• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de yeni bir eğitim modeli olarak Köy Enstitüleri'ne geçiş ve Konya'daki uygulamaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye'de yeni bir eğitim modeli olarak Köy Enstitüleri'ne geçiş ve Konya'daki uygulamaları"

Copied!
188
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

EĞĐTĐM BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ

ĐLKÖĞRETĐM ANABĐLĐM DALI

SINIF ÖĞRETMENLĐĞĐ BĐLĐM DALI

TÜRKĐYE'DE YENĐ BĐR EĞĐTĐM MODELĐ OLARAK KÖY

ENSTĐTÜLERĐ'NE GEÇĐŞ VE KONYA'DAKĐ

UYGULAMALARI

Gökçe KÜÇÜKTAMER

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

Danışman

Prof. Dr. Osman AKANDERE

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Bu çalışmada tüm dünyadaki önemli eğitimcilerin de büyük bir başarı olarak değerlendirdikleri Köy Enstitülerinin kuruluşu, çalışmaları ve Đvriz Köy Enstitüsü’ndeki uygulamaları incelenmiştir.

Bu konuyu seçmemdeki ana neden yüzyıllar süren derin uykusundan yeni uyanan genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eğitim alanındaki gelişmelerini incelemek ve bir eğitim neferi olarak kendi gelişimime katkıda bulunmak istememdir.

Gerek yerli gerekse yabancı araştırmacıların ilgi odağı haline gelen Köy Enstitüleri hakkında birçok kaynak bulunmaktadır. Bu kitap, yayın, dergi, makale vb yazılı ve sözlü kaynakları hazırlayan herkese, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde büyük bir dönüm noktası olan Köy Enstitüleri hakkındaki araştırmalarından dolayı teşekkür ederim.

Bu çalışmada o döneme ait Cumhuriyet, Akşam, Tan, Tanin, Ulus, Son Posta gibi ulusal gazetelere Babalık ve Ekekon gibi Konya gazetelerinden; Konya Ansiklopedisinin uzun çalışmaları sonucu yeniden bastırıp ciltlettirdiği Konya Halkevi, Ülkü Halkevi, Ülkü Milli Kültür, Maarif Vekilliği’nin hazırlattığı Köy Enstitüsü 1, Köye Doğru, Öğretmenin Sesi, Öğretmen ve Köy Enstitüleri dergilerinden ayrıca TBMM Kavanin Mecmuası ve Zabıt Ceridelerinden faydalandım.

Çalışmam sırasında rehberliği ve yardım ile yoluma ışık tutan danışmanım Sayın Prof. Dr. Osman AKANDERE’ye, maddi ve manevi yardımını esirgemeyen eşim Cihat KÜÇÜKTAMER’e, yüksek lisans tezimi bitirmemde telkinlerde bulunan ve en önemlisi beni büyük fedakârlıklarla yetiştiren annem Fatma ve babam Halil KELEŞ’e, kardeşim Gökhan KELEŞ’e, araştırmam sırasında bize evini açan ve yardımlarını esirgemeyen Atatürk Öğretmeni Mehmet BAŞARAN ve Ereğli’ye katkıları devam eden öğretmen ve gazeteci Hasan CAN’a, yardımcı olan bütün yetkililere ve arkadaşlarıma minnettarlığımı sunar, teşekkür ederim.

Gökçe KÜÇÜKTAMER KONYA-2010

(5)

T. C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n ci n in

Adı Soyadı Gökçe KÜÇÜKTAMER Numarası 075214021012

Ana Bilim / Bilim Dalı Đlköğretim Ana Bilim Dalı/ Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Osman AKANDERE

Tezin Adı

Türkiye'de Yeni Bir Eğitim Modeli Olarak Köy Enstitüleri'ne Geçiş Ve Konya'daki Uygulamaları

ÖZET

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra inkılâplara hız verilmiştir. Kalkınmanın ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın en önemli basamağı tabii ki eğitimdir.

Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği gibi:

“Geleceğin savaşı beyin savaşı olacaktır. Bu savaş utkusu da eğitim yoluyla kazanılacaktır.”

Đsmail Hakkı TONGUÇ’un ilköğretim genel müdürlüğüne atanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti eğitim tarihinde yeni bir başlangıç yapılır.

Öğretmen ihtiyacının çokluğundan dolayı yeni bir projeye imza atılır. “Đş içinde, iş eğitimi” ilkesi ile hareket edecek olan ilk eğitmen okulu 1937’de Eskişehir Çifteler’de kurulur.

1939’da Hasan Ali YÜCEL’in milli eğitim bakanlığına atanması ile eğitmen yetiştirme çalışmalarında değişiklikler yapılır. 17 Nisan 1940’da yeni bir yasa çıkarılarak Köy Eğitmen Okulları’nın adı Köy Enstitülerine değiştirilir. Toplam 21 Köy Enstitüsü açılır.

Köy Enstitüleri 1954 yılına kadar 17.341 öğretmen, 8.675 eğitmen, 1599 sağlık memuru yetiştirmiştir.

1946’da çok partili hayata geçişle beraber çalkalanmaya başlayan Köy Enstitüleri 27 Ocak 1954 tarihinde 6234 sayılı yasa ile isimleri değiştirilerek resmen kapatılır.

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğ re n ci n in

Adı Soyadı Gökçe KÜÇÜKTAMER Numarası 075214021012

Ana Bilim / Bilim Dalı Đlköğretim Ana Bilim Dalı/Sınıf Öğretmenliği Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Osman AKANDERE

Tezin Đngilizce Adı As a New Training Model Village Institutes Transition In Turkey and practice in Konya

SUMMARY

Republic of Turkey to speed reforms of the state has been established.

reached the level of and development of modern civilization of course the most important step is education.

As supreme leader, Mustafa Kemal Ataturk said that

“Brains of the future war will be war. The victory of this war is through education.” General directorate of primary education to the appointment of Ismail Hakkı Tonguç in the State of the Republic of Turkey will make a new start.

The majority of teachers because of the need to signing a new project."Born in the job training" will act with the principle of the first school teacher in 1937 in Eskişehir Çifteler

In 1939 the appointment of Hasan Ali Yücel to the ministry's national education and training instructors to make changes in the work.

In 17 April 1940 a new law by subtracting “village school teacher” name "village institutes" are translated. Total of 21 "Village Institutes" had been opened.

Until 1954, 17 341 teachers, 8675 teachers, 1599 health officials were grown. In 1946, with the transition to multiparty starts churning. 27 January 1954 Law No. 6234 " village institutes ", the name " The first teachers of the school " to be converted. so that the "village institutes" officially closed.

(7)

ĐÇĐNDEKĐLER

BĐLĐMSEL ETĐK SAYFASI……….………... 2

TEZ KABUL FORMU ……… ……..………...…3

ÖNSÖZ-TEŞEKKÜR………...….4 ÖZET……….5 SUMMARY………..6 ĐÇĐNDEKĐLER ………..……...7 KISALTMALAR………...9 TABLOLAR LĐSTESĐ……….…....10 GĐRĐŞ………...…11 1. BÖLÜM CUMHURĐYET DÖNEMĐ EĞĐTĐM SEFERBERLĐĞĐ 1.1 Birinci Heyet-i Đlmiye………...15

1.2 Tevhid-i Tedrisat……….………...16

1.3 Mustafa Necati Bey Dönemi………..…..17

1.3.1 Köy Muallim Mektepleri………...………...19

1.3.2 Millet Mektepleri………..20

1.3.3 Halk Evleri………...20

1.3.3.1 Dil, Edebiyat, Tarih Şubesi………...21

1.3.3.2 Güzel Sanatlar Şubesi………22

1.3.3.3 Temsil Şubesi………22

1.3.3.4 Spor Şubesi………22

1.3.3.5 Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi………22

1.3.3.6 Kütüphane ve Neşriyat Şubesi……….………..23

1.3.3.7 Köycülük Şubesi………23

1.3.3.8 Müze ve Sergi Şubesi………23

1.3.3.9 Sosyal Yardım Şubesi………23

2. BÖLÜM KÖY ENSTĐTÜLERĐNĐN KURULMASI 2.1 Đsmail Hakkı Tonguç’un Đlköğretim Genel Müdürlüğüne Getirilmesi………..26

2.1.1 Köy Eğitmenleri Yasası………...………27

(8)

2.2 Yeni Milli Eğitim Bakanı: Hasan Ali Yücel………..………31

2.2.1 Köy Eğitmen Kurslarıyla Đlk Öğretmen Okullarının Đdaresine Ait Kanun………....32

2.2.2 Köy Enstitüsü Yasası………33

2.2.3 Köy Okulları Ve Enstitüleri Teşkilat Kanunu………..36

2.3 Köy Enstitülerinin Amaçları………...49

2.4 Köy Enstitülerinde Eğitim Ve Öğretim………...………..51

3. BÖLÜM ĐVRĐZ KÖY ENSTĐTÜSÜ 3.1 Đvriz Köy Enstitüsü’nde Eğitim Öncesi Çalışmalar……….…………56

3.2 Đvriz Köy Enstitüsü’nde Eğitim……….……….60

3.2.1 Kültür Dersleri……….65

3.2.2 Đş Eğitimi Dersleri………72

3.2.3 Güzel Sanatlar Ve Spor………77

3.2.4 Öğretmenlik Bilgisi………..80

3.3 Đvriz Köy Enstitüsünde Eğitim Sonrası Çalışmalar………..82

3.3.1 Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü………..………86

3.4 Đvriz Köy Enstitüsü Kapatılıyor……….87

SONUÇ………89

KAYNAKÇA………...90

EKLER……….95

(9)

KISALTMALAR

a.g.e :Adı geçen eser

a.g.y :Adı geçen yayın

bkz. :Bakınız

krş: :Kuruş

vb. :Ve benzeri

s. :Sayfa

T.C :Türkiye Cumhuriyeti

TBMM :Türkiye Büyük Millet Meclisi C.H.P. :Cumhuriyet Halk Partisi

(10)

TABLOLAR LĐSTESĐ

Tablo 1.1:1938 yılında 209 Halkevinin Türkiye sathındaki dağılımları……….24

Tablo 2.1: 1935 yılı nüfus sayımına göre ülke nüfusunun oturduğu yerler………26

Tablo 2.2: 1932-1934 yıllarında ülkede bulunan ilk okul sayısı……….26

Tablo 2.3: 1932-1934 yıllarında görev yapan öğretmen sayısı………...26

Tablo 2.4: 1932-1934 yıllarında ülkede bulunan öğrenci sayısı………..27

Tablo 2.5: 1932-1934 yıllarında ülkede bulunan okula devam eden ve etmeyen öğrenci sayısı………..27

Tablo 2.6: 1932-1934 yıllarında öğretmen ihtiyacı………..27

Tablo 2.7: Eğitmen kurslarında 6-8 aylık süreç boyunca gösterilecek dersler ve saatleri…...29

Tablo 2.8: Yıllara göre yetiştirilen eğitmen sayısı, eğitmenli bağımsız okul ve öğrenci çizelgesi ………31

Tablo 2.9: 1937 yılında açılan ve daha sonra açılması planlanan enstitüler ve kurucu müdürleri………...52

(11)

GĐRĐŞ

Osmanlı Devleti Lale Devri’nin başlaması ile Tanzimat dönemi arasında eğitime gereken önemi verememiştir.

Tanzimat ile başlayan yeni anlayışla eğitimde bazı değişiklikler yapılmış, öncelikle eğitim artık bir bilim olarak görülmeye başlanmış ve eğitim bilimi kitapları yazılmaya başlanmıştır.

Örgün eğitim alanında Đstanbul’da ve taşrada değişiklikler yapılmış, bazıları günümüzde de varlığını koruyan yeni okullar açılmıştır. Medrese dışındaki örgün eğitimler “ilk, orta ve yüksek” diye sınıflandırılmıştır. Açılan yeni okulların programlarında hayata dönüklük esas alınmıştır. Sivil okullara ve memur yetiştirilmesine daha çok önem verilmiştir. 1948 yılında Darülmuallimîn-i Rüşdî adıyla rüştiyelere, 1868 yılında da Darülmuallimîn-i Sübyan adıla ilkokullara öğretmen yetiştirecek meslek okulları ve ilk kez kızlar için orta dereceli okullar açılmıştır. Halk eğitiminin amacı daha iyi anlaşılmış ve bu alanda gelişmeler başlatılmıştır1.

I. Meşrutiyet dönemi çok kısa sürdüğü için o dönemde pek bir değişiklik olmamıştır. Mutlakıyet Dönemi’nde Tanzimat’ta yerleşen batıya dönük eğitim yerini milli ve manevi değerlere sahip insan yetiştirme düşüncesine bırakmıştır. Eğitim öğretim kurumlarının başına milli ve Đslami fikirlere sahip kişiler getirilmeye başlanmıştır2.

Bu dönemin başka bir özelliği de ilk ve ortaöğretim yaygınlaştırılmıştır. Basın yayın organlarının yanı sıra yükseköğretim de sürekli denetim altında tutulmuştur3.

Birçok meslek ve sanat okulu açılmış, ilk kez sağır, dilsiz ve körler için bir okul açılmıştır. Programlardan hayata dönük bazı dersler çıkarılmıştır. Öğretmenler, okullar, kitaplar sıkı bir baskı altına alınmış ve yeni düşünceler önlenmiştir. Đlk kez ülke çapında eğitim istatistikleri yayınlanmaya başlanmıştır 4.

Kız okullarının sayısı artırılmış ve derslerinde değişiklikler yapılarak okullardaki kalite yükseltilmiştir. Kadınlar Đstanbul ve Taşra’daki okullara öğretmen olarak atanmaya başlamışlardır5.

17.yy da itibaren açılmaya başlayan azınlık okulları bu dönemde faaliyetlerini artırmıştır. Bu okullar eğitim öğretim alanlarının dışına çıkarak kendi gizli amaçlarına uygun bir yol izlemeye başlamıştır.

1 Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Alfa Basın Yayın Dağıtım,Đstanbul 1999, s. 137 2

Mustafa Özodaşık, Cumhuriyet Dönemi Yeni Bir Nesil Yetiştirme Çalışmaları 1923-1950, Çizgi Dizgi Servisi, Konya, 1999, s. 31

3 Özodaşık, a.g.e s. 32 4 Yahya Akyüz, a.g.e, s. 196 5

(12)

II. Meşrutiyet döneminde ise ilk kez kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açılmıştır. Okul öncesi eğitimde ciddi adımlar atılmıştır. Medreselerin ıslahı için çalışmalar yapılmış, öğretmenler ilk kez bu dönemde mesleki örgütler kurmuşlardır. Kadınlar devlet dairelerinde çalışmaya başlamaları da bu döneme denk düşmüştür.

Basındaki sansürün kaldırılmasıyla çeşitli tercüme eserler basılmış, dergiler çıkartılmıştır. Ders programlarına sosyal ve siyasal nitelik taşıyan hayata dönük dersler konulmuştur6.

Fay Kırby’e göre Türk pedagojisi ve Türk eğitimi düşünüşü bu dönemde başlamıştır7. Köy Enstitüleri’nin ilk görülmeye başlandığı yer aslında II. Meşrutiyet Dönemi’dir. Çünkü bu dönemde köy ve kent arasındaki fark kapatılmaya çalışılmış, köylünün de eğitiminin önemi anlaşılmıştır.

O dönemde Kastamonu mebusu olan Đsmail Mahir Efendi, köy eğitimi ile ilgili düşüncelerinde kısaca köy enstitülerinin amaçları ve uygulamalarını belirtmiştir. Erkek ve kız çocuklar ziraat ve diğer iş eğitimi derslerini alacak, köylerine gidip orada çalışacaklardır8.

O dönemler de gazeteci olan Ethem Nejat’ın çıkardığı Yeni Fikir dergisinde bunlarla ilgili yazılar çoğunluktaydı. Ethem Nejat tarıma dayanan, köyün gelişmesini isteyen bir eğitimi savunuyor, öğretmen adaylarını köylere götürerek onları köylerle tanıştırıyordu. Gittiği yerlerde ve çalıştığı görevler ilköğretimin çalışması için uygulamalar yapmıştır9.

II. Meşrutiyet Dönemi’nin başka bir önemli özelliği de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesidir. II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi en önemli eğitimcilerinden biri olarak kabul edilen Đsmail Hakkı Baltacıoğlu MEB tarafından Avrupa’ya öğrenci olarak gönderilenler arasındadır.

Đsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun en önemli yeniliklerinden biri kadınların yükseköğrenim hakkına kavuşmalarına öncülük etmiş olmasıdır10.

Özodaşık, Baltacıoğlu’nun prensibini şöyle açıklıyor11:

“Baltacıoğlu, bu günkü toplumun ihtiyacı olan insan tipini yetiştirmek için, milletin kültürünü ve çağın tekniği dikkate alarak fertleri, gerçek çevreler içerisinde, kendi çalışmaları ile sosyal randımanlar verdirerek yetiştirmenin gereğini vurgular.”

Üretime dayalı bir eğitim sistemini savunan Baltacıoğlu “üretici adam” yetiştirmeye dayanan bir eğitim sistemini benimsemiştir12.

6 Özodaşık, a.g.e, s35

7

Fay Kırby, Türkiye’de Köy Enstitüleri, Güldikeni Yayınları, Ankara, 2000, s.5 8 Yahya Akyüz, a.g.e, s. 258

9 Pakize Türkoğlu, Tonguç ve Enstitüleri, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Đstanbul, 1997,s.48 10 Özodaşık, a.g.e, s.168

11

(13)

“Sizler bu milleti kurtaracaksınız, sizler bu millete kan, can, hırs, emel vereceksiniz. Sizin vereceklerinizi Darülfünun’lar bile veremez… Bu millet kitapsızlıktan değil, duygusuzluktan ölecek! 13” Diyerek güzel sanatları önemini ilk ileri süren ve savunan eğitimcilerden olmuştur.

Đsmail Hakkı Baltacıoğlu Gazi Eğitim Enstitüsü’nün başına getirilince işe demokrasiye, Enstitü içinde yer vermekle başladı. Bu çalışma öğrenciler arasında istenilen olumlu sonucu verdiği halde bazı öğrencilerin muhalefetiyle karşılaşınca görevinden istifa etmek zorunda kaldı14.

Đsmail Hakkı Baltacıoğlu eğitim görüşlerini beş ilke altında toplamıştır15.

1. Kişilik Đlkesi: Eğitimin insana meslek kazandıran onu toplumsal hayata hazırlayan bir işlevi vardır16.

2. Çevre Đlkesi: Çocuk kişiliğine göre bir çevrede eğitilmelidir. Çocuk gerçek eğitim ortamının maddi ve manevi havasını solumalıdır17.

3. Travay Đlkesi (Çalışma-Ekinlik Đlkesi): Öğrenci işi kendi yapıp ortaya koymalıdır. Yaparak yaşayarak öğrenme yolu izlenmelidir18.

4. Randıman Đlkesi: Okulda yapılan eğitimin sonunda ortaya verimli bir iş çıkmalıdır19.

5. Đnisiyasyon Đlkesi: Çocuk eğitim ve öğretim olgusunun içine bizzat katılmalıdır20.

Bu beş ilkeden yola çıkarak Baltacıoğlu’nun Köy Enstitülerinin temel dayanaklarını benimsediği görülebilir.

II. Meşrutiyet Dönemi’nin bir başka önemli eğitimcisi de Satı Bey’dir. Özodaşık, Satı Bey’in eğitim anlayışını şöyle açıklamıştır21:

“Satı Bey’e göre eğitim, insanın bütün ilgi ve yeteneklerini, gerek kendinin ve gerekse başkasının mutluluğunu sağlayacak şekilde geliştirmektir.”

Satı Bey ezberciliği eleştirmiş ve araştırıcılığı savunmuştur. Öğretmen okulu için uygulama okulu açmış ve programını kendi yapmıştır. Mezunları her yıl okulda toplayarak 12 Akyüz, a.g.e, s. 275 13 Akyüz,a.g.e, s.275 14 Kirby, ag.e.,s.39 15 Özodaşık,a.g.e, s.169 16 Özodaşık, a.g.e, s.169-170 17 Özodaşık, a.g.e,s.169-170 18 Özodaşık, a.g.e,s.169-170 19 Özodaşık, a.g.e,s.169-170 20 Özodaşık, a.g.e,s. 169-170 21 Özodaşık, a.g.e,s.55

(14)

“Öğretmen Okulu Kongresi” düzenlemiş böylece değerlendirmenin yapılmasını sağlamıştır. Öğretmenlikte geziye önem vermiş, ilk kez tarihi yerlere, fabrika ve kırsal alanlara geziler düzenlenmiştir.

Öğretmenliği herkes değil yeteneği olanlar yapabilir demiştir. Bu uygulamalara bakılarak Satı Bey’in öğretmen yetiştiren kurumların temelini attığını söyleyebiliriz. Fay Kırby’nin bu konudaki düşünceleri şöyledir22.

“Batı’da doğmaya başlayan sosyolojik görüşün etkisiyle, daha o zaman bırakılmakta olan bu gibi görüşlerden hareket ederek, birey olarak öğretmenin Türk toplumunu değiştireceği romantizmi doğdu. Biraz Türkçülük çeşnisi olmakla birlikte, “köycülük” de bu düşünden ve Satı Bey’in öğretmen okullarına yaydığı idealizmden gelir.”

Daha önce II. Meşrutiyet döneminin önemli özelliklerinden birinin de Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi olduğuna değinmiştir. Gönderilen eğitimcilerden biri de bu çalışmaya konu olan Köy Enstitülerinin temeli atan Đsmail Hakkı Tonguç’tur.

22

(15)

1.BÖLÜM

CUMHURĐYET DÖNEMĐ EĞĐTĐM SEFERBERLĐĞĐ

Kurtuluş savasından sonra genç cumhuriyet Osmanlı’dan büyük bir yıkıntı miras almıştı.

Ülkede 13 milyon nüfusun sadece %7’si okuryazardı. Her alanda olduğu gibi kadınlar bu alanda da geri kalmış ve okuryazar olan kadın sayısı çok azdı.

Bilim hayatı yok deneyecek seviyedeydi, her tarafta tekke, dergâh, tarikat vardı. Đnsanlar araştırmayan, okumayan; sadece geçim derdinin peşinde cahil bir halktı.

Millet ilkel bir tarım ve sıfıra yakın sanayi ile limanlarının ve madenlerinin çoğunun yabancı sermayede olduğu bir dönemde yaşamaya çalışıyordu.

Bütün bu verilere bakarak aslında Türkiye Cumhuriyet’i ilk kurulduğunda “Millet her alanda ortaçağı yaşıyordu.” diyebiliriz.

Yıllar sonra Köy Enstitü’lü şair Cesarettin Ateş’in şu dizeleri aslında durumu bize özetliyordu23.

“On koyunun çoban oldun peşinde Baharın da dağda kaldın kışın da Boyun eğdin daha küçük yaşında Yeter beyim, paşam dediğin yeter.”

Yüce önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Başöğretmen” unvanı ile kara tahta başında ders vermesi milletin eğitim düzeyinin yükselmesi için büyük bir adımdı.

1.1 Birinci Heyeti Đlmiye

1.Heyet’i Đlmiye Cumhuriyet ilan edilmeden 15 Temmuz- 15 Ağustos 1923 tarihlerinde çok acil bir şekilde toplandı. Bu toplantıya çeşitli düşüncelerde birçok eğitim ve bilim adamı katıldı. Toplantıda birçok fikir ileri sürüldü. Bu düşüncelerden birçoğu yeni çağdaş, laik ve milliyetçi Türkiye’den çok uzaktı.

Birinci Heyet-i Đlmiye'nin aldığı önemli kararlar şöyle sıralanabilir: - Đlköğretim altı yıldır. Öğretim zorunluluğu 7-14 yaşları arasındadır.

-Zorunlu eğitim yaşında bulunan çocukların yabancı okullara devamları yasaktır.

- Maarif Vekâletinden başka bakanlıklar ilköğretim yaptıramaz. Bu bakanlıkların elinde var olanlar Maarife devredilecektir. Yabancılar dâhil, bütün özel okullar Maarif Vekâleti'nin denetimi altındadır.

- Küçük köyler için, seçilecek yerlerde "Leylî Köy Mektepleri" (Yatılı Bölge Okulları

23 Mevlüt Kaplan, Aydınlanma Devrimi Ve Köy Enstitüleri, T. C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002,s. 5

(16)

gibi) kurulacak, hatta gezici öğretmenler kullanılacaktır.

- Đlköğretimden sonra ortaöğretime gidemeyecekler için, zorunlu öğretim iki yıl daha devam eder.

- Kadınlar, Heyet-i Đlmiye'ye girebilecekler ve ilköğretim müfettişi olarak da atanabileceklerdir.

- Din dersi öğretmenlerinin seçiminde, diğer öğretmenlerdeki gibi şartlar aranılacaktır. Din dersleri programı, din ve eğitim adamlarından kurulu bir komisyonca yapılacaktır.

- "Sultani" adının "lise" olmasına karar verilmiştir. Liselerin 4+4+3 = 11 yıl olmasına; fen ve edebiyat şubelerinin lise son sınıfta ayrılmasına karar verilmiştir.

- Diplomalı ve ehliyetnameli ilkokul öğretmenleri, askerliklerini, öğretimi aksatmayacak şekilde yaparlar.

- Öğretmenlerin nedensiz azlini önlemek için, Meclis'ten yasalar çıkartılacaktır. Ama o zamana kadar, Heyet-i Đlmiyece bu hususta uygulanacak esaslar önerilmiştir.

1.2.Tevhid-i Tedrisat

1773’lerden itibaren batıdan örnek alınarak açılan askeri ve sivil okullar, klasik sistemle açılmış diğer okullar, aynı zamanda azınlık ve yabancıların açtığı okullar, ülkede tam bir eğitim karmaşasına neden oluyordu. Okulların farklı eğitim programları ile farklı insan tipleri yetiştirilmesi toplumda büyük sıkıntılara yol açıyordu24.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921 Maarif Kongresi’nde yaptığı konuşmada aslında daha sonra çıkarılacak Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ilk ışığını veriyordu. “Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli bir etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin batıl inançlarından ve doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, Doğudan ve Batıdan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, milli ve tarihi özelliğimizle uyumlu bir kültür anlıyorum25.”

Çağdaş bilimin ve tekniğin kaynaklarını Türk halkına açabilmek için din adamlarının eğitim ve hukuk üstündeki etkilerini ortadan kaldırmak gerekiyordu. Bu amaçla 3 Mart 1924’te Tevhidi Tedrisat kanunu TBMM’de onaylandı. Tevhidi Tedrisat Kanunu ile öğrenimlerin birleştirilmesi anlamına gelen bu kanunla getirilen düzenlemeler şunlardır:

• Ülkedeki tüm bilim ve öğretim kurumları ve Evkaf Vekâleti ya da özel açılan tüm medrese ve mektepler MEB’e bağlandı.

24 Özodaşık,a.g.e,s.89

25

(17)

• Şeriye ve Evkaf Vekâleti’ne bağlı tüm mektep ve medreselere ayrılan bütçe MEB bütçesine geçirildi.

• MEB yüksek din uzmanları yetiştirmek için Darülfünun’da bir ilahiyat fakültesi, imam ve hatip yetiştirmek için de ayrı okullar açtı.

Böylece Osmanlı dönemin üç koldan yürüyen eğitimine “Öğretim Birliği” yasası ile son veriliyor, medrese eğitimi ve özel yabancı okulların özgür hareketi ortadan kaldırılıyordu.

1.3 Mustafa Necati Bey Dönemi

20 Aralık 1925’te Milli Eğitim Bakanlığı’na Mustafa Necati Bey’in getirilmesiyle Cumhuriyet Dönemi Milli Eğitim Politikasında çok önemli bir döneme girilmiştir.

Mustafa Bey’in göreve gelir gelmez ilk yaptığı dönemin eğitim adamlarını ve aydınlarını çevresinde toplayarak, yabancı eğitimcilerin raporlarını inceleterek, uygulamada yer alacak kişileri iyi seçerek, uyumlu bir ortam yaratmak ve gece gündüz çalışmak oldu.

Maarif Vekili Necati Bey başkanlığında, başkanlık ileri gelenlerinden önemli liselerin müdürlerinden ve müfettişlerden oluşan 19 kişilik bir heyet 26 Aralık 1925 – Ocak 1926

tarihleri arasında toplandı. 12 oturum olarak yapılıp şu kararlar alındı:

• Devlet ve il bütçelerinden maarife ayrılan parayı en verimli şekilde kullanıp, okulları, okumak için başvuran bütün çocukları alabilecek şekilde genişleterek önlemleri almak. • Liselerin azaltılıp, öğretmen okulları ve meslek okullarının belirli merkezlerde toplanması ve kuvvetlendirilmesi.

• Yatısız ortaokullarda karma eğitimi yapılıp stajyer öğretmenlere meslek eğitiminin verilmesinin sağlanması.

• Öğretmenlerin terfileri için yasal temeller konulup, eğitim ve öğretim işleriyle meşgul olacak bir milli talim ve terbiye dairesi kurmak.

1926 yılında 789 sayılı “Maarif Teşkilatına Dair Kanun” çıktı. Bu yeni yasaya uygun olarak Talim Terbiye Dairesi kuruldu. Bu yasa MEB’in yasal bir örgütlenmeye kavuşmasını sağlamıştır26. Ayrıca bu yasaya göre ilkokullar şehir ve köy okulları olmak üzere ikiye ayrıldı. Bu okullar ayrıca gündüzlü ve yatılı olarak sınıflandırıldı. Bunlardan başka “Köy Yatı Okulu” adında bölge okulları kurulması kararlaştırıldı. Bu okullar, köylerinde okul bulunmayan birkaç köyün en büyüğünde kurulacak, aynı zamanda çevre okullarda 3.sınıfı bitiren çocuklar bu okullara alınacaktı. Bu okulların öğretmenleri de köy koşullarında yetiştirilecekti.

26

(18)

1919-1938 dönemi ilkokul öğretmeni yetiştirme politikasının temeli, Necati Bey’in ölümünden Atatürk devrinin sonuna kadarki dönemde şehir ve kasaba ilkokullarına öğretmen yetiştirme çabalarıyla 1933 yılından itibaren gelişen “köycülük” ve köy kalkınması” hareketlerine paralel olarak, köye öğretmen yetiştirmeye çalışmıştır. Özodaşık’a göre Mustafa Necati Bey’in okulların amacı şöyledir27:

“Mustafa Necati’ye göre okulların amacı “çevresine etkin uyum yapabilecek iyi yurttaşlar yetiştirmek” olarak tespit edilmiştir. Bu anlayışa göre; çevresindekileri rahatsız etmeden, onların duygu, düşünce ve davranışları ile kendi duygu, düşünce ve davranışlarını birbiriyle uyumlu hale getirme söz konusudur. Böyle bir eğitim anlayışı ile okul, yalnız öğrencileri değil, bu öğrenciler aracılığıyla, çevredeki insanları da yetiştirmek ve geliştirmek imkânı bulur. Böyle bir anlayış, bütün eğitim ve öğretim kurumlarının politikası haline gelmelidir.”

1932 reformu ile ilk öğretmen okullarının özellikle riyaziye, fizik, kimya, felsefe derslerinin lise normlarına göre açık olan müfredatları tamamlanmış, ortaokullar üzerine üç yıl eğitim veren lise dengi bina, meslek ve okulu haline getirilerek Riayet ve terbiye gibi mesleki derslerin haftalık ders saatleri konulmuş, bütün dersler ilkokul müfredat programı göz önüne bulundurularak ve uygulamalı bir biçimde verilmesi öngörülmüştür. Bu arada 1931 yılında din dersleri ilk öğretmen okulları müfredatından çıkartılarak yerine, Askerlik ve yurt bilgisi dersleri konmuştur.

Mustafa Necati Bey’in Bakanlığı sırasındaki en önemli yenilikler şöyle sıralanabilir: • 1928’de Latin Harflerinin kabulü

• 1926’da okul kitaplarının MEB tarafından basılması kararı ve eğitimin ücretsiz olması

• 1926’da Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü’nün kurulması ve köy öğretmen yetiştirme çalışmaları28

Mustafa Necati Bey bakanlığı sırasında büyük saygınlık kazanmıştı. Bunun en önemli nedeni sürekli olarak öğretmenlerle görüşmesi, karşılaştıkları haksızlıklarda ve güçlüklerde onlara destek olmasıdır29. Akyüz, Mustafa Necati Bey’deki öğretmen sevgisini şöyle anlatıyor30: “Mustafa Necati, öğretmenlerde meslek aşkı ve heyecanını doruk noktasına çıkarmıştı. Onlara bir arkadaş gibi candan öyle bir seslenişi vardı ki… Onlara yavrum, arkadaşım, sevgili meslektaşım der, mektuplarını onları “gözlerinden öperek”, “şefkatle 27 Özodaşık, a.ge. s155 28 Akyüz, a.g.e.,s.357 29 Akyüz, a.g.e.,s. 357 30 Akyüz, a.g.e.,s.358

(19)

kucaklayarak1 bitirirdi… Đsteklerini sorar, kitap gönderirdi… Öğretmen ondaki içtenliğe hayran kalmıştı.”

Mustafa Necati Bey’den sonra bakan olan Cemal Hüsnü(Taray) eğitim işlerini kaldığı yerden devam ettirdi. Millet Mektepleri’nin yanı sıra okuma seferberliği başlattı. Ama bu yenilikler ekonomik bunalımlardan ve başka sebeplerden kaynaklanan sorunların önüne geçemiyordu. O sene yeniden bakan değişti yeni bakan Esat(Sagay) oldu. Esat Bey köklü değişiklikler yapmıyor günlük işlerle vakit geçiriyordu.

1.3.1 Köy Muallim Mektepleri

Mustafa Necati Bey’in yeniliklerinden biri de “yaşam ve iş”i bir araya getirmesidir. Bunun için 1926’ da ilkokul programında değişiklik yapılmıştır. Đlkokul programındaki değişiklik sonucunda devletin 9062 öğretmeninden sadece 3960’nın öğretmen okulu çıkışlı olduğu anlaşılmıştır 31. Diğerleri ilkokul mezunu, ilkokuldan terk, cami hocalığından öğretmenliğe geçmiş öğretmen ehliyetnamesi olan insanlardı. Aslında öğretmen okulu çıkışlıkların bile “iş” kavramından haberleri yoktu. O öğretmenler klasik eğitim kurallarına göre yetişmişlerdi. Ve klasik eğitim kurallarında “iş eğitimi” yoktu.

Yeni öğretmenler ancak yeni tipte kurumlarda yetişebilirlerdi. O yüzden Köy Muallim Mekteplerinin kurulması kararlaştırıldı.

1926’da Kayseri’de Zencidere Öksüz Yurdu, Kayseri-Zincidere Köy Muallim Mektep’ine çevrildi. Sonraki yıl da Denizli’de bir okul daha açıldı.

Ama bu mektepler ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı getirdi. Mektepler istenilen başarıyı yakalayamamıştı. Bunun en büyük nedeni sınavla girilebilecek olan bu okula sınav giriş şartı aranmamasıydı. Sadece 16-20 yaş sınırlaması vardı. Yani köylü ya da kentli ayrımı yapılmıyordu. Tabi ki kentli çocuklar, köyde öğretmen azlığı ya da yokluğu çekmiş köylü çocuklara göre sınavlarda daha büyük başarı gösteriyorlardı. Köy Muallim Mektepleri’ndeki “iş” eğitimine de kentli çocukların severek katıldıkları söylenemezdi. Hayatında toprakla ilgilenmemiş bir çocuğun tarım derslerine yatkınlığı beklenemezdi.

Ayrıca programda pedagoji, sosyoloji, psikoloji gibi konuların olmaması da çok büyük bir eksikliğe neden olmuştu.

Nitekim köy muallim mektepleri beklenin aksine büyük bir başarısızlık olarak tarihe geçti. 1932’ de Kayseri’deki, 1933’de de Denizli’deki Köy Muallim Mektepleri tarihe karıştı.

31

(20)

1.3.2 Millet mektepleri

Cumhuriyet ilkelerine göre insanların eğitilmesi ve okutulması için “halk mektepleri” veya “Halk Dershaneleri”nin kurulması gerekiyordu. Bakanlık 1928 Temmuzda hazırladığı “Halk Merkezleri Talimatnamesi” ile aynı yılın Eylül ayında Halk dershanelerinde 64,302 kişi ile halk eğitimi çalışmalarının yapılması başlatıldı. Daha sonra bu dershaneler millet mektepleri adı altında örgütlenecekti.

Maarif Vekili Mustafa Necati Bey 2 Aralık 1928’de valiliklere gönderdiği genelgede, millet mekteplerinde 1 Ocak 1929’dan itibaren derslere başlanması için her öğretmenin bir “millet mektep dershanesi” kurmasını istemiştir. Bu kararla Millet Mektepleri1929 yılında birçok yerde açılmaya başlamıştır.

1.3.3. Halk Evleri

Halk eğitimine yönelik kurumlar olarak 1932 ‘de Halkevleri açılmıştı. Köylere geziler düzenleniyor, doktorlar dişçiler vb. meslekten kişiler topluca köylere giderek, köylülere yardım götürüyordu. Cumhuriyetin ilânından sonra kültürel alanda bir dizi inkılâp yapıldı. Ancak şeyh Sait isyanı, Menemen olayı gibi vakalar, yapılan inkılâpların halk tarafından tam olarak benimsenmediğini göstermektedir. Bu bakımdan inkılâbın halka mal edilmesi, derinleştirilmesi ve halkın eğitilmesi için herkesin rahatlıkla çalışmalarına katılabileceği yaygın bir teşkilâta ihtiyaç vardı. 1929’da halka yeni harflerle okuma-yazma öğretmek amacıyla bir yaygın eğitim kurumu olarak Millet Mektepleri açılmıştı. Fakat, bu kurumlardan pedagojik alanda istenilen verim alınamamış olmalı ki Millet Mekteplerinden daha geniş ve daha karmaşık bir kurum olan halkevleri kurulmuştur.

Ayrıca sanatı geliştirmek, sanatkârı korumak, sağlıklı bilinçli nesiller yetiştirmek, köyle şehir arasındaki kültürel ve ekonomik farklılıkları gidermek, yeni rejim için tehdit unsuru olabilecek bazı düşüncelerin gelişme olanağı bulduğu çeşitli sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutmak gibi hususları da halkevlerinin kuruluş sebepleri arasında saymak mümkündür.

19 Şubat 1932’de resmen açılan halkevleri, Atatürk’ün direktifleriyle kurulmuş ve kısa zamanda Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış çok önemli bir kültür kurumudur. 1932’de 55, 1935’de 478 halkevi, köylerde 4500 halkodası açıldı32. 9 yıl içinde 65 dergi, 500 kitap, 23000 den fazla konferans, 12000den fazla temsil, 9000 civarı konser, 7000 film gösterisi düzenlenmiştir33. 2.600.000 kişi 453000 kitap okudu34. Mevlüt Kaplan kitabında halk evleri

32 Kaplan,a.g.e., s.15 33 Kaplan,a.g.e.,s.15 34

(21)

için şöyle diyor35: “Halk evleri hareketi de eğitim kurumları Köy Enstitüleri gibi halkın kalkındırılmasına yönelik devrimci kuruluşlardı.”

Halkevlerinin amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:

• Yapılan inkılâpların benimsenmesine yardımcı olmak • Osmanlı’dan kalan ümmetçilik anlayışından kurtulmak

• Yeni devletin ilkelerinden biri olan laikliği halka tanıtmak ve sevdirmek

• Savaştan çıkan yoksul ve yıpranmış halkı, temsil, gezi, tiyatro gibi faaliyetlerle canlandırmak

Halkevleri çalışmaları, C.H.P’nin parti programındaki ilkeler doğrultusunda yürütülmüştür. Bu kurumlar 1932-1951 yılları arasında Türkiye’nin toplumsal ve kültürel tarihinde önemli roller oynamıştır. Başta Atatürk olmak üzere, dönemin önde gelen devlet adamları zaman zaman halkevleri çalışmalarına bizzat katılmak suretiyle bu kurumları desteklemişler, böylece geniş halk kitlelerinin halkevlerinde yapılan faaliyetlere katılımını sağlamışlardır.

Halkevleri bünyesinde 9 şubeden oluşuyordu. Bu şubeleri, dil edebiyat ve tarih şubesi, güzel sanatlar, temsil, spor, halk dershaneleri ve kurslar şubesi, kütüphane ve neşriyat şubesi, köycülük şubesi, müze ve sergi şubesi, sosyal yardım şubesiydi.

1.3.3.1 Dil, Edebiyat, Tarih Şubesi

Sohbetler, konferanslar düzenlemek, yeni Türk alfabesini tanıtmak ve okuma yazma oranını artırmak halk arasında kullanılan terimleri, gelenek, görenekleri, adetleri incelemek ve bunları korumak bu şubenin görevleri arasındaydı. Ayrıca bu şubenin başka bir önemli görevi de dergi yayınlamaktı.

Halkevlerinin çoğunda konuşma, şiir, hikâye, piyes, kompozisyon gibi alanlarda yarışmalar düzenlenmiş, dereceye girenlere hediyeler verilmişti.

Bu şubeler Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin taşradaki kolu olmuştur. Bu şube Türkçe’yi sevdirme, yabancı kelimeleri Türkçe’den ayıklama çalışmalarını sürdürmüşlerdi. Birçok halk evi çalışanı köy köy dolaşarak halk dilinde yaşayan atasözü ve deyimleri dergilerde yayımlayarak bu sözlerin yok olmalarını önlemiştir. Fay Kırby halkevlerinin bu çalışmaları hakkında şöyle bir yorumda bulunuyor 36: “Taşra halkevlerinin amatör folklorcuları, sosyologları, müzikologları ve tarihçileri rasyonel bir eğitim planlamasına temel olabilecek

35

Kaplan,a.g.e.,s.16 36

(22)

bilgiler topladılar. Bu çalışmalarla halk kültürünün zenginliğini ve çok türlülüğünü gösterdiler.”

Türkçe olmayan bazı sokak ve köy isimlerini incelemiş ve bunların Türkçe’ye çevrilmesine gayret etmişlerdir. Ayrıca bu şube Türkçe’nin bilinmediği yerlerde kurslar açmış ve Türkçe’yi halka öğretmişlerdir.

1.3.3.2 Güzel Sanatlar Şubesi

Bu şube, müzik, resim, mimarlık, süsleme sanatı, heykeltıraşlık gibi alanlarda genç yetenekleri korumak ve yetiştirmek, halkın güzel sanatlara ilgisini artırmak ve güzel sanatları sevdirmek, halka milli marş ve şarkıları öğretmeye çalışıyordu.

Bu şube bir yandan kendi amaçları için faaliyet gösterirken bir yandan da temsil şubensin etkinliklerine yardımcı oluyordu.

Bu şube sayesinde profesyonel sanatçılar eşliğinde kurslar ve sanatçıların eserlerinin olduğu sergiler açılmıştır.

1.3.3.3 Temsil Şubesi

Bu şube tiyatroya yeteneği olan kadın ve erkeklerden temsil grubu oluşturuyordu. Temsillerin konusu ise, Türk Đnkılâbı’nı yayma, Đnkılâpları benimsetmek, modern hayatı özendirmek gibi konular oluyordu. Ayrıca Türk geleneklerinden olan Ortaoyunu, Karagöz gibi oyunlar yeniden hayat buluyor, tarih sayfasında kaybolmaktan kurtuluyordu.

Konya halkevi temsil şubesinin yaptığı temsiller Ekekon gazetesinde Konyalı vatandaşlarımıza duyuruluyordu37.

1.3.3.4 Spor Şubesi

Bu şube sporu sevdirmek, spor kulüplerinin olmadığı yerlerde kulüp kurmak, gençleri spor faaliyetlerine yöneltmek ve gerçek sporcular yetiştirmek için çalışıyordu.

M. Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Sağlam kafa sağlam vücutta olur” ilkesinden yola çıkarak, bireyin bedenen, ruhen ve zihnen gelişimine yardım ediyorlardı.

Spor şubesi güreş, jimnastik, boks, eskrim, judo, basketbol, voleybol, avcılık gibi alanlarda kurslar açıyor genç yeteneklerin yetişmesinde görev alıyordu.

1.3.3.5 Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi

Bu şube yazma ve yetiştirme hareketlerinin ilerlemesini sağlamak, okuma-yazma öğretmek, yabancı dil dersleri vermek, sanat öğretmek gibi amaçlarla kurslar açılmasını sağladı.

37

(23)

Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi gereken yerlerde ücretsiz kurslar açardı. Cezaevinde yatanlara okuma-yazma, mesleki eğitime ihtiyaç duyulan yerlerde şoförlük, motor dikiş, nakış gibi kurslar açarak halkın birçok alanda gelişmesine yardımcı olurlardı.

1.3.3.6 Kütüphane ve Neşriyat Şubesi

Her halkevinin bünyesinde bir kütüphane ve okuma odası olmak zorundaydı. Bu şube CHP yayınlarıyla, bağışlarla, satın alarak kitaplığı zenginleştirme, okuyucu sayısının artmasına gayret ederdi.

1.3.3.7 Köycülük Şubesi

Köylülerin hem bedenen, hem de ruhen gelişmesinde bu şube görev alırdı. Çevre köylere geziler düzenlemek, hasta köylülerin şehirdeki sağlık merkezlerinde tedavilerini sağlamak, gazi ve şehit ailelerinin korunmasıyla ilgilenirlerdi.

Doktor, veteriner, öğretmen, mühendis gibi çeşitli meslek kollarında çalışanlar köylere geziler düzenlemiş, yeni planlar dâhilinde modern köyler oluşturmaya çalışmışlardır. Konya Halkevi köycülük şubesinin yaptığı bir gezi Ekekon gazetesine de yansımıştır38.

1.3.3.8 Müze ve Sergi Şubesi

Bu şube müze ve sergi olarak iki kola ayrılırdı. Müze kolu çevredeki tarihi eser ve abidelerin korunması konusunda resmi kurumları aydınlatırdı. Buralarda resmi müze varsa onları zenginleştirmeye ve korumaya, yoksa müze kurulması konusunda gayret gösterirlerdi.

Sergi kolu ise çevrede ve memleketin diğer yerlerinde bulunan sanatkârların sanat eserlerinin sergilenmesinde görev alırdı.

Başlangıçta Müze ve Sergi olan bu şubenin adı daha sonra Tarih ve Müze Şubesi olarak değiştirildi.

1.3.3.9 Sosyal Yardım Şubesi

Çevrede yardıma muhtaç kimsesiz kadın, çocuk, sakat, ihtiyar ve hastalarla ilgilenmek, var olan hayır cemiyetlerinin faaliyetlerinde görev almak, kreş, öğrenci yurtları gibi sosyal yardım kuruluşlarının faaliyetlerine yardım etmek, hapishanedeki muhtaçları korumak, fakir öğrencilere yemek, kıyafet, barınma konularında yardım etmek, tedaviye muhtaçların tedavisini sağlamak bu şubenin başlıca görevleri arasındadır.

Halkevi üyesi doktorlar, halkevine müracaat eden hastaların ücretsiz muayene etmiş, birçok halkevinde poliklinik açılmıştır.

Tablo 1.1. 1938 yılında 209 Halkevinin Türkiye sathındaki dağılımları*

38

(24)

Acıpayam Adıyaman Adana Adapazarı Afyon Ağrı Ahlat Akçakoca Akhisar Aksaray Akşehir Alanya Alaşehir Amasya Ankara Antalya Arapgir Ardahan Artvin Aşkale Ayancık Aydın Ayvalık Babaeski Bafra Bakırköy Balıkesir Balya Bandırma Bartın Bayburt Bayındır Bergama Beşiktaş Beyoğlu Biga Bilecik Birecik Bitlis Bodrum Bolu Bolvadin Bor Bozüyük Boyabat Burhaniye Bulanık Buldan Burdur Bursa Ceyhan Cizre Çapakçur Çanakkale Çankırı Çarşamba Çeşme Çine Çorlu Çorum Çölemerik Denizli Demirci Develi Devrek Dikili Dinar Divriği Diyarbakır Düzce Edirne Edremit Elazığ Elbistan Eleşkirt Elmalı Eminönü Emirdağ Erciş Erbaa Ereğli Ereğli Ergani Erzincan Erzurum Eskişehir Eyüp Fatih Fatsa Fethiye Gaziantep Gebze Gediz Gelibolu Gemlik Gerede Gerze Giresun Gönen Göynük Gümüşhane Harput Hozat Iğdır Isparta Đnebolu Đnegöl Đskilip Đzmir Đzmit Kadıköy Kağızman Kandıra Karaman Karamürsel Kars Karşıyaka Kastamonu Kayseri Kemaliye Keskin Keşan Kiğı Kilis Kırkağaç Kırklareli Kırşehir Konya Kula Kütahya Lüleburgaz M.Kemalpaşa Malatya Manisa Maraş Mardin Menemen Mersin Merzifon Milas Mudanya Mudurnu Muğla Muş Nazilli Nazilli Nevşehir Niğde Niksar Nusaybin Oltu Ordu Osmaniye Ödemiş Pasinler Perşembe Pertek Rize Safranbolu Salihli Samsun Sandıklı Sarayköy Sarıkamış Savur Seferihisar Sındırgı Siirt Silifke Silvan Simav Sinop Sivas Siverek Sivrihisar Söke Sungurlu Ş.Karahisar Şarkikaraağaç Şehremini Şişli Tarsus Taşköprü Tavas Tefenni Tekirdağ Tire Tirebolu Tokat Tosya Trabzon Turgutlu Turhal Ünye Ürgüp Üsküdar Ulukışla Urfa Urla Uşak Uzunköprü Van Varto Vezirköprü Vize Yalvaç Yozgat Zile Zonguldak

(25)

Amacı halkı eğitmekti ama ne yazık ki halkevleri kenti aşamıyor, köylüyü eğitemiyordu. Bu arada Milli Eğitim Bakanı tekrar değişmiş ve yerine Dr. Reşit Galip gelmişti. Dr. Reşit Galip bakan olunca ilk yaptığı işlerden biri müfettişlere arıcılık, kooperatifçilik seminerleri düzenleyerek bu konuda köy öğretmenlerine yardımcı olmalarını istemek oldu. Köylüler için yayınlar hazırlattı. Ama köylerde bu yayınları okuyabilecek kişi sayısı yani okur-yazar sayısı çok azdı. 1933’te öğrenimlerini tamamlamadan okuldan ayrılan gençleri köylere gezici köy öğretmeni yapma, köy kitaplıkları kurma gibi tasarıları vardı. Ancak bunları uygulamaya koyamadan görevden ayrıldı.

Daha sonra Abidin Özmen bu bakanlığa getirildi. Ama birçok nedenden dolayı eğitimde istenilen değişimler olmuyordu.

1933-1934 yıllarında, Türkiye’de ekonomi alanında araştırma yapan yabancı bir kurul, hazırladığı raporun eğitimi içeren bölümünde şöyle diyordu;

“Ekonomik gelişme hala plana bağlanmamıştı. Đlk ve ortaöğretimde öğrenciyi eleyen bir yöntem uygulanıyordu. Teknik ve mesleki eğitim alanındaki gelişmeler tıkanmıştı.

Đlköğretimde bir yenilik göze çarpmıyordu. Özellikle köy eğitimi için harcanan para ve emekten sonuç almak olası değildi. Kent ilkokullarının beş yıl, köy ilkokullarının üç sınıf olması adil değildi. Ülkenin her yerinin kalkınması için geri bölgelere ve köylere bir an önce kültür ve eğitim hizmeti götürülmesi zorunluydu39.”

Osmanlıdan kalma kent- köy ayrımcılığını kaldıracak, batıdan alınan eğitimle değil yepyeni bir eğitim politikasıyla çalışacak insanlar aranmaya başlandı. Bu dönemde, Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanlığı’na getirildi. Saffet Arıkan’dan istenen köylere yönelik büyük bir eğitim seferberliğinin başlatılması idi. Ve bunun için köyler hakkında bir rapor istiyordu.

Artık gerçek bir eğitim seferberliği başlıyordu. Bu işten başarı ile çıkabilmek için deneyimlere dayanmak, alınan olumlu sonuçlardan sonra işi, çıkarılacak yasalarla yönetmek gerekirdi.

39

(26)

2. BÖLÜM

KÖY ENSTĐTÜLERĐNĐN KURULMASI

2.1Đsmail Hakkı Tonguç’un Đlköğretim Genel Müdürlüğüne Getirilmesi

Yeni bakan Saffet Arıkan’a bu konuda yardımcı olanlardan biri partili eğitimci Nafi Atuf Kansu’ydu. Kansu’nun da teklifiyle Arıkan, Đ.H.Tonguç’u Đlköğretim Genel Müdürlüğü’ne atamayı düşündü ve bunu uygulamaya geçirdi.

Đlköğretimde köklü değişiklikler yapmak için kollar sıvandı. Đlk başta yapılacak olan Saffet Arıkan’ın istediği rapordu.

Tonguç, incelemeleri yapıp genel müdür olarak raporu kısa sürede hazırladı. Nicelik ve nitelik yönüyle, ekonomik temeliyle sınıfsal bir öz taşıyan, ayrıcalıkları azaltıcı bir eğitimin temellerini atacak olan bir rapor hazırladı. Buna göre40:

“Türkiye’de 13.648.000 kişi yaşamaktadır. Ve bu insanların 1.1 milyon kişisi Arap Harfleri ile okuma yazma bilmektedir.”

Galip Candoğan’ın Köy Enstitüleri Sistemi adlı kitabında 41 ve Pakize Türkoğlu’nun

Tonguç ve Enstitüleri42 adlı kitabındaki verileri tabloya dönüştürecek olursak şunları elde edebiliriz.

Tablo:2.1 1935 yılı nüfus sayımına göre ülke nüfusunun oturduğu yerler Şehir ve kasabada oturanlar 3.799.743

Nüfusu 800’den fazla olan köylerde oturanlar 2.388.345 Nüfusu 400-800 olan köylerde oturanlar 3.175.759 Nüfusu 400’den az olan köylerde oturanlar 6.836.839

Tablo :2.2 1932-1934 yılında ülkede bulunan ilkokul sayısı

Şehir ve kasabada bulunan ilkokullar 1.192

Köyde bulunan ilkokullar 4.999

Tablo 2.3: 1932-1934 yılında görev yapan öğretmen sayısı

Şehir ve kasabalarda 6800

Köylerde 6950

40 Galip Candoğan, Köy Enstitüleri Sistemi, Arı Ofset Matbaacılık, Konya,1999,s.26 41Galip Candoğan, Köy Enstitüleri Sistemi, Arı Ofset Matbaacılık, Konya,1999 ,s.26 ve 34 42

(27)

Tablo 2.4 1932-1934 yılında öğrenci sayısı

Şehir ve kasabalarda 440.000

Köylerde 457.000

Tablo 2.5 O yıllarda okula devam eden ve etmeyen öğrenci sayısı Şehir ve kasabalarda yaşayan çocukların

Okula devam edenler 388 000

Okula devam etmeyenler 12 000

Köylerde yaşayan çocukların:

Okula devam edenler 347 000

Okula devam etmeyenler 1.110 000

Tablo 2.6 1932-1934 yılında öğretmen ihtiyacı Şehir ve kasabalar için 2.570

Köyler için 10.300

Bu verilerden de anlaşılacağı gibi kent ve köy arasındaki derin bir uçurum vardır. Bu uçurumu bir an önce aşmak, halkı okuma-yazma yönünden eğitmek ve savaşın olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak gerekiyordu.

Bunun için çalışmalar başlatılır. Ve 1937 ‘de “Köy Eğitmenleri Yasası” çıkarılır.

2.1.1 Köy Eğitmenleri Yasası

11 Haziran 1937 tarihli 3238 sayılı Köy Eğitmenleri Yasası Türkiye’de eğitim alanında yeni gelişmeler başlatır.

Bu yasaya göre öğretmen gönderilmesi için yeterli nüfusu bulunmayan köylere eğitim-öğretim işlerini görmek, tarım işlerinin çağa uygun olmasını sağlamak için köylülere rehberlik etmesi amacıyla köy eğitmenleri gönderilecektir.

Köy eğitmenleri MEB ve Tarım Bakanlığının açacağı kurslarda yetiştirilecektir.

Eğitmen bulunan köylerden birkaçı birleştirilerek bir bölge oluşturulur. Her bölgeye gezici öğretmen ve gezici başöğretmen atanır.

Bu yasa yayımlandığı tarih yani 24 Haziran 1937’de yürürlüğe girer ve bu kanunun hükümlerinin uygulanmasında Đçişleri, Milli Eğitim, Maliye ve Tarım Bakanlıkları görevlendirilir.

(28)

2.1.1.1 Eğitmen

Eğitmen adayı, askerliğini bitirmiş, okuma yazma bilen, tarımla uğraşan, toprak ve hayvan sahibi bir ailenin üyesidir. Eğitmen olacak köylü, köydeki yaşamın tamamını yaparak ve yaşayarak öğrenmiştir. Asker de iken onbaşı ve çavuş olarak seçilmiş başarılı bir insandır. Ayrıca eğitmen, köyünü, köylüsünü, geleneğini, göreneğini, yaşam tarzını biliyordu. Bu durumlar eğitmenin köyde yapacağı çalışmaları kolaylaştıracağı gibi, köy yaşamı için gerekli olan tarım, hayvancılık, sağlık ve eğitim gibi çalışmalarda da başarısını artıracak birer etkendir. Eğitmenin başlıca görevi, köy halkını yeni harflerle okuryazar, hesap bilir duruma getirdikten sonra, günlük yaşam için gerekli olan bilgi ve becerileri köylülerine öğretmektir.

Nazif Evren eğitmeni şöyle tanımlamıştır43:

“Kurslarda iyi yetişenler köylerine gönderilirken kendilerine , komşularına, köylülerine okuyacakları açık ve kolay anlaşılır bir dille yazılmış küçük bir sandık kitapla köyde gerekli birkaç marangoz, duvarcı ve tarım aleti veriliyordu. Bu yetişenlerin adı eğitmen idi.”

Fay Kırby kitabında tarım derslerinin olumlu yönlerine şöyle değinmektedir44:

“Eğitmen projesinin baş özelliği, devletin çalıştıracağı yeni eğitim elemanlarının henüz karşılığı olan hizmeti ödemeden, vergi yükümlüleri üzerine yeni bir yüklemesi düşünüdür. Ekonomik olarak geri kalmış ülkelerde, çağdaş devlet örgütleri ekonomik olmayan anlamda çok harcama yapar ve devletin teknik vb. hizmetlerini genişletmesiyle yaratılabilecek gelir kaynaklarının yetiştiremeyeceği düzeyde bir bütçeyi gerektirirler. Eğitmen projesi, eğitim alanında işte bunun önüne geçmeyi amaçlıyordu, yani çağdaş devlet makinesine ekonomik bir ilke getiriyordu. Eğitmene tarım eğitimi, teknik bilgi, bazı üretim araçları sağlayarak, Tarım Bakanlığı birçok amaca hizmet etmiş olacaktı.”

Eğitmenler özellikle köylerde yaşayanlardan seçiliyorlardı. Daha öncede belirttiğimiz kentli çocukların eğitilmesinden dolayı ortaya çıkan hüsran eğitmen projesinde göz önünde bulundurulmuştu. Mevlüt Kaplan bu konuda kitabında şöyle diyor45:“Eğitmenlerin köyde yaşamış ve yaşayacak gençlerden seçilmesi öngörülüyor, yetenek gücü bulunması, köyü benimsemesi, rehber olması özellikleri aranıyor, köyü canlandırma istencine erişmiş olması isteniyordu.”

Eğitmenler, yemeklerin, bakır kaplarda yerler. Ot yataklarda, yerli dokuma çarşaf ve nevresimler içinde uyurlar. Kurslarda yaşam olabildiğince yalındır. Dersler ya kendi yaptıkları basit binaların içinde ya da çadırlarda, hatta açık havada yapılır. Bu salt, parasal

43 Nazif Evren, Köy Enstitüleri Neydi Ne Değildi?, Güldikeni Yayınları, Ankara, 1998 s. 191-192 44 Kırby, a.g.e.,s 115

45

(29)

zorunlulukların yarattığı bir durum değildir. “iş içinde, iş yoluyla ve iş için eğitim”in gereğidir. Lüksü değil, gerçek gereksinimi, yapmacık olanı değil, köylü için doğal olanı yapmak, doğallıktan sapmamak, işin özüne bağlı kalmaktır.

Eğitmen ve öğretmen yetiştirmede birçok şey iş içinde deneniyor, görevlilere yetki ve sorumluluklar verilerek, yaratıcılıklarını, bilgilerini kullanarak, ortak akıl ve çalışma ile sonuç alma yolu izleniyordu.

1937 Eskişehir-Çifteler, Đzmir Kızılçullu, 1938’de Edirne-Karaağaç’ta(daha sonra Kırklareli-Kepirtepe’de) 1939’da Kastamonu-Gölköy’de 1940’ın 17 Nisan’ında Köy Enstitüsü’ne dönüştürülecek olan Köy Öğretmen Okulu açıldı. Eğitmenler 6-8 aylık kurs alacaklardı.

Kurslarda gösterilecek olan Kılavuz kitaplarının hazırlanması da çok önemliydi. Kitaplarda Tarım derslerinde okutulacak olan; meyvecilik, ,sebzecilik, fidancılık, bağcılık, hayvancılıkta; arıcılık tavukçuluk, sığır, koyun, keçi, at, eşek, katır yetiştiriciliği, iş eğitimi derslerinde; yapıcılık, marangozluk, demircilik, hastalıklar ve sağlıklı yaşam için gerekli bilgiler veriliyordu 46 .Kılavuz kitaplar sadece öğretmenlere değil eğitmenlere de yol gösteriyordu47.

Kurslarda gösterilecek olan dersler ve saatleri aşağıdaki tabloda görüldüğü gibidir48. Tablo2.7: Eğitmen Kurslarında 6-8 aylık süreç boyunca gösterilecek dersler ve saatleri*

Dersler Toplam saat

Okuma-yazma 210-285 Aritmetik-geometri 175-240 Yurt-yaşama bilgisi 210-285 Eğitim bilgisi 85-90 Atölye dersleri 50-60 Toplam 730-960

* UYAR, Bahattin, Tonguç’un Eğitmenleri (1. baskı) Ankara,2000: Öğretmen Dünyası

Eğitmenleri yetiştirecek olanlarda başarılı kişilerden seçiliyordu. Her kursta Đlköğretim Müfettişleri’nden bir kurs müdürü, bir ya da daha fazla eğitim şefi bulunuyordu49.

Eğitmenlerin yetiştirilmesi için bu kurslarda görevlendirilen öğretmenler kurs bitiminde birkaç köyün eğitmeninin başına “gezici başöğretmen” olarak atanmışlar, bunlar eğitmenlerle işbaşında çalışmışlar ve onları yetiştirmişlerdir.

46 Kaplan,a.g.e s.25

47 Uyar, a.g.e.,s.109 48 Uyar, a.g.e, s. 127 49

(30)

Eğitim programları yönünden yeni olan bu düzenleneme Türkiye Cumhuriyeti Devleti şartlarına uyuyordu. Olanaksızlıklara karşı, sorun doğru saptanmış, doğru çözüm aranmakta ve bulunmaktaydı.

Tabi ki eğitmenler bazı olumsuzluklarla karşılaşıyorlardı. Bunlardan biri de ağalık sistemin olduğu köylerde karar verme yetkisinin eğitmende olamayışıydı. Eğitmen o kadar pasif kalıyordu ki kendi yararına olan işlerde karar verme de bile yetersiz kalıyordu50.

Bütün bu zorluklara rağmen eğitmenlerin başarısı gözle görülecek şekilde artıyordu. Mahmudiye’de yapılan ilk eğitmen deneyinin başarısını şuradan anlayabiliriz: Ford firması ve Hindistan Hükümeti tarafından Hindistan’da ortak yapılan ve eğitmen deneyine benzer bir uygulamanın Türkiye’de 1 yıldan az bir sürede elde edilmiş sonuçları alması için 10 yıl geçmesi gerekmiştir51.

Ayrıca Bahattin Uyar’ın kitabında belirttiği Đsmail Hakkı Tonguç ve Đlköğretim Müfettişi Soysal’ı n yaptığı bir ankette de verilen cevaplar karşısında eğitmenlerin topluma kazandırdıkları da gözlenmiştir52. Bu ankete eğitmenli okulda okumuş 46 öğrenci katılmıştır. Bu öğrenciler arasında iki tane de profesör bulunmaktadır. Bu ankete verilen cevaplar aşağıdaki gibidir.

1. Eğitmen, eğitim öğretim sırasında ısrarlı, kararlı ve etkilidir: %98 2. Eğitmen, halka önderlik etme yeteneği nedeniyle başarılıdır:%86,9 3. Eğitmen, köy okulunun yapımında da çalışmıştır: %98

4. Eğitmen, köy ve okula su getirmiştir.%21

5. Eğitmen, köyünde okul uygulama bahçesi veya fidanlık kurmuştur. %86 6. Eğitmen, okul bahçesini ağaçlandırmıştır:%100

7. Eğitmen, yetişkinler için akşam okulu açmıştır.%6053

Eğitmen deneyi ile küçük köylerin eğitiminin şimdilik çözümleneceği amaçlanarak kurs sayıları hızla çoğaltılıyor, kurslarda yetiştirilen eğitmen sayısı her geçen yıl artıyordu.

50 Kırby,a g.e s.122 51 Kırby, age s,126 52 Uyar,a.g.e. s. 305 53 Uyar, a.g.e s305-306

(31)

Tablo2.8: Yıllara göre yetiştirilen eğitmen sayısı eğitmenli bağımsız okul ve öğrenci çizelgesi*

Öğretim yılı Eğitmen sayısı Eğitmenli okul Öğrenci sayısı

Erkek Kız Erkek Kız 1935-1936 84 1936-1937 484 79 1533 917 1937-1938 841 29 546 10970 6470 1938-1939 1070 1872 38708 20414 1939-1940 1200 3607 77424 38041 1940-1941 854 5010 108344 48074 1941-1942 532 6400 119720 51915 1942-1943 1012 5940 119577 53259 1943-1944 544 6624 135429 63124 1944-1945 574 7341 131774 71628 1945-1946 923 7536 133067 76713 1946-1947 528 8403 135604 78220 TOPLAM 8646 29

* Mevlüt Kaplan, Aydınlanma Devrimi Ve Köy Enstitüleri, s.36

Eğitim seferberliğini Milli Eğitim Bakanlığı yönetip yönlendirmekle birlikte, öğretmenin ve köylünün bu işte yalnız kalmamaları için bakanlıklar arası iş birliği kurulmuş, Đçişleri, Sağlık, Tarım ve Ulaştırma bakanlıklarının kendilerine düşen görevleri yapmaları için daha başlangıçta gerekli dayanışma sağlanmıştır.

2.2 Yeni Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel

Atatürk’ün ölümünün üzerine Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanlığı’ndan sağlık nedenleriyle istifa etmişti. Yerine Hasan Ali Yücel getirildi.(28 Aralık 1938)

Đ.H.Tonguç, yeni bakanın çalışma arkadaşlarını kendisinin oluşturmasının daha doğru buluyordu. O, yeni bakanın etrafında dolaşarak kendi yerini sağlamlaştıracak birisi değildi. Đstifasını verdi. Ama Hasan Ali Yücel istifayı kabul etmedi ve onu görevinde kalması için ikna etti.

Yücel’le Tonguç bundan sonra “ilköğretim seferberliğinin ikilisi” olarak 1946’ya kadar birlikte çalışacaklardı. Biri bakan, biri onun genel müdürü, ülkenin eğitim sorununu iyi bilen

(32)

ve kişisel çıkarlarının üstünde tutan bu iki eğitimci, iki soylu insan, köy davası dışındaki işlerinde de aynı devrimci tavırla çalışacaklardı.

Yücel, Milli Eğitim Bakanlığını içinden tanıyan bir devlet adamıydı. Göreve başlar başlamaz ilk işi, yetkili kurullar ve genel müdürleri aracılığıyla gerek merkez örgütü, gerekse taşrayla ilgili işlere el atıp inceledi54.

Yücel yalnız köy davası değil, orta ve yüksek öğretimde, teknik öğretim ve kültür işlerinde de çağdaş uygarlığı amaçlayan atılımlara girişecektir. Đlköğretim seferberliği ile birlikte bir kültür seferberliği, yayın seferberliği ve politikasını aynı tutum içinde yürütecektir. Kısa sürede dünya klasiklerinin çevirisi, çeşitli bilim ve kültür ansiklopedileri, dergi vb yayınlar, halk eğitimi, halkevleri, resim, müzik, tiyatro gibi etkinliklerin ülkede yerleşmesinin yolunu açacaktır.

Tonguç bu arada yeni bakanla hızla çalışmalara girmeye başlamıştı. Bölgeler giderek, eğitmen kurslarını, köylere atanan eğitmenleri işbaşında görüyor, yeni öğretmen okullarını denetliyor, alınan sonuçlara bakıyor, konuyu ilk kez toplanacak Milli Eğitim Şura’sına götürecek raporu hazırlamaya çalışıyordu. 1941 yılı basımlı Köy Enstitüleri dergisinin 1. sayısının önsözünde Hasan Ali Yücel göreve gelişini ve rapor hazırlama sürecini anlatmıştır.

1939 yılının Temmuz ayında Ankara’da ilk milli eğitim şurası toplandı. Ülkenin eğitim politikası ve köy davası için oluşturacağı kamuoyu ve adı “Köy Enstitüleri” olacak yeni kurumlara ışık yakması ile tarihsel bir önem taşıyacaktı. Şura gündeminde, cumhuriyetin eğitim planları ve ilkeleri, öğretim basamaklarının yönetmelikleri ve tüm öğretim programları yer alıyordu.

Bu şurada en önemli gündem maddelerinden biri 3 sınıflı köy okullarının 5 sınıfa çıkarılması idi. Köy öğretmeni, başka ülkelerde olduğu gibi beş sınıfı birden başarıyla yönetecek donanımda yetiştirilecekti. Ayrıca 40 bin köyün hepsine öğretmen okulunu bitirmiş öğretmen gönderilinceye kadar az nüfuslu köylere eğitmen gönderilmesinin sürdürülmesi şuranın onayına sunuluyordu.

Plan çoğunluk tarafından kabul edilerek görüşmelere son verildi55.

2.2.1 Köy Eğitmen Kurslarıyla Đlk Öğretmen Okullarının Đdaresine Dair Kanun

Köy enstitülerinin bir ayağı olan Köy öğretmen okulları 3704 sayılı yasayla 7.7.1939 da kabul edilmiştir. Bu yasaya göre öğretmen yetiştirmek üzere açılan ve açılacak olan okullara,

54 Yazının devamı için bkz Ek-3 55

(33)

çiftlik, bağ ve bahçe gibi araziler, Đcra Vekilleri Heyeti’nce kararlaştırılıp bu okullara tahsis edilecekti.

Đlk Öğretmen Okulları ve Eğitmen Kursları için MEB, bütçesinden 20000 lira verecek ve bu okullara gerekli olan araç gereç bu verilen parayla alınacaktı.

Köy öğretmen okulları aslında köy enstitülerinin bir mini örneğiydi. Çünkü öğretmen okulları da köy enstitüleri gibi şehirden uzak yerlerde, bozkırın, bataklığın içinde kurulmuştu. Yine köy enstitüleri gibi kuruldukları çevreye ve o çevrenin insanının özelliklerine göre programı hazırlanıyordu.

17.4.1940 tarih ve 3803 sayılı kanunla, bu kanunda adı geçen köy öğretmen okulları tabiri köy enstitüleri şeklinde değiştirilmiştir.

2.2.2 Köy Enstitüleri Yasası

17 Nisan 1940 tarihli 3803 sayılı Köy Enstitüleri yasası çıkarıldı. Bu yasaya göre MEB tarafından köy öğretmeni ve köye yararlı diğer mesleklerden ustalar yetiştirmek üzere tarıma uygun arazilerde Köy Enstitüleri açılacaktı.

Bu enstitülere tam devreli köy ilkokullarını bitirmiş sağlıklı ve yetenekli çocuklar alınacaktı.

Enstitülerin süresi en az beş yıldı, öğretmen olamayacağı anlaşılan çocukların ayrılacağı mesleklerin öğrenim süresi MEB tarafından saptanacaktı.

Enstitülere kabul edilenlerden sağlık nedeniyle ayrılanlar dışında okulu bırakmak isteyenlerden okudukları süreç içindeki giderleri kendileri veya kefillerinden alınacaktı.

Bu kurumları bitirerek öğretmen olarak atanacakları yerleri MEB belirleyecekti. Öğretmenler bu yerlerde 20 yıl çalışacaklardı. Yükümlülüklerini yerine getirmeden meslekten ayrılanlar başka bir devlet kadrosuna atanamayacak ve yine bu kurumlardaki giderleri kendileri veya kefillerinden iki kat fazla olacak şekilde alınacaktı.

Mezun öğretmenler atandıkları köylerde her türlü eğitim öğretim işini göreceklerdi. Kendilerinin yapacakları örnek bağ, bahçe, atölye gibi tesislerle köylülere model olacaklardı ve köylünün bunlardan yararlanmalarını sağlayacaklardı.

Köy Enstitüsünden mezun öğrenciler MEB’ce atanacak ve 20 lira maaşla ücretlendirilecekti. Başarılı olanların ücretleri 6. öğrenim yılı başında 30, 15.yıl da ise 40 liraya çıkarılacaktı. Bu öğretmenlere ücretleri 3 ayda bir ya da yılda 4 defada ödenecekti.

Köy Enstitülerinden mezun öğretmenlerin askerliği süresince memurlukları silinmeyeceği gibi 1076 sayılı yasa gereği asteğmenlik veya askeri memurluk verilinceye kadar almakta oldukları ücretin üçte ikisi aylık zarar ödeneği olarak ödenecekti.

(34)

Mezun öğretmenlerin işine yarayacak araçlar, tohum, hayvan, fidan gibi üretim araçları verilir ve bu araçlar çalıştıkları köy okullarının demirbaşına kaydedilecekti.

Ayrıca köylü, köy öğretmenine yardım etmekle yükümlüydü, bu görevden kaçan, işleri aksatanlar hakkında eğitmen, öğretmen ve ilköğretim müfettişi tarafından bir rapor hazırlanacaktı. Bu rapora göre işlem gerekli olursa ilgili kaymakam veya valinin yazacağı yazı ile Cumhuriyet Savcılığına gönderilecekti. Mahkemede yapılan harekete göre 3 günden 15 güne kadar hafif hapis veya 5 liradan 25 liraya kadar hafif para cezasıyla cezalandırılacaktı.

Köy öğretmenleri atandıkları okullara, köy sınırları içinde tarıma uygun araziden Köy Yasası’na göre öğretmenin kendi ve ailesinin geçimini sağlayacak, okul öğrencisinin ders uygulamasına yetecek arazi verilecekti.

Köy öğretmenleri okul adına kurduğu her türlü işletmelerdeki ürün, hayvan, binaların kuraklık, sel, yangın, çok zarar veren bitki ve hayvan hastalıkları ve doğal afetler sebebiyle zarara uğradıkları durumlarda MEB bütçesinden okulun zararını karşılayacak yardım yapılacaktı.

Köy okuluna ait her eşya okul demirbaşı olacaktı ama bu eşyalardan elde edilen her ürün köy öğretmenin olacaktı. Öğretmenin ayrılması durumunda bu eşyalar ya yeni gelen öğretmene ya da Köy Đhtiyar Heyetine üretimin devam etmesi için devredilecekti. Đşletmelerin Köy Đhtiyar Meclisi’ne devredilmesi durumunda işler imece ile yapılacak, satılması zorunlu olan ürünler satılacak, geliri ve diğer eşyalar yeni gelen öğretmene teslim edilecekti.

Köy öğretmenlerinin incelenmesi ve denetlenmesi gezici başöğretmenlerin ve ilköğretim müfettişleri tarafından yapılacaktı.

Köy öğretmenleri görev yapacakları okul binaları ve öğretmen evleri MEB’ce verilecek plana ve Köy Yasası’na göre gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişleri gözetimi altında Köy Đhtiyar Meclisi tarafından yaptırılacaktı. Öğretmen göreve başlamadan üç yıl önce köye durum bildirilecekti. Đhtiyar Meclisi ona göre bütçe yapacak ve öğretmen köye gelmeden okul ve öğretmen evi tamamlanmış olacaktı.

Köy okul binalarının onarımı ve okul giderleri Köy Đhtiyar Heyeti’nin sorumluluğu altındaydı.

Yüksek okullar ve üniversite mezunları, Gazi Eğitim Enstitüsü mezunları, öğretmen okulları mezunları, ticaret liseleri ve orta tarım okulları mezunları, erkek sanat okulları ve kız enstitüleri mezunları, köy enstitüleri mezunları, inşaat usta okulu mezunları ve bunlardan başka her türlü teknik ve mesleki okul mezunları Köy Enstitüleri’ne öğretmen olarak atanacaktı.

Şekil

Tablo :2.2 1932-1934 yılında ülkede bulunan ilkokul sayısı

Referanslar

Benzer Belgeler

Başarısız devlet ve devletin başarısızlığı kavramları sadece doktrin ya- zarları tarafından tartışılmamakta, Dünya Bankası (World Bank), Birleşik Krallık

Tarık Acar «Yarasalar ışıktan korkar.. Her ikisi de kabir­ lerinde rahat ve huzur

PMN'lerin önceden sitokin ile muamele edildikten sonra lip amB ve Candida'larla birlikte inkübe edildi¤i grupta fagositoz ora- n›nda artan konsantrasyonlarda gözlenen

Bu çalışmada, modellenen betonarme çerçeveli bir yapıda beton dayanımının etkinliğini belirlemek amacıyla, beton dayanımı 18MPa’dan önce 12MPa daha sonra 10MPa

Ahmet Altıner, Enstitülerdeki “ iş içinde eği­ tim ” uygulamasını şöyle özetliyor: “ Köy Enstitüleri çokamaçlı bir okuldu.. Öğretmen yetiştiriyordu,

Tuba Sarıgül Antarktika’daki Peninsula Yarımadası’nın kuzey ucundaki Danger Takımadaları’nda 1,5 milyondan fazla Adélie pengueninden oluşan bir koloni

Her biri çürümüş birer ‘kurum ’ olan, tekkeler yaşantısından, m em urlara ve nazırlara padişah ihsanları ve avantalarından, herkesin birbirini jurnal etmesi

“San’ata Dair” yazısında ise, Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne ilgisizliği, du­ yarsızlığı ve sevgisizliği belirtir: “...Ben bile, ben ki evinde hayli zengin