• Sonuç bulunamadı

Türk Dil Kurumu Tarama Çalışmalarından Bir Safha: Abdülbaki Gölpınarlı’nın Bir Raporu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk Dil Kurumu Tarama Çalışmalarından Bir Safha: Abdülbaki Gölpınarlı’nın Bir Raporu"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 9, Nisan 2014, s. 247-265

Ömer Özcan

*

A REPORT BY ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI

Cumhuriyetin ilanından sonra kurulan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nun ilk yıllarda kültür hayatımızın geçmişinin ortaya çıkarılması yanında geleceğinin şekillenmesi hususunda önemli hizmetleri olmuştur. Türk Tarih Kurumu, Mustafa Kemal’den sonra Anadolu arkeolojisine ağırlık vererek milletimizin tarih sahnesine çıktığı Orta Asya ile bağlantının üzerinde fazla durmaması; Türk Dil Kurumu, dildeki özleştirme çalışmalarında giderek tasfiyecilik yolunu seçmesinden dolayı eleştirilmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kültür kurumları idarî yapı bakımından muhtar değil, ülkedeki eğitim ve kültür hayatımızın yönlendirilmesinde tek merkez olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimi altında idiler. 22.3.1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun’un 1. maddesine göre, “Türk dili ve buna müteallik bilcümle ilmî meseleler ile iştigal etmek üzere Maarif Vekâleti’nde bir ‘Dil Heyeti’nin teşkil edilmesi” kabul edilmiştir. Kanunun kabul edilmesinden iki yıldan fazla bir süre geçtikten sonra 23.5.1928 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile “Dil Heyetinin Teşkili” temin edilmiştir. Başbakan İsmet İnönü, 17 ve 19 Temmuz 1928’de Dil Heyeti’nin toplantılarına katılarak çalışmalar hususunda bilgi almıştır. Bundan sonra Dil Heyeti iki kola bölünmüş, bunlardan biri “yazı”, öbürü de “gramer” üzerinde incelemeler yapmıştır. 5.12.1928 tarih ve 7397 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Dil Heyetinin Vazifeleri Hakkında Talimatname” kabul edilmiştir.

Bu Talimatname’ye göre Dil Heyeti’nin görevleri arasında;

1. Mektep kitaplarına mehaz olacak bir muallim gramer kitabı yapmak veya yaptırmak,

(2)

2. Esaslı ihtiyaca cevap verecek bir Türk Lügatı vücuda getirmek,

3. Neşredeceği bültenlerle halk dilinde ve eski kitaplarda mevcut olan Türkçe kelimelerin neşir ve istimalini teklif etmek,

4. Neşredeceği bültenlerle halk dilinde ve eski kitaplarda mevcut olan Türkçe kelimelerin neşir ve istimalini teklif etmek,

5. Türk dili hakkında lenguistik ve filolojik tetkikat ve neşriyatta bulunmak, bulunuyordu.1

Yeni harflerin kabul edilmesinden sonra Dil Heyeti dağılmamış, yeni üyeler eklenerek genişlemiş, daha çok harf ve dil meseleleriyle uğraşmıştır. Talim ve Ter-biye Kurulu Başkanı Mehmet Emin Erişirgil’in başkanlığında Ragıp Hulûsi Özdem, Ahmet Cevat Emre, Avni Başman, Hasan Fehmi Turgal’dan meydana gelen “Dil Heyeti Merkez Bürosu” teşkil edilmiştir. Dil Heyeti’nin görevleri arasında yılda bir defa dil kurultayının toplantısını düzenlemek de bulunuyordu. Dil Heyeti, 12.7.1932 tarihinde dernek statüsünde kurulan Türk Dil Kurumu ortaya çıkıncaya kadar bazı önemli adımlar atmıştır. Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati imzasıyla, Talim ve Terbiye Kurulu çıkışlı Valiliklere ve Maarif Eminlikleri’ne gönderilen 15.10.1928 tarih ve 27116/5 sayılı yazıda, Reisicumhur Hazretlerinin inkılapçı rehberliği ve baş muallimliği ile başlayan ve her tarafta istekle ve cesaretle kabul olunan yazı inkılabının bir gereği olarak söz derleme işine girişildiği belirtilmiş ve memleketimizin mıntıka ve lehçelerinde halis Türkçe kelimeleri, atalardan miras kalan manzum ve mensur söz vesikalarını toplamaya teşebbüs etmek üzere gereken çalışmalara başlandığı ve bu-nunla ilgili talimatname ve rehber dahi hazırlandığı belirtilmiştir. Benzer çalışmaların illerde valilerin başkanlığında oluşturulacak komisyonlarca da yapılması istenmiştir.

Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, 20.10.1928 günlü Hakimiyet-i Milliye gazetesine verdiği demeçte bakanlığın dört ana hedefi gerçekleştirmeye çalışacağını ifade etmişti:

1. Dilin geliştirilmesi: Bunun için; a) Türk imlasını tespit etmek ve imla lügati hazırlamak. b) Türkçenin yeni bir didaktik gramerini vücuda getirmek. c) Türkçenin bağımsız gelişebilmesi için araştırmalar yaptırmak d) İlmî terimleri kapsayan bir büyük sözlük hazırlatmak.

2. Eğitimin yeni harflerle yapılması,

3. Yeni harflerle baskı yapacak matbaa kurulması,

4. Yetişkin halkın yeni harflerle okuryazar hale getirilmesi.2

Mustafa Necati’nin 1928 yılında bakanlığın önüne koyduğu hedeflerin gerçek-leştirilmesine önem sırasına göre gayret gösterilmiştir. Bu hedeflerden birincisinde 1 Dr. Niyazi Altunya, Milli Eğitimde Mustafa Necati Dönemi, İstanbul, 2009, s. 83.

(3)

yapılması istenilenler zamana bağlı ve uzun emek isteyen çalışmalar gerektirmekte idi. İmla Lügati çalışmalarına hız verilmiş, Şemsettin Sami’nin Kamus-ı Türkî’siyle Mehmet Baha Toven’in Yeni Türkçe Lügat’i esas alınarak 25.000 kelimelik eserin 1928 yılında ilk baskısı yapılmıştır. Aradan geçen zaman zarfında bu çalışmanın aceleye gelmesi sebebiyle eksiklikleri görülerek yeni bir baskıdan önce bazı düzeltme ve eklemelerin yapılması düşünülmüştür. TDK hazırlanan taslağı İstanbul ve Ankara Üniversitelerinde bulunan ilgili öğretim üyelerine gönderip düşüncelerini sormuştur. İlgili görüşlerin toplanmasından sonra yapılan incelemeler ve anket çalışmaları neticesinde ikinci baskı 1942 yılında yapılmıştır. İmla birliğinin sağlanması için dönemin başbakanı Refik Saydam’ın imzasıyla 22.1.1942 tarihli bir genelge kamu birimlerine gönderilmiştir.

Dil Heyeti,1929 yılında Türkçe Kelime Teşkiline Yarayan Lâhikalar isimli 30 sayfalık bir risale neşretmiştir. Heyet dağılmadan önce 17.2.1929 tarihinde geniş katılımlı bir toplantı yaparak bir Türk Söz Kitabı’nın hazırlanmasını kararlaştırmış-tır. 21.11.1932 tarih ve 13507 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile “Söz Derleme Talimatnamesi” kabul edilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, 8.1.1934 tarih ve 185/4 sayılı genelgeyi okullara göndererek Türk Dili Tetkik Cemiyeti Gramer Kolu’nun hazırladığı “Türkçe’de Kelime Teşkili” hakkın-daki ankete Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerinin verecekleri cevapların acele geriye gönderilmesini talep etmiştir. TDK’da 1937 yılından itibaren ilk ve orta öğretim ders kitapları terimleri üzerine çalışmalar yürütülmüş; gramer kısmı, Gramer-Sentaks ve Terim Kolları’nın ortak çalışmalarıyla 1940 yılında ilgililerin fikirlerine sunulmuştur.

Halk ağzından derleme çalışmaları bu çerçeve içinde yürütülmüştür. Derlemenin çalışmalarının bir düzen içinde gerçekleştirilmesini sağlamak üzere “Söz Derleme Talimatnamesi” hazırlanmıştır. Kelimelerin nasıl derleneceği kılavuzla belirlenmiş, matbu kayıt defterleri hazırlanmıştır. Bu çalışmalara koordine etmek üzere Milli Eği-tim Bakanlığı 13.12.1932 tarih ve 4162/114 sayılı genelgeyi valiliklere göndermiştir. Genelgede, “memleketin irfan yükselişi için ehemmiyeti ölçülemeyecek kadar yüksek olan bu işte en fazla gayret gösterecek Maarif ailesi mensupları gayret derecelerine göre milli inkılap ordusunda muvaffakıyetli vazife başarmış olmak saadetini duyacakları gibi gayret ve muvaffakıyetlerinin derecesine göre vilayet merkez derleme heyetleri tarafından inhalar üzerine vekaletçe 1702 numaralı kanunun bazı maddelerini tadil eden 1880 numaralı kanunun 3 üncü maddesi mucibince icabına göre takdirname ile veya kıdem zammı suretile taltif olunacakları” belirtilmiştir.

Bu hedefler üzerinde çalışmalar iki kanaldan yürütülmüştür. TDK yanında Milli Eğitim Bakanlığı da çalışmaya ülkedeki bütün eğitim kurumları ve öğretmenleri, aydınları dahil etmeye yönelmiştir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (o zaman Kültür Kurulu) çıkışlı 24.6.1935 tarih ve 1961/51 sayılı genelge ile gönderilen an-ket örneğine uygun olarak bütün kesimlerde görev yapan öğretmenlerden yardım

(4)

istenmiş, toplanacak fişlerin TDK’ya gönderilmesi belirtilmiştir.

II. Türk Dil Kurultayı’nda kabul edilen çalışma programlarına göre kütüphanelerde bulunan yazma ve basma eserlerden tarama yapılması kararlaştırılmıştır. Bu hususta kurumca hazırlanan tarama talimatnamesine göre taranan kelimeler ayrı ayrı birer sarı fişe geçirilecek, tarama sonunda da bu fişler sıraya konularak aynı kökten gelen sözler bir beyaz fiş üzerinde birleştirilecek ve sarı fişler de bunlara eklenecektir.

1934-1935 yılında üzerinde tarama yapılacak kitaplar ve bunları gerçekleştirecek isimler tespit edilmiştir. İstanbul Kabataş Lisesi Türkçe öğretmeni Nurettin Ergin, İs-tanbul Erkek Lisesi Türkçe öğretmeni Haydar Nijat Ediskun, İsİs-tanbul Kız Ortaokulu Türkçe öğretmeni Behice Köprülü, Kütüphaneler Tasnif Heyeti azası Zakir Kadiri Ugan, Bursa Erkek Lisesi Öğretmeni Namdar Rahmi Karatay, İstanbul Erkek Lisesi Edebiyat öğretmeni Hakkı Süha Gezgin, Galatasaray Lisesi Türkçe öğretmeni Halit Fahri Ozansoy, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü asistanlarından Kıvameddin Burslan, Edebiyat Fakültesi Arapça Lektörü Kilisli Rifat Bilge, Vefa Lisesi Edebiyat öğretmeni Murat Uraz, Edebiyat Fakültesi doçentlerinden Mükrimin Halil Yinanç, Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürü Selim Nüzhet Gerçek, Dr. Süheyl Ünver, Edebiyat Fakültesi Profesörü Şerefeddin Yaltkaya, Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Fah-rettin Kerim Gökay, Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Kazım İsmail Gürkan, Deniz Lisesi Tarih Öğretmeni Fevzi Kurdoğlu, İstanbul Erkek Lisesi Felsefe öğretmeni Halil Ni-metullah Öztürk, İstanbul Erkek Lisesi öğretmeni Mithat Sadullah Sander, Edebiyat Fakültesi’nden Reşit Rahmeti Arat, Kütüphaneler Müdürü Hasan Fehmi Turgal, İstan-bul Erkek Lisesi Edebiyat öğretmeni Agah Sırrı Levend, Galatasaray Lisesi Edebiyat öğretmeni İsmail Habip Sevük isimleri belirlenen eserleri dar ve geniş olmak üzere iki biçimde taramışlardır.

XVII. yüzyıl eserlerinden başlayarak Türkiye Türkçesinde kullanılmayan, unu-tulmuş kelimeleri taranması çalışmaları uzun yıllar devam etmiştir. 227 eser taranmış, kelimelerin türlü manaları verilerek örnekler gösterilmiştir.1943-1957 yılları arasında dört ciltlik sözlük basılmıştır. 1963 -1972 yılları arasında eski taranmış kelimeleri de alarak geniş bir tarama daha yapılmış ve 4815 sayfalık sözlük ortaya çıkmıştır.3

Bu çalışmaların belirlenen takvim içinde yürütülemediği arşiv çalışmalarından anlaşılıyor. Toplanan fişlerin sonraki yıllarda belirli uzmanlara verilerek yapılan çalış-maların sağlıklı olup olmadığı kontrol ettirilmiştir. Bu kontrollerin kimlere yaptırıldığı ve onların yazdıkları raporlar hususunda elimizde geniş bilgi bulunmuyor. Sadece An-kara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Edebiyatı Doçenti Abdülbaki 3 Hamza Zülfikar, “Cumhuriyet Döneminde Yurdumuzda Yapılan Türk Dili İle İlgili Kaynak Metin Yayınları”, Cumhuriyetin 50. Yıldönümünde Anma Kitabı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayını, Ankara, 1974, s.194.

(5)

Gölpınarlı’nın kendisine gönderilen tarama fişlerinden A, B, C, Ç, E, İ, I, O, P, Ü, U, Ö harfleriyle ilgili olarak tanzim ettiği bir rapor bulunmaktadır.

Kültür hayatımız bakımından önemli gördüğümüz bu raporu neşrederek, döne-min bilim hayatının seviyesini, ilim adamlarının aralarındaki ilişkileri bir nebze olsun ortaya koymayı düşündük. Raporun metnini vermeden önce Gölpınarlı’nın dikkat çektiği bazı hususlarda açıklamalar gerekti. Gölpınarlı’ya gönderilen fişlerin bazıla-rını Şerefeddin Yaltkaya ile Ali Nihat Tarlan hazırlamışlardır. Yaltkaya, Firdevsî’nin

Şehname’sinin tercümesi ile Necati Divanı’nı geniş; Tarlan, Şeyhi Divanı, Husrev ve Şirîn’i geniş, Beşaretname’yi dar olarak taramışlardır. Onların ve diğer uzmanların

yaptıkları çalışmalar, kendilerine gönderilen görevlendirme yazılarının not edildiği listeler elimizde bulunmaktadır.

Gölpınarlı, raporunda kendisine verilen tarama fişlerinin muhtevası, bunları hazır-layan bazı isimlerin çalışmalarının yeterliliği ve kendi çalışma yöntemi hususunda bilgi vermiştir. Tarama yapan bazı isimler, bilhassa Tarlan hakkında keskin değerlendirmeler yapmıştır. Tarlan’ın hiçbir divan taramadığını, aklına gelen şeyleri, bazı kelimeleri ta-rama fişine aldığını, daha önce üzerinde çalıştığı Şeyhî’nin divanından istifade ettiğini belirtmiştir. Değerlendirmelerinde keskin davranmasının sebebinin Tarlan’a beslediği husumetin etkisi olduğu muhakkaktır. Tarlan (1898-1978), Eski Türk edebiyatında metin tahlili çalışmalarında metin yorumunu genişletip ikinci, hatta üçüncü derecedeki tedailere kadar girerek kendisine has bir üslup oluşturmuştur.4 1921 yılında “İslam Edebiyatında Leyla ve Mecnun Mesnevisi” isimli memleketimiz deki ilk edebiyat doktorası tezini hazırlamıştır. Kabataş Lisesi’nde Edebiyat öğretmeni olarak görev yaptığı sırada Edebi

Sanatlara Dair ismiyle bastırdığı eseri Milli Eğitim Bakanlığı’nın 10.5.1933 tarih ve

1588/38 sayılı genelgesiyle öğretmen ve öğrencilere tavsiye edilmiştir. Doktorasını tamamladıktan sonra önce üniversitede kadro bulamamış, “Şeyhi Divanını Tedkik” isimli teziyle doçentlik imtihanını vererek 20.8.1933’te Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Metinler Şerhi Doçentliğine tayin edilmiştir.

Tarlan’ın metin şerhi hocası olarak divan edebiyatına vukufiyeti tartışılamaz;5 fakat Orhan Şaik Gökyay’ın, Destursuz Bağa Girenler isimli eserindeki eleştiri oklarından kendisini kurtaramamıştır. Tarlan, Abdülbaki Gölpınarlı ve Gökyay için “Onlar bu edebiyatın külhanbeyleridir” dermiş.6 Çok hissi bir yaratılışta olan, hayatı boyunca gerek bilim alanında gerekse dini çerçevede birçok şahsiyetle tartıştığı ve küskünlük 4 Ahmet Atilla Şentürk, “Osmanlı Şairlerinin Gözlemciliği ve Klasik Edebiyatımızda Realiteye Dair”,

Dergâh, nr. 41, Temmuz 1993, s. 8.

5 Adnan Siyadet Tarlan, Merhum Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan’ın Hayatının Tek Izdırabı ve Kalan Hoş

Sedasından Yankılar, İstanbul, 1980, 135 s.; Bu eserin başka bir versiyonu, Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan İçin, Haz. Adnan Siyadet Tarlan, İstanbul, 1990, 97 s.

(6)

yaşadığı bilinen Gölpınarlı’nın hışmına uğrayanlar arasında Tarlan da bulunmaktadır. Çabuk öfkelenip kızan, kızdığı kişi ile mevcut bağlarını hemen koparan Gölpınarlı’nın bir dönem Tarlan ile ilişkilerinin iyi olduğu biliniyor. “Can kardeşim Dr. Ali Nihat Tarlan” diye hitap ettiği Tarlan ve Yenikapı Şeyhi Abdülbâki Efendi ile birlikte çekil-miş grup fotoğrafını 1935 yılında Kaynak dergisinde çıkan “Baki” isimli makalesine koymuştur. Aradan geçen süre içinde Tarlan’la arası bozulmuş, aynı resmi 1953 yılında basılan Mevlana’dan Sonra Mevlevilik isimli eserine koyarken grubun içinde bulunan Tarlan’ın görüntüsünü çıkarmıştır7 Gölpınarlı, ilk önemli eseri Melamilik ve Melami-ler’i 1931’deki ilk baskısında hocası Fuat Köprülü’ye ithaf etmiştir. Sonra yollarının

ayrılması üzerine bir çarpı işaretiyle bu ithaf sayfasını çıkarmış, altına el yazısıyla “Kaziye-i mensuha/kesinlikle hükmü kaldırılmış!” notunu düşmüştür. Bu not eserin 1992 yılında yapılan ikinci tıpkı basımında bulunmaktadır.8

MAARİF VEKİLLİĞİ YÜKSEK MAKAMINA 9

Ankara: 21.6.1940 Yüksek teveccühleriyle tertib edilen ve tekmiline memur edildiğim Edebiyat Lûgatının “A, B, C, Ç, E, İ, I, O, Ü, U, Ö” harflerini takdim ederken bu lûgatın ma-hiyetine, nasıl tertib edildiğine dair fikirlerimi ve benim ne suretle ikmale çalıştığımı arz etmek isterim:

1. Lûgat, bir kalem tecrübesinden başka bir şey değildir. Her asrın en orijinal, en yüksek ve en ince hayalli şairlerinin divanları tamamiyle ve dikkatle taranmak ister. Halbuki tertib ve ikmal ederek Yüksek Makamınıza sunduğum harflerde ve henüz tertib etmediğim, fakat dikkat le tedkik ettiğim diğer harflerde meselâ, Âşık Paşa, Yunus Emre, Kadı Burhaneddin, Hayretî, Habibî, Nev’î, Hayalî, Bahayî, Neşatî, Nailî, Vecdî, Cevrî, Nahifî... gibi en muktedir ve en orijinal şairlerden bir tek misal bile yoktur.

2. Böyle bir Lûgat yapmak için Yunus Emre ve Âşık Paşa’dan itibaren bütün orijinal şairleri, Namık Kemal ve Yahya Kemal’e kadar bütün gazel üstadlarının şiir-leri taranmalıydı. Aynı zamanda edebiyatımızın mânâ ve vüs’atını bilhassa tasavvuf, meydana getirdiği için mutasavvıf şairlerin ve zümre edebiyatına mensub bulunanların divanları taranmadıkça bu lûgat fevkalâde eksik ve hakikaten anlayan olursa her türlü tenkide maruz zavallı bir halde kalır. Hatayî, Usulî, Dukakinzade Ahmed Bey, Misalî, 7 Ahmed Güner Sayar, Abdülbâki Gölpınarlı, İstanbul, 2013, s. 163.

8 Ahmed Güner Sayar, “Vefatının 25. Yılında Sahhaf Raif Yelkenci’ye Dair Anılar ve Düşünceler”,

Simurg, nr. 1, Ekim 1999, s.29, dp.108.

(7)

Viranî, Arşî, Muhitî, Seyyîd Seyfullah, Ümmî Sinan... gibi şairlerden bir tek misal yoktur, ancak ben aklıma gelenleri ilâve ettim.

3. Üstad Şerefeddin Yaltkaya, taradığı divanları, dikkatle taramış ve tamamiyle ilmî bir tarzda her beytin altına sahife numarasını da ilâve etmiştir. Fakat maal’esef Dr. Ali Nihad Tarlan, hiçbir zaman divan taramamış, aklına gelen şeyleri, hattâ bazen edebiyat lûgatına değil, âdi lûgata konması iktiza eden yahut, yok, nize, neva, navek... gibi kelimeleri bile lûgat mânâsını vererek almış ve hiçbir misalin hangi kitaptan alın-dığına, hangi sahifede bulunduğuna dair küçücük bir kayıt ve işaret bile koymamıştır. Misallerinin ekserisini, evvelce uğraştığı Şeyhî divanından intihab etmesi, Şeyhî’den almadığı misallerin ise gayet karışık olması divan taramadığına ve ancak aklına ge-lenleri yazdığına büyük bir delildir.

4. Rıfkı Melûl Meriç ise, diyebiliriz ki hiçbir şey yapmamıştır. Ancak birkaç fişde, misallerin aynı kelimelerle Rıfkı tarafından nesre çevrildiğini gördüm ki buna hiç lüzum yoktur.

5. Bir edebiyat lûgatının şüphe yoktur ki bediî bir vasfı da haiz olması lâzımdır. Bu da ancak bütün divanların arz ettiğim şekilde taranarak bir maddeye birçok misal elde edildikten sonra o misallerin en güzellerini seçmekle mümkindir. Halbuki misallerin içinde okuyanları edebiyattan soğutacak kadar çirkinleri var. Binaenaleyh meydana getirilmekte olan lûgat bu cihetten de mecruhtur.

Yukarıdaki beş maddede toplanan maruzatım, fişlerin tedkikinden anlaşılacaktır. Aslî fişler, Türk yazısiyle yazılmış olan benim fişlerime merbuttur. Şimdi bendeniz, neler yaptığımı Yüksek müsaadenizle yüce Makamınıza arz edeyim:

1. Dr. Ali Nihat Tarlan, yukarıda arz ettiğim gibi âdi lûgata girecek kelimeleri de almıştır. Bunlarla beraber bazı mazmunlara aid kelimeler de var. Halbuki bendeniz, vücuda getirilecek lûgatın âdi lûgat olmadığını bildiğim gibi yapılması matlûb olan edebiyat lûgatının, mazmûnlar lûgatından ayrı olmasını da isterim. Bu hususta üstad Şerefeddin Yaltkaya ile de mutabık kaldık. Onun için böyle kelimeleri attım. Ancak şunu da ilâve edeyim ki mükemmel bir edebiyat lûgatından başka bize bir de mükemmel mazmûnlar lûgatı lâzımdır. Fakat bu, tamamiyle ayrı bir iştir ve dilerim ki Vekâletiniz zamanında milletimize bunu da ihda edersiniz.

2. Fişlerde ekseriyetle tasavvufî telâkkilerin izahı yoktur, bunları ilâve ettim. İlâve ettiğim maddeleri aynen arz ediyorum:

Allemel esmâ: Tasavvufî telâkkisini ilâve ettim.

Aynel yakin: Yakin mertebelerini ve Hakkal yakin derecesini izah ettim. Arşı Belkîs: Ayeti kısaca izah ettim.

Anka: Yeni baştan tertib ve terkib ederek tasavvufî mânâlarını misalleriyle beraber ilâve ettim.

(8)

Âdemi Mâ’nâ: Bir hayli ilâvede bulundum.

Arş: Hukema felsefesine ve tasavvufa göre uzun uzun izahat verdim.

Ashabı Kehf: Adlarının uyutma hassasını ilâve ile beyitlerin mânâlarını tavzih ettim.

Abı Hızr: Tasavvufî mânâlariyle misallerini verdiğim gibi meşhur hikâyeyi ve halk arasındaki an’aneleri de ilâve ettim.

Ahlakı Azîm: Tasavvufî izahatta bulundum. Ayeti Nur: Ayetin mânâsını yazdım. Âbâi Ulvî: İlâveler yaptım.

Âyinei İskender: Biraz ilâvede bulundum ve misal verdim. Aklı kül: Misaller verdim ve tasavvufî mânâsını izah ettim. Abdal: Bir hayli ilâvelerde bulundum ve misaller verdim. Ahseni Takvib: Tasavvufî mânâsını izah ettim.

Akl: Yeniden yazdım.

Baykara ve Bakâ: Tafsilât verdim.

Başa dönmek, Bedr: Bunları da izah ettim. Bismillahi Mecrahâ: Tafsilât verdim. Behram: Yeniden yazdım.

Bâkıl: İlâvede bulundum.

Pâyi Maçân: İlâvelerde bulundum.

Bismillâh: Bu fişde yalnız bu kelime var, bir de “buyur” mânâsiyle bir tek beyit var. Bunu da yeniden yazdım ve misal verdim.

Piri Mugân: İzahat verdim.

Cemşîd, Cem, Can: İzahat verdim, misâller ilâve ettim. Eynemâ Tüvellû: Tasavvufî mânâsını kısaca izah ettim.

Caalnâ: Âyeti ve bu suretle beyti izah ve hurufilik akidesini ilâve ettim. Cefr: Bu maddedeki harflerin bastını kısaca izah eyledim.

Elfakru Fahrî: Sôfî ve Hurufî akidesince te’vilini yazdım ve misaller verdim. Ejderhâ: İlâveler yaptım.

Cevheri Ferd: İlâveler yaptım.

Ebced: Hurufî ve Sôfî akidelerini izah ettim ve misaller verdim. Erbain: Bu maddeyi izah ve Mevlevilerin çilesini tavzih ettim. Essalât: Salâyı Âmı ve Mevlevilerdeki salâyı izah ettim.

(9)

Câmı Cem: Tasvvufî izahatta bulundum. Cibrîl: Tasavvufî izahatta bulundum. Elest: Tasavvufî izahını ilâve ettim. Erinî: Tasavvufî mânâsını şerhettim. Evednâ: İzahatta bulundum.

Cebr: İzahatta bulundum.

Fatıma: İlâvede bulundum ve misal verdim.

İnnî ene rabbüke: Kıssayı hülasatan yazdım, tasavvufî mânâsını izah ettim. İrciî: Etvarı seb’ayı izah ettim.

İtikâf: Mezheb farklarını kısaca izah ettim.

İsmi Â’zam: Tasavvufî telâkkiyi izah ettim ve misaller verdim. İhtiyar: Muhtelif mezheblerin ve sôfîlerin kanatlarını ilâve ettim.

İlmi Ledün: İlâvelerde bulundum. Tasavvufî mânâsını izah ettim ve misaller verdim.

İşrakiyân: İlâveler yaptım.

İsna aşer: Birçok ilâvelerde bulundum ve misaller verdim. İ’râb: İşaretleri yazdım ve izah ettim.

İksîr: Tasavvufî izahını yaptım ve misaller verdim.

İsmi Â’zam Vefki: Vefkin aslını, şeklini ve nüsha üzerine yapılan şeklini ilâve ettim.

İ’tizar: Mu’tezile mezhebinin esasları hakkında ilâveler yaptım ve bilhassa kelâ-mın gayrı kadîm olduğu hakkındaki akideyi yazdım, bu suretle de beytin mânâsı tavazzuh etti.

İbrahimi Gülşenî: Bu tarikatın hangi tarikatlardan terekküb ettiğini ilâve ettim. İrem: Halk an’anesini ilâve ettim.

İ’sâ: İlâvelerde bulundum ve misaller verdim. İttisal: Tamamiyle ve yeniden izah ettim.

İsmi Â’zam: Misal verdim ve biraz ilâvede bulundum. İlmi Nücûm: İlâvelerde bulundum ve misal verdim. İkrar: Yeniden yazdım.

Urcuni kadîm: Biraz izah ettim.

3. Bu fişleri tertib ve tekmil ederken mânâ bakımından münasebet düşerek aklıma gelen şu maddeleri bizzat yazıp misaller verdim:

(10)

Âlemi Kübra, Aşk, Ashab, Araz, Abı hayvan, Abı hayat, Aklı cüz’î, Abîr (bu yazılmıştı, fakat ben yeniden yazdım), Adem, Âdem (yazılmıştı, fakat yazılmamış gibiydi, onun için yeniden yazdım), Bâi Bismillâh, Ca’ferî, Cevher, Çâr unsur, Çâr erkân, Çâr darb, Çâr Yâr, Çârı Zemzem, İmamiye, İstiva, İlmi Kâf, İsmaîl, İlmi Huruf, Işık, Ehli Beyt, Ondört Ma’sûm, Onsekiz bin Âlem.

4. Bunlardan başka henüz harfi gelmediği için tedkik etmediğim ve harfleri gelince yoksa ilâve edeceğim 35 tane madde tesbit ettim.

5. İlâvelerimde Oğlanlar Şeyhi İbrahîm, Dukakinzade Ahmed, Gaybî, Muhitî, Niyazî, Esrar, Yunus divanlariyle bendeki birçok mecmualardan ve Garibname’den, Sohbetname’den vesair kitaplardan istifadeler ettim, bu suretle de mümkin olduğu kadar hem tenevvu’ husule geldi, hem de me’haz çoğaldı.

6. İmlâ tarzında terkibleri tire ile ayırdım, telaffuzda bugünkü şiveyi esas ittihaz ettim.

Yukarıdan beri sürüp gelen maruzatımdan da anlaşılacağı veçhile bugün tebyiz edilerek takdim edilen fişler kat’iyetle söyliyebilirim ki çok iyi ve mükemmeldir. Fakat şunu da yine kat’iyetle ve bütün açıklığiyle arz ediyorum ki edebiyatı lûgatı olmak itibariyle bu harflerdeki maddeler pek az, pek noksan ve henüz tarama işi taslak haline

Solda Abdülbaki Gölpınarlı, ortada Abdülbaki Baykara Dede ve sağda Ali Nihat Tarlan.

(11)

gelmemiş bir vaziyettedir. Bu çeşid çıkarılacak bir lûgat, hiçbir ilmî ihatası olmıyan derme çatma bir kitap olacaktır. Eğer mutlaka bu tarzda çıkması lâzımsa çalışmama devam edeceğimi hürmetlerimle arz ederim. Fakat iyi bir şey, tam bir lûgat yapılması matlûb ise mutlaka sunduğum harflere girecek maddeler daha pek çok olduğu için her şeyden evvel arz ettiğim gibi divanlar ve şiirler yeni baştan ve dikkatle taranma-lıdır. Maddeleri tebyiz ettirirken aklıma geliveren diğer maddeler, bu hakikatı bütün uryanlığiyle meydana çıkarmaktadır. Bu işe yeniden başlanırsa uzun bir zaman da sürmez. Ciddî bir çalışma neticesinde bir yıl içinde size tam ve mükemmel bir lûgat verebileceğimi ummaktayım.

Candan ve derin saygılarımı sunarım çok muhterem Vekilimiz.

Dil, Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Edebiyatı Doçenti Baki Gölpınarlı

(12)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)
(18)
(19)

Referanslar

Benzer Belgeler

Etik, ahlaksal olanın özünü ve emellerini araştırıp, insanın kişisel ve toplumsal yaşamındaki ahlaksal davranış ile ilgili sorunları ele alıp inceleyen bir

Günümüzde yapılandırıcı yaklaşımla birlikte dil bilgisi öğretimi ayrıntılı olarak ele alınmış, dil bilgisi öğretiminin amaç, yaklaşım, yöntem ve

Mustafa Kemal Paşa, Dil Encümeni ile alfabe konusunda sağlanan bu uzlaşmayı 4-5 Ağustos 1928 gecesi Başvekil İsmet Paşa’ya yeni Türk harfleriyle yazdığı mektupta

yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen ve Türk Dil Kurumu kütüphanesine Etüt 80/1, 80/2 numaralarıyla kayıtlı Kâmûs-ı Fârsî adlı Farsçadan

Henüz daha öğrenciyken 1900’de Osmanlı Türkiye’sini ziyaret ederek araştırma gezilerine başlayan Samoyloviç ilmî hayatı bo- yunca Türk dünyasının farklı

Samoyloviç [1880-1938], Rusya’ya döndükten sonra ziyaretiyle ilgili notları- nı hem sözlü hem de yazılı olarak açıklar (Türkçesi: Türk Dili, 805.. Samoyloviç;

Sözlükteki madde başları; alet ve eşya adları, askerlik kavramları, bitki adla- rı, coğrafi ve idari yer adları, deyimler ve deyişler, dinî kavramlar, eğlence ve

Ahmet Kutsi Tecer (Kudüs 1901-İstanbul 1967); şair, oyun yazarı, ede- biyat ve halk kültürü araştırmacısı, eğitimci (felsefe, edebiyat, estetik öğret- meni) ve MEB üst