• Sonuç bulunamadı

1322-1326 tarihleri arasında Ilgın'ın sosyo-ekonomik tarihi (268 numaralı Ilgın Şer'iye Sicili Defteri'ne göre)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1322-1326 tarihleri arasında Ilgın'ın sosyo-ekonomik tarihi (268 numaralı Ilgın Şer'iye Sicili Defteri'ne göre)"

Copied!
217
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

TARĠH ANA BĠLĠM DALI

YAKINÇAĞ TARĠHĠ BĠLĠM DALI

1322–1326 TARĠHLERĠ ARASINDA ILGIN'IN

SOSYO-EKONOMĠK TARĠHĠ

(268 NUMARALI ILGIN ġER'ĠYE SĠCĠLĠ DEFTERĠNE

GÖRE

)

Özcan OĞUR

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN

Yrd. Doç. Dr. Ruhi ÖZCAN

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

ġer‟iye Sicil Defterleri, XV. Yüzyılın ikinci yarısından baĢlayarak XX. Yüzyılın baĢlarına kadar Osmanlı Devletinin siyasi, sosyal ve ekonomik hayatını en iyi Ģekilde yansıtan kaynakların baĢında gelmektedir. Bu özelliğinden dolayı siciller Osmanlı tarih araĢtırmalarının vazgeçilmez kaynaklarındandır.

Osmanlı Devletinde, doğrudan merkeze bağlı olarak kazalarda görev yapan ve padiĢahtan gelen fermanların doğrudan muhatabı olan kadılar, devletin taĢradaki en önemli temsilcisi olmaları hasebiyle, görev yaptıkları kaza ve bu kazaların en ücra köylerine kadar, alacak-verecek, tereke, evlenme-boĢanma, nikâh, veraset ve fiyat tespitleri gibi hemen her konuda icraatta bulunmaları sonucu tutukları Ģer‟i ye sicil defterleri, Osmanlı mahalli araĢtırmaları için çok değerli bilgiler içermektedir. Sicillerde mevcut olan kayıtlardan tereke kayıtları, vefat eden Ģahsın hayatta iken tasarrufta bulunduğu her türlü giyim ve ev eĢyası, mutfak malzemeleri, bağ-bahçe, değirmen menkul ve gayrı menkul bütün eĢyaların isim, miktar ve fiyatları ile birlikte kaydedilmiĢtir. Dolayısıyla Osmanlı sosyal hayatının bütününe yönelik bu kayıtları ihtiva eden siciller, Ģüphesiz birer bilgi hazinesi hüviyetindedir.

Bu çalıĢmada 268 numaralı Ilgın Ģer‟iye sicili defteri temel alınarak Ilgın‟ın sosyo-ekonomik yapısı tahlil edilmeye çalıĢılmıĢtır. ÇalıĢma dört ana bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölüm Kadılık Müessesesi ve ġer‟iye Mahkemeleri hakkında genel bilgileri ihtiva etmektedir. Ġkinci bölüm Ilgın tarihine kısa bir giriĢ mahiyetindedir. Üçüncü bölümde Ģer‟iye sicili temel alınarak, Ilgın‟ın sosyo-ekonomik yapısı açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. Son olarak da dördüncü bölümde belge özetlerine ve metin transkripsiyonuna yer verilmiĢtir.

Bu çalıĢmada bana danıĢmanlık yapan ve yardımlarını esirgemeyen hocam Yrd. Doç. Dr. Ruhi Özcan‟a teĢekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca metin transkripsiyonunda yardımlarını esirgemeyen hocam Doç. Dr. Ġzzet Sak‟a ve yönlendirmeleri için Prof. Dr. Muhittin TuĢ‟a ayrıca teĢekkür ediyorum. Son olarak çalıĢtığım iĢ yerinde izin noktasında bana hiç sıkıntı çıkarmayan çok değerli büyüğüm Uzm. Hasan Ozantürk‟e ayrıca teĢekkür ediyorum.

(5)

ÖZET

ġer‟i ye Sicilleri Osmanlı Devleti‟nin sosyo-ekonomik tarihi alanında yapılan araĢtırmalarda birinci elden kaynak konumundadır. Özellikle mahalli tarih açısından belki de en detaylı ve sağlam bilgileri ancak bu siciller vasıtasıyla öğrenebiliriz. Ġncelenilen 268 numaralı ılgın Ģer‟i ye sicilinde mevcut olan belgeler; genel olarak evlenme-boĢanma, mihir, tereke kayıtları, veraset iĢlemleri, alacak-verecek davaları ile devletin iskân politikası sonucu meydana gelen yer değiĢmeleri ve yerleĢim adlarından oluĢmaktadır. Özellikle defterin tutulduğu tarih itibariyle Ilgın‟da bulunan Mahalle, Köy, Kasaba ve Nahiye adlarına ulaĢılabilir. Ayrıca, sonradan iskânı yapılan kiĢilerin hangi mahalle, köy, ya da kasabaya yerleĢtirildikleri bilgisine de ulaĢılabilir.

(6)

ABSTRACT

The Registries of ġer‟iye can be regarded as the first-hand document sources in resarches done in the field of socio-economic history of Ottoman Empire. Especially, in terms of local history, we can learn the most detailed and reliable information only by means of these registries. The 268-number Ilgın ġer‟iye Registry that we have examined consists of these documents: marriage-divorce in general, mihir, the records of Tereke, inheritance processes, assets and liability cases, and the change of location and places names as a result of the Empire‟s settlement policy. Especially, by examining the registry dates, we can reach to the names of the Streets, Villages, Towns, and Sub-Districts in Ilgın. We can also have access to the information about where the people were settled down as a result of the change of location policy.

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ... i ÖZET ... ii ABSTRACT ... iii ĠÇĠNDEKĠLER ... iv KISALTMALAR ... vii TABLOLAR LĠSTESĠ ... ix GĠRĠġ ...1 I. BÖLÜM KADILIK MÜESSESESĠ VE ġER‟ĠYE MAHKEMELERĠ A. Kadılık Kurumu ... 3

1. Kadının Tanımı ve Görevleri ... 4

2. Kadılarda Aranan ġartlar ve Kadı Ta‟yîni ... 6

B. ġer‟iye Mahkemelerinin Görevleri ... 7

C. ġer‟iye Sicillerinin Genel Özellikleri ... 8

1. ġer‟iye Sicil Defterlerinin Mühtevası ... 8

2. ġer‟iye Sicil Deftrerlerinin Önemi ... 10

D. ġer‟iye Sicilleri Üzerinde Yapılan ÇalıĢmalar Hakkında Literatür Değerlendirmesi ... 11

II. BÖLÜM ILGIN‟IN TARĠHĠ VE COĞRAFĠ KONUMU A. Ilgın‟ın Tarihi GeliĢimi ... 14

1. Ilgın Adının Kaynağı ... 16

2. Selçuklu Öncesi Ilgın Tarîhi ... 16

(8)

4. Osmanlılar Döneminde Ilgın ... 18

5. Clement Huart‟ın Ilgın ile Ġlgili Gözlemleri ... 20

B. Ilgın‟ın Fiziki Coğrafya Yapısı ... 21

1. Coğrafi Konumu ... 21

2. Ġklimi ... 22

3. Bitki Örtüsü ... 22

4. Gölleri ... 23

5. Akarsuları ve Dağları ... 24

C. Ilgın‟ın Demografik Yapısı ... 24

III. BÖLÜM 268 NUMARALI ILGIN ġER‟ĠYE SĠCĠLĠ DEFTERĠNE GÖRE ILGIN‟IN SOSYO-EKONOMĠK DURUMU A. 268 Numaralı Ilgın (Konya) ġer‟iye Sicilinin Genel Durumu ... 27

B. Evlilik ve Nikâh ĠĢlemleri ... 27

1. NiĢanlanma ... 27 2. Nikâh ... 28 3. Evlilik ... 29 4. Mihir ... 30 5. Mihr-i Mu‟accel ... 31 6. Mihr-i Mü„eccel ... 31 7. Muhalâ‟a ... 32 8. BoĢanma ... 41 9. Nafaka ... 42 10. Vasî Ta‟yîni ... 42 C. Tereke Kayıtlar ... 44

1. Tereke Defterlerinde Kayıt Usûlü ... 44

2. Tereke Defterlerinin OluĢumu ... 49

3. Ġncelediğimiz Sicilde Ġsmi Geçen Tereke Malları ... 50

(9)

b. Madeni EĢyalar ... 54

c. Ölçü Birimleri ... 55

d. Para Birimleri ... 55

e. Diğer Mal ve EĢyalar ... 56

4. Sicilde Geçen Lakap ve Ünvanlar... 58

5. Tereke Kayıtlarında Geçen Alacak-Verecek Meseleleri ... 60

D. Ilgın‟ın Sicilde Ġsmi Geçen Mahalle-Köy-Kasaba ve Nahiyeleri ... 62

1. Mahalleleri………62

2. Köyleri(Karyeleri)………...………..66

3. Ilgın‟ın Ġsmi DeğiĢtirilen Bazı Köyleri……...………..68

4. Kasabaları………...………..69

5. Nahiyeleri……….69

E. 268 Numaralı Ilgın ġer‟iye Sicili Defterinde Geçen Sosyal YaĢam Örneklerinden Belge Özetleri ... 69

1. Evlilik ve Nikâh ile ilgili Davalar69 2. BoĢanma Davaları71 3. Mihir Davaları72 4. Alacak-Verecek Meseleleri72 5. Nafaka Davaları73 6. Irz Davası74 F. Sicilde Geçen Belgelerin Özetleri ... …74

SONUÇ ...87 KAYNAKÇA ...90 LÜGATÇE ...97 IV. BÖLÜM METĠN ...102 EKLER ...211

(10)

KISALTMALAR

A.g.e. Adı geçen eser A.g.m. Adı geçen makale

AÜBE. Ankara Üniversitesi Basımevi

AÜDTCF. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi AÜTAE. Ankara Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü Bkz. Bakınız C. Cilt Çev. Çeviren Edb. Edebiyat Edt. Editör Fak. Fakülte

ĠHAD. Ġslam Hukuku AraĢtırmaları Dergisi

ĠÜEFTD. Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi MEB. Milli Eğitim Basımevi

Matb. Matba

OSAV. Osmanlı AraĢtırmaları Vakfı S. Sayfa

S. Sayı

SBY. Selçuklu Belediyesi Yayınları

SÜTAE. Selçuk Üniversitesi Türkiyat AraĢtırmaları Enstitüsü SÜY. Selçuk Üniversitesi Yayınları

(11)

TC BAAKY. Türkiye Cumhuriyeti BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu Yayınları

UÜĠFD. Uludağ Üniversitesi Ġlâhiyat Fakültesi Dergisi Ünv. Üniversite

Yay. Yayın evi

(12)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo–1 Sicilde Geçen Mihir Miktarları……….….……39

Tablo–2 Süleyman Usta oğlu Ahmet‟in Sicilde Geçen Tereke Malları……...…47

Tablo–3 Bu Tabloda 268 Numaralı Ilgın ġer‟iye Sicilinde Geçen Bütün Menkul Ve Gayrı Menkuller Yerine, Genel Olarak Kullanılan EĢya Ve Diğer Mallara Yer VerilmiĢtir……….51

Tablo–4 Sicilde Ġsmi Geçen Mutfak EĢyaları………..……53

Tablo–5 Sicilde Ġsmi Geçen Madeni EĢyalar……….……….54

Tablo–6 Sicilde Bulunan Ölçü Birimleri……….55

Tablo–7 Sicilde Ġsmi Geçen Para Birimleri………...……..56

Tablo–8 Sicilde Geçen Lakap Ve Unvanlar………...58

Tablo–9 Ilgın‟ın Sicilde Mevcut Olan Mahalleleri……….…63

Tablo–10 Sicilde Geçen Ilgın Köy Adları……….66

Tablo–11 XX. Yüzyıl BaĢlarında Ilgın‟ın Ġsmi DeğiĢtirilen Bazı Köyleri……68

Tablo–12 Sicilde Geçen Ilgın Kasabaları………...69

(13)

GĠRĠġ

Osmanlı Devletinin sosyal ve ekonomik tarihini incelemek için baĢvurulması gereken kaynakların en baĢında Ģer‟iye sicilleri gelir. ġer‟iye mahkemelerinde tutulan bu belgeler çok değiĢik konulardaki bilgileri ihtiva etmekte olup, devletin sosyo-ekonomik yapısını ortaya koyarak son dönemlere kadar kadılar tarafından tutulmuĢtur.

Sicillerin bu özelliği dikkate alındığında Osmanlı Devlet ve toplum yapısının açıklanmasında taĢıdığı ehemmiyet daha iyi anlaĢılmaktadır. Özellikle Osmanlı devlet yapısının Ġslami bir anlayıĢla yoğrulması, devlet kurumlarının da bu yönde örgütlenip geliĢmesini sağlamıĢtır. Bundan dolayi Osmanlı adaletinin en bariz bir Ģekilde temerrüz ettiği yönetim ve yargı organizması da Ġslam Ģer‟i hukuka göre düzenlenmiĢ ve bu hukuki yapı, siyasi, sosyal ve ekonomik hayatın her alanında kendisini göstermiĢtir. Özellikle mahkemelerde kadılar tarafından tutulan Ģer‟iye sicilleri her türlü belge çeĢitliliğinin yanı sıra, muhteva çaĢıtlılığı açısından da çok değiĢik konuları içermektedir. Bunlar genellikle mülk satıĢları, alacak-verecek davaları; mîrâs, darb, yaralanma, küfür ve hırsızlık; vasî, vekil ve kefil tayinleri; evlenme-boĢanma, nafaka bağlanması; köle ve cariye azadı gibi konularda yoğunlaĢmaktadır. Bu kadar çeĢitli konuları içermesinden dolayı Ģer‟iye sicilleri, genel tarih açısından olduğu kadar, hukuk tarihi, iktisat tarihi ve askeri tarih açısından da büyük bir öneme sahiptir1

. Dolayısıyla Ģer‟iye sicilleri, Osmanlı devlet yapısından halkın gündelik yaĢamına kadar hemen her alanda çok sağlam ve değerli bilgiler ihtiva etmektedir.

1 Ġzzet SAK-Cemal ÇETĠN, 45 Numaralı Konya Şer‟iye Sicili(1123–1127/1714–1715 Transkripsiyon

(14)

Özerinde çalıĢtığımız 268 numaralı Ilgın(Konya) ġer‟iye Sicili 20 x 32 cm ebadında, 89 sayfa ve 1322-1326 yıllarını kapsamaktadır. Defterdeki kayıtlar 1. Sayfadan baĢlayıp 89. Sayfaya kadar devam etmektedir. Defterde boĢ olan sayfalar olduğu gibi mükerrer olan sayfalarda bulunmaktadır. Sicilde orijinal sayfa numarası bulunmakla beraber yeni numaralandırmanın da yapıldığı görülmektedir. Her iki numaralandırmada da sayfa sayıları aynen 89 olarak kayıt edilmiĢtir. “Defterin sonunda iĢ bu defter 89 sahifeden ibarettir” ibaresi yer almaktadır ve tarih olarak da “3 Haziran 1323” yılı düĢülmüĢtür. Defterde 69 ve 70. sayfa numaraları mükerrer olup, iki tane 69 ve iki tane 70 numaralı sayfa bulunmaktadır. Bunlardan 69 numaralı sayfanın içeriği aynı olup, tekrardan çeviri metnine eklenmemiĢtir. Diğer sayfa numarası 70 ve mükerrer olan belge ise içeriği farklı olduğundan çevirisi yapılıp metne eklenmiĢtir. Bunların dıĢında 7,12,29,35,44,62,63,81,86. Numaralı sayfalar da boĢtur. Defterlerin bazı sayfalarının kırıĢık ve silik olmasından dolayı okunamayan kelimeler olmuĢtur. Bu kelimeler (….) Ģeklinde gösterilmiĢtir.

Çevirisini yaptığımız net belge sayısı 78 dir. Defter rika yazısı ile yazılmıĢ olup, tek tip yazı sitili takip edilmemiĢtir. Dolayısıyla bu durum defterin birden çok kâtibin elinden çıktığı izlenimi vermektedir. Defterin bir sayfasında bazen 2–3 dava olabildiği gibi bir davanın 10–15 sayfa sürdüğü de olmuĢtur. Dava tarihleri düzensiz olup, ağırlıklı olarak hicri tarihler kullanılmakla birlikte rumi tarihler de kullanılmıĢtır. Bazı belgelerde hicri tarih ile birlikte rumi tarihi de kullanılmıĢtır. Bazen sadece hicri, ya da sadece rumi tarihinin kullanıldığı belgeler de görülmektedir. Defterde geçen davalar klasik dönem Osmanlı mahkemelerinin aksine genellikle hemen sonuçlanmadığı, ileri bir tarihe ertelenerek birkaç celse sürdüğü görülmektedir. Hatta bazı davalar sonuçlanmadan defter son bulmuĢtur. Bu durum defterdeki bazı davaların düzenli bir Ģekilde takip edilmesini göçleĢtirmiĢse de mevcut belgelerin tümü okunarak, özetleri çıkarılmıĢtır.

(15)

I. BÖLÜM

KADILIK MÜESSESĠ VE ġER‟ĠYE MAHKEMELERĠ

Ġslam hukukuna göre mahkeme sadece bir hâkimden kurulacaktır. Yargının bir hâkimler kurulunca yerine getirilmesi yasaktır2

. Bu durum Tanzimat kadar Ġslam hukuk kuralları benimseyen Osmanlı devleti içinde geçerli olmuĢtur. Fetihlerle sınırlarını geniĢleten Osmanlı Devleti daha kuruluĢ yıllarında bile ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı olmuĢtur. Kadıları yetiĢtirecek bir kaynak henüz mevcut olmadığından ilk Osmanlı kadıları Anadolu, Ġran, Suriye‟den getirilmiĢtir. Getirilen bu kadılar feth edilen her idare merkezine bir kadı tayin edilerek zamanla adli bir teĢkilat yapısı oluĢturulmuĢtur. Tek kadının görev yaptığı bu usule Ģer‟iye mahkemeleri adı verilmiĢtir3

. ġer‟iye mahkemelerinin belli bir makam binası olmadığından kadılar genellikle davalara kendi evinde bakıyordu4

. Yüzyıllarca Osmanlı toplum düzeninin sağlayıcısı ve devam ettiricisi olan bu mahkemeler 1924 yılında kaldırılmıĢtır.

A. Kadılık Kurumu

Osmanlı Devletinin kuruluĢundan itibaren idari mekanizmanın en üst kademesinde bulunan siyasi güç olan padiĢahlar, Osmanlı Devletinin taĢra yönetiminin birbiri ile bağlantılı iki tür görevli atayarak, bunların liderliğinde, idari askeri ve hukuki örgütlenmelerini sağlamıĢlardır. Bu görevlerinden biri sancak beyi ki ehl-i örf mensubudur. Diğeri ise ehl-i ilim mensubu olan kadıdır5. Osmanlı devleti idaresinde sancaklar kazalara ayrılmıĢ olduğundan, kaza idaresinden subaĢı ve kadılar sorumlu olmakla birlikte, kazada asıl yetkili kadıydı ve doğrudan doğruya

2 Ġlber Ortaylı, Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı, Turhan Kitabevi, Ankara

1994, s.51.

3

Halil Cin- Ahmet Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, Selçuk Üniversitesi Yay., 58, I, Konya 1989, s.224.

4

Ortaylı, a.g.e., s.50.

5

Mehmet BeĢirli, “385 Numaralı Harput ġer‟iye Sicili‟nin Tanıtımı ve Osmanlı ġehir Tarihi Açısından Önemi”. OTAM Dergisi, S. 10, Ankara 1999, s.4.

(16)

merkeze bağlı olarak çalıĢmaktaydı6

. AĢağıda kadının tanımı, görevleri ve çalıĢma Ģekli ile ilgili bilgiler verilecektir.

1. Kadı‟nın Tanımı ve Görevleri

Kadı kelimesinin sözlükteki karĢılığı yapan, eden yerine getiren anlamlarına gelmektedir7. Pakalın, kadıyı kaza iĢlerine bakan memur olarak tanımlarken,8 Akgündüz ise Osmanlı Ģer‟i mahkemelerinden yargı görevini yerine getiren kiĢi olarak tanımlanmaktadır9

.

Bilindiği gibi Ġslam devletinde hâkimlik görevini ilk olarak yürüten bi‟z-zat Hz. Muhammed‟in kendisi olmuĢtur ilk dört halife döneminde de hâkimlik halifelerin görevleri arasında sayılmıĢtır10

. Ġlk kadı tayinleri, devlet iĢlerinin ağırlaĢması ve bürokratik iĢlemler artması sonucu Hz. Ömer‟in ġüreyh‟i Basra kadılığına, Ebu Musa el EĢ‟ariyi de Küfe kadılığına tayin etmesiyle olmuĢtur. Daha sonlardaki dönemlerde Abbasi ve Fatımi Devletleri zamanında kadıların yetkileri daha da artırılarak, ordu komutanlığı gibi kazadaki hemen hemen bütün yetkiler kadılara bırakılmıĢtır11

. Osmanlı Devletinde de uygulamanın pek farklı olmadığını görüyoruz.

Bilindiği gibi Osmanlı devleti idari taksimat olarak önce eyaletlere, eyaletler livalara(sancak), livalar kazalara, kazalar nahiyelere ve nahiyeler de köylere

6

Ortaylı, s.18.

7 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 25. Baskı, Aydın Kitabevi, Ankara 2008,

s.478.

8 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarihi Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, II, Milli Eğitim Basımevi,

Ġstanbul 1983, s.119

9 Ahmet Akgündüz, “Ġslam Hukuku‟nun Osmanlı Devletinde Tatbiki ġer‟iye Mahkemeleri ve ġer‟iye

Sicilleri”, Türkler, X, Yeni Türkiye Yay., Ankara 2002, s.55.

10 Ortaylı, s.7.

(17)

ayrılmıĢtı. Nahiye ve köyler dıĢında kalan diğer idari merkezler aynı zamanda birer yargı merkeziydi, her yargı merkezinde bir kadı bulunurdu12

. Dolayısıyla kadı‟nın görevleri de sadece hukuk iĢleri ile sınırlı değildi. Kadı Ģehirde beledi, mülki ve adli görev ve sorumluluklar yüklenmiĢti. Beledi olarak; esnafa müteallik iĢler, üretim-tüketim safhasından meydana gelebilecek uygunsuzluklara13

engel olmak, narh koymak, koyduğu narh‟ı denetlemek14

gibi iktisadı kavramların dıĢında veli veya varisi olmayan küçükleri evlendirme, yetimlerin ve gariplerin mallarını muhafaza etme, vasî ve vekillerin tayin yahut azlı, vakıfları ve muhasebelerinin kontrolü evlenme ahdini icra, vasîyetleri tenfiz ve Ģer‟iye sicillerini yazım ve benzeri gibi bütün hukuki iĢlemlerin takibi kadıların baĢlıca görevleri arasındaydı15

. Kadılar bütün bu görevleri icra ederken, Osmanlı hukuk sisteminin kendine özgü yapısından dolayı, görev süreleri de kısa tutulmuĢtur. Ortaylı‟ya göre bu durumun nedeni; kadıların mahalli halk ile yakınlaĢmamaları içindir bu vesile ile mahalli hiyerarĢide meydana gelmesi muhtemel olan tıkanıklıklar da önlenmiĢ oluyordu. Bu uygulamaya göre mevleviyet payesine haiz büyük kadılar genellikle bir sene, kaza kadıları ise yirmi ay süre ile tayin edilirlerdi16

.

2. Kadılarda Aranan ġartlar ve Kadı Ta‟yîni

Ġslamiyet‟in ilk devirlerinde kadılarda aranan en büyük özellik mükemmel bir Ģer‟i hukuk bilgisine sahip olmaları idi; fakat bu niteliklere sahip olan kiĢi sayısı az olduğundan zamanla makul ölçüde bir hukuk bilgi ve melekesine sahip olması yeterli görülmüĢtü. Bu durum daha sonraki yıllarda Sünni hukuk mektebi arasında farklı görüĢlere neden olmuĢ ve hukuk bilgisi kadı‟da aranan ikincil bir önem gösterir

12Akgündüz, a.g.e., s.55.

13 Özellikle devlet görevlilerin görevleri dıĢındaki alanlara müdahele etmeleri sonucu mahkemeye

intikal eden Ģikâyetler için bkz. Ruhi Özcan, “XVII. Yüzyılın Ortalarında Ayıntab(Gaziantep)”,

Manas Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, S. 9, BiĢkek 2004, s.36.

14

Muhittin TuĢ, Sosyal ve Kültürel Açıdan Konya, Tablet Yay., 1. Baskı, Konya 2007, s.73.

15

Akgündüz, s.55.

(18)

duruma gelmiĢtir. Bir kadının atanması için Ģu nitelikleri taĢıması gerekiyordu: a) ReĢit olması, b) Temyiz kudretine sahip olması c) Ġman sahibi ve adil olması d) Hukuki ehliyet ve muamele kabiliyetine sahip olması e) Bi taraf olması f) Nesebinin sahih olması g) Yeterli derecede hukuki bilgiye sahip olması ve erkek olması gibi özellikleri taĢıması gerekiyordu17

.

Osmanlı Devletinde kadılar, medrese tahsili görüp icazet olarak mülazemet edenlerden tayin edilirdi. Medreseden çıkıp kazasker divanına mülazemet edenler, müderris olmak istemeyip kadılık yapmak isterlerse doğrudan doğruya kaza kadılığına tayin edildikleri gibi bir müddet müderrislik yaptıktan sonra kadı olmak isteyenlerin müderrislik derecelerine göre, kaza, sancak ve eyaletlerden birinin kadısı olurlardı.18

Görev yerine tayin edilen bir kadıdan “berat resmi” denilen bir resim alınırdı. Bu resim onun yevmiyesine göre değiĢirdi.

Kadılar atandıkları yerde ne kadar süre kalacakları noktasında da problemler yaĢanıyordu. Kadılar görev yerlerini sık sık değiĢmesini önlemek için görev ahlakına aykırı davrandıkları da olmuĢtur19

. 1838 tarihinde kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını önlemek ve mevcut usulsüzlükleri ortadan kaldırmak amacı ile “tarik-i “tarik-ilm“tarik-iyeye da“tarik-ir ceza kanunname –“tarik-i hümayunu “ yürürlüğe konulmuĢtur. Bu durum Tanzimat döneminde batı hukuk sistemine göre hazırlanmıĢ mahkemelerin açılmasına kadar devam etmiĢtir.

1870‟te bir nizamname ile Nizamiye Mahkemeleri kurulunca Osmanlı adliyesinde ikililik baĢlamıĢ ve iki ayrı mahkemenin yurt çapında mahkemeleri ayrı ayrı teĢkilatlanınca, Ģer‟iye denilen kanunlar dıĢındaki bütün yargı yetkileri bu mahkemelere devredilmiĢtir. Bu yeni açılan mahkemelerin iĢleyiĢini sağlamak için de, eskiden Ģer‟i mahkemede kadılık yapıp fakat daha sonra nizamiye

17

Ortaylı, s.9.

18

Said Öztürk, Askeri Kasama Ait On Yedinci Asır İstanbul Tereke Defterleri(Sosyo-Ekonomik

Tahlil), Osmanlı AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1995, s.50.

(19)

mahkemelerinin kurulması ile boĢta kalan kadılar atanmıĢtır. 1913 tarihli “kanun-u muvakkat” ile Ģer‟iye mahkemelerinin teĢkilat ve görevleri yeniden düzenlenerek, mülazemet usulü tamamen kaldırılmıĢtır.

B. ġer‟iye Mahkemelerinin Görevleri

Tanzimat dönemine kadar medeni, ticari, sanayi davalar, vasî ta‟yîni, vakfiyelerin tanzimi ve nezareti, her nevi sözleĢme ve senedin tanzimi Ģer‟i hukuka Ģer‟i mahkemeler bakardı. Kadı veya vekillerinin kaza iĢi ile uğraĢtıkları resmi daire manasına gelen Ģer‟iye mahkemeleri, örfi hukukun da tatbikicisi olduklarından devletin maliyesi ile ilgili iĢlere, devlet ile Ģahıslar arasındaki her türlü dava ve taahhüt iĢlerine de bakarlardı20

.

Kadılar, her Ģeyden önce bulundukları yerlerdeki halkın hukuk veya cezaya taalluk eden davalarına baktıklarından, kamu hukukunun korunması, kadılara düĢen vazife yerlerinin baĢında gelirdi. Bugün noterlerce tanzim olunan kefalet, vekâlet, borçlanma, evlenme-boĢanma gibi her çeĢit davaya Ģer‟i mahkemelerde kadı naipler tarafından bakılır ve bir sonuca bağlanarak zabıt tarzında sicillere kayıt edilirdi. Mahkemelerde kadı dıĢında sayıları değiĢen görevlilerde vardı kadı yargı iĢlerini yürütürken bunlardan yardım alırdı. Bunların baĢında kadı tarafından tayin edilen naipler gelirdi. Kadıların vekili olan naipler yapacakları iĢin önemine göre kadı naipleri, mevali naipleri, bab naipleri, arpalık naipleri olarak adlandırılırdı21

. C. ġer‟iye Sicillerinin Genel Özellikleri

1. ġer‟iye Sicil Defterlerinin Muhtevası

Sicil kelimesi, sözlükte okumak, kaydetmek, karar vermek anlamlarına gelmektedir. Kelimenin ıstılahi manası ise, insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini, hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeĢitli yazılı

20

Mustafa Gülcan, Konya‟da İctimâi ve İktisâdi Hayat(1675 1676), (SÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, BasılmamıĢ Doktora Tezi), Konya 1989, s.1.

(20)

belgeleri ihtiva eden defterlere Ģer‟iye sicilleri, kadı defteri, mahkeme defterleri, zaptı vakayı sicilleri veya sicillat defteri denmektedir22

. Pakalın, sicil kadıların verdikleri ilan, hüccet gibi vesikalar aynen geçirilen defterler hakkında kullanılan bir tabirdir23 olarak açıklamaktadır. ġer‟iyye Sicil Defterleri Ģüphesiz ki çok zengin bir içeriğe sahiptir. XV. Asrın ikinci yarısından baĢlanarak, XX. Asrın ilk çeyreğine kadar24 gelen Türk tarihi ve kültürü açısından mahkemeye intikal eden olaylar resmi yazıĢmalar, evlenme-boĢanma, alacak-verecek, alın-satın, nafaka, vakıf, hibe gibi konularda kadı ve naiplerin verdikleri kararlar kayıt edilerek muazzam bir bilgi birikimi oluĢturulmuĢtur.

Sicillerde geçen hukuki, idari, mülki ve beledi karalar yer almakta olup belge çeĢitlerini veya konularını maddeler halinde Ģöyle tasnif etmek mümkündür:

1- Kadıların değiĢik konularda Ġstanbul‟a gönderdikleri ilamlar ile vazifeli oldukları yerlerde vermiĢ oldukları hüccetler

2- Merkezden gönderilen her konudaki ferman, berat ve mektupların suretleri 3- Vali, mutasarrıf gibi yerel yöneticilerin çeĢitli konularda sancak veya Ģehrin

problemlerini çözmek için yayınladıkları buyruldular ile bunların icraatlarını gösteren kayıtlar

4- ġehrin Mahalle adları, Ģehirde yürütülen imar faaliyetleri, dini ve sosyal kurumların bakım ve onarımı, bunlarda kullanılan malzemelerin çeĢit ve fiyatları

5- ġehir nüfusu ve bu nüfusun dini ve ırki yapısı ile mahallerdeki oranları 6- Depremin yaĢanması ve bunun köylerde ya da kentlerde meydana getirdiği

hasar ve bunun halka etkileri

7- Evlenme-BoĢanma, kız kaçırma, mahir, alın-satım iĢleri, kefalet senetleri hırsızlık kalpazanlık, yaralama öldürme ile ilgili kayıtlar

22

Akgündüz, a.g.m., s.57.

23

Pakalın, a.g.e., III, s.210.

(21)

8- ġehirdeki esnaf gurupları, bunların meslekleri ile ilgili ürettikleri malların çeĢitleri, çarĢı ve pazarda malların narh listeleri, usta ve ırgat yevmiyeleri 9- Sancak ve Ģehir halkından toplanan vergiler ve bu vergilerin toplanmasında

kullanılan avarız-hânesi ile ilgili listeler

10- Ölen kiĢilerin mesleğini, mal varlığını, borçlarını ikamet ettiği ve öldüğü yeri, varislerin durumunu gösteren tereke kayırları

11- Altın ve para meseleleri ile ilgili çeĢitli eĢya fiyatlarını gösteren kayıtlar 12- Kaza dâhilinde bulunan mevzi ve köy adları ile bunların sayıları hakkında

belgeler

13- Alınan fetva suretleri ve bir hadisenin resmen tespitine dair kayıtlar25

Kısaca söylemek gerekirse Ģer‟i mahkeme sicilleri, kadı ve naipler tarafından tutulan, her türlü siyasi, sosyal ve ekonomik hayatla ilgili kayıtları ihtiva eden belgelerdir.

2. ġer‟iye Sicil Defterlerinin Önemi

Osmanlı Devletinde mahkemelerde görülen davalarla ilgili muamelelere yer veren defterler, Ģer‟i mahkeme sicilleri, sicillatı Ģer‟iyye veya kısaca sicillat da denmekte idi. Selçuklulardan sonra Anadolu‟da güçlü bir siyasi teĢekkül olarak ortaya çıkan ve kısa zamanda büyük bir devlet haline gelen Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Gazi, idareyi eline aldığında ilk olarak adalet iĢlerini düzenleme yoluna gitmiĢ, yeni feth ettiği yerlere kadılar tayin etmiĢtir. Böylece Osmanlı adliye teĢkilatı diğer müesseseleri ile birlikte devletin kuruluĢundan itibaren büyük bir geliĢme göstermiĢ 16. yüz yılda ise en mükemmel Ģeklini almıĢtır. Osmanlı Ģer‟i mahkemelerinde, kuruluĢundan kapatıldığı 1924 tarihine kadar bütün mahkeme kararları, mahkemenin yetkisine giren her türlü muamele ile resmi vesika suretleri kadılar veya naipler tarafından mahkeme defterine kayıt edilirdi.

(22)

Merkezle yapılan belli baĢlı yazıĢmaların, halk dileklerinin, fermanların, kanunnamelerin ve Ģer‟i hüccetlerin geçirildiği bu sicil defterleri incelenmeden, imparatorluğun idari ve içtima-i tarihini gerçek manada meydana çıkarmak mümkün değildir. Özelikle belli bir yöreye ait birbirinin devamı olan bütün sicil defterleri bir arada toplatıldığında o yörenin tarihi hayatını hiçbir kaynak bize Ģer‟iye sicilleri kadar geniĢ ve gerçekçi bir bilgi sunamaz26

.

ġer‟i mahkemelerde yapılan yazılı muamelelerin hepsi sicillere kaydedilirdi. Kayıtların genellikle bir sayfanın yarısını geçmediği hatta çoğu zaman bir sayfaya beĢ, altı, bazen yedi, sekiz hukuki muamelenin kayıt edildiği görülmektedir27

.

Siciller, Türk halkının ve özellikle Anadolu insanının hayat tarzı ve geçim olanaklarını, yetiĢtirdikleri zirai ürünleri, imal ettikleri sanayi mamulleri, meĢgul oldukları zanaat ve meslek çeĢitleri, ithalat ve ihracata yönelik eĢya, toplanan vergiler, cari para cins ve değerleri, para enflasyon ve devalüasyon‟un tarihi seyrini bize yansıtan en değerli kaynaklardandır.

ġer‟iye Mahkemelerinin 1924 de kaldırılmasından sonra yüzyıllar boyu arĢivlerde birikmiĢ Ģer‟iye sicillerinin değerlendirilmesi için bir araya toplanması ve Milli Eğitim Bakanlığına devredilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Yangınlar, su baskınları ve ilgisizlik yüzünden büyük bir bölümü harap olan sicillerden yinede günümüze ulaĢan yüzlerce cildi korumaya alınmıĢtır. Bu amaçla 1982 den sonra Anadolu‟da bulunan Ģer‟iyye sicilleri Ankara‟da Milli Kütüphane‟de toplanmaya baĢlanmıĢtır. Bügün Ġstanbul Müftülüğü‟nde bulunan Ģer‟iyye sicilleri hariç Anadolu‟daki diğer bütün Ģer‟iyye sicilleri Milli Kütüphanede toplanmıĢ durumdadır. Burada bulunan sicillerin konu katalogları çıkarılıyor, mikrofilmleri çekiliyor ve daha sağlıklı ortamda muhafaza ediliyor. Ancak bunlar geldikleri yörelerin arĢiv kaynaklarıdır. Birer

26

Halil Ġnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, DTCFD., I/1, (1942), s.89.

(23)

nüshalarının oraya gönderilmesi mahalli tarih araĢtırmaları açısından daha kolay ve faydalı olacağı umulmaktadır.

D. ġer'iye Sicilleri Üzerinde Yapılan ÇalıĢmalar Hakkında Literatür Değerlendirmesi

Bugün Ankara‟da Milli Kütüphane‟de ve Ġstanbul Ġl Müftülüğü bünyesinde bulunan Ģer‟iye sicillerinin, Osmanlı devletini son dört, beĢ asırlık dönemine ait olduğu, ilk dönemlere ait sicillerin günümüze ulaĢamadığını söyleyebiliriz28

. Buna, bazı kadıların vazifelerinden ayrılıp giderken defterlerini götürmeleri, bir yerden baĢka bir yere nakil edilmesi esnasında kaybolmaları, yangın, sel baskını, hırsızlık gibi nedenlerin etkili olduğu söylenebilir.

ġer‟i mahkeme sicilleri üzerinde ilk çalıĢmanın 1930‟lu yıllarda yapıldığı görülmektedir. Ġ. Hakkı UzunçarĢılı‟nın 1935 de “ġer‟i Mahkeme Sicilleri” ve T. Mumtaz Yaman‟nın 1938 de yine “Ģer‟i mahkeme sicilleri” baĢlıklı Ankara Halk Evi dergisi ülkü‟de yayınlanan ve sicillere dikkat eden yazıları bu alanda ilklerdendir. Halit Ongan‟ın 1958 ve daha sonra 1974 tarihinde Ankara sicilleri I-II baĢlığı ile özetleyip index ilave etmek suretiyle neĢrettiği siciller ise bu alanda yapılan ilk kapsamlı sicil çalıĢması olarak değerlendirilebilir29

.

Siciller bir kaynak olarak tarih kurgusu içerisinde ele alan Türk tarihçilerinden belki de ilki Halil Ġnalcık tır. Ġnalcık 1943 de yayınladığı “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak” adlı makalesi ile 1954 de yayınladığı “15. Asır Türkiye Ġktisadi Ġçtima-i Tarihi Kaynakları” baĢlıklarını taĢıyan makaleleri ile sicillerinin kullanılmasının Osmanlı tarihi açısından ne derece önem arz ettiğini, Bosna ve Bursa

28

Gülcan, a.g.e., s.6.

29

Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları(ġer‟iye Sicilleri), Literatür Değerlendirmesi ve Bibliyografya”,

(24)

sicillerinden örnek vererek açıklamaya çalıĢmıĢtır30

. Ayrıca Ġnalcık, siciller içerisinde yer alan kayıtlarda tereke kayıtlarını tanıtarak servetin dağılımını ve içeriği, ölenlerin durumları, ürünlerin miktar ve çeĢitlerini dolayısıyla fiyat, para, meslek ve mesleği icra etmek için kullanılan alet ve edevatlar gibi tarihi bir olayın sosyal ve iktisadi yönünü açıklayarak çok kıymetli bilgiler ihtiva ettiğini ifade etmektedir31

.

1980 lerden sonra ise artık Osmanlı ve Ortadoğu çalıĢmalarının birçok alanında siciller en önemli tarihi kaynaklar olarak, yoğun bir Ģekilde kullanıldığı görülmektedir32

. Ankara Milli Kütüphane‟de ve Ġstanbul Ġl Müftülüğü bünyesinde toplanan bu sicillerin sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte 16000 adetten fazla olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca Ģer‟iye sicilleri üzerinde yurt içinde yapılmıĢ birçok yüksek lisans ve doktora çalıĢması da bulunmaktadır. Bu çalıĢmlar YÖK‟ün internet sitesinden Ģifre almak sûretiyle ulaĢılabilmektedir33

.

30 Ġnalcık, s.89. 31

Gös. yer.; Uğur, a.g.m., s. 307.

32 Uğur, a.g.m., s.307. 33 http://tez2.yok.gov.tr/

(25)

II. BÖLÜM

ILGIN‟IN TARĠHĠ VE COĞRAFĠ DURUMU A. Ilgın‟ın Tarihi GeliĢimi

Ilgın, Antik Çağlardan beri doğu-batı ve kuzey-güney yol güzergâhı üzerinde bulunduğundan çeĢitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıĢtır. Günümüzden 3500 yıl önce yaklaĢık M.Ö. 1600 lerde Hititler34

tarafından kurulan Ilgın, yöre halkının doğal bir takım Ģeyleri kutsal saymaları (su kaynakları gibi) ve toprağın tarıma elveriĢli olması Ģehrin burada kurulmasında etkili olmuĢtur35

. Hititlerden sonra Firigler, Lidyalılar ve Perslerin hâkimiyetine giren Ilgın36

özellikle Lidyalılar zamanında baĢkent Sard‟dan Mezopotamya ya kadar uzanan Kral Yolu üzerinde bulunduğundan, önemli bir ticaret ve konaklama merkezi olmuĢtur. Daha sonra sırasıyla Makedonya, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Devleti‟nin egemenliğine girmiĢtir.

1. Ilgın Adının Kaynağı

Ilgın ve çevresi antik çağlardan Türklerin bölgeyi fethine kadar “Tyriaeum” olarak adlandırılmıĢtır.37

Türkler tarafından bu coğrafyaya Ilgın adının verilmesi ile ilgili farklı görüĢler bulunmaktadır. Ilgın adı Türklerin Anadolu‟yu fethinin ardından

“sıcak su” anlamında “Âb-ı Germ”38

olarak değiĢtirilmiĢtir.

34

Özellikle „Yalburt‟ Su Havuzu Hitit Kıralı IV. Tuthaliia Tarafından YapılmıĢ ve Kalıntıları Gönümüze Kadar GelmiĢ Hitit Dönemine Ait Önemli Bir Yapıttır. Bkz. Güngör Karauğuz, “Hitit Döneminde Ilgın”, 1. Ulusal Ilgın Sempozyumu, Tebliğ Özeti, Ilgın Belediyesi Yay., 30 Haziran- 02 Temmuz 2010, s.50.

35 Osman Baten, Ilgın‟ın(Konya) İlçe Merkezinin Beşeri ve Ekonomik Coğrafyası, (SÜ. Sosyal

Bilimler Enstitüsü, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Konya 2005, s.55.

36 Ekrem MemiĢ, Eskiçağ Türkiye Tarihi, 2. Baskı, Öz Eğitim Yay., Konya 1995, s.21. 37

Ali Boran - Ahmet Ögke, Geçmişten Günümüze Bütün Yönleriyle Ilgın, Ardıçlı Form Matbaacılık, Ilgın 2001, s.14.

(26)

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde “evsaf-ı kasaba-i Ilgın” baĢlığı altında Ilgın eskiden büyük bir Ģehirdi diye bahsetmekte ve halk arasında bazılarının “ılkın” bazılarının da “Ilgın” dediğini nakleder39

. Evliyaya göre, Ilgın‟ın bu adla anılmasının asıl sebebi yer altından çıkan ılıcasından kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkler ılıcalara “Ilıgın” yani “kudretten ılınmıĢ su” manasında “ılı” ve “ıssı” su demektir. Diyerek kazanın adının nereden geldiğini ispatlamaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca Ilgın‟ın “Âb-ı Germ” yani kaplıca olarak anılmasını sağlayan sebeplerin baĢında Anadolu Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keybubat (1220–1237) ile veziri Sahipata‟nın büyük bir kaplıcayı 1260 lı yıllarda buraya inĢa ettirmeleri olmuĢtur40

. ġehrin adının kaynağı ile ilgili farklı bir görüĢte yörede yetiĢen “Ilgın” ağacı ile ilgilidir.

Fakat kazanın isimlendirilmesinde sözü edilen ağacın etkili olup-olmadığı ya da oldu ise ne derece etkili olduğu noktasında kesin bir veriye ulaĢılabilmiĢ değiliz.

39

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi, III, YKY., Ġstanbul 1999, s.14.

40

Gazi Özdemir, Hurufat Defterleri Işığında Ilgın, (SÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Konya 2005, s.4.

(27)

Kısacası, Hititler zamanında Ģehrin ismi “Tyriaeum” Türklerin Anadolu‟yu feth etmeleri ile Beylikler ve Selçuklular döneminde “Âb-ı Germ” ve Osmanlılar zamanında ise “Ilgün” ya da “Ilgın” olarak geçmektedir.

2. Selçuklu Öncesi Ilgın Tarihi

Ilgın günümüzden yaklaĢık 3500 yıl önce Hititler tarafından kurulmuĢtur. ġehrin burada kurulmasında su kaynaklarının bolluğu ve verimli tarım arazilerinin geniĢ olması etkili olmuĢtur. Ġç Anadolu ile batı Anadolu arasında kalan bu bölge geçiĢ yoları üzerinde bulunduğundan41

M.Ö. 2 binli yıllarda pitaĢĢa, klasik dönemde doğu Firigya, Antik Çağ‟da Romalılar tarafında Asia adıyla anılmıĢtır42

.

Hititlerin yıkılmasının ardından Fryeyler ve Lykialılar hâkimiyetine giren Ilgın, bir süre Pers egemenliğinde kalmıĢ, büyük Ġskenderin Persleri yenmesinin ardından Makedonya idaresi altına girmiĢtir. M.Ö. 138‟de de Roma imparatorluğu ve daha sonra Bizans devleti hâkimiyetine giren Ilgın, X. Yüzyılda ise Müslüman Arapların bölgeyi fetih etme hareketlerine sahne olmuĢtur.

3. Selçuklu Dönemi Ilgın Tarihi

Bilindiği üzere Türkler Anavatan Orta Asya‟dan üç kol halinde göç etmiĢler. Bir kolu kuzeyden balkanlara, biri güneyden Arap coğrafyası üzerinden geçerken bir kolu da orta Anadolu‟ya doğru ilerleyerek 1071 Malazgirt savaĢı ile Anadolu‟yu yurt edinmiĢlerdir. Bu göçler içerisinde en güçlüsü bu Anadolu‟ya yapılan göç olmuĢ ve tarihte imparatorluklar kurmuĢtur.

KutalmıĢ oğlu Süleyman ġah 1075 senesinde Ġznik ve havalisini feth ederek, burayı payitaht yapmıĢtır. Konya Ģehri ve dolayısıyla Ilgın ilk defa 1068 yılında

41

Hasan Bahar, Demir Çağında Konya ve Çevresi, SÜ. Yay., Konya 1999, s.4.

(28)

Türklerin eline geçmiĢse de bir süre sonra Bizans, diğer Ģehirler gibi, Konya‟yı da geri almıĢtır. 1071 den sonra ise tekrar Selçukluların eline geçmiĢtir43

.

Özellikle Ġznik‟in feth edilmesi Türkler için ayrıca önemli çünkü Türklerin Anadolu‟yu feth etmelerinde ana hedef Ġstanbul‟u almaktı.44

Bu vesileyle Ġznik payitaht yapıldı. ve ileri bir karakol olarak kullanıldı. Fakat Ġznik‟teki Türk hâkimiyeti Haçlılar tarafından kırılınca Türkler büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu Haçlı akınlarında Ilgın defalarca yağmalandı, birçok tarihi eseri zarar gördü.

Ilgın 1220 yılında ise Alâeddin Keykûbad tarafından kayınbabası Kir Farid‟e verilmiĢtir. 1227 yılında Mengücek Oğulları tarafından Erzincan‟ın alınması ile bölgenin Erzincan ve Erzurum Beylerinden Davut ġah‟a verildiği görülmektedir45

. Fakat daha sonraları Anadolu Selçuklu devletinin Ilgın üzerinde hâkimiyetini kaybetmesiyle Ilgın ilhanlı Devleti kontrolünde Sahipata oğullarının eline geçmiĢtir46

. Bu dönemde önce Ġlhanlı iradesi altında güçlenen Beyler, bir süre sonra, bağımsız olacaklardır.

4. Osmanlı Döneminde Ilgın

Anadolu Selçuklu Devleti‟nin yıkılması ile Karaman oğulları kendilerini Anadolu Selçuklu Devletinin varisi olduklarını söyleyerek Konya ve çevresi üzerinde hak iddia ettiler. Bundan da en büyük amaçları Konya topraklarını Germiyan Oğullarını ve daha yeni yeni yükselen Osman Oğullarına karĢı ellerinde tutmaktı47

.

43Fevzi Uçan, Ünitelerimizde Konya İli, 2. Baskı, Pratik Öğretim Yay., Konya 1994, s.201. Ayrıca

bkz. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Siyası Tarih Alp Aslan‟dan Osman Gazi‟ye (1071-1328), 6. Baskı, Boğaziçi Yay., Ġstanbul 1998, s.54.

44 Tuncer Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara

1985, s.25.

45 Boran-Ögke, s.15. 46

Erdoğan Merçil, İlk Müslüman Türk Devletleri, TTK Yay., Ankara 1997, s.316.

(29)

Fakat Anadolu Selçuklu hükümdar ailesi, bilim, fikir ve devlet adamları ile askerler, Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gaziye güveniyorlardı. Bu vesileyle Anadolu Selçuklu hükümdarlarının onayıyla birçok düĢünce, fikir ve devlet adamı söğüt‟e gitmiĢ Osmanlı devleti temellerini atmıĢlardı48

. Karaman oğulları ise, aĢiret zihniyeti ile hareket ettiğinden pek varlık gösterememiĢti49. Osmanlı devletinin gittikçe güçlenmesi ve topraklarına yeni topraklar katması Karamanoğulları ile mücadelelerinin baĢlamasına neden olmuĢtur. Ġki devlet Anadolu Selçuklu Devletinin baĢkenti ve çevresini ele geçirmek için kıyasıya mücadeleye giriĢmiĢlerdir. Bu mücadeleler sırasında Ilgın, bulunduğu konum itibariyle kavgaların merkezinde kalmıĢtır. Yıldırım Beyazıt Karamanoğullarının sık sık Osmanlı topraklarına saldırıda bulunması üzerine, ordusuyla 1390 yılı sonbaharında Konya‟yı muhasara etti ve Aksaray, AkĢehir, Niğde kapılarını Osmanlı devletine açtı. Bunun üzerine Karamanoğlu Alâeddin Bey piĢman olduğunu belirterek anlaĢma yoluna gitti ve böylece Ilgın Osmanlı topraklarına katılmıĢ oldu.

Bu iki devlet arasındaki mücadele Karaman oğullarının Osmanlı devletine kesin olarak bağlanmasına kadar devam etti. II. Murat‟a sığınan ve padiĢahın kız kardeĢi ile evlenen Mehmet Bey‟in oğlu Ġbrahim Bey‟in 1423 te Osmanlı padiĢahının himayesi altında Karaman Beyliğine getirilmesi de bir çözüm sağlayamamıĢtır50.

Fatih, 1451 Karaman oğulları üzerine yürüdü ise de Ġbrahim Bey‟in aman istemesi üzerine Ilgın iki ülke arasında sınır olarak kabul edildi. Osmanlı devleti desteğiyle Konya tahtına oturan Pir Ahmet Ilgın baĢta olmak üzere birçok yeri Osmanlıya vermiĢti. Fakat daha sonra piĢman olup Ilgın‟ı tekrar geri istemesi üzerine

Politik Yapısı, Konya Ġl Emniyet Müdürlüğü AR-GE Yay., Yalçın Ofset Matb., Konya, 2003. s.14.

48

Yusuf Küçükdağ, Konya Şehrinin Fiziki ve Sosyo-Ekonomik Yapısı, Makkaleler, I, Konya 2004, Selçuklu Belediyesi Yay., s.108.

49

Gül- Hakkoymaz, a.g.e., s.15.

(30)

iki devlet arasında savaĢ çıktı. Bunun üzerine, Fatih Sultan Mehmet Konya üzerine yürüyerek Ilgın‟ı kesin olarak Osmanlı topraklarına kattı (1466).

Osmanlılar Konya merkez olmak üzere Karaman oğullarından aldıkları yerleri Karaman eyaleti olarak adlandırmıĢlardır. Bu eyalet Osmanlı devletinin temel idari birim olarak nitelendirilen sancaklardan oluĢmaktaydı. Devlet merkezi, eyaletin merkezi olan sancağa sancak Beyi tayin ederdi. Dolayısıyla bu sancak bey‟i bütün eyaletinde yöneticisi olurdu51

. Fatih baĢta merkez Konya olmak üzere Karaman eyaletinin asayiĢ ve güvenliğini sağladıktan sonra buranın umumi bir evkaf ve emlak tahririni yatırmıĢtı. Tahriri muslıh-ıd-din ve Kasım 1466 da yapmıĢlardır. Ġ. Hakkı Konyalı, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud‟i Kadime arĢivinde bulunan 564 numaralı defterde bulunan deftere dayanarak eyaletin 11 vilayete ve iki nahiyeye ayrıldığını belirtmektedir52

. Bu taksimatta Ilgın kaza olarak geçmektedir.

5. Clement Huart‟un Ilgın Ġle Ġlgili Gözlemleri

Clement Huart, 1897 de Pariste yayınladığı “konia la ville des derviches tournevrs souvenirsd‟un voyagen Asie Minevre” adlı eserine göre 1891 de Ġstanbul, Bursa, EskiĢehir, Afyon üzerinden Konya‟ya yaptığı 13 Mayıs 1891 de baĢladığı seyahatine ait söylemlerini anlattığı eserinde Ilgın‟ın O‟ dönemdeki yapısına ait önemli bilgiler vermektedir.

27 Mayıs 1891: AkĢehir‟den sonra yol tamamen doğuya dünüyordu… bir süre sonra kıraç bir düzlüğe ulaĢıyor ve hafifçe arızalanıyordu buradan Ilgın‟ araba yolu aramak boĢunaydı. Arabalar eski yolu takip ediyor ve yürüdüğümüz patika gelen geçen yolcuların ayak izlerinden meydana gelmiĢti. ġehir adı almaya çoktan hak kazanmıĢ olan büyük Ilgın Kasabasına girmeden önce bir kaplıca tesisine rastladık.

51

TuĢ, a.g.e., s.35.

(31)

Bina antik devirlerden kalmıĢ, Selçuklu ve Osmanlı Türkleri tarafından tamir edilmiĢti. Hacı Halife‟nin “Cihannuma” sına bakılırsa, bu Ilıcanın kubbesi Anadolu Selçuklu hükümdarı Alâeddin Kaykubat tarafından yapılmıĢtır. Ilgın‟da eski bir hamam ve birkaç ortaçağ kalıntısına rastlanıyordu. Bu hamam çanak-çömlek atölyesi olarak ta kullanılıyordu. ġehirde eski bir imaret, Ġstanbul câmileri tarzında yapılmıĢ bir cami ve bedesten göze çarpıyordu. Nihayet, Ilgın‟ı terk etmeden önce sekiz dilim kubbeli küçük bir piramit türbe dikkatimizi çekti. ġehirden çıkar çıkmaz siyah kuzguni bir ova göz alabildiğine uzanıyordu53

.

B. Ilgın‟ın Fiziki Coğrafya Yapısı

Bir Ģehrin tarihi incelendiğinde, o Ģehrin bulunduğu coğrafya, önemli Ģehirlerle olan sınırları, tarihi ve transit ticaret yollarına göre konumu, o Ģehrin geliĢiminde çok önemli bir durum arz etmektedir. Bundan dolayı Ilgın sosyo-ekonomik yapısından bahsederken coğrafi yapısını da kısaca değinilmesini uygun gördük. AĢağıda Ilgın‟ın yapısını ilgilendiren hususlar üzerinde kısaca durulacaktır.

1. Coğrafi Konumu

Konya merkeze 87 km. uzaklıkta bulunan Ilgın HaydarpaĢa-Konya demiryolu ile Konya-Afyon karayolu üzerinde bulunmaktadır. 37 17‟‟ Kuzey enlem 31 55‟‟ Doğu boylamı arasında yer alan Ilgın‟a kuzeyden Yunak, Güneyden Konya ve BeyĢehir, Doğudan Kadınhanı ve Batıda Doğanhisar ve AkĢehir ilçeleri ile çevrilidir. Yüz ölçümü 1394 denizden yüksekliği ise 1030 m. dır. Ġlçe merkezi geniĢ Ilgın düzlüğüdür. Ilgın‟ın jeolojik yapısını kalker tabakalar ile dağlık bölgelerde linyit damarları oluĢturmaktadır. Ġlçede bulunan sıcak su kaynağı da yöre için ayrı bir önem arz etmektedir54

. Eğer yakın gelecekte bu Konyalı üzerinde modern tesisler

53

Clêmen Huart, Mevleviler Beldesi Konya, (çev. Nezih Uzel), Ġstanbul 1978, s.83.

(32)

kurulup, kapasite arttırıldığında, yörenin uluslar arası bir boyut kazanması muhtemeldir.

2. Ġklimi

Ġklim, Coğrafi çevrenin oluĢmasında ve Ģekillenmesinde insanların ekonomik ve sosyal faaliyetleri üzerinde etkili olan temel faktörlerden biridir. Bir yerleĢim yerinin tercih edilmesinde veya yeni bir yerleĢim yerinin kurulmasında iklim önemli bir etkiye sahiptir. Ilgın ve çevresindeki iklim karakterinin oluĢmasında da özel konum ve matematik konumun büyük etkisi olmuĢtur.

Ilgın‟ın 1030 rakımıyla iç Anadolu da yer alması ve çevrede yüksek dağların bulunması deniz etkisinin iç kesimlere ulaĢmasını engellemiĢtir. Bu durum yörede karasal bir iklimin egemen olmasına neden olmuĢtur.

Yıllık yağıĢ ortalamasının 480 mm olduğu yörede güney batıdan esen lodosun etkisi fazlaca görülür.

3. Bitki Örtüsü

Ilgın‟ın bitki örtüsü iç Anadolu‟nun tipik bitki örtüsü olan bozkırlardır. Bozkırlar genellikle ilkbaharda karların erimesi ve nisan yağmurlarıyla yeĢeren sonbaharda ise yağıĢların azalması ya da kesilmesi sonucu kuruyup solan otlardır. Ġlçenin güneyinde bulunan Beykonak, Balkı, Çiğil, Dığrak, Gökbudak dağlarında ormanlık alanlara rastlamak mümkündür55

. Ayrıca göl çevresindeki bataklıklarda higromorfik otlar yaygındır. Akarsular boyunca da yer yer galeri ormanlarını andıran söğüt, kuruağaç ve kavaklardan oluĢan bitki toplulukları yer almaktadır56

.

Bunlar dıĢında Ilgın‟da tarımsal ürün olarak önem arz eden ürünler haĢhaĢ, kenevir, afyon, meyve, sebze, buğday, kimyon, nohut, mercimek ile Ģeker pancarı üretimi yapılmaktadır.

55 Boran-Ögke, s.10. 56 Baten, a.g.e., s.60.

(33)

4. Gölleri

Yağmur sularının bir yerde birikmesi ya da akarsuların önlerinin doğal yollarla kapanması sonucu oluĢan su birikintilerine göl denir. AĢağıda Ilgın da bulunan doğal ve yapay göller açıklanacaktır.

Ilgın (ÇavuĢcu) Gölü: Ilgın yöresinin belki de tek doğal gölüdür. 56 km lık alana sahip olan bu gölün derinliği 2- 10 m. Arasında değiĢmektedir. Tektonik karakterler ve jeolojik yapısı bağlı olarak karstik erime ile oluĢmuĢtur. Gölün en önemli beslenme kaynaklarını Çiğil, ÇebiĢçi ve Çayırözü çaylarından oluĢturmaktadır. Gölün güneyinde 1963 te taĢkınları önlemek için bir set çekilerek 12 km lik bir tarım ve mera alanı elde edilmiĢtir57

. Ayrıca yörede yetiĢtirilen Ģeker pancarı içinde gölün suyundan istifade edilmektedir. Bu göl dıĢında sulama amaçlı Bulcuk ve Mecidiye yapay göllerinden de sulama amaçlı faydalanılmaktadır.

5. Akarsuları ve Dağları

Ilgın yöresinin en önemli akarsuları Bulasan Çayı, ÇebiĢli ve Çayırözü dereleri oluĢturur. ÇebiĢli deresine Doğanhisar Çayı ve Çiğil Çayı da denilmektedir. Bu dere Konya‟nın Doğanhisar ilçesindeki dağlardan doğar Argıt hanı koyuncu bölgesinden geçer Bulcuk deresi, Gökçeyurt kasabası ile Bulcuk dağları arasındaki pınarların birleĢmesinden meydana gelir. Yaz-kıĢ suyu hiç eksilmez58.

Ilgın‟ın kuzeybatısından güneydoğusuna doğru Sultan Dağları uzanır. Yörenin en büyük tepesi Ziyaret Tepedir. Bunun dıĢında rakımları 1500 ün üzerinde bulunan Moral Tepe ve Kıraltepe de bulunmaktadır. Ayrıca kuzey ve güneydoğuda bulunan Tekne ve Sivri dağları yörenin diğer önemli dağlarıdır.

57

Baten, s.27.

(34)

Yörenin sıcak su açısından zengin bir potansiyele sahip olması artı bir değeri ifade ediyorsa da bu durum aynı zamanda arazinin canlı bir fay hattı üzerinde olduğunun da göstergesidir. Bu da bize Ilgın‟ın ciddi bir deprem riski taĢıdığını göstermektedir.

C. Ilgın‟ın Demografik Yapısı

Ilgın ve çevresi milattan önceki yıllarda Hititler zamanında yerleĢmenin olduğu çok eski bir yerdir. Önemli ticaret yolları üzerinde yer alması ve sıcak su kaynaklarının bol olması, Ilgın‟ı, yerleĢmenin her zaman olduğu bir alan haline getirmiĢtir.

Osmanlı zamanında 150 akçelik bir kaza durumunda olan Ilgın, derbend olmasından dolayı askeri karakterli bir konum arz etmiĢtir59

. 1720‟de AkĢehir ile Ilgın arasında imar edilen Arkid Hanına (Argıthanı) 200- 300 konargöçer hâne yerleĢtirilmek suretiyle60

derbendin güvenliği sağlanmıĢ ve derbendin nizamına askeri mükellef tayin edilmiĢtir. Aynı Ģekilde Ilgın kazası dâhilinde bulunan Tatlar hisar (Çiğil) derbendi ahalisi de derbend hizmetine tayin edilmiĢlerdir. 1729 da yazılmıĢ bir kayıta göre bunlar avarız hânelerini tediye etmek ve derbentçilik yapmakla mükellef kılınmıĢlardır.61

Osmanlı devleti bu uygulamayla derbentlerin sosyo-ekonomik yapısını oluĢturdugu gibi, yeni yerleĢim alanlarının açılıp Ģenlendirilmesini sağlamıĢtır.

59

Gazi, a.g.e., s.18.

60 Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğunda Derbend Teşkilatı, Eren Yay., 2. Baskı, Ġstanbul 1990,

s.106; Sözü edilen eserde Orhonlu, Arkıd Hanı ismini kullanırkan, Geçmişten Gönümüze Bütün

Yönleriyle Ilgın, adlı kitapta Boran ve Ögke, Argıthanı ismini kullanmıĢlar. Aynı Ģekilde Ahmet ġeref

Ceran da “Tarihi ve Sosyo-Kültürel Yönden Argıthanı” isimli eserinde Arhıthanı ismini kullanmıĢtır. Sözü edilen bu farklılığın oluĢması yeni kurulan devletin teĢkilat yapısından kaynaklandığı gibi, sicillerde ya da diğer arĢiv belgelerinde yapılan tercüme farklılığından da kaynaklanmıĢ olabileceği tahmin edilmektedir.

(35)

Ilgın, Osmanlı Devleti‟nin hem iskân politikasının bir sonucu hem de düz ve verimli bir ovaya sahip olmasından kaynaklı geliĢip geniĢleyerek kaza merkezi olmuĢtur. Hüseyin MuĢmal “Konya Eyaleti Ilgın Kazası‟nda YaĢanan 1866 Depremi Üzerine Bir Ġnceleme” isimli makalesinin 522. sayfasındaki dipnotta o tarihte Ilgın da bulunan mahalleler ve mahallelerdeki hâne sayılarını vermektedir. Buna göre; Kasap Ali 59, HuĢi (hoĢ) 43, Ballı Fakih 31, Zincirli 28, ÇavuĢ 26, Cumrat? 25, Turâbi 24, KöĢk 21, Behlül Bey 20, ġeyh Bedrettin 20, Uçarı 19, ġeyh Carullah 17, Cami-i atık 12, Ahi evran 9, Hacı satılmıĢ 7 ve ġeyh vefa 7, hâne olmak üzere toplam 396 hânedir. 1895 yılına ait Konya vilayeti salnamesine göre ise Ilgın‟ın altı yüz hânesi ve 1750 kiĢilik bir nüfusa sahiptir. Kazanın köylerle beraber toplam nüfus 24830 dir. Nüfusun 27795 „i Ġslam ve 35‟i Rum‟dur62.

Ayrıca, Ilgın‟ın ticaret yollarının merkezinde yer alması, Konya ya yakın olması ve meĢhur kaplıcaların olması, nüfuslanmasını artırırken; doğal afetler, deprem riskinin çok yüksek olması gibi nedenler de büyük Ģehirlere göç‟ü arttırarak kazanın geliĢimini olumsuz yönde etkilemiĢtir.

(36)

III. BÖLÜM

268 NUMARALI ILGIN ġER‟ĠYE SĠCĠLĠ DEFTERĠNE GÖRE ILGIN‟IN SOSYO-EKONOMĠK DURUMU

A. 268 Numaralı Ilgın (Konya) ġer‟i ye Sicilinin Genel Durumu

Konya Mevlana müzesi arĢivinde bulunan ve üzerinde çalıĢtığım 268 numaralı defter 20 x 32 ebadında olup, 48 varak ve 89 sayfadan oluĢmaktadır. 69 ve 70. sayfa numaraları mükerrer olup, iki sayfa 69 ve iki sayfa da 70 numaralı olarak gösterilmiĢtir. Bunlardan 69 numaralı sayfanın içeriği aynı olup, 70 numaralı sayfanın içeriği ise farklı olup, çevirisi metne eklenmiĢtir. Bunların dıĢında 7,12,29,35,44,62,63,81,86. Numaralı sayfaların da boĢ olduğu görülmüĢtür. Çevirisini yaptığımız net belge sayısı 78 dir. Defter rika yazısı ile yazılmıĢ olup, tek tip bir yazı sitili takip edilmediğinden defterin birden çok kâtibin elinden çıktığı izlenimi vermektedir. Dava tarihleri düzensizdir. Defterde ağırlıklı olarak Hicri tarihler kullanılmakla beraber Rumi tarihlerde kullanılmıĢtır. Bazı belgelerde Hicri tarih ile birlikte Rumi tarihler de kullanılmıĢtır. Bazen sadece Hicri ya da sadece Rumi tarihlerin kullanıldığı da görülmektedir. Defterde geçen davaların genellikle hemen sonuçlanmadığı, ileri bir tarihe ertelenerek birkaç celse sürdüğü görülmektedir. Hatta bazı davalar sonuçlanmadan defter son bulmuĢtur. Bu durum defterdeki bazı davaların düzenli bir Ģekilde takip edilmesini göçleĢtirmiĢse de mevcut belgelerin tümü okunarak, özetleri çıkarılmıĢtır.

B. Evlilik ve Nikâh ĠĢlemleri 1. NiĢanlanma

NiĢan, erkeğin bir kadınla evlenme isteğini açıklayarak bunu kadına ve ailesine bildirmesidir. Bu bildirme doğrudan doğruya evlenmek isteyen kiĢi tarafından olabileceği gibi, ailesi tarafından da yapılabilir.

2. Nikâh

Aile hukuku esas itibariyle evlenme müessesesine dayanır. Ġslâm hukuk dilinde evlenmeyi ifade etmek için kullanılan teknik terim "nikâh" tır. Kelime anlamı cinsî

(37)

münasebet olan nikâh, hukuken bu cinsî münasebeti meĢru kılan bir sözleĢmedir63 . Toplumda ailenin oluĢabilmesi için erkek ve kadının evlilik birliğini kurması gerekmektedir.

Erkek ile kadının evlilik birliğini kurmalarına ve karĢılıklı yardımlaĢmalarına imkân veren nikâh, taraflara karĢılıklı hak ve ödevler yüklemiĢtir. EĢlerin meĢru olarak birleĢmesine imkân veren durum ise sahih bir nikâhtır. ġahitler huzurunda tarafların hür iradeleriyle yapmıĢ oldukları irade beyanlarıyla vücut bulur. BeĢerî hukukta ise nikâh, tam bir yaĢama ortaklığına eriĢmek üzere bir erkekle bir kadın tarafından kurulan ve hukuk nizamınca kabul edilip düzenlenen daimî bir birlik Ģeklinde tanımlanmıĢtır64

.

Nikâh kıyma iĢleminin Osmanlı toplumundaki uygulamasını gösteren en önemli belgeler ise Ģer‟iye sicilleridir. Bu konuda üzerinde çalıĢtığımız sicil-belge sayısı 7 dir. Nikâh iĢlemlerini genellikle iki Ģahit huzurunda ve Kadı ya da Ġmam tarafından yapılmaktadır. Fakat bu durumun dıĢında gerçekleĢen nikâh iĢlemleri de sicillerde geçmektedir65

. Bu konu ile ilgili sicilde geçen belge aĢağıda özetlenmiĢtir. “ …Allah‟ın emri peygamberimizin kavlî ile seni İmam-ı Azam Efendimizin İstişhadı

üzere ve hazır olan şu şahitlerin şehâdeti üzere nefsini bana evelce verecek olduğuna mihir? reşvani? On guruşluk üç arşın ipekli on yedi mihrin olmak üzere bana vardin mı dedim o da cevaben minvalı mezbûr üzere vardım bende aldım dedim ve bu icab ve kabulu üç defa tekrar ettik bilahare oradan medreseye gittik şu surette mezbûre Zübeyde zevce-i menkuha-i gayrı medhulem olmakla mezbûrenin bana itaâtının tenbiye olunması muradımdır…”66

.

63 Halil Cin, İslâm ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, AÜBE, Ankara 1974, s.39. 64

Ġbrahim Paçacı, “Sosyal Hayattaki DeğiĢim Sürecinde Ġslam Aile Hukuku(Evlenme ve BoĢanma Örneği)”, İHAD, S. 11, Konya 2008, s.62.

65

IġS, 268/64–1

(38)

Bu nikâh iĢleminde birbirlerine talip olan kadın ve erkeğin Ģahitlerin huzurunda nikâh iĢlemlerini kendilerinin yaptıkları görülmektedir. Ayrıca diğer davalarda genellikle mihr‟i, vekil olan kiĢiler belirlerken bu örnekte evlenecek kiĢilerin bi‟z-zat kendilerinin mihr‟i belirledikleri görülmektedir.

3. Evlilik

Evlilik kadın ve erkek arasında beraber yaĢamaya ve yardımlaĢmaya müsaade eden ve taraflara karĢılıklı hak ve vazifeler yükleyen bir akit olmakla beraber aynı zamanda, erkek ve kadın iliĢkisini meĢru temele dayandıran toplumsal bir iliĢkidir. Toplumsal olması, toplum tarafından kabul görüp onaylanmasından kaynaklıdır. Ailenin varlığı ve sürekliliği evlilikle sağlanıp, toplumun sosyo-ekonomik durumuna göre biçimlenir67

.

Toplumda ailenin oluĢabilmesi için erkek ve kadının evlilik birliğini kurması gerekmektedir. Bu birliğin kurulabilmesi için gerekli olan en önemli Ģey ise nikâhtır. Osmanlıda muhtemelen devletin kuruluĢundan itibaren nikâh akitleri ya bi‟z-zat kadılar ya da kadıların verdiği izin-nâme ile yetkili kılınan din adamları tarafından yapılmıĢtır68

.

Osmanlı Devleti ağırlıklı olarak Ġslami hükümlerin uygulandığı bir ülke olması hasebiyle, üzerinde çalıĢtığımız sicildeki hükümlerde Ġslam ahkâmına göre verilmiĢtir. Dolayısıyla evlenme, nikâh ve boĢanma iĢlemleri de Ģer‟i hükümlere göre verilmiĢtir. Ayrıca evlenmede, nikâh kıyma iĢlemlerinde ve mihir belirlemede vekâlet usulünün uygulandığı görülmektedir. Sicilde evlilik ile ilgili 7 adet belge bulunmaktadır.

4. Mihir

67

Zülfiye Koçak, “ġer‟iyye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılda Ayıntab ġehrinde Ailenin OluĢumu (1600–1650)”,AÜTAE, S. 44, Erzurum 2010, s.295.

(39)

Evlenme esnasında erkeğin kadına verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya maldır. Mihr‟in diğer isimleri sadaka, nihle, atiye, ecir ve uhrdur. Mihir, kadının veya ondan istifade hakkının bedeli değil, ona rağbet etmenin bir sembolü ve bir armağanıdır69

. Dolayısıyla, bir satıĢ bedeli değildir. Çünkü çok küçük kıymette bir mihir de verilebilir. Hatta peygamber, çok fakir bir Müslüman‟ın demirden bir yüzüğü mihir olarak vermesini; bu da yoksa karısına Kur'-an'dan bildiği ayetleri öğretmesi karĢılığında evlenmesini kabul etmiĢtir70

.

Osmanlı Devleti‟nde de Ġslam hukukunun aile kurumuna verdiği ehemmiyet aynen muhafaza edilmiĢ, kadın ve erkeği aile eksenli bir mecraya oturtmuĢtur. Dolayısıyla Ġslam hukukunda olan bu maddi ve manevi yaptırım çeĢitleri Osmanlı Devletinde en iyi Ģekilde uygulama alanı bulmuĢ ve bu durum aynen mahkeme kayıtlarına da yansımıĢtır. Kayıtlarda bu yaptırım çeĢitlerinin mihr-i mu‟accel ve mihr-i mü„eccel71 veya muhâlâ‟a72 Ģeklinde olduğu görülmektedir. Bu kavramları kısaca açılayacak olursak;

5. Mihr-i Mu‟accel

Bilindiği gibi, Ģarta ve ecele bağlı evlenme akdedilemez. Fakat kadın‟ın evlenmeden doğan bir alacağı olduğundan ödeme Ģekli üzerinde taraflar bazı anlaĢmalar yapabilirler. Çünkü bu tarz anlaĢmalar evlenmenin sıhhatine zarar vermez. En kötü ihtimal e taallûk eden Ģartın yok farz edilmesi ve kadının mihr‟i misle hak kazanmasıdır. Mehir, evlenmenin inikadı anında ödenebileceği gibi daha sonraki bir tarihtede ödenebilir. ĠĢte akit anında peĢin olarak ödenen mihre, mihr-i mu‟accel adını veriyoruz73.

69 Hayrettin Karaman, Ana hatlarıyla İslam Hukuku, Ensar NeĢriyat, Ġstanbul 1998, s.95. 70

Cin, a.g.e., s.53.

71

IġS, 268/38–1

72

Mehmet Barman-Mehmet Ġpçioğlu, “1792-95Yılları Arasında Osmanlı Konya‟sında Sosyal YaĢamdan Kesitler”, SÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yay., Konya 2009, s.243.

(40)

6. Mihr-i Mü„eccel

Ġslâm hukuku, prensip olarak, mihr‟in tamamının peĢin olarak ödenmesini Ģart koĢmamaktadır. Hatta Maliki mezhebi dıĢında kalan diğer mezheplere göre, mihr‟in tamamının evlenmenin sona ermesi halinde ödenmesi de kararlaĢtırılabilir veya bu konuda muayyen bir va'de, örneğin, 5 sene 10 sene veya kocanın ölümü gibi, tespit olunabilir. ĠĢte bu Ģekilde ödenmesi muayyen bir va'deye bağlanmıĢ olan mihr, mihr-i mü„eccel adını alır74.

Mihr-i müsemma, ister mu‟accel isterse mü„eccel olsun, konusunun muayyen ve kesin olmasını gerektirir. Kesin olarak bilinmeyen müphem bir Ģey olarak tesis edilmiĢse, mihr-i müsemma fâsid olup, yerine mihr-i misil kaim olur75

. ÇalıĢtığımız sicilde mihr-i tesmiye olarak geçen mihr-i müsemma ile ilgili olarak 3 adet belge bulunmaktadır. Örneğin;

“Ilgın‟ın Şeyh Bedrettin Mahallesinden müteveffa Cennet oğlu Ahmet zevcesi sahibe-i arzuhal Konyalı Fatma sahibe-ibn-sahibe-ite Mustafa nam hatun Ilgın‟ın Hoşsahibe-i Mahallessahibe-inden Mustafa Çavuş İbn-i Hacı Kamil Efendinin şahadetinde müdde-i mezbûre zevci olup vefat eden Ahmet hini tezviç ve tenkihlerinde üç bin kuruş mihri tesmiye edilip bundan iki bin kuruşu ol vakit mezbûreye teslim mütebaki on kuruşu zevce-i mezbûrenin zimmetinde deyni olduğuna şahidim ve şahadet dahi ederim dedi Mahalle-i mezbûrenin telgraf çavuşu Fi 21 mi‟ete bundan başka diğer şahidimi götüremeyeceğim dedi.

İcabı şeriatın ba fetva-i şerif ifta buyrulması hakkında Müftü Efendi hazretlerine tevcih. Fi 3 mi‟ete Fi 21 Cemâziye‟l-evvel 1325”76

74 Cin, s.218. 75 Gös. yer. 76 IġS, 268/3-1

(41)

7. Muhâla‟a

Ġslam hukukunda evliliği sona erdirme yetkisi esas itibariyle kocaya verilmiĢ olmakla beraber, kadın isterse, nikâh akdi esnasında boĢanma salahiyetinin kendisine ait olduğuna dair bir kayıt koydurabilirdi. Ayrıca, evlilik hayatını devam ettiremeyeceğine kanaat getiren kadın, belli bir bedel karĢılığında kocasından boĢanma talebinde bulunabilirdi. ĠĢte kadına boĢanma imkânı sağlayan bu duruma muhâla‟a adı verilmektedir77

.

Kadın için muhâla‟a, istemediği ve yürütemediği bir evlilikten, bazı maddî menfaatlerden vazgeçerek kurtulmak demek iken, koca için geçinemediği, mutlu olamadığı bir kadını talâkla boĢadığı zaman ona vermek zorunda olduğu mihr-i mü„eccel, nafaka-i iddet ve me‟ûnet-i süknâ gibi hukukî yükümlülüklerini yerine getirmeden evliliği bitirmek anlamına geliyordu78.

Dolayısıyla Ġslam hukuku evlilikle ilgili hukûkî yükümlülükleri net bir Ģekilde ortaya koyarak, bununla ilgili ve nafaka iĢlemlerini çok önemli bir konuma oturtmuĢtur. Öyle ki nikâh esnasında mihir‟den hiç bahsedilmese bile veya koca veremeyeceğini söylese bile kadın mihr‟e hak kazanır79

. ġayet koca ölmüĢse bu mihr‟in terekesinden ödenmesi gerekiyordu. Örneğin;

Ilgın‟ın ġeyh Bedrettin Mahallesinden müteveffa Ahmet‟in zevcesi sahibi arzuhal Konyalı Fatma Hatun‟un meclis-i Ģer‟e gelerek, kocasının karındaĢı Mustafa Efendi ile üvey oğlu Mehmet‟i dava ederek mihr‟inin kocasının terekesinden ödenmesini istemektedir.

77

Saim SavaĢ, “Fetva ve ġer‟iye Sicillerine Göre Ailenin TeĢekkülü ve Dağılması”, Sosyo-Kültürel

Değişme Sürecinde Türk Ailesi, II, TC. BAAKY, Ankara 1992, s.151.

78Ġzzet Sak–Alaaddin Aköz, “Osmanlı Toplumunda Evliliğin KarĢılıklı AnlaĢma Ġle Sona Erdirilmesi:

Muhâla‟a (18.Yüzyıl Konya ġer‟iye Sicillerine Göre)”, SÜTAE, S. 15, Konya 2004, s.91.

79

Jülide Akyüz, “Evlenme SözleĢmesinin Önemli Bir Ögesi Olan “Mehir” Hakkında Bazı DüĢünceler”, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, S. 37, Ankara 2005, s.216.

Referanslar

Benzer Belgeler

In the following theorem, for arbitrary square matrices A and B; we obtain the trace inequality for Hadamard product of matrix sums9.

Dârü’l-cihâd ve’l-mücâhidîn Medîne-i Vidin mahallâtından Çavuş mahallesinde sâkin iken bundan akdem vefât eden Ahmed Ağa bin Alî ibn Abdullah’ın verâseti

Temettüât defterleri sosyal ve ekonomi tarihi için vazgeçilmez kaynaklardır. İçerisinde barındırdığı çok çeşitli verilerle birçok alanda araştırmacıya

Oyların siyasi yelpazeye dağılımı bağlamında Mersin yerel seçim sonuçları incelendiğinde de son derece çarpıcı bulgularla karşılaşılır: Mersin’de il genel

Tahrike yeltenen tac ve tahtını Denedi bu millet kara bahtını Sınadı sillenin nerm ü şahtım Rahmet et sultanım sûz-ı âhına*. Tarihler ismini andığı zaman, Sana

Sigara içen ergenlerin oluşturduğu grupta ebeveynlerin eğitim düzeyi ve sosyoekonomik düzeyinin daha düşük olduğu; parçalanmış aile veya ebeveyn kaybının, prenatal

A total of 1753 Ephemeroptera nymphs from 26 localities in Aksehir (Konya-Afyon) and Eber (Afyon) lakes basin were collected between May 2002 and August 2004

Siyah  taban  kili  (STK)  :  Siyah  taban  kili,  gri  plastik  kil  olarak  adlandırılan  birim  üzerinde  ve  kömür  tabakasının  da  en  altında