• Sonuç bulunamadı

Ses kaydının hikayesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ses kaydının hikayesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geçmîg) zaman

o

ur kî

BURHAN FELEK

SES KAYDININ

HİKAYESİ

(

^| ARİP ve hoş bir tesadüf eseri v olarak ben bugün ses kaydı de- ^ diğimiz plak doldurmaktan ka­ set, yani bant doldurmaya ve bunları dinlemeye ait bütün ilerleme ve aşama safhalarına şahit olmuşumdur. Bu, Allah’ın bana verdiği bir fırsat ve . imkândır. Bunu size anlatacağım:

Kaç yaşımda olduğumu hatırlamıyo­ rum. Ama, Hıdırellez dediğimiz unutul­ muş bahar bayramında şimdi yerinde H aydarpaşa Nümune H astanesi’nin pavyonları inşa edilmiş olan kırda, çocukları ve büyükleri eğlendirecek zamana göre enteresan şeyler vardı. 300 kiloluk kadm, keeikbaş falan filan diyerek, bir de fonoğraf diye bir âlet, çocuklara dinletiliyordu. Bu âlet, ufkî bjr mihver etrafında dönen madenî bir silindirin üzerine takılan mum gibi bir maddeden yapılmış ve üstü incecik çizgileri havi boru gibi bir şeyin üstüne konan ucu iğneli bir âlet ile ses çıkarıyor ve bu kulaklara takılan iki ince kordonla dinleniyordu. Ben de dinledim. Vızıltı gibi hafif bir sesti ama, sesti.

O zaman bu âlete fonoğraf derlerdi. Rumca, ses yazan manasına gelirdi. Bu ses dinleme âleti zamanla ilerleme kaydetti. O silindir biçimi çizgili üstüvane yerine, yuvarlak ve üstü ses çizgilerini havi plak dediğimiz nesneler icadedildi. Bu plaklar, ses kaydının tekâmülüne rağmen, hâlâ biçimini ve piyasada mevkiini korumaktadır. Ne yar ki, eskiden çabucak bozulurdu, bu­ gün daha dayanıklı ve ömürlü yapılıyor. Plakların icadıyla birlikte adma gra- mafon denilen bu plakların çalındığı borulu âletler de icad olmuştu. Ama bu, fonoğraftan belki on yıl sonra gerçek­ leşti.

Bizim mahallede bir bizim evde gra­ mofon vardı, bir de belediyede memur Sami Bey adında böyle şeylere meraklı bir komşumuzda. O devirde İstanbul’da iki marka gramofon satılıyordu. Birisi, Odeon, ötekisi Colümbia. Bunların kali­ teleri itibarıyla Colümbia daha üstündü ve sanırım Amerikan malıydı. Bizim gramofon Odeon markaydı. Büyük bir borusu ve maun çekmecesiyle gösteriş­ liydi; Ama Colümbia, kalite itebanyla daha üstündü: O devirde oturduğumuz Ihsaniye Mahallesindeki evimizin önü açık bir arsaydı. Komşumuz Sami Bey’in evi de bu arsanın sonunda bir yerdeydi. Hiç unutmam, bir mehtaplı sakin yaz gecesi ben gramofonu açık penceremin önüne koydum başladım mesela Hafız Burhan’ın bir gazelini çalmaya. Arkasından Sami Bey durur mü? O da koydu kendi makinesine bir güzel plak, karşılık verdi. »

Uzatmayalım aziz okuyucular! Biz gece yarışına kadar mahalleyi karşılıklı plaklarla çın çın öttürdük. Bu arada komşularımızdan biri de başını uzatıp:

— Yeter yahu, uyku uyuyacağız! Demedi.

Poljs ise, böyle şeylere zaten karış­ mazdı. Yaıü, gürültü ve ses o devirde yasak değildi. Sami Bey, benden yaşlı bir zat olduğundan çoktan Allah'ın rahmetine kavuştu. Ben, bu ses kaydını takibe fırsat buldum. Bugün eldeki vasıtalarla kendimiz de ses kaydetmek­ teyiz.

Hâlâ dünyaca diktafon denilen âlet­ ler birçok büro ve müesseselerde sekreterleri doğrudan doğruya dikte

etmek külfetinden kurtarmıştır. Hatı- nmdadır, bundan 5-6 yıl evvel, Lau- sanne’de bir göz doktorunun muayene­ hanesine gitmiştim. Doktor beni mua­ yene etti ve raporunu önündeki dikta­ fona söyledi. Bana da:

— Raporunuzu yarın otele gönderi­ rim! Demişti.

lî£ Önce orada gördüğüm bu sistemi ben de bugünkü gözlerimin görmemesi sebebiyle tatbik etmek istedim, ancak gazetelerde bu iş bir doktor raporu yazmak kadar kolay olmuyor. Yazının sahifeye geçirilişinde birtakım kaideler, harflerin seçilişinde bazı zaruretler ve usuller, velhasıl, gazete yazısmı dikte etmekte hayli zorluklar var. O sebeple ben bunu tatbik edemedim.

‘ Doğrusunu isterseniz, Avrupa'da do­ laştığım büyük gazetelerde de bu sistemde yazı dikte edildiğine tesadüf etmedim. Gazeteci, yazıyı bizzat kendi­ si makinesinde yazıyor, sonradan bu yazılar delikli bantlara geçiriliyor veya pikaj denilen sistemle ofset usulüyle sahifelere intikal ediyor. Fakat, herhan­ gi birisi veya sözlü bant dediğimiz incecik kurdelaiara geçirip istenildiği zaman aynı sistemle dinlemek artık umur-ı âdiyeden oldu. Nitekim hâlâ radyo ve plaklardan dinlenildiği gibi, televizyonda da sesler ve resimler gene bu manyetik bantlarla ve video siste­ miyle ekranlara geçiriliyor. Bunların hiçbir tel veya boru gibi ses nakledecek maddî vasıta olmadan binlerce kilo­ metreyi her türlü bina, dağ-tepe, ağaç, orman dinlemeden geçip kulaklarımıza ve gözlerimizin önüne gelmesi de, büyük bir terakki, fakat maddî sebep ve oluşumu fennen çözülememiş bir feno­ mendir. Bütün bu fenomenlerin altında elektrik dediğimiz mahiyeti meçhul kuvvet ve onun tekâmülüyle ortaya çıkmış olan elektrik fennivardır. Bugün, bütün bu terakkiyat ve fennî vasıtalar sayesinde uzaktaki ses ve resimleri elde ettiğimiz gibi bir mahkemede, bir konferansta, bir açık oturumda söyle­ nen sözleri ve görünen hareketleri de kaydetmek alelade işlerden olmuştur.

Ne var ki, hâlâ mahkemeler banda alınmış sesleri kanunî delil olarak kabul etmemekte ve ancak diğer delillerini takviye edecek şeyler olarak görmekte­ dirler. Çünkü, mahkemelerin kanaa- tince, bir bantta sesi işitilen kimsenin mutlaka o adam olduğu iddia edilemez. Dünyada insanların ses ve sözlerini taklit etmek pek kolay ve carî bir sanattır. O sebeple hâlâ ses bantları adalette makbul bir delil sayılmamak­ tadır.

Bu arada dünyadaki basın ailesine bir de, “sesli basın” ilâve edildi. Bildiğiniz gibi yazılı basm, gazeteler ve kitap­ lardır. Gözü görmeyen veya okumaya vakti müsait olmayan kimse için artık yerine ve işine göre derlenmiş malumatı havi ses bantları yapılmaktadır. Dost­ larımdan bir doktor Amerika’da mes­ leğine ait yapılan neşriyatın hülâsalarını havi bantlara abonedir. Gündüzün iş sebebiyle bunları dinleyemeyen dostum, otomobiliyle evine giderken bu bantları arabanın teybine koyup dinlemekte, böylelikle okumaya vakit bulamadığı yeni neşriyattan malûmat sahibi olmak­ tadır. Bilhassa gözleri okumaya müsait olmayacak kadar bozuk kimseler için artık kitap ve gazete okumak meselesi kalmamıştır. Bu neşriyatın mühim ve sahibine göre enteresan kısımları bant­ lara çekilmekte ve ister kulaklıkla, ister çıplak olarak dinlenmektedir. Bu sis­ temden hâlâ istifade edenlerden biri de benim.

Bu yazıyı tamamlarken ses kaydının ilk icadından bugüne kadar geçen ilerleme safhalarından şahsen nasıl istifade ettiğimi de ilave ederek sözü keserken, aya gitmiş olan Amerikalıla­ rın oradan buraya resimleri nasıl nak­ lettiklerini ve feza gemilerindeki

astronotların dünyadaki bağlı oldukları merkezlerle nasıl konuştuklarım düşün­ dükçe insanların akıllara hayret veren bu icadlannın, günün birinde esiri ve mahkûmu olmasından korktuğumu da ilâve etmeden geçemiyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

KOAH tanımı GOLD (Global initiative for chronic obstructive lung disease) kriterlerine göre yapıldı; Solunum fonksiyon tesati (SFT) ile FEV1/FVC oranının %70’in altında oluşu

Düflük DLCO, TLC, RV, FRC, PEF de¤erleri ve normal FEF 25-75 de- ¤erleri de restriktif tipte solunum fonksiyon bozuklu¤u kriteri olarak kabul edildi (4)..

Pulmoner TB formu daha yayg›n olarak görülmesine karfl›n ekstrapulmoner tüberküloz (EPT) halen önemli bir klinik problem- dir.. Bu çal›flmada EPT tespit edilen

Güzin birinci cihan savaşının ortalarında,kapısı aydın Türk kızlarına ilk defa açılan(înas Sanayici Nefise Mektebi)ne girdi.Ünlü ressam MİHRİ Hanımın

Bu çalışmanın amacı, uçucu kül ve silis dumanının farklı oranlarda mineral katkı olarak kullanıldığı kendiliğinden yerleşen harçların mekanik ve

In 2017, The Information and Communication Technologies Authority (ICTA) blocked online access to the online encyclopedia L L L in Turkey due to its articles and comments that

Özellikle genç insanlar bu durumu yeni bir moda olarak görüyorlar, ama uzun vadeli olarak düşünürsek organik ya şam geleceğe dair uzun süreli amaçlarımızı