• Sonuç bulunamadı

M.Ö. II. Bin yılda Boğazköy ve çevresinin jeopolitiği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "M.Ö. II. Bin yılda Boğazköy ve çevresinin jeopolitiği"

Copied!
248
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI TARİH BİLİM DALI

M.Ö. II. BİN YILDA BOĞAZKÖY VE ÇEVRESİNİN JEOPOLİTİĞİ

Nermin ATİLA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. HASAN BAHAR PROF.DR. AHMET ÜNAL

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI TARİH BİLİM DALI

M.Ö. II. BİN YILDA BOĞAZKÖY VE ÇEVRESİNİN JEOPOLİTİĞİ

Nermin ATİLA

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. HASAN BAHAR PROF.DR. AHMET ÜNAL

Bu çalışma Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri koordinatörlüğü tarafından 14103008 no’ lu Yüksek Lisans tez projesi olarak desteklenmiştir.

(3)
(4)
(5)

ÖNSÖZ

Tarih öncesi dönemlerden beri insanoğlu, yerleşim yeri olarak, su kaynaklarının yakınına ve coğrafi özellikleri açısından onlara avantaj sağlayan yerleşim yerlerini seçmişlerdir. Coğrafyanın sunduğu bu imkânlar medeniyetlerin gelişmesine ve büyümesine yardımcı olmuştur.

Hititlerin, kayalık, ana yollardan dışarıda kalması ve ticaret merkezlerinden kilometrelerce uzak olmasına rağmen, Boğazköy’ü neden başkent olarak seçtikleri daima sorgulanmıştır. Ayrıca Hititlerin bölgeyi nasıl Hititleştirdikleri ya da bu kayalık arazinin onlara ne kattığı ve bölgeden neden hiçbir zaman vazgeçmedikleri daima irdelenmiştir.

Bu çalışmayı gerçekleştirirken öncelikle konu ile ilgili yapılmış çalışmaları inceleyip,literatür taraması yaptık. Çivi yazılı metinlerde, tarihi coğrafya ve mekân yerleri hakkında çok az bilgi olmasına rağmen, biz tahmini görüşlerden ve coğrafyanın bize sunduklarından yararlandık. Boğazköy’de yapılan kazı çalışmalarına katılıp, arkeologların görüşlerini başvurduk. Boğazköy’de yaşayan kazı işçileri ve Alman Arkeoloji Enstitüsü kazı personeliyle görüştük. Boğazköy ve çevresinin jeopolitik ve stratejik önemini vurguladık. Ülkemizde batıya göre geç başlayan, tarihi coğrafya çalışmaları hakkında kısıtlı araştırmalar yapılmasına rağmen, çalışmamızı destekleyen sonuçlara ulaşmaya ve bölgenin jeopolitik olarak önemini ortaya koymaya çalıştık.

Çalışmamızın I.Bölümünde, Tarih Öncesi Çağlarda Boğazköy’deki Yerleşmeler hakkında bilgi verdik. Yapılan kazı çalışmalarına göre bölgedeki asıl merkezin neresinin olabileceğini hakkında tahmin yürüttük. II. Bölümde, Asur Ticaret Koloni Çağında Boğazköy’ün Stratejik Önemi başlığında yazılı ve arkeolojik belgelere, bölgenin stratejik önemine dikkat ettik. Hititlerin, Kültepe - Kaniş yerine, neden Boğazköy – Hattuša’ yı yerleşim yeri seçtiklerinin sorusuna yanıt aradık. Tezimizin asıl konusu olan III. Bölümde, Hitit Dönemi Boğazköy’ün Jeopolitik Durumu başlığında bölgenin stratejik konumu, bölgenin Hititlere sağladığı avantaj ve dezavantajları, bölgede bulunan kalıntılara göre jeopolitik önemini vurguladık.

Bu çalışmam sırasında desteğini esirgemeyen, Ankara Üniversitesi DTCF Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut YİĞİT’ e, Hitit Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Dr. Özlem SİR GAVAZ’ a, vermiş olduğu

(6)

bilgilerle çalışmamı yönlendiren ve çalışmamın müsveddelerini okuyan hocam Yrd. Doç. Dr. Esma ÖZ’ e, Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi hocam Dr. Hatice Gül KÜÇÜKBEZCİ’ ye, Boğazkale Müze Müdürü Tahir AKSEKİLİ’ ye, göndermiş olduğu çalışmaları ve fotoğrafları ile çalışmama katkı sağlayan Alman Arkeoloji Enstitüsü personeli Hacı ÖZEL’ e, her zaman yanımda olan ve bu yola çıkmama vesile olan cesaretlendiren, ilgilenen, verdiği sözlü bilgilerle ve kaynakları ile çalışmamı destekleyen danışmanım Prof. Dr. Ahmet ÜNAL‘ a, bana bütün kütüphanesini açan hocam Prof. Dr. Özdemir KOÇAK’ a, her zaman yanımda olan, tezimin her aşamasında beni destekleyen ve benim başaracağıma inanan aileme, bir Boğazköylü olmam sebebiyle Boğazköy hakkında çalışma isteğimi kabul eden ve çalışmam sırasında desteğini esirgemeyen, gerek bilimsel destek, gerekse de kütüphanesindeki kaynakları ile çalışmama yardımcı olan danışmanım Prof. Dr. Hasan BAHAR ’a sonsuz teşekkür ederim.

Nermin ATİLA KONYA 2015

(7)

ÖZET

M.Ö. II. bin yılda Anadolu’da, Boğazköy - Hattuša merkezli kurulan Hitit Devleti buradan Anadolu’ya yayılmıştır. Hititlerin hem dini hem de siyasi başkenti olan Boğazköy- Hattuša imparatorluğun sonuna kadar başkent olma özelliğini korumuştur. Hititler, Anadolu coğrafyası üzerinde siyasi birliğini sağlayarak uzun süre varlıklarını korumuştur.

Boğazköy – Hattuša Tarih Öncesi Dönemlerden itibaren, Asur Ticaret Koloni Döneminde, Hitit, Frig, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden, günümüze kadar yerleşim yeri olarak seçilmiştir. Boğazköy’ün tarih boyunca yerleşim yeri olarak seçilmesinde jeopolitik konumunun etkili olduğu düşünülmektedir.

100 yılı aşkın bir süredir kazılmakta ve daha uzun yıllar kazısının devam edeceği düşünülmektedir. Boğazköy’de yapılan çalışmalarda bulunan kalıntılar Hattuša’ yı açık hava müzesi haline getirmiştir.

Anahtar Kelimeler: Boğazköy - Hattuša, Jeopolitik, M.Ö. II. Bin YıldaAnadolu, Hititler Ö G R E N C İN İN

Adı Soyadı Nermin ATİLA

Numarası 124202001007

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih

Programı Tezli Yüksek lisans

Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Prof. Dr. Ahmet ÜNAL

Tezin Adı M.Ö. II. Bin Yılda Boğazköy ve

(8)

ABSTRACT

Having established in Hattuša - Boğazköy based in the 2nd milennium B.C, Hittites spread from there to Anatolia. Boğazköy - Hattuša which was both the religious and political capital of the Hittites its maintained its charasteristic of being a capital until the end of the empire. The Hittites establishing its political unity over the Anatolian geography preserved their existence for a long time.

Boğazköy-Hattuša has been chosen as a settlement area from prehistoric to Karum age and from Hittite, Frig, Byzantine and Ottoman ages to present day. It is thought that Boğazköy has been a choicen of settelement thoughout history because of its effective geopolitical location.

The excavations have been carried out for a hundred year and its anticipated that diggings will continue for many years. By means of archaelogical finds obtained in Boğazköy, Hattusa has turned out to be open air museum.

Key Words: Boğazköy - Hattuša, Geopolitics, Anatolia in 2nd Milennium B.C, Hittites. Ö G R E N C İN İN

Adı Soyadı Nermin ATİLA

Numarası 124202001007

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih

Programı Tezli Yüksek lisans

Tez Danışmanı Prof. Dr. Hasan BAHAR

Prof. Dr. Ahmet ÜNAL

Tezin Adı Geopolitics of Boğazköy and Its

Neighbourhood in 2nd Milennium B.C

(9)

KISALTMALAR

AJA: American Journal of Archaeology, America AMM: Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara AnAr: Anadolu Araştırmaları, İstanbul

ArchAnat: Archivum Anatolicum, Ankara

AÜDTCF: Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Ankara BA: Biblical Archaeologist, American

CollAn: Collaqium Anatolium

JAOS: Journal of the American Oriental Society, America JNES: Journal of Near Eastern Studies, America

KBo: Keilschrifttexte aus Boghazköi, Leipzig-Berlin.

Kl: Kültepe Tabletleri

KUB: Keilschrifturkunden aus Boghazköi, Berlin.

RGTC: Répertoire Géographique des Textes Cuneiformes

SOA: Studia ad Orientem Antiquum, Eski Doğu Araştırmaları, İstanbul TAD: Tarih Araştırma Dergisi, Ankara

TEBE: Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü, İstanbul TTK: Türk Tarih Kurumu, Ankara

(10)

RESİMLER – HARİTALAR LİSTESİ Res. 1: Eskiyapar Boğazköy- Alacahöyük

Res.2: Kaniş Kültepe’nin Havadan Görünümü Res. 3: Anitta Metni

Res. 4: Asur Ticaret Koloni Döneminde Kervanların Yol Güzergâhı Res. 5: Hitit Dönemi Anadolu

Res. 6: Budaközü Vadisinin Hava Fotoğrafı

Res. 7:Büyük Mabetin İçerisinde Yer Alan Yeşil Taş Res. 8: :Çukur Tarla – Harman Yeri

Res. 9: Boğazköy- Hattuša Aşağı Şehrin Hava Fotoğrafı Res. 10: Hattuşa Kent Planı

Res. 11:Büyükkale’nin Havadan Görünüşü Res. 12:Boğazköy Kent Suru Retüksiyonu Res. 13: Aslanlı Kapı

Res. 14:Kral Kapı

Res. 15: Boğazköy’de Karlar Altında Sfenksli Kapı Res. 16: Boğazköy Müzesinde Bulunan Sfenksler Res. 17: Yerkapı’nın İçerisi ve Çıkışı

Res. 18: Hattuşa’ nın Simgesel Tacı: Yerkapı Res. 19:Boğazköy Harman Yeri Çukur

(11)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... iv

ÖZET ... vi

ABSTRACT... vii

KISALTMALAR ... ix

RESİMLER – HARİTALAR LİSTESİ ... x

İÇİNDEKİLER ... xi

GİRİŞ ... 1

I. BÖLÜM... 8

TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDA BOĞAZKÖY’DEKİ YERLEŞMELER ... 8

1.1. Tarih Öncesi Dönemlerde Boğazköy’de Yerleşim İzleri ... 8

1.2. Boğazköy ve Çevresindeki Yerleşmelerin Önemi ... 13

II. BÖLÜM ... 16

ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞINDA BOĞAZKÖY’ÜN STRATEJİK ÖNEMİ ... 16

2.1. Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ... 16

2.2. Asur Koloni Döneminde Bölgede Ticaret ve Ulaşım ... 21

2.3. Boğazköy Buluntularına Göre Bölgenin Stratejik Önemi ... 26

III. BÖLÜM... 30

HİTİT DÖNEMİ BOĞAZKÖY’ÜN JEOPOLİTİK DURUMU ... 30

3.1. Hitit Dönemi Anadolu’nun Durumu ... 30

3.2. Boğazköy’ün Coğrafyası... 36

3.3.Boğazköy Coğrafyasının Hititlere Etkileri... 45

3.4. Şehir ve Yerleşim Düzeni ... 53

3.5. Şehrin Mimarisi... 58

3.5.1. Resmi Yapılar... 58

3.5.2. Savunma Mimarisi... 62

3.5.3. Boğazköy’ün Kapıları ... 65

3.5.5.Aşağı Batı Kapı \Yukarı Batı Kapı ... 74

3.6. Kentteki Tesisler ... 74

3.7.Boğazköy’ün Ekonomisi ... 80

(12)

3.7.2. Hayvancılık ... 91

3.7.3. Ganimetler ... 92

SONUÇ ... 94

(13)

GİRİŞ

Jeopolitik, devletlerin coğrafi özellikleriyle, siyasetleri arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalı olarak tanımlanabilir. Bu bilim, siyasi coğrafyanın, devletlere sağladığı avantaj ve dezavantajı incelemektedir. Bu kavramın isim babası, İsveçli Rudolf Kjellen’ a (1864-1922) göre ise “ Coğrafi teşekkül veya mekân içinde ilmi

olarak devletin tetkidir.” C.Haushofer’ e göre ise “Yeryüzü münasebetlerinin siyasi gelişmelerle olan bağlantısıdır. ”Araştırmacılar jeopolitik kavramını bu şekilde

tanımlamışlardır.1

Jeopolitik, coğrafya ve siyaset arasındaki bölünmez ilişkiyi tanımlar. Jeopolitiksel bir çalışma, geniş bir çalışma alanı gerektirir. Bu yüzden çalışmamız Hitit Medeniyetin kuruluşundan sonuna kadar bölgenin jeopolitik konumu irdelenmiştir. Jeopolitik kavramını tam anlatabilmek için, içinde barındırdığı coğrafya ve tarihi iyi değerlendirmek gereklidir. Jeopolitiği incelerken tabiat, coğrafya ve coğrafyanın medeniyetler üzerindeki etkileri dikkate alınmalıdır. Coğrafyanın tarih ile münasebetini, en iyi Celal Nuri’nin sözü ifade etmektedir. “Tarih zaman içinde coğrafya; coğrafya ise hal-i hazırda bir tarihtir.”2 Diğer bir deyişler Osmanlı tarihçisi Joseph Von Hammer’ in dediği gibi “Coğrafyasız, tarihin

gözleri kör kalır” Coğrafyanın tarihi ile bütünlüğü bu sözler ile vurgulanmaktadır.3

Jeopolitik konum, tarih olaylarında birer etkendir. Bir devletin siyasal açıdan önem kazanması, büyüyüp, gelişmesi, savaşları ve barışları, anlaşmaları ve coğrafi özellikleri, demografya, sosyo- kültürel durumu ve siyasi sınırları jeopolitiğin konusunu oluşturmaktadır.4

Jeopolitik, gelişmiş bir kavramsal çerçeve oluşturma amacıyla tarihi bilgileri bir araya getirmektedir. Debabrata Sen, tarih ve jeopolitik arasındaki üç farkı şu şekilde ifade etmektedir.5

1İlhan 1989, 14. 2 Celal Nuri 1918, 4. 3Hammer 1927, 1. 4İlhan 1989, 619;İlhan 1986, 194. 5Sen 1975, 1-2.

(14)

1. Tarih, uzak ve yakın geçmişi incelerken, jeopolitik ise geçmişi, günümüzü ve

geleceği inceler. Jeopolitik, geçmiş, günümüz ve gelecek adı altındaki bu üç alanı insanoğlunun yaşadığı tecrübeleri analiz ederek bir yol haritası çizer.

2. Her ne kadar insan, madde ve düşünce, hem tarih hem de jeopolitiği itekleyen güçler olsa da tarihin kapsam alanı jeopolitikten daha geniştir. Tarih, din, sanat, mimari ve kültür ve medeniyetin diğer safhalarıyla ilgilenir. Hatta diyebiliriz ki bilim, sanat ve ticarette var olan her maddenin bir tarihi vardır. Jeopolitik medeniyetin coğrafya, tarih, siyaset, ekonomi, sosyoloji ve askeri strateji gibi birkaç bilim dalıyla ilgilenir. Sanat, mimari ve edebiyatla çok az ilgilenir. Bir medeniyeti etkileyen dini inceler fakat sistematik bir dinler tarihi çalışması yapmaz.

3. Tarihin medeniyetleri kayıt altına alan bir tutanak, jeopolitiğin ise tarihin membası olmasıdır. Tarih, dünyanın farklı bölgelerinde farklı zamanlarda var olan devletlerin yükseliş ve çöküş aşamalarını anlatır. Diğer taraftan jeopolitik ise, tarihin ve medeniyetlerin başlangıç ve gelişme süreçlerinin perde arkasındaki olayları inceler.

Coğrafya, jeopolitik için zemin hazırlar ve devletlerin, toplumların isteklerine cevap verir. Bir ülkenin jeopolitik konumunu ve onların ulusal politikalarını belirleyen en önemli faktör coğrafyadır. Tarih boyunca ülkelerin birbirleri ile ilişkisini, savaşları ve barışlarında, coğrafya daima ön planda olmuştur. Coğrafyanın jeopolitik gücünün etkisi tarihin her döneminde kendini hissettirmiştir. Mesela; Hitit İmparatorluğunun başkenti olan Boğazköy – Hattuša’ dan çıkan Hitit orduları, Kuzey Suriye’ye kadar topraklarını genişletip, etrafındaki devletleri kendine bağlamış, ülkeleri için tehdit olmalarını engellemiştir. Coğrafyanın, siyasi coğrafya üzerinde etkisi devletlerin büyüyüp gelişmesinde en önemli faktör olmuştur. Siyasi coğrafyanın etkinliğini ise en güzel şu sözler ifade etmektedir.

“Jeopolitik, siyasal gelişmelerin yeryüzü tarafından tayin edildiğini araştıran,

(15)

jeopolitiğe bir çatı oluşturur. Jeopolitik, siyasi eylemlerin uygulanmasında yardımcı olur ve siyasi hayata rehberlik eder. Jeopolitik devletin coğrafi vicdanı olmalıdır.6

Jeopolitik, incelenirken iki hususun göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Birincisi, bir ülkenin coğrafi şartlarının o ülkenin siyasetine olan objektif etkisinin araştırılması, yani ülke yönetiminin karşı karşıya bulunduğu doğal çevre ve konumsal ilişkiler. İkincisi ise, o ülkenin coğrafyasının ülkenin siyasetine sübjektif etkisi yani o ülkede yaşayan insanların kendi coğrafyasına ne gözle baktıkları ve kendi görüşlerini oluşturmalarıdır.7

M.Ö. II. Bin Yılda Boğazköy ve Çevresinin Jeopolitiği isimli tez çalışmamızın odak merkezi Boğazköy - Hattuša, günümüzde İç Anadolu bölgesinde, Çorum iline bağlı, Boğazkale ilçesinde yer almaktadır. Kente ilk insan izine M.Ö. 6. bin yılda Kalkolitik dönemde ve daha sonra İlk Tunç Çağında rastlanılmaktadır.8 Asur Ticaret Kolonileri döneminden kalma, yazılı ve arkeolojik belgeler ışığında, kentin Hattuš krallığında önemli bir karum merkezi olduğunu bilmekteyiz. Hitit Medeniyetine dört yüz yıldan fazla başkentlik yapan Hattuša, dönemin idari, siyasi ve dini merkezidir. Hitit sonrasında ise Phryg, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı Dönemlerinden, günümüze kadar yerleşim yeri olarak seçilmiştir. Boğazköy’ün jeopolitik ve stratejik konumundan dolayı tarih boyunca yerleşim yeri olarak seçildiği düşünülmektedir.

Zengin bir kültür kalıntısına sahip olan Boğazköy’ün keşfi 1834 yılında keşif gezisine çıkan Charles Felix –Marie Texier ile başlamaktadır. Antik yazarlardan Strabon’ un sözünü ettiği Galat kavmi Trokmilerin başkenti Tavium’ u ararken 28 Temmuz’da Boğazköy’e gelir. Charles Felix –Marie Texier burada 10 gün kalır. O zamanlar Boğazköy’de bulunan Dulkadiroğluları konaklarının sahipleri tarafından misafir edilir. Texier, kent planını çıkarır, kent kapılarının ve şehrin surlarının resimlerini çizer. Hiç şüphesiz bugün de ziyaretçileri etkilediği gibi Texier’ de, Yazılıkaya’da bulunan kabartmalardan etkilenir. Ayrıca bilinmeyen bir hiyeroglif yazısının gizemli işaretleri vardır. Texier, aradığı Tavium şehrinin burası olmadığını

6Kiss 1942, 641-642. 7Kristof 1960, 35-36. 8Schachner 2012a, 83.

(16)

anlamıştır. Texier, burasının Herotodos’un bahsettiği Pteria kenti olduğunu düşünmüştür.9

Boğazköy’ün adını, Fransa’da yaptığı bir konferansla duyuran Texier çizimleri bilim adamlarına göndermiş ve 1839 yılında Description de L’Asie Mineure isimli kitabında yayınlamıştır.

Texier, Boğazköy adını dünyaya duyurmasıyla ilgiler Boğazköy üzerine toplanmıştır. Buradaki görkemli ve yüksek taş işçiliği birçok bilim adamının, Boğazköy’e gelip araştırma yapmasına neden olmuştur. 1836’da William Hamilton, Boğazköy’e gelmiş. Boğazköy’de bir gün kalıp Yazılıkaya ve Büyük Tapınağın çizimlerini yapmış. Hamilton, Boğazköy’ün Tavium olduğunu düşünmüştür. Boğazköy’e gelen Afrikalı kâşifler: Andreas David Mordtmann, Heinrich Barth, doğu uzmanı olan Georges Perrot, mimar Edmind Guillame ve fotoğrafçı Jules Delbent’ in ise 20 yıl sonra gelip burasının, Pteria olduğunu ifade etmiştir.10 1864’de İngiliz J. Van Lennep “Bunlar büyük ihtimal Küçük Asya’nın görkemli harabelerdir” sözleri onun ne kadar büyülendiğini göstermektedir. Lennep burasının Pteria olduğunu düşünüyorlardı.11

1882 yılında Bergama kazısı hafiri Karl Humann Boğazköy’ü ziyaret eder ve Yazılıkaya’daki kabartmalarının kalıbını çıkarıp, kent planını çizer.

Boğazköy’de, ilk sistemli kazılar Ernest Chantre başkanlığında 1893-1894 yıllarında başlamıştır. Chantre Yazılıkaya, Büyük Tapınak ve Büyükkale’ de kazı çalışmaları yaptı. Bu kazılarda pişmiş toprak kapların dışında, Akadça olarak yazılmış tablet parçaları bulunmuştur. Bu tabletler Asur uzmanı Hugo Winckler’in ilgisini çeker ve Osman Hamdi Bey’e Boğazköy’de kazı yapma önerisinde bulunur.1906 yılında HugoWinckler ve Theodor Makridi Bey tarafından ilk büyük kazı çalışmasına başlanmıştır. Hugo Winckler tabletleri incelerken, Makridi arazi

9Galat kavminin Trokmilerin başkentidir. Strabon bu kentten bahsetmektedir. Detaylı bilgi için bkz.

Hamilton 1942 Pteria Herodot’a göre M.Ö 6.yy batı-doğu ulaşımını sağlaya ana yol yani kral yolu izleyerek Kızılırmak ve Kapadokya’ya girildikten sonra varılan kenttir. Detaylı bilgi için bkz.

Dönmez 2004, 67-91;Umar 1993,682

10 Seeher 2006b, 98. 11Seeher 2006b, 100.

(17)

çalışmaları yapmıştır. İlk kazı sezonunda bulunan tabletler arasında, anlaşma taslakları ve Mısır firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili’ nin birbirlerine yazdıkları mektuplar vardır. Bu belgelerden anlaşılır ki burası, Hitit İmparatorluğunun başkenti Hattuša’ dır.

Bu keşif büyük bir heyecan uyandırır ve ikinci kazı mevsimi başlar. Makridi ve Winckler kazılarda toprak üstünde gözle görülebilen bina ve şehir suru kalıntılarının ölçümü ve fotoğrafla belgelenmesine önem verilir. Ayrıca 1996 yılına kadar geçerliliğini koruyan şehrin topoğrafik planını çıkartmışlardır. Makridi ve Winckler 1911-1912 yıllarında kazı çalışmaları yapmışlardır. Fakat 1913 yılında Winckler’ in ölmesi, I. Dünya Savaşı ve ardından Kurtuluş Savaşı’nın çıkmasıyla kazılara ara verilmiştir. Kazılardan toplanan 10.000 tablet, 1914 yılında Alman şark Cemiyeti tarafından Hugo Heinrich Figulla ve Bedrich Hrozny’ ye gönderilmiş ve Hrozny tarafında çözülmüştür.12

1931 yılında kazı çalışmaları tekrar başlamıştır. Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün İstanbul şubesi, Martin Schede desteğiyle, Boğazköy kazılarına Kurt Bittel görevlendirmiştir. Bittel 1931 yılında başlayıp 1978 yılına kadar Boğazköy’de kazı çalışmalarını yürütmüş ve önemli sonuçlar elde etmiştir.

İkinci Dünya savaşının patlat vermesiyle, arkeolojik ve yazılı buluntuların bir kısmı izinli olarak Almanya’ya götürülmüştür.

1978 yılından itibaren 1993 yılı sonuna kadar kazı çalışmalarını yürüten Peter Neve sadece buradaki kazılarla ilgilenmemiş, aynı zamanda da şehrin gelişimi, tanıtımı ve Boğazköy’ün açık hava müzesi olması için çalışmıştır.

Peter Neve’ nin emekli olmasından sonra kazılara Jurgen Seeher tarafından sürdürülmüştür. Seeher, Boğazköy’de 2006 yılından 2010 yılına kadar devam eden, Hitit kent surunun modelinin çıkarılması çalışmalarında yer almıştır.

(18)

2007 yılından, günümüze kadar kazı çalışmaları Andreas Schachner tarafından yürütülmektedir. Schachner’ in son çalışması olan Boğazköy’ün yakın çevresi ile ilişkisi adlı makalesi tezimizin önemli kaynakları arasında olmuştur.

Yapılan kazı çalışmaları sayesinde, Boğazköy’ün tarihi dönemlerdeki adı ortaya çıkmıştır. Boğazköy’ün Texier’ in aradığı Tavium olmadığı ve Tavium şehrinin Boğazköy yakınlarında, Büyük Nefes köyü civarında olduğu anlaşılmıştır. Pteria isminin ise Boğazköy’ün 40 km güneydoğusunda Kerkenes Dağı yakınlarındaki yerleşim yerinin Pteria olduğu anlaşılmıştır. Boğazköy’ün adı, Anitta metninden13 ve Mari’ de bulunan mektupla birlikte Asur Ticaret Kolonileri Döneminde, Hattuš olduğu bilinmektedir.14

Hattuš, M.Ö. II. bin yılın başlarında, Hatti yerel yöneticisinin oturduğu yerleşim yeridir. Hititler zamanında kentin adı değiştirilmemiş aynı isim kullanılmaya devam etmiştir. Ancak tabletlerde kelimenin sonuna “a” ya da “-aş” heceleri getirilerek Hattuša\Hattuşaş olarak yazılmış olabileceğini düşünülmektedir.15 Kısacası; Asur Ticaret Kolonileri Döneminde kentin adı Hattuš olarak Hitit döneminde ise Hattuša olarak geçmektedir.16

Asur Ticaret Kolonileri Devrinden sonra, burası Hitit krallarının yerleşim yeri olarak önem kazanmıştır. Bu dönemde kentin kurucusu Hitit kralı Labarna’dır. Bu kral Hattušalı anlamına gelen Hattuşili ismini almıştır.17

Akadça çivi yazılı belgelerde yerleşim adı, Sümerce “Gümüş” anlamına gelen KÚ.BABBAR ideogramı ile yazılmaktaydı. Hattice okunuşu bilinmese de kullanılan işaretlerden şehrin adının muhtemelen gümüş ile yapılan bir ticaret ağından geldiği düşünülmektedir Boğazköy’de gümüş bulunmamasına rağmen, günümüzde Boğazköy’e 30 km uzaklıkta olan Sungurlu, zirai açıdan verimli, maden, mineral ve orman bakımından da zengin bir bölgedir. Hitit Döneminde Anadolu, zengin maden yataklarına sahiptir. Kuzeyde, Karadeniz ormanları güneyde, Kizzuwatna Dağı 13Neu 1974, 12, 27, 28, 149. 14 Seeher 2006b, 105-113. 15Seeher 2006b, 142. 16Savaş 1998, 507-508; Yiğit 2012, 364. 17Savaş 1998, 508.

(19)

gümüş bakımından zengindir. Ayrıca Hatti toprakları, Hititler döneminde KUR

URU

KÚ.BABBAR “Gümüş ülkesi”18olarak anıldığı bilinmemektedir.19

Uzun soluklu bir çalışmanın, ilk aşaması olan “M.Ö. II. Bin Yılda Boğazköy ve Çevresinin Jeopolitiği” adlı konumuz daha önce çalışılmamış ve kaynakların suskun olduğu bir konudur. Tezimizde amacımız daha önce toplu halde yazıya dökülmemiş olan, Hititler döneminde başkent olan Hattuša/Boğazköy’ün başkent olarak seçilmesinin sebeplerini bulmak ve bölgenin sağladığı, avantaj ve dezavantajları ortaya koyarak, Boğazköy’ün jeopolitik önemini vurgulamaktır.

Çalışmamız daha önceki çalışmaları farklı bir açıdan inceleyip Boğazköy’ün jeopolitik konumunun aydınlatılmasına katkıda bulunacağı ümidindeyiz.

18Umar 1993,308 Hattuşa’ nın gümüş ülkesi olduğunu Brandenstein, Herzfeld gibi yazarlar tarafından

desteklenmektedir. Detaylı bilgi için bkz. Savaş 1998.

(20)

I. BÖLÜM

TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARDA BOĞAZKÖY’DEKİ YERLEŞMELER 1.1. Tarih Öncesi Dönemlerde Boğazköy’de Yerleşim İzleri

Boğazköy, Çorum ilinin bir ilçesidir. Burası İç Anadolu Bölgesinde Kızılırmak yayı içinde yer alır. Bu kesimde Kızılırmak nehrinin bir kolu olan Delice ırmağı ve Deliceye bağlanan küçük çayırların yer aldığı vadi ve düzlükler yerleşim yeri olarak seçilmiştir. Söz konusu bu yerleşmeler ovalara değil daha çok ovaları çevreleyen dağ eteklerine ya da ovaya açılan vadilerde kurulmuştur. Boğazköy ve çevresindeki su kaynaklarının bol olması ve coğrafi konumunun uygun olmasından dolayı Tarih Öncesi Çağlardan itibaren yerleşim yeri olarak seçilmiştir.

Boğazköy ve yakın çevresine ilk insan topluluğunun ne zaman geldiği hakkında elimizde net bilgi bulunmamaktadır. Fakat Boğazköy’de ilk insan izlerine Büyükkaya, Yarıkkaya, Büyükkale ve son yıllarda yapılan kazı çalışmalarıyla Çamlıbel Tarlası yerleşim yerlerinde rastlanmıştır. Yakın çevresinde ise Alacahöyük, Eskiyapar, Büyük Güllücek gibi küçük köylerden oluşan yerleşmeler bulunmuştur. Boğazköy ve çevresindeki bu yerleşmelerdeki buluntular göre Kalkolitik Çağ’a M.Ö. 6. bin yılına tarihlendirilmiştir. İzleyen bin yıllarda yerleşmelerin sayısında çok yavaş bir artış olduğu tahmin edilmektedir. İlk Tunç Çağında M.Ö. III. bin yılda birbirleriyle sıkı ilişkiler içinde bulunan bu toplumlarda sürekli yerleşim başlamıştır. Geçim kaynakları; hayvancılık, küçük çaplı tarım ve daha sonları ticaret olduğu tahmin edilmektedir. Yarıkkaya’ da bulunan testilerin, hayvanlardan elde edilen yiyeceklerin saklanmasında kullanıldığı düşünülmektedir. Alacahöyük’te bulunan zengin maden işçiliği ve maden, ticaretin varlığına işaret etmektedir.20

(21)

Büyükkaya

Büyükkaya, Boğazköy’ün kuzeydoğusunda bulunan, uzunluğu 500 m, yüksekliği 100 m olan bir kayadır. Büyükkaya, Budaközü vadisinin güneyinde ve Hitit yerleşiminin içindedir.

Büyükkaya, diğer yerleşmelerden alt kısmında yer alan Büyükkaya Deresi ile ayrılmaktadır. Günümüzde bakıldığında tepede üç ayrı plato olarak görülmektedir. Üst plato, Aşağı Şehir olarak bilinen yerde, 50 x 40 metrelik sarp kayalık bir yerleşmedir. Orta plato ise 100 x 60 metrelik bir alana uzanmaktadır. Alt plato ise10 x 80 metrelik bir alanda kuzey –kuzeybatıya uzanan bir yamaçtadır.

Büyükkaya iki dağlık alana açılan bir ovada bulunmaktadır. Bu ovalardan biri Yozgat, Büyük Nefes ovasına açılan yer, diğeri ise 20 km kuzeyinde, Budaközü vadisine doğru açılan ovadır. Ayrıca bölgeye baktığımızda bütün yol ağlarının ortasında, Orta Anadolu’da, Karadeniz’e giden yolların güzergâhında, günümüzde kullanılan Samsun yolunun yakınındadır.21

Büyükkaya üzerinde 1950’li yıllarda yapılan araştırmalardaki buluntulara göre yerleşim yeri, Kalkolitik Döneme M.Ö. 6. bin yılına tarihlendirilmiştir. Büyükkaya’nın üst tarafları, düz pürüzsüz, yatay bir kayadır. Altından geçen Büyükkaya deresi ve Budaközü vadisindeki ufak kayalıklarla doludur. Büyükkaya’nın üstü ilk yerleşimcilerin evleri olmasından dolayı muhtemelen onları yağmur taşkınlarına, güneyden esen sert rüzgârlara karşı ve diğer doğa olaylarına karşı korumuştur.22

Boğazköy’de Tarih Öncesi Çağlarda yerleşme bölgelerinin ormanlarla kaplı, dağlık kısımlarının ise ağaçlık olduğu düşünülmektedir. Büyükkaya’da bulunan karbonlaşmış ağaç kalıntılarda bu düşünceyi kanıtlar niteliktedir.23

Büyükkaya, 1952-1954 yılında, Bittel’in kazılarında Kalkolitik Döneme ait çanak çömlek parçalarının bulunmasıyla başlamıştır. Daha sonra Peter Neve, deneme

21Seeher 2000,15; Schoop 2005,16. 22Schoop 2005,15.

(22)

sondajları yaparak burasının Hititler öncesi ve sonrası yerleşim yeri olduğunu görmüştür.24

Büyükkaya yerleşmeleri Kalkolitik Dönemden 30-40 cm kalınlığında bir tabakadan İlk Tunç Çağı yapı faaliyetlerine kadar tahrip edilmiştir. Sıvalı taşlar ve düz döşeme taşları üzerine yapılmış taş yığınları ve çukurlar bulunmuştur.

1950’li yıllarda Büyükkaya’ nın, üst kısmında gri açkılı çanak çömlekler bulunmuştur.25 Schoop, burada bulunan çanak çömleğin kahve açkılı gri renkli olmasını dikkate alarak Geç Neolitik döneme tarihlendirilmesi gerektiğini ifade edilmiştir. Diğer bilim adamları ise Kalkolitik Döneme ait olduklarını düşünmektedirler. Fakat bu buluntuların Boğazköy’ün farklı yerlerinde bulunması bunların Hitit toprak dolgusuyla buraya gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Zaten bütün arazide, bu tür malzemelere rastlanmaktadır.26

Büyükkaya, hem Asur Ticaret Kolonileri Döneminde hem de Hitit Döneminde yerleşim yeri olarak seçilmiş, kazılarda bu dönemlere ait mühür, damga ve kaliteli çanak çömlek bulunmuştur. Hitit Döneminde surlar ve poternli yapılar, tahıl siloları, buradaki yerleşimin sürekli olduğunu göstermektedir.27

Yarıkkaya

Hattuša’nın 2 km kuzeydoğusunda, Yazılıkaya’nın 600 m kuzeyinde, bulunan Yarıkkaya Kalkolitik Dönem yerleşim yeridir. Boğazköy ve çevresindeki yerleşimlerin ortak özelliği birbirinden uzak, dağ yamaçlarında ya da tepelerde kurulan küçük yerleşim yerleri olmalarıdır. Bu çevrede bağımsız ve birbirinden ayrı yerleşimler seçilmiş, höyük yerleşimi görülmemektedir.28

Yarıkkaya’ da kazı çalışmaları 1966-1967 yılları arasında Harald Hauptmann tarafından yapılmıştır. Bu yıllarda, çıkarılan çiftlik ilginç bir kalıntıdır. Bu

24Seeher 2000, 16. 25

Schoop 2005, 16.

26Seeher 2000, 16. 27Seeher 2000, 20-22.

(23)

yerleşmede Kalkolitik Dönemde küçük yerleşmeler olmasına rağmen, İlk Tunç Çağında, büyük yerleşme haline gelmiştir.

İlk yerleşiklerin hayvancılıkla geçimlerini sağladıkları düşünülmektedir. Nitekim Yarıkkaya’ da bulunan akıtaçlı testiler bunu kanıtlamaktadır. Ayrıca hayvansal besinlerin saklanılabilir olduğunu göstermektedir.

Büyükkale

Bundan sonraki bütün devirlerde önemini korumuş diğer bir yerleşim yeri ise Büyükkale ve Aşağı Şehir terasının güney tarafıdır. Bittel, kazılar yoluyla ortaya çıkan bu yerleşmelerin çok büyük bir yerleşmenin bir kolu ya da sınırı olabileceğini ifade etmektedir.29

Büyükkale’de 275 m2 boyutunda dikdörtgen ve kareye yakın odalar bulunmuştur. Bu odalara kapılarının olmadığı görülmüştür. Muhtemelen Çatalhöyük’teki gibi bu evlere üstten giriş yapılmaktaydı.30

Çamlıbel Tarlası

Schachner ve Schoop tarafından yüzey araştırmalarında keşfedilen, daha sonra 2008-2011 yılları arasında kazısı yapılan bir yerleşim yeri de Çamlıbel Tarlası’dır. Yerleşim, tarla sahibi Mehmet Çamlıbel’in soyadı ile anıldığı için Çamlıbel Tarlası olarak ifade edilmektedir. Boğazkale sınırları içinde Karakeçili köyü yakınında bulunan Çamlıbel Tarlası, Hattuša’dan 2,5 km uzakta dar bir vadi içinde konumlanmıştır. Uzun dar bir kaya sırtında bulunan plato, Karakeçili Deresine doğru alçalmaktadır. Çamlıbel Tarlası, Geç Kalkolitik Dönem ve İlk Tunç Çağında tarihlendirilmektedir.

Çamlıbel Tarlasında küçük boyutlu tarım için uygun, dar platolar ile çevrili olduğu görülmektedir. Yerleşme, iki bazalt taş üzerinde ana kayadan oluşan sırt, alçak ve eğimli platodadır. Burası uzun zaman tarla olarak kullanılmış, ama yeterince 29Bittel t.y, 3.

(24)

ürün vermediğinden dolayı kullanım dışı bırakılmıştır. Bu yerleşmenin erozyon nedeniyle tahrip olmasına rağmen yerleşmenin 50x50 metreden büyük olmadığı düşünülmektedir. Karakeçili Deresi üzerindeki alçak bir plato üzerinde arkeolojik kalıntılar bulunmuştur.31

Çamlıbel Tarlası diğer yerleşmeler gibi akarsu kenarında kurulmuştur. Daha sonra bu akarsu akıntısı, platonun üst kısmında derin bir yatak açarak, alt kısmında kumlanmasına sebep olmuştur. Burada muhtemelen yaz aylarında su azalmış veya kurumuş ilkbaharda ise taşkın olmamıştır. Bu sebeplerden ötürü Çamlıbel Tarlası yerleşim yeri seçildiği düşünülmektedir.32

Çamlıbel Tarlası yerleşimi zamanla erozyon ve su atıkları ile doldurulan bir alandır. Akıntının tamamen kesilmesi üzerine bu alan üzerine konutların inşa edilmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bu konutların bitişik odalarında, kubbeli olduğu anlaşılan fırınların var olduğu tahmin edilmektedir.33

Çamlıbel Tarlası’nın geçim kaynağının tarım, hayvancılık, madencilik olduğu düşünülmektedir. Buradaki kaynaklar kısa süre içerisinde tüketildiğinden yerleşme uzun süreli değildir.34 Muhtemelen kaynakların bol olduğu yerlere, göç edilmiştirler.35Diğer bir görüş ise kaynakların kısıtlı olmasından dolayı buradaki yerleşmenin uzun süreli değil mevsimlik olmuştur. Ayrıca yerleşimcilerin geldikleri yer muhtemelen buraya çok uzak değildir.36

Burada ısı nedeniyle sertleşmiş olan, küçük çukurlar bulunmuştur. Bu çukurların, bakır cevherini işlemek amacıyla kullanıldığı düşünülmektedir. Maden filizinin kaynağı tam olarak bilinmemekle birlikte, yakın çevrede bulunduğu düşünülmektedir. 37 Nitekim Alacahöyük’te insanların madenin hayatlarının her alanda kullanılması madenin civar şehirlerde var olduğunu göstermektedir.

31Schoop- Schoop 2011, 140; Schoop - Schoop 2009, 487. 32Schoop- Schoop 2011, 141. 33Schoop – Schoop 2011, 142. 34 Schoop 2011,17; Schoop-Schoop 2009, 487. 35Schachner 2013a, 150. 36Schoop- Schoop 2011, 142. 37Schoop 2010, 302.

(25)

Çamlıbel Tarlasında ticari ilişkiler yapıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Burada taş aletlerin dışarıdan geldiği, oltu ve dilgilerin ticaret yoluyla geldiği düşünülmektedir.38

Çamlıbel Tarlası kazı araştırmalarında alanın insan kaynaklı ve doğal yıkımlardan dolayı tahrip olduğu görülmüştür.39

1.2. Boğazköy ve Çevresindeki Yerleşmelerin Önemi

Boğazköy ve yakın çevresi, Tarih Öncesi Çağlardan, günümüze kadar jeopolitik konumundan dolayı yerleşim yeri olarak seçilmiştir. Kalkolitik ve İlk Tunç Çağında bölgede savunmada kolaylık sağlayan kayalık bir arazinin olması, kuruldukları yerlerde bol su kaynakların olması, yol güzergâhlarının yakınında, küçük köyler halinde birbirinden ayrı olmaları dikkat çeken özellikleridir. İklimsel olaylarında bu kayalık arazilere yerleşmenin sebebi olduğu düşünülmektedir. Çünkü sel, aşırı esen rüzgârlar vb. sebeplerden dolayı korunaklı bölgelerde insanların yaşamayı tercih ettikleri tahmin edilmektedir.

Çorum ilinin Alaca ilçesi yakınlarında Alacahöyük40, Boğazköy’e sadece 37 km olan Kalkolitik ve İlk Tunç Çağına ait yerleşim yeridir. Zengin Hatti buluntularına bakılarak bu yerleşmenin o dönemde, bölgenin en önemli merkezi olduğu düşünülmektedir. Fakat asıl merkez Boğazköy’dür. Burada bulunan Hattilere ait 13 kral mezarları ve buluntuları, tunçtan yapılmış güneş kursları, altın, elektrom, gümüş ve tunç kaplar, savaş ve müzik aletleri, süs eşyaları, heykelcikler ve idoller burasının İlk Tunç Çağında önemli bir merkez olduğunu göstermektedir.41

38Schoop- Schoop 2011,149. 39Schachner 2014,15.

40 Alacahöyük 1835 W.C Hamilton tarafından Dünya’ya tanıtılmıştır. Theodor Macridy Bey

tarafından 1907 yılında kazısı başlanan ve daha sonra Atatürk’ün kendi kişisel parası olan 3000 lirayı Afet İnan’a vererek kazının başlatılmasını istemiştir. 1935 yılında Remzi Oğuz Arık ile devam eden kazılarda 1936 yılında Hamit Zübeyir Koşay devam etmiş 1997 yılından itibaren de Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu başkanlığında kazılar devam etmektedir.

(26)

Boğazköy çevresinde bulunan diğer bir Tarih Öncesi yerleşmede Eskiyapar’dır.42 Bu yerleşme Alaca ilçesine 4 km, Boğazköy’e ise 20,7 km, yer alan İlk Tunç Çağı, Hatti ve Hitit döneminde de önemli olan bir yerleşmedir. Höyük 280x320 m ölçülerinde yol seviyesinden 12 m yüksekliğinde bir höyüktür. Toplamda 70 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Höyük M.Ö. III. bin yıl ve M.Ö. II. bin yıl yerleşmelerinden biridir. Buradaki yerleşme bir höyük yerleşmesi olduğu görülmüştür.43

Eskiyapar, coğrafi yönden bakıldığında kültürler arası geçişler için kavşak noktadadır. Eskiyapar, Alacahöyük ve Boğazköy yolu ulaşımında geçiş bölgesindedir. Eskiyapar’ın ovanın en güzel kısmında yer alması ve geçiş yolları üzerinde bulunması Hatti döneminden beri kesintisiz ticari bir merkez olduğuna işaret etmektedir.44

Res 1: Eskiyapar - Boğazköy- Alacahöyük (Sipahi 2013, 240)

Hem Eskiyapar hem de Alacahöyük İlk Tunç Çağı zengin kent yaşamına işaret etmektedir. En önemli merkez olarak düşünülen Alacahöyük’te bulunan zengin buluntular dönemin refah seviyesini göstermektedir. Madenciliğin ileri bir seviyede olması, bölgenin jeopolitik ve stratejik olarak önemli olduğunu göstermektedir. 42

Eskiyapar ‘da 2010-2012 yıllarında Tunç Sipahi başkanlığında kazı çalışması yapılmıştır. Boğazköy, Alacahöyük ve Ortaköy’den sonra bölgenin en önemli yerleşim yerlerinden biridir.

43Sipahi 2013b, 240-243.

(27)

Ayrıca kültürlerin birbirleriyle ilişkisini Boğazköy, Eskiyapar, Alacahöyük ve Truva, Kuzey Suriye ve Mezopotamya arasındaki kültürel benzerlikten anlaşılmaktadır.45

R. Czichon tarafında 1996-1999 yıllarında yürütülen sistematik çalışmalarda Boğazköy ve çevresinde zengin kültür varlıklarının varlığı ileri sürmüştür.46Schoop, Boğazköy ve çevresinde çok sayıda daha eskiye giden yerleşim izleri bulunmasına rağmen, araştırmacılar tarafından, bu durum göz ardı edilip daha büyük yerleşme olan Hitit dönemi üzerinde çalışmaların yoğunlaştığını ifade etmektedir.47 Bazı kalıntılar Hititlerin yapılarını inşa ederken tahrip edilmiş veya zamanla kaybolmuş olduğu tahmin edilmektedir. Boğazköy, Alacahöyük ve Eskiyapar yerleşmelerine bakıldığında, bölgede gün yüzüne çıkmamış göz ardı edilmiş, daha pek çok Tarih Öncesi yerleşim olduğu düşünülmektedir. Boğazköy ve çevresinde yerleşmelerin sayısının fazla olması ve araştırmacıların daha çok yerleşmenin bulunabileceğini ifade etmektedirler. Bölgenin zengin kültür kalıntısına sahip olması ve Boğazköy ve çevresinin insanoğlu tarafından yerleşim yeri olarak tercih edilmesinin sebebinin jeopolitik konumundan kaynaklandığı düşünülmektedir.

45Sipahi 2012, 61.

46Czichon 1997; Schachner 2014, 14. 47Schoop 2005, 16.

(28)

II. BÖLÜM

ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞINDA BOĞAZKÖY’ÜN STRATEJİK ÖNEMİ

2.1. Asur Ticaret Kolonileri Dönemi

M.Ö. II. binyılı başlarından itibaren Asurlu Tüccarların, Anadolu’ya gelerek ticaret ile uğraşmaları ve tüccarlarla birlikte çivi yazısının Anadolu’ya girmesiyle Anadolu tarihi devirlere girmiştir. Kayseri’nin 20 km doğusunda bulunan Kültepe – Kaniš Asurlu tüccarların merkezi olmuştur. Literatürde “Kültepe Tabletleri” olarak adlandırılan bu belgelerin büyük bir bölümü Asurlu Tüccarların, bir kısmı da yerli halktan ticaretle uğraşan tüccarlara aittir.

Res 2: Kaniş - Kültepe’nin Havadan Görünümü48

Asurlu tüccarlara ait bu belgeler iktisadi hayatın ticari safhalarını ilgilendiren ticari mektuplar, çeşitli borç senetleri, mahkeme zabıtları ve masraf listeleri bunların yanında az da olsa isyan kargaşa hastalık vb. siyasi ve sosyal ilişkilere (evlenme, boşanma, nafaka vb.) yer verilmiştir. Bu belgelerin bazılarında Anadolu’nun siyasi ve sosyal durumu ile ilgili bilgiler vermektedir. Anadolu’nun en eski tabletleri olan,

(29)

bu belgeler Anadolu’nun ilk yazılı belgeleridir. 200 yılı aşkın bir süre devam etmiş olan bu döneme Koloni Çağı veya Asur Ticaret Koloni Çağı denilmektedir.49

M.Ö. II. binde Anadolu’da Asurlu tüccarlar yaşadıkları ticari sıkıntıları yanında siyasi ve idari değişmeleri kaydetmişlerdir.50Anadolu’nun proto-historic dönemine ilişkin bilgi veren en eski kaynak šar-tamhari metinleridir. Bu metinde

šar-tamhari “ Savaşın Kralı“ isimli Akad kralı Sargon ve torunu Naramsin’in

Anadolu’da yaptıkları askeri seferleri anlatılmaktadır.51Bu metinler 3 nüsha halinde Mısır’da Tel El Amarna, Anadolu’da Hattuša, Mezopotamya’da Babil kentinde bulunmuştur.52Šar-tamhari olarak bilinen bu metinde Sargon’un torunu olan,

Naramsin’in Anadolu’ya gelerek içlerinde Hatti kralı Pampa ve Kaneš Kralı Zipani’nin de olduğu 17 krallıkla Anadolu şehir devletlerine karşı mücadelesi anlatılmaktadır.53

Anadolu’da yerel krallıkların birbiriyle münasebetlerine dair bir belge de Kültepe’de ele geçen Mama kralı Anum-Hirbi’nin Kaneš Kralı Waršama’ya yazdığı mektuptur. Komşu olan iki yerel krallık, krallar tarafından yönetimleri sırasında yaşadıkları sıkıntıları anlatmaktadır Önceleri Anum-Hirbi ile Waršama’nın babası İnar zamanında barış ve huzur içindeyken, daha sonra İnar’ın ölümüyle iki krallığın arasında çekişmeler başlamıştır. Sürekli elçilerin gönderilmesi Waršama’nın, Tarikuta adlı elçisinin gümüş dolu bir torbayı Anum-Hirbi’ye götürmesi ve torbadan gümüş yerine taşların çıkması ile huzursuzluğun arttığı anlatılmaktadır. Sınır şehirleri olan Sibuha ve Taišama’nın arasındaki ilişkinin kötüleşmesi üzerine iki krallık birbirine düşman olmuştur. Kralların birbirleriyle mücadeleleri devam eden yerel kralların mektuplarından öğrenilmektedir.54

49Cahit Günbattı tarafından neşredilen Kt 2001/k 287 nolu lîmum listesinde Asur Ticaret Koloni

Dönemi M.Ö. 1928-1720 yıllarına tarihlendirmektedir. Günbattı 2012, 16; Sevin 2003, 151.

50Cahit 2012, 18;Şahin 2007, 4. 51

Dinçol 1982, 18;Bilgiç 1947, 132;Sever 1995, 1.

52Günbattı 1997, 262; Özgüç 2005, 3.

53Dinçol 1982,19;Sever 1995, 1;Westenholz 1997, 250-251;Kuzuoğlu 2000, 330;Günbattı 2012, 7. 54Balkan 1957, 6-9.

(30)

Boğazköy’de bulunan bir belgede Zalpa55 hikâyesi anlatılmaktadır. Bu hikâyede, Kaniš kraliçesinin bir defa da 30 oğlan doğurduğu ve bu 30 oğlan çocuğunu sepetlere koyarak ırmağa bırakıldıkları anlatılmaktadır. Bu hikâyede ırmağa bırakılan bu çocukların Zalpuwa ülkesinde büyüdüğü ifade edilmektedir. Kraliçe’nin bir gecede30 kız çocuğu dünyaya getirmesini üzerine, 30 oğlan çocuğu Kaneš’e annelerini bulmaya gelirler. Anneleri onları tanımaması ve kızlarıyla evlendirmek istemesi üzerine 30 oğlan çocuğunun sonuncusu kız kardeşlerini tanır ve çocuklar zina yapmaktan kaçınıp, kardeşlerini almak istememişlerdir.56 Bu hikâyenin tamamen mitolojik olduğu düşünülmektedir. Bazı bilim adamları öyküde geçen ırmağın Kızılırmak olduğunu iddia etmektedirler. 57Ünal, hikâye de geçen bu ırmağın Kültepe’nin güneyinden akan, Seyhan Irmağının en uzun kolu olan Zamantı (Taşçı ırmağı) olduğunu ileri sürmektedir. Ünal, ırmağa bırakılma hikâyesinin Hurri kökenli olduğunu ve güneydeki Zalpa’yı işaret ettiğini ifade etmektedir.58

Bu dönem Anadolu’daki bağımsız krallıkların üstünlük çatışmaları yüzünden merkezi otorite ve güçlü bir birlik kurulmamıştır. Bu krallıklar irili ufaklı şehir devletleridir. Bunlar: Hattuš, Zalpa, Kuššara, Mama,Kaniš, Hurama, Timelkia, Hahhum, Tuhuzatia, Tegaramma, Wašhani, Wahsusana, Tawinia, Purušhattum, Nenašša, Šalatiwar, Ulama, Turhumit, Tuhpia, Ankuwa, Šihwa, Šinahuttum, ŠirmuinKrallıklarıdır.59

Tezimizin de konusu olan Hattuš Krallığı’nın merkezi Hattuš şehridir. Hattuš

Šar-tamhari metinlerinde bahsedilen ve Naramsin ile mücadele eden Hatti kralı

Pampa’nın da başında bulunduğu krallıktan oluşan koalisyondan birisidir. Yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre, Asur, Suriye ve Anadolu arasında yapılan ticaret Anadolu şehir beylikleri arasındaki anlaşmazlığı iyice kamçılamakta, siyasi birlik kurma ve üstünlük mücadelelerini artırmaktadır. Ayrıca bu dönem Hattuš krallığının siyasi tarihini anlatan ve Boğazköy’de 1937 yılında Büyük Mabedin, güney

55Del monte &Tischler 1978, 490; Del Monte, 1992, 191. 56

KBo 22, 2; Alp 2001, 56; Dinçol 1982, 28; Ünal 2003, 68.

57Dinçol 1982, 27; Ünal 2003, 68.

58Ünal 2007, 118; Ünal 2003, 68; Ünal (yayın aşamasında) 59Şahin 2007, 5.

(31)

depolarındaki kazılarda bulunan, bilimsel literatürde “Anitta metni”60olarak bilinen metninden öğrenmekteyiz.61Anitta metninde, Kuššara Kralı Anitta babası ile birlikte yaptıkları icraatları şöyle anlatmaktadır.

Res 3:Anitta Metni62

Kuššara’nın oğlu Anitta şöyle der: Kuššara kralı şehirden aşağıya kitleler halinde geldi ve Neşa’yı geceleyin yaptığım güçlü bir saldırı ile aldım. Neşa kralını yakalayıp halkına hiçbir kötülük etmedim. Onlara analar babalar yaptı. Bundan sonra da hangi ülke ayaklandı ise onu tanrı Šiu’nun yardımıyla yendim.”63

Orta Anadolu’nun sarp, dağlık ve daha sonra Hitit İmparatorluğuna başkentlik etmiş olan Hattuš Anitta tarafından ele geçirilip, lanetlenmiştir.

“Neša kenti(ne) getirdim. Hattuša kenti x x [R.s. 45[za]rar verdi.Onu (te)rk ettim. Fakat o (şehir)46-47açlıktan kırılınca, tanrım Šiu, onu tanrıçası Halmašuit’e

60A: KBo 3.22;B: KUB 26.71; C:KUB 36.98; Tercüme için bkz. Neu 1974. 61

Klengel 2002, 413.

62www. kültepe. org.tr.

63Dinçol 1982,26; De Martino 2006, 35; Akurgal 2000, 16; Akurgal 1995, 12; Alp 2001, 54;Kınal

(32)

teslim etti ve ben bir gecede48onu güçle aldım ve kentin yerine yabani otlar ek[tim]49 Bundan sonra kim kral olur da 50Hattuša’yı iskân ederse, o, Gökyüzünün Fırtına Tanrısı’nın lanetine uğrasın! “64

Anitta Hattuš’u ele geçirdikten sonra kentin bir daha iskân edilmemesi için harap kenti hem lanetliyor hem de topraklarına harabeler ve höyüklerde bolca yetişen bir bitkinin tohumunu ZA. AH. LI65 adında zararlı bir ot ekmiştir. Muhtemelen Anitta Boğazköy’ün verimli arazinin ve tarıma dayalı eskiçağ devletlerinin buraya yerleşmesini istememiştir.66

Hattuš’un bu yıkımının yabani otlar ekip lanetlemesi bir büyü olabilir ya da şehrin yıkımını daha etkin göstermek istenmiş olabilir. Başka bir görüş ise Hattuš’un imhasını ebedi kılmak için bu sözler söylenmiş olabilir.67

Hattuš şehrinin yıkımından sonra Kuššara kenti güç kazanmıştır. Kayıtlara

geçen ilk Pithana Neša’ya kadar genişledi. Dikkat çeken bir nokta ise Pithana ve Anitta’nın Kaneš\Neša’ya olan ilgileridir. Pithana’dan sonra oğlu Anitta Kaneš\Neša’yı başkent yapmıştır. Kısa sürede Anitta başkenti Neša’ya taşımıştır.68 Anadolu’da merkezi bir devlete doğru ilk adımlar Kuššara kentine dayanan Pithana oğlu Anitta ile atıldı. Neša ve Zalpa, Hattuš’u ele geçirip Purušhanda’ya kadar genişler. Anitta Karadeniz ile Orta Anadolu’yu kapsayacak şekilde topraklarını genişletmiştir Anitta kendini “ Büyük Kral” unvanını taşıyacak kadar güçlü görülmektedir. Bu kralın, kendisine başkent yaptığı Neša/Kaneš yani Kültepe’de bulunan tunç mızrağın ucunda “Kral Anitta’nın Sarayı” yazmaktadır. Kuşkusuz bu Anitta’nın bu kadar güçlü hissetmesinin bir simgesidir.69

Kültepe ve Alişar’da bulunan TC III 214’te “Kral Pithana ve Merdiven

Büyüğü Anitta” adları geçmektedir.70Pithana’dan sonra tahta geçen kişinin Anitta olduğunu bilmekteyiz. Diğer bir belge de ise “Büyük Kral Anitta, Merdiven Büyüğü 64Neu 1974, 12-13;Taş 2010, 873.

65ZÀ. AH. LI / ZAG.AH.LI (SAR) : tere?, yabani ot ? Ünal 2007a, 808. 66Taş 2010, 869-890.

67

Stenier 1990, 162.

68Macqueen 2001, 20-21; Dinçol 1982, 26; Özgüç 1956, 30. 69Sevin 2003, 163; Şahin 2004, 37; Lloyd 1998, 31; Kınal 1970, 5. 70Balkan 1955, 5.

(33)

Peruwa/Beruwa” Anitta’dan sonra veliaht tayin edilen, Beruwa’nın kral olup

olmadığı bilinmemektedir.71

III. Hattuşili’nin otobiyografisinde Kuššara Kralı Hattuşili’nin torunu demekle Anitta ve I.Hattuşili’nin aynı sülaleden gelmiş olmaları, Neša’dan Hattuša’ya başkentin taşınmış olabileceği düşünülmektedir.72Ayrıca tıpkı Anitta gibi Hattuşili de şehri alır almaz hemen bir daha onlardan başka kimse yerleşmesini önlemek amaçlı Hattuša’ yı lanetlemiştir.

Hititler, Asur Ticaret Kolonileri Çağından beri, Anadolu’ya akın ederek Hitit İmparatorluğunun temellerini atmışlardır. Anadolu’da siyasi birliği kuran Kuššara kralı Anitta ile aynı soydan geldiği düşünülen Hititlerde merkezi otoriteyi sağlamışlardır. Kültepe metinlerinde özellikle Kültepe Ib safhasına ait olan metinlerde ve Kt 2001/ K 219 ve 297 numaralı mektuplarda ticari faaliyetlerde bulundukları görülmektedir. Bu metinlerde Hitit şahıs adlarının bulunmasından dolayı Hititlerin Asur Ticaret Koloni Döneminde varlıkları kabul edilmiştir.73

2.2. Asur Koloni Döneminde Bölgede Ticaret ve Ulaşım

Ticaret, iki taraf arasında ihtiyaç duyulan nesnelerin satılması ve satın alınması olarak tanımlanmaktadır. Ticaretin yapılabilmesi için bazı önşartların bulunması gereklidir. Bunlar:

 Bir nesneye gereksinim duyulması,  Malların temin edildiği yer,

 Onları elde etme özgürlüğü,

 Mal satışını yapan tüccarların bulunması,  Ticaret teşkilâtı,

 Malların bir yerden başka yere taşınması için yolların bulunması,  Anlaşmayı sağlayacak bir ortak dil ve para biriminin olması.74

71

Dinçol 1982, 26; Özgüç 1956, 29.

72Dinçol 1982, 5. 73Öz 2005, 29.

(34)

Mezopotamya uygarlığı halkları kendi bölgelerinde bulunmayan ham madde kaynağını Anadolu’dan temin etmek istemişler. Ticaretin Anadolu’ya girmesi yeni değildir. Nitekim obsidyen ticaretinin kökeni Neolitik Döneme kadar gitmektedir. Anadolu ham madde ( altın, gümüş, kereste vb.) bakımdan zengindir.

M.Ö. III. bin yılının son çeyreğinde komşu ülkelerle ham madde alışverişi olduğunu Alacahöyük’te bulunan kral mezarlardan anlaşılmaktadır. MÖ II. bin yılda Asurlu tüccarlar ağırlıklı olarak Orta Anadolu’nun çeşitli kentlerinde ticaret kolonisi kurmuşlardır.75 Asurlu tüccarlar önceleri Asur’a yakın bölgelerde ticaretle uğraşırken daha sonra ticaretleri Anadolu’ya kadar genişletmiştir. Asurlu tüccarlar Anadolu’da iki tür merkezlerde faaliyet göstermişlerdir. Birincisi: ırmak kenarında kayıkların yanaştığı “Pazar yeri, liman“ anlamına gelen karum, ikincisi ise daha küçük yerler olan wabartum’dur. Tüm faaliyet alanının merkezi karum Kaneš, yani Kültepe’dir. Karumların en büyüğü Kültepe/Kaneš olup ticaretin sistemli yürütülmesi için Kuzey Suriye’den Karadeniz ve Orta Anadolu’ya uzanan sayıları 40’ı bulan karum

-wabartumlar vardı.76 Bütün karum ve wabartum Kaniš’ten talimat almaktaydılar.77 Koloniler Anadolu içinde kralların onlara sağladıkları korumaya karşı, krallıklara mütevazı bir zenginlik sağlıyordu. Zamanla da yerli tüccarlara bağımlı hale getirmişlerdir.

Bu karum ve wabartumlar Mezopotamya ve Suriye’yi Anadolu bağlayan madenlerinin güneydeki kültürlere götüren tüccarların uğrak yerleriydi. Kültürler arası mal değişimi, kültürler arası ilişkiler bu şekilde etkileşim halindeydi. Ayrıca

karum ve wabartumlar hem konaklama hem de ürünlerini pazarlama yerleriydi. Bu

karumlardan biri olan Hattuš Kaneš’e yakınlığı ile dikkat çekmektedir.78

Bu karumlar sayesinde Anadolu’nun zengin madenlerinden kolayca yararlanıyorlardı. Tabi Anadolu’da siyasi birliğin olmamasından istifade ederek Anadolu’ya gelmiş ve ticaret için her şeyi uygun hale getirmişlerdi. Kurdukları ticaret merkezlerinde mallarını güvenli olarak satmışlardır. Anadolu’ya getirdikleri 75

Özgüç 2005, 5; Schachner 2014, 153.

76Albayrak 2003, 1; Dinçol 1982, 21; Sever 1995, 2. 77Sever 1995, 2.

(35)

lüks üretim malları karşılığında bolca ham maden götürmüşlerdir. Ticareti yapılan mallara şöyle bir bakacak olursak; Babil’den getirdikleri kumaş ve dokuma ürünleri, tekstillerin çeşitliliği günümüz modacılarını imrendirecek derecede fazla olduğu düşünülmektedir. Yükte hafif pahada ağır olan mallar tercih edilmekteydi. Kumaşlar Anadolu’da 3-4 kat daha pahalıya satılmasına rağmen onları güveden korumak ara ara havalandırmak gerekliydi. Üstelik kumaşlar kalaydan daha ucuz fiyattaydı. Ayrıca kumaşlar kervanlarda fazla yer kaplamaktaydı. Bu yüzden kumaşlar Anadolu’da kat kat fazlaya satılmaktaydı.79

Ticareti yapılan diğer mal ise Afganistan’dan getirilen kalay, İran Susa’dan getirilen lapizlazuli,80karnel taşı ve diğer lüks maddeleri eşek kervanlarıyla bu kadar uzak yoldan taşıyarak, Mezopotamya’dan aldıkları ziynet eşyası, kumaş gibi malları Anadolu’ya sevk ediyorlar, Asur’a da gümüş, altın, bakır (Diyarbakır Ergani’den götürülen) maden cevheri, keçi kılı vb. ham maddeleri taşımaktaydılar.81 Tüccarların Anadolu’yu fethetmek gibi bir amacı olamayıp, amaçları Anadolu’daki ham maddeyi ülkelerine götürmek olduğu anlaşılmıştır.

Tüccarların ticaretleri kadar önemli olan bir diğer husus ulaşımdı. Bu yüzden kurdukları yol ağları ile Anadolu’da ticaretlerini yapmışlardır. Coğrafyanın değişmeyen unsuru olan nehir yatakları hem tüccarların hem de orduların takip ettiği güzergâhlardır. Nehir yataklarını takip ederek tüccarların bu yol güzergâhlarını çizdikleri düşünülebilir. Tüccarlar ulaşımları sırasında su engeli olan yerleri, sığ yerleri geçebilmek ve dağlık arazilerde ulaşımı kolaylaştıracak güzergâhlar aramışlardır. Coğrafya, kimi zaman zorluk kimi zaman ise kolaylık sağlamıştır. Özellikle Anadolu gibi fiziki coğrafyası dağlık ve yüksek plato üzerinde bir arazi de yollarını devam etmek gerekliydi. Toros dağları gibi ya da Antitoroslar ve Amanos dağlarından geçilmesi gereken kilit yerler olduğu düşünülmektedir.82 Coğrafi araştırmalarda Asurluların Anadolu üzerindeki yolları Çukurova istikametinden birkaç yönde ilerlediği düşünülmektedir.83Bir başka görüş ise Dicle üzerindeki yolu 79Sir Gavaz 2014, 42; Ünal( yayın aşamasında)

80

Lacivert taşı Asur devletinin ticareti yasaklanan madendir. Detaylı bilgi için bkz.Şahin 2007, 27-28.

81Dinçol 1982, 22; Bayram 1993, 1; Akurgal 2001, 34-36; Kınal 1970, 4. 82Alkım 1959, 59; Gökçek 2004, 153;Şahin 2007, 36.

(36)

takip ederek Asur’dan yola çıkan kervanlar Cezire’yi aştıktan sonra Hahhum (Samsat?) yakınlarından botlarla Fırat nehrini geçip Hahhum’da konaklıyor, dinleniyor hazırlıkları yapılıp erzaklarını tedarik edip ve Zalpa üzerinden Anadolu’ya girmiş oldukları düşünülüyor.84

Res 4: Asur Ticaret Koloni Döneminde Kervanların Yol Güzergâhı, (Şahin 2013,750.)

Ticaretin merkezi olan Kayseri – Kültepe yani Kaniš olarak bilinen bu yer, geniş bir ovada kurulmuş ticaret güzergâhlarının merkeziydi. Askeri ve ticari yollar burada kesişmekteydi.85Güzergâhlar ve coğrafyanın verdiği unsurlar da bu yöndeydi. Asur’dan Ninive ve Balih Ubal Enbil’i geçtikten sonra Kargamış üzerinden şu yolları takip etmiş olmalıdırlar;

1- Samsat? (Hahhum ) yakınlarından Malatya üzerinden Kaniš’e uzanan yol

2- Kargamış’tan sonra kuzeybatıya doğru Niğde’ye gelip Kaniš’e uzanan yol

84Ünal (yayın aşamasında) 85Bahar 1987, 27.

takip ederek Asur’dan yola çıkan kervanlar Cezire’yi aştıktan sonra Hahhum (Samsat?) yakınlarından botlarla Fırat nehrini geçip Hahhum’da konaklıyor, dinleniyor hazırlıkları yapılıp erzaklarını tedarik edip ve Zalpa üzerinden Anadolu’ya girmiş oldukları düşünülüyor.84

Res 4: Asur Ticaret Koloni Döneminde Kervanların Yol Güzergâhı, (Şahin 2013,750.)

Ticaretin merkezi olan Kayseri – Kültepe yani Kaniš olarak bilinen bu yer, geniş bir ovada kurulmuş ticaret güzergâhlarının merkeziydi. Askeri ve ticari yollar burada kesişmekteydi.85Güzergâhlar ve coğrafyanın verdiği unsurlar da bu yöndeydi. Asur’dan Ninive ve Balih Ubal Enbil’i geçtikten sonra Kargamış üzerinden şu yolları takip etmiş olmalıdırlar;

1- Samsat? (Hahhum ) yakınlarından Malatya üzerinden Kaniš’e uzanan yol

2- Kargamış’tan sonra kuzeybatıya doğru Niğde’ye gelip Kaniš’e uzanan yol

84Ünal (yayın aşamasında) 85Bahar 1987, 27.

takip ederek Asur’dan yola çıkan kervanlar Cezire’yi aştıktan sonra Hahhum (Samsat?) yakınlarından botlarla Fırat nehrini geçip Hahhum’da konaklıyor, dinleniyor hazırlıkları yapılıp erzaklarını tedarik edip ve Zalpa üzerinden Anadolu’ya girmiş oldukları düşünülüyor.84

Res 4: Asur Ticaret Koloni Döneminde Kervanların Yol Güzergâhı, (Şahin 2013,750.)

Ticaretin merkezi olan Kayseri – Kültepe yani Kaniš olarak bilinen bu yer, geniş bir ovada kurulmuş ticaret güzergâhlarının merkeziydi. Askeri ve ticari yollar burada kesişmekteydi.85Güzergâhlar ve coğrafyanın verdiği unsurlar da bu yöndeydi. Asur’dan Ninive ve Balih Ubal Enbil’i geçtikten sonra Kargamış üzerinden şu yolları takip etmiş olmalıdırlar;

1- Samsat? (Hahhum ) yakınlarından Malatya üzerinden Kaniš’e uzanan yol

2- Kargamış’tan sonra kuzeybatıya doğru Niğde’ye gelip Kaniš’e uzanan yol

84Ünal (yayın aşamasında) 85Bahar 1987, 27.

(37)

3- Kargamış’tan sonra batıya Niğde’ye varmadan Tuz gölüne yakın bir yerden Kaniš’e giden yol.86

Daha az kullanılan bir yol ise Uršu üzerinden geçiyordu. Kervanlar

Timelkiya, Hurrama ve Šalahsuwa üzerinden Kaneš’e ulaşıyordu. Kervanlar Asur’a

dönerken ise Kaneš’ te toplanmış olan malları eşeklere yükleyip Asur’a taşıyorlardı.87

Kaneš’in kuzeydoğusunda Hattuš karumu, Anadolu içlerine ve Karadeniz’de Zalpa’ya giderken Hattuš’dan önemli bir geçiş noktasıdır. Günümüzde Boğazköy’den hareket ederek Yozgat- Boğazlıyan üzerinden Kültepe (124 km2) bir mesafededir. Yol güzergâhına Hitit Döneminde, Boğazköy- Kuşaklı- Çadır höyük – Alişar – Kültepe’dir. Hitit Döneminde Hattuşa – Huranašša- Zippalanda- Ankuwa-Kaneš güzergâhı Hitit krallarının kült gezilerinde kullanmış olduğu yollardır.88Yol güzergâhlarının çizildiği haritaya bakıldığında Kaneš’’ten sonra Ankuwa ve Hattuš şehrine ulaşılmaktadır. Hattuš şehrinden sonra ise Zalpa’ya geçiş ve Karadeniz’e uzanan güzergâhta bulunmaktaydı.

Nitekim bu yollar daha sonra da kullanılmıştır. Gorny’e göre; bu yollar Asur Ticaret Kolonileri döneminde ve daha sonra Hitit imparatorluk döneminde de kullanılmıştır. Bu yollar hem ticari hem siyasi güzergâh olmuştur.89

Anadolu’da gelişmiş bir yol ağ kuran Asur Ticaret Kolonileri zamanla ticaretlerini azalmışlardır. Bu kolonilerin ticari faaliyetleri bilinmeyen bir nedenden ötürü sona ermiştir. Mezopotamya’ya tamamen gitmedikleri bazı tüccarların Mezopotamya yerine daha iyi iklime sahip Kapadokya bölgesinde kalmışlardır. Öz’e göre ise Hititlerin güçlenmesi ve topraklarına genişletmeleri ve ticareti de elinde bulundurmak istemesi gibi sebeplerden Asurlu tüccarlar korkuya ve endişeye kapılıp ticaretlerini azalttıkları düşünmektedir.90

86Özgüç 2005, 24; Bayram 1993, 37 87

Şahin 2007, 36.

88Sir Gavaz 2012a, 130.

89Gorny 1999, 164; Sir Gavaz 2012a, 130. 90Öz 2005, 4.

(38)

2.3. Boğazköy Buluntularına Göre Bölgenin Stratejik Önemi

Hattuš, sözle unutmaya mahkûm eden Anitta’nın lanetinden sonra Hititlerin kurulduğu, yükseldiği ve vazgeçemediği başkent olmuştur.91

Hattuš şehrinde bulunan 70-80 adet Asurca metin tamamen ticarî içeriklidir ve kent tarihine ışık tutmazlar. Asurlu tüccarların M.Ö. XVIII- XIV. yy konut ve ticarethaneleriyle yerleştikleri Hattuš, Aşağı Şehir bölgesine doğru yamaca kurulmuştur.92Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Hattuš olarak bilinen Boğazköy, Karum Mahallesi olarak adlandırılan yerde birçok farklı yapı bulunmaktadır. Aşağı Şehir’de yaşayan Asurlu tüccarların yapıları tamamen ortaya çıkarılmıştır. Şehrin birçok yerinde değişik formda mimari şekiller bulunsa da mabet ve anıtsal yapı bulunmamıştır.93Hattuš beyleri ise Büyükkale’de surla çevrili bir alanda yerleşmişlerdir.

Aşağı Şehrin kuzeyinde açığa çıkarılan bir mahallenin bir bölümünde kuzeydoğu- güneybatı anayolların küçük tali yollarla birleştirilmiş olduğu görülmüştür.94

Asur yerleşimi bu döneminde Büyük Tapınağın köye yani harman yerine bakan tarafındaydı ve burada tüccarların özel konutları, iş yerleri açığa çıkmıştır. Hattuş Kralların akropol Büyükkale’de oturdukları tahmin edilmektedir, ama bu döneme ait kalıntılar pek azdır. Yerleşim tabakası Büyükkale IVd tabakasıkarum Ib ile çağdaştır. Hattuš karumu ise Kaneš’’e yakınlığı nedeniyle her zaman gözde mekanlar arasındaydı.95

Bu dönemin yapıları arasında Büyükkale’de açığa çıkarılan en iyi korunmuş yapı IV nolu yapıdır. Yapı önceki duvarların üstüne inşa edilmiştir. Evler ana toprak üzerine kurulmuş, taş döşemeli duvarlar kerpiçtendi. Hattuš karumunda evler çok odalıydı. Evin içerisinde iki ocak bulunmuştur. Biri avlunun ortasında diğeri ise alt

91Bryce 2003, 247. 92

Neve 1996, 99.

93Schachner 2011a, 56-66; Schachner 2013a, 154; Schachner 2011a, 70. 94Schachner 2012a, 90.

(39)

bodrum ile sınırlayan kenarda bulunmuştur.96 Buluntular ise mutfak eşyası, avlu ve bodrum katına dağıtılmıştır. Evler toplu olabileceği gibi bağımsız yapılar ve dar, taş döşemeli sokakları bulunmaktadır.97 Ayrıca bu sokaklarda, atık su kanalları bulunmaktadır.98 Ama Kaneš ile kıyaslandığında Hattuš karumu Kaniš’den çok daha küçük boyutlu ve daha geç tarihlidir.99

Boğazköy’de bulunan, karum yerleşmesi Aşağı Kentle IV. tabaka ve Büyükkale tabaka IVd tabakası, Anitta’nın yerle bir etmesiyle ya da büyük bir yangın ile son bulmasıyla birlikte yeni kentin ise aşağı şehri III. tabaka Büyükkale IVc’ de bulunan yeşil bir çayırlıkta bulunduğu ifade edilmektedir.100

Kuzeybatı yamaçta evler, küçük olduğu ve Aşağı Şehir ile Büyükkale arasındaki seramiğin ve çivi yazılı tabletlerin olmayışı ve pitoslu yapıların olması ekonomi ile ilgili yapıların kontrol ettiğini göstermektedir.101

Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Eski Hitit zamanında şehrin yüzölçümünün değişmediğinden dolayı ekonomisinin ve kültürünün de değişmediği muhtemeldir. Her ne kadar Anitta metninde I.Hattuşili’nin şehri yeniden kurduğu söylense de kentin Anitta’nın laneti üzerine, uzun zaman geçmeden iskânın başladığını bilinmektedir.102

Schachner, Anitta’nın Hattuš’u ele geçirmesine ve kentin lanetlenmesinden sonra yaklaşık 100 sene süren karanlık dönemden sonra tekrar iskân edildiğine şüphe ile yaklaşmaktadır. Çünkü bu döneminde Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit dönemi arasında yerleşmenin devam edip, Karum duvarlarının temel olarak kullanıldığı düşünülmektedir.103Schachner, Anitta’nın kenti yakıp yıkmasından sonra eskisinden daha küçük bir yerleşme devam etmiş olabileceğini öne sürmektedir.104

96Neve 1996, 104. 97Neve 1996, 105.

98Schachner 2012a, 88;Hout- Dominique Valbelle 2000, 224. 99Hout- Dominique Valbelle 2000, 224.

100Schachner 2010a, 662;Şahin 2004, 93. 101

Schachner 2012a, 89.

102Schachner 2013a, 156. 103Schachner 2012a, 97.

(40)

Hititlerin Anadolu’ya gelip yerleşmeye, ilk üniter devletlerini kurmaya başladıkları çağın arifesinde Kaniš’in Anadolu tarihindeki yeri pek mühimdir.105 Hititler niye bu kentle yakından ilgilendiler? Niye dillerine bu kente dayanarak Nešumnili, Kanešumnili dediler? Kendilerini Neşalı olarak tanıtan bu kavmin neden Hattuš’a yerleştiği bilinmemektedir. Hiç kuşkusuz Kaniš-Kültepe Asurlu tüccarların merkezi olması dolayısıyla da bölgenin en gelişmiş, en refah kentiydi. Dolayısıyla yeni gelen Hitit boylarının dikkatini çekmiş ve ilkin burayı işgal etmiş olabilirler. Hititlerin bu şehri tanıyıp, bildiğini düşünürsek? Kültepe jeopolitik açıdan bir şehir devleti olması, yayılıp Mezopotamya örneği kara devleti kurmak için ideal bir konumdaydı. Günümüzde bile Anadolu’ya açılan bir kapı şehri ve bütün ticaret yollarının kavşağında bulunmaktadır. Ayrıca Kaneš’’in ikliminin uygunluğu, su kaynaklarının bolluğu ve tarım ve hayvancılık yapılabilecek kadar gittikçe açılan bir araziye sahip olması ve Koloni Döneminde ticaretin önemli rol oynaması Kültepe’nin yerleşim yeri olarak tercih edilme nedenidir.106Hititlerin neden Kaneš değil de Hattuš’u merkez seçmiş olduğu hala merak konusudur. Bu konuda tahminler yapılmaktadır. Kulakoğlu’na göre; M.Ö. II. bin yılda Anadolu’nun iklimi, Karadeniz iklimine benzer yağmurlu, ya da kuraklığın olacağı kadar yağmursuzdu. Bu da Kültepe gibi düzlük bir şehir yerine Hattuš gibi yüksek bir yerleşim yeri seçilmiş olabileceğini ifade etmektedir.107 Schachner ise; Hattuša’nın coğrafi konumunun Hititlere avantaj sağladığı korunaklı bir yerleşim yeri olması ve bölgenin stratejik ve jeopolitik konumundan dolayı buraya yerleşilmiş olabileceğini ifade etmektedir.108

Ayrıca Hattuš’un yerleşim yeri olarak seçilmesinin nedeni daha dağlık bir arazisinin ve doğal savunma yapabilecek yeryüzü şekillerine sahip olması etkili olabileceği düşünülmektedir.109 Boğazköy’ün kayalık bir arazisinin olması kenttin her tarafını surlarla çeviren, kapılarını geceleri mühürleten Hititleri için çok önemliydi. Urartularda olduğu gibi, kayalık bir arazide olması onları birçok 105Ünal (yayın aşamasında)

106Ünal (yayın aşamasında) 107

Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu’nun şifahen verdiği bilgilerden dolayı teşekkür ederim. (Mart 2015, Çorum)

108Schachner 2010a, 663. 109Sir Gavaz 2014, 44.

Referanslar

Benzer Belgeler

Eski Hitit Dönemi’nden itibaren Hitit İmparatorluk Dönemi’nin sonuna kadar, tanrılar için yapılan merasimlerin Hititli kâtipler tarafından kaleme alınması bir gelenek

Bu çalışma streptozotosin (50 mg kg -1 ) ile Tip 1 diyabet oluşturulan ratlarda zakkum ( N. oleander ) çiçeğinden elde edilen etanolik liyofilize ekstresinin

Günümüzde örgütlerde, bilgi yönetimi uygulamalarına odaklanarak bilgi yaratma ve paylaşma ortamının geliştirilmesini teşvik eden, bilginin performansını

Başka bir deyişle Erdoğan, aslında “Prensi Olmayan Masal Kitabı” öyküsü ile günümüzde tüketim toplumunun esiri olan olan egoyu, korsanlardan kurtulmak

Çalışmada katılan bayan voleybolcuların bacak hacmi Frustum yöntemi, bacak kütlesi Hanavan yöntemi, statik-dinamik denge ölçümü Biodex Denge Sistemi ve görsel

Bahtiyar Vahapzade’nin edebiyatta “Sabir yolu” adlandırdığı yol - esas yönleri büyük Mirze Celil Memmetkuluzade tarafından belirlenen “Molla Nasrettin” yolu idi

content oriented criteria, Carrió Pastor‘s (2004) categorization of lexical errors was adopted for analysis. In the criteria, wrong word formation and lexical

Görev zararı uygulamasına dayanak olan görevlerin Bakanlar Kurulu kararlarıyla verilebilmekte olduğu ve bütçe transferleri arasında görev zararı ödemesi olarak ayrıca