a
I
«Ben daha bir kaç yıl kısa pantalon ve kısa çorap giyecek bir çocukken, leylî olarak devam ettiği mektepten her hafta çıktıkça evimize misafir ge lerek tatil gün ve gecesini bizde geçi ren taşralı bir ahbap ağlu vardı. O za man, her perşembe akşamı gelip cuma günü yatı mektebine dönen bu gence, kocaman bir adam nazarile bakardım, ve hafızamda hatırası böyle, yani ol gun bir adam şeklinde kalmıştı. Fakat bir kaç gün evvel, şimdi saçları ağar mağa başlıyan bu eski misafir bizde kaldığı zamanlara ait bir resmini ba na gösterdi, ve hayretle gördüm ki, üzerimde o vakit yetişmişi bir kimse tesiri yapmış olduğu halde meğer ken disi de adetâ çocukmuş. Mübalâğaya
düşmeden söyliyeceğim: pek eski de. virlerdeki kadar erken, öyle on dör dünde on beşinde evlenilse, adetâ ba bası olabileceğim yaşta bir çocukmuş! Gençlikle ihtiyarlığın ne kadar nis-bî. telâkki ve muhakemeye, yahut da doğrusu tefsire ve hülyaya ne kadar mutlak surette tâbi ve râm bir şey ol. duğunu bu münasebetle bir kere daha görüp anladım.
Çocukluğumun safahatı düne ait şeyler gibi bana yakın gele dursun, ben şimdi artık seyrekleşen saçlarıma aynada biraz hüzünle bakıyor, akla rın nerede ise başlıyacağını ve dudak larımın etrafında peyda olmuş çizgi - lerin eşlerde gözlerimin kenarlarının da dolacağını düşünüyorum. Halbuki, kafa taslarının üzerindeki sekiz do - kuz teli üşenip yorulmaksızın fırça larla yatıran ve pomatlarla yapıştıran sarkık gerdanlı ve iri göbekli kimse ler, birdenbire benim yaşıma dönseler ve benim şeklimi alsalar, kendilerini ne kadar bahtiyar addederler! On ü- çündeki çocuklar için hemen hemen orta yaş ve küçücükler için adetâ geç kinlik ve ihtiyarlık olan benim yaşım, enselerinin yukarısile şakaklarında kalmış saçların rengi gibi şehvetleri - n!n nadir tezahürlerini de doktorlara ve eczacılarla kimyagerlere borçlu bulunan o adamlar nazarında gençli ğin en güzel zamanlarıdır. İhtiyar - îıkla ölümün gûya ki asırlarca uzak
bulunduğu ve hiç bir inhitatın hatıra gelmediği mes’ut demlerdir.
Ve işte insanlar, çok erken ölmemek kendileri için mukadderse, girdikleri her yeni sene içinde geride bıraktık - ları zamanı tecrübesizlik devreleri ve içinde bulundukları yaşı sinni kemal addede ede, ve gittikçe düşkün ve bit kin olarak girecekleri her yıldan şim diye kadar tatmadıkları zevk ve saa detler hesap ederek ademe doğru yü rüyüp gidiyorlar!..»