1 H A ZİR A N 1980
HALDUN
TANER
PİLAV
DEVEKUŞU^
mefctupCaî
O
SM ANLI toplumunun en seç kin kişilerini Mekteb-I Harbl- ye’nln, Askerî Tıbbiye’nln, Mekteb-I Mülkiye’nln, Mekteb-I Sultanl’nln, Darüşşafaka’nın, Mercan Idadltl’nln, İstanbul Llsesl’nln ve ha tırı sayılır birkaç başka okulun yetiş tirmiş olması elbet bir rastlantı değil dir. İstanbul dükalığı dışında kalmış gençlerin erişemediği bir mazhari yetle nlsbeten iyi okullarda yetiş me şansına sahip olan bu mutlu azınlık, İster İstemez öbürkülere bir üstünlük sağlamış oluyordu. Her va tan evlAdına aynı şansları, devletimiz, ne yazık kİ o günden bugüne yirminci yüzyılın son çeyreğine değin yarata madı gitti. Bu durumda iyi-kötü yetişme imkânı bulmuş mutlu aydın ların bu ergilerinin kefaretini ödemek için yurda azamî yararlı olmaları ge rekirken çoğu zaman bu da olmadı. Ama şunu da kabul etmeli kl.askerî- mülkî kültürel alanlarda elebaşılar, yol açıcılar da yine bu okullarda oku muş olanlardan çıktı.M
EK TE B-I Harbiye, öğrenci lerine verdiği askerî disiplinle, yurt sevgisi İle, matematik ve tutarlı muhakeme tarzı ile kesin, kestirme sonuç alıcı strateji alışkanlığı İle, başıbozuk, duygu sal, esasla aynntıyı ayırt edemeyip lâf salatası içinde dağılıp gitmeye eği limli bir ortamda lider kadroyu da hazırlamış oldu. Askerî Tıbbiye buna artı olarak askerî disiplinle düşünsel faaliyeti birleştiren gençlerin odağını oluşturdu. Mekteb-I Mülkiye yüksek bürokratlarımızı yetiştirdi. Bunların en eskilerinden biri olan Mekteb-I Sultanî İse Tanzimat’tan sonra Batı İle İlişkilerimizde kendilerine en çok İhtiyaç duyulan Fransızca bilen elemanları, yanı hâriciyemiz mensuplan- nı yetiştirdi. Bu dil bilgisi üstünlüğü GalatasaraylIlara ayrı bir rüçhanlyet sağladı. Kimi bunu yurda daha yarar lı olmak tarzında ödemeye çalıştı, ki mi kişisel ve bencil avantajlar sağla mayı yeğledi.
G
e n e l l e m e l e r d e n, şu şöy- ledir, bu böyledir kestirip atmacılığından, oldum bittim hoşlanmadım. Ama, GalatasaraylI dediğimiz şey nedir, hangi hamurdan yapılmıştır, diye araştırdığımız zaman İster İstemez yine iyl-kötü bir ortak paydaya, Galatasaray deyimiyle bir “dénominateur commun”e varmak mümkün olur.D
IŞARDAN bakanlar, hele dışar dan GalatasaraylIlara biraz da alerji duyarak bakanlar, Gala tasaraylInın onlara batan yanlarının üzerine fazla basarlar, meziyetlerini pek görmek İstemezler. Bunlar Gala tasaraylIyı Masonlar gibi birbirlerini tutan, az buçuk dil bildikleri İçin bir (toupet)leri olan, uyanık, hatta açıkgöz,biraz Frenk züppesi ve fiya kacı, gösterişçi bir tip olarak çizmek eğilimindedirler. Bu abartı İle vurgulanan niteliklerin bazısı bazı GalatasaraylIlarda küçük dozda da ol sa var olabilir. Ama bence Galatasa raylIyı GalatasaraylI yapan vasıflar bunlar değildir. GalatasaraylInın meziyetleri kusurlarından çok, ama pek çoktur. Ben bunları başlıca beş sözcükte toplayabilirim. Yurtseverlik, uygarlık, müsamaha, metod zihniyeti ve hümur duygusu.
HALDUN
TANER
DEVEKUŞU >ıa
jneM upfcûı
Baştarafı
Y
URTSEVER LİK, çünkü Batı dillerinden birini çocuk yaştan edinmek olanağı ve şansı insanı ileri ülkelerle kendi yurdunu kıyaslama zorunda bırakır. Aradaki mesafeyi kapamak İhtiyacı yaratır. Geri kalmışlığın, geri bırakılmışlığın bu handikapı İnsanın milli onurunu kırbaçlar.U
YGARLIK, çünkü edindiği kültür, çağa ayak uydurmayı gerektirir. Çağa ayak uydurmak , ille Batı hayranlığıSayfada
demek değildir. Uygarlığı Batı’yı taklit sanan Tanzimat zihniyetine kendini kaptırmış çok GalatasaraylI yetişmiş olsa dahi, gerçek GalatasaraylI, Batı’nın aksak yanlarını, kof taraflarım yakalayabilmiş, kendinin büyük bir uygarlık geleneğinden geldiğini anlamış GalatasaraylIdır.
G
ENİŞ görüşlülük, çünkü on iki yıl boyu okulundan aldığı eğitim, insanları ve olaylan hem kendi ulusunun, hem de Fransız’ın açısından görmeye onu çocuk yaştan alıştırmıştır. Gerçeklerin bir değil, birkaç boyutlu olduğunu bilir. Bundan ötürü tek yanlı ve fanatik dogmalara iltifat etmez.M
ETO D zihniyeti, çünkü Descartes’ın torunu Fransız hocalardan daha alfabe ile birlikte bu metod zihniyetini de farkına varmadan edinmeye başlar. Bu bir kafa disiplinidir kİ, eğer unutulmaz, okuldan sonra da tavında tutularsa, insanı her giriştiği işte verimli yapabilir. Okulunda matematiğin önemi de onu bu yolda ayrıca güçlendiren bir unsurdur. GalatasaraylI, Pascal’ın “ Esprit de Geometrie”si ile “ Esprit de Finesseln”) birleştirmeye özendirilir. Bu birleşime erişmeye çabalar. Bunu becermek kolay olmasa da, yine de kendini o yolda yetiştirmek, geliştirmek şansına sahiptir.I ÜMUR duygusu, çünkü bilgece bir açı, olaylarla kendi
H
i
arasına konulan filozofik bir mesafe sayılabilecek hümur, olgunluğun ve kafa kıvraklığının belgesidir. Bu kafa çevikliği olayları gülünç yanından yakalama ve hazırcevaplıkla teşhis oturtma hassası, aşağı yukarı her GalatasaraylIda var gibidir. Kiminde olgun bir düzeyde, kiminde sululuğa yatkın bir laçkalıkta.
G
ALA TA SA R A Y LID A bunlar dışında başka ortak özellikler yok mudur? Elbet vardır. Hepsini burada bir bir saymaktansa en belirginleri üzerinde durmayı yeğle dik.iste böyle yetişmiş bir insan elbet aynı çatıda yetişmiş bir insana karşı daha büyük bir yakınlık duyar. GalatasaraylIların meşhur dayanışmasının kökeni burada aranmalıdır.
Yukarda saydığımız vasıfları, az ya da çok dozda taşıyan biri, ister politikacı, İster bilim adamı, İster bürokrat, İster sanatçı, ister işadamı, ister serbest meslek erbabı olsun, hangi alanda at oynatırsa oynatsın, bu şanslı yetişme tarzının avantajları onu çoğu zaman kendiliğinden birinci plana geçiriverir.
E, bu da o kadar büyük bir marifet değildir.
Asıl marifet kendi lehlerine tezahür eden bu eşitsizliğin, bu haksızlığın bilincine varıp yaşamları boyunca bunu telafiye kalkmalarıdır. Ben şahsen, yurdumun her çocuğuna eşit yetişme şansları verildiği gündür ki Galatasaray'dan yetişmiş olmanın tekelinden rahatsızlık duymayacağım. Şu, yılda bir yediğimiz pilavı da daha bir ağız tadı ile yiyeceğim.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi