• Sonuç bulunamadı

Primeri bilinmeyen tümörlerin klinik, patolojik, demografik özellikleri ve tedavi sonuçlarının retrospektif analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Primeri bilinmeyen tümörlerin klinik, patolojik, demografik özellikleri ve tedavi sonuçlarının retrospektif analizi"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ

TIP FAKÜLTESĠ

ĠÇ HASTALIKLARI

ANABĠLĠM DALI

Tez Yöneticisi Doç. Dr. Ġrfan ÇĠÇĠN

PRĠMERĠ BĠLĠNMEYEN TÜMÖRLERĠN KLĠNĠK,

PATOLOJĠK, DEMOGRAFĠK ÖZELLĠKLERĠ VE

TEDAVĠ SONUÇLARININ RETROSPEKTĠF ANALĠZĠ

(Uzmanlık Tezi)

Dr. Ali SARI

(2)

TEġEKKÜR

Uzmanlık eğitimim süresince ve tezimin hazırlanması sırasında destek ve yardımlarını esirgemeyen tez danıĢmanı değerli hocam Sn. Doç. Dr. Ġrfan ÇĠÇĠN‘e, bilimsel konularda daima yardımını gördüğüm hocalarım Ġç hastalıkları AD BaĢkanı Sn. Prof. Dr. Gülbin ÜNSAL‘a, Ġç hastalıkları önceki dönem AD BaĢkanı Sn.Prof. Dr. Armağan TUĞRUL‘a, Ġç Hastalıkları AD‘nda görevli tüm saygıdeğer hocalarıma ve çok kıymetli

asistan arkadaĢlarıma, arĢiv birimi

(3)

3

ĠÇĠNDEKĠLER

GĠRĠġ VE AMAÇ

... 1

GENEL BĠLGĠLER

... 3

PRĠMERĠ BĠLĠNMEYEN KANSERLER ... 3

EPĠDEMĠYOLOJĠ ... 3

MOLEKÜLER VE BĠYOLOJĠK ÖZELLĠKLER ... 3

HASTAYA KLĠNĠK YAKLAġIM ... 5 TANISAL DEĞERLENDĠRME ... 6 EVRELEME ... 7 PATOLOJĠK YAKLAġIM ... 9 FONKSĠYONEL GÖRÜNTÜLEME ... 15 TEDAVĠ YAKLAġIMI ... 16 TAKĠP ... 24 PROGNOZ ... 24

GEREÇ VE YÖNTEMLER

... 26

BULGULAR

... 29

TARTIġMA

... 74

SONUÇLAR

... 84

ÖZET

... 86

SUMMARY

... 87

KAYNAKLAR

... 89

EKLER

(4)

4

SĠMGE VE KISALTMALAR

AFP : Alfa feto protein BT : Bilgisayarlı tomografi CEA : Carcinoembryonic antigen

SK : Sitokeratin

CLA : Leukocyte common antigen

DNA : Deoksiribonükleik asit

EM : Elektron mikroskobu

ER : Estrogen reseptörü

GSK : Genel sağkalım

HCG : Human chorionic gonadotropin HMB-45 : Human melanosit black 45

ĠHK : Ġmmunhistokimya

KT : Kemoterapi

NSE : Nöron Spesifik Enolaz PBK : Primeri bilinmeyen kanser

PR : Progesteron reseptörü

PSA : Prostat spesifik antijen PSK : Progresyonsuz sağkalım RNA : Ribonükleik asit

(5)

1

GĠRĠġ VE AMAÇ

Histolojik olarak kanıtlanmıĢ metastaz bulunmasına ve tüm tetkiklerin yapılmasına rağmen primer tümörün bulunamaması primeri bilinmeyen kanser (PBK) olarak tanımlanır. PBK‘ler, tanı konan tüm kanserlerin % 2-7ni oluĢturur.

Primeri bilinmeyen kanserli hastalarda tanı ve tedavi süreçleri belirsizlikler içermesine rağmen, primer tümör odağının belirlenmesi için yapılan yoğun tetkiklerin, primer odak saptansa bile hastanın tedavi sürecine ve sağkalım sonuçlarına, yararı olmadığını gösteren çalıĢmalar vardır. Diğer yandan, PBK‘lerde baĢlı baĢına yaĢam beklentisi kötü iken, bazı altgruplar tedaviden oldukça iyi yararlanır ve bazı olgularda uzun süreli hastalıksız sağkalım mümkündür.

Bu heterojen tümör grubu, klinik ve biyolojik olarak çok değiĢken bir seyir izler, PBK‘lerin patogenezini açıklamaya katkıda bulunan, açıkça bilinen etyolojik veya risk faktörleri yoktur.

Klinik çalıĢmalara kayıtlı, PBK‘li hastalarda, median sağkalım 6 ile 10 ay arasındadır. Fakat, klinik bir çalıĢmaya dahil edilmemiĢ PBK‘li hasta populasyonunda, yaĢam beklentisi sadece 2-3 aydır. Prognostik ve predikdif faktörler; yaĢ, cins, performans durumu, kilo kaybı, histopatoloji, tümör yükü, tümörün yeri, metastaz sayısı ve serum belirteçlerini içerir.

ÇalıĢmamızda, PBK‘lerin klinik, patolojik, demografik özellikleri ile tedavi sonuçlarını saptamayı ve sonuçlara etkili olan prognostik faktörleri ortaya koymayı amaçladık. ÇalıĢmamız, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi (TÜTF) Ġç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Kliniğinde 1999-2010 yılları arasında, primeri bilinmeyen kanserlerin metastaz yerleri, metastaz sayısı ve histolojik tiplerinin hastalığın genel sağkalım, nüks ve mortalitesiyle iliĢkisi, uygulanan ampirik tedaviler ve tedavi sonrası durumun

(6)

2

değerlendirilmesi, hem kliniğimizde primeri bilinmeyen kanserlere uyguladığımız tedavilerin topluca değerlendirilmesini temin edebileceği, hem de standart bir tedavinin henüz oluĢturulamadığı bu alandaki literatüre katkı sağlayabileceği öngörülebilir.

Bu çalıĢmanın sonucunda ortaya çıkan bulgular, (klinik değerlendirmemizin irdelenmesi) bundan sonra hasta tedavi seçimimizi etkileyecektir.

(7)

3

GENEL BĠLGĠLER

PRĠMERĠ BĠLĠNMEYEN KANSERLER

Primeri bilinmeyen kanser, tanı anında vücudun bir veya birden fazla bölgesinde solid tümöre ait metastazları olan, ayrıntılı anamnez, fizik muayene, ayrıntılı radyolojik ve biyokimyasal tetkikler ile primer odağı gösterilemeyen, heterojen karakterdeki kanserlere

verilen genel bir addır (1).Primeri bilinmeyen kanser pek çok klinik görünüm ve histolojik

tümör tipi ile ortaya çıkabilen heterojen bir gruptur (2).

EPĠDEMĠYOLOJĠ

Primeri bilinmeyen kanserlerin insidansı kesin bilinmemekle birlikte tüm kanserler içinde tahmini % 2-7‘dir (3,4). Primeri bilinmeyen kanserler dünya üzerinde en sık görülen yedinci/sekizinci kanser türüdür ve kadın/erkek oranı hemen hemen eĢittir (1), iki cinste görülen kanser ölümlerinin en yaygın dördüncü sebebidir (5). Tüm yaĢ grupları arasında en fazla 6. dekadda rastlanmaktadır (6).

Modern tanı yöntemleri öncesinde, primer tümörlerin otopside saptanma oranı %70-80 idi. Güncel radyodiyagnostik tetkikler ve immünohistokimyadaki geliĢmeler, tanının klinik seyir sırasında konulabilmesine olanak sağlamaktadır. Buna rağmen, PBK‘li hastaların otopsilerinden sonra dahi, %15-25‘inin primer odağı saptanamamaktadır (7,8).

MOLEKÜLER VE BĠYOLOJĠK ÖZELLĠKLER

Primeri bilinmeyen kanserlerin immünohistolojik sınıflaması için, kaynak dokusunu ortaya çıkarabilen önemli yöntemler geliĢtirildiği halde, moleküler patogenez ve bu

(8)

4

bozukluğun biyolojisi hakkında veri azdır. ġu ana kadar, primeri bilinen tümörler ile metastazlara bağlı bulgularla kendini gösteren PBK‘leri ayıracak, özgün moleküler karakteristikler tanımlanmamıĢtır (9).

Primeri bilinmeyen kanserlerin biyolojik davranıĢı, kendine özgü ve primeri bilinen metastatik kanserlerden farklıdır. Hastaların %25‘inde hastalığın seyri sırasında primer odak görünür hale gelir, yaklaĢık %57‘sinde primer odak otopside tanı alabilir, fakat hemen hemen %20‘sinde otopside bile primer odak belirsiz kalır (10).

Primeri bilinmeyen kanserler, sıklıkla olağandıĢı metastatik yayılım gösterir. Örnek olarak, pankreas kanseri kemik metastazıyla prezente olabilir. Tümör yükünün büyük bir kısmının, primer odak dıĢındaki daha uzak odaklarda saptanıyor olması, PBK‘li olgularda, altta yatan genetik lezyonların, agresif fenotip ürettiğine iĢaret eder (10).

Mikrosatellit deoksiribonükleikasit (DNA) analizi, servikal lenf nodunda bulunan genetik değiĢikliklerin, aynı paterninin aerodigestif dokuda bulunabildiğini göstermektedir. Böyle veriler klinikte belirgin olan metastazların, mikroskobik primer lezyondan kaynaklanabileceğini vurgulamaktadır.

Gen Ekspresyon Profilleme

Kanser biyolojisinin, primer doku spesifik gen ekspresyonu paternleri ya da kanser kök hücreleri tarafından tanımlanan, doku bağımsız gen ekspresyon profilleri tarafından, yönlendirilip yönlendirilmediği hala bilinmemektedir. Ġlk hipotezlere göre, spesifik genlerin ekspresyonu tarafından yönlendirilen her epitel tipi, farklı biyolojik fonksiyona sahiptir. Büyük olasılıkla bu histogenetik çevre, metastatik proses süresince devam etmektedir (11). Bu nedenle, bir metastazın gen ekspresyon paterninin, primer tümörün histogenetik yapısını yansıtıyor olması, gen ekspresyon tabanlı analiz kullanılarak primer odağın belirlenmesine yardımcı olur. HiyerarĢik kümelendirme analizine dayalı toplum gen ekspresyon verileri, adenokarsinomlar ve onların metastazları primer odaklarına göre sınıflandırıldığında, ortak kökenli tümörler arasında ve primer odaklar arasındaki farklılıklar arasında benzerlikler olduğunu göstermiĢtir. Bu verilerin ıĢığında, bir çok kanserin, metastatik evrim boyunca ―köken dokusu‖ genetik kimliğini koruduğu anlaĢılmaktadır (12). Bazı araĢtırmacılar, PBK‘lerin primer odağa spesifik gen expresyonuna sahip olmadığını bunun yerine primeri bilinen solid tümörlerden biyolojik davranıĢını farklılaĢtıran ―pro-metastatik ve primeri gerileten‖ bir moleküler özelliğe sahip olduğunu öne sürmektedirler (13). Ramaswamy ve arkadaĢları, dokuları aĢarak farklı davranıĢa sebep olan böyle bir prometastatik genetik

(9)

5

özelliği tanımlamıĢlardır (14). Gerçekten de, olguların %50‘sinde metastatik odak dokusu ile metastazların gastrointestinal kökeni örtüĢerek bimodal bir profil tanımlanmıĢtır (15). Doku özgüllüğünün bu bimodal doğası, bazı olgularda, gen ekspresyon profilleme ile köken dokusunun öngülmesinin niçin mümkün olmadığını açıklayabilir (15).

HASTAYA KLĠNĠK YAKLAġIM

Primeri bilinmeyen kanserli hastalar, daima metastatik odağa ait yakınmalarla hekime baĢvururlar (16). En sık tutulan doku ve organlar Tablo 1‘de özetlenmiĢtir.

Tablo 1. BaĢvuruda en belirgin semptom veren bölgeler ve baĢvuruda en sık saptanan metastazlı doku ve organlar (16)

Sıra Metastaz Yeri Semptom %’si Metastatik bölge %’si

1 Lenf gangliyonları 26 41 2 Akciğer 17 27 3 Kemik 15 29 4 Karaciğer 11 34 5 Beyin 8 6 6 Plevra 7 11 7 Deri 5 4 8 Periton 4 9

Primeri bilinmeyen kanserli hastalardaki semptomları iki ana grupta toplamak mümkündür. Ġlki, metastatik odağın neden olduğu semptomlardır. Lenf gangliyonu metastazlarında ağrı, bası belirtileri, lenfadenomegali, akciğer (AC) metastazında öksürük, hemoptizi, dispne, yan ağrısı, kemiklerin tutulumunda lokalize veya generalize ağrı, patolojik fraktür, karaciğer (KC)‘le ilgili olarak halsizlik, sağ yan ağrısı, ikter, kaĢıntı, beyin metastazında ise nörolojik belirtiler, ağrı, kusma, plevraya ait dispne, öksürük, yan ağrısı ve periton tutulumunda ise asit, gaz, gerginlik ve ağrı Ģeklinde sıralanabilir (1). Ġkincisi ise, konstitüsyonel semptomlar olup, anoreksi, kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk ve immün yetersizlik olarak sıralanabilir (1).

Ön tanı olarak PBK‘ler düĢünüldüğünde; klinisyenin yaklaĢımı, primer yerin belirlenmesi ve optimal tedaviye karar vermek için histoloji veya metastatik tümörün alt gruplarının saptanması amacıyla yapılacak araĢtırmaları içermelidir (10). Hikaye, fizik muayene, tam kan sayımı, biyokimyasal inceleme gibi laboratuvar yöntemleri, çekilen AC

(10)

6

grafisi hekime primer odağı göstermemesine rağmen, hastanın yaĢı, sigara kullanma öyküsü, ailesel risk faktörleri ve kadında jinekolojik sistem öyküsü yönlendirici olabilir (17).

TANISAL DEĞERLENDĠRME

Tanıya yönelik son yıllarda kaydedilen geliĢmeler, hastaların baĢlangıç tanılarının PBK olmasına rağmen, daha sonra primer odağın klinikte saptanabilmesine beĢ hastadan

dördünde olanak verebilecek düzeye ulaĢmıĢtır (4).

Primer odağı araĢtırmada, klinik bazı ipuçları da yardımcı olabilir. Yayılma Paterni

Diyafragma üstünde tutulumlarda primer odak öncelikle akciğerde; diyafragma altındakilerde pankreas, kolon, mide, KC gibi organlarda aranmalıdır (Tablo 2). Hastaların %59‘unda birden fazla metastatik odak bulunduğu bildirilmiĢtir (16).

Tablo 2. Primeri bilinmeyen kanserlerde primer odağın dağılımı (%) (16)

Sıra Primer odak %

1 Akciğer 23 2 Pankreas 22 3 Over 6.4 4 Böbrek 5.5 5 Kolorektal 5.3 6 Mide 4.6 7 Karaciğer 4.3 8 Prostat 4.1 9 Meme 3.4 10 Sürrenal 2.2 11 Tiroid 2.2 12 Mesane 1.9 13 Özofagus 1.5 14 Lenfoma 1.5 15 Safrakesesi ve yolları 1.2

16 Testis (germ hücreli) 1

17 Mezotelyoma 0.5

Hücre Tipi ve Hücrenin FarklılaĢma Derecesi

En sık rastlanan hücre tipi, adenokanserdir ve PBK‘lerin ortalama %40‘ında adenokanser histopatolojik tanısı konulmaktadır (18). Bazı serilerde adenokarsinom oranı

(11)

7

%65‘e kadar yükselmektedir. Adenokarsinom tanısında, primer odak olarak öncelikle AC, pankreas, meme, prostat, mide, KC ve kolon araĢtırılmalıdır. Ġkinci sırada; kötü diferansiye veya indiferansiye kanserler gelmektedir. Bu grup da PBK‘nin yaklaĢık %40‘ını oluĢturur. Bu tanıda lenfomalar ve germ hücreli tümörler hatırlanmalı ve ayırıcı tanı yapılmalıdır. Primeri bilinmeyen kanserlerin yaklaĢık %15‘inde skumöz hücreli kanserler, %2-5‘inde malign melanom veya sarkom saptanır. Nöroendokrin tümörler (NET) ise, çok daha nadirdir. Hücrelerin diferansiyasyon derecesi de primer odağı belirlemede önemlidir. Ġyi ve orta derecede diferansiye tümörlerde, epitelyal, lenfoepitelyal, lenfoid dokular ve germ hücreli tümörler birbirinden ayırt edilebilir. Ġndiferansiye tümörlerin ayırıcı tanısı için, ek immünohistokimyasal (ĠHK) incelemelere ihtiyaç vardır (19).

Tanısal Endoskopi

Endoskopik incelemeler daima spesifik semptom veya belirtileri araĢtırmaya yönelik olmalıdır. Örneğin, solunum sistemi semptomları olan hastalara fiberoptik bronkoskopi, dıĢkıda gizli kan pozitifliği yada abdominal bulguları olan hastalara ise gastroskopik ve kolonoskopik incelenme yapılmalıdır (20).

Serum Tümör ĠĢaretçilerin Tanısal Değerleri

Serum beta-human koryonik gonadotropin (β-HCG), alfa-fetoprotein (AFP) ve prostat spesifik antijen (PSA) düzeyleri, PBK‘i olan erkek hastalar da, tedavi edilebilir ekstragonadal germ hücre tümörlerinin ve metastatik prostat kanserlerinin ayırıcı tanısı için istenmelidir. Kemik metastazı olan PBK hastalarında yüksek serum tiroglobülün seviyeleri, gizli bir tiroid kanserinin göstergesidir. Ġzole aksiller lenf nodu metastazı ve peritoneal papiller adenokarsinoma tanısı olan hastalarda serumda Cancer antijen (CA) 15-3 ve CA 125 düzeylerine bakılması primer tümörü saptamada yardımcı olabilir (7).

EVRELEME

Klinikopatolojik Alt Kümeler

Tanısal yaklaĢımların ve optimal tedavinin planlanabilmesi amacıyla, PBK hastalarının klinikopatolojik alt gruplara sınıflandırılması çok önemlidir (6) (Tablo 3).

(12)

8

Tablo 3. Farklı klinikopatolojik varlıkların klasifikasyonu (6)

Organ Histoloji

Karaciğer (baĢlıca) ve/veya diğer organlar

Adeno karsinom orta derece ya da kötü diferansiye

Lenf düğümleri

Mediastinal/retroperitoneal (orta hat yerleĢimli) Undiferansiye ya da kötü diferansiye karsinom

Aksiller Adeno karsinom iyiden kötüye diferansiye Servikal Skuamöz hücreli karsinom

Ġnguinal Undiferansiye karsinom, skuamöz hücreli karsinom, karıĢık skuamöz hücreli/adeno karsinom

Periton boĢluğu

Kadınlarda periton adenokarsinomatöz (±psammoma cisimleri)

Diğer bilinmeyen orijinli malign asit

Papiller ya da seröz adeno karsinom

Müsin üreten adeno karsinom orta derece ya da kötü diferansiye (±taĢlı yüzük hücreli) Akciğerler

Akciğer metastazı Plevral effüzyon

ÇeĢitli diferansiyasyonlarda adeno karsinom Adeno karsinom orta derece ya da kötü diferansiye

Kemikler (tek ya da çoklu) ÇeĢitli diferasyonlarda adenokarsinom

Beyin (tek ya da çoklu) ÇeĢitli diferasyonlarda adeno karsinom ya da

skuamöz hücreli karsinom

Nöroendokrin tümörler

Kötü diferansiye karsinom nöroendokrin özellikleri ile (baĢlıca),

DüĢük derece nöroendokrin karsinomları, küçük hücre anaplastik karsinomlar

Malignan melanoma Undiferansiye neoplazma, melanom

(13)

9 PATOLOJĠK YAKLAġIM

IĢık Mikroskobu ile Değerlendirme

Ġlk değerlendirme, ―morfolojik‖ değerlendirme olup ıĢık mikroskobuyla yapılmaktadır. Habis hücreler histolojik olarak kaynaklandıkları dokunun hücrelerine benzeyebilir. Ġyi diferansiye bir yassı epitel hücreli karsinomda keratinizasyon görülebilir. Aynı Ģekilde iyi diferansiye bir adenokarsinom guddesel yapı oluĢturabilir, hatta musin salgılayabilir. Aynı durum sarkomlar için de geçerlidir. Ġyi diferansiye tümörler genellikle yavaĢ büyür ve tedaviye direnç gösterirler (21) (Tablo 4).

Tablo 4. Primeri bilinmeyen metastatik kanserlerin morfolojik olarak dağılımı (21)

Sıra Morfoloji Görülme sıklığı %

1 Adenokarsinom 65

2 Az diferansiye karsinom veya adenokarsinom 20

3 Epidermoid karsinom 10

4 Az diferansiye neoplasm 5

Primeri bilinmeyen kanserli hastada biyopsi ile alınan dokunun ıĢık mikroskobu, immünohistokimya (ĠHK), immunofenotiplendirme, karyotip ve moleküler analizler ile dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Öncelikle ilk biyopsi örneği tümör tanısının doğrulanması ya da ek özel çalıĢmaların yapılması için yetersiz ise tekrar biyopsi alınması zorunludur. Klinisyen, özellikle kaynak organ belli değilse, tümör örneğini değerlendirmede deneyimli bir patolog ile yakın iĢ birliği içinde olmalıdır. Dokuyu;

a) rutin ıĢık mikroskobisi, histokimyasal ve immünokimyasal analiz,

b) DNA ve ribonükleik asit (RNA) izolasyonu veya yerinde genetik ve immünolojik analiz için dondurma,

c) ultrastruktural analiz için özel fiksasyon iĢlemlerine tabii tutmak için planlar yapılabilir (10).

Rutin histolojik analiz doku kaynağını belirlemede baĢarısız olursa (ör., adenokarsinomda guddesel oluĢumu, over veya tiroid kanserinde psammoma cisimciği veya

(14)

10

sarkomlarda iğsi yapı), özel histokimyasal çalıĢmalar yardımcı olabilir. Örneğin: müsin pozitifliği kötü diferansiye adenokarsinomunun tanınmasında yardımcıdır. IĢık mikroskobu incelemesi PBK‘lerin yaklaĢık %60‘ının iyi veya orta diferansiye adenokarsinom, %30‘unun kötü diferansiye karsinom/adenokarsinom ve %5‘inin daha ileri sınıflama yapılamayan malign tümör olduğunu gösterir. Kötü diferansiye tümörlerde ĠHK, sitogenetik ve moleküler biyolojik çalıĢmalar sarkomları, germ hücreli karsinomları, lenfomaları, nöroendokrin tümörleri ve tanının daha özel tedavi yaklaĢımını gerektirdiği diğer tümörleri belirlemede (melanom dahil) son derece yararlı olabilir (10).

Adenokarsinom

Morfolojik birtakım özellikler, örneğin, taĢlı yüzük görünümü veya papiller yapılar nonspesifik bulgulardır. Primer odak konusunda yanıltıcı olabilir. Ek ĠHK tetkikleri de adenokarsinomlarda birkaç istisna hariç (prostat kanserinde prostat spesifik antijen, tiroid kanserinde tiroglobülin vb. proteinler, meme kanserinde östrojen ve progesteron hormon reseptör proteinlerinin tayini gibi) primer tümörü saptamada spesifik değildir. Adenokarsinomu olan PBK‘lerin %3‘ünün prostat karsinomu olduğu da hatırlanmalıdır. (19).

Az Diferansiye Karsinom veya Az Diferansiye Neoplazm

Ġyi ve orta derecede diferansiye tümörlerde epitelyal kanserlerin, lenfoma, sarkom, melanom veya germ hücreli tümörlerin ayırıcı tanısını yapmak patologlar için daha kolaydır. Kötü diferansiye tümörlerde; epitelyal, hematopoyetik veya nöroektodermal orijini belirlemek önemlidir; bunun için, ĠHK tanıda oldukça yararlıdır ve kullanılmalıdır. Genellikle bu olgularda, daha yeterli değerlendirme için, ince iğne aspirasyon biyopsisinden ziyade cerrahi biyopsi tercih edilmelidir.

Ġmmünohistokimyasal Değerlendirme

Ġmmünhistokimyasal analiz, hücre elemanlarına spesfik antikorlar standart tekniklerle teĢhis edilemeyen tümörlerin tanımlanmasını mümkün kılar (10) (Tablo 5).

(15)

11

Tablo 5. Primeri bilinmeyen kanserli hastalardan alınan biyopsilerin olası patolojik değerlendirmesi (10)

Değerlendirme/Bulgular ĠĢaret Edilen Primer Yer veya Tümör HĠSTOLOJĠ (HEMATOKSĠLEN VE EOZĠN BOYAMA)

Psammoma cisimciği, papiller görünüĢ TaĢlı yüzük hücreleri

Over, tiroid Mide ĠMMÜNOHĠSTOLOJĠ

Lökosit ortak antijen Leu-M1

Epiteliyal membran antijen Sitokeratin CEA HMB45 Desmin Tiroglobulin Kalsitonin Miyoglobin

PSA/prostatik asit fosfotaz

AFP

Plesental alkalen fosfataz B, T hücre belirleyicileri S-100 protein

Gross cystic fluid protein Faktör VIII Lenfoid tümörler Hodgkin hastalığı Karsinom Karsinom Karsinom Melanom Sarkom Tiroid karsinomu

Tiroidin meduller karsinomu Rabdomiyosarkom

Prostat

Karaciğer, mide, germ hücre Germ hücre

Lenfoid tümör

Nöroendokrin tümör, melanom Meme, ter bezi

Kaposi sarkomu, anjiosarkom AKIM SĠTOMETRĠ

B, T hücre belirleyicileri Lenfoid tumor ULTRASTRUKTUR Aktin-miyozin filamentler Salgısal granüller Desmozom Premelanozom Rabdomiyosarkom Nöroendokrin tümörler Karsinom Melanom SĠTOGENETĠK Isokromozom 12p; 12q(-) t(11;22) t(8;14) 3p(-) t(X;18) t(12;16) t(12;22) t(2;13) 1p(-) Germ hücre

Ewing sarkomu, primitif nöroektodermal tümör Lenfoid tümör

Küçük hücreli akciğer karsinomu; renal hücreli karsinom, mezoteliyoma

Sinoviyal sarkom Miksoid liposarkom

Parlak hücreli sarkom( yumuĢak kısımların melanomu)

Alveolar rabdomiyosarkom Nöroblastom

RESEPTÖR ANALĠZĠ

Östrojen/progesteron reseptörü Meme MOLEKÜLER BĠYOLOJĠK ÇALIġMALAR

Ġmmünoglobulin, bcl-2, T-hücre reseptör gen rearrangement

Lenfoid tumor

CEA: Carsinoembriyonik antijen, PSA: Prostat-spesfik antijen, AFP: α fetoprotein, Leu-M1: Anti-CD 15, HMB: Human melanosit black 45, S-100: Hücre içi kalsiyum bağlayan protein.

(16)

12

Lenfoma tanısı için, lökosit ortak antijen (LCA, CD45) ile reaksiyon veren antikorlar kullanılmalı ve LCA pozitif tümörler lenfoma olarak kabul edilmelidir. Bu hastalar, lenfoma tanısı kesin olan hastalar gibi tedaviye cevap verirler. Agresif histolojiye sahip lenfomalı hastaların yaklaĢık yarısı, kombine kemoterapi (KT) ile iyileĢtirilebilir.

Filament proteinlerinin özel tiplerinin immünohistokimyasal olarak saptanması sarkom ve karsinomları tespit etmede yardımcıdır. Keratinin varlığı karsinoma iĢaret eder, bütün epiteliyal tümörler bu proteini içerirler. Sitokeratinin (SK) spesfik tipleri kesin tanıya fırsat verir. Örneğin; over kanserleri SK20(-)/SK7(+), kolorektal kanserler SK20(+)/SK7(-) ve pankreatikobilier tümörler SK20(+)/SK7(+)‘dirler (10,22).

Bununla beraber bazı sarkomlar, mezoteliyoma ve germ hücreli tümörler de keratin pozitiftir (10,22). Sarkomlar dezmin antikorlarına karĢı reaksiyon verebilirler. Sarkom alt grupları miyoglobin (rabdomiyosarkom) veya faktör VIII (anjiosarkom veya Kaposi sarkomu). Ekspresyonu ile tespit edilebilirler. Prostat, meme ve tiroid karsinomu sırasıyla PSA, gross cystic fluid protein veya tiroglobulin eksprese ederler. AFP, β-HCG veya plasental alkalen fosfatazın boyanma bulgusu germ hücre kaynağını ayırmakta yardımcıdır. Hemen hemen bütün primer ve amelanotik tip dahil metastatik melanomlarda S-100 protein vardır. Bununla beraber S-100 pozitifliği diğer nöroendokrin kaynaklı tümörlerde (ör., küçük hücreli akciğer kanseri, karsinoid, nöroendokrin) de bulunur; melanomlar için daha spesfik bir belirleyici Human melanosit black (HMB) 45 antijenidir (5,10,22) (Tablo 6).

Tablo 6. Sitokeratin7 ve sitokeratin20 immünhistokimya boyama tanı iliĢkisi (5)

SK Durumu SK7(+) SK7(-)

SK20(+) GĠS adeno karsinom, TCC (2/3) Pankreas ve bilier sistem(1/3) Mide (1/4)

Over (Müsinöz)

GĠS adeno karsinomları Kolorektal

Mide (1/3)

Merkel hücreli karsinom

SK20(-) Meme

AC (Adeno karsinom) Over (Seröz ve endometrioid) Pankreas (2/3) Mide (1/6) Endometrium Tiroid TCC (1/3) Mezotelyoma (2/3) Küçük hücreli karsinom (1/4) Prostat Mide (1/6)

Yassı epitel hücreli karsinom Germ hücreli karsinom HCC

RCC

Adrenokortikal karsinom Küçük hücreli karsinom (3/4) Mezotelyoma (1/3)

SK: Sitokeratin, GĠS : Gastrointestinal sistem, TCC : Transizyonel cell carsinom, HCC : Hepatocelüler

(17)

13

Özellikle lenfoma, melanom, sarkom, nöroendokrin, nöroektodermal ve epitelyal tümörlerin tanısı, morfolojik bulgulara ek olarak ĠHK yöntemiyle konabilmektedir (23).

Human koryonik gonadotropin (HCG) ve AFP‘nin ĠHK ile araĢtırılması germ hücreli tümörlerde tanı koydurucudur. Human koryonik gonadotropin ve AFP sadece germ hücreli tümörlere spesifik proteinler değildir. Alfa fetoprptein, hepatom ve hepatoselüler kanserlerde de saptanabilir. Germ hücreli tümörlerin, sisplatinli kemoterapi protokolleriyle tam remisyon sağlanabilen tümörler olması nedeniyle, indiferansiye tümörlerin ayırıcı tanısında hatırlanması önemlidir. Ġmmünhistokimya dıĢında moleküler ve sitogenetik araĢtırmalar da yapılabilir (16,18) (Tablo7).

Tablo 7. Primeri bilinmeyen kanserlerde tanıya yardımcı immünhistokimya incelemeleri (18)

Ġmmünohistokimyasal incelemeler

Tümör tipi Sitokreatin LCA S100

HMB45 Kromogranin Sinaptofizin Vimentin Dezmin Karsinom + - - + - Lenfoma - + - - - Melanom - - + + - Sarkom - - - - + Nöroendokrin + - - + -

LCA : Lökosit common antijen, HMB 45: Human melanosit black 45, S-100 : Hücre içi kalsiyum bağlayan

protein.

Elektron Mikroskopisi ile Değerlendirme

Her patoloji merkezinde bulunmadığı için, pratikte çok sık kullanılmamaktadır. Eğer az diferansiye neoplazmda histopatoloji tam olarak belirlenememiĢse, elektron mikroskopu (EM) kullanılmalıdır. Özellikle az diferansiye sarkomlarda, az diferansiye nöroendokrin tümörlerde, agresif lenfoma ve melanomda söz konusu tümörlere özgü ultrastrüktürel özellikler saptanabilir. Örneğin, ―dezmozomların ve tonofilamentlerin‖ varlığı, skuamöz hücreli kanserin, ―core‖ granüller, nöroendokrin tümörlerin karakteristik bulgularıdır (24).

Asiner ve mikroasiner alanlar adenokarsinomlarda, elektron yoğun sekresyon granülleri nöroektodermal tümörlerde, premelanozomlar amelanotik melanomda görülür (19,25,26). Metastatik adenokanserlerin %85‘inin primer odağının EM ile saptanabileceği,

(18)

14

geri kalan %15‘inde ise primere ait olasılık listesinin kısaltılabileceği bildirilmiĢtir (25). Az diferansiye tümörlerde, hücrelerin diferansiyasyonla kazandıkları özel yapıları geliĢtirememelerinden dolayı EM‘nin tanı değeri azalır. Ġmmünhistokimyanın geliĢmesi EM‘ye duyulan ihtiyacı azaltmıĢtır.

Polimeraz Zincir Reaksiyonu ile Değerlendirme

Nazofarengeal karsinomda, polimeraz zincir reaksiyonu ile Epstein-Barr virüs genomunun amplifikasyonunun dokuda saptanması, konvansiyonel yolla tanı konulamayan hastalarda yardımcı olabilir. Orta hat germ hücre tümörlerinde 12p kromozomunun gösterge olarak davrandığı ve bunun polimeraz zincir reaksiyonuyla gösterilebildiği bildirilmiĢtir (27).

Primeri Bilinmeyen Kanser Tanısında Histopatolojiden Sonra Yapılacaklar Ayrıntılı, pahalı, hastanın yaĢam kalitesini olumsuz yönde etkileyecek tetkiklerden kaçınmalıdır. En ayrıntılı tetkiklere rağmen, hastaların sadece %5-30‘unda primer odak saptanabilmektedir. Primer odak çoğunlukla takip dönemlerinde kendini belli etmektedir. BaĢlangıç döneminde önerilen en yararlı tetkikler; Anamnez, fizik muayene, baĢ boyun, meme muayenesi, rektal ve pelvik muayene, rutin biyokimyasal tetkikler, idrar tahlili, dıĢkıda gizli kan, akciğer grafisi, batın/pelvis bilgisayarlı tomografi (BT)‘sidir. Bunların dıĢında, sadece bulgu veya yakınma olan bölgeye göre tetkik yapılmalıdır (1).

Tutulan Metastatik Bölgeye Göre Ġncelemeler

a) Servikal lenf bezinde skuamöz hücreli karsinom varlığında: Üst-orta servikal bölgede lenf bezinde epidermoid karsinom metastazı varlığında, baĢ boyun muayenesi, orofarenks, nazofarenks, hipofarenks, larenks ve özofagusun direkt endoskopik muayenesi Ģarttır. Alt servikal veya supraklaviküler bölgeyi tutmuĢ epidermoid karsinom metastazı varlığında, bronkoskopi gereklidir. BaĢ boyun tümörlerinde bu yöntemle %85-90 oranında primer tümör saptanabilmektedir (28). Primer baĢ-boyun kökenli skuamöz hücreli kanserlerin %2 ile %5‘i servikal lenfodenomegali ile baĢvurur. Bunların %10‘u bilateral servikal lenfodenomegali Ģeklinde görülür.

b) Ġnguinal lenf bezinde skuamöz hücreli karsinom varlığında: Hemen hemen tümünde perineal bölgenin primer tümörü saptanabilir. Kadınlarda özenli bir vulva, vajen ve

(19)

15

serviks muayenesi, erkeklerde ise penisin inspeksiyonu tanıda oldukça yararlıdır. Anorektal bölge lezyonlarının saptanması için anoskopi gerekebilir (1).

Primeri Bilinmeyen Kanser Tanısında Tümör Belirteçlerinin Yararları

Primeri bilinmeyen kanserli birçok hastada birden fazla tümör belirteci eksprese edilebilmektedir. Bu nedenle, tümör belirteçlerinin özgüllüğü oldukça düĢüktür ve bunlar yalnızca bazı tümörlerin tanısında yararlı oldukları için, rutin değerlendirme amacıyla istenmesi önerilmemektedir. Ancak osteoblastik kemik metastazı olan erkek hastada PSA (prostat kanseri), mediyastinal veya retroperitoneal kitlesi olan genç erkekte beta-HCG, AFP (germ hücreli tümör), peritonitis karsinomatozası olan kadında CA-125 (epitelyal over kanseri) tayini yapılmalıdır (1).

FONKSĠYONEL GÖRÜNTÜLEME

Primeri bilinmeyen kanserli hastaların tanısal değerlendirmesi için göğüs radyografisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, ultrason, endoskopi ve nükleer tıp görüntüleme testleri kullanılmaktadır.

Nükleer tıp muayeneleri arasında, nöroendokrin tümörlerinde geliĢmiĢ somatostatin ekspresyonunun gözlemlenmesini baz alan foton emisyon tomografi (SPECT) ya da 111In Octreoscan ile birleĢik SPECT/bilgisayarlı tomografi (BT) yaygın kabul görmüĢtür ve NET değerlendirmesinde rutin olarak kullanılmaktadır. Özellikle 111In Octreoscan klinik okült gastroenteropankreatik tümörler ve/veya nöroendokrin doğası metastazına sahip PBK‘lerin tespitinde faydalı olabilir (29).

18-florodeoksiglikoz-pozitron emisyon tomografi (PET) ve, halihazırda, FDG-PET/BT PBK‘lerin tespitinde önemli bir role sahiptir (30). Ġkibin üç yılında yayınlanmıĢ, PBK‘li hastalarda primer tümör tespitinde FDG-PET doğruluğunu değerlendirmek için tasarlanmıĢ bir meta-analiz, primer odağı %24.5‘ten %64.5‘e belirleme oranı, ve sırasıyla %87 ile %71 sensitivite ve spesifisite göstermiĢtir (31). Avrupa Nükleer Tıp Derneği (ENAM) kılavuz prosedürüne göre, PBK‘lerin tanısında PET/CT önerilmektedir (32). Dahası, yalnız PET yerine PET/CT‘nin klinik kullanımı tanısal doğruluğu arttırmıĢtır.

Florodeoksiglikoz-pozitron emisyon tomografib/bilgisayarlı tomografi genellikle üst uyluktan kafatası tabanına kadar uygulanır, intrakranial ve kranial lezyonlarını yakalayıp ayıramaz. Fakat, Capasso ve ark. tarafından yapılan bir çalıĢma, PBK‘li hastaların

(20)

16

değerlendirilmesinde tüm vücut FDG-PET/CT taramasında baĢ bölgesinin dahil edilmesinin önemini vurgulamıĢtır (33).

Primeri bilinmeyen kanserli 461 hastayı içeren yedi çalıĢma (34-40), PBK‘in ilk tespitinde FDG-PET ve FDG-PET/CT‘nin rolünü değerlendirmiĢtir. Bireysel çalıĢmaların primer tümör teĢhis oranları hesaplanmıĢtır ve bu oran %33 ila %57 arasında saptanmıĢtır. FDG PET‘in primer lezyonu bulma sensitivitesi %93(%88-100), spesifisite %:89(%67-%95) olarak bulmuĢlardır (Tablo 8).

Tablo 8. Primeri bilinmeyen kanser tespitinde florodeoksiglikoz-pozitron emisyon tomografi ya da Florodeoksiglikoz-pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografinin tanısal performansı (34-40)

Sıra Yazar/yıl Hasta sayı Sensitivite

% Spesifisite % Tümor tespit oranı % 1 Nanni, 2005 (34) 21 100 89 57 2 Joshi, 2004(35) 63 55 78 46 3 Israel,2004 (36) 36 93 67 44 4 Gutzeit, 2005(37) 45 88 89 33 5 Fencl, 2007(38) 190 94 86 47 6 Nassenstein,2007(39) 39 100 95 28 7 Hu M., 2008(40) 67 92 91 54

Toplam Medyan Medyan Medyan

461 93 89 45

Konvansiyonel tanısal yöntemler ile primer tümörü bulunamayan hastalarda FDG PET %40 oranında primer lezyonu gösterebilmektedir (31,41-43). Güncel uluslararası uygulama rehberlerinde PBK, FDG PET görüntüleme endikasyonları arasında yer almaktadır (44,45).

Histopatolojik değerlendirme için biyopsinin yönlendirilmesi, uygun tedavi protokollerinin saptanmasına yardımcı olabilir. Kötü prognoza sahip PBK hastalarında ilk tanı yöntemi olarak FDG PET/BT‘nin tercih edilmesi zaman alıcı, pahalı, gereksiz giriĢimsel tanı iĢlemlerinden kaçınabilmemizi, daha doğru tedavi seçenekleri sunabilmemizi sağlayabilir (46).

(21)

17 TEDAVĠ YAKLAġIMI

Genel Strateji

Primeri bilinmeyen kanserlerin uygun tedavisi için öncelikle hastaların prognoza göre sınıflandırılması gerekmektedir. Primeri bilinmeyen kanser hastalarının yaklaĢık %15-20‘si iyi prognozlu sınıfa dahildir ve potansiyel iyi sonuçlar sağlayabileceğimiz bu hastalarda spesifik tedavi yaklaĢımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Aksine, PBK hastalarının büyük çoğunluğu kötü prognoza sahiptir ve bu hastalar için tedaviler hala yetersizdir (47).

Prognostik Alt-Gruplar

Tedavi edilebilir ve iyileĢtirilebilir tümörlerin belirlenmesi önemlidir. Skuamöz hücre karsinomlu hastalar, adenokarsinomlu veya sınıflandırılamayan karsinomlu hastalardan (4 ile 6 ay) biraz daha uzun ortalama yaĢama sahiptirler (9 ay). Eğer laboratuvar testleri anlamlı olasılıkla lenfoma, germ hücreli tümör, sarkom, nöroendokrin tümör, meme veya prostat kanseri gibi tümörlere iĢaret ediyorsa, hastalığa uygun tedavi verilmelidir. Lenfoma veya germ hücreli tümörlü hastalar kombine kemoterapi ile iyileĢtirilebilir. Diğer malignansilerde etkili palyatif kemoterapi (sarkom, meme veya nöroendokrin tümör için) veya hormonal tedavi (meme veya prostat için) özellikle düĢünülmelidir. Tanı için çoğu kez elektron mikroskobu gereksinmesine rağmen nöroendokrin tümörler (özellikle anaplastikse) sisplatin bazlı kemoterapiye çoğu kez yanıt verirler (10).

Primeri öngörülebilen hastalar primeri öngörülemeyen hastalara göre daha iyi yaĢarlar. Primeri bilinmeyen kanserli hastaların %40‘ı spesifik tedavi gruplarının bulunduğu birkaç klinik sendromdan birine dahil edilir (10) (Tablo 9).

Ġyi Prognozlu Alt Kümeler

a. TanımlanmamıĢ GonaddıĢı Germ Hücreli Kanser Sendromu b. Periton boĢluğunun papiller adenokarsinomu olan kadınlar.

c. Yalnızca aksiller lenf düğümleri içeren adenokarsinomu olan kadınlar. d. Servikal lenf düğümleri içeren skuamöz hücre karsinomu.

e. Ġzole inguinal adenopati (skuamöz karsinom). f. Kötü diferansiye nöroendokrin karsinomu. g. Erkeklerde Kemik Metastazı.

(22)

18

Tablo 9. Primeri bilinmeyen kanserli hastalarda presentasyonun iĢaret ettiği özel tedaviler (10)

Klinikopatolojik Özellikler ġüphelenilen Primer Yer Önerilen Tedavi

Skuamöz hücreli karsinom, servikal lenf nodu

Karsinom, aksiler lenf nodları (kadın)

Peritoneal karsinomatozis (kadın)

Plevral efüzyon, östrojen ve/veya progesteron reseptörü pozitif adenokarsinom hücreleri Kötü diferansiye kanser, yaĢ<50, akciğer veya lenf nodları, yükselmiĢ serum bhCG veya AFP düzeyleri

Kemik metastazları (erkek) Adenokarsinom, karaciğer metastazı, yükselmiĢ CEA

BaĢ ve boyun kanseri

Meme kanseri

Over kanseri

Meme kanseri

Germ hücreli tümör (gonad dıĢı)

Prostat kanseri

Gastrointestinal

Radikal boyun diseksiyonu; radyoterapi ve/veya kemoterapi Memeye radyoterapi veya mastektomi, sistemik adjuvan tedavi

Debulking cerrahi, sisplatin temelli kemoterapi

Metastatik meme kanseri için sistemik tedavi

Sisplatin/Etoposid temelli kemoterapi (tartıĢmalı)

Androjen blokajı (löprolide ve flutamide)

Mümkün olan karaciğer lezyonlarının cerrahi rezeksiyonu

Tümörün (uygunsa)

kolonoskopi ile reseksiyonu; 5-fluoro-urasil/lökoverin

βhCG: β-human korionik gonadotropin; AFP: Alfa fetoprotein, CEA: Karsinoembriyonik antijen. Kötü Prognozlu Alt Kümeler

a. Karaciğer ya da diğer organlara adenokarsinom metastatik. b. Papiller-olmayan malignan asit (adenokarsinom).

c. Çoklu serebral metastaz (adeno ya da skuamöz karsinom). d. Çoklu akciğer/plevral metastaz (adenokarsinom).

(23)

19 Ġyi Prognozlu Grupların Tedavisi

a. TanımlanmamıĢ gonaddıĢı germ hücreli kanser sendromu: Bu PBK alt kümesi platin bazlı kombinasyon kemoterapi ile kötü prognoz germ hücre tümörlerine benzer Ģekilde tedavi edilmelidir (49). Yapılan çalıĢmalarda bu gruba giren hastalarda, %15-25 tam yanıtın olduğu %50‘den fazla yanıt ile %10-15 uzun süreli hastalıksız sağkalım rapor edilmiĢtir.

Kötü diferansiye PBK‘li hastaların bir grubu kemoterapiye yanıt verirler. Bu hastalar Ģu özelliklerin bir veya daha fazlasını gösterirler:

1) YaĢ <50,

2) Orta hat yapılarının,

3) Akciğer parankimi veya lenf nodlarının tutulumu, 4) YükselmiĢ serum AFP veya βhCG düzeyi, 5) Hızlı büyüyen tümör varlığı,

6) Daha önce uygulanmıĢ radyoterapi veya kemoterapiye cevaplı tümör varlığı.

Platin bazlı kemoterapi (KT) bu özellikleri taĢıyan, özellikle tanı anında uygun

performans durumuna sahip, tümörlerin germ hücreli tümör gibi davrandığı öne sürülen hastaların bir kısmında uzun süreli yaĢam sağlar. Eğer bütün kötü diferansiye karsinomlu hastalar (kötü diferansiye adenokarsinom dahil) germ hücreli tümörler için düzenlenmiĢ kemoterapi rejimleri (ör., sisplatin/etoposid veya vinblastin, çoğu kez bleomisinle de) ile tedavi edilirse yaklaĢık %25‘i tam, %33‘ü parsiyel yanıt verir. Ġki siklus tedaviye cevap vermeyen hastalarda tedaviye devam edilmemelidir. Altı hastadan biri 5 yıldan uzun süre hastalıksız yaĢar. Kötü diferansiye karsinom veya adenokarsinomlu, kanıtlanmıĢ germ hücreli tümör hastalarında tanımlanan 12. kromozom anormalliğini gösteren hastalar bu sitogenetik anormalliğin olmadığı aynı Ģekilde baĢvuran hastalardan daha iyi platin bazlı KT‘ye yanıt verirler (47).

b. Periton boĢluğunun papiller adenokarsinomu olan kadınlar: Bu hastalar sitoredüktif agresif cerrahiyi takiben uygulanan platin bazlı kemoterapi ile FIGO Evre III over kanseri gibi tedavi edilmelidir. Sağkalım FIGO Evre III over kanseri hastaları ile aynıdır (50). Karın çevresinde artıĢ ve abdominal kitle veya ağrı ile gelen ve primer yeri belli olmayan, tüm peritoneal boĢlukta adenokarsinom bulunan kadınlar da, sisplatin bazlı KT‘den fayda görebilirler. Bu sendrom primer peritoneal papiler seröz karsinom veya multifokal over dıĢı seröz karsinom olarak adlandırılır. Meme kanseri veya bir gastrointestinal malignite bu bulguları meydana getirebilirken, laparatomi sırasında normal görünümlü overleri olan

(24)

20

hastalarda bile peritoneal karsinomatozissaptanması, en yaygın olarak over kanserine atfedilir. Özellikle patolojik incelemelerde psammoma cisimciği veya papiller bir dizilim fark edilirse veya CA-125 düzeyi yükselmiĢse, peritoneal boĢlukta primeri tanımlanamayan adenokarsinomu olan kadınlara sisplatin (veya karboplatin) ve Paklitaksel tedavisini takiben maksimum sitoredüktif cerrahi uygulanmalıdır. Bu tip tedavide evreye spesfik cevap, kanıtlanmıĢ over kanseri olan hastalar ile karĢılaĢtırılabilir görünmektedir. Bu Ģekilde gelen hastaların yaklaĢık %10‘u tanıdan 2 yıl sonra hastalıksız kalabilirler (10).

c. Yalnızca aksiller lenf düğümleri içeren adenokarsinomu olan kadınlar: Bu hastalarda, uygun tedavi yaklaĢımı, tek baĢına lenf nodu diseksiyonu veya mastektomi yada memeye radyoterapi ile birlikte uygulanan lenf nodu diseksiyonu ve bunları takiben verilen adjuvan KT Ģeklinde olmalıdır. Tedavi yönetimi, evre II ya da III meme kanserine benzerdir (50). Rapor edilen 5 ve 10 yıllık genel sağkalım oranları, sırasıyla %75 ve %60‘tır (10).

d. Servikal lenf düğümü içeren skuamöz hücre karsinomu: Bu hastalar, lokal olarak geliĢmiĢ baĢ ve boyun kanseri kılavuzlarına göre, lokorejiyonel yönetim ile tedavi edilmelidirler. BeĢ yıllık sağkalım %35-%50 aralığındadır ve uzun süreli hastalıksız sağkalım oranları bildirilmiĢtir (28).

e. Skuamöz hücre karsinomundan izole inguinal lenfadenopati: Lokal radyoterapi ile ya da radyoterapi olmadan, inguinal lenf nodu diseksiyonu bu hasta alt grubu için tavsiye edilen tedavidir. Uzun süreli sağ kalanlar rapor edilmiĢtir (52).

f. Kötü diferansiye nöroendokrin karsinomları: Bu gruptaki PBK hastaları platin-bazlı ya da paklitaksel/karboplatin platin-bazlı KT ile tedavi edilmelidir. ÇalıĢmalarda %25 oranında tam yanıt ile %50-%75 ‗e varan yanıt oranları ve %10-%15 oranında uzun süreli sağ kalanlar raporlanmıĢtır (47).

g. Erkeklerde kemik metastazı: Prostat karsinomu olasılığı yüksek olduğundan özellikle lezyonlar osteoblastik ise serum PSA düzeyi ölçülmelidir. Ampirik hormonal tedavi (ör., löprolide ve flutamide) özellikle düĢünülmelidir (10).

(25)

21

h. Tek küçük metastazı olan primeri bilinmeyen kanserli hastalar: Cerrahi ve/veya radyoterapi tercih edilir. Bu durumdaki bazı hastalarda (örneğin, tek bir lenf bezi varlığı) lokal tedavi ile uzun sağkalım elde edilebilir. Adjuvan KT‘nin bu olgulardaki yeri belirsizdir. Melanotik veya amelanotik melanom olgularından bir grup da, tek bölgede lenf gangliyonu metastazlarıyla baĢvurabilir ve PBK‘lerin arasında yer alabilir. Bu hastalar, evre II melanomda olduğu gibi tedavi edilmektedir. Hastaların %50‘sinden fazlasının 2-10 yıl arası yaĢadığı bildirilmiĢtir (1).

Kötü Prognozlu Grupların Tedavisi

Yaygın kemik, karaciğer ve akciğer metastazı olan veya 3 yada daha fazla organ metastazı gösteren PBK hastalarının büyük çoğunluğunda etkili bir KT rejimi bulunamamıĢtır. Bazı yanıt bulgularına rağmen, 1, 2, ya da 3 yıl sağkalımda bazı küçük farklar rapor edilmiĢ olsa da, medyan sağkalım hala 8-9 ay aralığındadır (47). Kullanılan KT rejimleri platin ya da taksan/platin kombinasyonu içerir (6,19). Gemsitabin ya da irinotekan ile kombine platin ile, platin ve taksan bazlı KT arasında benzer aktivite göstermiĢtir (53). Alternatif olarak, en iyi destek tedavisi değerlendirilmelidir.

Bugün bulunabilen bir çok ajana rağmen, tekli ya da kombine olarak verilmiĢ rejimler ile, kötü prognozlu PBK‘li hastaların en iyi destek bakımında sistemik KT‘yi uygun olarak karĢılaĢtırılabilecek açık sonuçlar bulunmamaktadır. Aslında, yaygın PBK‘li hastalarda medyan sağkalımın, seçilmeyen hastalarda 2 ile 4.5 ay ve klinik çalıĢmalara katılanlarda 6-12 ay olmak üzere oldukça kısa olduğu yaygın olarak kabul görmektedir. Fakat, prognoza göre mevcut kabul edilmiĢ hasta sınıflandırması tedavi seçiminin belirlenmesinde mükemmel olmaktan uzaktır. Örneğin, kötü prognozlu, özellikle iyi performans durumuna sahip olanlar, sistemik kemoterapiden fayda sağlayabilirler (54).

Primeri bilinmeyen kanserlerin büyük çoğunluğunda gastrointestinal sistemde ya da akciğerde primer tümör olabileceğini düĢündüren otopsi sonuçları baz alınarak, çalıĢmalar tek ilaç [(ör. 5-flourourasil(5-FU), metotreksat, doksorubisin, mitomisin C)] ya da kombinasyonlar (5-FU, antrasiklin veya platin bazlı rejimler) ile ilk olarak bu malignitelerde aktif ajanları test etmiĢtir (55). Genel olarak, bu rejimlerle, yalnızca çok az hasta 2 yıl ve ötesinde sağ kalarak, yaklaĢık 6 aylık tüm sağkalım medyanı ile iliĢkili yaklaĢık %20‘lik bir yanıt oranı vermiĢtir (54). Fakat, bu çalıĢmaların büyüklük olarak küçük, ve hasta seçiminde heterojen oldukları dikkate alınmalıdır.

(26)

22

Son 15 yılda, geniĢ antitümör aktivite spektrumuna sahip yeni ilaçların tanıtılması, yaygın PBK‘lere sahip hastaların sağkalım sonuçlarını geliĢtirmiĢtir. Bir çok çalıĢma, iki ya da üçlü ilaç rejimlerini birinci basamak tedavisi olarak değerlendirmiĢtir. Ġlginç Ģekilde, eski çalıĢmalara (2002‘den önce) katılan hastaların sağkalımları nadiren 2 yılı geçtiği halde (16), yakın zamandaki beĢ çalıĢmaya katılan 396 hastanın uzun süreli takibinde 2 yıl, 5 yıl ve 10 yıllık sağkalım için sırasıyla %19, %11 ve %8 oranları bildirilmiĢtir (47,54). En iyi sonuçların, Ģu anda en yaygın kullanılan ve tavsiye edilen rejim olan, %30 yanıt oranı ve seçilen hastalarda 8-11 aylık medyan sağkalım sağlayan, platin ve taksan grubu ajanların kombinasyonu ile alınması dikkate değerdir (54). Fakat, kombinasyon KT‘sinin tek ajan platin tedavisine üstünlüğü hala kesin değildir (56).

Platinum bazlı olmayan kemoterapi ile ilgili bir baĢka konu, yakın zamanda Huebner tarafından paklitaksel/karboplatin, gemsitabin/vinorelbin rejimi ile değerlendiren bir faz II randomize çalıĢmada ele alınmıĢtır (48) (Tablo 10, 11). Bu çalıĢmanın sonuçları güçlü bir Ģekilde PBK‘lerin birinci basamak tedavisinde platin ihmalini tartıĢmaktadır (medyan tüm sağkalım 11‘e karĢı 7 ay) (57). Paklitaksel, karboplatin ve etoposid kombinasyonunu gemsitabin ve irinotekan ile karĢılaĢtıran bir randomize faz III çalıĢmada, çeliĢkili sonuçlar elde edilmiĢtir.

Tablo 10. Primeri bilinmeyen kanserle tedavisinde rastgele klinik çalıĢmalar (48)

Yazar/yıl Faz Kemoterapi Hst.Sayısı CO TS

Rejimi (%) (aylar)

Dowell et al., 2001 II P-FU 34 19 8.4

Cb-E 19 6.5

Culine et al., 2003 II Cp-G 80 55 8

Cp-Ir 38 6

Assersohn et al., 2003 II PVI FU 88 11.6 6.6 PVI FU-Mit 20 4.7 Palmeri et al., 2006 II Cp-G-Vi 66 48.5 9.6 Cp-G-P 42.3 13.6 Huebner et al., 2009) II P-Cb 92 23.8 11

Gem-Vi 20 7

Hainsworth et al., 2010 III P-Cb-E 198 18 7.4

Gem-Ir 18 8.5

P: Paklitaksel; FU: 5- Fluorourasil; Cb: Karboplatin; E: Etoposid; Cp: sisplatin; G: Gemsitabin; Ir: Ġrinotekan; PVI FU: uzun süren venöz infüzyonu 5- fluorourasil; Mit: Mitomisin C, Vi: Vinorelbin; yok, bulunmuyor; Hst.: hasta; YO: Yanıt oranı; TS: Tüm sağkalım.

(27)

23

Tablo 11. Primeri bilinmeyen kanserlerlerde platin ve nonplatinbazlı kemoterapi rejimleri (48)

Yazar/yıl Kemoterapi Hst. Sayısı YO TS 2-yıl

Rejimi (%) (aylar) sağkalım(%)

Platin/taksan rejimleri

Briasoulis et al., 2000 P-Cb 77 39 13 yok Greco et al., 2000 D-Cb 47 22 8 yok Greco et al., 2000 D-Cp 26 26 8 yok Park et al., 2004 P-Cp 37 42 11 11 Berry et al., 2007 P-Cb (haftalık) 42 18 8.5 17 Pentheroudakis et al.,2008 D-Cb 47 32 16.2 yok

Üçlü kemoterapi rejimleri

Greco et al., 2000 P-Cb-E 71 48 11 20 Greco et al., 2002 P-Cb-G 120 25 9 23 Greco et al., 2004 P-Cb-E 132 30 9.1 16 Schneider et al., 2007 Cb-G-Cap 33 39.4 7.6 14.2

Yeni sitotoksikler ile çiftler

Pouessel et al., 2004 D-G 35 40 10 7 Pittman et al., 2006 Cb-G 51 30.5 7.8 12 Briasoulis et al., 2008 Ir-Ox 47 13 9.5 8 Yonemori et al., 2009 Cb-Ir 45 41.9 12.2 27 Schuette et al., 2009 Cap-Ox 51 11.7 7.5 yok

Moleküler-hedefli rejimler

Hainsworth et al., 2007 Bev-Erl 51 10 7.4 yok Hainsworth et al., 2009 P-Cb-Bev-Erl 60 53.3 12.6 27

P: Paklitaksel; Cb: Karboplatin; D: Dosetaksel; Cp: sisplatin; E: Etoposid; G: Gemsitabin; Cap: Kapesitabin; Ox: Oksaliplatin; Ir: Ġrinotekan; Bev: Bevacizumab; Erl: Erlotinib; yok, bulunmuyor; Hst.: hasta; YO: Yanıt

oranı; TS: Tüm sağkalım.

Progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalım platin bazlı rejimle sırasyla 3.2 ve 5.3 ay, platin içermeyen rejimle ise sırasıyla 7.4 ve 8.6 ay olarak saptanmıĢtır. Yanıt oranları ve 2 yıl sağkalım oranları her iki grupta da benzerdi. Fakat, gemsitabin ve irinotekan kombinasyonu, platinli rejime oranla düĢük oranda yüksek dereceli nötropeni, ateĢli nötropeni, trombositopeni ve anemi ile daha az toksik olarak görülmüĢtür (58). Bu sonuçlar platin ve platin olmayan bazlı KT‘nin karĢılaĢtırılabilir etkisi lehinde kanıt olabilirken, her iki rejimin ılımlı etkisi daha yeni tedavi yaklaĢımlarına ihtiyaç olduğunun altını çizmektedir. Bu sonuç, yakın zamanda sağkalım açısından birbirine belirgin bir fayda göstermeyen herhangi bir tedavi grubu üzerinde 10 rastgele denemenin meta-analiz sonuçları ile de desteklenmiĢtir. Dikkate alınabilir Ģekilde, yalnızca platin, taksanlar ya da her ikisinin birlikteliği sağkalımın uzaması yönünde bazı trendler göstermiĢtir (59).

(28)

24 Moleküler Hedefli Terapiler

Yakın zamanda, standart kemoterapi ile moleküler hedefli ajanları birleĢtiren rejimler, bir çok malignitenin tedavisinde denenmiĢtir ve bu PBK‘ler için tedaviyi optimize etme konusunda büyük umutlar yaratmıĢtır. Bu yaklaĢım, bireysel tümör moleküler profilinde özel terapilerin kullanımı için buluĢlardan birini temsil edebilir. PBK‘lerden çoğunun yüksek seviyede EGFR1 ve VEGF açığa çıkardığı kanıtı baz alınarak, bu molekülleri hedefleyen erlotinib ve bevacizumab gibi ilaçlar 1. ve 2. basamak tedavisi olarak değerlendirilmiĢtir (60). Özellikle, yakın zamanda daha önceden tedavi edilmiĢ ya da edilmemiĢ hastalarda, bu ajanların bir kombinasyonunu kullanan bir çalıĢma, hastaların %33 oranında 1 yıl sağ kalarak, 7.4 aylık bir ortanca genel sağkalım göstermiĢtir (61). Üstelik, 1. basamak tedavi olarak bevacizumab ve erlotinib ile kombine halde kullanılan paklitaksel ve karboplatin ile hastaların %27‘si 2 yıl sağ kalmıĢ ve 8 aylık progresyonsuz sağkalım ve 12.6 aylık bir ortanca sağkalım vermiĢtir (62). Bu sonuçlar son derece umut verici olduğu halde, moleküler-hedefli ajanların yalnız olarak ya da kemoterapi ile kombine halde verilmesinin ek muhtemel çalıĢmasının gerekliliğini göstermektedirler.

Ġkinci Basamak Kemoterapi

Platin bazlı tedavide baĢarısız olan hastalarda, çeĢitli rejimlerle ikinci basamak KT‘nin etkisiz olduğu rapor edilmiĢtir (62,63).

Hedefe yönelik tedavi (bevacizumab ve erlotinib) ile erken veriler önemli aktivite ve kabul edilebilir tolerans göstermiĢtir (60).

TAKĠP

Hastalar olası primer tanısına ait genel takip prensiplerine göre izlenmelidir. Olası primer öngörülemeyen grup için yetersiz veri nedeniyle takip standartları oluĢturulmamıĢtır. Bu grupta, hastaya göre takip bireyselleĢtirilmelidir (5).

PROGNOZ

Primeri bilinmeyen kanserli hastalarda prognoz kötüdür. Medyan sağkalım 3-5 aydır. Yüzde 25‘inden azı 1 yıl, %10‘dan azı 5 yıl yaĢama Ģansına kavuĢur. Ancak çok az sayıdaki hasta grubunda kür elde edilebilir. PBK‘ler heterojen olduğundan, hastaların büyük çoğunluğu tedavilere dirençlidir. Tedavilerle medyan sağkalım 5-8 aydır. Bu nedenle iyi prognoz taĢıyan alt grupların belirlenebilmesi önem kazanır (5).

(29)

25

Hastanın performans durumunun iyi olması, kadın hasta olması, nöroendokrin tümör, indiferansiye tümör, lenfadenomegali ile seyreden skuamöz hücreli baĢ-boyun tümörleri (5 yıllık sağkalım %30-50), germ hücreli tümör, lenfoma histolojileri, daha az sayıda

metastatik organ tutulumu olması halinde prognoz daha iyidir (4).Kötü performans durumu,

erkek hasta, metastazlı organ sayısının ve metastatik lezyonların organın büyük bir kısmını kapsaması, adenokarsinom histolojisi ve karaciğer tutulumu kötü prognoza iĢaret eder. Adrenal bez tutulumunun da kötü prognostik değeri olduğu gösterilmiĢtir (47).

(30)

26

GEREÇ VE YÖNTEMLER

ÇalıĢmada, 1999-2010 yılları arasında, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi (TÜTF) Tibbî Onkoloji Kliniğine baĢvuran, 18 yaĢ ve üzeri yetiĢkin kanserli hastalar değerlendirildi. TÜTF Tıbbî Onkoloji arĢiv kayıtları esas alındı. Herhangi bir kanser tanısıyla, 12 yılda baĢvuran toplam 11742 hasta arasından 18 yaĢ üstü yetiĢkin 538 (%4.6) hastanın PBK olarak kaydedildiği saptandı.

BaĢlangıçta PBK‘li olarak kaydedilen 538 hastanın dosyaları incelendiğinde çalıĢma için 256 hasta seçildi. Ancak dosya içerikleri incelendiğinde bir kısmında primerin saptandığı gözlendi. Primeri bilinmeyen hastaların bir kısmı da genel durum bozukluğu nedeniyle sistemik tedaviye uygun bulunmadı. Toplamda 159 hasta dosya içeriğine göre çalıĢmadan dıĢlandı.

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tibbî Onkoloji Kliniğine ait protokol defterleri taranarak yıllara göre PBK ön tanılı hastalar belirlendi. Bu hastalardan yapılan incelemeler sonucu olası primerlerine göre sistemik tedavi baĢlanan hastalar dıĢında yer alanlar araĢtırma kapsamı dıĢına çıkarıldı. ÇalıĢmamıza yalnız sistemik tedavi alan PBK‘li 97 (%0.8) hasta alındı (Tablo 12).

ÇalıĢmanın örneklemi belirlendikten sonra demografik değiĢkenler ve tümörün karakteristiklerini belirleyen ölçütler belirlendi. Dosyalar bu çerçevede taranarak ham datalar belirlendi. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalına ait SPSS.19.0-10240642 lisans No‘lu veri analiz programına datalar yüklenerek değiĢkenler arası iliĢkiler yorumlandı. UlaĢılan sonuçlar raporlanarak sunuldu.

(31)

27

Adı-soyadı, cinsiyet, yaĢ, sigara öyküsü (paket yılı), ilk semptom, performans status[(PS (ECOG)], metastaz yeri, metastaz bölge sayısı, KC metastaz sayısı, histoloji, olası primer, hemoglobin (Hb), lökosit sayısı, nötofil sayısı, trombosit sayısı, albümin, laktat dehidrogenaz (LDH), alkali fosfataz (ALP), Karsinoembriyonic antijen (CEA), CA19.9, CA15.3, CA125, CK7, CK20, Vimentin, Desmin, Laminin, uygulanan ampirik KT, KT en iyi yanıt, progresyonsuz sağkalım (PSK), genel sağkalım (GSK), uygulanan ikinci KT, ikinci PSK, ortaya çıktığı yer ve progresyon yerleri, hasta dosyalarındaki kayıtlardan belirlendi.

Tüm hasta grubunda, belirtilen prognostik faktörlerin dağılımları incelendi. ÇalıĢma, Helsinki Deklerasyonu kararlarına, hasta hakları yönetmeliğine ve etik kurallara uygun olarak planlandı. ÇalıĢma öncesinde, 08/06/2011 gün ve 12/6 karar sayılı Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu onayı alındı (Ek-1).

Tablo 12. 1999-2010 yıllarında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniğine baĢvuran hastaların yıllara göre dağılımı

Sıra Yıllar Kanser tanılı hasta sayısı

Primeri bilinmeyen kanserli hasta

ÇalıĢmaya alınan primeri bilinmeyen hasta * 1 1999 187 2 1 2 2000 404 23 7 3 2001 521 21 2 4 2002 519 20 6 5 2003 634 28 5 6 2004 734 41 14 7 2005 1087 58 15 8 2006 1250 66 8 9 2007 1369 78 14 10 2008 1577 67 12 11 2009 1672 84 9 12 2010 1789 50 4 TOPLAM 11742 538** 97

* 34Kadın ve 63 Erkek, **ÇalıĢmamızda kanserli hastalarda %4.8.

KANSER YANITININ DEĞERLENDĠRMESĠ VE TAKĠP

Metastatik hastalarda yanıt değerlendirmesinde Dünya Sağlık Örgütü ölçütleri kullanıldı (64). En az 4 hafta süreyle tümörün tamamen kaybolması tam yanıt; ölçülebilir lezyonların en büyük çaplarının toplamında %50'den fazla gerileme ve yeni lezyonların ortaya çıkmaması kısmi yanıt; ölçülebilir lezyonların çaplarında toplam %50'den az küçülme, %25'den az büyüme ve yeni lezyonların ortaya çıkmaması stabil hastalık, lezyonun herhangi

(32)

28

bir çapında %25'den fazla büyüme ve/veya yeni lezyonların ortaya çıkması progresyon olarak değerlendirildi. Tam yanıt ve kısmi yanıtı her ikisi birden objektif yanıt olarak tanımlandı (65).

ĠSTATĠSTĠKSEL YÖNTEMLER

Tümörün ilk patolojik tanısı ile ölüm tarihine kadar geçen süre genel GSK süresi olarak hesaplandı. Tanı tarihinden tümörün progresyonuna kadar geçen süre veya yanıt değerlendirilmesi yapılamadan hasta ölümüne kadar geçen süre progresyonsuz sağkalım olarak değerlendirildi. Sağkalım hesapları Kaplan-Meier yöntemi ile yapıldı. Histopatolojik, klinik ve tedavi özellikleri belirlendi. Cox-regresyon testi ile p değeri 0.15'in altında olan faktörlerin bağımsız prognostik faktör olup olmadıkları belirlendi. P değeri 0.15'in altında olan faktörlerin yineleme ile iliĢkili bağımsız değiĢken olup olmadığı çok değiĢkenli analizde incelendi. Parametrik olmayan değiĢkenlerin birbiri ile iliĢkileri Ki-kare test ile araĢtırıldı. Parametrik değiĢkenlerin gruplararası karĢılaĢtırılması student testi ile yapıldı. Ġstatistiksel analizler SPSS.19.0-10240642 lisans No‘lu veri analiz programı kullanılarak yapıldı. p <0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

(33)

29

BULGULAR

DEMOGRAFĠK VERĠLER

ÇalıĢmaya alınan 97 hastanın 34‘ü kadın (%35.1), 63‘i erkek (%64.9) idi. ÇalıĢmaya katılanların yaĢ ortalaması 56.6 ± 10 yıl, (22-80 yıl) idi ( ġekil 1).

ġekil 1. Cinsiyete göre hastaların dağılımı

Hastaları 50 yaĢa göre ikili grupladığımızda hastaların dağılımı, 50 yaĢ ve altı 28 (%28.9) hasta, 51 yaĢ ve üstü 69 (%71.1) hasta olarak saptandı (ġekil 2).

(34)

30

ġekil 2. Ġkili yaĢ gruplarına göre hastaların dağılımı

Hastaları 50 ve 60 yaĢa göre üçlü grupladığımızda, 50 yaĢ ve altı 28 (%28.9), 51-60 yaĢ aralığında 32 (%33), 61 yaĢ ve üzeri 37 (%38.1) olarak saptandı (ġekil 3).

ġekil 3. Üçlü yaĢ gruplarına göre hastaların dağılımı

Hastaların 40‘i (%41.2) hiç sigara kullanmamıĢtı. Geriye kalan 57 (%58.8) hastada sigara kullanımı ortalama 21.7 ± 23.2 paket/yılı, (5-100 paket/yılı) idi (Tablo 13, ġekil 4).

Tablo 13. Sigara içme durumuna göre hastaların dağılımı

Sigara içme durumu Sayı %

Sigara içen* 57 58.8

Sigara içmeyen 40 41.2

(35)

31

ġekil 4. Sigara içme durumuna göre hastaların dağılımı

Hastaların en sık baĢvuru Ģikayeti karın ağrısı 24 (%24.7) idi. Diğer baĢvuru Ģikayetleri sırasıyla kilo kaybı 17 (%17.5), bel ağrısı 16 (%16.5), halsizlik 16 (%16.5), karın ĢiĢliği 14 (%14.4), nefes darlığı 9 (%9.3), ektremite ağrısı 7 (%7.2), iĢtahsızlık 6 (%6.2), bulantı-kusma 6 (%6.2), baĢ ağrısı 5 (%5.2), nöbet 4 (%4.1), boyunda ĢiĢlik 4 (%4.1), ekstremite güç kaybı 4 (%4.1), baĢ dönmesi 3 (%3.1), öksürük 3 (%3.1), gece terlemesi 2 (%2.1), ishal 2 (%2.1), yan ağrısı 2 (%2.1), bayılma 1 (%1), belde ĢiĢlik 1 (%1), çift görme 1 (%1), denge bozukluğu 1 (%1), ekstremitede ĢiĢlik 1 (%1), erken doyma 1 (%1), göğüs ağrısı 1 (%1), halüsinasyon 1 (%1), kanlı balgam 1 (%1), kanlı kusma 1 (%1), kasıkta kitle 1 (%1), makroskopik hematüri 1 (%1), melanom 1 (%1), parotis ĢiĢliği 1 (%1), sırt ağrısı 1 (%1), yutma güçlüğü 1 (%1) ve yüzde ĢiĢlik 1 (%1) olarak sıralanmıĢtır. ġekil 5‘te verilmiĢtir.

(36)

32

En sık metastaz yeri KC 57 (%58.8) idi. Diğer metastaz yerleri sırasıyla, kemik 29 (%29.9), akciğer 24 (%24.7), lenf nodu 22 (%22.7), beyin 19 (%19.6), periton 19 (%19.6), plevra 6 (%6.2), cilt 5 (%5.2), sürrenal 3 (%3.1), gastrointestinal 2 (%2.1), pankreas 2 (%2.1), böbrek 1 (%1), dalak 1 (%1), parotis 1 (%1) ve over 1 (%1) olarak saptandı. ġekil 6‘da verilmiĢtir.

ġekil 6. Metastaz yerlerine göre hastaların dağılımı

Metastaz bölge sayısına göre hastaların dağılımı ortanca: 2 (1-5 metastaz bölgesi) idi. En sık metastaz yeri kombinasyonu AC+KC 13 (%13.3) idi. Metastaz bölge sayısına göre, 36 (%37.1) hastada bir metastaz bölgesi, 40 (%41.2) hastada iki metastaz bölgesi, 15 (%15.5) hastada üç metastaz bölgesi, 5 (%5.2) hastada dört metastaz bölgesi ve 1 (%1) hastada beĢ metastaz bölgesi saptandı. ġekil 7‘de verilmiĢtir.

(37)

33

Karaciğere (KC) metastaz sayısı, ortanca 4 (1-6) idi; 20 (%20.6) hastada 1 KC metastazı, 3 (%3.1) hastada 2 KC metastazı, 4 (%4.1) hastada 3 KC metastazı, 1 (% 1) hastada 4 KC metastazı ve 28 (% 28.9) hastada > 5 KC metastazı saptandı. ġekil 8 ve Ģekil 9‘da verilmiĢtir.

KC : Karaciğer.

ġekil 8. Karaciğer metastaz sayısına göre hastaların dağılımları

KC : Karaciğer.

ġekil 9. Karaciğer metastazı olmayan hastalar dıĢlandığında karaciğer metastaz sayısına göre hastaların dağılımları

Sadece 6 (%6.2) hastada histolojik tanı sağlanamadı. Bu hastaların radyolojik ve klinik olarak malignite tanısı konarak tedavisi düzenlendi. Bu hastaların 4‘ü akciğer kanseri kabul edilerek, diğer 2 hasta primer odak öngörüsü yapılmadan tedavi edildi. Kalan 91 hastanın histolojik tanıları, adenokarsinom 61 (%62.9), sınıflandırılamayan malign epitelyal tümör 9 (%9.3), indiferansiye karsinom 6 (%6.2), yassı epitel hücreli karsinom 6 (%6.2), küçük

(38)

34

hücreli karsinom 4 (%4.1), nöroendokrin tümör (NET) 3 (%3.1), malign mezenkimal tümör 1 (%1) ve germ hücreli tümör 1 (%1) idi. ġekil 10‘da verilmiĢtir.

NET : Nöroendokrin tümör.

ġekil 10. Histolojik tanılarına göre hastaların dağılımı

Doksan yedi hastadan 24 (%24.7) hastada olası primer öngörülemedi. Otuz beĢ (% 36.1) hastada primer akciğer, 15 (%15.5) hastada primer pankreas, 6 (%6.2) hastada primer hepatobiliyer, 5 (%5.2) hastada primer gastrointestinal, 5 (%5.2) hastada primer over, 3 (%3.1) hastada primer periton, 2 (%2.1) hastada primer baĢ boyun, 1 (%1) hastada primer böbrek ve 1 (%1) hastada primer testis olarak öngörüldü. ġekil 11‘de verilmiĢtir.

ġekil 11. Olası primerlerine göre hastaların dağılımları

Hastaların, ortalama Hb:11.8 ± 2.3 g/dl, (3-18.4), lökosit sayısı: 9423 ± 3868 /mm3, (2400-23800), nötrofil sayısı: 6846 ± 3362 /mm3, (600-17500), trombosit sayısı 296690 ±

(39)

35

138532 /mm3, (27200-710000) idi. Biyokimyasal değerleri ise, albümin 3.4 ± 0.7 g/dl (1.7-5.1), LDH: 414.4 ± 348.9, (113-2224), ALP: 205.9 ± 179.2, (41-939) idi (Tablo 14).

Tablo 14. Kan ve biyokimyasal değerlerin dağılımı*

Sıra Yapılan

inceleme Ortanca Ortalama Aralık

1 Hemoglobin 12 11.8 ± 2.3 3 - 18,4 2 Lökosit 9100 9423 ± 3868 2400 – 23800 3 Nötrofil 6500 6846 ± 3362 600 – 17500 4 Trombosit 283000 296690 ± 138532 27200 – 710000 5 Albümin 3,4 3.4 ± 0.7 1.7 – 5.1 6 LDH 298 414 ± 348.9 113 – 2224 7 ALP 150 205.9 ± 179.2 41 – 939

LDH : Laktat dehidrogenaz, ALP : Alkali fosfataz. *Hastaların tamamında bakılan değerler.

Alfa fetoprotein bakılan 72 (% 63.7) hastada, ortanca: 2.5, (ortalama 35.6 ± 142.3, aralık 0.32-1000), CEA bakılan 80 (% 71.7) hastada, ortanca: 5.4 (ortalama 151.6 ± 352.5, aralık 0.29-2068), CA125 bakılan 51 (% 46) hastada, ortanca: 11.7, (ortalama 380 ± 780, aralık 1.56-4396), CA153 bakılan 53 (% 48.7) hastada, ortanca: 53.1 (ortalama 94.5 ± 96.9, aralık 7.9-415.8), CA 199 bakılan 84 (% 75.2) hastada, ortanca: 37.4 (ortalama 267.3 ± 434.3, aralık 0.60-1955), HCG bakılan 11 (% 9.7) hastada, ortanca:1, (ortalama 15.3 ± 2.5, aralık 0.1-63.5), FPSA bakılan 41 (% 36.3) hastada, ortanca: 0.2, (ortalama 0.3 ± 0.3, aralık 0.05-1.5), TPSA 46 bakılan (% 40.7) hastada, ortanca: 0.8 (ortalama 1.4 ± 1.8, aralık 0.1-9.4), idi (Tablo 15).

Tablo 15. Tümör markerlerine göre hastaların dağılımı

Sıra Tümör marker Sayı % Ortanca

1 AFP 72 63.7 2.2 2 CEA 80 71.7 5.4 3 CA 125 51 46 11.7 4 CA 15.3 53 48.7 53.1 5 CA 19.9 84 75.2 37.4 6 HCG 11 9.7 1 7 FPSA 41 36.3 0.2 8 TPSA 45 40.7 0.8

AFP : Alfa feto protein, CEA : Carsinoembriyonik antijen, CA125 : Cancer antijen 125, CA15.3 : Cancer

antijen 15.3, CA19.9 : Cancer antijen 19.9, HCG : Human Chorionic Gonadotropin, FPSA : Free prostat spesific antijen, TPSA : Total prostat spesific antijen.

Referanslar

Benzer Belgeler

Burada 16 yaşında, servikal lenfadenopati ve hemolitik kriz ile başvuran ve otoimmün hemolitik anemi tanısı alan ve 34 yaşında 2 yıl önce noduler sklerozan tip hodgkin

Bu tez çalışmasında çok katlı bir çelik yapının düşey yükler, rüzgar yükleri ve deprem yükleri altında süneklik düzeyi yüksek çelik çekirdek veya

Amaç: Bu çalışmada bir üniversite hastanesi psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gören duygudurum bozukluğu tanılı hastaların elektrokonvülzif tedavi (EKT) uygulanma

Çalışmada dosyaların geriye dönük incelemelerinde hastaların yaş ve cinsiyet gibi demografik özelliklerinin yanı sıra, tedavi öncesi yaralanma mekanizması,

Üçüncü grup malları, açık ar­ tırmaya katılanlardan bir grup “ Turgut Zaim, İlhami Dala­ man, Celile Hikmet ve Naci Kal- mukoğlu’nun yapıtları ile tele­

Hasta dosyalarından hastaların cinsi- yetleri, yaşları, hastalık süresi, klinik tipleri, tırnak bulguları, aile öyküsü, sigara ve alkol kullanım alış- kanlıkları,

Bunlar; hem hematolojik, biyokimyasal, mikrobiyolojik testler ve radyolojik görüntüleme yöntemleri gibi rutinde sık kullanılan yöntemler, hem de Wood ışığı, yama testi,

• Önceki gün toprağa verilen Barış Manço, sekiz aydır “Mançoloji” adıyla çıkaracağı yeni albü­ münün üzerinde çalışıyordu.. Bu albümün