• Sonuç bulunamadı

Batı ortaçağında doğu bilim ve felsefe çalışmalarının düşünce tarihindeki Yer' ve günümüz düşüncesi için önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Batı ortaçağında doğu bilim ve felsefe çalışmalarının düşünce tarihindeki Yer' ve günümüz düşüncesi için önemi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

17 BATI ORTAÇA$INDA DO$U B'L'M VE FELSEFE ÇALI,MALARININ DÜ,ÜNCE TAR'H'NDEK'

YER' VE GÜNÜMÜZ DÜ,ÜNCES' 'Ç'N ÖNEM'

Fatih ARSLAN Özet

Entellektüel dünyada genellikle bilim ve felsefenin Bat ’ya ait oldu u, Do u’da geli emedi i kabul edilir. Bilim ve felsefenin üretilmesi ve geli tirilmesinde Do u’nun da önemli katk lar olmu tur. Bu makalede, Bat -merkezli felsefe ve sosyal bilimlerin problemli yönlerini ortadan kald rabilmek hususunda, özellikle de ortaça daki Do u-merkezli bilim ve felsefe çal malar na yönelmenin gereklili i vurgulamaktad r. Makalede esas olarak, dü ünce tarihi içerisinde Do u’da ortaya ç km bilim ve felsefe çal malar na e ilmenin, kriz içinde olan Bat l sosyal bilimlere ve felsefelere önemli ölçüde katk sa layaca iddia edilmektedir.

Anahtar Sözcükler: sosyal bilimler, Bat felsefesi, Do u felsefesi.

THE ROLE OF EASTERN SCIENTIFIC AND PHILOSOPHICAL WORKS IN WESTERN MEDIEVAL AGES IN HISTORY OF THOUGHT AND ITS IMPORTANCE IN CURRENT THOUGHT

Abstract

Science and philosophy are appropriated to the west with an unconscious prejudice while the east has been either ignored or even overlooked. In the production and development of the science and philosophy the East has had significant contributions. This paper explores immense eastern contribution into science and philosophy to cope with the problematic aspects of, its contemporary, western medieval social sciences and philosophy, which may still be the case. The claim of this article is that an appeal to the scientific and philosophical studies arose in the East in the history of thought might be a crucial contribution to the Western social sciences and philosophies which seem to be in a crisis.

Key Words: social sciences, Western philosophies, Eastern philosophies.

Bilim, yöntemli bir çabad r. Bilimsel çal malarda izlenecek yolun belirlenmesi, geçerlilik, güvenilirlik ve denetlenebilirlik gibi kriterlere uygun prosedürlerin ortaya konulmas i i metodolojiye dü er. Bu nedenle, metodoloji bilimsel faaliyetin en önemli parçalar ndan biridir. Ancak, hakikate giden yollar birden fazlad r. Bu gerçe in gözden kaç r lmas nedeniyle farkl metodolojik kamplara mensup olanlar kendi perspektiflerinin biricikli ini vurgulamaya meyillidirler. “Yine ayn tarz bak aç s n n uzant s olarak, ara t rma teknikleri farkl metodolojik duru lar içinde feti le tirilebilmekte ve kendilerinin öngördükleri s n rlar içinde kullan lmalar buyurulmakta; ya da diyelim metodolojik duru lar ayr oldu u gerekçesiyle farkl tekniklerin bir arada kullan mlar yasaklanmaktad r. Oysa metodoloji, metodlar üzerine bir sorgulama, bir de erlendirmedir; de erlendirme kriteri ise bu metodlar n onto’ya (sosyal gerçeklik) uygunlu udur.”1Bu noktada, metodolojilerin

felsefi temel olarak yaln zca epistemolojiyle de il, ontolojiyle de ba lant l oldu u gerçe i kar m za ç kar. Ontoloji, iki temel zihinsel faaliyet üzerine kurulu bir felsefe disiplinidir. “Bunlardan ilki, ‘bütün her eyin varl n tan tlayacak de erde geçerli temel de erler var m d r?’ sorusu do rultusunda gerçekli in do as n kavramak amac yla genel kapsaml varl k bilgisi ara t rmalar ndan olu maktad r. Öte yandan ikinci türden varl kbilgisi ara t rmalar ise, her günkü dünya deneyimleriyle ço u durumda örtü meyen yan tlar n verilerek,

Ar . Gör. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, farslan@cumhuriyet.edu.tr.

(2)

18 ‘en son anlamda varolan n ne oldu unun’ ortaya konulmas amaçl ara t rmalara kar l k gelmektedir.”2Her iki

türden ontolojik çaba da ayn temel say tl üzerinden hareket eder: Hnsan d nda, insandan ba ms z bir gerçekli in oldu u inanc . Bat kaynakl dü ünceler alan bu inanç üzerinde temellenir. Bu inanç uyar nca, d gerçeklik do al ve sosyal olmak üzere iki parçal yap lanm t r.

Mesele, d gerçekli in tekli i de il, onu alg lama tarzlar n n tekli idir. Bat dü üncesince dayat lan evrenselcilik mitosu buradan temellenir. Tüm zaman ve co rafyalardaki insanlar n gerçeklikleri ayn tarzda alg lay p ve bu alg lar üzerinden hareketle ayn tarzda ak l yürüttükleri anlay n dayat r. Bu anlay n temel varsay mlar unlard r: “Herkes ayn temel bili sel süreçlere sahiptir: Maori çobanlar n n, Kung avc -toplay c lar n n ve noktacom giri imcilerinin tümünün alg lama, bellek, nedensel çözümleme, kategorile tirme ve sonuç ç karma konusunda kulland klar gereçler ayn d r. Bir kültüre mensup insanlar n inançlar bir ba ka kültürde yeti mi insanlar nkinden farkl oldu unda, bunun nedeni farkl bili sel süreçlere sahip olmalar de il, dünyan n farkl yanlar na maruz kalmalar veya farkl eyler ö renmeleridir. Ak l yürütmenin ‘üst düzey’ mant n formel kurallar na dayan r: Örne in çeli ki yasa , yani bir önerme ayn anda hem do ru hem de yanl olamaz anlay vard r. Ak l yürütme, hakk nda ak l yürütülen eyden ayr d r. Tümüyle farkl eyler hakk nda dü ünmek için ayn süreçler kullan labilir ve belirli bir ey hakk nda bir dizi farkl yöntem kullan larak ak l yürütülebilir.”3 Bu varsay mlar, Bat ’n n Bat ’y ve Bat -d n alg lamas n ekillendiren öncüllerdir. Bat , bu

alg lama tarz n n evrenselli ini vehmederek onu, kendisinden olmayanlara dayatm ve dayatmay uygarla t rma süreciyle maskeleyerek gerçekle tirmi tir. Evrenselcilik mitosu, Bat ’n n ekonomik, siyasal ve dü ünsel sömürgecili inin masum olmayan bir parças d r. Bu noktada, bilimsel faaliyetin nesnesi olarak d gerçekli in varl n reddediyor de iliz. Reddetti imiz ey, tek bir d gerçeklik tarz dayatmas d r. Çünkü her türlü dayatma totaliter içeriklere sahiptir. O halde her türlü tart mada ço ulcululuk söylemini referans almak daha önemlidir Ço ulculu u talep etmek, ayn zamanda kendi varolu umuzu talep etmektir. Çünkü bizler, Bat -d bir co rafi-kültürel ortam n unsurlar y z. Bat ile uygarla ma-uygarla t r lma ili kisine girdi imiz dönemlerden bu yana süregelen Bat gibi olma çabalar do rultusunda sürekli olarak benzerliklerin vurgulanmas n n yanl oldu unu dü ünüyoruz. Biz farkl y z ve farkl l klar m z n bizi biz yapan hasletler olarak bilinip korunmas gerekti i fikrini savunuyoruz. Burada kastetti imiz topyekûn bir içe kapanma hali de ildir. Belirtti imiz husus, bütünüyle Bat gibi olma siyaseti ile Bat ’y toptan reddetme söylemi aras ndaki gerilimin ya ad m z birçok sorunun temelinde yatt d r.

Tarih, Bat dü üncesinin kendisini dayand rd Antik Yunan’la ba lamam t r ya da yaln zca Bat ’da geli ip ilerlememi tir. Bat ’n n, Bat -d ’n ötekile tirmesinin en önemli aletlerinden biri olarak antropoloji,4

Bat ’n n hâkimiyetini peki tirici i görme tarz yla Bat -d toplumlar n tarihlerine dair en sistemli verileri sunmaktad r. Tarih disiplinin kurucusu olarak bilinen Heredot, antropologlarca antropoloji biliminin de babas olarak kabul edilmektedir. “Çünkü Heredot, Akdeniz çevresindeki ülkeler konusunda görüp i ittiklerini yazmakla yetinmemi , bu ülkelerde ya ayan … toplumlar n giyim vb. davran larda, törede, teknoloji ve politika düzeylerinde nas l farkl olduklar n … kültürlerini incelemi ; tarihi olaylar kültür farkl l klar yla aç klamaya

2GÜÇLÜ, A. Baki ve Di erleri; Sarp Erk Ula: Felsefe Sözlü=ü, Bilim ve Sanat Yay nc l k, Ankara, 2002, s. 1516-1517. 3 NISBETT, Richard E.; Dü:üncenin Co=rafyas Do=ulular ve Bat l lar Nas l –ve Neden- Birbirinden Farkl

Dü:ünürler, Çeviren: G Ç. Güven, Varl k Yay nlar , Hstanbul, 2005, s. 11-12.

4Bat kaynakl sosyal bilimler anlay , Bat ’n n incelenmesi için sosyolojiyi, ekonomiyi ve siyasetbilimi görevlendirirken,

Bat -d toplumlar antropolojinin ve oryantalizmin alan olarak belirlenmi tir. Bat -d n ötekile tirmenin temelleri bu bilimler ayr m nda aç kl kla görülebilir.

(3)

19 çal m (t r).”5 O Heredot ki, Bat ve Bat -d ayr m n , Yunanl lar d nda kalan bütün di er toplumlar

barbarlar6diye niteleyerek ilk ortaya koyand r.

Antropolojinin tetikledi i yayg n kabul gören anlay ta bilim, insanlar n do ay denetlemek ve toplumsal bir ya am kurup bu ya am düzenlemek amac yla giri tikleri çabalar ve bu çabalar sonucunda geli tirdikleri belirli baz yetenekler olarak ortaya ç km t r. Bu çabalar, bilim öncesi dönemin bilimvari taslaklar olarak görülmektedir. Bahsi geçen çabalar n co rafi-kültürel zeminleri ise, Do u’dur, yani Uzakdo u, Hint, M s r, Sümer, Akad, Babil, Asur, Hitit, Fenike, Pers ve Kartaca’d r. Bu bölgelerde öncelikle pratik ihtiyaçlar n kar lanmas ve belirli gündelik s k nt lar n a lmas amac yla ortaya konulan bilimvari çözümler, i levsellik temelinde teknolojik geli imi do urmu lard r.

H te, bu antropolojik bak , manzaran n tamam n görmeyi engelleyici bir perspektif s n rl l yla maluldür. Örne in, tarihleri M. Ö. 4000 y llar na dayanan Sümerler, “sulama ve hayvanc l k yan nda bak r, kalay, bronz madencili inde de bilgi sahibiydiler. Ayr ca alt n, gümü ve kur unu biliyorlar, seramikleri s rlay p cam kaplar üretebiliyorlard . Ürünlerin toplan p ki ilere da t lmas nda gerekli kay tlar ideogram-çivi yaz s tabletlere yaz yor, hesaplar n seksegosimal (60 tabanl ) say sisteminde yap yorlard . Sümerler, matematik i lemlerinde çarp m tablosu yan nda daire alan ve silindir hacmi hesaplar nda V=3,125 de erini de kullanm lard r. Bilinen en eski t p kitab , Nippur harabelerinde bulunan ve M. Ö. ~3000 tarihinde yaz ld san lan kil tablettir. Bu belgede, on iki ilaçtan söz edilmektedir.”7Keza, eski M s r’ n en ünlü eserleri piramitler,

dönemin M s r uygarl n n matematik, fizik, astronomi ve mimari alanlar ndaki geli mi seviyenin apaç k kan tlar olarak hâlihaz rda dimdik ayakta durmaktad rlar.

Çin medeniyetinin ad an lmadan bilim, teknoloji ve felsefe alanlar n n tarihinin eksik b rak lm olaca söylenebilir. Çin, dünyan n Bat ’ya en uzak kö esinde tarihin en eski zamanlar ndan bu yana ça n n en üstün uygarl k örneklerini sergileyegelmi tir. Çin dü üncesinde makrokozmos ile mikrokozmos e olarak dü ünülmü tür. Yunan dü üncesinin temelini olu turdu u belirtilen arkhe’ler (toprak, su, hava ve ate gibi) Yunan’dan çok önce Çin’de önem verilen temel ya amsal ö elere olarak kabul edilmi tir. “Evrensel be li wu-shing (su, ate , odun, alt n, toprak) insan bedenindeki organlarla e le tirilir: Kalbin esas ate tir, karaci erinki odun, akci erinki metal, böbreklerin esas su, midenin esas toprakt r.”8Buna göre, makrokozmosla e le tirilen insan bedeninde, kozmosu olu turan bütün ö eler ve kozmosun döngüsel yenilenmesini sa layan bütün ya amsal güçler vard r. Çin’in Bat bilim ve felsefesine etkisi, Bat l seyyahlar n oradan ö renip Bat ’ya aktard klar yla bilinir. Ancak Çin’in as l etkisi Do u’yad r. “Çin uygarl n n Asya halklar için oynad rol, eski Yunan’ n Avrupa halklar için oynad role benzetilebilir. Çin’in tekni i, sanat , edebiyat ve felsefesi Japonya’ya, Kore’ye, Vietnam’a, Mo olistan’a örnek oldu sürekli. Do u Asya’n n diplomatik ili kilerinde oldu u gibi bilimsel ve edebi eserlerinde de, uzun y llar Çin yaz s kullan ld durdu.”9 Elbette bunda Çin’in binlerce y l

neredeyse hiç kesintiye u ramadan geli mi devlet gelene inin etkisi büyüktür. Çin, yaln zca barutun icad yla dahi, dünya tarihinde çok ayr cal kl bir yere sahiptir.

Bir ba ka büyük Do u medeniyeti Hint bölgesinde var olmu tur. Günümüzde de ya ayan birçok inanç, felsefe ve kültürün zemini olarak Hint medeniyetinin kökenleri yaz l tarihin ötelerine dek uzanmaktad r. Hint

5GÜVENÇ, Bozkurt; 'nsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1994, s. 19.

6HERODOTOS; Heredot Tarihi, Çeviren: M. Ökmen, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1991, s. 17. 7GÜREL, Ahmet Osman; Do=a Bilimleri Tarihi, Hmge Kitabevi, Ankara, 2001, s. 47.

8ELIADE, Mircea; Demirciler ve Simyac lar, Çeviren: M. E. Özcan, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 2003, s. 125. 9TANHLLH, Server; Yüzy llar n Gerçe=i ve Miras , Cilt 1, Adam Yay nc l k, Hstanbul, 2005, s. 204.

(4)

20 bölgesindeki Mohenjo-Daro uygarl n n kal nt lar bulundu unda “birkaç katl evleri, dükkânlar ve geni caddeleri olan birbiri üstünde kat kat yükselen kentlerin yap l tarihini uzmanlar, HÖ üçüncü ya da dördüncü bin y la kadar ç karm lard r. Burada bulunmu olan ev e yalar , süslü çanak çömlekler, silahlar ve tak lar sanat de eri aç s ndan eski M s r, Babil ve hatta Avrupa’daki benzerlerinden hiç a a de ildir.”10 Bunun yan nda,

Hint kökenli felsefe ya da inan sistemleri günümüzde dahi etkisini sürdürmekte, hatta Bat ’da hiç olmad kadar teveccühle kar lanmaktad rlar.

Medeniyetlerin birikimlerinin sonraki ku aklara aktar lmas n n yegâne arac olarak yaz da, bir Do u icad d r. Çin, M s r ve Babil çivi yaz lar n n öncülüklerinin yan s ra, do u Akdeniz halklar ndan Kenaniler (Fenikeliler) M. Ö. 1500 y l nda, her insan sesine bir sembol atfetme esas na dayal alfabeyi yaratarak günümüzde kullan lan bütün alfabelerin ilk kayna n olu turmu lard r.11

Hnsanl k tarihi boyunca bahsi geçen medeniyetler ve benzeri birçok medeniyet var olmu tur. Ancak bu medeniyetlerin hepsinin dünyan n ekillenimi noktas nda ayn derecede etkide bulundu unu söylemek güçtür. Elbette bu medeniyetler, di erleri ya da birbirleriyle ba lant s z, kar l kl etkile imsiz kompart manlar görünümü arz etmekten uzakt rlar. Kald ki, bu medeniyetlerin tümü, birbirleriyle olan ortak noktalar ya da çat malar yoluyla geli melerini sa lam ve yayg nl klar n art rm veya azaltm lard r. Günümüz dünyas nda söz konusu medeniyetlerin, örtük ya da aleni, izlerinin kendilerini hissettirdikleri bilinen bir gerçektir. Ancak, büyük medeniyetlerin yaratt klar etkiler, onlar sürdürecek yap lanmalar ve bu yap lanmalar n üzerlerinde yükselecekleri toplumsal zeminler olmadan azalmaya mahkûmdurlar.

“Teori olmadan pratik fazla geli emez ya da ba ka bir deyi le ele al nan nesneler ve kapsanan süreçler anla lmad kça nesnelerin pratikte kullan m önemli ya da sürekli ilerlemeler gösteremez.”12 Bu görü , bilim ve

felsefenin neden Greklerden ba layarak Bat dünyas nda geli ti i sorunsal na sunulan ve yayg n kabul gören anlay seslendirmektedir. Oysa, Bat ’n n görece üstünlü ü, teorik alanda ileri gitmek gibi tek bir nedene ba lanarak aç klanamaz. Siyasal, ekonomik ve toplumsal üstünlük ve hatta askeri üstünlük, bu husustaki önemli belirleyicilerdir. Elbette burada tek tarafl bir belirlenim sürecinden bahsetmiyoruz. Kar l kl belirlenmi lik, ba ka birçok alanda oldu u gibi, bu alanda da kendisini göstermektedir. Ayr ca siyasal, askeri ve ekonomik üstünlükle birlikte yürüyen kültürel üstünlük, hâkim olanlar n felsefi ve bilimsel üstünlüklerinin teoride ileri gitmi olmak gibi masum nedenlerle aç klanmas ve benzeri propagandalar n yayg nla t r l p kabul görmesinin sa lanmas nda da önemli etkiye sahiptir. Bu propaganda, Bat biliminin ve felsefesinin yetkin ve rakipsiz olarak alg lat lmas hususunda da i görmektedir. Oysa bu do ru de ildir. Bat dü üncesi, kendisine alternatif olabilecek di er dü ünce tarzlar aras ndan ba ka birçok etkenin yard m ve tarihsel artlar n uygunlu uyla s yr lm ve öne ç km t r. Kald ki, tek kayna da kendisi de ildir. Kendi d ndaki uygarl klar n yarat lar ndan azami ölçüde faydalanm olan Bat dü üncesi, ya ad tarihsel kopu lar ve kimisi uzun süren bo luklarda, temel fikirlerin ta y c l n kendisine alternatif olan dü ünce geleneklerine b rakm t r. Bu hususta Say l ’n n belirlemeleri ilgi çekicidir. “Yunan ilminin Thales, Anaksimender ve Pitagorcular zaman nda M s r ve Mezopotamya’dan etki ald , bu etkilenmenin Demokritos ile Kos’lu Hippokrates zaman nda devam etti i ve bu arada muvakkaten kesintiye u rad ktan sonra Ödoksos’la tekrar ba layarak helenistik ça da daha da belirginle ti i görülüyor. Milat’tan önce ikinci yüzy lda astronomide Hipparkos, Milat’tan sonra birinci yüzy lda matematikte Heron ve

10 STÖRHG, H. J. ; 'lkça= Felsefesi, Çeviren: Ö. C. Güngören, Yol Yay nlar , Hstanbul, 2000, s. 35-36. 11 ASIMOV, Isaac; Bilim ve Bulu:lar Tarihi, Çeviren: E. Topçugil, Hmge Kitabevi, Ankara, 2006, s. 38-39. 12 SELSAM, Howard; Din, Bilim ve Felsefe, Çeviren: M. Türde , Morpa Kültür Yay nlar , Hstanbul, 2004, s. 98.

(5)

21 t pta Dioskorides bu etkilerin devam n temsil eden ba l ca ilim adamlar olarak gösterilebilir. Hkinci yüzy lda Batlamyos Mezopotamya’dan astronomi alan ndaki etkilenmelerin önemli izlerini ta makta, daha sonra da Diofantos matematikte geni çapta Mezopotamya etkisi göstermektedir. Demek ki Yunanl lar M s r ve özellikle Mezopotamya’dan matematik, astronomi ve t p alanlar nda bin y la yak n uzun bir süre boyunca önemli etkiler almakta devam etmi lerdir.”13

Bu noktalar n belirtilmesi, Yunan dü üncesinin önemsiz addedilme çabas olarak anla lmamal d r. Çünkü Yunan dü üncesi, 17. yüzy ldaki bilimsel devrime kadar, yaln z bilimde de il, felsefe ve din alanlar da dâhil olmak üzere Bat dü üncesinin neredeyse tamam n ekillendirmi tir. Temel dü ünce biçimi ve buna alternatif olanlar n ço u yine Yunan felsefesi ve teolojisinden oldukça etkilenmi olan H ristiyan teolojisinin bir kar m d r. Bilimsel devrimin tabiat n anlamak, öncelikle Yunan bilimini, onun olumlu ve eksik yönlerini anlamay gerektirir. Yunan fikirlerinin etkisi bilimsel devrimle noktalanmam t r. Atomizm gibi ço u dü ünce, varl n hâlâ sürdürmekteyken, Yunanl lar n evreni anlamak ve incelemek için kulland pek çok ilke geçerlili ini bu gün de korumaktad r.14

Ayr nt lar gözden kaç rmak pahas na oldukça genel bir perspektiften bak ld nda bilimin uzun erimli geli imi u dört a amada somutla t r labilir. “(1) M s r ve Mezopotamya uygarl klar na rastlayan empirik (görgüsel) bilgi toplama a amas ; (2) Eski Yunanl lar n evreni aç klamaya yönelik ak lc sistemlerini kurduklar a ama; (3) Orta Ça Yunan felsefesiyle dinsel dogmalar ba da t rma çabas kar s nda Hslam dünyas ndaki bilimsel çal malar n parlak ba ar lar n kapsayan a ama; (4) Rönesans sonras geli melerin yer ald modern bilim a amas . Görüldü ü gibi ilk a ama tümüyle, üçüncü a ama ise bir bölümüyle Do u’da, ikinci ve dördüncü a amalar ise daha çok Bat ’da yer alan geli meleri kapsamaktad r.”15 Dolay s yla, Do u, uygarl k tarihinde,

bilimlerin ve felsefelerin geli ip olgunla mas nda göz ard edilemeyecek kadar önemli bir yere sahiptir.

Mant k, kelam ve akaid, felsefe ve ilahiyat, metafizik, tasavvuf ve kelam, varl k meseleleri, Hslami politik felsefe, Hslami Medine-i Faz la’lar, gök bilimi, y ld z bilimi, gök cisimlerinin hareketleri, deniz bilimleri ve deniz seferlerinin nitel durumu, maden mühendisli i, jeodezi, optik bilimi, psikoloji, sosyal psikoloji, psikoterapi, sosyoloji, sanat ve estetik, sikke (nümizmatik) bilimi, atmosferler ve gazlar bilimi, zerre (atom) ye ili kin konular ve bunun tan nmas , Tarih Felsefesi, fizik, mekanik, kimya ve kimyasal analizler, usturlab yap m , rasat ve zic, hesap ve hendese, cebir ve mukabele, üçgen geometrisi, mimari teknikler, siyaset ve yönetim bilimi, e itim ve ö retim metodlar , ilimlerin dallar na ayr t r lmas ve tasnifi, seyahatnameler, genel t p, cerrahi t p ve pratik t p, hastal k bilgisi, göz tababeti, koruyucu t p (h fz s hha), ilaç bilgisi ve ilaç yap m , fizyoloji, botanik, zooloji, çiftçilik ve tar m, yeralt sular n n ç kar lmas , sanat ve meslekler, idari yönetmelikler, ticaret metodu, kanun, f k h, usul- f k h, hukukun temelleri, siyasi hukuk, cezai hukuk, medeni hukuk, tarih, co rafya, haritalar n haz rlanmas , ulum- garibe ve hermesi bilgiler, makamat ve k ssa yazma, iir, iir üslubu, iir ele tirisi, edebiyat ele tirisi, belagat ilimleri ve ele tiride ölçü, kitabiyat ve fihrist yazarl , dil felsefesi, gramatik zaman, nahiv, sarf, aruz, kafiye, hitabet ilmi, filoloji16 ve benzeri birçok alanda Do u-Hslam uygarl n n kendisi d nda kalan dünyay özellikle de Bat ’y az ya da çok, dolayl ya da direkt, yüzeysel ya da derinden ama bir ekilde etkilemi oldu u ba lang ç olarak belirtilmelidir.

13 SAYILI, Ayd n; M s rl larda ve Mezopotamyal larda Matematik, Astronomi ve T p, Türk Tarih Kurumu Bas mevi,

Ankara, 1991, s. 443.

14 GREGORY, Andrew; Evreka! Bilimin Do=u:u, Çeviren: E. Ayhan, Güncel Yay nc l k, Hstanbul, 2005, s. 11,12. 15 YILDIRIM, Cemal; Bilim Tarihi, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 2003, s. 14.

(6)

22 Do u-Hslam medeniyetinin bilimsel olarak üstünlü ünü sa lay p geli tirdi i süreç, 8. ilâ 16. yüzy llar aras n kapsar. Bu dönemde, Grek medeniyetinin yarat lar n Hslami dü ünceyle sentezleyerek özellikle astronomi, matematik ve fizik alanlar nda önemli çal malar yapan Do ulu bilim adamlar Bat ’n n iki parlak dönemi aras nda ya anan kopuklu u tolare etmi ve Antik ça n bilgilerinin geli tirip zenginle tirerek Yeni ça a aktar lmas n sa lam lard r. Bu durumu bütün aç kl yla görebilmek için kar la t rmal bir kronolojiye bakmak yeterlidir. 550-1950 y llar aras nda Do u ve Bat ’daki bilimsel geli melerin kar la t rmal olarak verildi i Bilim Tarihi K lavuzu adl esere bak ld nda, 550 y l ndan 1500’lere kadar geçen sürede, daha önceden Grekçe’den Arapça’ya çevrilmi eserlerin Arapça’dan Latince’ye aktar lmas , önceki dönemlerin bilgilerinin ansiklopedivari eserlerde toplanmas kilisenin ve krall klar n bilimsel ve felsefi konulardaki yasaklamalar , Bacon, Gutenberg ve Da Vinci gibi birkaç dehan n çal malar gibi eyler d nda Bat hanesinin neredeyse bo oldu u görülebilir.17 Bu s rada Do u’da ise muazzam bir bilim ve felsefe faaliyetinden söz edilebilir. Bu faaliyetin temelinde eski Yunan’ n bilim ve felsefe yarat lar n n Arapça’ya aktar lmas vard r. Bilindi i üzere, bu metinler daha sonra Latince’ye aktar lacak, Bat ’n n “karanl k”tan kurtulu u bu yolla gerçekle ecektir. Bu bilindik durumun çok daha az bilinen veçhesi ise ilk dönem çevirilerinin Yunanca’dan direkt Arapça’ya yap lmad d r. Özellikle M. S. 8. yüzy l n sonlar nda ba lay p 9. yüzy l boyunca büyük bir h zla ilerleyen çeviri ve uyarlama faaliyetlerinin ekserisi eski Yunan metinlerinin Yunanca’dan Süryanice’ye ve oradan Arapça’ya kazand r lmas eklinde olmu tur. Gerçi az da olsa Yunanca’dan direkt Arapça’ya da çeviriler yap l yordu ancak Süryaniceye yap lan çeviriler nispetinde de il. “Edesse’deki (Urfa) ünlü ‘Persler Okulu’ imparator Jovien’in Nisibe (Nusaybin) kentini Hranl lar’a terk etti i s ralarda kuruldu. (Bu kentte Yunan felsefelerinin Süryanice’ye ilk çeviricisi olarak Probus görünecektir). 489 y l nda Bizans Hmparatoru Zenon Nasturi e ilimleri dolay s ile okulu kapat r. Bunun üzerine Nasturi mezhebine sad k üstad ve akirtler Nusaybin’e s nd lar ve orada ba ka bir felsefe ve ilahiyyat merkezi olan bir okul kurdular. Ayr ca Sasani hükümdar Husrev Enû -Revân (Nû ervân) (521-579) Gonde-Aahpur’da (Cündi âpur), Hran Hmparatorlu u’nun güneyinde üstadlar n n ço u Sünni olan bir okul kurdu. … Bu döneme hükmeden büyük ad Ra Aynal (Resul-aynl ) Sergius’tur (Vefat : Hstanbul, 536). Engin bir etkinli i olmu , bizzat yazd eserler d nda Nasturi rahibi, Galien’in (Calinus) eserlerinin büyük bir k sm n ve Aristoteles’in mant ka ili kin eserlerini Süryanice’ye çevirmi tir.”18 Çeviri faaliyetleri sonras nda bu eserler Arapça’ya aktar lm t r. Genç bir medeniyet olan Hslam medeniyeti, bu medeniyetin etraf nda birle ti i metin olan Kuran’ n dili olan Arapça’y bir nevi resmi dil olarak kabul etmi tir. Bu nedenle, cihan ümul emellere sahip bir medeniyet olarak Hslam medeniyeti kendisinden önceki bütün medeniyetlerin yarat lar n kendi diline aktarmak için yo un bir çaban n merkezi olmu tur. Yap lan çeviriler yaln zca Yunanca ve Süryanice eserleri kapsamakla kalmam , Sanskritçe ve Pehlevice gibi dillere de yönelmi tir. Ancak bundan yap lan çeviri çal malar n n rastgele oldu u anlam ç kar lmamal d r. “Özellikle Bat ’daki birçok kimsenin hatal olarak Hslam’ n, Antikite ile ortaça Avrupas aras nda basit bir köprü görevi gördü ü zann nda olmas yüzünden bu nokta tekrar edilmelidir. H in do rusu u ki, hiçbir ey hakikatten ba ms z de ildi, çünkü hiçbir fikir, teori ve doktrin önce Hslamla t r lmadan ve Hslam’ n bütüncül dünya görü üyle kayna t r lmadan Hslam’ n s n rlar n n

17 GÖKDO\AN DOSAY, Melek ve Di erleri; Bilim Tarihi K lavuzu-Bulu:lar ve Yap tlar, Nobel Yay nc l k, Ankara,

2001, s. 65-80.

(7)

23 içine girmedi.”19 Ba ka medeniyetlerin eserlerinin Arapça’ya aktar m için ön art, onlar n Hslami doktrinle

uzla abilir olmas d r.

Merkezde Arapça literatürün durmas , olu an medeniyetin bir Arap medeniyeti oldu u kan s n do urmamal d r. Arap olmayan birçok Müslüman filozof ve bilim adam da Hslam medeniyetinin temel ta lar olarak bilinmektedir. Keza, ümmet anlay na sahip bir medeniyeti, günümüz perspektifinden bakarak, farkl milletlerden olu mu parçal bir yap olarak görmek, apaç k bir anakronizme dü mek demektir. Kald ki, el Kindî istisna tutulacak olursa, Müslüman filozof ve bilim adamlar aras nda Arap rk ndan gelenlerin say s çok azd r.

As l ad Ebû Yusuf Ya’kub b. Hshak al-Kindî olan ve ilk Hslam filozofu olarak bilinen el Kindî’ye göre felsefe, insan n benli ini bilmesi, gücü yetti ince Allah’ n fiillerinin benzerini yapmas , külli ve sonsuz eylerin varl n , nas l ve nice olduklar n ve sebeplerini ö renmeye çal mas d r.20 El Kindî, felsefesini Aristoteles’ten ilhamla olu turmu , ancak Aristoteles felsefesinin Hslam’a uymad n dü ündü ü yanlar n reddetmi tir.

Aristoteles yaln zca el Kindî için de il bütün bir Hslam felsefesi için temel öneme haizdir. Arsitoteles’in Hslam felsefesinde en derin izler b rakt ekol, Me aîliktir. “Yunan felsefesinin, özellikle de Platon ve Aristoteles’in felsefelerinin etkisiyle ak lc felsefe yapan Hslam felsefesi”21 okulu olarak Me aîlik Do u’da ve

Bat ’da Fârâbî, Hbn Sînâ, Hbn Bacce ve Hbn Rü d gibi temsilcilerinin büyük öhreti nedeniyle en çok tan nan ekoldür.

Bat ’da Alpharibus diye bilinen Fârâbî Do u’da öylesine önemli bir konuma sahiptir ki, “Aristo’nun ad do uda ‘hace-i evvel’ (birinci üstad) ise el-Fârâbî’nin ad da ‘hace-i sâni’ (ikinci üstad; ‘el muallim’ul-evvel’; Latince’de ‘Magister Secundus’) olarak kalm t r.”22 Fârâbî’nin Aristoteles’in halefi olarak gösterilmesi

normaldir, çünkü Fârâbî, “türüm ö retisi bir yana b rak lacak olursa, psikoloji ve bilgi teorisinde oldu u kadar, metafizi inde de bütünüyle Aristotelesçi bir tav r sergilemi , fakat bir yandan da, Platon’un Devlet ve Yasalar’a dayanan siyaset felsefesini ça da politik ya ama uygulama gayretiyle seçkinle mi tir.”23 Fârâbî, Aristoteles’i

aktarmakla kalmam , onun birçok teorisini geli tirerek Skolasti i nitelik, zorunlu bir varl k, tesadüfi bir varl k, spekülatif ve pratik ak llar gibi terimlerle zenginle tirmi , böylece ortaça H ristiyan dü üncesine önemli etkilerde bulunmu tur. Örne in, Albertus Magnus ve St Thomas’ n felsefelerini derinden etkilemi tir. “Bu durum, Albertus Magnus’un Farabi’den al nt lar nda aç kt r; yaz lar n bilmeseydi onun dü üncelerini elbette aktaramazd . Böylece, Farabi’nin eserlerinin bilinmesi Albertus Magnus’a ve onun ö rencisi St Thomas’a, H ristiyan teorisiyle çat an teorileri atmak ve ayn zamanda onlara mant ken tutarl ve H ristiyanl kla uzla abilir görünen teorileri de alma f rsat n verdi.”24 Görülüyor ki, Fârâbî’nin Hslam ile felsefeyi uzla t rma

denemelerinden elde etti i tecrübeler H ristiyan dü ünürlerin H ristiyanl k d teorileri elimine etme ya da benimseme anlam nda yol gösterici olmu tur. Örne in, Aristoteles’in Tanr ’n n varl na kan t olarak ele ald dü üncelerinden hareket etmi tir. “Ona göre bir nedenler zincirinin var olmas , bir ilk nedenin varl n gösterir; bir hareketler dizisi, ilk hareketi veren bir kuvveti gerektirir; çokluk, birli in kan t d r. … El-Fârâbî, Allah’ n varl n kan tlamak için özellikle düzen, nedensellik, hareket gibi deliller kullanm t r.”25 Fârâbî’nin felsefenin

19 NASR, Seyyid Hüseyin; 'slam ve 'lim, Çeviren: H. Kutluer, Hnsan Yay nlar , Hstanbul, 1989, s. 9. 20 ÇUBUKÇU, Hbrahim Agâh; Türk-'slam Dü:ünürleri, Türk Tarih Kurumu Bas mevi, Ankara, 1989, s. 8. 21 ÇÜÇEN, Kadir; Ortaça= Felsefesi Tarihi, Hnk lap Kitabevi, Hstanbul, 200, s. 101.

22 TEZ, Zeki; Bilim ve Teknikte Ortaça= Müslümanlar , Nobel Yay n Da t m, Ankara, 2001, s. 54. 23 CEVHZCH, Ahmet; Ortaça= Felsefesi Tarihi, Asa Kitabevi, Bursa, 1999, s. 100.

24 HAMMOND, Robert; Farabi Felsefesi ve Ortaça= Dü:üncesine Etkisi, Çeviren: G. Küken ve U. Nutku, Alfa Yay nlar ,

Hstanbul, 2001, s. 77.

(8)

24 din ile uzla t r lmas çabalar n n yan nda geometri, aritmetik ve mant k gibi disiplinlerde de çal malar yapt bilinmektedir. “Farabi’ye göre, bilinen ve iyi temellenmi olandan kalkarak, bilinmeyenin bilgisine gidi imizdeki ak l yürütme i lemi kesin anlamda mant kt r. O halde felsefe dü ünce ba kurmak (mediation), ak l yürütmek ve ispat etmektir. Felsefe sadece bu ve ba ka bir ey de il midir? Elbette bundan ibaret de il. Ba lant l olmayan ve ispat edilemeyen ba ka bir ey yani ilk ilkeler vard r. Hlk ilkeler; Çeli ki, Sebeblilik ve Üçüncü A kk n Hmkâns zl d r. Bunlar, kendili inden aç kt r, çünkü ispatlar n içlerinde ta rlar.”26Görüldü ü

üzere Fârâbî, mant k kuram nda bütünüyle Aristotelesçi bir yol izlemi tir. Keza kategoriler mevzuunda da Aristoteles’i takip etmi olan Fârâbî temele ald bütün Aristotetelçi özü k smen Platoncu fikirlerle k smen de Hslami referanslarla yeniden düzenlemi , geli tirmi ve derinle tirmi tir.

Bat dü üncesine Hslam dünyas nda Fârâbî kadar, belki de ondan da fazla etki eden bir di er dü ünür Hbn Sînâ’d r. “Latin skolasti i ö retileri ve terimleriyle hep onun görü lerini kaynak alm , Roberto Grossatesta’dan Roger Bacon’a de in hemen her ortaça dü ünürü ondan yararlanm t r. Kilise’nin resmi filozofu Thomas Aquinas yorumcular bu gün bile bu filozofu hep Hbn Sînâ ile birlikte incelemektedirler.”27 Fârâbî gibi ak lc bir

yönelim gösteren Hbn Sînâ matematik, fizik, kimya, biyoloji, t p, astronomi, jeoloji, psikoloji, mant k, felsefe, müzik ve iir alanlar nda birçok eser vermi tir. O, döneminin bütün alanlar nda yetkin bir ki iliktir. Aristoteles’ten ve yeni Platonculuk’tan etkilenmi olan Hbn Sînâ hem maddeci hem de idealist e ilimler sergilemi ve varl klar n çe itlili inin nedeni olarak maddenin sonsuz olu unu göstermi tir. Onun en bilinen eseri el-Kânûn fi’t-T bb’t r.28 Yakla k bir milyon kelimelik bir t p ansiklopedisi niteli indeki bu eserde Hbn Sînâ t bb n tarihi, anatomi, etmyoloji, semptamoloji, genel patoloji, genel terapöti, t p müfredat , ilaçlar (kullan l lar , tesirleri ve iyile tirme güçleri), salg n hastal klar, hummalar, dermatolojik hastal klar, lüksasyonlar, zehirlenmeler, kozmetikler ve benzeri bir çok konuyu ele alm t r.29 Bu eser, Bat ’da 16. yüzy la kadar

kullan lm t r. Fizik alan nda da üstün bir kavray gücü gösteren Hbn Sînâ, “güdümlenmi e im”i (günümüz fizi inde momentum olarak bilinir) bulu uyla havan n direnci, sürtünme ve eylemsizlik konular nda modern fizi in çok sonralar ula aca sonuçlar daha o zamandan göstermi ve bu anlamda Newton’u da öncelemi tir.30

Hslam biliminin ve felsefesinin bir di er önemli ismi ise Hint, Yunan ve Hslam dü üncelerini kendisinde birle tiren, ya ad yüzy la ad n verecek kadar etkili olmu olan el-Beyruni’dir. “Evrenin yap s , serbest dü me, artezyen kuyular n n çal mas ve bölünmez parçac klar n varl gibi fizik alan ndaki çal malar n n yan nda, kök alma, integral hesap, yüksek dereceli çözümler gibi matematikte, Hint yar madas n n kuzey ovalar n n bir zamanlar deniz oldu u gibi jeolojide, çiçeklerin taç yapraklar n n say s n n 7 ve 9 olamayaca gibi biyolojide”31

ara t rmalar bulunan el-Beyruni, jeodezi ve astronomi gibi konularda da çal m t r. Günümüzde “pozitif” ön eki ile bilinen tüm bu bilimlerle u ra m olmas , Beyruni’nin bu gün yap ld gibi akl , bilimi ve bunlardan elde edilen bilgiyi kutsay p mutlakla t rd anlam na gelmez. O ve di er birçok Hslam dü ünürü, Hslam peygamberinin u hadisine binaen bilimle u ra m lard r: “Hlim ö renmek her Müslüman kad n ve erke e farzd r.”32 Bu nedenle, bilim yoluyla elde edilen bilgilerin, Hslam’ n asli kaynaklar olan Kuran ve hadislerin belirledi i s n rlar n d nda anla lmas mümkün de ildir. Beyruni’ye göre “insan bilgisi ba l, s n rl ve

26 HAMMOND, Farabi Felsefesi ve Ortaça= Dü:üncesine Etkisi, s. 16.

27 ÇOTUKSÖKEN, Betül ve BABÜR, Saffet; Ortaça=da Felsefe, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 2000, s. 156. 28 HBN SÎNÂ; el-Kânûn fi’t-T bb, Birinci Kitap, Çeviren: E. Kahya, Ankara, 1995.

29 GÖKER, Lütfi; Fen Bilimleri Tarihi ve Türk-'slam Bilginlerinin Yeri, Milli E itim Bas mevi, Hstanbul, 1998, s. 430. 30 TEKELHve Di erleri; Bilim Tarihine Giri:, s. 240.

31 GÜREL; Do=a Bilimleri Tarihi, s. 126.

(9)

25 olas l kl d r. Bu yüzden, vard hiçbir yasan n mutlak, evrensel ve kesin gerçek oldu u hayaline kap lmamal d r. Mutlak bilim sahibi yaln zca Allah’t r. Kur’an’ Kerim, Allah’ n mutlak biliminden bize aktar lm bir yol göstericidir. Bilimsel ara t rmalar n kuramsal çerçevelerinin kurulmas s ras nda ve bilimsel sonuçlardan hareketle evrensel genellemelere giderken, bu mutlak do runun rehberli ine gereksinim vard r.”33

Hslam dünyas ndaki felsefe ile Bat dünyas ndaki felsefenin dinle ili kisi k smi benzerlikler gösterse de büyük ölçüde farkl d r. Bilindi i üzere, Hslam’da kilise benzeri dinsel kurumla ma ve ruhban s n f benzeri dini konularda yetkili zümre bulunmamaktad r. Hslam için iki temel kaynaktan biri olan Kuran, yorumlanmaya aç k – hatta yorumlanmas te vik edilen- bir metindir. Bu nedenle, yap lacak yorumlar n dayana olarak elde yaln z Sünnet, yani Peygamber’in hadisleri ve ya ant s bulunmaktad r. “Felsefi ara t rman n ve ak l yürütmenin (tahk yk) tabii görevi; Hslam’da ‘nübüvvet’ temel olgusu ve ‘nübüvvet yolu ile vahy’ (peygamberler vas tas ile ilahi buyruk ve bilgilerin insanl a aç klanmas ) üzerinde dü ünme ve nübüvvet ile vahyin getirdi i tefsir ve te’vil (hermenetetique) sorunlar ile u ra ma idi. Böylece Hslam çevresinde felsefe bir nübüvvet felsefesi, peygamberlik ve vahye dayanan bir felsefe biçimini al r.”34

Bu noktada, Hslam felsefesinde ilk kez Hslam dini ile bütünüyle uyu mayan fikirler beyan eden ve dönemin hâkim Hslam anlay na ters gelebilecek mülahazalar öne süren Hbn Rü d’den bahsedilmelidir. “Din bireysel ruhun ölmezli ini kabul eder. Oysa Hbni Rü d, buna kar l k, tümel akl n ölmezli ini savunur. Sonra din; evrenin Allah taraf ndan bir anda yarat lm oldu una inan r. Hbni Rü d ise, dinin bu anlay na kar , daha çok Yeni Eflatunculu un anlay na yakla arak, evreni sonsuz yarat l olarak anlar.”35 Hbn Rü d, tam bir Aristoteles’çidir. Ortaça Bat dünyas n n Aristoteles’i tan mas da Hbn Rü d’ün aç klama, yorum ve çevirileri sayesindedir.

Bertrand Russell’a göre, Hslam felsefesinin sonunu ancak H ristiyan felsefesinin ba lang c n ifade eden Hbn Rü d, “Aristoteles’in yersiz yere Yeni-Platonculu un etkisinde kalm olan Arap yorumunu düzeltmeye giri mi ti. Hbnu Rü t, Aristoteles’e, bir din kurucusuna gösterilen sayg y göstermi ti. (Avicenna, bu sayg n n bile üstüne ç km t .) Ona göre Tanr ’n n varl vahiyden ba ms z olarak ak l taraf ndan bulunabilirdi. (Aquino’lu Thomas da böyle dü ünüyordu.) Ölümsüzlük konusunda Hbnu Rü t, Aristoteles’e daha çok yakla yor, tinin ölümlü, dü üncenin (nous) ölümsüz oldu unu dü ünüyordu. Bununla birlikte dü üncenin ölümsüzlü ü, ki inin ölümsüzlü üne yol açmazd . Çok de i ik ki ilerde ortaya ç kt nda o bir ve ayn yd . Do all kla H ristiyan filozoflar bu görü le çarp t lar.”36 H te bu çarp ma da, H ristiyan felsefesinin ba lang c n

olu turmu tur.37

Hbn Rü d’ü di er Hslam filozoflar ndan ay ran hususlar n ba nda zaman zaman felsefenin aç klamalar n dinin aç klamalar na ye tutmu olmas gelir. Bu ve benzeri nedenlerle sürgün edilen ve kitaplar n n bir k sm (bilimsel olmayanlar) yak lan Hbn Rü d’ün z t kutbu ise onunla benzer dönemlerde ya am olan Gazâlî’dir. Gazali’dir ya da daha do ru bir söyleyi le, Hbn Rü d ve Gazali iki z t kutup olarak alg lanm t r. Bu alg n n

33 TEZ; Bilim ve Teknikte Ortaça= Müslümanlar , s. 59. 34 CORBIN; 'slam Felsefesi Tarihi, Cilt 1, s. 15.

35 ASTER; 'lkça= ve Ortaça= Felsefe Tarihi, s. 393.

36 RUSSEL, Bertrand; Bat Felsefesi Tarihi, Çeviren: M. Sencer, Say Yay nc l k, Hstanbul, 1983, s. 410.

37 Russel, Hbn Rü d ve di er Hslam filozoflar n n önemini k smen takdir etse de, onlar n özgün olmad klar , iyi birer aktar c

olduklar yollu Bat l tezleri vurgulamay ihmal etmemi tir. Ayn küçümseyici tavr , Hslam dü ünürlerinin matematik ve kimyadaki ba ar lar n ve teknik bulu lardaki üstünlüklerini ele al rken de sürdüren Russell’a göre, Hslamlar ve Bizansl lar (Russell’ n terminolojisiyle Osmanl lar) dü ünce enerjisinden yoksun olduklar ndan yenilik ve özgünlük geli tirmekten ziyade Bat n n iki ihti aml ça aras ndaki karanl kta uygarl k arac n koruma yönünde i görmü lerdir.

(10)

26 temelinde ise Gazali’nin yazd Tehâfüt el-Felâsife (Filozoflar n Tutars zl ) ye kar Hbn Rü d taraf ndan yaz lm olan Tehâfüt el-Tehâfüt (Tutars zl n Tutars zl ) adl eser vard r.

Hbn Rü d’ün belirtti i üzere bu eserin yaz lmas ndaki amaç, “Ebû Hâmid Gazâli’nin Tehafüt adl eserinde ortaya koydu u görü lerin do ruluk ve inand r c l k bak m ndan yetersiz oldu unu; ayr ca, büyük bir bölümünün de kan tlay c l k ve kesinlik bak m ndan tutars z oldu unu aç klamakt r.”38 Bu eserde Hbn Rü d, dinin

bilimden ayr bir yap ya sahip oldu u, bir bilgi dal olmaktan ziyade içsel tecrübeye ba l bir sistem oldu u, bu ikisinin birbiriyle kar t r lmas n n ya da kar kar ya getirilmesinin her ikisine de zarar verece i, olu turulmak istenen dü manl k durumunun bilimi de dini de zedeleyece i yollu fikirler öne sürmü tür. Hbn Rü d’e göre, “felsefe eriat yönünden gereklidir, onun karde idir; felsefe de gerçektir, eriat da gerçektir; daha do rusu bu ‘çifte gerçeklik’ ayn gerçe in iki yüzüdür, iki yönüdür.”39

Hbn Rü d’ün Gazali’ye yönelik ele tirilerinin hedefinde aslen Hbn Sînâ, daha do rusu Gazali’nin Hbn Sînâ’dan aktard felsefi argümanlar vard r. “Hbn Rü d’e göre, Hbn Sînâ bir tak m diyalektik (:cedeli) tart malar düzeyinden öteye geçmeyen kelâmi konular , kelâmc lar n yöntemlerini, yorumlar n ve görü lerini felsefeye aktarm ; Gazali ise antik filozoflar tan y p onlar temel alma yerine Hbn Sînâ’n n görü leri üzerinden felsefeyi anlama ve ele tirme yan lg s na dü mü tür.”40

Hbn Rü d, varl klar n birli i ve çoklu u meselesinde Gazali’nin ele tirdi i Aristotelesçi aç klamalar ayr nt l bir tarzda savunduktan sonra unlar yazm t r. “Bak i te, filozoflar n görü leri üzerine ne denli büyük yanl lar yap l yor! Sana dü en, onlar n bu görü lerinin gerçek bir kan t olup olmad n iyice ortaya koymakt r. Bu ara t rmay da, antik filozoflar n kendi kitaplar ndan yapmal s n; metafizik bilimini varsay mlara dayal bir tak m görü lere dönü türen Hbn Sînâ ve di erlerinin kitaplar ndan de il!”41

Hbn Rü d, Tutars zl n Tutars zl ’nda, temelde iki sorun alan n ele alm t r. Bunlar, tanr sal bilgiye ili kin tart malar ve Gazali’nin mucizeleri savunma amac yla ileri sürdü ü do ayla ilgili tart malar. Hbn Rü d tüm bu tart malar Gazali ile filozoflar diye bahsetti i Yunan dü ünürlerinin görü lerini ayr nt l olarak verip bu iki görü aras nda bir nevi hakemlik yapar tarzda yürütmü , bunu yaparken de hem filozoflar n hem de Gazali’nin fikirlerinin temellerini irdelemi , kimi zaman filozoflar hakl görürken kimi zaman da Gazali’ye hak vermi ancak bu iki görü ün sentezini yaparak kendi özgün görü ünü ortaya koydu u da olmu tur. Bu noktada belirtilmelidir ki Hbn Rü d, kendi görü lerini filozoflar n görü lerinden getirerek temellendirmi ve özellikle Aristoteles’in aç klamalar n merkeze koymu tur. Ancak o, Aristoteles’in sad k bir takipçisi oldu u kadar dini referanslar da ihmal etmemi tir.42 Hbn Rü d’ün temel amac , mevcut durumda kafa kar kl yaratan, hem

felsefeyi suçlayan hem de imani konular zora sokan anlay lar çözümlemektir. Bunu yaparken Yunan filozoflar n temel ald kadar Hslami hassasiyetini de s kl kla belirtmi ve eserini bitirirken Tanr ’dan af dilemesi gerekti ini belirtmi tir. “Bu konular anlayanlar –ki bunlar, Galenos’un de belirtti i gibi binde birdir- ile birlikte gerçe i bilme iste inden kaynaklanan zorunluluk ve bu i ten anlamayanlar n ileri geri konu malar olmasayd , Yüce Tanr biliyor ki, bir harf bile söylemeyecektim.”43 diye yazan Hbn Rü d ne akl ne de iman tek

38 HBN RÜAD; Tutars zl = n Tutars zl = , Çeviren: M. H. Özev, Bordo Siyah Klasik Yay nlar, Hstanbul, 2007, s. 21. 39 TEZ, Bilim ve Teknikte Ortaça= Müslümanlar , s. 66.

40 ÖZEV, Muharrem Hilmi; “Hbn Rü d, Kimi, Neden Tutars z Buluyordu”, Tutars zl = n Tutars zl = (iç.), HBN RÜAD,

Çeviren: M. H. Özev, Bordo Siyah Klasik Yay nlar; Hstanbul, 2007, s 11-18, s. 13.

41 HBN RÜAD; Tutars zl = n Tutars zl = , s. 170.

42 Örne in bak n z HBN RÜAD; Tutars zl = n Tutars zl = , 166, 352, 459 ve benzeri sayfalarda Kuran surelerine yap lm

olun at flar.

(11)

27 belirleyici olarak görmü , mümkün oldu unca bir denge durumunu korumaya ve hakkaniyeti gözetmeye gayret göstermi tir.

Tarihçilerin ekserisince Müslüman ortodoksisinin öncüsü44 kabul edilen Gazali, genelde Hslam

dü üncesinde bilim ve felsefenin ilerleyi ine, akla kar üpheli yakla m ve dogmalar öne ç kar c tutumuyla ket vuran dü ünür olarak bilinmektedir. Gazali’nin Filozoflar n Tutars zl eseriyle filozoflar gözden dü ürdü ü söylenegelmi tir. Fakat söz konusu metin incelendi inde görülecektir ki, Gazali’nin bilimsel olarak do rulanm bilgilerle ya da bunlar öne sürüp savunanlarla bir sorunu yoktur. Örne in, ay tutulmas bahsinde yap lan bilimsel aç klamay (ki günümüz anlay na uygun bir aç klamad r) dine ayk r görenlere, bunun dine ayk r olmad n , böyle bir bilimsel gerçe i reddetmenin din bak m ndan vazife oldu unu sanan kimsenin dine kar suç i lemi ve dini zay flatm olaca n duyurmu tur. Gazali’nin din ve bilimin uyu mazl k noktas olarak gösterdi i sorun ise dünyan n yoktan var edilmi olmas , Allah’ n s fatlar ve insanlar n bedenleri ve ruhlar yla birlikte k yamet günü hesap vermek üzere yeniden do acaklar gibi meselelerde dönemin felsefelerini temel al p, üstelik ço unlukla bu felsefelerin öne sürü lerini yanl yorumlay p dinle çat an insanlar n ortaya ç kmaya ba lam olmas d r.45 Gazali’nin din ve bilimin çat t noktada dinin taraf n tuttu u do rudur. Ancak Gazali

hiçbir ekilde bilimin terk edilmesini sal k vermemi tir. Bilim ve din konusunda dengeli bir konuma yerle mi tir. Gazali’ye göre, “Sünnet ve hadisi benimsemekle yetinen ve inceleme ve ara t rma yöntemlerini inkâr edenin, do ru dü üncesi (akl ) iyi i lemez (karar nda kalmaz). Zira akl n delili (burhan ) Aari ( eriat ortaya koyan Allah ve Hz. Muhammed’in bir ismi)’nin do rulu unun kendisiyle bilindi i eydir; s rf ak lla yetinen ve Aer’in nuruyla ayd nlanmayan do ruya ula amaz. Kuran’ n nuruyla yetinen ve ak ldan yüz çeviren, güne in klar na göz kapaklar n kapat p kar ç kan (itiraz eden) gibidir.”46 Gazali ne ak l ve bilimi bütünüyle reddetmi , ne de

filozoflar insanlar yoldan ç kard klar için uzak durulmas gereken ki iler olarak ilan etmi tir.

Peki, ne olmu tur da Do u-Hslam dünyas n n bilim ve felsefedeki öncülü ü 1500’lerden sonra zay flam t r. Bu soruya verilen yayg n yan t udur: “Yunanl lar n bilim anlay lar n n etkisi alt nda kalan Müslüman dü ünürler, bütün Ortaça boyunca felsefi etkinlik ve bilimsel etkinli in birbirinden çok farkl ilkelere dayanan iki ayr i lev oldu unu aç k bir biçimde anlamam lard r …, dolay s yla filozoflar ile kelamc lar aras nda geçen tart malar n kelamc lar lehine sonuçlanmas ndan sonra, bilim de felsefe gibi ku kuyla bak lan bir alan haline gelmi tir.”47 Bu ve benzeri yan tlar n yüzy llarca süren bir dönemin biti ini aç klama konusundaki

yetersizlikleri a ikârd r. Benzer bir aç klama modeli de, ak l-iman meselesinde tavr n imandan yana belirleyen Gazâlî’nin Hslam dü üncesinde akl yerinden ederek bilimsel ve felsefi geli menin önüne geçti i fikrinde temellenir. Tarihe Bat ’dan ya da Bat perspektifi temelinde Do u’dan bak ld nda bu model geçerli görülebilir. Ancak buradan, yani Do u’dan bir Do ulu olarak bak l p hem Bat l kaynaklar hem de Do u-Hslam kültürünün ve özellikle Gazâli’nin kendi metinleri dikkatle irdelendi inde Süleyman Hayri Bolay gibi tutarl bir perspektife yerle ilebilir ve bu perspektif üzerinden yorumlar yap labilir. Bolay’a göre Gazâli, “dogmatik ve mutlak rasyonalizm kar s nda Kristist bir rasyonalist, deneme-içi anlay a kar deneme-d bir anlay n sahibi, maddeci tutumun kar s nda ruhcu (spiritualist), tabiatç l k, ateizm ve politeizm kar s nda imanc ve monoteist, sadece ak lc veya sadece imanc ifradlar kar s nda akl ve iman ay r c de il te’lif edici, determinist anlay

44 MEZ, Adam; Onuncu Yüzy lda 'slam Medeniyeti, Çeviren: S. Aaban, Hnsan Yay nlar , Hstanbul, 2000, s. 228. 45 GAZÂLH; Filozoflar n Tutars zl = , Çeviren: B. Sadak, Ahsen Yay nlar , Hstanbul, 2002, s. 12-14.

46 Aktaran: el-ACEM, Refik; “Gazali’nin Hayat ve Ki ili i”, Dü:ünmede Do=ru Yöntem (iç.), Gazali, Çeviren: A.

Kayac k, Ahsen Yay nlar , Hstanbul, 2002, s. 17.

(12)

28 kar s nda endeterminist ve ihtimaliyetci bir felsefi görü e sahip” bir filozof olarak Descarters, Kant ve Bergson gibi filozoflar öncelemi tir.48Gazâli’nin Do u-Hslam dü üncesinin ilerlemesine ket vurucu mahiyet arz etti inin ileri sürülmesi, Do u’nun yobaz, ba naz ve geri kalmaya mahkûm gösterilebilmesinin aletlerinden biridir. Bat biliminin ve dü üncesinin kendi kurgulad gerçekli i evrensellik iddias yla tüm toplumlara dayatmas d r bu. Bunun en önemli nedeni, Bat l dü ünce kal plar n n d na ç kmadan, tarihsel ve sosyolojik gerçekler göz ard edilerek tarihe ve topluma bak lmas d r. Ayr ca belirtilmelidir ki, bu Bat kaynakl ve art niyetli söylemler, bir yandan da Do u’nun bilim ve felsefedeki konumunu önemsizle tirme ve Do u’yu yaln zca bir arac konumuna indirgeme amaçlar n da gizil olarak ta maktad rlar. Oysa bizce a ikârd r ki Do u yüzy llarca (15. hatta 16. yüzy la dek)49 bilim ve felsefenin ota olmu tur. Bu durumu idrak edebilmek için Do u kökenli bilim

adamlar n n s raland u listeye bakmak yeterlidir:50

1. Matematik: Hârizmi, Abdülhamid Hbn Türk, Sabit Hbn Kurra, Kerecî, Ömer el-Hayyâm, Nasîrüddin el-Tûsî, el-Fezârî, Yakub Hbn-i Târ k.

2. Astronomi: Fergânî, Amâcur Ailesi, Battânî, Abdurrahman es-Sûfî, Ebu’l Vefâ el-Buzcânî, Hhvân-Safâ Birli i, Hbn Yunus, Zerkâlî, Cabir Hbn Eflâh, Bitrûcî, Ça mînî, Cemaleddin Mârdînî, Ahmed Hbn el-Mecdî, Bedreddin S bt el-Mârdînî, Ulu Bey, G yasüddin Cem id el-Kâ î, Kad zâde-i Rûmî.

3. Fizik: Fârâbî, Hbnü’l Heysem, Kemalüddin el-Fârisî, Hâzinî. 4. Kimya: Câbir Hbn Hayân, Kindî, Râzî, Beyrûnî, Halit Bin Yezid. 5. Biyoloji: Câhiz, Hbn’ül-Baytâr, Demîrî.

6. Co rafya: Mes’ûdî, Hbn Halkal, Hdrisî, Yâkût, Kazvînî. 7. T p: Ali Hbn Abbâs, Zehrâvî, Hbn Zuhr, Hbn Sînâ, Hbn Nefis.

8. Veteriner Hekimlik: Hbn Ahî Hizâm, Hbnü’l Avvâm, Hbnü’l Münzir, 9. Teknik: Benû Musa, Cezeri.

10. Felsefe: Hbn Bâcce, Hbn Tufeyli, Hbn Rü d. 11. Tarih: Hbn Haldun.

S rf bu isimler dahi yüzy llar doldurmu bir bilim ve felsefe külliyat na i aret etmekteyken Do u’nun yarat lar n n ne denli önemli bir yere sahip oldu u bizce bir kez daha vurgulanmal d r.

Hbn Rü d’ün ölümüyle Hslam felsefesinin de öldü ü görü ü kendi içinde önemli yanl l klar ta yan bir görü tür. Çünkü burada biten Hslam felsefesinin kendisi de il, “Arap Aristotelesçili i” denilen dönemdir. “Burada yeni bir olay, Hslam dü üncesinin geli iminde yeni bir de i meyi ifade eden bir ey söz konusudur. Au anlamda ki: Hbni Arabi ile ortaya ç kan ve kökleri ta Almeira okuluna (Aii ve Hsmailî etkiler) geri giden bu (yeni

ey) günümüze kadar Hslam dü ünce dünyas na hakim olacakt r.”51 Belirtilmelidir ki Hslam felsefesi, Aii

dü üncesi yan nda tasavvuf metafizi i ve Sünni dü üncesi kollar ndan günümüze kadar devam edegelmi tir. Ancak bu felsefe, önceki dönemlerden daha fazla iç dünyaya önem vermi tir. Bu tespiti kabul etmekle birlikte,

48 BOLAY, Süleyman Hayri; Aristo Metafizi=i ile Gazzali Metafizi=inin Kar: la:t r lmas , Kalem Yay nc l k, Hstanbul,

1980, s. 407-408.

49 Bu yüzy llardan sonra Do u’da bilimin tükendi ini iddia ediyor de iliz. 14. yüzy lda kurulan Osmanl Hmparatorlu u

yakla k alt yüzy l Do u’nun öncüsü vazifesini görmü ve bu süreçte Do u’da bilim ve felsefe çal malar n n büyük k sm Osmanl co rafyas nda devam etmi tir. Bu konuda ayr nt l bilgi için bkz. ADIVAR, A. Adnan, Osmanl Türklerinde 'lim, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1982; HHSANO\LU, Ekmeleddin; Osmanl lar ve Bilim, Nesil Yay nlar , Hstanbul, 2003.

50 Burada s ralanan isimlerin hepsinin yaln zca belirtilen bilimlerde eser verdikleri söylenemez. Birden fazla disiplin

çerçevesinde çal m olanlar n en öne ç kt klar alanlar göz önüne al nm t r. Bkz. TEKELH ve Di erleri; Bilim Tarihine Giri:; GÖKER, Fen Bilimleri Tarihi ve Türk 'slam Bilginlerinin Yeri.

(13)

29 felsefe aç s ndan bir hiyerar ilendirme yap lmas ve içe dönük felsefenin daha a a bir konuma yerle tirilmesi gibi bir tutumun do ru olmad na inan yoruz. Keza, bize göre, her türlü altl k-üstlük vazeden çaba, bir tahakküm ili kisini temellendirme ve me rula t rma yönünde i görür. Oysa farkl olmak demek, üstün ya da a a konumda bulunmak demek de ildir. Farkl l klar n bu tarz alg lanmas ya da hiyerar ilendirmelerin ele tirilmeksizin kabulü, bizim kendi konumumuza dair alg m z çarp kla t r r. Çünkü, yukar da da belirtti imiz üzere, bizler, Do uluyuz. Bat ’n n Do u kar s nda öne ç kmas ve kendisi d nda kalan tüm toplumlarla tahakküm ve sömürü ili kisi kurmas eklinde gerçekle mi tir. 15. yüzy ldan itibaren temelleri at lmaya ba lanan ve 19. yüzy lda zirve noktas na ula arak günümüze kadar varl n sürdüren modern dönem, dünyan n Bat taraf ndan yeniden biçimlendirildi i dönemdir. Bu son büyük dönü ümdür, çünkü neredeyse tarihin ba lang c ndan beri Do u ve Bat olarak ikiye ayr lm olan dünyan n ekillenimi bu iki kutbun çat malar yla olu agelmi tir. Dolay s yla, bu çat mada son olarak Bat ’n n öne ç kmas , dünyan n güncel durumunu biçimlendirmi tir.

Dünyay Do u ve Bat olarak iki ana tarihsel ve co rafi zemin üzerinden alg lama fikrimizin dayana , Türk sosyolojisinin önemli isimlerinden Baykan Sezer’in çözümlemeleridir. Sezer’e göre, Do u-Bat ayr m n n temelinde Asya ve Avrupa’n n toprak yap lar n n farkl l vard r. Bu farkl l k iki farkl geli me çizgisi do urmu ve bu iki geli me çizgisi tarih boyunca ili ki ve çat ma içinde olmu tur.52Sezer’in ortaya koydu u

ayr mda, ülkemiz tarihsel, co rafi ve kültürel olarak Do u’nun bir parças d r. Bu nedenle, sosyolojinin ve di er sosyal bilimlerin dünyay alg lama, anlama ve aç klama çabas için üzerinde durdu umuz zeminin tespiti ve bu zemine ait temel bilgiler elzemdir.

Toplumumuz Do u toplumlar içerisindeki ayr cal kl bir konuma sahiptir. Çünkü, Bat ’n n Do u’ya kar üstünlük sa lamaya ba lad dönemlerde, toplumumuz Do u toplumlar n n öncüsü pozisyonundad r. Yani Bat , toplumlararas üstünlük yar nda bayra bizden alm t r. Toplumumuzun ayr cal kl konumunun bir di er nedeni ise, üstünlü ü kaybetmeye ba lad zamanlardan bu yana, hemen hemen tüm di er Do u toplumlar ndan çok daha uzun bir süredir Bat gibi olma gayreti içerisinde bulunu udur. Bat gibi olma gayreti hem toplumumuzun, hem sosyolojimizin hem de sosyal bilimlerimizin sorunlar n n temelinde bulunan husustur. Ülkemiz sosyal bilimlerinin ba ms zl ve özgünlü ünün sa lanmas için öncelikli ad m n “gibi olma çabas ”ndan vazgeçme oldu una inan yoruz. Bu çaba, öncelikli olarak, kendi varl n n inkâr n gerektirir. Sonras nda ise, öykünülen yap n n öncülü ünü, yönlendiricili ini ve giderek müdahalecili ini kabul etmek demektir. Oysa biz zaten bir eyiz. Birden bire, bo lukta ortaya ç km de iliz. Tarihsel ve kültürel arka plan m z var. Reddi miras, ba ka bir ey olman n, ba ka bir yap ya bürünmenin, “gibi olman n” ön ko ulu olarak dü ünülemez. Bu yolda ilkin, ne oldu umuzun, nerede durdu umuzun aç kça vurgulanmas gereklidir. Biz, tarihsel, kültürel ve co rafi olarak Do u’lu bir toplumuz. Devletimizin kurucu unsuru olarak, Türklü ün be bin y ll k bir tarihi oldu undan söz edilmektedir. Bunun yan nda biz, yakla k binbe yüz y ld r Do u-Hslam kültürü, uygarl ve co rafyas içerisinde yer almaktay z. Çal mam z n merkezine Do u-Hslam dünyas nda yüzy llar ayd nlatan bilim ve felsefe çal malar n koymam z n nedenlerinden biri budur.

Di er yandan bütünüyle Bat temelli referanslarla kendi toplumsal gerçekli imizi anlama ve aç klaman n mümkün olmad n i aret etmeye çal maktay z. Bat temelli referanslar n ekserisi, pozitivist anlay a dayanmaktad r. Dü ünce tarihinde, “olu agelmi farkl dü ün yönelimlerine kar tav r tak nan, teolojik

(14)

30 ve metafizik aç klamalar yads yan, ‘ilahiyatç ve metafizik felsefeye kar ’ olan, metafizi in özlerini gerçekd oldu unu savunan, metafiziksel sorunlar tart madan uzakla t ran ve metafizi in ileri sürdü ü meselelere girmeyi ba tan reddeden, felsefeyi bilimin hizmetçisi gören bilimin teorisi durumuna getiren, ilksel ve sonsala dair yorumlar yads yan ve anlams z bulan, gözlem, deney ve kar' la't rma yönteminden hareketle somut olgular incelemeye ehemmiyet veren, gözlemi hayale ye leyen, imgelemin gözleme altgüdümlü k l nmas üzerine bina edilmi olan ön plana ç karan, insanl n sadece gözlemlenebilir olgulara, olgular aras ili kilere, onlar n gözlemlenmesi vas tas yla ke fedilen yasalara i aret eden, görgücü ve ussalc geleneklerin ö elerini kullanan, ampirizmin modern matematiksel mant kla birle tirilmesine vurgu yapan, do a bilimleriyle sosyal bilimleri ayn görüp metodolojik düzeyde birle mi bir bilim ilkesini referans kabul eden, bilimlerin tümünü ayn potaya döken ve düzenli bir emada kayna t ran, bilimlerin birlik prensibini öne ç karan, do a bilimlerini öteki disiplinler için tam kesinlik ve belirginlik standartlar olarak ele alan, bilim ancak do an n bilimi olabilir görü ünü kendisine iar edinen, nesnel, ortaya koydu u sonuçlar dünyan n her co rafyas nda benzerlik gösteren, deney ve gözleme dayal bilimsel bilgiyi önemseyen, onun olgu ve de er ikili ini ortaya koyan, olgusal içerik yüklü olmayan ba lant lar ideolojik olarak niteleyip de erden ba ms zl k, de özgürlü ü ve de er-içermemeyi temel alan, de er yarg lar n d layan ve nesnelcili i marka yapan anlay ”53 olarak pozitivizm, bir

yandan günümüz Bat dü üncesinin Bat -d alg s n ekillendiren ana kaynaklardan biriyken, di er yandan da Bat kökenli sosyal bilimlerin sorunlu do alar n n merkezindeki dü ünce biçimidir.

Günümüzde, Bat ’da dahi sosyal bilimlerin kendilerinden beklenildi i ölçüde i lev gösteremedikleri ve benzeri birçok nedenden ötürü sosyal bilimlerin ve özellikle sosyolojinin kriz içerisinde oldu u söylemleri yayg nla m t r.54 Bat sosyolojisinin krizi tart malar n n bizim için önemli olan taraf , onun sorunlu do as na

dair fark ndal m z art rm olmas d r. Dolay s yla bize göre Bat ’dan kalkarak Do u’yu anlamak eskisinden de zor gözükmektedir. Yeni ve farkl bir perspektife yerle meye ihtiyaç vard r. Bu do rultuda, bütünüyle Do u-Hslam dü üncesini temel referans kayna olarak belirlemeyi öneriyor de iliz. Ancak, kendi dü ünce tarihimizin parlak ça lar n n günümüz dü ünsel krizlerine ufuk aç c klar dü ürebilece ini belirtmeliyiz. Yoksa yaln zca ikâyetçi oldu umuz tek referansl bir çözümleme perspektifinden bir ba ka tek referansl çözümleme zeminine yerle mi oluruz ki, bu durumda, genelde sosyal bilimlerin, özelde ise sosyolojinin sorunlar n de il çözmek, onlar derinle tirip yeni sorunlara kap açmak gibi bir yola girmi oluruz.

KAYNAKÇA

ADIVAR, A. Adnan, Osmanl Türklerinde 'lim, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1982.

ASIMOV, Isaac; Bilim ve Bulu:lar Tarihi, Çeviren: E. Topçugil, Hmge Kitabevi, Ankara, 2006. ASTER, Ernst von; 'lkça= ve Ortaça= Felesefe Tarihi, Günümüz diline uyarlayan: V. Okur, Hm Yay n

Tasar m, Hstanbul, 2005.

53 KIZILÇELHK, Sezgin; Sosyolojinin Neli=i, An Yay nc l k, Ankara, 2009, s. 16-18

54 Sosyolojinin krizi konusundaki çal malar n baz lar unlard r: SEIDMAN, Steven, “Sosyolojik Teorinin Sonu mu?”,

Retorik, Hermeneutik ve Sosyal Bilimler: 'nsan Bilimlerinde Retori=e Dönü: (iç.), Çeviren ve editör: H. Arslan, Paradigma Yay nlar , Hstanbul, 2002, s. 21-26..; DAHRENDORF, Ralf; “Bürokratikle mi Bir Bilim Dal ”, Sosyoloji ve Gelece=i (iç.), Editör ve Çeviren.Ç. Özdemir, Eylül Yay nlar , Ankara, 2002, s. 35-41.; HABERMAS, Jürgen; Sosyal Bilimlerin Mant = Üzerine, Çeviren: M. Tüzel, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 1998.; GULBENKIAN KOMHSYONU; Sosyal Bilimleri Aç n, Çeviren: A. Tekeli, Metis Yay nlar , Hstanbul, 2000.; WALLERSTEIN, Immanuel; Sosyal Bilimleri Dü:ünmemek-19. Yüzy l Paradigmas n n S n rlar , Çeviren: T. Do an, Avesta Yay nlar , Hstanbul, 1999.

(15)

31 • BOLAY, Süleyman Hayri; Aristo Metafizi=i ile Gazzali Metafizi=inin Kar: la:t r lmas , Kalem

Yay nc l k, Hstanbul, 1980.

CEVHZCH, Ahmet; Ortaça= Felsefesi Tarihi, Asa Kitabevi, Bursa, 1999.

CORBIN, Henry; 'slam Felsefesi Tarihi, Cilt 1, Çeviren: H. Hatemi, Hleti im Yay nlar , Hstanbul, 2004. CORBIN, Henry; 'slam Felsefesi Tarihi, Cilt 2, Çeviren: A. Arslan, Hleti im Yay nlar , Hstanbul, 2004. ÇOTUKSÖKEN, Betül ve BABÜR, Saffet; Ortaça=da Felsefe, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 2000. ÇUBUKÇU, Hbrahim Agâh; Türk-'slam Dü:ünürleri, Türk Tarih Kurumu Bas mevi, Ankara, 1989. ÇÜÇEN, Kadir; Ortaça= Felsefesi Tarihi, Hnk lap Kitabevi, Hstanbul, 2000.

DAHRENDORF, Ralf; “Bürokratikle mi Bir Bilim Dal ”, Sosyoloji ve Gelece=i (iç.), Editör ve Çeviren: Ç. Özdemir, Eylül Yay nlar , Ankara, 2002, s. 35-41.

el-ACEM, Refik; “Gazali’nin Hayat ve Ki ili i”, Dü:ünmede Do=ru Yöntem (iç.), Gazali, Çeviren: A. Kayac k, Ahsen Yay nlar , Hstanbul, 2002.

ELIADE, Mircea; Demirciler ve Simyac lar, Çeviren: M. E. Özcan, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 2003. GAZÂLH; Filozoflar n Tutars zl = , Çeviren: B. Sadak, Ahsen Yay nlar , Hstanbul, 2002.

GÖKDO\AN DOSAY, Melek ve Di erleri; Bilim Tarihi K lavuzu-Bulu:lar ve Yap tlar, Nobel Yay nc l k, Ankara, 2001.

GÖKER, Lütfi; Fen Bilimleri Tarihi ve Türk-'slam Bilginlerinin Yeri, Milli E itim Bas mevi, Hstanbul, 1998.

GREGORY, Andrew; Evreka! Bilimin Do=u:u, Çeviren: E. Ayhan, Güncel Yay nc l k, Hstanbul, 2005. GULBENKIAN KOMHSYONU; Sosyal Bilimleri Aç n, Çeviren: A. Tekeli, Metis Yay nlar , Hstanbul,

2000.

GÜÇLÜ, A. Baki ve Di erleri; Sarp Erk Ula: Felsefe Sözlü=ü, Bilim ve Sanat Yay nc l k, Ankara, 2002.

GÜREL, Ahmet Osman; Do=a Bilimleri Tarihi, Hmge Kitabevi, Ankara, 2001. GÜVENÇ, Bozkurt; 'nsan ve Kültür, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1994.

HABERMAS, Jürgen; Sosyal Bilimlerin Mant = Üzerine, Çeviren: M. Tüzel, Kabalc Yay nevi, Hstanbul, 1998.

HAKÎMÎ; M. R za; 'slam Bilim Tarihi, Çeviren: H. Arslan; Hnsan Yay nlar , Hstanbul, 1999.

HAMMOND, Robert; Farabi Felsefesi ve Ortaça= Dü:üncesine Etkisi, Çeviren: G. Küken ve U. Nutku, Alfa Yay nlar , Hstanbul, 2001.

HERODOTOS; Heredot Tarihi, Çeviren: M. Ökmen, Remzi Kitabevi, Hstanbul, 1991.

HBN RÜAD; Tutars zl = n Tutars zl = , Çeviren: M. H. Özev, Bordo Siyah Klasik Yay nlar, Hstanbul, 2007.

HBN SÎNÂ; el-Kânûn fi’t-T bb, Birinci Kitap, Çeviren: E. Kahya, Ankara, 1995. HHSANO\LU, Ekmeleddin; Osmanl lar ve Bilim, Nesil Yay nlar , Hstanbul, 2003. KIZILÇELHK, Sezgin; Sosyolojinin Neli=i, An Yay nc l k, Ankara, 2009.

KUA, Elif; Nicel-Nitel Ara:t rma Teknikleri, An Yay nc l k, Ankara, 2003.

(16)

32 • NASR, Seyyid Hüseyin; 'slam ve 'lim, Çeviren: H. Kutluer, Hnsan Yay nlar , Hstanbul, 1989.

NISBETT, Richard E.; Dü:üncenin Co=rafyas Do=ulular ve Bat l lar Nas l –ve Neden- Birbirinden Farkl Dü:ünürler, Çeviren: G. Ç. Güven, Varl k Yay nlar , Hstanbul, 2005.

ÖZEV, Muharrem Hilmi; “Hbn Rü d, Kimi, Neden Tutars z Buluyordu”, Tutars zl = n Tutars zl = (iç.), HBN RÜAD, Çeviren: M. H. Özev, Bordo Siyah Klasik Yay nlar; Hstanbul, 2007, s 11-18.

RUSSELL, Bertrand; Bat Felsefesi Tarihi, Çeviren: M. Sencer, Say Yay nc l k, Hstanbul, 1983. SAYILI, Ayd n; M s rl larda ve Mezopotamyal larda Matematik, Astronomi ve T p, Türk Tarih

Kurumu Bas mevi, Ankara, 1991.

SEIDMAN, Steven, “Sosyolojik Teorinin Sonu mu?”, Retorik, Hermeneutik ve Sosyal Bilimler: 'nsan Bilimlerinde Retori=e Dönü: (iç.), Çeviren ve editör: H. Arslan, Paradigma Yay nlar , Hstanbul, 2002, s. 21-26.

SELSAM, Howard; Din, Bilim ve Felsefe, Çeviren: M. Türde , Morpa Kültür Yay nlar , Hstanbul, 2004.

SEZER, Baykan; Türk Sosyolojisinin Ana Sorunlar , Sümer Kitabevi Yay nlar , Hstanbul, 1988. STÖRHG, H. J. ; 'lkça= Felsefesi, Çeviren: Ö. C. Güngören, Yol Yay nlar , Hstanbul, 2000. TANHLLH, Server; Yüzy llar n Gerçe=i ve Miras , Cilt 1, Adam Yay nc l k, Hstanbul, 2005. TEZ, Zeki; Bilim ve Teknikte Ortaça= Müslümanlar , Nobel Yay n Da t m, Ankara, 2001.

WALLERSTEIN, Immanuel; Sosyal Bilimleri Dü:ünmemek-19. Yüzy l Paradigmas n n S n rlar , Çeviren: T. Do an, Avesta Yay nlar , Hstanbul, 1999.

Referanslar

Benzer Belgeler

Edwards rotas- yonlu dişlerin tedavisinde aşırı düzeltim sonuçlarının öngö- rülemez olduğunu, fiberotomi yapılan hastalarda ise ihmal edilebilecek kadar az miktarda

Bu olgu sunumunda, ailede diyabet öyküsü olması nedeni ile bakılan açlık kan şekeri yüksek saptanan ve GCK geninin moleküler ana- lizinde heterozigot Ala53Val mutasyonu

nografi ile üretilen fetal biyometrinin 11-14 hafta- larda gebelik yafl›n› de¤erlendirmede son derece etkin ve fetal geliflimin normal veya anormal olu- flunu

Ancak resusitasyonda daha düflük konsantrasyonda oksijen kullanman›n geçerli biyokimyasal mant›¤›na ve sözü edilen çal›flmadaki olumlu sonuçlar›na ra¤men,

Di¤er 14 hastam›z›n; 7’sinde konjenital lobar amfizem , 3’ünde konjenital kistik adenomatoid malformasyon, 2’sinde enterik kist, 1’inde bronkojenik kist, 1’inde

Sonuç: Ölümcül seyreden, otozomal resesif geçiflli formu daha nadir olan Larsen sendromu prenatal olarak tan›- nabilen bir hastal›kt›r.. Akraba evlili¤i otosomal

Çalışmada ayrıca, ön lisans mezunu kadınların girişimcilik eğilimlerinin, girişimciliğe yönelik genel eğilimlerinin, girişimciliğe yönelik algılanan sosyal norm

■ Kültür Servisi — Abidin Dino’nun iki ayrı dönemini ~ kapsayan “Antibes Resimleri” ve “Açılar-Pencereler” adlı A koleksiyonlar 28 kasım