• Sonuç bulunamadı

Tümör Markırları ve Klinik Önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tümör Markırları ve Klinik Önemi"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

T

ümör markırları, erken evre kanser taramasın-da tanıya yardım etmesi, prognozun belirlen-mesinde, tanı almıü hastaların takiplerinde ve tedaviye yanıtın deùerlendirilmesinde yararlanı-lan moleküllerdir. Ancak klinik pratikte belki de en çok yaüanan yanlıü anlamalardan birisi, genel (check up) kontroller sırasında laboratuvarca çalı-üılan hemen tüm tümör markırların istenmesi ve yüksek çıkan deùerlerin ilgili olduùu kanser varlıùı ile önyargı oluüturularak taranmasına gidilmesidir. Bir tümör markeri her zaman belli bir tümör varlıùı ile veya tümör kitlesi ile orantılı olmayabilir. Veya bir markır belki kanser taramasında tanı deùeri çok düüük olmasına karüın, kanser tanısı ile takip ve tedavi gören hastada nüksün veya tedaviye yanıtın deùerlendirilmesinde çok deùerli bir labo-ratuvar parametre olabilir. Yine birçok iyi huylu olarak adlandırılabilecek fizyolojik veya patofizyo-lojik durumlarda da artıü gösterebilirler (, 2). Tab-lo’de yüksek tümör markırları ile iliükili klinik du-rumlar özetlenmiütir.

Bu makalenin amacı yaygın biçimde kullanılan birçok tümör markerinin klinik kullanılabilirliùi hakkındaki verileri gözden geçirmektir.

Meme Kanserinde Tümör Markırlarının Kullanımı Meme kanserinde östrojen ve progesteron resep-törleri, CA5-3, BR27.29 (CA27.29), CEA ve HER-2/neu (c-erb B2) onkoproteini tümör belirleyici ola-rak kullanılmaktadır (3).

Östrojen ve Progesteron Reseptörleri

Meme kanserinde tümör boyutu, lenf nodu tutulu-mu gibi hormon reseptörleri de prognoz üzerine et-kili markırlardır. Özellikle tamoksifen, toremifen ve drolifixene gibi anti-östrojenlerle ve medroksipro-gesteron asetata megestrol asetat gibi promedroksipro-gesteron benzeri ilaçlarla, endokrin tedaviye yanıtın bir göstergesi olarak kullanılmaktadır. Genel olarak östrojen reseptörü pozitif tümörler, östrojen reseptö-rü negatif tümörlere göre daha iyi prognoza sahip-tir. Ancak östrojen ve progesteron reseptörlerinin seviyesi sadece, menopozdan hemen önce ve me-nopoza girmiü hastaların primer ve metastatik me-me kanserlerinde ölçülme-melidir. Meme-me biyopsisi ve-ya operasyon sırasında eùer canlı doku alınama-mıü veya doku biyopsisinin miktarı reseptör sayı-mına engel ise, immünohistokimyasal olarak da bu reseptörlerin belirlenmesi mümkündür. Preme-nopozal meme kanserli hastalar, postmePreme-nopozal hastalara göre daha düüük östrojen reseptör sevi-yelerine sahiptir. Kanserli olmayan dokularda seks hormon reseptörlerinin seviyesi çok düüük veya öl-çülemez düzeylerdedir. Üst sınır deùeri olarak ge-nellikle ligand baùlanma tekniùi ile 0 fmol/mg extract protein ve enzim immünoassay ile 5 fmol/mg protein kullanılmaktadır. Alınan meme doku biyopsileri kısa sürede deùerlendirilecekse -20C veya daha uzun süreli deùerlendirmelerde -70C’de saklanmalıdır. Seks hormon reseptörleri için alınan örnekler oda ısısında bekletilmemelidir; 4C’de bile 2-4 saat içinde aktivitelerini kaybeder-ler.

Tümör Mark›rlar› ve

Klinik Önemi

Nuran TÜRKÇAPAR1, Ali ÖZDEN2

Ankara Üniversitesi, Sa¤l›k Kültür ve Spor Dairesi, ‹ç Hastal›klar› ve Romatoloji Bölümü1, Gastroenteroloji

Anabilim Dal›2, Ankara

(2)

Araütırmalar sonucunda düzenleyici reseptör pro-teinlerinde mutasyonlara baùlı polimorfizmler sap-tanmıü ve bugüne kadar 20 sex hormon-reseptör varyantı belirlenmiütir. Doùal olarak geliüen ve varyant reseptörlerin klinik önemi ise halen bilin-memektedir (3-5).

CA15.3

Yüksek molekül aùırlıklı bir müsin glikoproteindir (MUC-). únsanlardan karaciùere meme kanseri metastazından izole edilen pürifiye dokuya karüı ve insan sütü yaù-globulinine karüı geliütirilmiü mo-noklonal antikorlarla karakterizedir. Müsin tipi me-me kanseri markırları CA5.3, BR27.29, CA549, MCA, CA-M26 ve CA-M29’dur. Ancak bunların spesifite ve sensitivite açısından sadece CA5.3 ve CA27.29 FDA tarafından metastatik meme kanser-li hastaların kkanser-linik takibinde onay almıütır.

Önceleri metastatik meme kanserlerinin takibinde CEA kullanılırken, daha sonra bir çok çalıümada CA5.3’ün daha üstün olduùu gösterilmiütir. Me-tastatik meme kanserli hastaların %60-80’inde CA5.3 seviyeleri yükselmiütir ve bu seviyeler kli-nik durum ve tümör tedavi yanıtındaki deùiüiklik-lerle de paraleldir. Metastatik hastalıùın tedavisin-de hastaların klinik seyrinin deùerlendirilmesinde de iüe yarar görünmektedir. Meme kanserinde te-daviye yanıtın takibinde progresyon ve gerileme-nin göstergesi olarak bu tümör markırı kullanıülı ol-duùu bir çok çalıümada gösterilmiütir. Seri markır ölçümleri özellikle karaciùer ve kemik metastazla-rının erken belirlenmesinde duyarlıdır. CA5.3 se-rumdan bakılmaktadır (6, 7).

BR (CA) 27.29

BR27.29, CA5.3’ü de içeren yeni geliütirilmiü mü-sin tipi meme kanseri markırıdır. Aynı mümü-sin anti-jen (MUC-)’e karüı geliütirilen farklı bir antikor BR27.29 olarak adlandırılmıütır. CA5.3 ve BR27.29 birçok diùer malignitelerde yükselse de, meme kanseri ile iliükileri daha fazladır. CA5.3 ve BR27.29 aynı zamanda meme, karaciùer ve böb-reùin benign hastalıkları ve over kistli hastalarda da bulunabilse de çok düüük seviyelerdedir. Bir çok çalıümada CA 27.29’un CA5.3’den daha faz-la sensitif fakat daha az spesifik olduùu bildirilmek-tedir. BR27.29 seviyeleri, erken evre meme kanser-li (evre  veya 2) hastaların üçte birinde, ileri evre hastalıùı (evre 3 veya 4) olanların ise üçte ikisinde yüksektir. CA5.3 ve BR27.29’un, meme kanserinin çok erken evresinde tanı deùerinin olmaması ne-deniyle malignite tanısı ve taramasında rolleri ol-mamakla birlikte, her ikisi de küratif tedavi sonrası

asemptomatik rekürrensi belirlemede, kemik ve karaciùer metastazlarının erken belirlenmesinde ve tedaviye yanıtın deùerlendirilmesinde kullanıl-maktadır. Ayrıca ‘European Group on Tumor Mar-kers’ (EGTM), uzak metastazların erken tanısında bu markırlara ilaveten CEA’in de ölçülmesi öner-mektedir (7, 8).

Epidermal Growth Factor (EGF) Reseptörleri Belli meme, endometrium ve over kanserli doku-larda fazla miktarda bulunduùu gösterilmiütir. Me-me tümör biyopsilerinde EGF reseptörlerinin fazla miktarda bulunması, hormon reseptörlerinin aksi-ne kötü prognozu gösterir. ‘American Society for Clinical Oncology’ (ASCO)’nun klinik pratikte kulla-nılanlar arasında yer almamasına raùmen EGF-re-septörlerine karüı yeni tedavi yaklaüımları araütırıl-maktadır (7).

HER-2/neu (c-erb B2) onkoprotein, cathepsin-D ve urokinase-type plasminogen activator’ün reseptö-rü ve inhibitöreseptö-rü meme kanserinde halen araütırma halinde olan yeni tümör markırları olup, araütırma-lar dıüında klinik kullanımaraütırma-ları önerilmemektedir (7).

CA125’in Jinekolojik Kanserlerde Kullanımı Jinekolojik kanserler Batı dünyasında kadınlarda görülen kanserlerin yaklaüık %5’ini ve kansere baùlı ölümlerin ise %0’unu oluüturmaktadır. En fazla endometrial kanser olmak üzere bunu over ve uterus kanserleri izler (9).

CA25 normalde fötal geliüim sırasında çölemik (coelemic) epitelde bulunan bir glikoproteindir. Bu epitel vücut kavitelerini döüer ve overi örter. CA25 bir çok malignitelerde artsa da en fazla over kanseriyle iliükili olduùu görülmüütür. CA25 over kanserli kadınların %85’inde artmıüken, evre I’dekilerin ancak %50’sinde yüksek bulunur. Artmıü seviyeleri tümör yüküyle iliükilidir ve müsinöz ol-mayan histolojiye sahip tümörlerde en fazladır. Asemptomatik over kanserli kadınların taranması için kullanıülı bir metot deùildir. EGTM rehberinde CA25’in populasyon bazlı taramaları önerilme-mekle beraber National Instutie of Health (NIH) konsensus kararlarında, her 6 ay aralarla transva-ginal muayene ve ultrasonografik tetkikle birlikte CA25 ölçümü yer almaktadır. Küratif cerrahi ve sitotoksik kemoterapiyi takiben iki yıl her 3 ayda bir ölçülmesi gerekir. CA25 seviyesinde 35U/mL’nin üzerindeki artıü veya bazal deùerin iki katına çıkması, nüks açısından ileri araütırmayı ve laporoskopiyi gerektirir. Asemptomatik pelvik

(3)

kitleli postmenopozal kadınlarda CA25’in 65U/mL’den daha fazla olması %98 over kanseri ol-duùunun da göstergesidir. Premenopozal kadın-larda CA25 yükselmesi daha fazla benign neden-lere baùlı olduùundan, bu populasyonda önemi daha azdır (0, ).

Saùlıklı yetiükin kadınların %95’inde CA25, 35U/mL veya altındadır. Postmenopozal saùlıklı kadınlarda bu deùer 20U/mL ve altıdır. CA25 over kanseri için spesifik bir markır deùildir. Tuba, endometrium, serviks, pankreas, kolon, akciùer ve memenin adenokarsinomlarında da yükselebilir. CA25 endometriozis, fibroidler, adenomyozis, pel-vik inflamatuar hastalık, menstruasyon ve gebeli-ùin 3. trimestiri gibi benign jinekolojik durumlarda da görülebilir. Benign asit veya periton, plevra ve-ya perikardiyumun inflamasyonu durumunda da CA25 seviyelerinde artıü olabilir. Ciddi karaciùer hastalıùı bulunanlarda da asit olsun veya olmasın CA25 artabilir (Tablo ) (0).

Serviksin skuamoz hücreli kanserlerinde ‘squamo-us cell carcinoma antigen’ (SCCA) tümör markırı olarak kullanılmaktadır. Ancak CEA, hCG ve beta-core fragment (hCGβcf) ve sitokeratinler (TPA ve CYFRA 2.) henüz araütırılmakta olup, servikal kanserde kullanılmaları önerilmemektedir. Evre IB ve IIAda serviks kanseri teühis edildiùinde, artmıü serum SCCA deùerleri, tümörün çapı, derecesi ve

lenf nodu metastazından baùımsız, hastalık rekür-rensinde 3 kat artıü göstermektedir. Bu nedenle SCCA, hastalıùın rekürrensini göstermede kullanı-labilir. Saùlıklı kadınların %99’unda SCCA deùeri , 9μg/L’nin altındadır. Sigara içen ve içmeyenler arasında fark bulunmamaktadır. SCCA uterus ser-viks kanserlerine spesifik bir markır deùildir. Akci-ùer, deri, baü-boyun, özofagus, mesane, penis ve anüs dahil skuamöz hücreli tümörlerde, benign cilt hastalıkları, akciùer hastalıkları ve ciddi renal bo-zukluklarda yükselebilir. SCCA fazla miktarda tük-rük, ter, solunum sekresyonlarında bulunduùun-dan, alınan kan cilt veya tükrükle temas etmeme-lidir (0).

Erken dönemde endometriyum kanserlerinin ta-ranmasında kullanılacak tümör markırı bulunma-maktadır. Endometriyum kanserli hastaların taki-binde CA25, rekürren endometriyum kanserli hastaların %60’ında yüksek bulunması ile en iyi ta-kip markırıdır. Seröz uterus karsinomlu hastaların takibinde CA25’in rolü ise tartıümalıdır (2). Prostat Kanserinde Prostat Spesifik Antijen (PSA)’nı Kullanımı

Prostat kanseri, erkeklerde en fazla görülen kan-serdir. PSA prostat epitelince üretilen bir glikoprote-indir. PSA, prostat kanseri taramasında ve prostat kanserli hastaların klinik takibinde kullanılan en

Tümör Markırı CA27.29 CEA AFP β-hCG CA25 PSA Normal Deùeri < 38U/mL < 2.5 ng/mL (sigara kullanmayanlarda), < 5 ng/mL (sigara kullananlarda) < 5.4 ng/mL < 5mIU/mL < 35 U/mL < 4 ng/mL Primer Tümör (ler) Meme kanser Kolorektal kanser Hepatocellular karsinom, non-seminamatous germ hücreli tümör Nonseminamatous germ hücreli tümörler, trofoblastik hastalıklar

Over kanseri

Prostat kanseri

úliükili Olduùu Diùer Kanserler Kolon, mide, akciùer, pankreas, over ve prostat

Meme, akciùer, mide, mesane, medullar troid, baü-boyun, servikal ve karaciùer kanserle-ri, lenfoma, melanoma Mide, safra yolları ve pankreas

kanserleri

Nadiren gastro-intestinal kanserler

Endometrium, tubal, meme, özofagus, mide, karaciùer ve pankreas kanserleri

Yok

Benign Durumlar

Meme, karaciùer ve böbrek hastalıkları, over kisti

Siroz, viral hepatit, gebelik

Hipogonadal nedenler ve marihuna kullanımı

Tablo 1. Tümör markırlarının yükselmesine neden olan klinik durumlar

Tümör Markırı

Sigara içimi, peptik ülser, inflamatuar barsak hastalıùı, pankreatit, hipotiroidizm, siroz, safra yolları tıkanıklıùı

Menstruasyon, gebelik, fibroid over kistleri, pelvik inflamasyon, siroz, asit, plevral ve perikardiyal effüzyonlar, endometriozis Prostatit, benign prostat hipertrofisi, prostat trav-ması, ejekulasyon sonrası

(4)

önemli tümör markırıdır. PSA seviyeleri, prostat kanseri, benign prostat hipertrofisi, ejekülasyon sonrasında olduùu gibi prostatik travma ve pros-tatitlerde yükselebilir. Prostatitli erkeklerde PSA se-viyeleri, semptomların düzelmesinden sonraki 8 hafta içinde ancak normale döner. Rektal muaye-ne PSA deùerlerini yükseltmez. Prostat bezince üre-tilen normal PSA üretimini baskılayan bir enzim in-hibitörü olan Finasteride (Proscar) alan erkeklerde 6 aydan daha fazla PSA seviyelerinin doùruyu göstermediùi bildirilmiütir. Genç erkeklerde PSA’nın üst sınırı 2.5ng/mL iken artan yaüla birlikte 4ng/mL’ye kadar çıkmaktadır. Prostat kanserinde PSA deùeri 4ng/mLüzerinde ise pozitif tanı deùeri %20-30 iken, 0ng/mL’nin üzerinde ise %50 tanı de-ùeri vardır. Ancak prostat kanserli hastaların %20-30’unda PSA normal deùerler arasında bulunabi-lir. PSA testinin pozitif tahmini tanı koydurucu de-ùerleri, yaüa, ırklara, artıü hızına, dansitesine ve baùlanmayan antijen oranına (free-PSA) baùlı olarak farklılıklar göstermektedir. PSA deùerleri 4-0ng/mL arasındaki hastalarda, PSA artıü hızı ve serbest PSA oranlarına bakılarak karar vermek mümkündür. Her yıl 0.75ng/mL’lik artıü, kanser açı-sından pozitif bir göstergedir. 40 yaüından itibaren siyah erkeklerde ve ailesinde prostat kanseri öykü-sü bulunan beyaz erkeklerde PSA taraması yapıl-malıdır. Eùer ailede prostat kanseri riski yoksa 50 yaüında taramaya baülanması önerilmektedir. Yüksek PSA deùerleri doùrulanmıüsa, hastaların bi-yopsiye gönderilmesi gerekir (3-5).

PSA seviyeleri metastatik hastalıùın varlıùını da gösterir. PSA deùeri 20ng/mL olan ve yeni tanı al-mıü prostat kanserli hastalarda kemik metastazı %2’den daha az olduùundan, bu hastalarda ke-mik taraması da önerilmemektedir. Yine PSA de-ùeri 25ng/mL’nin altındaki hastalarda kompüterize tomografinin yeri yoktur. Serbest PSA oranının özel-likle, ilk biyopsisi negatif fakat aslında prostat kan-seri olan hastalarda kullanımı faydalıdır. Yüksek serbest PSA oranlarına sahip benign hastalık daha yüksek serbest PSA oranlarına karüın, malign has-talıkta serbest PSA oranları azalmaktadır. Serbest PSA oranlarının kullanımı, 4-0ng/mL arasında gri zondaki PSA deùerlerine sahip erkeklerde gereksiz biyopsilerin sayısını da azaltabilir. Serbest PSA oranları, ilk biyopsisi negatif olmasına raùmen, as-lında prostat kanseri bulunan hastaları tanımada kullanılabilir. Malign hastalıktan üüphenilen vaka-larda, düüük sPSA deùerleri yüksek malign hasta-lık riskini göstereceùinden, tekrarlanan biyopsi ile kanser tanısı kanıtlanabilir. Bazı otörler, düüük

ser-best PSA deùerlerinin prostat kanserinin daha ag-resif formuyla iliükili olduùunu rapor etmiülerdir. Ancak diùer bazı otörlerin raporları ise bu sonuç-larla çeliümektedir. NACB ve EGTM, serbest PSA oranlarını, total PSA deùeri 4-0ng/mL deùerleri arasında olan ve elle rektal muayenesi negatif ki-üilerde, benign hastalıktan, prostat kanserini ayırt etmede bir yardımcı araç olarak önermektedir (3, 6).

Son zamanlarda α anti-kimotripsinle kompleks PSA’yı belirleyen bir ölçüm geliütirilmiütir. Bu para-metrenin ölçümü, total PSA ile karüılaütırıldıùında, spesifitesi biraz daha fazladır, ancak baùlı PSA’nın serbest PSA’ya oranlarına üstünlüùü veya eüitliùi henüz gösterilememiütir (7).

NACB’nin önerilerine göre PSA bakılırken, serum PSA konsantrasyonları bir çok faktörden etkilendi-ùinden, kan alınırken bu faktörler göz önünde bu-lundurulmalıdır. Eùer serbest PSA bakılacaksa, son ejekülasyondan en az 24 saat sonra bakılmalı ay-rıca prostatit iyileütikten, prostatın transüretral re-zeksiyonundan veya prostat biyopsisinden birkaç hafta sonra PSA deùerleri ölçülmelidir. Tedavi son-rası hastaların takibinde tek PSA deùerinin ölçü-mü, rekürren prostat kanserini göstermez. Mutlaka yükselen PSA deùerlerinin gösterilmesi gereklidir. Radikal prostatektomiyi takiben, birkaç PSA ölçü-müne dayalı PSA’daki artıü, rekürren prostat kan-serini gösterir (3).

Amerikan Kanser Cemiyeti, prostat kanserinin er-ken tanısında bazı önerilerde bulunmaktadır. Bun-lar; 50 yaü ve üzeri erkeklerde, yıllık rektal muaye-neyle birlikte serum PSA deùerlerinin ölçümlerine bakılmasıdır.Afriko-Amerikan kökenlilerde ve aile öyküsü varsa, 45 yaüında taramaya baülanmalı-dır. Eùer birinci derece yakınında prostat kanseri öyküsü varsa 40 yaüından itibaren tarama yapıl-ması önerilmektedir. 45 yaüın altındakilerde PSA’nın ng/mL’nin altında olması beklenir. -2.5ng/mL arasında PSA deùerine sahip kiüilerde her yıl test tekrarlanmalıdır. 2.5ng/mL’nin üzerinde ise daha ileri testler yapılmalı ve biyopsi önerilme-lidir (5, 8).

Serbest PSA deùerleri, prostat kanserinin takibi sıra-sında klinik olarak güvenilir deùildir ve takip edilmemelidir. Baüarılı bir cerrahi tedaviyi (radikal prostatektomi) takiben PSA, ölçülemez düzeylerin altına iner. Devam eden yüksek PSA ise residüel hastalıùı gösterir. Endokrin tedaviyi takiben PSA, tümör hakkında bilgi vermez. Prostat kanserinin varlıùına raùmen, anti-androjenik tedavi, PSA’nın

(5)

düüük seyretmesine neden olur. PSA’nın ölçümü sı-rasında yaü kadar, etnik ve bölgesel farklılıklar da göz önünde bulundurulmalıdır (5).

Karsinoembriyojenik Antijenin (CEA) Kolorektal Kanserde Kullanımı

CEA, yaklaüık 80 000 dalton molekül aùırlıùında karmaüık yapıda bir glikoproteindir. Bu antijen ilk kez 965’te kolon adenokarsinomlu bir hastada keüfedilmiütir. Deùiüken karbonhidrat içerikli tekli polipeptid zincirlerden oluüan heterojen bir yapıya sahiptir. CEA’de protein/karbonhidrat oranı, farklı tümörlere göre : ila :5 oranında deùiümektedir. CEA öncelikle karaciùerde metabolize edilir ve ya-rılanma ömrü  ila 8 gün arasında deùiümektedir. Ekstrahepatik safra kanalları tıkanıklıùı, intrahepa-tik kolestaz ve hepatosellüler hastalıklar dahil bir-çok karaciùer hastalıklarında, CEA’nin klirens hızı azalabileceùinden, serum konsantrasyonunda ar-tıü olabilir (9).

Normal olarak CEA, fetal ince barsak, pankreas ve karaciùerde gebeliùin ilk iki trimesteri boyunca bulunur. Hassas radyoimmunoassay tekniklerinin geliümesi ile CEA ve CEA benzeri maddelerin ne-oplastik ve fetal olmayan dokularda da varlıùı gösterilmiütir. Normal kolon mukozası, plevra ve süt veren meme dokusunun anti-CEA antiseru-muyla baùlandıùı görülmüütür. Ancak bu baùlan-ma tümör dokusuna göre çok daha düüük düzey-dedir. Radyoimmunoassay ile saptanan CEA kon-santrasyonları 0 ile 2.5 ve 3.0 nanogram/mL nor-mal deùiüim aralıùındadır. Yüksek CEA seviyesi, kolon karsinomu dıüında çeüitli benign ve malign hastalıklarda görülebilir. CEA’nın yükselmesine neden olan benign durumlar: sigara içimi, bronüit, amfizem, gastrit, gastrik ülser, karaciùer hastalıkla-rı, pankreatit, kolon ve rektumun polipleri, diverti-külit, Crohn hastalıùı, benign prostat hipertrofisi ve böbrek hastalıklarıdır. Bir çalıümada, yüksek CEA seviyesine sahip ve bilinen karsinomu olmayan hastaların %3’ü aùır sigara içenler, %5-20’si pankreatit veya kolon ve rektum polipleri ve %0-50’si inflamatuar barsak hastalıùı bulunan hasta-lardan oluümaktadır. Ciddi hepatosellüler hastalıùı bulunan veya biliyer obstrüksiyonlu hastaların yaklaüık %50’sinde bozulmuü klirense sekonder serum CEA seviyelerinde artıü vardır. Benign koüul-larda CEA seviyelerindeki artıü genellikle geçici ve çok nadiren büyüklük olarak 0 nanogram/mL’nin üzerine çıkar (9, 20).

Kolon ve rektumun adenokarsinomuna ilaveten epitelial karsinomların birçok çeüidi CEA üretir.

Pankreas, akciùer, meme, mide, tiroid bezi ve ka-dın üreme sistemi dahil böyle tümörlerdir. Kolon dıüı karsinomlardan, CEA seviyesinde artıü görülen tümörlerin çoùunluùunu pankreas (%65–90) ve ak-ciùer (%52-77) karsinomları oluüturmaktadır. Me-me, mide ve tiroid kanserli hastaların yaklaüık ya-rısında serum CEA seviyesi artmıütır. Serviks, endo-metrium ve over tümörleri dahil kadın üreme siste-minin malign tümörlerine sahip hastaların ise %25-40’ında serum CEA seviyeleri yüksektir. CEA sevi-yelerinin takibi, kolon ve rektum karsinomlu hasta-larda prognozu tahmin etmede ve tedaviye yanıtı takipte çok yararlıdır. Tam cerrahi rezeksiyondan sonra tipik olarak birkaç hafta içinde CEA normal seviyelerine düüer. 98 yılında National Institute of Health (NIH) uzlaüma kararında daha önce kolo-rektal kanser tanısı almıü hastalarda CEA’nin izlen-mesinin rekürrenslerin belirlenmesinde invaziv ol-mayan en iyi teknik olduùu sunucuna varılmıütır. Küratif rezeksiyon sonrası 6 hafta içinde CEA’in normale seviyelerine indiùi görüüü de yer almıütır (2, 22).

Cerrahi tedavi sonrası CEA’in ısrarlı veya progresif yüksekliùi, genellikle tam olamayan cerrahi rezek-siyonu gösterir. Benzer korelasyon CEA seviyeleri ile radyasyon ve kemoterapiye yanıt arasında da gösterilmiütir. Ancak, etkin tedavi sonrası, CEA’nın normale dönmesi daha uzun sürmektedir. Seri CEA ölçümleri en çok kolon ve rektumun metastatik ve-ya nüks eden karsinomlarını saptamada kullanıl-maktadır. Bu amaçla kullanıldıùında rekürrensi saptamada testin sensitivitesi %80, spesifitesi %70’dir. Belirgin CEA yüksekliùi bulunan hastalık rekürrens gösteren hastalarda klinik veya radyolo-jik olarak hastalıùın gösterilmesi 2 ila 8 ay kadar sürebildiùi gösterilmiütir. Erken evre rekürrenslerde kür saùlamak için ikinci bakı laparotomisi öneril-mektedir (22).

Kolorektal kanser taraması için, 50 yaü ve üzerin-deki yetiükinlerde, her yıl gaitada gizli kan bakıl-ması, beü yıllık aralıklarla fleksibl rektosigmoidos-kopi veya çift kontrastlı kolon grafisi ve her 0 yıl arayla da kolonoskopi yapılması önerilmektedir. Ancak çift kontrastlı kolon grafisinin küçük tümör-lere karüı duyarlılıùı daha azdır. Kolorektal kanser riski yüksek gruplarda; inflamatuar barsak hastal ı-ùı bulunanlar, ailesel adenamatöz poliposizde, he-rediter polipsiz kolorektal kanserlerde veya ailesin-de kolorektal kanser öyküsü bulunanlarda ise ta-rama testleri daha sık aralıklarla yapılmalıdır. Bi-rinci derece akrabasında kolorektal kanser ve/ve-ya adenamatöz polip öyküsü bulunan

(6)

bulunanlar-da kanser geliüme riski 2 kat bulunanlar-daha fazladır ve bu kiüilerde 0 yıldan daha kısa bir sürede kanser ge-liüir. Bu nedenle aile öyküsü bulunanlarda 40 ya-üında taramaya baülanmalıdır. Kolorektal kanser-lerin çoùunun öncüsü adenamatöz poliplerdir ve malign hale geliüleri, 0-2 yıl alır. Kanser geliüi-mindeki bu uzun süreç, kanser geliümeden tanı, tarama ve poliplerin uzaklaütırılmasına imkan saù-lar. Prekanseröz adenomatöz poliplerin polipekto-mi ile alınarak, kolorektal kanser geliüipolipekto-mi önlen-melidir (9-22).

CEA’nın kolorektal kanser tanısında rolü yoktur ve yalancı pozitiflik oranları yüksek olduùundan AS-CO tarafından kolorektal kanser taramasında kul-lanımı önerilmemektedir. Ancak prognozun belir-lenmesi, rekürrensin takibi ve tedaviye yanıtın de-ùerlendirilmesinde kullanılması önerilmektedir. Kolorektal kanserli hastalarda cerrahi tedavi önce-si anormal CEA deùeri mutlaka belirlenmelidir. Çünkü, çalıümaların çoùunluùunda, preoperatif anormal CEA deùerlerinin yüksekliùi ile kötü prog-noz ve daha yüksek rekürrens arasında iliükili oldu-ùu bulunmuütur. Bu nedenle son yıllarda CEA’nın kolorektal kanser için TNM sınıflaması içine alın-ması önerilmiütir. Bazı çalıümalarda, preoperatif yüksek CEA seviyelerinin Duke-B evresindeki has-taların %40-50’sinde agresif hastalıùa sahip olduùu görülmüütür. Operasyon sonrası yüksek CEA de kö-tü prognoz göstergesidir, fakat bu bilgi her zaman güvenilir deùildir (23).

CEA’nın kolorektal kanserli hastalarda cerrahiyi takiben rekürrensi göstermede sensitivitesi yaklaüık %80 (%7-89) ve spesifitesi yaklaüık %70 (%34-9)’dir. CEA, özellikle hepatik veya retroperi-toneal hastalıùı göstermede daha duyarlıdır. An-cak lokal, peritoneal ve akciùer tutulumunda da-ha az duyarlıdır. Bazı araütırmacılar, CEA’daki ya-vaü artıüın lokal rekürrensi, hızlı artıüın ise karaciùer metastazını gösterdiùi rapor edilmiütir. Evre II veya III’deki hastalarda, izole hepatik metastazın

rezek-siyonundan sonra da CEA deùerlerine iki yıl sürey-le 2 ila 3 ay aralıklarla bakılmalıdır. Anormal CEA deùerleri metastazı düüündürmelidir. Kolorektal kanserli hastaların kemoterapiye yanıtının takibin-de takibin-de CEA faydalıdır. Ancak 5-florourasil ve leva-mizol tedavisini takiben CEA’da geçici yükselmele-rin olabileceùi göz önünde bulundurulmalıdır (9-23). Nöroendokrin Tümör Markırları

Nöroendokrin tümörler nöral krest kökenli hücre-lerden oluüur ve feokromositoma, nöroblastoma, tiroidin medüller kanseri, gastrointestinal sistem karsinoid tümörü ve Merkel hücre tümörlerini içe-rir. Nöroendokrin tümörlerin en önemli özelliùi, nor-malde kan ve idrarda patolojik konsansantrasyon-ların altında bulunan fizyolojik olarak aktif bileüen-leri aüırı miktarda üretip salgılamalarıdır. Bu hasta-lıkların tanısında tümör markırı olarak kullanılırlar. Nöroendokrin tümörlerle iliükili markırları Tablo 2’de gösterilmiütir (24, 25).

údrarda katekolaminleri ölçerken, toplanan 24 sa-atlik örneùi, toplandıktan sonra hemen buzdolabı-na konmalıdır. 6 mL, 6N-Hidroklorik asit (HCl) yetiü-kin günlük idrarı için (-2L/24 saat) örnek toplama-dan önce kaba ilave edilerek (pH 2-4) asidik pH saùlanması ve böylece örneùin bozulmasını önlemek mümkündür. Örneùin asiditesi pH 2’den daha düüük olursa, sonuçları etkileyebilir. Pediyat-rik örneklerde asit miktarı ayarlanmalıdır. Plazma-da katekolamin düzeyine bakarken, heparinize kan örneùi, sakin ve en az 30 dakika yatar pozisyonda iken alınmalıdır. Alınan örnek hemen buz içinde soùutulmalı ve daha sonra plazması ayrılmalıdır. Alfa-metil-DOPA, mono-aminoksidaz (MAO) inhibitörü ve beta-bloker kullanımı kateko-lamin sonuçlarını etkiler. Katekokateko-lamin düzeyleri yaüa baùlı olarak deùiümektedir (24, 25).

Vanilmandelik asit (VMA) ve Homovalenik asit (HVA) de katekolaminlerle benzer iülemle örnek toplanır ve idrar kreatinine oranları rapor edilir.

Hastalık Tanı ve Takipte Kullanılan Laboratuar Testler Feokromositoma údrar ve plazma katekolaminler

Epinefrin, norepinefrin, dopamin

Vanil mandelik asit (VMA), homovalenik asit (HVA)

Medullar tiroid kanseri Kalsitonin

Adacık hücre karsinomu únsülin (nonspesifik, tümör markırı olarak kullanımı önerilmemektedir) Gastrointestinal sistemin karsinoid tümörü údrarda 5-hidroksi indol asetik asit (5-HIAA)

(7)

Amfetamin ve benzeri bileüikler, iütah azaltıcılar, bromokriptin, buspiron, kafein, levadopa, carbido-pa, clonidine, deksametazon, diüretikler, MAO in-hibitörleri, burun damlaları, propafenon (rytma-norm), trisiklik anti-depresanlar ve vasodilatörler, HVA ve VMA ölçümlerini etkiler (26).

Seratoninin ana metaboliti, 5-hidrosiindolasetikasit (HIAA), karsinoid tümörlerde aüırı salgılanması ne-deniyle tümör markırı olarak kullanılmaktadır. 24 saatlik idrar örneùi, katekolaminlere benzer üekil-de toplanır. Hastanın semptomatik olduùu dönem-de seri ölçümler yapılmalıdır. Seratoninden zengin gıdaların alınması veya bazı ilaçlar, ölçüm deùer-lerini etkiler. Tablo 3’de kaçınılması gereken ilaçlar ve gıdalar listelenmiütir (27).

Medüller tiroid kanseri, tiroidin kalsitonin salg ıla-yan parafolliküler veya C- hücrelerinden geliüir. Medüller tiroid kanseri tanısında ve cerrahi tedavi sonrası takibinde kalsitonin tümör markırı olarak kullanılmaktadır. Kalsitonin düzeyi ile tümör kitlesi arasında da pozitif korelasyon bulunur. Kan örnek-leri EDTA’lı tüplere alınır, serum veya plazmada

kalsitonin bakılabilir. Radyoimmünoassay (RIA) veya iki-yerleükeli immünometrik assay IIMA9 ile bakılabilir. Bazal kalsitonin düzeyi RIA ile 5-9ng/mL arasında, IMA’da ise daha düüük deùer-lerdedir. Saùlıklı populasyonda belli yaü grupları-na göre normal deùer aralıkları belirlenmelidir. Kalsiyum veya pentagastrin ile stimülasyon sonra-sı da kalsitonin seviyesi ölçülebilir (28).

Nöroendokrin tümörlerde tümör markırı bakılırken, ölçümü etkileyebilecek gıda ve ilaçlar en az 72 sa-at önce kesilmelidir. 24 sasa-atlik idrar örnekleri top-lanırken, 2-8 C saklanarak laboratuvara götürül-melidir. Katekolamin, VMA, HVA ve 5-HIAA için idrar toplarken pH 2-4 arasında olacak üekilde id-rar asidifiye edilmelidir (24-27).

Germ Hücreli Tümör Markırları

Germ hücreli tümörler nadir görülmelerine ra ù-men5-35 yaü arası erkeklerde en sık görülen kan-serdir. Alfa-fetöprotein (AFP), human chorionic go-nadotropin (HCG) ve/veya onun alt grubu β-HCG, laktat dehidrogenaz (LDH) ve plasental alkalin fos-fataz (PLAP), germ hücreli tümörlerin takibinde

kul-5-HIAA Deùerlerinde Azalmaya 5-HIAA Deùerlerinde Artmaya Neden Olan Durumlar Neden Olan Durumlar

úlaçlar: úlaçlar: Methamphetamine

Aspirin Acetaminophen Naproxen

Chlorpromazine Kafein Phenacetin

Corticotropin Coumarin acid Phenobarbital Dihydroxyphenyl lactic acid Efedrin Phentolamine

Ethanol Flourouracil Rauwolfia

Gentisic acid Glycerol Reserpine

Homogentisic acid Guaiacolate Valium (Diazepam)

Hydrazide deriveleri Melphalan

Imipramine (Tofranil) Maphenesin

Isocargoxazid (Marplan)

Levadopa Gıdalar:

Monoamine oxidase inhibitörleri Avokado

Methenamine Muz

Methyldopa Kahve

Phenothiazine Patlıcan Perchlorperazine Erik

Promethazine Ananas

Domates

Ceviz

(8)

lanılan tümör markırlarıdır. AFP üretimi, endoder-mal sinüs tümörü ve embriyonel karsinomla s ınırlı-dır. Sinsityotrofoblast hücreleri, HCG salgılar ve saf seminomalı hastalarda olduùu kadar non-semina-matöz germ hücre tümörlü hastalarda da artar. PLAP, alkalen fosfatazın ısıya dayanıklı bir izoenzi-midir. Seminomalı (%5-90 sensitivite) hastalarda daha fazla olmak üzere non-seminamatöz (%20-36 sensitivite) hastalarda da artar. Sigara içenlerde içmeyenlere göre PLAP, 0 kat artabileceùinden, sigara içenlerde ölçümü önerilmemektedir. LDH-, germ hücreli tümörlerde, tümör yükü ve büyüme hızıyla paralelizm göstermektedir. Germ hücreli tü-mörlerin sınıflamasında prognozuna etkili serum tümör markırlarının düzeyleri Tablo 4’de özetlen-miütir (29-3).

Tedavi sonrası takipte özellikle seri AFP ve β-HCG ölçümleri önerilmektedir. AFP’nin serum yarılan-ma ömrü 5 gün, hCG’nin ise -2 gündür. Orüektomi öncesi, AFP, β-HCG ve LDH’nın ölçülmesi, germ hücreli tümörün evrelenmesi ve de ùerlendirilmesi-ne yardımcıdır. Seminomalı bir hastada AFP yük-sek, non-seminamatöz tümör olarak kabul ediir ve ona göre tedavi verilir. Orüektomiyi takiben, seri öl-çümler yapılarak AFP ve HCG’nin normalizasyonu-na bakılmalıdır. AFP, hCG ve LDH, tedaviyi taki-ben ilk üç yıl aylık ölçümlerle takip edilmeli, 3 ay-lık aralıklarla ise görüntüleme teknikleriyle (USG, CT vs) hasta takip edilmelidir. Kemoterapi sonrası relaps ilk 6 ay içinde olacaùından, bu süre içinde-ki tümör markırlarının takibi önemlidir (3). Hepatomada Alpha-fetoprotein

Alpha-fetoprotein (AFP), ilk kez 963 yılında hepa-tomalı fare serumunda gösterilmiü onkofetal bir proteindir. Molekül aùırlıùı yaklaüık 70 000 dalton aùırlıùında olup tek polipeptit zincirlidir ve %4 gibi küçük bir bölümü karbonhidrattan oluüur. AFP radyoimmünoassay ile ölçüldüùünde 5 nanogram /mL kadar, agar-gel difüzyon ile daha büyük 3 000 nanogram/mL ‘ye kadar hassastır. Yetiükinlerde normalde AFP seviyesi -25 nanogram/mL arasın-dadır. AFP’nin dolaüım yarılanma ömrü 3.5–6.0

gündür. AFP normal olarak fötal geliüim sırasında karaciùer, yolk sak ve gastrointestinal epitelyum tarafından üretilmektedir. AFP fetüste esas serum proteinidir ve gebeliùin 2-5. haftalarında en yüksek deùerlerine ulaüır. Yetiükinlerde malign hastalık olmaksızın, gebeliùin 2. ve 3. trimesterinde ve benign hepatik hastalıklarda serum AFP sevi-yelerinde yükselmeler olabilir. AFP yüksekliùi özel-likle siroz, akut ve kronik hepatit ve hepatik nekroz gibi hepatosellüler hastalıùı bulunanlarda yaygın-ken kolestatik hastalıùı bulunanlarda ise bunların aksinedir. Akut viral hepatitli hastaların 2/3’de he-patosellüler rejenerasyonun iyileüme fazında se-rum AFP seviyelerinin arttıùı gösterilmiütir (20, 32, 33).

Hepatomalı hastalarda yüksek AFP seviyeleri ilk kez 964 yılında gösterilmiütir. Amerika ve Avru-pa’daki hepatomalı hastaların yaklaüık %70’inde, Afrika ve Doùu’daki hepatomalı hastaların ise yak-laüık %90’ında AFP seviyelerinde artma saptanmıü-tır. Pankreas (%23), mide (%8), akciùer (%7) ve ko-lon (%5) kanserli hastalarda AFP seviyelerinde da-ha az artıü izlenmektedir. AFP’nin hepatoma tara-masında yararlı olduùu yüksek riskli popülasyon olan Afrika ve Uzak Doùu’da bile kanıtlanmamıü-tır. Afrika’da 9000 kiüide yapılan tarama testinde hepatoma saptanan 9 kiüinin sadece 6’sında AFP yüksek bulunmuütur. 300 000 Çin halkı üzerinde yapılan araütırmada da AFP yüksek bulunan 47 kiüiden 29’unda hepatoma bulunmuütur. Tarama sırasında asemptomatik olan hepatomaların yarı-sından fazlası  ila 3 ay içinde klinik belirtiler geliü-miütir. Bu nedenle yüksek riskli populasyonların hepatoma açısından taranması, hastanın yaüam süresini yeteri kadar artırmadıùından önerilme-mektedir (32, 33).

Hepatomalı hastalarda AFP seviyelerindeki yük-selme oranları tümör yükü ile orantılıdır. Ancak yaüam süresi ile AFP seviyeleri arasında benzer iliü-ki bulunmamaktadır. AFP, hepatomalı hastaların tedaviye yanıtını ve klinik relapsını takipte yararlı-dır. Tam cerrahi rezeksiyon sonrası, hemen

norma-Prognoz Grupları Tümör markır konsantrasyonları

AFP (ng/mL) HCG (U/mL) LDH (RR’nin çokluùu)* úyi (S) < 000 < 5000 < .5 X (RR) Orta (S2) • 000 ve ” 0 000 • 5000 ve ” 50 000 • .5 X (RR) ve 0 X (RR) Kötü (S3) > 0 000 > 50 000 > 0 X (RR)

Tablo 4. Germ hücreli tümör sınıflamasında prognoza etkili serum tümör markır düzeyleri

(9)

le düüer. Normal seviyelerine inmeyen AFP, tümö-rün tam olarak çıkartılamadıùını, dereceli artıüları ise relapsın göstergesi kabul edilir. Kemoterapinin

etkinliùini deùerlendirmede cerrahi kadar olmasa da baülangıç deùerlerine göre %50 azalma baüarı olarak kabul edilmektedir (20).

Tablo 5. Uluslar arası kanser örgütlerinin öneri özetleri

NACB: National Academy of Clinical Biochemistry, ASCO: American Society for Clinical Oncology, ACS: American Cancer Society, EGTM: European Group on Tumor Markers

Kanser TipiKanser TipiKanser Tipi NACBNACBNACB ASCOASCOASCO ACSACSACS EGTMEGTMEGTM

Meme Tüm kanserlerinde östrojen CA5.3 veya BR27.29’un rutin Yok Hormon tedavisi için dokuda ve progesteron reseptörleri kullanımı önerilmemektedir. steroid reseptörlerine bakılması úlerlemiü hastalıkta Artan CA5.3 / BR27.29 deùerleri

CA5.3 / BR27.29 tedavi baüarısızlıùını gösterebilir. CEA’in rutin kullanımı

önerilmemektedir.

Östrojen ve progesteron

reseptörleri primer lezyondan

belirlenmelidir.

Endokrin tedavi seçiminde steroid hormon reseptörleri kullanılmalıdır. HER-2/neu (c-erb B2) aüırı ekspres-yonu veya amplifikasekspres-yonu

Herceptin (trastuzumab) için hasta

seçiminde kullanılabilir.

Over CA25 tedavinin takibi ve Yok Yok CA25 erken nüksü göstermesi, tanıda yardımcıdır. tedavinin takibi ve tanıda

yardımcıdır.

Prostat Parmakla rektal muayene PSA ve parmakla rektal muayene- PSA ve rektal Total PSA ve serbest PSA

ile birlikte PSA, nin birlikte kullanılması muayenenin deùerlerinin vaka ayrımında PSA 4-0ng/mL ve rektal parmakla kullanılması,

muayene negatif olduùunda birlikte Tedavinin takibinde ise % serbest PSA. kullanılması total PSA’nın kullanılması Kolon Tedavi takibinde CEA Tedavinin takibi, nüksün tespiti ve Yok Tedavinin takibi, nüksün tespiti ve

prognoz için CEA’in kullanılması prognoz için CEA’in kullanılması Germ Hücreli Nonseminamatous germ Yok Yok AFP, hCG, LDH ve PLAP, tedavi

hücreli tümörün tanısı için takibi, prognoz ve evreleme

AFP, için kullanılabilir.

Testis tümörlerinin takibi ve

gösterilmesinde AFP,

hCG ve LDH

Nöroendokrin Nöroblastoma ve Yok Yok Yok

feokromasitoma için, idrar katekolaminleri,

VMA ve HVA

Akciùer Yok Yok Yok NSE, ayırıcı tanıda,

CYFRA2-, CEA, ve/veya NSE tedavi ve kliniùin takibinde

(10)

KAYNAKLAR

1. Duffy MJ. Clinical uses of tumor markers: a clinical review. Crit Rev Clin lab Sci 2001; 38: 225–62.

2. Perkins GL, Slater ED, Sanders MD, Prichard JG. Serum tu-mor markers. Am Fam Physician. 2003; 68: 1075-82. 3. Duffy MJ. Biochemical markers in breast cancer: which

ones are clinically useful? Clin Biochem 2001; 34: 347-52. 4. Fisher B, Redmond C, Brown A, et al. Treatment of primary breast cancer with chemotherapy and tamoxifen. N Engl J Med 1981; 305: 1-6.

5. Jarvinen TA, Pelto-Huikko M, Holli K, et al. Estrogen recep-tor beta is co-expressed with ER-alpha and PR and associ-ated with nodal status, grade, and proliferation rate in breast cancer. Am J Pathol 2000; 156: 29-35.

6. Cheung K, Graves CR, Robertson JF. Tumor marker measu-rements in the diagnosis and monitoring of breast cancer. Cancer Treat Rev 2000; 26: 91-102.

7. Duffy MJ, van Dalen A, Haglund C. Clinical utility of bi-ochemical markers in colorectal cancer: European Group on Tumor Markers (EGTM) guidelines. Eur J Cancer 2003; 39: 718-27.

8. Gion M, Mione R, Leon AE, et al. Comparison of the diag-nostic accuracy of CA27.29 and CA15.3 in primary breast cancer. Clin Chem 1999; 45: 630-7.

9. Holscneider CH, Berek JS. Ovarian cancer: epidemiology, biology, and prognostic. Semin Surg Oncol 2000; 19: 3-10. 10. Bonfrer JMG, Duffy MY, Radtke M, et al. Tumor markers in gynecological cancers: EGTM recommendations. Antican-cer Res 1999; 19: 2807-10.

11. NIH Concensus Developmental Panel on Ovarian Cancer: NIH Concensus Conference. Ovarian cancer: screening tre-atment and follow-up. JAMA 1995; 273: 491-7.

12. Price FV, Chambers SK, Carcangiu ML, et al. CA125 may not reflect disease status in patients with uterine serous carcinoma. Cancer 1998; 82: 1720-5.

13. Semjonow A, Albrecht W, Bialk P, et al. Tumors markers in prostate cancer: EGTM receommentations. Anticancer Res 1999; 19: 2799-801.

14. Morgan TO, Jacobsen SJ, McCharthy WF, et al. Age-speci-fic reference ranges for prostate-speciAge-speci-fic antigen in black men. N Engl J Med 1996; 335: 304-10.

15. Catolona WJ, Partin AW, Slawin KM, et al. Use of the per-centage of free prostate-specific antigen to enhance diffe-rentiation of prostate cancer from benign prostatic dise-ase: A prospective multi-center clinical trial. JAMA 1998; 279: 1542-7.

16. Letran JL, Blase AB, Loberiza FR, et al. Repeat ultrasound guided prostate needle biopsy: use of free-to-total prostate-specific antigen ratio in predicting prostatic carcinoma. J Urol 1998; 160: 426-9.

17. Zhou Z, Ng PC, Very DL, et al. Technicon Immuno 1 PSA assay measures both free and alpha-1-antichymotrypsin complexed prostate-specific antigen on an equimolar ba-sis. J Clin Lab Anal 1996; 10: 155-9.

18. Powell IJ. Prostate cancer in the African American: is this a different disease? Semin Urol Oncol 1998; 16: 221-6. 19. Fletcher RH. Carcinoembryonic antigen. Ann Intern Med

1996; 45: 630-7.

20. Johnson PJ. The role of serum alpha-fetoprotein estimati-on in diagnosis and management of hepatocellular carci-noma. Clin Liver Dis 2001; 5: 145-59.

21. Duffy MJ. Carcinoembryonic antigen as a marker for colo-rectal cancer: is it clinically useful? Clin Chem 2001; 624-30.

22. Anonymous. Carcinoembryonic antigen: its role as a mar-ker in the management of cancer, Summary of an NIH concensus statement. Lancet 1981; 282: 373-5.

23. Filella X, Molina R, Pique JM, et al. CEA as a prognostic factor in colorectal cancer. Anticancer Res 1994; 14: 705-8. 24. Lechago J. Neuroendocrine cells of gut and their disorders. In: Goldman H, Appelman HD, Kaufman H, eds. Gastro-intestinal pathology. Baltimore, MD: Williams and Wil-kins, 1990; 181-219.

25. Oberg K. Advances in chemotharpy and biotherapy of en-docrine tumors. Curr Opin Oncol 1998; 10: 58-65. Akciùer Kanserinde kullanılan Tümör Markırları

Akciùer kanserinde tümör markırlarının tanı deùe-ri olmayıp, tümörün özelliklerinin belirlenmesinde kullanılmaktadır. Bu amaçla adenokarsinom ve geniü hücreli karsinomda ‘cytokeratin fragman’ (CYFRA) 2- ve CEA; skuamoz hücreli karsinomda CYFRA2- ve ‘squamous cell carcinoma antigen’ (SCCA) ve küçük hücreli karsinomda CYFRA2- ve nöron-spesifik enolaz (NSE) kullanılmaktadır. Bu markırların hiçbirisi akciùer kanser riski yüksek (si-gara kullanımı vs.) veya asemptomatik kiüilerde

tarama amacıyla kullanılmamalıdır. Tümör histo-lojisine ulaüılamayan hastalarda, kemoterapi öncesi histoloji hakkında bir fikir verebilir. Operas-yon sınırını aüan bir hastada, yüksek serum NSE se-viyesi, küçük hücreli akciùer kanserini düüündü-rür. Küçük hücreli kanserlerde sistemik tedaviyi deùerlendirmede sadece NSE’ın takibi önerilmek-tedir (34-36).

Tablo 5’de uluslararası kanser örgütlerinin tümör markırlarıyla ilgili önerileri özetlenmiütir.

(11)

26. Mannelli M. Diagnostic problems in pheochromocytoma. J Endocrinol Invest 1989; 12: 739-57.

27. Feldman JM. Urinary seratonin in the diagnosis of carci-noid tumors. Clin Chem 1986; 32: 840-4.

28. Austin LA, Heath H. Calcitonin: physiology and pathophysiology. N Engl J Med 1981; 304: 269-78. 29. Bosl GJ, Motzer RJ. Testicular germ cell cancer. N Engl J

Med 1997; 337: 242-53.

30. Doherty AP, Bower M, Christmas TJ. The role of tumor markers in the diagnosis and treatment of testicular germ cell cancers. Br J Urol 1997; 79: 247-52.

31. Lamerz R, Albrecht W, Bialk P, et al. Tumor markers in germ cell cancers: EGTM recommentations. Anticancer Res 1999; 19: 2795-8.

32. Tang ZY, Yu YQ, Zhou XD, et al. Subclinical hepatocellular carcinom: an analysis of 391 patients. J Surg Oncol Suppl 1993; 3: 55-8.

33. Yuen MF, Cheng CC, Lauder IJ, et al. Early detection of he-patocellular carcinoma increases the chance of treatment: Hong Kong experience. Hepatology 2003; 31: 330-5. 34. Steiber P, Aronsson AC, Bialk P, et al. Tumor markers in

Lung cancer: EGTM recommendations. Anticancer Res 1999; 19: 2817-9.

35. Watine J. Prognostic evaluation of primary non-small-cell lung carcinoma patients using biological fluid variables. A systemic review. Scand J Clin Invest 2000; 60: 259-73. 36. Ebert W, Hoppe m; Muley T, Drings P. Monitoring of

the-rapy in inoperable lung cancer patients by measurement of CYFRA 21-1, TPA, CEA, and NSE. Anticancer Res 1997; 17: 2875-8.

Referanslar

Benzer Belgeler

CALDINI CLN-00902 CİVATA SABİTLEYİCİ YÜKSEK KUVVET 50 ml.. CALDINI CLN-00926 CİVATA SABİTLEYİCİ ORTA KUVVET

Metal Z Havlu Aparatı Metal 21 Cm Hareketli Havlu Dispenseri (Sensörlü). Metal

Geleceği göremeyenler, basit meseleleri büyütürler. Sıkıntılarımızı önemseyişi hoşuma gidiyor. Kimseyi kırarak bir yere varamazsın. Koşa koşa gidersen çabuk

“.DVÕP D\ÕQGD WDYDQ \DSDQ IDL]OHULQ \HQLGHQ ’ODU Gü]H\LQH çHNLOPHVLQLQ YHYH\D EX Gü]H\LQ X]XQ VüUH NRUXQDELOPHVLQLQ çRN Jüç KDWWD RODQDNVÕ] ROGX÷X ILQDQVDO NUL]H

 7UN LúoLOHUL LNLOL DQWODúPDODUOD ELUOLNWH 7UNL\H LOH $YUXSD %LUOL÷L $%  DUDVÕQGD \DSÕODQ DQWODúPDODUOD GD KDNODU HOGH HWPLúOHUGLU 6HUEHVW

Uygulama Şekli: Yutulması halinde Metod: OECD Test Talimatı 486 Sonuç:

Uygulama Şekli: Yutulması halinde Metod: OECD Test Talimatı 486 Sonuç:

Uygulama Şekli: Yutulması halinde Metod: OECD Test Talimatı 486 Sonuç: