İNSAN HAKLARI AVRUPA MAHKEMESİ
KARARLARI
4300/05 sayılı
Ramazan YıldıRım / TüRkiYe BaşvuRusu
Fransızca’dan Çev.: Özlem Yılmaz1
ikinCi BÖlüm kaBul edileBiliRlik üzeRine kısmi kaRaR
6 Ocak 2009
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (İkinci Bölüm) 6 Ocak 2009 tarihinde
François Tulkens, Başkan İreneu Cabral Barreto, Vladimoro Zagrebelsky , Danute Sociene,
Dragoljub Popovic, Andras Sajo,
Işıl Karakaş, Yargıçlar,
ve Bölüm Yazı İşleri Müdürü Sally Dolle’un katılımıyla 7 ocak 2005 tarihli başvuruya ilişkin toplanarak aşağıda yer alan kararı vermiştir.
OlaylaR
Başvurucu M. Ramazan Yıldırım Türk vatandaşıdır. 1941 İzmir doğumludur. Mahkeme önünde İzmir Barosu avukatlarından Serkan Cengiz ve Çağlar Akbulut tarafından temsil edilmiştir.
ı. Başvurucuya karşı Yürütülen Ceza kovuşturması
17 Ocak 1997 tarihinde mesleği başgardiyanlık olan başvurucu gö-zaltına alınmıştır.
27 Ocak 1997 tarihinde İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcı-sının iddianamesi ile başvurucu aleyhinde DHKP-C (Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi) adlı yasadışı terör örgütüne yardım etme su-çundan ceza davası açılmıştır.
23 Şubat 1999 tarihinde Devlet Güvenlik Mahkemesi başvurucuyu 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum etmiş ve başvurucunun kamu hiz-metlerinden yasaklanmasına karar vermiştir.
27 Mart 2000 tarihinde Yargıtay ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.
Ardından başvurucu yakalanarak cezasını çekmek üzere Buca Ce-zaevine gönderilmiştir.
2. Başvurucu Tarafından Basına karşı açılan dava
Bölgesel bir gazete olan Yeni Asır, 21 Nisan 2000 tarihinde başvu-rucunun iki fotoğrafı ile birlikte “Boyalı saçlarla bile saklanamadı.” baş-lıklı bir haber yayınlamıştır. Bu haberin içeriğinde yer alan bölümler aşağıda yer almaktadır:
“İzmir Buca Cezaevi’nde kalmakta olan yasadışı örgüt DHKP-C üyele-rine yardım ettiği iddiasıyla İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından, 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Ramazan Yıldırım (59) Cennetçeşme’deki evinde yakalandı. Yıldırım’ın 1997’de aynı suçtan tutuksuz yargılanırken kaçtığı öğrenildi.
Tanınmamak için saçını boyatan Yıldırım’ın 3 yıl önce kendisini yaka-layan ekip tarafından yakalandığı öğrenildi. Yıldırım, Buca Cezaevi’ne
ko-kişinin yakalandığını belirttiler.”
28 Nisan 2000 tarihinde 5680 sayılı Basın Kanunu’nun 19. mad-desinde yer alan tekzip hakkı gereğince başvurucu noter aracılığı ile gazeteye bir tekzip metni göndermiştir.
Gazetenin tekzip metnini yayınlamaması üzerine 23 Mayıs 2000 tarihinde, başvurucu İzmir Sulh Ceza Mahkemesi’nden tekzip talebin-de bulunmuştur. Dava dilekçesintalebin-de haberin yanlış içeriği ile toplumun dikkatini çektiğine ve kişilik haklarına zarar verdiğini belirtmiştir.
Sulh Ceza Mahkemesi başvurucunun talebini kabul etmiş ve gaze-tede söz konusu yazıya ilişkin tekzip metninin yayınlanmasına karar vermiştir.
Gazete bu kararı uygulamamıştır. Başvurucu gazeteye karşı İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bir tazminat davası açmıştır.
19 Kasım 2001 tarihinde mahkeme başvurucunun davasını kabul ederek gazetenin başvurucuya tazminat ödemesine karar vermiştir. Mahkeme kararının gerekçesinde gazetenin başvurucunun adaletten kaçmaya teşebbüs ettiğini ve yakalanmaktan kurtulmak için saçlarını boyadığını ispatlayamadığını belirtmiştir. Ve yayınlanan haberin baş-vurucunun onuruna ve şerefine zarar verdiği gerekçesiyle gazete aley-hine tazminata hükmetmiştir.
20 Haziran 2002 tarihinde gazetenin temsilcisi ilk derece mahke-mesinin kararını Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde temyiz etmiştir. Gaze-tenin temsilcisi temyiz dilekçesinde başvurucunun saçlarını boyama-dığını ileri sürmediğini sadece haber içeriğinin doğru olmaboyama-dığını iddia ettiğini belirtmiştir. Yüksek Mahkeme öncelikle basının kamuyu yan-lış bilgilendirmeye ilişkin sorumluluğu olduğunu belirtmiştir. Yüksek Mahkeme bozmaya ilişkin gerekçesinde kamuoyunun basından bilgi alma hakkı ile başvurucunun kişisel çıkarları arasında bir denge ku-rulması gerektiğini belirtmiş ilk derece Mahkemesinin kararında bu denge kurulamadığından kararın bozulmasına karar verdiğini belirt-miştir.
12 Kasım 2002 tarihinde ilk derece mahkemesi Yargıtay’ın bozma kararına uymuş ve başvurucunun tazminat talebini reddetmiştir.
11 Kasım 2003 tarihinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ilk derece mah-kemesinin kararını onamıştır.
14 Haziran 2004 tarihinde aynı Hukuk Dairesi başvurucunun ka-rar düzeltme talebini reddetmiştir.
8 Temmuz 2004 tarihinde ilk derece mahkemesinin şikayete konu kararı kesinleşmiştir.
şikaYeTleR
Başvurucu şikayetinde;
Yargılama süresinin uzunluğu,
Adli mercilerin kararlarının yeterli gerekçeler içermemesi,
nedeniyle Sözleşme’nin 6/1. maddesinin ihlal edildiğini ileri sür-müştür.
Başvurucu Yargıtay’daki yargılama süreci açısından yargıçlar ta-rafsız olmadığından ve bu konuda etkin başvuru yolu bulunmadığın-dan Sözleşme’nin 6/1. Maddesinin Sözleşmenin 13. maddesi ile birlik-te ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ek olarak şikayetinin bu bölümünde karar düzeltme talebinin, temyiz talebini inceleyen yargıç-larca incelendiğini belirtmiştir.
Başvurucu gazetede yayınlanan habere ilişkin olarak uğradığı za-rarın iç hukuk makamlarınca giderilmediğinden Sözleşme’nin 8. mad-desinin güvence altına aldığı özel yaşamın gizliliğinin korunmasına ilişkin hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
KaRaR
1.Başvurucu gazete haberi ve iç hukuk makamlarının kararlarıyla
8. madde anlamında özel yaşamın gizliliğine saygı hakkının ihlal edil-diğini ileri sürmüştür.
Mahkeme şikayetin bu kısmının kabul edilebilirliğine karar ver-meden önce içtüzüğün 54/2. maddesine uygun olarak hükümetin baş-vuruya ilişkin hükümetin cevaplarını almayı tercih etmektedir.
6/1. maddesinin makul sürede yargılanma kuralının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Mahkeme 7 Aralık 2000 tarihinde başvurucu tarafın-dan dava açıldığını ve davanın 14 haziran 2004 tarihinde Yargıtay’ın son kararı ile sona erdiğini belirlemiştir. Yargılama 3 yıl 6 ay 7 gün üç derece mahkemede ve 5 aşamada devam etmiş ve sona ermiştir.
Genel olarak yargılama süresinin uzunluğu, Mahkeme önceki içtihatlarıyla birlikte değerlendirdiğinde (Pelissier ve Sassi Fransa 25444/94 sayılı başvuru ECRH1999-II Ertürk Türkiye 15259/02 sayılı 12 Nisan 2005 tarihli başvuru) davanın Sözleşmenin 6/1. maddesinde belirtilen ivedilikte sonuçlandırıldığına ve makul süre olarak değer-lendirilebileceğine karar vermiştir.
Bu nedenle mahkeme şikayetin bu bölümü açısından başvurunun Sözleşme’nin 35/3 ve 35/4 maddeleri gereğince temelden yoksun ol-duğuna karar vermiştir.
3. Başvurucu şikayetinde ulusal yargı makamlarının kararlarının
yeterli gerekçe içermemesi açısından Sözleşme’nin 6/1. maddesi anla-mında hakkaniyete uygun yargılanmadığını ileri sürmüştür.
Mahkeme Sözleşme’nin 6/1. maddesinin mahkemelerin kararla-rının gerekçeli olması yükümünü getirdiğini; bu hükmün kararların açık gerekçeler içermesi ve gerekçelerin tarafların temel iddialarını karşılaması gereğini içerdiğini hatırlatır. Bir tarafın ileri sürdüğü iddi-aların karşılığının mahkeme kararında açıklanmasını istemek mutlak bir haktır. (Van De Hurk –Hollanda 19 Nisan 1994 paragraf 61,seri A no
288 ve Garcia Ruiz / İspanya, 30544/96 paragraf 26 CEDH 1999_1)
Mahkeme gerek ilk derece mahkemesi gerekse Yargıtay’ın karar-larında tarafların ileri sürdüğü iddiaların karşılığının açıklanarak ve delillerin değerlendirilerek kararın gerekçelendirildiğini belirlemiştir. Mahkeme incelenen tüm bu unsurlar ışığında Sözleşme’nin 6/1. maddesinin güvence altına aldığı hakkaniyete uygun yargılanma hak-kına ilişkin bir ihlal bulunmadığını belirlemiştir. Bu nedenle şikayetin bu kısmının Sözleşme’nin 35/3 ve 4. maddeleri gereğince temelden yoksun olduğundan kabul edilmezliğine karar vermiştir.
4. Başvurucu Yargıtay’daki yargıçların tarafsız olmadığına ilişkin
ih-lal edildiğini ileri sürmüştür. Karar düzeltme talebini temyiz talebini inceleyen yargıçların incelediğini belirtmiştir.
Mahkeme Yargıtay’daki yargıçların tarafsız olmadığına ilişkin Sözleşme’nin 6/1. maddesinin ihlal edilmediğini belirlemiştir. Mah-keme benzer bir davadaki başvurunun kabul edilemezliğine ilişkin verdiği karara dayanmıştır. Bu davada da karar düzeltme ve temyiz talebini aynı yargıçlar incelemiştir (Arslan / Türkiye 39080/97 21 Eylül 1999) Mahkeme bu davada da söz konusu davada benimsediği yakla-şım doğrultusunda karar vermiştir.
Bu nedenle başvurucunun başvurusunun bu bölümü Sözleşme’nin 35/3 ve 4. maddeleri gereğince temelden yoksundur.
Tüm bu gerekçelerle Mahkeme oybirliği ile başvurucunun Sözleşme’nin 8. maddesine ilişkin şikayetinin incelenmesine,
Diğer şikayetlerinin kabul edilemezliğine karar vermiştir. Sally Dolle François Tulkens