlerin de renk algısını etkilediği bilinmektedir. Benim yaptığım bu araĢtırmada renk algısı üzerinde pigment farklılıkları, fotopigment sayıları, çeĢitleri, rod kullanımı derecesi ve spektral duyarlılıktan kaynaklanan bireysel farklılıklar olduğu görülmüĢtür. Renk algısı ve renk isimlendirme çalıĢmalarında kültürel farklılıkların etkisi üzerine yapılan çalıĢmalarda aynı kültüre ait, aynı dili konuĢan katılımcıların renk algısı farklılıklarının farklı kültürlerden olan katılımcıların farklılıklarından daha fazla bulunması bireysel farklılıklar faktörünün etkisini ön plana çıkarmaktadır. Normal renk görmeye sahip katılımcılarla yapılan çalıĢmalarda özgün renk belirleme (kiĢinin bir renk için verdiği en iyi örnek) görevinde sapmalar bulunması da yine bireysel farklılıklara dikkat çekmektedir. Bireysel farklılıklar temelini görme sistemindeki fizyolojik farklılıklar, reseptör yoğunluğu farklılıkları, pigment konumlanması, fotoreseptörlerin farklı spektral duyarlılığa sahip olması gibi faktörlerden almaktadır. Berlin ve Kay, 1969 yılında yaptıkları araĢtırmada aynı dil içerisinde bulunan farklılıklara dikkat çekmiĢtir. Odak renklerin (ideal renk) araĢtırıldığı çalıĢmada farklı dilleri konuĢan katılımcıların sonuçları bir Maya dili olan Tzeltal dili konuĢan katılımcıların grup içi farklılıklardan daha az bulunmuĢtur. Aynı kültürden gelen ve aynı dili konuĢan katılımcılar arasında görülen bu farklılıklar bireysel farklılıkları iĢaret etmektedir. Özgün yeĢil rengi belirlemek için yapılan testlerde bireylerin özgün yeĢil tercihlerinin 80 nanometre (nm) kadar sapma gösterdiği görülmüĢtür. Bu neredeyse renk spektrumunun çeyreği kadar olarak düĢünülebilmektedir dolayısıyla önemli bir farklılıktır (Kuehni, 2001). Webster arkadaĢları 2002 yılında yaptıkları bir çalıĢmada Hintli ve Amerikalı normal renk gören katılımcılar arasındaki bireysel farklılıkları incelemiĢlerdir. Temel renk kategorilerinin farklı dil gruplarında bile ortak bir paydada buluĢacağı düĢünülmüĢtür. Fakat bu kategorileri tanımlayan odak (ideal renk) renkler belirli bir grup içinde bile önemli Ģekilde değiĢiklik göstermektedir. Bu çalıĢma ile odak renklerin farklı renk ortamlarında yaĢayan gruplar arasında sistematik bir fark oluĢturup oluĢturmadığına bakılmıĢtır. Amerika ve Hindistan‟da uygulanan çalıĢmada

(32)

katılımcılar özgün ve odak renklerle ilgili test edilmiĢtir. Amerikalı katılımcılar Nevada-Reno‟da yaĢayan üniversite öğrencilerinden oluĢmaktadır. Hintli katılımcılar ise Chennai‟de yaĢayan üniversite öğrencilerinden (aynı zamanda akıcı derecede Ġngilizce bilmektedirler ve Ġngilizce dilinde de test edilmiĢlerdir), Chennai‟nin merkezinden baĢka bir grup katılımcı (Tamil dilinde) ve yine Hintli tek dil bilen çiftçilerden (Tamil dili ya da Marati dili konuĢan) iki grup ile birlikte dört gruptan oluĢmaktadır. AraĢtırmadaki görevlerden birinde katılımcılardan „kırmızı‟, „yeĢil‟, „sarı‟ ve mavi renkler için “en iyi örnekleri” Munsell renk kataloğundan seçmeleri istenmiĢtir (Ara renkler için de aynı iĢlem yapılmıĢtır). Ġkinci görevde ise katılımcılara, renklerin tonlarının dereceli olarak dağıldığı özel basılmıĢ kağıtlar içerisinde özgün renkleri seçmeleri söylenmiĢtir (kırmızı, yeĢil, sarı ve mavi için). Örneğin „özgün mavi‟yi seçerken, kırmızımsı ve yeĢilimsi görünmemesi gerekmektedir. Bu araĢtırmanın iki önemli sonucu bulunmaktadır. Birincisi, odak renkler için yapılan tercihlere bakıldığında farklı grupların odak renk tercihlerinin renk kataloğunda yakın kolonlara denk düĢtüğü görülmüĢtür. Özellikle de kırmızı ve sarı renkler söz konusu iken bütün grupların tercihleri aynıdır. Bu bulgu farklı gruplar içerisinde renk isimlendirmede ortak temel olduğuna dair fikir için güçlü bir göstergedir. Ġkinci önemli sonuç ise, renk dağılımlarının ortalaması farklı gruplar için farklı bulunmuĢtur. Örneğin, Amerikalı katılımcılara oranla Hintli katılımcıların „sarı‟ ve „kırmızı‟ renkleri anlamlı bir Ģekilde „turuncu‟ renge doğru kaymıĢtır. Buna ek olarak, yine Hintli katılımcıların „mavi‟ tercihlerinin „yeĢil‟ renge doğru kaydığı da görülmektedir. Benzer farklılıklar özgün renk yargısı testinde de görülmüĢtür. Bu farklılıklar, gruplar arası temel renk terimlerinin benzer olsa bile renk alanında spesifik konumlarının farklılık gösterebileceğine örnek olarak gösterilebilir. Gruplar arası fark grup içindeki farklılıklardan az bulunmuĢtur ve bu da renk isimlendirmenin farklı gruplarda bile ortak temele dayandığına kanıt olarak gösterilebilir. Bununla birlikte, bir çok renk için ortalama koordinatlar gruptan gruba önemli farklar göstermektedir. Bu farklar değiĢik test koĢullarına direnmiĢtir ve renk görünümü karar testlerinde uzun süreli ortam etkisi görülmüĢtür. Bu çalıĢmanın sonuçlarına göre, renk kategorileri nitelik olarak farklı gruplar için birbirine yakın bulunsa da, renk spektrumunun niceliksel olarak nasıl ayrıĢtırıldığı gruplar arası farklar göstermektedir. Hem gruplar arası hem de grup içi farklılıklar çevresel ve kültürel farklılıklar ile açıklanabilmektedir. BaĢka bir çalıĢmada spektral olmayan (herhangi bir dalga boyu ile temsil edilemeyen renkler örneğin; zeytin yeĢili, kahverengi) ıĢıkların renk görünümünde bireysel farklılıklar araĢtırılmıĢtır ve bunun kromatik uyarana olan duyarlılıktaki bireysel farklılıklarla ilgisi sorulmuĢtur. Gözlemciler orta doygunlukta, eĢit parlaklıkta reseptör sonrası kodlamanın

(33)

gerçekleĢtiği L-M ve S-LM karĢıt eksenlerden oluĢan sadece renk açısının değiĢtiği renk alanında özgün renkleri tanımlamıĢlardır. Özgün kırmızı renk L-M ekseninin +L kutbuna yakınken; yeĢil, mavi ve sarı renkleri de L-M ve S-LM eksenlerinin diğer uçlarına yerleĢmiĢ ve böylelikle renkler belirli ölçülerdeki L-M ve S-LM aktivitesi ile oluĢmaktadır. Gözlemciler arası özgün renklerdeki farklılıklar oldukça önemlidir. Bununla birlikte farklı özgün renklerdeki gözlemciler arası varyasyonlar korelasyon göstermemektedir, dolayısıyla konilerin spektral duyarlılıkları her katılımcı için aynı değildir. Yani algılanan renkler her katılımcı için sabit fizyolojik karĢıt koni eksenlerinin ağırlıklarına ya da ortamdan gelen sabit renk sinyallerine bağlı değildir ve bireysel farklılıklar göstermektedir (Neitz vd., 1990). Normal renk gören insanlar bile renk eĢleme deneylerinde farklı performanslar göstermektedir. Bu farklılıklar için iyi bilinen önemli bir neden, bireylerin reseptör öncesi yapılarında –örneğin, lens ve makular pigment- farklılıklar bulunmasıdır. Örneğin, lens pigmenti kısa dalga boyunu yüksek oranla emer ve fakat uzun dalga boyunu az emmektedir. Böylelikle, eğer bir katılımcının lens pigmenti ortalamaya göre yüksek oranda bulunuyorsa kırmızı yoğunluğu az algılanmaktadır. Renk eĢleme deneylerindeki bireysel farklılıklar birçok faktöre bağlı olarak değiĢim göstermektedir fakat her bir faktörün ne kadar etkili olduğu bilinmemektedir. Webster ve diğerlerinin (1988) yaptığı bir çalıĢma normal renk görmeye sahip bireylerde faktör analizi metodu kullanılarak bireylerarası varyasyonun kaynağını ortaya çıkarmak için önem taĢımaktadır. Bu araĢtırmada Stiles-Burch 100 renk eĢleme alanı kullanılmıĢtır. Renk eĢleme deneylerinde bireyler arası farklılıklar üzerinde lens ve makular pigment yoğunlukları, rod kullanımının derecesi ve fotopigmentlerin yoğunluğu ve spektral duyarlılıkların etkisi olduğu ve bu farklı faktörlerin etkisinin birbirleriyle iliĢkili olmadığı görülmüĢtür (Webster vd., 1988). Renk görme, farklı fotopigment taĢıyan koni çeĢitlerinin mevcut olmasıyla açıklanabilmektedir. Renk eĢleme deneylerinden normal insanların 3 çeĢit koni reseptörü olduğu çok öncelerden beri bilinmektedir. Bu renk eĢleme deneylerinin sonuçları aynı zamanda 3 çeĢit koni reseptörünün spektral duyarlılıkları ile ilgili bilgi de sağlamaktadır. Renk görme durumu normal olan insanlar arasında da renk eĢleme deneylerinde önemli bireysel farklar bulunmuĢtur. Bu farklılıkların bazıları retina öncesi emilme, fotopigment yoğunluğu ya da koni pigmentlerinin spektral konumlanması ile ilgili olabilmektedir. Bu çalıĢmada bireysel farklılıkların büyüklüğü ve doğasını daha iyi belirleyebilmek için daha duyarlı bir renk eĢleme deneyi yapılmıĢ ve normal insanlarda, uzun dalga boyundaki ıĢığı tutan iki farklı koni mekanizması olduğu görülmüĢtür. Kadın ve erkek deneklerin renk eĢleme deneylerindeki farklı tercihleri bu iki mekanizmanın X kromozomuna bağlı

(34)

olduğunu göstermektedir (Neitz vd., 1986). Moleküler biyoloji ve koni pigmentlerinin bireysel spektral ölçümleri ile birlikte değerlendirildiğinde orta ve uzun dalga boyundaki koni pigmentleri varyasyon göstermektedir ve bir çok bireyin retinası 3 farklı koni pigmentinden daha fazla çeĢit koni pigmenti içermektedir (Neitz vd., 1990). Normal renk görmenin en önemli özelliklerinden bir tanesi kırmızı ve yeĢil ıĢığın monokromatik sarı ıĢığı oluĢturabilecek Ģekilde birleĢtirilebilmesidir. Normalrenk görmenin diğer bir özelliği de, sarı ıĢığı oluĢturmak için gereken kırmızı ve yeĢil ıĢık miktarı ve oranlarında insanlar tarafından ortak karara varılamamasıdır. Renk görmedeki bu farklılıklar fotopigmentleri içeren genlerin aminoasit düzeyinde farklılıklar göstermesidir. Bu aminoasit değiĢimleri koni pigmentlerinin spektrumunu 6 nm kadar kaydırmaktadır. Bu da insanlar arası renk görme farklılıklarının görülenden daha fazla olduğuna iĢaret etmektedir (Neitz vd., 1993). Jameson (2005) renk kategorileri ve renk isimlendirme ile ilgili geçmiĢ çalıĢmaları değerlendirmiĢ ve renk algısı üzerine iki önemli perspektifi psikolojik ve genetik çalıĢmalar doğrultusunda yeniden incelemiĢtir. Bu iki bakıĢ açısı kültürel görecelilik ve evrensel bakıĢ açısı olarak isimlendirilmiĢ ve bu bakıĢ açılarına ek olarak yeni bir bakıĢ açısı sunulmuĢtur. Kültürel görecelilik, renk algısının kültürel farklılıklardan, dil bağlantılarından ve algısal öğrenmeden etkilenebileceğini öne sürerken, evrensel perspektif fizyolojik benzerlikten yola çıkarak algıdaki benzerlikleri ele almaktadır. Jameson, bu makalede üçüncü perspektifi sunmaktadır. Üçüncü perspektif diğer iki perspektifin birlikte ele alınmasıyla oluĢturulmuĢtur. Renk algısı hem ortak sabit biliĢsel ve fizyolojik özelliklerden hem de sosyo-kültürel evrimsel süreçlerden temelini almaktadır. Bu perspektif, renk algılama mekanizmalarının kültür içi ve kültürler arası farklılıklar göstermesiyle kanıtlanmıĢtır (Jameson, 2005).

2.7. Renk Algısında Cinsiyet Farklılıkları

Renk algısında kültürler arası bazı fizyolojik temele dayalı benzerlikler olduğu çeĢitli araĢtırmalarla gösterilmiĢ olsa da (Berlin vd., 1969), çevresel, kültürel faktörlerin ve diğer bazı fizyolojik faktörlerin de renk algısını etkilediği bilinmektedir. Benim yaptığım bu araĢtırmada renk algısı üzerinde pigment farklılıkları, fotopigment sayıları, çeĢitleri, rod kullanımı derecesi ve spektral duyarlılıktan kaynaklanan bireysel farklılıklar olduğu gibi cinsiyet faktörünün de renk algısı üzerinde etkili olabileceği düĢünülmüĢtür. Maymunlarda renk görmede bireysel farklılıklar çok fazladır. Bu farklılıklarda etkili olan önemli faktörlerden bir tanesi cinsiyet faktörüdür. Bu maymunların diĢilerinde hem trikromasi hem dikromasi görülebilirken erkeklerinde çoğunlukla dikromasi görülmektedir. Bu

(35)

çalıĢmanın sonuçları, uzun kuyruklu maymunların, X kromozomu üzerinde sadece bir fotopigment lokusuna sahip olduğunu göstermiĢtir (Jacobs vd., 1985). Merkezi sinir sistemindeki dopamin seviyesinin değiĢmesinin görsel sistem üzerinde etkili olduğu bilinmektedir (Bodis-Wollner, 1990). Bir diğer bulgu ise kokain yoksunluğu durumunda ve Parkinson hastalığı sürecinde mavi ıĢığa duyarlı koni reseptörünün elektroretinogram sonuçları, mavi ıĢığa verilen tepkinin merkezi sinir sistemi dopamin tonunu belirleme açısından önemli olduğudur (Bodis-Wollner, 1990). Bununla birlikte merkezi sinir sistemindeki dopamin iĢlevinde cinsiyet farklılıklarının olduğunun bulunmasıyla birlikte Cowan vdadaĢları (2000) mavi ve kırmızı ıĢık uyaranlarının kandaki oksijen seviyesine bağlı (Blood Oxygen Level Dependent) iĢlevsel manyetik rezonans görüntüleme tekniği (fMRI) kullanarak, gönüllü kadın ve erkek katılımcıların tepkilerini ölçmüĢ ve farklı tepki vermelerini beklemiĢlerdir. Kadın ve erkekler kırmızı ıĢık için benzer sinyal değiĢimleri verirken, erkeklerin mavi ıĢığa verdikleri tepkiyi ifade eden sinyallerin kadınlarınkinin üç katı olduğu görülmüĢtür. Bu sonuçlar, primer görsel kortikal tepkilerin cinsiyete bağlı olarak değiĢiklik gösterdiğine kanıt olarak verilebilmektedir. Sonuçlar, aynı zamanda dopamin tedavisinin görsel sistem üzerinde etkisi olduğunu da göstermektedir. Renk algısında bireysel farklılıklara ek olarak kültürel farklılıkların ve cinsiyet farklılıklarının da ele alındığı baĢka bir araĢtırmada Çince konuĢan Tayvanlı ve Ġngilizce konuĢan Amerikalı katılımcıların 8 temel odak renk yargıları ve renk isimlendirmeleri ölçülmüĢtür. Katılımcıların renk görme durumu belirlenmiĢ ve normal renk görmeye sahip oldukları görülmüĢtür. Tayvanlı grup 35 kadın, 33 erkek üniversite öğrencisinden oluĢmakta ve hepsi Mandarin dilini akıcı düzeyde bilmekte ve Çince‟nin bir diyalekti olan Tayvan dilini konuĢmaktadır. Bütün Tayvanlı katılımcılar lise yıllarında 12-14 yaĢ arasında Ġngilizce dersi almıĢlar fakat hiçbiri 8 yaĢından önce Ġngilizce bilmediği için iki dilli olarak sınıflandırılmamıĢtır. Tayvanlı grubun yaĢ ortalaması 22.5‟tir. Amerikalı katılımcılar da üniversite öğrencisi oluphepsi tek dil konuĢmaktadırlar. 52 kiĢinin 25‟i kadın, 27‟si erkektir. Renk görme durumları Ishihara ile belirlenmiĢ ve hepsinin normal renk görmeye sahip olduğu bilinmektedir. Sekiz rengin belirlenmesi için Amerika Optik Topluluğunun (Optical Society of America) sistemi kullanılmıĢtır. Katılımcılardan dört görev tamamlamaları istenmiĢtir. Birinci görevde 56 farklı Ģekilde üç rengi içeren renk grupları verilmiĢ ve katılımcıya diğer iki renkten farklı olan rengi seçmesi istenmiĢtir. Ġkinci görevde, renkler 28 çift halinde sunulmuĢ ve her çift içindeki renklerin birbirine ne kadar yakın olduğu 1 (en farklı) ve 7 (en benzer) skalasında değerlendirilmesi istenmiĢtir. Üçüncü görevde, katılımcılara verilen basılı renkleri OSA (AOT) Amerikan Optik

(36)

Topluluğu) renk çiplerine eĢlemeleri istenmiĢtir. En son görevde ise Amerikalı denekler için Ġngilizce, Tayvandaki denekler için Çince olarak renklerin isimlendirmesi istenmiĢtir. Ġngilizcede kullanılan temel renk terimleri (beyaz, siyah ve gri haricinde) 8 tanedir (Mavi, yeĢil, sarı, kırmızı, turuncu, mor, pembe, kahverengi). Mandarin dilinde ise mavi, yeĢil, kırmızı ve sarı olmak üzere 4 tanedir (Berlin vd., 1999). Bu araĢtırmanın sonuçları, farklı dilleri konuĢan insanların 8 temel rengi benzer Ģekilde sınıflandırabildiği fakat her dil içerisinde anlamlı bireysel farklılıklar bulunduğunu göstermektedir. Dil, cinsiyet ve görev etkileri de göz önünde bulundurulduğunda bireysel farklılıklar etkisi kadar önemli bulunmamıĢtır (Moore vd, 2002).

Renk tercihleri üzerine 193 emekli katılımcıyla yapılan bir araĢtırmada cinsiyetler arasında renk tercihleri ile ilgili farklar araĢtırılmak istenmiĢtir. Tercih edilen renklerin frekansı cinsiyetlere göre ayrıĢtırılmıĢtır. Mavi renk her iki cinsiyet için en çok tercih edilen renk olmuĢtur. Kadınlar siyah ve mor renklerini erkeklerden daha çok tercih etmiĢtir. Bununla birlikte, kadınlar kırmızı ve pembe renklerini aynı oranda tercih ederken, erkekler kırmızı rengi pembeye tercih etmektedir (Silver, 1995). Renk tercihleri ile ilgili yapılan baĢka bir araĢtırma tercihler üzerinde yaĢ ve cinsiyet faktörünü değerlendirmeye almıĢtır. Katılımcı grubun yaĢları 19 ile 90 arasında değiĢmekte ve katılımcı grup Almanya-Mainz Ģehrinde yaĢayan 842 kiĢiden oluĢmaktadır. Katılımcı grup genç ve yaĢlı olmak üzere ikiye ayrılmıĢtır. Gençgrubun erkek katılımcı sayısı 183, kadın katılımcı sayısı 232‟dir. YaĢlı grubun sayısal olarak cinsiyetlere göre dağılımı ise 157 erkek, 270 kadındır. Bu iki alt grup en çok ve en az tercih ettikleri renk açısından karĢılaĢtırılmıĢtır. AraĢtırmada tercih edilecek renkler sarı, mavi, yeĢil ve kırmızıdır. Kikare testleri kullanılarak yapılan analizde tercihlerin cinsiyet ve yaĢ açısından frekans örüntüsüne ulaĢılmıĢtır. Sonuçlar, iki yaĢ grubu ve iki cinsiyet için de mavi rengin en çok tercih edilen renk olduğunu, sarı rengin ise en az tercih edilen renk olduğunu göstermektedir. Hem yaĢlı hem genç grup için en çok tercih edilen renk görevinde cinsiyet farklılığı görülmemiĢken, en az tercih edilen renk görevinde erkekler kadınlardan daha fazla sıklıkla „sarı‟, ve daha az sıklıkla „kırmızı‟ rengi belirtmiĢlerdir. YaĢ grubu faktörünün renk tercihlerine etkisi anlamlı bulunmuĢtur. Ġlerleyen yaĢ ile birlikte mavi renk tercihi azalmıĢ ve yerini yeĢil ve kırmızı renge bırakmıĢtır. YaĢlıların tercihlerinin farklılaĢması, ilerleyen zamanla renk ayrımındaki değiĢimler, görsel imajinasyon ve lensin zamanla sararması ve mavi koni mekanizmasının fonksiyonunun azalmasıyla açıklanmıĢtır (Dittmar, 2001). Yapılan diğer bir renk tercihleri çalıĢmasında okulda 1-12 sınıflarda okuyan yaĢ grupları dahil edilmiĢ ve gösterilen renk

(37)

çiftlerinden birini tercih etmeleri söylenmiĢtir. Bir çok renk çiftinde 2 renk, rengin sadece bir özelliği açısından farklılık göstermekteyken bazı çiftlerde renkler 2 özellikte de farklılık göstermektedir. Bazen ikili bazen tekli olarak farklılık gösteren rengin özelliklerinden kastedilen rengin tonu, doygunluğu ve parlaklığıdır. Bulgular, tüm katılımcılar arasında yüksek doygunlukta ve soğuk renklerin çoğunlukla tercih edildiğine ek olarak, kadınların daha açık (parlak) renkleri tercih ettiğini ve ilerleyen yaĢ ile birlikte yüksek doygunluktaki renklerin daha az tercih edildiğini göstermektedir (Child vd., 1968). Küçük yaĢlarda kız çocukları daha çok pembeyi tercih ederken, erkekler koyu renkleri tercih ederler ve pembe rengi sevmezler. Renk tercihlerinde görülen cinsiyet farklılıklarının biyolojik temeli olup olmadığı araĢtırılmıĢtır. Denek grubu yaĢları 18- 32 arasında değiĢen 10 kız, 10 erkek katılımcıdan oluĢmaktadır. Katılımcılara renk çiftlerinden oluĢan karĢılaĢtırma görevi verilmiĢtir. Her denemede katılımcının renk çiftlerinden birini tercih etmesi gerekmektedir. Here renk çifti renk tonu, doygunluk ve parlaklık özelliklerinde farklılık göstermektedir. Çiftler katılımcı yanıt verene kadar ekranda kalmaktadır. Bütün renk çiftleri incelendiğinde, erkeklerin yüksek doygunlukta ama düĢük parlaklıkta renkleri tercih ettiği; kadınların düĢük doygunlukta yüksek parlaklıkta renkleri tercih ettiği görülmektedir. Renk tonu tercihleri de cinsiyetler arası farklılık göstermektedir. Her doygunluk ve parlaklık seviyesi için, kadınlar tercihlerini pembe ve lila renkleri için kullanmıĢlardır fakat kadınların çok tercih ettiği bu renkleri erkeklerin daha az tercih ettiği görülmektedir. Bununla birlikte, karĢıt koniler alanında (S, L-M) bütün katılımcılar göz önünde bulundurulduğunda pozitif S-karĢıt alanında maksimum düzeyde tercih görülmektedir. Sadece kadınların tercihleri pozitif L-M alanında, erkeklerin ise negatif L-M alanında görülmüĢtür. Hem kadın hem erkeklerin tercihleri negatif S alanı ve pozitif L-M alanında en düĢük seviyede bulunmuĢtur. Kadınların ortalama tepki zamanı erkeklerden daha az olduğu görülmüĢtür. Bu araĢtırmanın bulguları yetiĢkinlerde renk tercihleri konusunda cinsiyet farklılıkları olduğunu göstermektedir (Hurlbert vd., 2003).

2.8.Renklerin Kullanılması

Günümüzde bakıldığında renklerin hikâyesi, insanlık tarihi kadar eskidir. Ġlk insanlar, önce mağaraları ve duvarları, sonra yüzlerini ve vücutlarını, sonra da yaĢadıkları iç mekânları ve kullandıkları objeleri boyamaya, renklendirmeye baĢlamıĢlardır. Renkler, tarihsel geliĢimi içinde; bazen törenlerde, doğum, ölüm, kutlama, kutsama ya da veda ve yas törenlerinde, bazen korunmak için, bazen korkutmak için, bazen ise gizlenmek için, güzelleĢmek, etkilemek için, kimlikleri tanımlamak için, zaman zaman da Ģifa için kullanılmıĢtır (Alptekin, 2010). 1870- 1914 tarihleri

Şekil

ġekil 1. Renk görme süreçleri
ġekil 3. Toplamsal Renk KarıĢtırma Metodu
ġekil 5. Renklerin Fiziksel ve Psikolojik Boyutları
ġekil 6. IĢık ve Rengin OluĢumu
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

MADDE 13 – (1)Sosyologların görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir. a) Görevlerini yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak yürütmek.. b) Genel

MADDE 15- (1) Sosyologların görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir. a) Görevlerini yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak yürütmek. b) Genel Müdürlüğün

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu Madde 5/e kapsamında Çocuk Mahkemeleri başta olmak üzere Aile Mahkemeleri veya ilgili diğer mahkemeler tarafından kişi

a) Koruyucu aile ve yanına yerleştirilen çocuk, görevli sosyal çalışma görevlisi tarafından ilk yıl en az her ay bir defa olmak üzere düzenli olarak izlenir, daha uygun

Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ailelerin gönderdiği şikâyet mektuplarından hareketle, güvenli internet, internet kafeler, internet oyunları

c) Başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek derecede özürlü ol- duklarını yetkili hastanelerden alacakları özürlü sağlık kurulu raporu ile

1) Bakanlık Makamından alınan 28/10/2015 tarihli ve 158508 sayılı onay gereğince merkez ve taşra teşkilatında boş bulunan ve ilan edilen kadrolar için

Kumar ve Korpinen çalışmalarında, laringoskopi ve endotrakeal entübasyondan 2 dakika önce 2 mg/kg İ.V bolus verdikleri esmololün kontrol grubuna kıyasla, oluşan