-
2 i £ j &
Ü lk e m izd e
m ü ze ciliğ in 1 0 0 1.
y ılı n e d e n iy le ,
RESİM H EYKEL
M Ü ZESİ M d. Prof.
B e lk ıs M utlu v e
Y ILD IZ
ÜNİVERSİTESİ
100'U N C U
YILINDA
TÜRKİYE'DE
MÜZECİLİK VE MÜZELERİMİZ
Ö ğ retim Ü y e si,
ressa m m ü zeci.
R esim H e y k e l
M ü ze le ri
d ern e ğ i ik in ci
b a ş k a n ı Tomur
A ta g ö k , ü lk e m izd e
m ü zeciliğ in
durum u, y a ş a y a n
m ü ze le r, v e
m ü ze ciliğ im izin
g e lişm e si için n e le r
y a p ılm a sı g e re k tiğ i
ko n u su n d a
g ö rü şle rin i
a ç ık la d ıla r ...
BELKIS
MUTLU:
Ç A Ğ D A Ş
M Ü ZE C İLİĞ İN Ç O K GERİSİNDEYİZ
M
üzeciliğimizin durumu, ülke mizin çağdaşlaşmasıyla ay nı çizgide bence. Bugün çağdaş laşmanın neresindeysek, müzeci likte de aynı noktadayız. İstan bul'da Osman Hamdi Bey ilk müze olan Arkeoloji müzesini kurduğun dan bugüne geçen 100 yıl içinde yeni bir müze binası yapılmamıştır. Gelişmiş, modern ülkelerde 40000 kişiye bir müze düşüyor.Türkiye'de ise 350 bin kişiye bir müze düşüyor. Bu rakamlar Ûnes- co'nun 7-8 yıl önce yaptığı araştır
maların sonucu. Bugün gelişmiş ül kelerle müzecilik alanında aramız iyice açılmıştır diyebiliriz.
Bunun yanında. Osman Hamdi kendi döneminin en modern müze lerinden birini kurdu. Ne yazık ki o günden bu güne, günümüz stan dartlarına göre yeni bir müze kura madık. Sadece Türk-islam Eserleri için harika bir düzenleme yapıldı.
- Öncelikle profesyonel müzeci yetiştirecek okullar, Bu okullarda yetişecek olanlara da çalışma alanı sağlanmalı. Profesyonel müzecilere
de yeterli ücret verilmelidir. Bugün müzecilerimizin aldığı aylıklar, ülke miz standartlarının çok altındadır. Bu ücret politikası ile profesyonel müzecileri çalıştırmak olanaksız. Ayrıca m üzeciliğin asıl görevi olan,eserleri toplamak, korumak, sergilemek ve yayınlamak da belli bir bütçeyi gerektiriyor. Bakanlığa bağlı müzelerde bu iş nisbeten yü rüyor. Ama bizdeki müzelerin eser satın alma gücü dünya müzelerine kıyasla çok düşük. Yani eserlerin satın alınması için çok düşük
(ar ödeniyor. Sergilemeye gelince; İslam Eserleri Müzesi dışında, çağ daş sergileme örnekleri göremiyo ruz. Müze binalarının kontrol edil mesi, eski yapı da olsa içlerinir çağdaş müzeciliğin gerektirdiği gi bi aydınlatılması lazım. Bunun içir de teknik personele ve bilgiye ihti yaç var.
Eserlerin korunması da hepsin de acıklı durumda. Hem sergilener hem de depodaki eserlerin korun ması için bulundukları ortamın sü rekli kontrol altında tutulması şart. Genellikle müzelerimizin hiçbirinde ortam kontrolü gerektiği gibi işlemi yor. Işık ve nem kontrolü yetersiz.
Onarım için de yetişmiş perso nel çok az. Şu anda eski eserlere karşı adeta cinayet işleniyor. Ona rım uzmanlarının sanat tarihi, arke oloji, resim gibi güzel sanatlarla il gili bir dalı bitirdikten sonra bir la- boratuvarda iki yıl süreyle yüksek onarım dersi, bir yıl da staj yapma ları gerekiyor.
Bugün müzeciliğimizin dünya
standartlarına ulaşabilmesi için, mevcut müzelerin kapasitesi ve olanakları genişletilmeli. Müzelerde yoksul koşullarda çalışan görevli lerden çağdaş düzeyde etkinlik beklemek mümkün değil. Eserlerin sergilenmesi, kataloglama, tasnif, müzenin esas görevi olan yayın iş leri ancak müzede tam bir organi zasyon olursa mümkündür. Oysa bizde bütün bu işler birkaç görevli nin elinde. Dolayısiyle de hiç bir şey yapılamıyor.
Dünyada gelişmişliğin ölçüsü , sadece kişi başına düşen otomobil ve telefon sayısı değil, müze sayısı dır da aynı zamanda. Müzenin çağdaş işlevlerini yerine getirmesi de önemli bunların yanısıra.
Ülkemizde müze sayısı bugü nün en az on misline çıkmalı ki, çağdaş düzeye ulaşabilsin. Görevli sayısı da artmalı. Bir müzede en az yirmi profesyonele, toplam olarak ise tahmini oniki bin müzeciye ihti yaç var ülkemizde. Bir de bilim mü zeleri var.Örneklerini yabancı ülke
lerde görüyoruz. Biz çok eski bir tarihe sahip olduğumuz için müze deyince eski eserlerin olması ge rektiğini düşünüyoruz. Oysa mo dern müzecilikte bilim müzeleri de önemlidir. Dünya ülkeleri arasında bu tür bir müzeye sahip olmayan tek ülke Türkiye. Örneğin Japon ya'da, doğal kaynaklan incelemek ve girişilecek sanayi yatırımlarına katkıda bulunmak amacıyla ilk bi lim teknik müzesini 19. yüzyılda kurmuşlar. Almanya, Amerika, Fransa, İngiltere'de de aynı şeyi görüyoruz. Bilim teknik müzelerinin bir ülkenin teknolojide ve bilimde çağdaş düzeye gelmesinde büyük yararları oluyor. Bu nedenle bizim de sadece eski eserleri koruyan müzeleri geliştirmekle kalmayıp, bu tür müzeleri de kurmamız şart. Yalnız teknik değil doğa bilimleri de bunun içine giriyor. Yaratıcı ve üretici bilim adamı yetiştirmemiz için bu tür müzeleri açmakla işe başlamalıyız.
Röportaj: Rezan ALPAY
Yaşayan bir sanat merkezi
BASIN MÜZESİ
Çemberlitaş'daki Basın müzesi, esasta, eski ve artık antika olmuş basın ve dizgi makinalarını, bası nın önde gelen büyüklerine ait doküman, portre vb. gibi günümüze ulaşan belgelerini biraraya toplamak amacıyla kuruldu ve halka açıldı. Bugün ise, bu am acının yanısıra,
sanat galerileri, kon ferans salonu, resim ve gravür atelyesi, ti yatro ve bilgisayar kursları ile, İstan bul'un gerçek anlam da "yaşayan bir sa nat" merkezi duru munda... Bütün bu çalışmalar, idari ve teknik yönetim, mü zenin müdürü Nurha- yat Berker'in'özverili gayretleriyle gerçek leşiyor. Müzenin sa nat ağırlıklı program larını, sergilerini dü zenleyen ve gravür atelyesinin başında bulunan ve yeni yete
nekleri yetiştiren ise ressam Mine Araşan.. Gravür atelyesi nerdeyse üç yıldır faaliyetini sürdürüyor ve en çok ilgi gören sanat birimlerinden biri müzede.. Kursiyerlerin hepsi meslek sahibi, kimi grafiker, kimi
arkeolog, gazeteci, hatta aralarında resim öğretmeni olan da var... Çok zevkli ve dostça bir çalışma orta mı olduğu için açılan bir sergiyi gezmek amacıyla müzeye gelenler gravür kursuna katılmaya karar ve riyorlar.
Burası gerçekten ya şayan bir sanat orta mı... Gravür atelyesi nin dışında, resim', minyatür, tiyatro, hızlı konuşma, diksiyon, bilgisayar ve güzel s a n a tla ra h azırlık kursları da var. Gale ride sergi açmak için sanatçılar sırada bek liyor. Üst katındaki konferans salonunda ise hemen her hafta bir kuruluşun, derne ğin ya konferansı, ya toplantısı yapılıyor.. Bir de Mine Ara- san'nın girişimle "Sa nat Butiği" adı altında oluşturulan bir küçük mekanda, ünlü ressamların daimi olarak sergilenen ve satışa sunulan eserleri toplanıyor. Zaman zaman Şehir tiyatroları sanatçıları, ücretsiz halka açık Sha- kespeare'i oynuyorlar.
TOMUR
ATAGÖK:
TÜRKİYEDE
HENÜZ
BİR BİLİM MÜZESİ Y O K
K
oleksiyon merakı batı ülkelerinde önce kutsal alanlar vesaray, sonra onun çevresinde soy lular ve daha sonra burjuva sınıfın da gelişti. Kendi kültürümüzde ise böyle bir etkileşimin varlığını göre miyoruz. Ancak çoğu konularda ol duğu gibi müzecilikte de devlet ve askeriye öncülük etmiş. Tophane Müşirlerinden Ahmet Fethi Paşa 1846'da Osmanlı imparatorluğu nun değişik yörelerinden eski eser ve kullanılmayan silahları toplama ya başlamıştır. 1869 ile 1881 ara sında 3 yabancı müdür devlet ko leksiyonlarını düzenlemekle görev lendirilip, 1876'da Müze-I Hüma yun (im paratorluk müzesi) Çini Köşk halka açılmıştır. 1881'de Mü ze Müdürlüğüne atanan Osman Hamdi Beyin kazılardan getirdiği değerli eserlerle koleksiyon İçin bir binaya gerek görülmüş. 1892-1908 yılları aasında ilk kez ülkemizde müze binası yapılmıştır.
Cumhuriyet döneminde, daha Cumhuriyetin kuruluş aşamalarında Atatürk sanat ve kültür yaşamımızın gelişmesi için harekete geçmiş, İs tanbul'da Topkapı Sarayı, Kon ya'da Mevlana, Ankara'da Etnog rafya Müzesi gibi bazı önemli mü zeleri açmıştır. Türklyede sayısı 144 civarında olan müzelerin çoğu ar keolojik kökenli olup, Anadolu'nun kültürel birikimini yansıtır. Üç güzel sanatlar müzesi, TBMM Başkanlığı na bağlı MIHI Saraylar, çeşitli kuru luşlara ve özel vakıflara bağlı mü zeler kültür varlıklarımızı bünyele rinde toplamaktadırlar. Ancak Tür kiye'de henüz bir bilim müzesi, şehrin geçm işini tam anlamıyla yansıtan bir şehir müzesi, bir çağ daş sanatlar müzesi kurulmamıştır.
- Müzeciliğin beş İşlevi, topla ma, belgeleme, koruma, sergileme ve eğitimdir. Toplama, belgeleme ve koruma İşlevinde müzeler önce, bünyelerindeki yapıtlara karşı İçe
dönük, sorumluluklarını yerine geti rirler. Ancak müzelerin halka karşı da sorumluluğu vardır. Bu da mü zelerin dışa dönük işlevidir ki, bu da bünyelerindeki zengin birikimleri topluma sunup, halkı bilgilendir mek, bilinçlendirm ektir. İşte bu noktada müzeler küçüğü ve büyü-' ğüyle tüm toplumla bütünleşirler. Olması gereken de budur, aksi hal de müzeler yaşayan mekanlar ola mazlar, geçmişin kutsal mekanları olarak kalırlar, insanın biraz ürktü ğü, biraz içinde üşüdüğü sergile nen yapıtlara bakmaya, hele hele dokunmaya korktuğu, yasaklarla dolu, acele gezilip bir daha gezme diği bir tapınak.. Bu nedenle bugün müzeciliğimizin, "içedönük“('intro- vent) olmanın ötesine pek geçeme diğini, korumacılık ve belgeleme açısından çağdaş yöntemlere he nüz ulaşamadığımızı söyleyebiliriz Yalnız bazı şeylerin değiştiğini de görüyoruz. Müze-toplum ilişkisi ye niden değerlendirildi, müzelerin eğlenerek gezilecek, bilgilerin ke yifle alınacağı, tekrar tekrar gidile cek yerler olduğu düşüncesi belir ginleşmeye başladı. Sanırım ülke mizde 1983 yılında düzenlemiş ol duğumuz Anadolu Medeniyetleri Sergisi bunda büyük etken oldu.
Am erikan m üze ciliğ i bunu 1960’larda keşfetmiş. Müzeler eği tim ve kültür merkezi olarak işlevleri yüklenmişler. Avrupa'da da bu be nimsenmiş. örneğin Almanların he men her müzede kurdukları Müze Eğitim Merkezleri, sayesinde müze ler yaşayan sanat merkezlerine dö nüşmüş.
Elinde yemek sepeti İle okul ön cesi çocuğun toplu halde gittiği, sevgilileriyle gençlerin, sırtındaki torbada bebekleriyle ailelerin zevkli saatler geçirdiği ortamlardır müze ler. Sanatın kutsallığından kolay vazgeçmeyen Fransızlar bile, yeni müzecilik anlayışına ve yöntemleri ni kullanmaya yönelmişlerdir artık.
- Türkiye'de bu görüşün gelişe bilmesi için öncelikle müzelerin eği timdeki ve toplumdaki yerini sapta mak gerekir. Müzeler kültür ve sa nat konusunda halkı eğiten kurum- lardır. Müzelerimizde İse uzman kadrolar arasında eğitimcilere yer verilmemiştir. Bu nedenle, eğitim uzmanları yetiştirmek, çocuklara ve gençlere yönelik programlar üret mek, Amerika Almanya örneğinde olduğu gibi Kültür ve Milli Eğitim Bakanlıkları İşbirliği İle müze-okul çalışmalarına yönelmekle, böyle bir yaşayan müzecilik anlayışı yaygın laştırılabilir.
RESİM HEYKEL MÜZESİNDE
Y A Y G IN EĞİTİM
İstanbul'da müzecilik alanında iki önemli olay gerçekleşti. Bunlardan biri Resim ve Heykel Müzeleri Derneğinin, müzenin çatısı altında uyguladığı yay gın eğitimdir. Dernek kuruluş amaçlarından biri olan "yaygın sanat eğitimini kökleştirmek ve eğitime katkıda bulunmak" doğrultusunda 1980'den beri ça lışmalarını sürdürmekte.
Her yıl en az 400 çocuk ve yetişkin, resim öğretmenlerinin denetiminde bu yaygın eğitimden yararlanmaktadır. Teorik ve uygulamalı bu çalışmalarda kursiyerlere sanat ve resim bilgisi verilmekte, yetenekleri geliştirilmekte ama daha önemlisi kişilerde yaratıcılık geliştirilmektedir. Bu çalışmalar sayesinde, müze çocukların ve gençlerin boyalar ve paletlerle atelye havasında çalıştığı resimlerini sergiledikleri ziyaretçilerin gelip gittiği canlı, yaşayan bir ortam haline gelmiştir... Çalışmalarını büyük bir özveriyle yürüten ve her yıl genişle ten Resim ve Heykel Müzeleri Derneğinin başında Leyla Belli vardır.
Taha Toros Arşivi