• Sonuç bulunamadı

Ferhunde Erkin:bir çağın tanığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ferhunde Erkin:bir çağın tanığı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA

14

CUMHURİYET______________________________

T T

O* 3

• •

______

• •

__

KÜLTÜR

kultur@cumhuriyet.com.tr

ALLEGRO

EVİN tLYASOĞLU

Ferhunde Erkin: Bir çağın tanığı

C-xağdaş Türk

müziğinin

bestecisi,

orkestra şefi ve

nice

yorumcusunu

yetiştiren

piyanist

Ferhunde Erkin,

bugün Sevda

Cenap And

Müzik

VakfTnın altm

madalyasmı

alıyor. Erkin

karşılığında

hiçbir şey

beklemeden

1920’lerden

emekliliğine,

1980’lere kadar

bu topluma

durmadan

hizmet etmiş bir

sanatçı.

Çağdaş Türk müziğinin bestecisi, orkestra şefi ve nice yorumcusunu yetiştiren piyanist Ferhunde E r­ kin, bugün Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın altm madalyasını alıyor.

Sevda Cenap And Vakfı’nı kutlamamız gerek. Ç ağdaş müziğimizi yoktan var edenlere, çoksesli müzik dünyamızaıemek verenlere sahip çıktığı için. Her yıl verilen altm onur madalyasına bakarsanız bugüne dek düşüncesiyle, öğretmenliği ile k u ran ­ ların kuruluşundaki katkılarıyla, besteciliği ile yorum­ culuğu ile çağdaş müziğimizi zenginleştirmiş adla­ r a bir tablosunu görüyoruz. Cevad M emduh Al- tar’dan başlayarak Ahmed Adnan Saygun, Ulvi Ce­ mal Erkin, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey, Ha­ şan Ferid Alnar, İlhan Usmanbaş, Nevit Koda Ilı. Ley­ la Gencer, Suna K an, İdil Biret gibi sanat insanları­ mız 1989’dan beri, bu vakfın madalyası ile ödüllen- dirilmekteler.

Giderek medyatik kimliklerin egemen olduğu, sa­ bun köpüğü gibi san atçılara çabucak parlayıp sön­ düğü, hiçbir derinliği, kalıcılığı olmayan, emek ve­ rilmemiş yapıtların “ sanat” adına kol gezdiği toplu­ mlunuzda bu tür emekçilerin gölgede kaldığı, hatta unutluduğu da bir gerçek. Ne yazık ki çoğu da ölü­ münden sonra önem kazanıyor.

Sevda Cenap And Vakfı tam on yıldır ilkesinden ödün vermeden bu müzik emekçilerimizi ödüllendi­ riyor, onurlandırıyor. “ Derin Türkiye” nin karakter­ leri işte bunlar. Her gün ekranlarda boy gösteren, gündelik yaşantılarının fasafisolarıyla gündemimi­ zi oyalayan insanlar değil. Derinlerde yaşayan, ken­ di alçakgönüllü koşulları içinde durup dinlenmeden Türk sanatma, kültürüne hizmet etmiş kişiler. Onlar için ne devlet sanatçılığı kazanmak, ne medyada boy boy görünmek ne de özel yaşamlarının sularım or­ taya çıkartmak önemlidir. Kimi yetiştirdiği bir öğ­ rencisiyle, kimi verdiği bir konser, kaydettiği birC D ile kimi bir bestesinin seslendirilmesiyle mutlu ola­ bilir.

İşte Ferhunde Erkin de karşılığında hiçbir şey bek­ lemeden 1920’lerden emekliliğine, 1980’lere kadar bu topluma durmadan hizmet etmiş bir sanatçı. Pi- yanistliği, öğretmenliği, eşlikçiliği ve ülkemizde bir piyano çalma ekolü yaratması ile.

Ferhunde Erkin şu sıralarda geride bırakmakta ol­ duğumuz yinninci yüzyılın beşte dördüne tanıklık et­

miş. Osm anlI’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminin sancılarım yaşamış, savaş yıllarının yokluklarım; ye­ ni kurulan Ankara sanat ortamının kurucularından birisi olmanın sorumluluğunu yaşamış. Piyanistliği- nin ve eğitimciliğinin yanı sıra ünlü bir piyanist ve besteci olan Ulvi Cemal Erkin’in eşi ve her şeyin öte­ sinde iki çocuk sahibi bir anne olarak toplumlunu­ zun “ örnek kadın” simgesi olmuş.

1909 yılında İstanbul’da aydın bir ailenin çocuğu

olarak dünyaya gelmiş. Babası Birinci Dünya Sava- şı’nda binbaşı imiş; kendisi geleneksel müzikle uğ­ raştığı halde iki çocuğunun da Batı müziği eğitimi almasını sağlamış. Ferhunde Hanım kendisinden bir buçuk yaş küçük erkek kardeşi Necdet Remzi A tak ile Gedikpaşa Amerikan Okulu’na yazdırılmış. İlk müzik derslerine burada başlamışlar, ardından zama­ nın tanınmış hocaları Berger ve Hege’nin öğrencile­ ri olmuşlar. İki kardeş ilk büyük konserlerini işgal

altındaki Galatasaray L isesi’nde 17 Nisan 1920 ta­ rihinde vermişler. Daha sonra Necdet, Robert Kolej ’ in; Ferhunde, Amavutköy Amerikan K oleji’nin öğren­ cisi olmuş. Kolej yıllan süresince okulun içinde ve dışında konserler verdikleri konserlerle İstanbul’da ünlenmeye başlamışlar.

Bu gencecik kardeşlerin 1926 yılında konserleri­ ni dinleyen Atatürk, onlan defalarca K öşk’e çağu- mış ve Ferhunde Hanım’a yalnız icracı olarak kal­ mamasını, bestecilikle de uğraşmasını öğütlemiş.

Yatılı okuduğu Amavutköy Amerikan K ız Kole- j i ’nden 1928’de mezun olan Ferhunde Hanım yine kardeşi ile birlikte Almanya’dan burs kazanarak Le- ipzig Konservatuvan’na gitmiş, buradaki eğitimi ta­ mamladıktan sonra 1931 ’de Türkiye’ye dönüp yeni­ den konser maratonuna koyulmuşlar.

Türk Beşlerinin bir üyesi olan ünlü bestecimiz Ul­ vi Cemal Erkin (1906-1972) ile Ferhunde Hanım 1932 yılında evlenmişler. Birlikte kurdukları yuva ay­ nı zamanda Ankara müzik kültürünün de ilk kuru­ lan kozalarından birisi olmuş. Bu arada Ferhunde Hanım nice piyano konçertosunun ve eşinin piyano konçertosunun da Türkiye’deki ilk seslendirilişini gerçekleştirmiş. Ferhunde Hanım eşinin ona adadı­ ğı bu konçertoyu daha sonra Berlin’de 1943 yılında, tepesinde bombalar patlarken çalmış. Bu konserin rad­ yo yayını canlı olarak Ankara’dan da dinlenmiş.

Tam 40 yıl ara vermeden öğretmenlik yapmış. Kimler öğrencisi olmamış ki! Ankara Konservatu- varı’ııda okuyup hangi dalda eğitim görürse görsün Ferhunde Hanım’m piyano sınıfından geçmeyen pek kalmamış. Hüseyin Sermet gibi parlak bir piyanisti­ miz, K am uran Gündem ir gibi hocasını izleyip du­ rup dinlenmeden öğrenci yetiştiren değerli bir eği­ timci, nice şef, nice besteci, nice operacı...

Ne yazık ki, bu akşamki madalyayı almak için İs­ tanbul’daki hasta yatağından kalkıp Ankara’ya ge­ lemeyecek Ferhunde Hanım. Ama onun adına yapı­ lan bu töreni, onun için çalman yapıdan ve ona yol­ ladığımız güzel ışınlan algılayacaktır. Ne olur, alçak- gönlüyle kendini perde arkasında tutmuş bu tarihi ki­ şilerimizi yaşarken, sağlıklıyken onurlandırsak! De­ ğer ölçülerimizin değişmesini beklemek daha uzun yıllar mı alacak dersiniz?

e-maU:evini@boun.edu.tr

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Top topu yedi beyitlik bu şiirinde şair, denebilir ki Çarlık ve Sovyet dönemlerinde başta Özbekler olmak üzere Türkistan Türklerinin bütün ıstıraplarını dile

Y eşilâycılığı ile mâruf olan ve va­ liliğe tayinine kadar bu cemiyetin başkanı bulunan Gökay, günde iki defa çay, iki defa da kahveden başka bir şey

Yönsel örgülü bu yüzeyler hem bitkiler hem de hayvanlar âleminde görülür. Kertenkele ve örümceklerin tüylü uzantıları- nın ince uçları vardır. Bu

Çay içildiği bir sırada, Eminönü Halkevi Dil, tarih ve edebiyat şubesi başkanı Mehmed Halid Bayrı, Profesör Fuad Köprülüyü ihraz ettiği muvaffakiyetten

Tıp fakültesinin en eski müderrislerinden olan Fahri paşa ölümü ile yalnız ailesi efradını değil bütün tip âlemini, bütün münevverleri ve onu

Bugün Gazi gibi nurlu güneş etti tulü mülke Bugün düşman hücumundan halâs oldu bütün ülke Silindi defolup gitti vatandan bir siyah gölge Senin efkârın

•tanbul Devlet Konservatuvarı’- na önce solfej öğretmeni olarak atanan Leyla Pınar, çeşitli ola­ naksızlıklar nedeniyle ancak iki yıl önce bir klavsene sahip

 16 Nisan haftasında yabancı yatırımcıların TL cinsi yatırım portföyü yatay kalırken, yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında, parite ve altın